-Ben fotoğrafını yolladım. Seni oğlu ya da şoförü alacak.

-İyi.

Kapı çalınca bu resmi aile sofrasından bir kaç dakikalığına da olsa kurtularak kapıya gittim. Kerem gelmişti. Hızla boynuna sarıldım. Artık oda olmayacaktı. Hayatımdaki herkesi birer birer kaybetmek zorunda mıydım? Neden hep ben bedel ödüyorum? Neyin bedeli bu? Ya da neden hep annemlerin istediği oluyor? Hiç benim fikrim sorulmuyor. Belki yaşamak istemiyorum. Hatta belki hiç doğmak bile istemedim.

-Hoş geldin Kerem.

-Hoş bulduk. Bir sürprizim var sana.

-Ne?

-Eğer bırakırsan söyleyeceğim.

-Söyle dedim.

-Bende geliyorum ama senin sarılmandan boğulmazsam eğer.

-Anlamadım?

Kolumu boynundan indirdim ve elindeki bavula baktım. Bunu şimdi görüyordum. Kör oldum galiba. Kerem'e şaşkın ve anlamaz bakışlar ile bakınca konuşmaya başladı:

-Kaydımı aldırdım.

-Ama annenler?

-Sanki annemlerin umurundayım ya. Bir yıl eve gelmesem fark etmezler Bahar. Bilirsin.

-Şey neyse. Peki ya bilet? Var mıydı?

-Yan koltuk.

-Nasıl?

-Para her şeyi çözer nazlı çingene.

Annemin sesi ile kapıdan içeri eğildim:

-Bahar kızım kim geldi?

-Kerem.

-E gelsin içeri.

Beraber içeri geçtik ve müjdeli haberi verdik. Tabi babam pek sevinmedi. Çünkü her baba gibi kızının yanında arkadaşça da olsa bir erkek görmeye alışkın değildi. Doğru Kerem'i çok severdi ama baba işte.

...

Uçağa binmiştik. Ben cam tarafındaydım. Daha kalkış yapmamıştık. Ama ben çoktan sıkıldım bile. Kerem'e baktığımda müzik dinlemeye başlamıştı. Bende uçak kalkana kadar telefonumu çıkardım. Ankara 'da ki arkadaşlarımdan gelen mesajları cevapladım. Çoğuyla vedalaşamamıştım. Neden mi? Annemler son gün bana gideceğimi söylediler. Önümde tek bir gün varken. Aslında her şey bir ay önce olup bitmişken ben ne kadar sonra öğreniyordum. Elime bileti verip yolladılar. Bir mesaj daha vardı. Berke'den. Berke benim erkek arkadaşımdı ama ona doğru düzgün açıklama yapmadan gitmiştim. Sadece ben gidiyorum dedim ve gittim. Mesajına baktım:

''Hoşça kal Bebek yazmıştı.''

Gözlerimden yaş akmamasına engel olamamıştım. Çünkü onu seviyordum. Bana az da olsa değerli olduğumu hissettirmişti. Gözlerimden akan özlem ve çaresizlik gözyaşlarımı sildim ve cevap verdim:

''Seni seviyorum. Özür dilerim.''

Yazıp gönderdim. Anında cevap geldi:

''Bende seni seviyorum.''

''Biliyorum. ''

''Bugün çok güzel olmuştun.''

''Anlamadım?''

''Sana hoşça kal demek için hava alanına gelmiştim. Ama babandan dolayı yanına gelemedim''

''Keşke gelseydin''

''Kerem niye uçakta?''

''Oda benimle Antalya'ya geliyor.''

''Temelli mi? ''

''Evet''

Hostesin kalkış uyarısı ile ona hoşça kal deyip telefonumu kapattım. Kalkış ile beraber bulutlarla derin düşüncelere daldım. Tabi ki de müzikle beraber....

Evet yeni bir başlangıç. Yeni bir hayat yeni bir okul bu şehirde başlayacaktı. Belki her şey geride kalacaktı. Tüm yalan dolan, kötü şeyler. belki çok daha iyi ve güzel bir hayatım olacaktı. Belki gülmeyen yüzüm bu şehirde gülecekti. Ya bu şehirden nefret edecektim ya da bu şehre aşık olacaktım. Ama şu an ne olacağını bilemiyordum. Tek bildiğim şey şu an çok uykumun geldiği.

***

Uçaktan inmiştik. Çevreme bakındım. Bize doğru bakan bir adam görünce bizi beklediğini anlamıştık. Siyah arabaya doğru yöneldik. Babam ortağının oğlu gelecek demişti ama görünürde sadece şoför vardı. Hadi bakalım. Görelim bu şehirden arkama bile bakmayıp kaçacak mıyım? Yoksa ay çekirdeği gibi bağımlısı mı olacaktım?

BÖLÜM SONU

***

EVET İLK BÖLÜM İLE BAŞLADIK. UMARIM BEĞENİRSİNİZ. SADECE ŞUNU SÖYLEYEBİLİRİM: '' BU BÖLÜM İÇİME ÇOK SİNDİ.''

OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM...

Piskopat Geliyorum Demez (KİTAP OLDU)حيث تعيش القصص. اكتشف الآن