(17) İlk Hediye.

Start bij het begin
                                    

Gözlerinin en derinine bakarak, "Artık ne sen benim kocamsın ne de ben senin karınım," dedim. "Eğer gerçekten bahsettikleri o adamsan bir daha peşime düşmezsin!" Evet, çizgiyi iyice aştım ve onun adamlığını sorgulayacak kadar çirkinleştim. Peşimi bırakmasının başka bir yolu yoktu.

Sözler dudaklarımdan döküldüğü an çatık kaşları düz bir çizgi haline geldi. Gözlerindeki kızgın ifade silindi ve yumruk olan elleri gevşeyerek açıldı. Değişimi iç yakan müthiş bir hızla olmuştu. Duyduklarından sonra beni öfkesine bile layık görmüyormuş gibi kendini geri çekmişti. Artık gözlerinde bana dair nefret bile yoktu. Tam şu anda beni gerçekten silmiş gibi hissiz bakıyordu. Mavileri hissiz ama donuktu. Yüzünde en küçük bir kas bile oynamazken, "Git," dedi duygudan yoksun bir sesle ama kırıldığını hissediyorum. O sert kabuğunun içinde kırılan bir tarafı vardı. "İstediğin yere gitmekte özgürsün."

Evet dercesine başını ağır ağır sallarken kısa bir an sesi titremişti. "Bir daha peşinden gelmediğimde adamlığımdan şüphen olmayacak," dediğinde sesi çetin bir kıştan daha soğuktu. Donuk bakışları beni delip geçerken gözlerime baktı ve "Artık sana ne olduğuyla zerre kadar ilgilenmiyorum," dedi ve arkasını dönüp gitti. Otele doğru hızlı adımlarla yürürken artık Serhat ile gidip gitmeyeceğimle ilgilenmiyordu. Çok ileri gittim, değil mi? Onun gibi birinin adamlığını sorgulayarak haddimi aşmıştım.

Vazgeçmesi neden beni mutlu etmiyordu?

Önüme dönüp bana sürekli korna çalan taksiye doğru yürüdüm. Yeşil ışık çoktan yandığı için trafiği çok meşgul etmiştim. Taksici ve aldığı yolcu itiraz etmeden arabaya bindim. Şoför bana kızmak için arkasını dönünce, "Yolcunu yine yerine bırak ama beni de götür buradan," dedim hızlıca. "Beş katı para veririm." Parayı duyunca aldığı yolcunun fikrini sormadan gaza yüklendi. Araba hareket edince sonunda rahat bir nefes aldım. Bir an önce buradan uzaklaşmak istiyorum. Ne Karun'un olduğu tarafa doğru yürümüştüm ne de Serhat'ın. Dümdüz bir şekilde gidiyordum.

Aynadan arkaya bakınca Karun'un adamlarının Serhat'ı yakaladıklarını gördüm. Karun'un Serhat'a olan öfkesinin en büyük sebebi onun adını kullanarak başına bunca sorunu açmış olmasıydı. Bu yüzden kıskanmasa bile Serhat'ın yakasını kolay kolay bırakmazdı. Eğer Serhat'ı seçseydim sırf benim için ikimizin gitmesine izin verecekti. Yani benim sayemde Serhat bir kez daha kurtulacaktı. Fakat bu sefer onu kurtarmaya hiç niyetim yoktu. Benim tarafımdan ona gelecek hiçbir yardımı hak etmiyordu. Karun ve Duha'nın olduğu bir yere gelerek kendi sonunu getirmişti.

Daha önce de hak etmemişti ama bana yaptıklarına rağmen onu korumaya çalışmıştım. Karun'un ofisinde ona tüm gerçekleri anlatmadım çünkü Serhat'ı korumak istemiştim. Onun yüzünden Karun bana metres bile demişti çünkü Serhat ile olan ilişkimin gerçeklerini ondan gizlemiştim. Evli olduğunu bilerek Serhat ile birlikte olduğumu düşünmüştü. Ama artık yetti, daha fazla değmeyecek bir adamı korumaya çalışmayacağım. Karun onu ister öldürsün isterse de Duha'nın adını alana kadar işkence etsin, umurumda değil. Serhat başına gelen her şeyi hak ediyordu. Elay ve bana yaptıklarından sonra onun da cezalandırılması gerekiyordu. Ben ona bir şans verip gitmesini söylemiştim. Hâlâ peşimde dolanacak kadar pişkin biriydi.

Artık ona ne olduğu umurumda bile değildi.

***

2 gün sonra.

"Bende seni çok özledim büyükbaba," diyerek tebessüm ettim. Onunla konuşmak bana iyi geliyordu.

Her üç cümlesinden biri olan o meşhur sözünü tekrarlayıp, "Ne zaman döneceksin?" deyince kıkırdadım. "Dedim ya dokuz gün sonra geliyorum." Bu sabah kapıma duruşmanın olduğu günü bildiren bir zarf gelmişti. Mahkemeden gelen yazılı bir belgeydi. Karun nasıl başardı, bilmiyorum ama boşanacağımız günü bu kadar kısa sürede kesinleştirmişti.

SAKA VE SANRIWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu