4. Bölüm: "Yoongi Amca"

1.2K 126 29
                                    

İlk iki şubeyi gezdikten sonra alnımı silerek sıradaki sınıfın kapısının önüne gelmiştim. Bu boş işler yüzünden birçok işim yarı da kalmıştı ve ben sinirlenmemek için kendimi tutuyordum. Takım elbiseyle bir oraya bir buraya koşturmak ve çocuklar beğenmiyor diye sürekli eşyaları değiştirip durmak bence sinirlenmek için yeterli sebeplerdi. Bir dahakine hediyeleri paketlere koyacaktım. O zaman beğenip beğenmeme gibi bir lüksleri olmayacaktı.

Sıradaki sınıfa girmiş ve yorgun bir gülümseme sunmuştum çocuklara. "Geleceğinizden haberimiz vardı Bay Min. Bu yüzden çocuklar size küçük hediyeler hazırladı." Bir bu eksikti zaten. Şimdi onları nereye koyacaktım? "Siz hediyelerinizi dağıtırken onlar da size hediyelerini verecek." Orta yaşlarında olan kadın öğretmeni dinledikten sonra poşeti alarak duvar kenarından başladım.

En ön de olan iki erkek çocuk küçük bir kutu verdi bana. Hemen cebime koyarak onlara araba verdim. Birçok çocuktan hediye alarak son sıraya doğru geldim. Öğretmenler masasının hemen önündeki sırada oturan kız çocuğu çantasını karıştırırken "Canım bana döner misin?" Dediğimde kız çantasından küçük bir mektup çıkararak bana döndü.

"Bay Min ben bunu size yazdım." Dedi ve gülümsedi küçük kız. Elindeki mektubu bana uzattığında "Te-teşekkür ederim." Dedim. Çok tatlıydı. Beklemeden barbie bebeği ona uzattım. "Bu çok güzel Bay Min! Bayıldım ben buna! Çok teşekkür ederim!" Heyecanla bebeğe sarıldı. "Paketinden çıkarmayacak mısın?" Dediğimde bana baktı ve kocaman gülümsedi. "Eve gidince babamla açacağım."

Ona doğru eğildim ve saçlarını okşadım. Bir kızım olsa ancak bana bu kadar benzeyebilirdi. "Senin adın ne güzel kız?" Ona hediye ettiğim oyuncağı sırasının üzerine koydu özenle. Bebeği çok sevmiş olmalıydı. "Haesoo. Jung Haesoo efendim." Yutkundum. Koskoca Güney Kore'de sadece Jung soyadı ona ait olacak değildi ya. "Sen sormadın ama ben de ismimi söyleyeyim. Benim adım da Yoongi."

"Adınız çok güzel Bay Min." Minik ellerini tuttum. "Bana Yoongi amca diyebilirsin." Dedim. Saçlarını tekrar okşadım. Düz saçlara, kendisi gibi minik gözlere sahipti. "Tamam Yoongi amca." Çok tatlıydı çok. "Annenin adı ne?" Diye sorduğumda gözleri büyüdü. Yanlış bir şey mi demiştim? Sadece bir şeylerden emin olmak istiyordum. "Benim iki babam var Yoongi amca ama biri ölmüş." Yüzü düştü. Onu üzdüğüm için kendime kızdım. Keşke hiç sormasaymışım. "Üzgünüm Haesoo. Bunu bilmiyordum." Ayağa kalkmış ve diğer çocuklara da oyuncaklarını dağıtarak sınıftan çıkmıştım. Az sınıf kalmıştı ve sabretlemiydim.

Diğer sınıfları da gezerken aklıma sürekli Haesoo geliyordu. Gördüğüm çocuklara nazaran daha sakin ve tatlıydı. Bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Tekrar ediyorum çok güzel ve çok tatlıydı. Gitmeden önce bir kez daha görsem güzel olabilirdi.

Tüm sınıfları gezdikten sonra belirlediğimiz nokta da buluşmuştuk. "İşleriniz bittiğine göre gidebiliriz. Hadi gelin." Önden giderek arabaya binmiş ve düşünceli halim Jin'in dikkatini çekmişti. Umarım bir şey sormazdı. Zaten sormamıştı da. Şirkete kısa sürede varmış ve odama girmiştim. Arkamdan Jin'de gelerek karşıma oturdu.

"Yoongi sana neler oluyor? İyi misin?" Yüzüme öyle dikkatle bakıyordu ki rahatsız olmuştum. "Bakma Jin." Diyerek dosyaları bir bir açtım. Çok işim vardı çok. Bitirip dinlenmeliydim. "Yüzün düşük ve sen çok düşünceli görünüyor. Bu da beni düşündürüyor. Ne oldu da sen yüzünü astın?" Bu onu ilgilendirmiyordu ama yakın arkadaş olduğumuz için her şeye burnunu sokuyordu.

"Sana ne. Sen git işlerinle ilgilensene." Ceketimin cebinden kalem çıkartırken Haesoo'nun mektubunu yere düşürdüm. Hızla yerden alıp bakarken Jin "Derdini anlat ki sana yardımcı olabileyim değil mi?" Dedi. Nasıl yardımcı olacaktı çok merak ediyordum. "Anlatmamı mı istiyorsun?" Dedim elimdeki mektubu sallarken. "Evet istiyorum." Peki anlatacaktım. Bakalım yardımcı olabilecek miydi?

Encounter |Sope✔Where stories live. Discover now