29. Bölüm: "Gidiyoruz"

812 85 56
                                    

Yeni bir güne uyandığımda yanımda Yoongi'nin olmadığını fark ettim. Neredeydi ve şu an ne yapıyor olabilirdi? Belki de annesinin getirdiği kızı kabul etmeye karar verdi. Neyse geldiğinde bir şekilde öğrenecektim.

Birkaç dakika içerisinde telefonum çalmış ve arayanın Bayan Min olduğunu görmüştüm. Telefonu açtığımda "Yoongi birazdan yanında olacak. Sinirli. Tam kavga etme vakti." Demişti. Testin sonucu annesini memnun etmiş ve Yoongi'yi sinirlendirmişti anlaşılan. "Tamam." Hemen sonra telefonu geri kapatmıştım. Bu kadınla daha fazla muhatap olmak istemiyordum

"Günaydınlar efendim!" Diyerek odaya girdi Yoongi. "Günaydın." Dedim sadece. Üstümdeki örtüyü çekmiş ve gözlerimi birkaç kez açıp kapatmıştım. "Bana hala nasıl böyle bakabiliyorsun? Ne kadar yüzsüzsün sen!" Başlıyorduk. "Anlamadım." Dediğimde sahte bir kahkaha attı. "Çok güzel oynuyorsun."

Annesine inanmayı seçmiş olmalıydı. Bana güvenmediğini yine belli etmişti. Bunu yapacağını biliyordum. "Senden nefret ediyorum! Kızını da al git buradan! Seni bir daha evimde görmek istemiyorum!" Kolumdan tutup kaldırmıştı beni. Çok öfkeli görünüyordu. Gözlerinden alev çıkıyor, alnındaki damar kendini belli ediyordu. "Sonunda öğrendin demek." Dedim. "Evet öğrendim. Ne kadar aptalmışım değil mi?" Başımı aşağı yukarı salladım. Kendimi kötü hissediyordum. Bu yaptığım çok yanlış geliyordu.

"Seni güzel kandırdım Yoongi ve sen bunu hiç anlamadın. Sanırım bundan sonra da kimseye körü körüne inanmaz hatta yaklaşmazsın bile." Gülmeye çalışıyordum. Kötü biri gibi gözükmeyi deniyordum. "Sus daha fazla dinlemek istemiyorum! Al eşyalarını ve defol!" Koluma baskısını arttırırken dayanamayacağıma kanaat getirdim. Çok güçlüydü ve ben altında eziliyordum. "Beni bırakırsan gideceğim zaten." Dedim zorlukla. Hayır ağlamamalıydım. Güçlü olmalıydım.

Bayan Min'e yapamayacağımı söylemek istiyordum. Yoongi'den ayrılmayı göze alamıyordum. Korkuyordum.

Kolumu serbest bıraktı ve yanımdan ayrıldı direkt. Dağılmamak için kendi tuttum. Bu kadar çabuk bu evden ayrılacağımı hiç düşünmemiştim. Hikayemiz burada son bulmuştu. Bavula kıyafetlerimi yerleştirmiş ve Haesoo'nun yanına gitmiştim. "Hadi gidiyoruz kızım." Bana garip garip bakarken "Nereye baba?" Dedi. Ona bu durumu nasıl açıklayacaktım bilmiyordum.

"Soru sorma ve montunu giy." Dolabı açıp montu ona uzattım. Bu esnada hızlıca toparlamıştım her şeyi. "Yoongi babam nerede? O biliyor mu gideceğimizi?" Bir şey demedim ve bavulunu ona vererek üstümü düzelttim. Oturduğum ev çoktan yıkılmıştı ve bu yüzden aldığım diğer eve gitmemiz gerekiyordu. Tamam sorun değildi. Ben ve kızım iyi olacaktık.

"Gidiyor musunuz?" Kıpkırmızı olan gözleri ve elindeki şarap bardağıyla bizi izliyordu. "Baba sen de gelecek misin?" Dedi Haesoo Yoongi'ye. "Hayır gelmeyeceğim." Soğuktu sesi. Keşke en azından Haesoo'ya böyle davranmasaydı. Kızımın üzülmesini istemiyordum. O bunu haketmiyordu çünkü. Yanından geçerken elime bir şey uzattı. "Bu ne?" Dedim.

"Nişan davetiyem. Yarın nişanlanıyorum. Seni de beklerim." Haesoo anlamazken davetiyeyi zorla elime tutuşturdu. Şaka mı yapıyordu? Bu kadar çabuk muydu yani? "Mutlaka gel Hoseok." Haesoo tişörtümü çekiştirerek "Kim evleniyor baba? Ben anlamadım." Dedi. Ben bunu kızıma nasıl açıklayacaktım ki? "Yoongi saçmalama." Davetiyeyi ona uzatmaya çalışmıştım fakat o inatla bana itmişti.

Daha fazla burada duramayacaktım. Haesoo'yu da alıp evden çıktım hızla. Yoongi'nin yüzüne bakmamaya çalıştım çıkarken de. Yoksa gözlerimin önüne eski sahneler gelirdi. Gözyaşlarım birer birer düşerken telefonum çalmıştı. "Alo Jungkook." Dedim ruhsuzca. "Hyung iyi misin?" Anında moralimin bozuk olduğunu anlamıştı. Benim hayatım neden berbattı? Neden hiçbir şey yolunda ilerlemiyordu? "Değilim Jungkook. Size gelebilir miyim?" Dedim.

Encounter |Sope✔Where stories live. Discover now