Ormanın tuhaflığı

20 4 27
                                    

Buraya doğru birileri yaklaşıyordu. Hemen ayağa kalkıp kılıcıma uzandım. Diğerleri de benimle aynı fikirde olmalıydı ki, herkes silahlarını hazırda tutuyordu.

Sessiz bir şekilde. "Enerji kullanmayın, bunlar kim bilmiyoruz." Dedim.

Herkes beni anlamışa benziyordu. Yine de ben, ne olur ne olmaz diye rüzgarımı hazırda bekletiyordum.

Buraya doğru gelen 2 kişinin de maskesi vardı. İlk sardırı yapmamaya çalışıp, kim olduklarını çözmeyi düşünüyordum ki, Rajin yine yapacağını yaptı.

"Hahaa! Düşmanlar, sonunda geldiler!"

Kılıcını çekti ve üzerlerine koşmaya başladı. Yerden kayarak, hemen yanlarından arkasına geçti ve kılıcını onlara doğru savurdu. Siyah giyinen bir anda kılıcını çekti ve Rajinin saldırısını blokladı. Rajin, ard-arda kılıç darbeleri savuruyordu. O ise uyumlu bir şekilde Rajinin saldırılarını kılıcı ile blokluyordu. Oldukça iyi bir kılıç ustası olmalı. Diye düşünüyordum.

Ayağı takıldı ve yere düştü. Rajin tam ona kılıcını batıracakken, ben ve adamın arkadaşı aynı anda "Durun." Dedik. Maskeleri olmasına rağmen, sesinden anlaşılıyordu. Siyahlı genç birisiydi bu ise biraz yaşlıydı. Rajin yere yapışan adama elini uzattı. O da elini kavrayıp ayağa kalktı. Maskelerini çıkarttılar. Oldukça sıcak kanlı insanlara benziyorlardı.

"Öğrencimin kusuruna bakmayın. Onu cezalandıracağım."

"Asıl Rajin'in yaptığı şey için özür dilerim. Rajin, seninle daha sonra konuşacağız."

"Ama Zelda-"

"Ben ne yaptım??"

"Bilmiyorum, bir şey yapmışsındır."

"Ben mi? Asıl adama saldıran sen değil miydin?"

"Ah, doğru! Hepsi senin yüzünden!"

Yine başladılar işte...

"Alvin?"

"Efendim Rajin?"

"Sinirli gözüküyorsun, bir şey mi oldu?"

"Ha? Sinirli mi? Hiç sinirli değilim. Gayet sakinim."

Sinirden onları tutup akşama kadar dövmek istiyordum. Fakat, sinirime hakim olup sakinleştim. O ikisini de biraz uzakta tartışmaya yolladım. Artık orada ne kadar tartışıyorlarsa tartışsınlar.

"Onlar adına özür dilerim. Ben Alvin Flores. Bunlar da benim ekibim. Siz de kendinizi tanıtır mısınız?"

"Elbette! Ben Keith. Bu da öğrendim Evan."

"Oğlun."

"Evet, kendisi benim oğlumdur."

"Anlıyorum. Peki, bizim yanımıza neden geliyordunuz? Birbirinizi tanımıyoruz bile."

"Söylemesi ne kadar utanç verici olsa da, biz kaybolduk. Sizden yardım istemek için geliyorduk."

"Nereye gitmek istiyorsunuz? Burası büyük ormanın merkezi."

"Aslında birisini arıyoruz, bu ormanın diğer tarafında bizi bekliyor. Sizinle gelmemizin bir sakıncası var mı?"

"Tabii ki, var. Tanımadığım insanları öylece yanıma alacak değilim. Hem, dövüşmeyi de biliyorsunuz. Şu işaret ettiğim yere doğru düm düz giderseniz istediğiniz yere varacaksınız zaten."

"Bu yaşlı adamı ve evladını ormanda yanlız mı bırakacaksınız..."

Daha ben bir şey demeden Sam araya girdi.

Alvin'in MacerasıWhere stories live. Discover now