Kılıçlar.

13 3 117
                                    

Savaştan zar-zor hayatta kalmayı başarmıştık. Lance'in bu denli güçlü olabileceği, aklımızın ucundan bile geçmiyordu. Savaş sonrası yaraları iyileştirmek için, Emily son dakikalarda yetişmişti.

Normalde, kasabadan buraya gelmeleri 2 gün sürerdi. Fakat Rikuru isimli şahıs, onları daha erkenden yetişmelerini sağlamıştı.

Şuan "Rikuru"dan daha önemli önceliklerim var. Daha sonra üzerinde kafa yorabilirim.

Ekibimin hayati durumlarını kontrol etmem gerekiyordu. Rajin'in yanına gidip, yürüyüp yürüyemeyeceklerini sordum. Bana, "Bırak yürümeyi, konuşabildiğime şükretmelisin." Dedi. Haklıydı tabii. Daha kendim, zar-zor ayakta durabiliyorken, onun yürümesini istemem yanlış olurdu.

Sam bize doğru yaklaşıp, Rajin'i omuzlayıp kasabaya götürebileceğini söyledi.

"Beni taşıyamazsın, yolun yarısında yorgunluktan geberirsin sen."

"Hmm. O zaman kendini taşırsın. Sonuçta sen Kont'un oğlu Rajinsin."

"Tamam, kendim giderim o halde."

"Sadece şaka yapıyordum. Sen ciddi aldın-"

"Yapamayacağımı mı sanıyorsun?"

"Rajin."

Kont Welmindor, Rajin'e doğru yavaş adımlarla yaklaşıyordu.

"Efendim Baba? Demek hayatta kalabildin."

"Benim için endişelenmene gerek yok. Nasıl savaştığını gördüm."

"Yoksa-"

"Sonuna kadar pes etmeden, azimli bir şekilde savaştın, kılıcını ustaca kullandın ve ekibinle uyum içine bu savaşı kazandın. Seninle gurur duyuyorum. Güçlenmişsin!"

"Sonunda, sonunda gurur duyabileceğin kadar güçlendim. Bunun için çok çalışmıştım. Bu sözler ayağa kalkmama yeter de artar!"

Rajin, vücudunun yorgunluğuna aldırış etmeyip, var gücüyle kendini ayağa kalkmaya zorladı. Ayağa kalkmak için tüm kaslarını kullandı.

"Rajin, dikkat etmezsen yaran tekrar açılabilir."

"Onu sen iyileştirmedin mi? Asla açılmaz! Kalktım işte, ayaktayım."

Rajin'in ufak gösterisinin ardından, ayakları titremeye başlamıştı. Düşmeden önce Sam onu yakalamıştı.

"Bir dakika, Baba suvarilerinden birinin arkasına binebilirim. Ne diye bu kadar zorluk çekiyorun ki-"

"Olmaz. Yürüyerek gideceksin."

"Ha? Nedenmiş o?"

"Sen bir savaşçı değil misin yoksa?"

"Bu ne alaka şimdi?"

"Eğer savaşçıysan, zor yoldan ilerleyeceksin."

"Ama senin atın var!"

"Doğru. Ben, atı olan bir savaşçıyım."

Der ve ordusuna seslenir. Çok geçmeden herkes yola koyulur.

Bu sırada, Rachel bana doğru yaklaşır. Rikuru'nun verdiği kitaplardan birini bana uzattı.

"Bu ne kitabı?"

"Rikuru'nun verdiği kitaplardan biri. Kristal tekniklerin hepsi yazıyor. Her kristal için ayrı kitap verdi. Bu seninki."

"Teşekkürler!"

"Bana değil, Rikuru'ya teşekkür etmen gerekiyor."

"İyi de, o burada değil ki."

"Doğru. Hadi devam edelim o halde."

Alvin'in MacerasıWhere stories live. Discover now