Ub: Pekala, buraya gelmek nerden aklına geldi?
Kk: Bilmiyorum, sadece o sırada düşerken burayı düşünüyordum. Aslında hedefim Eyfel Kulesi'ne gitmekti, ama hatlarda bir karışıklık oldu sanırım...
Ub: Hahaha! Ama burayı seçtiğin de iyi olmuş. Gözden de uzakta nasılsa..
Kk: Evet... hey, baksana, güneş doğuyor!
Ub: Evet... büyüleyici bir görüntüsü var. Ayrıca, o kadar zaman oldu mu?
Kk: Galiba.... bir şeyler yemek ister misin?
Ub: Olur..

Kara Kedi getirdiği poşetten birkaç kruvasan ve kahve çıkarır. Birini uğurböceğine verir.
Ub: (esner) sanırım bu bizi zorlayacak olan tek gün değildi.... (kara kedi'nin omzuna yaslanır, elindeki kruvasandan bi lokma alır)
Kk: Görünüşe göre öyle... İlerde olacaklara karşı hazırlıklı olmalıyız.. Bir kruvasan daha ister misin?
Uğurböceği'nden ses gelmez, Kara Kedi'nin omuzunda uyuyakalmıştır.
Kk: Sen de haklısın, çok yorulduk...
(O da başını Uğur böceği'nin başına yaslar ve güneşin altın sarısı ışıkları karşısında birlikte uyurlar)

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Uzun savaşın ardından Mayura yine bitkin düşmüştü. Gabriel onu odasına götürüp yatağına yatırdı. Ardından ilaçlarını getirdi ve o da içti.
G: Nathalie.. yine başarısız olduk
N: Efendim...
G: Biliyorum, sen bu durumdayjen daha fazla saldıramayız, ama eğer şu halinden kurtulursan, aklımda daha iyi bir plan var...
{Bazen Gabriel'ın şerefsizliğini gerçekten anlamıyorum..}

N: Efendim ben (öhhö öhhö) size (öhhö öhhö)-
G: Bu kadar yeterli Nathalie, zaten yeterince yardım ettin... Şimdilik sadece dinlenmene bak...
Gabriel odadan çıkar ve tasarım yaptığı odaya gider. Düşüncelere dalar...
İki kez denemişti. İkincisinde başarmaya çok yakındı ama bir şekilde yine elinden kaçmayı başarmışlardı.. Sahi bunu nasıl yaptıklarını da bir türlü çözememişti. Bu sefer aklındaki şey farklıydı.. Onlara doğrudan saldıracaktı.. Ama bunun için önce Nathalie'nin tamamen iyileşmesi gerekiyordu...

-Cumartesi günü-
Ub: Ugghh kedi, ciddi misin, giye giye bunu mu giydin?!
Kk: Ne varmış halimde, bayan Holmes? Sen de Sherlock kitaplarından fırlamış gibisin.. Kabanının yakasını dikleştir de tam olsun!
Ub: Aslında fena fikir değil..
Kk: Her neyse, tekrar bir bak bakalım. Eeheheeh (kendi etrafında döner)
Ub: Cidden.... BIYIĞA NE GEREK VARDI?!!!
(aşxkoaofpdaşlcşzöxllsckeşşwğdkaşls kara kediyi öyle hayal edince gülesim geldi ğaödpakfpqçzpqşz)

Kk: Saklanmak için bir yol işte, ayrıca kemerimi çıkardım ve kapüşonlu giyip kulaklarımı kapattım, şu an Karakedi olduğumu kimse anlayamaz!
Ub: Diyorsun?
Kk: Aaah, hadi ama, herkes kör! Kimse bir şey fark etmeyecek...
Ub: Peki o zaman, nereye gidiyoruz?
Kk: Oh, Paris'in kenarında ufak bir yere... Çok beğeneceksin!

Ub: Eğer düşündüğüm yerse orayı biliyorum, oraya daha önce sipariş göndermiş- eee yani demek istediğim birkaç kez bir şeyler sipariş etmiştik. Heheheheh
Kk: Anlıyorum... O zaman gidelim mi?
Ub: Olur, ama yürüyerek gitsek iyi olacak... dikkat çekmek istemeyiz...
Kk: Pekala...
Yürüyerek kafeye varırlar. Aslında biraz uzaktır. Geldiklerinde ilk buldukları masaya otururlar.
Kk: Bize iki espresso lütfen
Ub: Ehem ehem..
Kk: Oh, doğru! (sesini kalınlaştırarak)
2 espresso alabilir miyiz bayım?
Garson: Tabii ki efendim, başka bir isteğiniz var mı?
Ub: Oh, evet, aslında küçük kurabiyeler ve çilekli, çikolatalı makaronlardan varsa çok güzel olur....
G: Tamamdır efendim, birazdan geri döneceğim..

Garson gidince Kara Kedi Uğur böceği'ne yaklaşır, siyah gözlüğünü indirir.
Kk: Eee, beğendin mi? Burası nasıl?
Ub: Burayı çok seviyorum, çok sakin bir yer ve kalabalık yok, bizi birilerinin bulması da zor...
Kk: Aynen...
Derken kahve ve yiyecekler gelir...

Birlikte sohbet ederken bir yandan da kahvelerini yudumluyorlardır. Uğur böceği kara Kedi'nin yaptığı şakalara gülerken (Allah'ım inş bi gün dizide de görürüz bunu) Kara Kedi de onun gülüşüne takılı kalmıştır. Çok güzel gülüyordu.. Onun gülümsemesini görünce geride kalan tüm her şeyi unutuyordu.. Saniyeler daha yavaş akıyordı sanki..

Sonra uğurböceği duruldu. Kara kediye bakmaya başladı. Gözlüklerini biraz indirdi ve "bir sorun mu var?" dercesine ona baktı..
Kk: Aa-ben sadece... dalmışım... Şey... sadece... sen hep gül... gülünce çok güzelsin.. Her halinle güzelsin ama gülerkenki etrafa yaydığın o mutluluk insanı bambaşka bir hale büründürüyor.. hayran olmamak elde değil...
Ub: Haha, teşekkür ederim... Peki ya ben aynılarını senin için söylesem? Yeşil gözlerine ne kadar uzun bakarsam o kadar derine iniyorum sanki... Gözlerimi ayıramıyorum... değişik bir büyüsü var....
Kk: Senin okyanus mavisi gözlerin kadar olmasa da...
Ub: Hadi ama....
Kk: Pekala, pekala, kabul ediyorum, çok çekiciyimdir ve ihtişamımla herkesi düşürürüm (heehehehehehhe)
Ub: Ha ha, bunu da demedik yani...

Derken Uğurböceği kafeye giren birini görür ve nedense bu sima çok tanıdıktır...

TuhafWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu