31. Bölüm: "Son"

1K 90 46
                                    

O günün üstünden 3,5 ay geçmişti. Haesoo karnesini almış ve annemin tedavisi iyi gitmişti. Hastaneye yattığında kanser başlangıcı olduğunu öğrenmiştik. Üzülmüştüm. Her ne kadar kötü bir insan olsa da o benim annemdi. Beni o büyütmüştü. Bir zaman sonra kanser tedavisinde iyi yanıtlar verdiğini söylemişti doktor. Hepimiz mutlu olmuştuk.

Hoseok ve ben kavga etmemiştik şu zamana kadar. Hatta eskisinden daha iyi anlaşıyorduk. Güne beraber başlayıp beraber bitiriyorduk. Artık hiçbir sorunumuz yoktu. Ben mutfakta pasta yapmaya çalışırken kızım ve eşim beni izleyerek kendi aralarında kıkırdıyorlardı. Güzel bir aşçı değil miydim? "Gülmeyin artık!" Dediğimde Hoseok yutkundu. "Benim uykum var." Haesoo kaçarken eşim yanıma yaklaşmıştı.

Üstüm un içindeydi. "Pastayı güzel yapamadım mı?" Pastaya baktı ve ellerini yüzüme koydu. "Hayır çok güzel yaptın." Gözleri kısılana kadar gülümsediğinde zaman kaybetmeden onu tezgah ile arama almıştım. Haesoo her an gelebilirdi. "O zaman neden gülüp duruyordun?" Bozulan yakamı düzeltti.

"Sen onu boşver de bu önlük sana çok yakıştı." Şu zamana kadar iyice açılmıştı. Rahatça konuşuyor, istediklerini dile getiriyordu. Çekinmiyordu ve şu anda da konuyu değiştirmeye çalışıyordu. "Teşekkür ederim hayatım." Bakışlarımın altında yatan ima ile gözleri yeri buldu.

"Ben gidip Haesoo'ya bakayım." Benden kurtulduktan sonra direkt olarak mutfaktan çıkmıştı. Tamam hala çekiniyormuş. Ben de pastayı çoktan bitirmiş ve üstüne küçük süslemeler yerleştirmiştim. Haesoo 2 saat önce pastaneden pasta almamı istemişti ve ben de almak için hazırlanırken Hoseok dışarıdan almak yerine el yapımı yapabileceğimizi söylemişti. Bu fikri beğenmiş ve kollarımı sıvayarak mutfağa geçmiştim.

Ev de malzemeler vardı. Her şeyi tezgaha dizdikten sonra yapılmaya koyulmuştum. Güzel yaptığımı sanarak ilerliyordum ama Haesoo ve Hoseok beni gülerek izlemeleri tüm hevesimi kırmıştı. Neyse beğenmezlerse de ben kendim yerdim.

Etrafı topladıktan sonda pastayı da özenle dolaba yerleştirmiş ve odaya gitmiştim. Kirlenen üstümü değiştirdikten sonra elimi yüzümü yıkamıştım. Odadan çıkarken Hoseok'un Haesoo'ya bir şeyler anlattığını duyunca yerimde kalmıştım. "Ben pastanın tadına bakmak istiyorum." Diyordu Haesoo. "Önce yemek yemek zorundasın ve pastanın da dolapta dinlenmesi gerek." Dedi Hoseok.

"Sence Yoongi babam güzel yapmış mıdır baba?" Hoseok saçlarını öptü küçük kızımın. "Bence kesinlikle çok güzel yaptı." Gülümseyerek ikisinin yanına gittim ve Haesoo'nun diğer yanına oturdum. Şimdi ortamızda duruyordu kızım. "Gizli gizli beni mi konuşuyorsunuz siz?" Haesoo dudaklarını birbirine bastırmış ve yüzünü eğmişti.

"Yok. Hayır. Konuşmuyorduk Yoongi." Haesoo ile ikisi göz göze gelmişlerdi. "Yalan söylüyorsunuz." Gözlerimi kıstım. "Bu yüzden ikinize de ceza vereceğim." Haesoo ortamızdan kalkarak ellerini havaya kaldırdı. "Benim hiçbir suçum yok. Hoseok babam sana yalan söyledi. Ben söylemedim."

"Ben satıldım mı şimdi?" Hoseok şaşırarak konuşurken kahkaha attım kendimi tutamayarak. "Hayır ben sadece doğruyu söyledim." Dedi kollarını bağlayan Haesoo. "Oyun oynamaya gidiyorum. Pasta hazır olduğunda bana haber verin." Diyerek odasına doğru koştu. Hoseok ile yine baş başa kalmıştık. Sanırım ona cezasını söylemeliydim.

"Ben cezana karar verdim. Aslında ceza değil de daha çok güzel bir şey." Hoseok anlamaz bir şekilde bana baktı. "Neden ceza alıyormuşum?" Ona yaklaştım ve elimi beline koyarak birbirimize yapıştırdım bedenlerimizi. "Bana yalan söyledin Hoseok. Hem dediğim gibi bir ceza değil bu." Merakla kaşlarını kaldırdı. Parlayan dudakları ile bebeksi görünüyordu. Benim eşim çok güzeldi.

Encounter |Sope✔Where stories live. Discover now