Lucifer Morningstar

1.3K 55 22
                                    

En iyi arkadaşın Jane ile Chuck'ın kontrolden çıkardığı Lucican'dan kaçıyordunuz. Gözleri kıpkırmızıydı ve robotik bir şekilde ilerleyip seni öldürmeye çalışıyordu. Çok ürkütücü görünüyordu. Seni incitmeyeceğini biliyordun -en azından öyle hissediyordun- ve Chuck onu bu konuda sınıyordu, iradesini elinden alarak. Arkadaşına seni bırakması ve kaçması için yalvardın onun hedefi sendin ona zarar gelsin istemiyordun ama o bunu reddetti, o hep inatçıydı.

İçindeki öfkesi dışarıya çıkarılmış baş melekten kaçarken karşınıza çıkan terkedilmiş eski binaya girdiniz. Bu pek iyi bir fikir değildi ama onu yavaşlatmalıydınız. Hiç durmadan peşinizden geliyordu ve oldukça yaklaşmıştı. Jane'e yakınlardaki bir odayı gösterdin orada bir müddet saklanabilirdi.

"Jane odaya gir çabuk ol!"

"Hayır! Sen olmadan gitmem Y/N."

"Jane lütfen. sen oraya doğru git ben onu oyalayıp geleceğim. Söz."

Lucican sen Jane'i ikna etmeye çalışırken seni karşıdaki duvara fırlattı ve ellerini boğazına geçirdi. O çok güçlüydü ama sen tehlike anında sakinliğini koruyup hızlı ve mantıklı davranıyordun. Ona tekme attıp karın boşluğuna yumruğunu geçirdin. Bu ellerini boğazından çekmesini ve dikkatinin dağılmasını sağlamıştı.

Hızlıca donmuş Jane'i ona girmesini söylediğin odaya sürükledin. Onu odanın bir köşesine ittin ve size doğru gelen Lucican'ın suratına demir kapıyı kapattın. Umarım kapı onu bir müddet oyalardı. Yanındaki kullanmadığın ve kullanmak istemediğin, Michael'in hediyesi olan melek bıçağını çıkartıp kolunda bir kesik açtın. Melek gönderme işaretini çizmeye başladın ama tamamlayamadan Luci kapıyı eritmişti. İşte şimdi ne yapacağını bilmiyordun. Gerilemeye başladın. Kaçacak pek bir yerin yoktu ve onu bu halde görmek çok kötüydü. Artık sana iyice yaklaşmıştı ve tekrar elleriyle boğazını kavradı.

Şimdi canlar bölüm burada ikiye ayrılıyor. İki farklı son var. Hadi bakalım devam:

1-)

Gözyaşlarının arasında gülümseyerek onun gözlerinin içine baktın ve ellerini yankalarına koydun.

"Seni hala seviyorum Luci ve sana olan umudumu asla kaybetmeyeceğim."

Kırmızı parlayan öfkeli gözleri yumuşadı ve seni serbest bıraktı. Ne olduğunu anlayamamıştı. Tek bildiği şey az önce az kalsın seni öldürüyor olacağıydı. Seni yerden kaldırdı ve defalarca özür dileyerek ve ağlayarak sana sarıldı. Sevdiği tek insanı  hatta tek varlığı onun yüzünden kaybedecekti ve bu kendi ellerinden olacaktı. Babasından artık daha çok nefret ediyordu.

2-)

Gözyaşlarıyla kendini serbest bıraktım demek buraya kadardı. Jane'nin buradan kurtulması için dua ettin. Ölümünü beklerken tanıdık kanat sesini duydun. Luci'yi alıp karşı duvara fırlattı ve seni düştüğün yerden kaldırdı. Michael oldukça endişeliydi babası sevdiği iki varlığı birbirine öldürtecekti. Ona güvenverici bir şekilde gülümsedin. Senin sevgin ona güç veriyordu.

Babasının onu hapsettiği yerden zor kaçmıştı. O böyle trajik şeylerde dışarıdan müdahaleyi sevmezdi. Kardeşini dizginlemeye çalıştı ve büyülü kelimeleri söyledi ama işe yaramadı. Kendini toplayıp boğuşan meleklerin yanına gittin ve Michael ile birlikte sözleri söylemeye başladınız. Bu sözler seni sarsmıştı güçsüzleştiğini hissettin ayakta durmakta zorlanıyordun. Michael bunu farketmişti. Bir kanadını sana sarıp destek verdi. Sözler işe yaramıştı Luci düzelmişti. Ama işler senin için şu an pek iyi değildi gözlerin kararmış bayılmıştın. Michael seni düşmeden kucağına aldı ve arkadaşın Jane ve Luci ile oradan gitti. 

Uyandığında başında iki endişeli başmelek ve sevgilisine sarılmış endişeyle sana bakan Jane'i gördün. Her şeyin tekrar düzelmesi güzeldi. Özellikle Michael'in sana seni sevdiğini itiraf edip her gün defalarca söylemesi.

Evet canlar bu benim rüyamdı ve evet yine rüya. İki farklı sonla aynı rüyayı gördüm ve dedim ki neden yine beleşe getir miyim bölümü? Neyse benim favorim 1. sizinki ne?

(:

Multifandom Hayal EtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin