19. Bölüm: "Bitmek Bilmeyen Sorunlar"

926 91 24
                                    

#Hoseok'tan

Kiralık araba ile ilgili sorunumu halledememiştim. Adam beni dinlemiyor ve sürekli para isteyip duruyordu. En sonunda onu dava edecektim. Şu an ise Haesoo uyuyor ve ben de televizyondan bir şeyler izliyordum. Saçma sapan programlar canımın sıkkınlığımı geçirmiyordu. Daha aldığım eşyaların borcu vardı ve param şimdiden kalmamıştı. Hiçbir şey yolunda gitmiyordu.

Bugün kalan paramı da eşya borçlarını yatıracaktım ama ondan önce Jimin ve Jungkook evime gelecekti. Beraber kahvaltı edip tatili konuşacaktık. Onlar güzel (!) geçen tatilimi çok merak ediyorlardı.

Haesoo uyandıktan bir süre sonra iki arkadaşım da gelmişti. Kahvaltı masası hazırdı ve direkt oraya geçmişlerdi. "Hyung yine güzel şeyler hazırlamışsın." Dedi Jimin. "Yaptım bir şeyler." Diyerek geçiştirdim. Hepimiz masaya oturup kahvaltımızı etmeye başlamıştık. Mutluymuş gibi gözükmeye çalışıyordum ama ikisi de bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydı.

Haesoo kahvaltısını bitirdikten sonra odasına gitmiş ve Jungkook "Hyung üzgün duruyorsun. Tatilin güzel geçmedi mi?" Dedi. Güzel tahmindi. İstesem de mutlu olamıyordum. Borçlarımı düşündükçe boğulacakmış gibi hissediyordum. "Yok hayır güzel geçti. Sadece yorgunum. Üzgün falan değilim." Dilimlediğim peyniri ağzıma attım.

"Yalan söyleyemiyorsun hyung." Dedi Jimin. Beni yıllardır tanıdıkları için direkt neler olup bittiğini anlayabiliyorlardı. "Evet tatilim güzel geçmedi. Eğlenemedim çünkü Yoongi geldi ve her şeyi mahvetti. Haesoo'yla çok güzel ilgilendi. Kendimi fazlalıkmış gibi hissettim." Dedim. Bunlar yeterli bir sebep değildi ama elimden başka şey gelmiyordu. "Neden bize söylemedin hyung?" Dedi Jungkook. Nasıl yani Jimin ona söylememiş miydi?

Jimin'e baktığımda kafasını iki yana salladı. Gözleri kocaman olmuştu. Tamam söylemeyecektim. "Boşver Jungkook. Geldi, eğlendi ve gitti." Aslında onun da söylememesi iyi olmuştu. Yoksa Jungkook ortalığı birbirine katabilirdi. "Keşke söyleseydin hyung." Diyerek kahvaltısını bitirdi. Umarım bunun için bana kızmamıştır. "Jungkook lütfen bana sinirlenme olur mu?" Elini tuttum sıkıca.

"Sinirlenmedim hyung. Sadece söylemediğin için kırıldım. Yani saçma biliyorum ama sana yardım etmek için her şeyi yapıyoruz. Sen ise bizi reddediyorsun. Ben bundan rahatsız oluyorum artık. Herhangi bir sorunun olduğunda bizimle paylaş olur mu?" Dedi. Bunu benden isteme Jungkook çünkü yapamam. "Ama hayatımda her zaman siz olmayacaksınız. Bir gün belki ayrılmak zorunda kalacağız. Sizden sürekli yardım alırsam kendim nasıl baş edeceğim sorunlarımla? Bunu öğrenmem gerek." Umarım bu onun için yeterince açıklayıcı olmuştur.

"Sen de haklısın ama biz seni asla bırakmayacağız." İkisine de sarıldım. Onlar benim kardeşlerimdi. Öz kardeşlerin bile yapmayacağı şeyleri yapıyorlardı benim için. "Sizi çok seviyorum." Gerçekten çok seviyordum onları. Her şey onların sayesinde olmuştu. Ben bugünlere ikisi de yanımda olduğu için gelebilmiştim. Kahvaltı masasını topladıktan sonra hepimiz içeri geçmiştik.

"Benim bir süreliğine çıkmam gerek. Haesoo'ya ben gelene kadar bakar mısınız?" Dediğimde Jimin "Dünde bir yere gitmiştin. Sen nereye gidiyorsun hyung?" Dedi. Harika! Şimdi soruları asla beni rahat bırakmayacaktı. "İşlerim var Jimin." Yalancı bir gülümsemeyle ikisine de bakmış ve Haesoo'nun yanaklarını öpmüştüm. "Akıllı uslu dur. Jungkook ve Jimin'i uğraştırma." Dedim.

"İşlerinin ne olduğunu öğrenebilir miyiz?" Jungkook'ta soru sorduğuna göre birazcık doğru söylemem gerekiyordu. "Eşya almıştım. Onun taksidini ödemem gerek. Hemen gidip geleceğim." Cüzdanımı kontrol ederek evden çıktım. Eşyaların borcunu ödedikten sonra çok az bir miktar para kalıyordu. Belki zor olsa da ay sonunu getirebilirdik. Evet getirirdik. Hem azıcık birikmişim de vardı. Bir süre böyle idare ederdik.

Encounter |Sope✔Where stories live. Discover now