Hainler.

25 6 18
                                    

"Lance! Seni aptal... Neden yaptın bunu?"

Burs ailesi yanıma yaklaştı.

"Bizler onun Ailesiyiz, Lance'e haksızlık ettiğimizi düşünüyoruz..."

Zelda sinirlenip bağırmaya başladı.

"DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ? ANNE, BABA? OĞLUNUZ AZ ÖNCE... AZ ÖNCE GÖZLERİNİZİN ÖNÜNDE KENDİNİ ATTI... Nasıl bu kadar sakin olabiliyorsunuz?"

"Zelda... Biz-"

"Siz ne? Ne yaptığınızı görmüyor musunuz?"

"Biz bir şey yapmadık, Lance kendi-kendine bunu yaptı."

"O söyleyene kadar farketmemiştim ama... Ona cidden haksızlık etmişsiniz. Sadece sevilmek istiyordu... Beni de suçladı. Ben geldikten sonra ona çok kötü davranmışsınız... Keşke, daha önce farkedebilseydim... O, beni öldürebilirdi. Fakat, yapmadı. Evlatlık olmama rağmen, beni kardeşi olarak görüyordu..."

"En azından sen hayattasın, bu bize yeter-"

"Baba, bunu nasıl diyebilirsin?!"

Zelda bunu duyduğu gibi gözyaşları ile odayı terketti... Bunlar ne biçim ebeveyinler böyle, daha demin "Çok kötü ebeveyinleriz." dediler. Şimdi bunu sonuna kadar haklı kılıyorlar... Onlara bakmayı kesip, pencereden aşağı bakındım.

"Ceset yok mu? Bir yerlere yuvarlanmış olmalı."

Mike'ı da alıp hemen aşağı doğru koştuk. Yolda Rajin de bize katıldı. Sarayın etrafını aradık durduk. Lance'in cesetinden iz yoktu.

"Yoksa- Mümkün değil!"

"Alvin?"

"Mike, Suikastçi olayını hatırlıyor musun?"

"Suikastçi... Yoksa sen?"

"Lance'in bir Enerji kullanıcısı olma ihtimali düşük. Fakat, 0% değil. Bir ihtimal-"

"Alvin, Suikastçinin cesedi oradaydı. O kendisini yenilemişti. Fakat, Lance'in cesedinden iz yok. Sence de tuhaf değil mi?"

"Hmm... Haklısın. Acaba, Lance kaçmış olmasın?"

"Bu kadar yüksekten atlasa bile, hayatta kalamaz."

"O zaman nerede bu Lance?"

"Bilsem söylerdim herhalde."

"Çok tuhaf..."

"Hadi geri dönelim."

Birlikte saraya geri döndük. Zelda kendisini odasına kilitlenişti. Ne kadsr ısrar etsekte, kapıyı açmadı. Bizim için çok büyük bir yeri olmasa bile, Zelda için çok önemli biriydi. Tabii biz de üzülüyorduk. Fakat, öldüğü ile ilgili şüphelerim vardı. Yarına kadar gelmezse gerçekten ölmüş olabileceğine inanacağım.

Yaklaşık 1 saat öylece durduk. Zelda sonunda kapıyı açtı. Berbat bir haldeydi. Cidden yıkılmış olmalı... Teselli etmeyi beceremedik. Emily birlikte dolaşmayı teklif etti. Bir kızı en iyi başka bir kız anlar sonuçta. Biz üçümüz, biraz daha durduktan sonra, olayı Kumutana anlatmaya karar verdik. Kendisi de şüphelenmişti.

"Hmm... Lord Burs seferden dönmek için kötü bir zaman seçmiş... Ailesini görmek onu daha kötü etkilemiş olabilir. Bu yüzden intihar etti. Fakat, cesetten iz yok. Bu da, onun ölmemiş olabileceği anlamına geliyor."

"Şimdilik, yaşadığına dair 50% ihtimal vereceğiz. Gelişmeler yaşandıkca, ihtimali artıracağız."

"Alvin."

"Efendim Komutanım?"

"Lance'in tuhaf bir davranışını gördün mü?"

"Hmm, Sadece..."

Alvin'in MacerasıWhere stories live. Discover now