Gizemli kitap.

80 15 65
                                    

Prensesin muhafızı olarak saatlerce sanırım 1 saat boyunca orada dikildim. Ardından Krallar gizli bir toplantı için salondan ayrıldılar. Krallar gider gitmez Prenses oturduğu yerden ayağa kalkıp biraz sarayda dolaşacağını söyledi ve benden ona eşlik etmemi istedi, görevim gereği bu ermi yerine getirmeliydim. Prensesin muhafızı olarak bende onunla birlikte gittim. Bu aynı zamanda sarayı gezmem içinde bir fırsattı aynı zamanda Prensesle tek kalmıştık, yanlış anlamayın kötü bir niyetim yok.

Hemen salonun arkasındaki koridora açılan kapıdan çıkıp koridor boyunca ilerledik. Duvarlara asılmış tablolar olsun, duvardaki işlemeler olsun, kesinlikle işini bilen bir sanatçının eseriydi! Koridor boyunca bize eşlik eden sanat eserlerini seyir ederken biraz ileriden sağa doğru döndük ve küçük, güzel bir bahçe bizi karşıladı. Her şeyi özenle hazırlanmıştı, çiçekler ve diğer bitkiler daha yeni sulanmıştı. Böyle bir yerde yaşamanın ne kadar harika olacağını düşündüm durdum.

"Çok güzel, değil mi?"

Diye sordu Prenses, bana doğru dönerek.

"Kesinlikle! Hepsi özen ve sevginin mükemmel bir eseri."

Diye cevapladım, ona bakarken.

"Çiçekleri çok seviyorum, çok güzeller, harika kokuyorlar, çok zarif ve narinler. Tıpkı bir hanım gibi!"

"Bu yüzdendir ki, çiçekler ve hanımlar benzetilir. Ben, Annem ve Ablam için her fırsatta çiçek toplamayı ihmal etmezdim. Ablam için manavi değeri çok büyük olduğundan verdiğim çiçekleri hep saklardı. Annem ise onlardan bizim için değerli ilaçlar yapardı. Onlara daha fazla çiçek vermek istiyorum..."

Dedim duygusallaşmış bir şekilde, fakat olabildiğince belli etmeden.

"Annenin ilaçlar konusunda bilgisi çok yüksek anladığım kadarıyla! Hiçbir doktora ihtiyaç duymadan kendi elleriyle hastalıklarla savaşan bir kadın!"

"Evet çok haklısın! Hasta olduğumuz zamanlar bize Anne şefkatiyle bakardı, gece gündüz demeden başımızda beklerdi. Harika yemekler yapar, bir sürü kitap okurdu."

"Keşke benim Annemde senin Annen gibi olsaydı. Hastalandığım zamanlar benimle asla ilgilenmezdi, hep kendi işleriyle uğraşırdı. Yanıma gelip hiç kitap okuduğunu hatırlamıyorum. Onu seviyorum ama bir kızı olduğunu unutuyor, ya da ben öyle sanıyorum. Ağabeyimi benden daha çok seviyor. Babamla birlikte savaştan geldiğinde onu bep karşılar. Ağabeyim, Babamın yerini alabilecek tek varis. Diğerlerine onun başarılarını anlatıp dururdu, fakat bana gelince tek bir kelime dâhi etmezdi. Bu güne dek sorunlarıma tek başıma göğüs-geldim ve böyle devam edecek gibi duruyor. Sevgili Babam ve Ağabeyim beni çok severlerdi ama savaştan savaşa koştukları için benimle vakit geçirmeye zamanları yok denecek kadar azdı. Saraydan çıkmama dâhi izin verilmiyor, dış dünyanın çok tehlikeli olduğunu söyler dururlar anca. Eğer dış dünyayı göremeyeceksem, bilemeyeceksem gerçekten yaşamış olur muyum?"

Diye gözlerimin içine baktı, o tatlı yeşil gözleriyle.

Dedikleri karşısında fazla bir şeyler diyebileceğimi sanmıyordum. Fakat konuşmam gerektiğini hissediyordum.

"Bu yakınlarda, Annemi ve Ailemin tamanını kaybettim. Evim yok oldu ve onları Özlüyorum. Babam sayesinde doğada hayatta kalabilecek kadar bilgiye sahibim. Usta bir Avcıydı ve ben onun oğlu olarak, onun Onurunu ve Şerefini üstlendim. Onu gururlandıracak bir evlat olmayı istiyorum. En alt seviyeden başlayıp, basamaklari birer-birer çıkacağım. Şuan beni izliyorlardır, buna eminim. Kendime bir yol çiziyorum ve bu yolda engeller olacaktır, fakat ben onların üstesinden geleceğim, bunu yapabileceğime inanıyorum. Çizdiğim yolun ne kadar doğru olduğunu, zamanla göreceğim. Evet bu dünyanın her yerinde şuan korkunç savaşlar oluyor. Benim gibi sayısız çocuk aynı kaderi paylaşıyor olabilir. Çok kötü olduğunu, kan dondurucu derecede korkunç olduğunu biliyorum."

Alvin'in MacerasıTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang