-Bana kafa tutmak? Vay be. Al bak buda ödülün.

-O-onlara ne yaptın.

-Sence?

-Neden?

-Saf mısın yoksa rol mü yapıyorsun?

-Onların suçu ne?

-Zaten yarım kalan dava senin sayende kapandı o kadar.

-Neden aptal neden?

-Hala dik başlısın olmadı bu sana.

-Ne istiyorsun?

-Aynen böyle. Cezanı çekeceksin.

-Ne yapayım? Dünya gibi çıkıp bağırarak özür mü dileyeyim?

-O hafif kalır. Şu an sadece pişman ol yarın okulda cezanı söylerim.

Bana doğru yaklaştığında bakışlarımı dayak yiyen kanlar içinde sandalyeye bağlı olan Kerem ve Selimden alarak ona baktım. Alayla dibime kadar yaklaşarak:

-Arkadaşın ve çetesi iyi dayak yedi onları toplamak sana kalmış. Akşam arayacağım. Bundan sonra benim kim olduğumu bilirsin heralde?

-....

-Cevap vermeyecek misin? Ohh hayır çok üzüldüm. Ama bence inatlaşma. Az önce dediklerimi sakın unutayım deme! Duydun mu?

-....

-Duydun mu dedim?

-Du-duydum.

-Güzel.

Yavaşça geri çekildiğinde artık dayanmayarak bir hıçkırık kaçtı ağzımdan. Pislik çetesine bakarak:

-Hadi çocuklar. Görev tamamdır.

Bana hepsi omuz atarak odadan çıktılar. Gözlerimi hızla silerek Kerem'in yanına koştum. Baygındı. Ağzı burnu kanlar içindeydi. İp ile sandalyeye bağlanmıştı. İpleri çözmeye çalışırken diğer yandan:

-Kerem uyan ya kalk ne olur? Selim sende mi? Ya açın gözlerinizi yalvarırım.

Kerem'i çözünce sandalyede geriye doğru düştü. Bir hırıltı sesi duyunca hızla Selim'e döndüm:

-Selim

-Hııııı

-İ-iyi misin?

-Ke-kerem ?

-O iyi bekle beni Kerem'i yatağa götüreyim geleceğim.

Ona umutla bakarken başı yana doğru düşünce ağlamam daha da şiddetlendi. Kerem'in kolunun altına geçerek bir elim ile boynumdaki kolunu tutarak bana yaslandırırken diğer boştaki elimi beline sardım. Zar zor onu yatağa yatırdım. Tamamen baygındı. Vakit kaybetmeden Selim'in yanına koştum. Hızla boynundaki ipten başlayarak onu da çözerek Kerem gibi taşıyarak hemen Kerem'in yanına yatırdım. Hızla odadaki banyodan pansuman eşyalarını aldım ve yanlarına geri döndüm. kerem'in yaralarını temizlerken hırıltı gibi birkaç ses çıkardı. Canı yanıyordu. Kerem'in pansumanını bitirdikten sonra hızla onun odasına gittim ve dolaptan iki geniş tişört aldım. Odaya gelir gelmez ilk Selim'in da pansumanını yaptım. Sonra Kerem'i doğrultum üstündeki kanlı tişörtü çıkardım. Gözyaşlarım tam durmuşken karın bölgesindeki morluklar tekrardan ağlamama neden oldu. Karnında morluklar ve kızarıklar vardı. Üzerini değiştirdikten sonra onu geri yatağa uzandırdım. Selim'in de tişörtünü çıkardım. Onda daha az morluklar vardı. Yarı uyanık olduğunu sesinden anladım:

-Kerem nasıl?

-O iyi. Sen?

-Ben öldüm bence.

-Saçmalama. Ayağa kalkabilecek misin? seni benim odama götüreceğim. Dinlenmelisin.

-Hı hı.

Bana yarım etmek için hafifçe doğruldu. Ayağa aynı zorluklarla kalkarak onu hemen yan taraftaki odama götürdüm. Yatağıma uzandırıp üstünü de pike ile örttüm ve sessizce odadan çıktım. Kerem'in yanına gidip onu kontrol ettikten sonra gözyaşlarım ile beraber odayı toparladım. Her şeyi toparladıktan sonra tekrar benim odama dönüp dolaptan mavi keten şortumu ve pembe bluzumu alıp banyoya geçtim. Çünkü Selim hala odamdaydı. Üzerimi de değişip saçlarımı dağınık topuzunu düzelterek odaya döndüm. hala uyuyorlardı. Mutfağa inerek çorba yaptım. Bir tepsiye ilk Kerem için çorba koyarak odasına çıktım. Yatağına oturduğumda

-Bahar

-Uyandın mı? Nasılsın?

-Bilmiyorum. Ben nasıl geldim buraya?

-Bilmiyorum.

-Neler oldu?

-Sonra Kerem sonra.

-Selim nasıl?

- İyi benim odamda yatıyor. Hadi biraz doğrul da çorba iç. Beni ikiletmeyerek yatağın başlığına yaslanarak doğruldu. Çorbayı soğutarak birkaç kaşık verdikten sonra üyüzünü buruşturup :

-Yorgunum prenses.

-Tamam sen dinlen.

Onu geri uzandırıp yeni bir çorba ile Selim'in yanına geçtim. Odaya girdiğimde iyi durumda yatakta oturuyordu.

-Ayna var mı?

-Ne için?

-Yüzümdeki morluklara bakmam lazım.

-Merak etme hala yakışıklısın.

-Beni yakışıklı mı buluyorsun?

-Senin kafana fazla mı vurdular? Tüh yazık olan beyninde gitmiş.

-Biz nasıl geldik buraya?

-Onu ben sana soracaktım Selim.

-En son hatırladığım bizi dövmeleri. Sonrası pufff olmuş.

-Şu çorbayı iç sonra anlat neler olduğunu.

-Zehirlenmem değil mi?

-Umarım.

Her şeye rağmen gülümseyerek çorbasını içirdim. Kerem'in aksine çorbasının tamamını içti. Ona beklenti ile bakınca oda zorla da olsa konuşmaya başladı:

-Okuldan sonra buluştuk Kerem ile. Ara sokaklarda bir kafe gibi bir yer vardı. Oraya girip birer içecek istedik. O kavga ile konuşmaya başladık. Birden kafedeki herkes çıkınca bizde çevremize bakındık. P** çetesi ile beraber gelmişti. Baya bir saçmaladı. Aslında takmamıştık onu taki—

Bir an duraksayınca:

-Ne oldu sonra?

-O p** senin hakkında ileri geri konuştu.

-İleri geri derken?

-Ağza alınmayacak şekilde o anda ikimizde de kayış koptu tek olmamıza bakmadan daldık. Tabi sonuç bu.

Derken yüzünü gösterdi.

***

Şu an bu okul kapısından yalnız giriyordum. Çünkü Kerem ve Selim hala kötülerdi. Onları bu şekilde bırakmak istemesem de görülecek bir hesap için akşam Rüzgar mesaj atıp gelmemi emretmişti. Sınıfa doğru gidecekken bir gözlüklü çocuk yanıma gelerek:

-Bahar sen misin?

-Evet.

-Rüzgar abi seni çağırıyor.

-Nerede?

-Arka tarafta. Acil gelsin dedi.

Çocuğu itekleyerek arka tarafa gittim. Rüzgar bey ve çetesi ' bu çetenin içinde Ozan ve Dünya da vardı' bir duvarın oradalardı. Dünya beni görünce çatık kaşları ile bana baktı. Ağlamış gibiydi. Ozan'a baktığımda ondan iğrendim. Çünkü dün oda Kerem gili dövmüştü. Yani öyle tahmin ediyordum. Yavaş ve uyuşuk adımlarla yanlarına gittim. Rüzgar:

-Cezana hazır mısın?

Hazır mıydım?

EVET VOTE VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN. YB HAKKINDAKİ YORUMLARINIZI BEKLİYORUM LÜTFEN.

Piskopat Geliyorum Demez (KİTAP OLDU)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt