Çok Uzak Diyarlardan -Tamamla...

By rasgar

635K 28.9K 1.7K

Seninle ben çok uzak iki diyarın, iki ayrı masalının birer parçalarıydık. Karşılaşmamız tamamen tesadüfler zi... More

Çok Uzak Diyarlardan
1. Kader
2. Kuralına Göre Oynamak
3. Kıskanç
4. Can Borcu
5. Ne Oluyor Orada
6. Gelincik
7. Balo
8. İlgi Odağı
9. Boşluk
10. Talip
11. Yeter
12.Düğün
13. Hamile
14. Tercih
15.Çığlık
16. İnatçı
17.Oyun
18. Gelenek
19. Saklı
20. Bir Kraliçenin Yasak Aşkı
21. Şeftali
22.Aşkın Laneti
23. Onun Haberi Yoktu...
24. Gerçekler
25. Louis'in Aşkı
26. Mina Gerçekleri
27. Mina Gerçekleri 2
28. Uzak
29. Yakınlarda Olduğunu Hissetmek
30...
31. Sonunda 'Aşk'
Helen ve Marcus'un Düğünü Vaaaar!!!
33. Mina
34.Hiçbir şey
35. Anne
36.Mucize
37.Ne Zaman?
38. Canı Sıkkın
39.Gidiyorum
40
41.Gerçekler Gün Yüzüne Çıkıyor
42. Sahi Aşk Neydi?
43
yazar aday adayının aday adayından öğretmenler günü :))
44
45
46.Karar
47. Neden
48.
49. Maskeli Balo
50.Boşanma
52. Söz
53
54
55. Final
özel 2
özel 3
özel 4: özgürlük
özel 5

51.

6.2K 383 24
By rasgar


Sophie şaşkınlıkla karşısındaki adama bakarken onun ne düşündüğünü anlayamadığı için kendine kızdı. Neden onu anlayamıyordu? Aklından geçenleri öğrenebilmek için neler vermezdi.

"Bütün hayatın boyunca nefret ettiğin bir kadının çocuğuna nasıl bakacaksınız kralım?" Henry afalladı. Sophie gerçekten bam teline basmıştı. Henry ve Sophie gözlerini ayırmadan birbirlerine bakarken Henry "Çocuğa bakmak zorunda değilim. Sarayda onlarca kişi peşinden koşacak zaten." dedi. Sophie ona inanamaz bir şekilde baktı. "Ayrıca meşru bir çocuğa ihtiyacım var."  Sophie Henry'nin onun çocuğunu değil de kraliçenin çocuğunu istediğini anlayarak üzülmeden edemedi.

Aptal gibi Henry'nin her söylediğini kendi istediği gibi anlıyor sonra da hayal kırıklığına uğruyordu. "Siz bir kralsınız, beni boşamak sizin için zor olmasa gerek. Hele ki insan hayatına bu kadar saygılı bir ülkeye krallık yaparken. İstediğiniz kadınla da hemen evlenip çocuk yapabilirsiniz. Bunun için bana ihtiyacınız yok." Henry alayla gülümsedi.

"Senin çocuğun daha güzel olur diye düşünüyorum."  Sophie sesindeki alayı hissetmese ona iltifat ettiğini bile düşünebilirdi ama bu saçma bir hayalden başka bir şey değildi, biliyordu. Sophie gözlerini dikmiş karşısındaki adama bakarken "Siz zeki bir insansınız. Bunun ne kadar mantıksız olduğunu görebilmeniz gerek."  Henry başını iki yana salladı.

"Çekip gitmek neymiş o zaman daha iyi anlayacaksın Sophie. Değer verdiğin bir insanın hayatından öylece çıkıp gitmesini anlamanı istiyorum." Sophie başını iki yana salladı.

"Bunu yapamam, istesem de olmaz. İki çocuk düşürdüm, bir çocuğun daha içimden kayıp gitmesini istemiyorum. Oldu ki doğdu onu bırakıp gitmek..." Henry iç geçirerek "Belki annesi olarak burada kalmana izin veririm." dedi. Sophie karşısındaki adamın buzlarının eridiğini düşünmeye başladı ama bunu ona belli etmedi. 

Sophie Henry'e bakarken buradan gitmek istemediğine karar verdi sonunda. "Burada sevdiğin kadın değil de damızlığın olarak kalacağım yani?" Henry içinden 'ben bu kadar kaba tabir etmezdim.' diye düşünmeden edemedi. Derin bir nefes aldı. "Sana bu şansı da verdiğimi sanıyorum." 

Sophie alayla ona baktı. "Pekala Kral Henry, kabul ediyorum ama çocuğumu asla bırakıp gitmeyeceğim. Başka bir kadınla evlensen de burada senin dibinde yaşayacağım." Henry bu cevaba içten içe mutlu oldu.

Sophie uzun süren bir sessizlikten sonra "Abime haber vermem lazım, handa." dedi. Henry başını sallayarak "Hallederim." diye yanıtladı. Sophie  "Kralım size bir şey sormak istiyorum." dediğinde Henry bu resmiyeti hiç sevmediğini düşündükten sonra başıyla onayladı. "Ya çocuk sahibi olamazsam?"

Henry Sophie'ye bakarak bunun mümkün olup olmayacağını düşündü bir süre. "Bunu olmazsa tekrar konuşuruz Sophie."

Sophie "İzninizle." dediğinde Henry "Nereye?" diye sordu.

"Odadan çıkmam gerekmiyor mu?" 

"Odan bu odanın içinde." Sophie iç geçirerek eski odasına doğru ilerledi.

***

Helen ve Marcus odaya girdiklerinde Henry onlara "Ne vardı?" dedi soğuk bir sesle. Helen'in gözleri odada Sophie'yi aradıktan sonra "Nerede?" diye sordu abisinin kızan bakışlarına aldırmadan.

"Bu seni ilgilendirmez küçük hanım." 

Helen gözlerini dikip abisine "Nasıl ilgilendirmez?" diye sitem etti. "Aranızda geçen şeyler yüzünden en yakın arkadaşımı kaybettim."  Henry ona alay edermiş gibi baktı. Helen sinirle "Ona bir şey yapmadın değil mi?" diye sordu. Henry "Abin olan benim, beni terk edip giden o ve sen onun tarafında mısın?" dediğinde Marcus araya girme ihtiyacı duydu.

"Bu taraf tutmak değil Henry. Sadece kadınların birbirlerine karşı bir bağlılığı oluyor." derken gözleriyle Helen'in karnını işaret ederek anlayış göstermesini istediğinde Henry gülümsedi. "Gel buraya küçük cadı." diyerek Helen'i kollarına aldıktan sonra saçlarına öpücük kondurdu.

Helen abisine sımsıkı kollarını doladıktan sonra geri çekilip "Bak eğer ona bir şey yaptıysan bu duygusal güzel sarılmanın hiçbir anlamı olamaz." dediğinde Henry kahkaha attı.

"Bir şey olduğu yok Helen, odasında."  Helen ona anlamlı bir bakış attı. "Sen neden bu kadar mutlusun?" 

"Halkın dedikoduları sona erecek diye." Helen inanmamıştı. "Sophie odada olduğuna göre barıştınız mı?" dedi heyecanla.

Henry başını iki yana sallayarak "Hayır sadece bir anlaşma yaptık." dedi. Helen ne olduğunu sormak için ağzını açmıştı ki Henry "Odaya gidip ona sarılmana izin veriyorum." dedi. Helen bir anlık da olsa Sophie'yi unuttuğunu fark ederek haline güldükten sonra koşarak Sophie'nin odasına ilerledi.

***

Sophie odaya girdiğinde burayı hiç özlemediğini düşündü. Özlediği sadece insanlardı. Bu odadan nefret ediyordu. Bebeğini kaybettiği bu iğrenç odadan. Elini karnına götürdükten sonra kendine bu kadar duygusal olduğu için kızdı. Henry'e bebek düşürdüğünü söylerken ne düşünmüştü onu da merak ediyordu. Sophie burada olmayı kabul etmişti ama Henry'nin gözlerinden gitmesine izin vermeyeceğini anladığı için bunu kabul etmişti. 

Eğer Henry yanındayken mantığı ön planda olsaydı asla böyle bir karar vermemesi gerektiğini anlardı ama şimdi Henry'den uzaktayken bunu anlıyordu. Henry onu affetmiyorsa ona söylemesi gereken şeyleri söylemenin de bir anlamı yoktu. Bir süre burada kalmak zorunda olabilirdi ama en yakın zamanda bu saraydan ayrılmak zorundaydı. Kaçması gerekse bile.

Sophie düşüncelere dalmış bir şekilde pencereden bakarken kapının açılma sesiyle arkasına döndü. Karşısında tüm güzelliğiyle ve aldığı kilolarla Helen'i görünce gülümsedi. "Helen" diyerek ona koştu ve sarıldı.

"Seni çok özledim." dedi içten bir şekilde. Helen ona tüm güzelliğiyle gülümseyip "Ben de çok özledim. Neden bu kadar geç kaldın gelmekte?" diye sordu samimiyetle. Sophie dudaklarını ısırarak "Aslında daha önce geldim ama cesaretim yoktu." derken Helen ona anlayışla baktı. O da Marcus ile çok şey yaşamıştı ve sonunda birlikte olmuşlardı. Tüm kalbiyle Sophie ve abisinin de böyle olmasını istiyordu.

Sophie gülümseyerek Helen'in karnına baktı. "Tebrik ederim, umarım sağlıklı bir şekilde kucağına alırsın." Helen gülümsedi. "Çok heyecanlıyım Sophie."  Sophie gülümsedi. İçinde bir canlının büyümesi kadar mucizevi bir şey yoktu ona göre.

Sophie Helen'in elinden tutarak yatağa oturmasına yardım ettikten sonra "Anlat bakalım ben yokken ne yaptınız?" dediğinde Helen kararsız bir şekilde ona bakıyordu.

Helen sonunda "Of tamam." diyerek anlatmaya başladı. "Abimi toparlamaya çalıştık. O kadar da kolay olmadı tabi." derken Sophie'ye kızgın bir şekilde bakıyordu. "Onun seni ne kadar çok sevdiğine dair yemin edebilirim Sophie ve eğer onu bir kere daha senin yüzünden üzülürken görürsem korkarım böyle arkadaş olamayacağız."  Sophie Helen ile arasında mesafe olmasını aklının bir kenarına yazdı üzülerek. Eğer buradan gitmek istiyorsa bir şeyleri göze almak zorundaydı. Keşke Henry'i de yanında götürebilseydi. Her şey o zaman ne kadar da güzel olurdu.

Sophie gülümsemeye çalışarak "Çalışırım." diye yanıtladı. Helen "Sophie" diyerek çığlık attı. Göğsün neden bu kadar ıslak?"  Sophie telaşla kıyafetine baktı. "Elimi yüzümü yıkarken oldu sanırım." Hızla dolaba doğru ilerledi.

Sophie boş dolapla karşılaştıktan sonra Helen'e döndü. "Sanırım abin kıyafetlerimi de görmek istemedi." Helen başını salladı. "Sana dair ne varsa sarayın uzak bir odasına kilitletti. İsmini bile anmamız yasaktı Sophie. Bunu abime neden yaptın bilmiyorum." Sophie konuşmak için ağzını açtığında Helen elini kaldırdı. "Duymak istemiyorum Sophie. Şu an buradasın ya benim için geçmişin bir önemi yok." Sophie ona samimiyetle gülümsedi.

***

Helen heyecanla odaya doğru koşarken Marcus onun bu haline gülmeden edemedi. Başını çevirdiğinde Henry'nin bakışlarıyla karşı karşıya gelmişlerdi. "Sen de onu savunmaya gelmedin umarım?" dediğinde Marcus başını iki yana salladı. 

"Sizin aranızda geçenler sadece sizi ilgilendiriyor. Kimseyi savunmak ya da suçlamak gibi bir niyetim yok. Helen başına buyruk biliyorsun. Nasıl hissederse öyle yaşıyor." Henry bunu başıyla onaylayarak kabul ettikten sonra "Hadi satranç oynayalım." dedi.

Marcus Henry'e inanamayarak baktığında Henry "Ne?" dedi. Aylar önce sarayda yaptıkları turnuvadan sonra Henry bunu kafasına takmış ve neredeyse her gün pratik yaptıktan sonra Marcus'u bir gün oynamak için çağırmıştı ve yenmişti. O günden beri maçları ne kadar çekişmeli geçerse geçsin Henry onu yeniyordu. Marcus defalarca yenilmekten sıkılmıştı artık.

Marcus "Sıkılmadın mı hala?" dediğinde Henry omuz silkti. "Kışın yapacak daha iyi bir fikrin var mı?" 

"Resim yapmayı tercih ederim." Henry kaşlarını kaldırmış ona bakarken Marcus ofladı. Henry onun resme karşı hiç yeteneği olmadığını çok iyi biliyordu. Marcus ondan resim yapmasını isteyen sevgilisi için günlerce uğraşmış ve ortaya ona göre mükemmel diğerlerine göre fazlasıyla kötü bir eser ortaya çıkarmıştı. Onun uğruna günlerini harcadığı kız da resmi görünce güldüğünde Marcus bir daha resim yapmayı denememişti.

Marcus ve Henry oyuna o kadar dalmıştı ki odaya giren Helen ve Sophie'yi bile fark etmemişlerdi. Helen hafifçe öksürerek "Sophie'nin eşyaları yok." dediğinde Henry gülerek hamle yaptıktan sonra Helen'e döndü. "Eva'ya söylersen ona saray odalarından kıyafet ayarlayabilir."  Helen inanamayarak ona baktı. "Sophie'ye hizmetçi kıyafeti mi öneriyorsun?"  Sophie Helen'in elini tuttu susması için. 

Henry Sophie ile göz göze geldikten sonra Helen'e "Kendi kıyafetlerini ver o zaman." dedi. Helen başıyla onayladı. 

Marcus onlar tartışırken ne yapacağını düşünüyordu. Ne yaparsa yapsın Henry bir sonraki hamlede mata gidecek gibi görünüyordu. Bu Sophie'nin dikkatini çekmişti. Marcus'un yerine hamle yaptıktan  sonra odadan çıktılar.

Marcus ise onun hamlesini nasıl düşünemediğine hayıflanırken Henry'nin fazlasıyla bozulduğunu görerek "Fazla zeki bir karının olması nasıl bir duygu?" diye sordu eğlenerek. Henry bir şeyler homurdandıktan sonra oynadı.

***

İlter sinirle saraydan gelecek haberi beklerken Mary de onunla bekliyordu. İlter Sophie'yi düşünmeyi bıraktığında ona dönüp "Gitsene artık." dediğinde Mary ona bakarak "Gidemem." dedi. Anlamamış bir şekilde ona bakarken Mary devam etti. "Arabacı arabada bir sorun olduğunu söyledi. O işini bitirene kadar burada kalmak zorundayım." dediğinde İlter etrafta çok fazla erkek olduğunu düşündü.

Sophie'yi düşünmek zorundayken bir de yanındaki kadını düşünmek zorunda kaldığı için siniri ikiye katlanmış bir şekilde baktı Mary'ye. O sırada gelen ulağı görünce ayağa kalktı. Okuduğu pusulada Sophie'nin sarayda kalacağı ve güvende olacağı yazıyordu. İlter küfür ettikten sonra Mary'ye döndü. "Gidiyorum, seni de saraya bırakayım hadi." dediğinde kız ikiletmeden başıyla onayladı. 

Sessiz bir yolculuğun ardından Mary "Teşekkür ederim." dedi. İlter başıyla hafifçe onayladıktan sonra hızla oradan ayrıldı.

29.03.2019 düzenlendi

Edit 2: 20.04.2023

Continue Reading

You'll Also Like

Sahipsiz By saharae

General Fiction

153K 8.4K 53
O gün onunla parkta karşılaştığımda, benim için ne kadar değerli olabileceğini bilmiyordum. * Aceleyle gözlerini temizleyip gülümsemesi beklediğim bi...
747K 50.5K 40
🌺 🌿MUÂŞAKA SERİSİ 🌿 🌺 Oldum olası sevilmedim ben.. Bir el olsun okşamadı şefkatle sırma saçlarımı.. Benim lügatımda erkek ; şefkat yoksunu bir k...
1.1K 82 5
Kaderi birdi onların. Daha ilkokul çağında vuruldu Kaya Saygıner o yanağında iki koca çukur taşıyan ela gözlü kız çocuğuna. İki inatçı keçiydi onlar...
KIZILCA By Katre

Historical Fiction

83.2K 7.4K 18
Hafiften yaklaştı Yiğit. Bununla birlikte aynı anda geri gitti Dilruba. Yere bıraktığı bidona takılsa da Yiğit'e kalmadan toparladı kendini, azıcık u...