Kehanet.

125 18 40
                                    

Hızlı yürüyen askeri takip ediyordum. Aniden beni çağırması beni biraz germişti, gerçi kim olsa gerilmez!

Babamın oğlu olduğumu öğrenince beni buradan atacaklarını düşünüyordum. Sonuçta aranan bir adamın oğluydum. Ona nereye gittiğimizi sorduğumda ise bana hiçbir şekilde cevap vermedi. Ben gerildikce geriliyordum, yol uzadıkca uzuyordu.

En sonunda koridoru bitirmiş sonuna varmıştık. Yolun sonunda iyi ve pahalı giyimli bir kadınla erkek orada beni bekliyordu. Asil olduklarını düşündüm, ne de olsa böyle kıyafetleri yanlızca asiller giyer.

Benim yavaş adımlarla onlara yaklaştığımı görünce bana doğru dönerek doğrudan gözlerimin içine baktılar, oldukça rahatsız ediciydi.

"Efendim, emrettiğiniz gibi çocuğu buldum ve buraya getirdim!"

Dedi Asker, dik durup selam verirken.

"Harika iş çıkarttın asker, gidebilirsin."

Dedi büyük cüsseli adam.

"Emredersiniz!"

Asker buradan ayrıldıktan sonra kadın adama baktı, adam kafasını aşağı-yukarı sallayarak onayladı.

Bunun üzerine kadın hafif eğilip bana doğru yaklaştı.

"Sen George'un oğlu olmalısın, Babana ne kadar benziyorsun!"

Dedi gözlerimin içine bakarak ve yarım bir gülümseme edinerek.

Onaylıyormuşcasına kafamı salladım, direkt olarak onlarla iletişim kurmamayı tercih ettim. Ne olup bittiğini henüz bilmiyordum.

"Seni bulduğumuza sevindim, sana vermemiz gereken önemli bir şey var."

Dedi kadın heyecanlı bir ses tonuyla.

"Bana mı? İlk önce kendinizi tanıtmaya ne dersiniz? Sizin kim olduğunuz hakkında herhangi bir fikrim yok, bu yüzden hiçbir şeyinizi kabul edemem!"

Dedim şüpheci bir yaklaşımla.

"Ah doğru! Kabalığımız için özür dilerim Ben Komutanın kızı Linda. Bu koca adam ise Kocam Damien. Yani bizden çekinmene gerek yok!"

Dedi gülerek.

Biraz sessiz kaldıktan sonra konuşmaya karar verdim.

"Memnun oldum, Beni tanıyorsunuz zaten bu yüzden kendimi tanıtmama gerek duymuyorum. Sizlere güvenebilirim!"

Konuşurken gülümsemeye özen gösteriyordum, onlara güvendiğimi sanmaları gerekiyordu.

"Evet, Evet! Şimdi, şu deminki konuya gelelim. Sana vermemiz gereken bir şey var."

Dedi ve küçük, üzerinde yazılar olan bir tılsımı bana doğru uzattı.

"Pekâlâ, ben bununla ne yapacağım? Sorgusuz-sualsız bunu kabul edemem, değil mi?"

Diye sordum onlara bakarken.

"Şuan sadece saklaman gerekiyor. İleride senin için bir başkasının hayatından bile daha değerli olacak."

Dedi elleriyle elimi kavrayıp. "Hatta o kadar değerli olacak ki, sırf bunun için bir çok tehlikeyi göze alacaksın!" Diye ekledi.

"Bunu bana neden veriyorsunuz ki? Benden daha güçlü şövalyeleriniz var, eminim daha iyi iş çıkartırlar."

"Kehanet, Kehanet küçük Alvin. Her şeyin bir-birine zimcirleme şekilde bağlandığı muhteşem bir kehanet!"

"Kehanet mi? Dediğinden hiçbir şey anlamıyorum benim kehanetle ne alakam olabilir? Ben sadece bir çocuğum!"

Alvin'in MacerasıWhere stories live. Discover now