17. Bölüm: "Yoongi?"

986 98 42
                                    

#Yoongi'den

Hoseok ile son bir kez konuşmak istiyordum. Yine bana aynı şekilde davranırsa da gücümü kullanmak zorunda kalacaktım. Sabah uyandığımda ilk işim onu aramak olmuştu ama o açmamıştı. Uyuduğunu düşünerek öğlen aramaya karar vermiştim. Kahvaltımı ettikten sonra telefonum çalmış ve Hoseok'un aradığını zannederek cebimden hızla çıkarmıştım fakat o değildi.

Annemdi.

Bayan Luna'dan haber alamadığı için beni yoklamaya karar vermişti demek ki. Peki açalım bakalım. "Alo Anne. Nasılsın?" Sesimi oldukça neşeli tutmaya çalışıyordum. "İyiyim Yoongi. Sen nasılsın?" Sesi dümdüz geliyordu. Yani ne mutlu ne üzgündü. Sadece normal şekilde konuşuyordu. "Ben de iyiyim. Ne oldu? Neden aradın?" Normalde beni pek aramazdı. Bu yüzden şaşırmış gibi yaparak neden aradığını sormuştum.

"Oğlumu özlemiş olamaz mıyım?" Tabii canım elbette özlersin. Yanıma gelmek yerine her dakika ne ile meşgul olduğumu öğrenerek giderirsin bu özlemini de. "Ne yapıyorsun şu an?" Dedi. "Kahvaltımı yaptım. Şirkete geçeceğim birazdan." Neler ile uğraştığımı öğrendiğine göre artık rahatlıkla hayatına devam edebilirdi. "Sen hep böyle mi yaşayacaksın oğlum?"

"Anlayamadım. Ne demek istiyorsun?" Dediğimde kıkırdadı. "Ben bir gelin istiyorum. Evlen artık. Otuzuna geldin. Ben ve baban da giderek yaşlanıyoruz. Torun görmek istiyoruz." Elim istemeden de olsa yumruk haline geldi. Susmam gerekiyordu. Zamanı değildi. Beklemeliydim. "Canım istemiyor anne. Hem bekarlık sultanlıktır. Ben iyiyim böyle." Hoseok ve Haesoo varken benim başka bir aileye ihtiyacım yoktu.

"Tabii kesin öyledir. Yalana bak. Çok yakında evleneceksin. Şimdilik zorlamıyorum ama yanına geldiğim zaman seni tanıdığım birçok kızla tanıştıracağım." Elimi çabuk tutmalı ve Hoseok ile konuşmalıydım. Yoksa bu kadın beni rahat bırakmayacaktı. "Hayır istemiyorum ve iyi günler." Diyerek yüzüne kapattım. Onunla daha fazla uğraşamayacaktım.

Tekrar Hoseok'un adının üstüne tıklamış ve açması için beklemiştim. Saat öğlene doğru geliyordu ama o hala telefonlarıma bakmıyordu. Bilerek mi yapıyordu? Sinir olup etrafı dağıtma mı istiyordu? Yaklaşık 10 dakika boyunca Hoseok'u aramış ve açmayınca da Jimin'i aramaya karar vermiştim. Belki Hoseok ile ilgili ondan bir şey öğrenebilirdim. Belki bir ihtimal bana bir şeyler söylerdi.

"Alo Yoongi hyung." Dedi Jimin. "Jimin sana bir şey sormam gerek." Dedim. Umarım beni yanıtsız bırakmazdı. Umarım bana yardımcı olurdu. "Sor hyung." Derin bir nefes aldım. "Ben sabahtan beri Hoseok'a ulaşmaya çalışıyorum. Bana geri dönmüyor. Sen onu benim için arar mısın? Çok önemli bir konu hakkında konuşmam gerekiyor da." Jimin cevap vermedi. Durdu. Az önce sesler gelen yerden uzaklaşmış olmalıydı çünkü artık gelmiyordu.

"Bali'de olduğu için belki çekmiyordur ya da duymuyordur hyung çünkü ben de arıyorum açmıyor." Bir dakika o Bali mi demişti? Hoseok Bali de miydi? Ama orada ne işi vardı ki? "Bali mi?" Dediğimde Jimin "Ne Bali'si hyung? Kim Bali dedi? Neyden bahsediyorsun?" Dedi. Tamam Jimin bu kadar panik yapma. Sadece Hoseok'un yapmamasını istediği bir şeyi yaptın o kadar. Bana yerini söyledin. Sana teşekkür ederim.

"Sen Bali demedin mi?" Dedim. "Yok hayır demedim. Sen yanlış anladın. Hoseok hyung evindedir. Git bak oraya." Güldüm sessizce. "Tamam görüşürüz." Telefonu kapattıktan sonra Jin'e kısa bir mesaj çekmiştim. Birkaç gün şirkete gelemeyeceğime dair. Unutma Hoseok sen kaçtıkça ben seni kovalayacağım ve asla peşini bırakmayacağım.

1 saat sonraya Bali'ye uçan uçaktaki son bileti alarak hayatımdaki tüm şansı kullanmış ve ardından üstüme rahat bir şeyler giyerek çıkmıştım. Yanıma bir şey almama gerek yoktu. Oradan kendime bir şeyler alabilirdim. Ya da Hoseok'tan isterdim ve o da verirdi herhalde.

Encounter |Sope✔Where stories live. Discover now