Kurtların Dansı

Από Elizabethstark1

111K 9.9K 26.9K

2019 Wattys Ödülleri - Tarihi Kurgu Kazananı Serinin TÜM KİTAPLARI bu çalışma ALTINDADIR. Aşk mı özgürlük mü... Περισσότερα

Bilgilendirme:Ülkeler ☯️
Bilgilendirme:Karakterler☯️
Bilgilendirme:Haritalar ☯️
Yeni Kitap-Gazap Tanrısı'nın Çocukları
Gümüş Dansçı☯
Saray Hanımı☯
Kuzgun Prens☯
Tüccarın Arzusu☯
Benim İnsanlarım☯
Çoban ve Koyun☯
Bağlanmaya Başlamak ☯
Duyguları Yaşamak☯
Güven☯
Kuzgunun Anlamı☯
Acı Kabus☯
Kalp Kırıklığı☯
Şahin☯
Ateşi Öpmek☯
Kurt Koruması☯
Hainlik☯
Doğruyla Yanlış☯
Karanlık Yüz☯
Yapayalnız☯
Kusur Dalgaları☯
Gurur☯
Korku Denizi☯
Esaret☯
Denge☯
Kalpteki Acı☯
Kral ve Söz☯
Kızıl Gökyüzü☯
Hain Soyu☯
Koca Bir Yalan☯
Seçim☯
Ateş ile Barut☯
Son Akşam☯
2.Kısım Akreplerin Şifası◑
Gelecek&Geçmiş◑
Aşkı Dilemek◑
Jayce'in İzleri◑
Şifa◑
Ayashri'nin Boşluğu◑
Yalnızlığı Paylaşmak◑
Duygularla Yüzleşme◑
Kalpteki Yer◑
Kusursuzluk◑
Aşk,Adalet ve Ölüm◑
Vazgeç◑
Her Şeye Rağmen◑
Gül Kokusu◑
☯ ◑Sohbet, Detaylar, Tatlı Spoiler◑☯
Yasemin Çiçeği◑
Kutsal Hediye◑
Canavar◑
Kalmam Lazım◑
Zayıf Olmama◑
Bir Piç◑
Eve Dönüş◑
Ömür Boyu◑
Nasıl Ölmeliyim?◑
Yeni Bir Yaşam◑
Benim Zamanım◑
Tek Doğrum◑
Kıskançlık◑
Kanlı Yol◑
Karışmak◑
İlk Emir◑
Bilinmezliğe Yolculuk◑
Buzdan Kalp◑
Yalanlarla Dans Etmek◑
Acı Çektirmek◑
Hayata Tutunmak◑
Birleştiren Güç◑
Aptal İnat◑
Onu Seviyorum◑
Zehir Ustası◑
Beni Öldüremezsin◑
Dutarse Tacı◑
Gurur Kırmak◑
Ruh Eşi◑
Son Dans ◑
Kırık Çocukluk◑
Baskı ◑
Hayal Etmek◑
Aydınlığa Yürümek◑
Tehlikeli Kıskançlık ◑
Kemiren Kuşku◑
Basit Bir Sorun◑
Geleceği Görmek◑
Bir Mucize◑
Cezalandırmak◑
Erken◑
Sevdiceğim, Lütfen Ölme◑
Benim Ülkemsin◑
Boş Bakışlar◑
Kuzgun Öfkesi◑
3.Kısım:Şahinlerin Yükselişi♕
Kalplerin Kraliçesi♕
Ben Kralım♕
Hayaller İçin Savaşmak♕
2019 WATTY KAZANANI
Yosun Gözler♕
Nefes Almak♕
Avcı♕
Kaos Rüzgarı♕
Sınırları Yıkmak♕
Mum Alevi♕
Kalbimdeki Sancı♕
Yeşim Taşı♕
Sadece Benim♕
Güven Sorunu♕
♕Ufak Tefek Spoiler-Sohbetler-2♕
Karmaşık Düşünceler♕
Kol Düğmesi♕
Endarieh'in İzi♕
Kemiren Kuşku♕
Korkunun Merhameti♕
Zehrin Oyunu♕
Büyüyen Hayeller♕
Ben İyi Değilim♕
Kontrol Kaybı♕
Maskeli İnsanlar♕
Latafah'ın Öfkesi♕
Yaşamak İntikamdır♕
Kanlı Oyun♕
İçimdeki Fırtınalar♕
Zaman ve Değişim♕
Çocuklar Gibi♕
Kurt Kanı♕
Loya İçin♕
Zalimlerin Yolu♕
Keşke♕
O, Güçlü Bir Adam♕
Ateşler ve Küller♕
Sapkın Kraliçe♕
Hükümdar Öldürmek♕
Leydi Loya♕
Deli Kral♕
Savaşçı'nın Onuru♕
Tokat♕
Akreplerin Zehri♕
Gül ve Kılıç♕
Adalet Nerede?♕
Hüküm♕
Hissizlik♕
Asla Unutma!♕
4. Kısım:Kuzgunların Çığlığı♔
Buz ve Ateş♔
Kraliçe ve Anne♔
Küstah Prenses ♔
Sönmeyen Ateş♔
Zehirli Oyun♔
Karşı Çıkmak♔
Kar ve Kül♔
Vicdan Öldürmek♔
Papatya & Gül♔
Kraliçe Olmak♔
Doğru İnsan♔
Serçe♔
Serseri Kalp♔
Yaz Rüyası♔
Halk Kahramanı♔
Duyguların Büyüsü♔
İhanet Kıvılcımları♔
Ükhel'in İşareti♔
Kırmızı♔
Larastka'ya Sadakat♔
Sürgün mü, Hediye mi?♔
Leydi Prenses♔
Buz ve Ateşin Dengesi♔
Ufak Bir Sorun♔
Akıllı Planlar♔
Savaşın Rengi♔
İntikam Açlığı♔
Kendimle Olan Savaş♔
Kraliçe'nin Bedeli♔
Yolun Sonu&Sevilmek♔
Geri Döndüğümde♔
Yarım Kalmak♔
Adaletin Hükümdarı♔
Büyük Kral♔
Masal ve Gerçek♔
Ölüm Ağı♔
Hükümdar Katili♔
Beni Bırakmayacaksın♔
Kuzgun Kraliçe&Zehir Kralı (Final)♔
♔Kapaklar♔
Yeni Kurgu - Kadim Ruhlar -2021

İnce Hesaplar♕

515 43 267
Από Elizabethstark1

BÖLÜMÜ OYLARSANIZ VE YORUMLARSANIZ SEVİNİRİM!

EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA KÜTÜPHANEDEN ÇIKARIP, BİR DAHA EKLEYİN VEYA BENİ TAKİP EDİN.

Bölüm Şarkısı: Ceza-Gelsin, hayat bildiği gibi

Yayınlanma Tarihi: 04.10.2019

Aşağıda Rishen,Prasad,Gajra  var.

İyi Okumalar!

Larastka Krallığı/Azinkayt Bölgesi - Esla - Yakut Sarayı

Ayashri (Yaş:29)

Eski evimin bahçesinde oturuyordum. Burayı eski haline getirtmiş olsam bile içinde kimse yaşamıyordu. Oğullarım oyun oynar iken kucağımda küçük oğlumla beraber düşünüyordum. Yabgun kollarımın arasında daha mutluydu, abileri ile oynamak koşturmak istemiyordu. Arsulay ve Yabgun ise ellerindeki ağaç dallarıyla oynuyorlardı. Zaman zaman çocuklarımı alıp buraya geliyordum. Kendi kendime sığındığım, çekildiğim yerdi.

Kaç yıl geçmişti? Neler olmuştu, neler! Ben büyümüştüm, olgunlaşmıştım. Evet, hala ufak tefek yaramazlıklarım vardı. Mesela ağaçlara tırmanmaya devam ediyordum, koşturmayı seviyordum. Bunlar benim yaramazlıklarımdı. Büyüdüğümü düşündüğüm konular ise yönetimdi. Ben yönetebiliyordum. Hayal ettiğim gibi kendimden emin bir şekilde başarıyordum bunu. Azinkayt'ı en dipten çıkarmıştım ve onu layık olduğu yere taşımak için çabalıyordum. Hayallerimin gerçeğe dönüşmesi için çabalıyordum. Benim hayallerim olacaktı, rüyalarım gerçeğe dönüşecekti.

Ben çamurdan bir ülkeyi mermerden bir ülkeye dönüştürüyordum ve bu yolda çektiğim acılar olmuştu, beni bulan mutluluklar da olmuştu. Acıları gömmüştüm, mutluluğa ise sımsıkı sarılarak bugünlere gelmişti. Şanslı bir kadındım bence. Yasher yüzüme gülmüştü ve bana Talayer'i göndermişti. Onun ile beraber 3 çocuğumuz olmuştu. Hayatımın dört erkeğiydi ve onlara sımsıkı sarılacaktım. Canlarımdı.

Yabgun anne diye mırıldandığında onun saçlarından öpmüştüm. Daha sonra Arsulay Tamayr'ı düşürmüştü. Onu kaldırmıştı ve karşıma gelmişlerdi. Yanıma oturun dediğimde oturmuşlardı. Veran küçük kulübeden çıkmıştı ve ona gülümsemiştim. Tahta sandalyeye oturmuş ve etrafa bakmıştı.

Veran "Hala burada birileri yaşıyormuş gibi geliyor ama yaşananları düşününce üzülüyorum." dedi ve buruk bir tebessüm yüzümdeydi. Şu an annemin yanımda olmasını, torunlarını sevmesini isterdim ama gitmişti. Babam Thaman ile mutlu olduğuna inandığım bir yerdeydi. Belki de Komutan Abshek'in yanındaydı diyecektim ama öz babamın onu hakkettiğine inanmıyordum. Sonuçta anneme sadakatsiz davranmıştı.

"Veran her şeye rağmen ben bu evi yaşatıyorum ve bu yeterli." dedim.

Arsulay "Burası saraydan daha küçük ama ben sevdim. İstediğim gibi koşturabiliyorum." dedi hevesle.

"Saray çok sıkıcı değil mi, Arsulay?"

"Evet, sıkıcı." dedi ve kaşlarını hafifçe çatmıştı. Oldukça hareketli bir çocuktu ve sarayda bunalması çok normaldi. Orada kim bunalmazdı ki? Saraylar kesinlikle sıkıcıydı.

Veran "Saray eviniz, Arsulay." dedi ve Arsulay omzunu silkti.

"Sarayı evim yapan detay, ailem. Kardeşlerimle oyunlar oynuyorum, babamdan bir şeyler öğreniyorum ve annemle tatlı yaramazlıklar yapıyorum. Bunun dışında saray bana sıkıcı geliyor."

"Annen gibisin." diye mırıldandı.

"Oğullarım ben ve Talayer'den birçok parça taşıyor, Veran." dedim.

Gülerek "Teyzesi Yamuna gibi olabilirdi ama Mortale buna engel olmuş." dedi ve istemsizce güldüm. Yamuna soğuk topraklardaydı, orada hayatını devam ettiriyordu. Duyduklarıma göre ikiz kızları ve bir oğlu olmuştu. Orada hayallerine kavuşabildiği için onun adına mutluydum ama ne zaman isterse buraya dönebilirdi. Kuzey'in soğukluğunda kendisini kimsesiz hissetmemesi için yazdığım mektuplarda bunu sık sık dile getirmiştim. O ise nazikçe teşekkür etmişti.

"Yamuna gibi kimse olamaz. O kardeşim ama onunla çok farklıyız."

"Kraliçe Loya'nın nedimesi olarak orada bulunuyor ve uyum sağladı. İstediği zengin yaşama kavuştu ve bundan daha büyük ne isteyebilir ki?" dedi ve kafamı yavaşça salladım. Loya. Benim ablamdı. Yıllardır sakladığımız sırdı bu. Ne o bunu açığa vurmak istemişti ne de ben istemiştim. Uzaktan uzağa iyi anlaşıyor olduğumuz ise gerçekti. Bir zamanlar ona çok kızıyordum, onunla anlaşamam diyordum ama şu an öyle değildi. Ona karşı bir şeyler hissetmiyordum. Abla olarak göremiyordum ama kan bağı asla bozulamazdı. Benim ablamdı ve başına kötü bir şey gelmesini istemiyordum, üzülsün istemiyordum. Jayce onu mutlu etmeliydi ve ediyordu.

"Larastka'da herkes istediği her şeye kavuşmuşa benziyor. Kral Jayce, bunu sağladı."

Arsulay "Kral Jayce, nasıl birisi anne?" dedi merakla ve ona baktım.

Gülümseyerek "Kral Jayce, ülkesini başarıyla yöneten birisi. Sana anlattığım gibi bir hükümdar nasıl olmalıdır sorusunun cevabını karşılıyor." dedim. Evlatlarıma Jayce'i kötüleyemezdim. Onların tanıması gereken kişi Kral Jayce idi ve tarafsızca tanımaları lazımdı. Bana yapılanları yapan kişi Jayce idi ve onu tanımalarına asla gerek yoktu. Geçmiş, geçmişte kalmıştı.

Veran Arsulay'a bakmış sonra bana dönmüştü. Veran "Her şeye rağmen Kral'ı iyi anman tuhaf geliyor." dedi ve derin bir nefes aldım.

"Kral Jayce Larastka'yı başarıyla yöneten bir adam ve çocuklarında böyle tanıması en doğrusu olacaktır, Veran."

"Geçmişten kaçabilir mi insan? Hiç yapılan kötülükleri hatırlamıyor musun? Buna sebep olan insanlar gözünün önüne gelmiyor mu?"

"Hayatın yaşattığı olaylardı ve ben büyüdüm. Sürekli o kötü anları düşünseydim bir adım ilerleyemezdim, sevdiklerimle mutlu olamazdım. Şu an herkes kendi hayatlarında mutlu değil mi?" dedim ve Veran başını eğmişti. Buna verecek bir cevabı olamazdı elbette.

Gidelim  dediğimde oradan ayrılmıştık. Son kez bakmıştım. Gözlerimin önüne gelen tablo ise kalbimde kabuğu tutmuş yarayı sızlatmıştı.Küçük kulübeden gülerek Yamuna ile beraber çıkıyordum. Babam bizim bu gülüşmelerimizi keyifle izlerken annem az önce oturduğum yerden bizi izleyerek elbiselerimize yama yapıyordu. Bunların üstünden geçen zaman gözümde yüzyıllar gibi olsa bile hatırladıkça içimin sızladığı gerçekti. Hayatın bizi bambaşka noktalara sürükleyeceğini nereden bilebilirdik ki?

Esla içinden yürüyerek saraya gidiyorduk. Şehir oldukça düzenliydi. Sağda solda dilenen çocuklar, yaşlılar yoktu. Hırsızlık için pusuya yatanlar ise zaman içinde kaybolmuştu. Geçen süre içinde Esla'nın değerini artırmıştım. Çamur içindeki bu güzel elması çamurdan arındırmıştım ve tüm parıltısını yayması için elimden geleni yapıyordum. Sadece Esla için değildi elbette. Azinkayt'ın diğer güzel şehirleri içinde çabalamıştım ve istediğimi almıştım.

Saraya geldiğimiz zaman çocuklar koşarak saraya girmişti. Ben ise yatak odasına çıkmıştım. Duş sonrasında rahat bir şeyler giyinmiştim. Mor ipek bir tunik, deri pantolon seçmiştim. Boynuma ametist taşından kolyemi takar iken içeri Talayer gelmişti. Yatağa oturduğunda saçlarımdaki örgüleri düzeltip yanına oturmuştum.

Elini tuttuktan sonra "Ne oldu?" dedim ve bana baktı.

Talayer "Valharesli elçiler Esla'ya geldiler, hayatım. Onları karşıladım sen neredeydin?"

"Eski evime gittim, çocukları oraya götürdüm. Elçiler iki gün erken gelmemişler mi? Buna çok şaşırdım. Geleceklerinden haberim vardı ve ona göre bir düzen ayarlamıştım."

"Erken gelmelerine ben de şaşırdım. Beklemiyordum ama gelene git diyemeyiz. Bu akşam aramızda olmayacaklar, dinlenmeyi tercih edecekler ama yarın mutlaka mecliste konuklarımız olacak."

"Olsunlar sorun değil." diye mırıldandım.

"Valharesli elçilerin burada olması bana göre iyi bir şey. Nizar'a karşı alabileceğimiz bir destek gücü olacak ama önemli olan bu güç sağlanacak mı?"

"Yıllar içinde Valhares bizimle iyi ilişkiler kurdu ama Latafah da onlara yakın davranmaya çalıştı. Hepsi bugünler içindi ve şimdi sıra onlarda. Bakalım, kimden yana olacaklar bunu görelim."

"Bu savaşın galibini belirleyecek olan güç, Valhares olmayacak. Larastka belirleyecek ama onlar aç yırtıcı hayvanlar gibi bizim birbirimizi yememizi istiyor. Larastka'nın klasik oyunu bu."

Alaycı bir tebessümle "Jayce burada iken asla Larastkalılar gibi olmayacağım diyordu ama daha beteri olmadı mı?" dedim.

"Oldu çünkü o güneyi gören şimdilik tek Larastka Kralı sevgilim. Ondan her şeyi beklemeliyiz ama Nizar'ı istiyorsak bir şekilde o Kral'ın desteğini almamız şart."

"Jayce asla desteklemez! Başına bir şey gelmediği sürece yapmaz bunu. Latafah'ı bize karşı nasıl kışkırttığını biliyoruz. Latafah öyle bir şey yapmalı ki Jayce bizden yana olsun. Bunun fırsatı ise zor."

Gözlerini kısarak "Eğer bir gün Esla'ya gelirse aradığımız fırsat ayağımıza gelmiş olur." dedi.

"Güney'e inmeyi yok gibi gözüküyor. Loya içinde aynı şey geçerli. Oysa onların bu toprakları görmesini çok isterim, biliyor musun? Azinkayt'ın değişimini görmeliler. Onların hatırladığı çamurdan ülkenin şimdi nasıl mermerden bir ülkeye dönüştüğünün farkında olmalılar."

"Gelecek nesle bırakacağımız en güzel şey, bu olmalı."

Parmaklarım Talayer'in kolyesi ile oynarken "Bundan daha büyük bir şey olamaz. Ama en güzeli özgürleşen bir ülke bırakacak olmamız." dedim. Daha sonra Talayer'i usulca öpmüştüm. Tutkuma tutkuyla karşılık vermişti.

Dudaklarımız ayrıldığında "Özgürlüğüne aşık olduğum kadınsın." diye mırıldandı ve alnımdan öpmüştü. Ben ise ona sarılmıştım.

Akşam yemeği için salona inmiştik. İçerisi oldukça sadeydi. Masada fazladan yenilmeyecek yemek eklenmemişti. Dostlarımız bizimleydi ve çocuklar ise ayrı masada yiyecekti. Talayer ise en baş köşeye geçmiştik. Tam yemeğe başlayacak iken bizden sonra gelen Prasad ile eşi Rishen gelmişti. Rishen benim akrabamdı ama diğer tüm akrabalarıma olduğum gibi ona karşı da mesafeliydim. Danisa'nın yeğeniydi ve Danisa sayesinde Prasad ile tanışmıştı. Bukle bukle olan bronz saçlarını dağınık bir topuzla toplatmıştı. İpek, mavi elbisesi üstüne tam oturmuştu ve altın bir kemerle tamamlatmıştı. Mavi gözleri nazikçe etrafa bakıyor iken sahte bir mahcubiyet yüzündeydi. Prasad ise rahat bir tavırla yerine geçmişti.

Tavuklu sebzeli sulu yemeği tabağıma koymuştum ve yanına pilav almıştım. Pirinç şarabını tercih etmiştim. Sürekli olarak Nizar şarabı içmek arada sıkıyordu ve değişik iyi geliyordu. Sohbet ederek yemeğimi yiyordum. Arkadaşlarımla beraber olmaktan memnundum.

Rishen mavi gözlerini bana dikerek "Ayashri acaba bu yılda üretimi destekleyen politikalar olacak mı?" dedi ve ona baktım.

"Evet, olacak. Üretimi desteklemek genel politikamız olduğu bilinmiyor mu? Neden sordun?" dedim.

"Prasad bana bu yıl için desteklemenin sona ereceğini deyince babamlar bundan memnun olmuştu." dedi ve Prasad'a baktım. Bakışlarım oldukça sertti ve Prasad Rishen'e şaşkınca bakıyordu. Onu zor duruma düşürdüğü açıktı.

Talayer "Prasad sanırım ikimiz arasındaki konuşmayı yanlış anlamış olmalı. Ben ona bu yıl asilzadelerin desteklenmesinin kesileceğini demiştim ama o bütün herkesi anlamış." dedi sakin bir sesle. Daha sonra rahatça pilavını tatmıştı.

Prasad "Benim değil, Rishen'in yanlış anlaması olmuş. Ama yanlış anlaması bir yandan da iyi oldu. Neden tüm yardımlar kesilmediğini sormuş olabilirim." dedi ve onun donuk yüzüne baktım. Prasad benim pek tatlı kuzenimle mantık evliliği yaptığını iddia ediyordu. Bana göre mantık evliliği miydi yoksa aşk evliliği miydi, şüpheliydim. Tek bildiğim şey Rishen'i sevimsiz bulduğumdu.

"Halka her daim yardım edilmesi gerektiğine inandığım için, Prasad. Asiller bir şekilde yaşamanın yolunu buluyorlar ama sıradan olanların pek şansı olmuyor. Devlet olarak onlara yaşamaları için şans tanınmalı ve bu insanlar hayata tutunmalı. Onlar hayata tutundukça devlet ayakta duracaktır. Onların hayalleri ile devletin hayali gerçekleşecektir. Anlayacağın sorgulamaya kapalı bir konu." dedim ve şarabımı yudumladım.

Misha "Asiller elbette rahatsız olur. Sonuçta alışmışlar rahatlığa değil mi?" dedi ve Rishen'e bakmıştı. Rishen rahat bir tavırla gülümsedi.

Rishen "Kimi insanlar mevcut sisteme alışamadı, Nizar Prensesi. Bence bu yüzden onlara iyi niyetli olarak bakmalıyız."

Tek kaşımı kaldırmıştım. Rishen'e bakarak "Madem yeni düzene, yeni sisteme alışamadılar o zaman yok olmaya mahkumlar Rishen. Bu oluşturduğumuz düzene herkes kabul edecek, herkes razı gelecek. Halkım razı gelmiş iken asiller karşı çıkıyor ise onlar yok olmaya mahkumdurlar." dedim.

"Asillere de ihtiyacın yok mu?"

"Benden önceki dönemde asil denilen grup birer sülüktü, asalaktı. Ben gelince düzeldiler ama zaman içinde o eski halimize döneriz diyerek düzeldiler. Sence benim için onların varlığı ile yokluğu etkili mi?"

Prasad "Ayashri, Rishen'in demek istediği asillerin verdiği güç. Bizler bir bütünüz, unuttun mu?" dedi yumuşak bir sesle. Rishen'i korumak, savunmak istiyordu onu anlıyordum ama yanlış olan bir şeyi kabul edemezdim.

Talayer "Rishen'in dedikleri iyi oldu en azından asillerin saf düşüncelerini gördük. Aevni onlara biraz akıl versin." dedi alaycı bir sesle.

Adag "Akıl versin elbette ama o aklı kullanabileceklerine dair şüpheliyim. Bu gidişle sonları hiç iyi olmayacak." dedi ve Prasad gerilmişti. Latika abisine bakmıştı ve sertçe Rishen'e bakıyordu. Latika ile Rishen'in arası pek iyi denilemezdi. Latika o kızı beğenmiyordu ve Rishen de Latika'yı şımarık buluyordu. İlk başlarda Latika'nın abisini kıskandığını düşünmüş olsam da durumun basit bir kıskançlık olmadığını anlamıştım. Rishen gerçekten sinir bozucu birisiydi.

Rishen "Asilleri sevmiyor olabilirsin, Ayashri ama akrabalarını sevebilirsin. Korkularından yanına yaklaşamıyorlar, farkında mısın?" dedi ve derin bir nefes aldım.

"Akrabalarım öyle mi? Hangi akrabalarım? Baba tarafım mı, anne tarafım mı? Her iki taraf bize sahip çıkmadı. Annemin yaşadığı ortaya çıktığında bile uzak duruldu, Abshek'in kızı yaşıyor denildiği zaman duymamak en iyisi denildi. Fakat ben başa geçince mi Ayashri, biz de seni arıyorduk denildi Rishen? Ben kimsesizliğe alışkınım ve bu şekilde hayatımı sürdürmekten memnunum." dedim.

"Kanını taşıdığın insanlara, ailene sırtını dönmen mantıklı değil, onlar seni korur!" dedi ama her kelimesindeki yapmacıklık beni tiksindiriyordu.

"Beni koruyacak ailem var. Talayer ilk sırada ve zamanı geldiğinde Arsulay, Tamayr ve Yabgun! Bak, yalnız değilim. Onlar benimle." 

Nuyan "Aynı kan taşınılsa bile herkes akraba olunulmuyor, Rishen. Neden bunu anlamak istemiyorsunuz, anlamıyorum. Ayashri'yi en başından beri biliyorum. Çektiği sefalette akrabaları yoktu ama söz konusu gücün zenginliği olunca sinekler gibi geliniyor." dedi ve Rishen küçümsercesine bakmıştı. Nuyan eski hırsızdı. Bunu bildiği için Nuyan'ı küçümsüyordu ve bu Latika'nın Rishen'i sevmemesi için bir neden dahaydı.

Prasad "Rishen ile akraba olduğun için sana daha yakın olmak istiyor, Ayashri. Hepsi bu. Kötü bir niyeti kesinlikle yok."

Talayer "Yakın olabilir, elbette. Latika ile nasıl yakın biliyorsun, Prasad ama akraba değiller. Yakın olmak için akrabalık şart değil." dedi ve Rishen Talayer'e bakıyordu.

Rishen heyecanla "Akraba olarak yakın olmak daha başka değil midir?" dedi.

"Akrabalarım bu zamana kadar yanımda yoktu ve şimdi de olmayabilirler, Rishen. Yakın olmak istiyorsun ama bunu akrabayız diye zorlamasan daha iyi olur." dedim ve Rishen bozulmuştu. Önündeki tabağa bakıyordu.

Talayer "Umarım bu konuyu tekrardan karşımıza çıkarmazsın, Rishen. Ayashri'nin sabrını güzel zorluyorsun."

Alaycı bir gülümseme ile "Sabırsızlığım eskisi gibi değil. Senden öğrendim." dedim.

Misha "Khair'in tatlı cilveleri! Çiftlerin hep birbirilerinden bir şeyler öğrenmesini sağlarmış ve Ayashri abimden sabretmeyi öğrendi." dedi gülümseyerek.

Talayer "Bana göre hala sabırsız! Size karşı numaralar yapıyor, Misha." dedi ve onu yanımda iken dürtmüştüm. O ise gülüyordu.

"Talayer! Eskisi kadar sabırsız değilim, lütfen." dedim.

Adag "Bence Aya'yı kızdırma, Talayer. Gece yatağa almayacak gibi bir hali var." dedi ve Talayer Adag'a bakmıştı.

Talayer "Ah, Adag! Hiç iyi şeyler söylemiyorsun ama şanslıyım ki Aya kız kardeşim Misha'nın sana yaptığı gibi beni yatağa almamazlık yapamaz." dedi ve Adag bozulur iken biz gülmüştük.

Yemekten sonra ise kukla gösterisi vardı. Komik ve eğlenceliydik. Çocuklar bolca gülmüştü. Yabgun kollarımın arasında izler iken Tamayr babasına sarılarak izlemişti. Arsulay ise abiyim diyerek büyümüşlük havasına giriyordu ve diğer çocuklara liderlik yaparak başka bir yerde izliyordu. Heyecanla Misha'nın oğlu Barlas'a bak, bak diyordu. Mutluydu.

Gösteriden sonra ise odalarımıza çekilmiştik. Yatak odasına geçmiş ve geceliğimi giymiştim. Saçlarımı bozduktan sonra Talayer'in yanına geçmiştim. Kollarının arasına girmiştim.

Talayer "Bu akşam yemekte Rishen'e sinir oldun gibi geldi." dedi ve derin bir nefes aldım.

"Sinir oldum çünkü boş konular üzerine konuşmaya bayılıyor. Akrabalarıma öncelik verip vermemeyi ona mı soracağım?" dedim.

"Senden bir şeyler uman insanlar var olduğunu öğrendin, Aya. Torpille bir yere geleceğine inanan insanların varlığını Rishen ile bunu öğrenmemiz iyi olmadı mı?"

"O insanlara istediklerini vermeyeceğim ve vermediğim için günün birinde zayıf olduğuma inandıkları zaman karşıma çıkacaklar. Ben ise o zaman onların başlarını ezmekten çekinmeyeceğim. Bu zamana kadar akrabalarımla yaşamadım ve bunda sonra da yaşamak zorunda değilim."

"Prasad'ın Rishen'i korumak istemesine ne demeliyiz? Evet, eşi ama yanlışlarını görmeli. Açıkçası Prasad beni çok düşündürüyor."

"Neden?"

Düşünceli bir sesle "Çünkü çok ketumlaştı. Ne düşündüğünü okumak mümkün değil. Ama  çevresine toplanan insanları gördükçe saklı düşünceleri ortaya çıkıyor gibi geliyor." dedi.

"Çevresine toplanan insanlar mı? Prasad'a dikkat etmiyorum açıkçası. Çünkü bize karşı iyi hizmet ediyor, herhangi bir sorun çıkarmıyor. Uyum sağladı."

"Belki de uyum sağlamış gibi yapıyor. Aradığını bulduğuna dair şüphelerim var. O bize katılır iken ne diyordu, hatırla. Ben kendi gücümle bir yerlere geleceğim ve şu an geldiği konumdan memnun olmadığını düşünüyorum. Mesela Latika ile Nuyan ondan bir adım daha önde olduğu için Nuyan ile uğraşmıyor mu? Nuyan'ı eskiden hırsız olduğu için sürekli bir küçümseme halinde."

"Geleceği konum ortadaydı, Talayer. Biz ona yeterince imkan sunduk ve o da kendisini gösterdi. Latika ondan daha yetenekli ise yapacak bir şey var mı? Yok! Daha fazlasına göz diker ise olacaklardan biz sorumlu olamayız."

"Haklısın, tatlı sevgilim." diye mırıldandı.

"Prasad'ın çevresine Dranil'in oğlu diye toplanıyorlar ama bu Prasad'a uygun değil. Prasad her daim Dranil'in oğlu olarak anılmak istemedi."

Gülerek "İnsanlar çıkarları uğruna asla yapmam denilen birçok şeyi yaparlar, Ayashri. Prasad Dranil'in oğlu olarak anılmak istemiyor olabilir ama daha fazla güç için Dranil'in oğlu sıfatını kullanmak zorunda kalabilir. Herkesi kendimiz gibi düşünmemeliyiz." dedi.

"Prasad umarım yanlış bir yola sapmaz. Onun adına üzülürüm, Latika ise çok yıkılır. Bu hayatta kimi var? Prasad ile zor zamanları atlatmadı mı?"

İç çektikten sonra "İnsanlar kendi seçimlerini kendileri belirlerler. Attıkları her adımla kaderlerine yön verirler ve kendi sonlarına bir adım daha yaklaşırlar. Bundan bir kaçış yok." dedi ve haklıydı. 

Bir şey demeden ona sarılıp gözlerimi kapatmıştım. Sabah ise ilk ben uyanmıştım. Banyoda duş aldıktan sonra Talayer uyanmıştı. Beraber kahvaltı yapmış daha sonra meclis toplantısı için hazırlanmıştık. Talayer'in dediğine göre Valharesli elçiler de bugün mecliste olacaktı. Onların karşısında güçlü görünmek istiyordum. Miriam ve Enrico'nun bizim güçlü olduğumuzu bilmeleri lazımdı. Eski Azinkayt yoktu. Yeni Azinkayt ise diğer sömürge ülkeleri gibi olmayacaktı. Sürekli gelişen, büyüyen bir Azinkayt idi. Bunu kanıtlamalıydım.

Koyu bordo, kadife bir elbise giymiştim. Omuzlarımı açıkta bırakıyordu ve bedenimi sarıyordu. Sağ bacağımda ise bir yırtmacı vardı. Abartılı kıyafetler sevmiyordum, bu yüzden işlemeler yoktu. İnce gümüş kemer takarak elbiseme hareket katıyordum. Saçlarım belime kadar açıktı ve minik bir topuz yapıldıktan sonra bir kurt kafası olan gümüş çubuk takılmıştı. Gümüş kolyemi taktıktan sonra hazırdım. Talayer ile beraber odadan çıkmıştım.

Meclis salonuna geldiğimizde ise herkes ayağa kalkmıştı. Saygıyla bakarken oturmalarını dediğimde oturmuşlardı. Ahşap basamakları çıkmış ve Talayer ile beraber yerimize geçmiştik. Salon iki tarafa ayrılmıştı. Amfi şeklindeydi. Kimi yüzler bize bakıyordu, kimi yüzler ise ceviz ağacından yapılma masaya bakıyordu. Bazıları bir şeyler karalıyordu. Valharesli elçiler ise Adag'ın yanındalardı. Adag tatlı dilli bir adamdı. Uzun zamandır casusluk geçmişi olduğu için genelde elçilerle onun ilgilenmesini istiyorduk. Elçilerin ağzından laf alması içindi ve başarılı oluyordu.

Toplantı başlamıştı. İlk başta sakindi. Günlük meseleler konuşuluyor, vergilerden bahsediliyordu. Ayrıca şehirlere atamış olduğum valilerin raporları konuşuluyordu. Raporlarda sıkıntı yoktu, bu güzeldi. Daha sonra ise Prasad'ın yanında oturan Rishen'in babası Gajra söz almak için elini kaldırmıştı. Söz verdiğimde ise kibirle ayağa kalkmıştı.

Gajra ayağa kalkmış ve bana bakarak "Yönetici Ayashri, size bir önerim var." dedi.

"Dinliyorum." dedim.

"Yüce devletimiz artık eskisi gibi sefalet içinde değil. Herkesin cebine paralar giriyor iken neden devlet hazinesi halkı desteklemeyi tercih ediyor? Neden bu paralar boşa harcanıyor?" dedi ve elimi sıkmıştım. Kaç yıl geçmişti, değil mi? Kaç yıldır onca yenilikler yapmıştım ama bazı boş kafalıların kafasına girmiyordu. Girmeyince de sonuç ortadaydı. Gajra gibi karşıma geçip boş boş konuşuyordu.

"Üretimi destekleyeceğiz ve bu her daim olacak. Devletin başına kim geçerse geçsin, önceliği bu olmalı. Üretim desteklenmezse ne olur, Gajra? Devlet çöker, halk aç kalır. Siz asilzadeler kendi kendinizi destekleyip üretebiliyorsunuz ama halkın o kadar parası yok. Onları desteklemek ise devletin görevidir." 

"Sizin asilzade dediğiniz bizim ise saraylı çalışanlar diyerek adlandırdığımız grup bu desteğin bitmesinin yeterince iyi olacağı görüşünde."

Tarun Gajra'ya bakarak "Ekonominin nasıl toparladığını unutuyorsunuz, Efendi Gajra! Üreten insanların desteklenmemesi durumunda olabilecek darlığı görmezlikten geliyorsunuz." dedi ve Gajra ona kibirle bakmıştı.

Nuyan "Ayrıca size verilen desteğin kesilme nedeni hatırlasanız verilen parayı boş yerlere harcamanızdı. Kimi sözde saraylı çalışanlar evlerine heykeller dikti, kimileri ise zevke, lükse harcadı. Bu tespit edilince kendi kendilerine üretimlerini sağlıyorlarsa saray hazinesine yük olmamalılar dedik." dedi.

Prasad "Bunu özenle tespit ettin, değil mi? Dışarıdaki çiftçilerin de cebine para giriyor, Nuyan ama farkında mısın bilmiyorum. Belki de eski alışkanlıklarından dolayı saraylı çalışanların ceplerini gözlüyorsundur." dedi ve Nuyan güldü.

"Haklısın, eski bir hırsız olarak kimin cebi dolu kimin cebi dolu değil anlarım ve fazla dolu olan cebi çalmak, huyum."

"Burada adil bir yönetim isteniyor."

"Adil bir yönetim var, Prasad! Kime yardım gidiyor, kime gitmiyor belli. Eğer istersen sana defterleri gösterebilirim."

Yatin Prasad ve Gajra'ya bakarak "Ayrıca halkın tamamına destek verilmiyor. Maddi olarak zayıf olanlara bu olanak sağlanıyor ve kimilerine banka sistemi gibi borç para veriliyor." dedi.

Gajra coşkuyla "Bu tamamen kaldırılmalı, Yatin! Bizlere hiçbir şey verilmiyorsa onlara da verilmemeli." dedi ve Yatin Talayer'e baktı.

Talayer Gajra'ya bakarak "Şunu anlamıyorsunuz. Asilzadeler veya sizin deyiminizle saraylı çalışanlar ne yazık ki verdiğimiz desteğe nankörlükle karşılık verirken halk bu karşılığın kıymetini biliyor. Kıymetini biliyor iken neden o insanları küstürelim ki? Dranil gibi olamayız!" dedi.

"Dranil'in enkazı geride kaldı."

"Geride kaldı doğru ama biz onun gibi olmayacağız! Bunu o kalın kafanıza soksanız iyi olur. Karşıma mantıklı önerilerle gelmenizi arzu ederdim ama menfaatinizi düşünerek karşıma geliyorsunuz. Eğer halka olan destek kesilirse ne olur, biliyor musunuz? Sizin gibi asalakların ellerine düşerler! Çok iş gücü ve az para ile onları köle gibi çalıştırırsınız. Ben buna izin verir miyim? Asla!" dedim ve Gajra gerilmişti. Yerine oturur iken Prasad kayınbabasına bakmıştı. Daha sonra bana bakmıştı.

Prasad "Masum bir öneriydi, bunda kötü bir niyet yoktu." dedi ve güldüm.

Alaycı bir gülümseme ile "Karşınızda çocuk mu var yoksa saf birisi olarak mı görünüyorum? Sınırlarınızı zorlamayın yoksa olabilecekler karşısında ben sorumlu değilim." dedim ve Prasad donukça bana bakıyordu.

"Bu bir tehdit, Yönetici."

"Gerektiğinde sert yüzümü göstermeliyim yoksa ipin ucu kaçıveriyor, Prasad. Her daim yumuşak davranırsam beni ezmeye kalkmak kolay olurdu ama baban gibi her daim sert olursam insanlar beni devirmek için planlar yapardı. Bunun ortasını bularak ilerliyorum."

"Babam gibi olmayacağınız, açık. Abshek'in kanını taşıyan birisi hain Dranil gibi olabilir mi?"

"Abshek'in kanını taşımak beni Dranil gibi olmaktan korumaz. Aynı durumda senin içinde geçerli. Bunu unutmamız iyi olur. Toplantı bitmiştir." dedim sert bir sesle ve Prasad yavaşça kafasını sallar iken Gajra ona bir şeyler fısıldamıştı.

Toplantı salonundan çıkar iken Valharesli elçileri kendi çalışma odama davet etmiştim. Çalışma odasında ise sadece Talayer'in olmasını istediğim için diğerleri kendi işlerine gitmişti. Elçilerle bizzat Talayer ile beraber ilgilenmek istiyordum. Burada kaç gün kalacaklardı, fikrim yoktu. Kısa kalmaları daha iyi olurdu. Dışarıdaki ülkelerin burada olanlardan haberdar olmasını istemiyordum. Sömürge ülkeleri arasındaki pis rekabetten dolayı bu dersi çıkarmıştım. Jayce'e yaranmak için yapılanları duymuştum ve iğrenmiştim. En güzeli dışarıya kapalı hareket etmekti. Sadece Jayce'e gerekli durumları yazıyor, gönderiyordum ama ona bile bazen kendimi saklıyordum.Yoksa bu korkunç dünyada kendime nasıl yer bulabilirdim ki? Bir gün Jayce ile yüz yüze gelirsem bu durumu açık açık diyecektim ve beni anlayacağını umuyordum. Yıllardır adil bir şekilde yöneten kral ise beni anlardı ama bambaşka düşünceleri varsa anlaması mümkün  değildi. Ama anlayacaktı. Jayce beni anlamalıydı sonuçta ben aynı Ayashri idim.

Elçiler masamın karşısındaki koltuklara geçerken Talayer ile ben masaya geçmiştik. Hizmetkarlardan elçilerin ortasındaki sehpayı yiyeceklerle doldurmasını istemiştim ve kısa sürede yapılmıştı. Kekler, kurabiyeler ile doldurulmuştu. Demirhindi şerbeti ise kristal kadehlere doldurulup bize sunulmuştu.

Talayer "Bugünkü toplantıya katılmanız iyi oldu. Hayatım seni elçilerle tanıştırayım. Soldaki Enrico'nun kuzeni Dylara Es-Bassam'es ve sağdaki ise Miriam'in yakın arkadaşı olan Rehyen An-Lamya'en." dedi ve karşımdaki iki elçiye gülümsedim. Bassam, Enrico'ya benzemiyordu. Koyu tenli, siyah sakallı bir adamdı. Kara, badem gözleri ciddiydi. Lamya ise dalgalı kestane saçlara sahipti. Sürmeli yeşil gözleri ise sıcakkanlı bir şekilde bize bakıyordu.

Bassam "Yönetici Ayashri'an-Dara sizinle tanışmak bizim için büyük bir onur. Böyle bir zamanda sizin gibi devrimci liderler ortaya çıkmıyor." dedi.

Lamya "Valhares'den gelen hediyeleri yardımcılarınıza teslim ettik. Umarım beğenirsiniz. Yönetici Miriam özenle seçti." dedi. Onun sesi daha naif gelir iken Bassam biraz boğuk konuşuyordu.

Gülümseyerek "Hediyelere hiç gerek yoktu, teşekkürlerimi iletin ve bizim de göndereceğimiz hediyeleri iletin." dedim ve elçiler birbirine bakmıştı.

Talayer "Hediyelerin karşılığı olmalı, Bassam. Sadece tek bir taraftan gelen hediyeler olması inan bana, karşı taraf için hoş olmaz." dedi ve şerbetini yudumlamıştı.

Bassam başını hafifçe eğerek "Siz nasıl isterseniz öyle olsun." dedi.

"Valhares'in yeri bizim için ayrıdır, biliyor olmalısınız Bassam. Zor zamanımızda bize çok yardımcı oldunuz. Madenlerimizin nasıl işleneceğini biliyoruz ve bu çok güzel oldu." dedim.

"Madenlerin nasıl işleneceğini bizden öğrendiniz ama bizden daha ileriye taşıdınız, bunu Kral Jayce'in son savaşında görüldü. Larastka sizden çok memnun kaldı." dedi ve Talayer ile bakışmıştık.

Talayer gülümseyerek "Sizin kadar kimse iyi olamaz, Bassam. Bizim öyle sizin abarttığınız kadar bir gelişmişlik seviyemiz yok." dedi ve Lamya gülmüştü.

Lamya "Farkında mısınız, bilmiyorum ama diğer sömürge ülkeleri sizin yavaş yavaş ayağınıza geliyor Yönetici Talayer. Sömürge ülkeleri içinde yıldızı en çok parlayan sizsiniz." dedi ve derin bir nefes alıp arkama yaslandım.

Elimdeki kadehle Lamya'ya bakarak "Elçi, prensip olarak diğer sömürge ülkeleri ile yakın temaslarda bulunmuyoruz. Herkesin kendi yolunda gitmesi daha önemli." dedim ve Lamya ile Bassam bakışmıştı.

Bassam "Birlikten güç doğabilir, Yönetici." diye fısıldadı.

Talayer "Birlikten güç doğabilir, doğru ama güvenilir insanlarla. Üzgünüm ama biz diğer sömürge ülkelerine güvenmiyoruz. Ülkeler menfaatleri için çok tehlikeli oyunlara kalkışıyor ve ihanet bunlardan birisi."

Heyecanla "Valhares asla ihanet etmez hatta iki dost ülke olabiliriz! Enrico ve Miriam bizi buraya bu teklif için gönderdi. Onların kızları Aecha ile sizin oğlunuz Arsulay nişanlanabilir ve iki çocuk 18 yaşına geldiğinde evlenirler." dedi ve tek kaşım kalkmıştı.

Ciddiyetle "Siz ne dediğinizin farkında mısınız?" dedim. Delirmiş veya aptal olmalılardı.

Lamya "Evet, Ayashri'an-Dara. İki çocuğun nişanlanması ileride olacaklar için çok güzel olmaz mı? İki ülkenin bozulmayacak bir bütünlüğü olur."

"Kendi menfaatleriniz için çocukların geleceğini karartmak bu. Sanki iki malı alıp satmakmış gibi konuşuyorsunuz ve çok rahatsınız."

"Açıkçası kimlerle evleneceğimiz Valhares de çocuk iken belli oluyor. Son zamanlarda bu bozuldu ama hala bu geleneği takip eden aileler var. Enrico ve Miriam ise biricik kızları için sizin oğlunuzu uygun gördü."

Ben sinirden gülerken Talayer ciddiydi. Elindeki kadehi bırakıp elçilere bakmıştı.Soğuk bir sesle "Ne yazık ki bizim öyle bir geleneğimiz yok. Çocuklarımız ileride kendi hür iradeleri ile mutlu bir evlilik yapacak." dedi ve elçiler şaşkındı.

Bassam "Bunu iyi düşünün, bu bir fırsat. İleride birçok şey değişeceği açık değil mi ve bizlerin beraber olması için bir sebebi olur."

"Bizimle beraber olmak, aynı yolda yürümek istiyorsanız çocukların evlenmesine gerek var mı? Neden oğlumu mutsuz olabileceği bir evliliğe zorlayayım, söyler misiniz?"

"Açıkçası Yönetici Talayer, bazen devletlerin kazanması için fedakarlıkların olması gerekir." dedi ve masaya sertçe vurmuştum. İki elçi bana bakıyordu.

Sert bir sesle "Ben evlatlarımın geleceğini devlet için oynamam, feda etmem. Bana göre bir çocuk bir gelecektir. Eğer onun istemeyeceği bir şeye zorlasam geleceği karartmış olurum. Oysa aydınlık bir geleceğe yürümek, benim hedefim ve kendimle çelişemem." dedim ve elçiler irkilmişti.

Talayer "Bu durumu daha başka nasıl ifade ederdik, bilemiyordum. Sevgilim, duygularımı dile getirdiğin için teşekkür ederim." dedi ve elimi öpmüştü.

Bassam "Yönetici Ayashri, lütfen öfkeyle hareket etmeyin." dedi ve kafamı iki yana salladım. Bu konuyu onlarla konuşmak istemiyordum. Çirkin bir düşünceyi bana karşı savunmaları anlamsızdı. Arsulay'ın veya başka çocuklarımın gelecekleri karartılamazdı.

"Öfkeyle hareket edilmiyor, mantıkla konuşuyoruz. Beraber aynı yolda yürümemiz için basit bir evliliğe ihtiyacımız yok, bunu sizlerde biliyorsunuz. Sizin farklı amaçlarınız var ve bu amaçlar çok çirkin. Yayılmacı bir politikayı savaş yoluyla izlemek daha cesurca olurdu.

Lamya gülümsemeye çalışmıştı. Ortamın gerginliğini yumuşatmak istiyordu.Lamya "Bizi yanlış anlıyorsunuz." diye mırıldandı ama beni bu tatlı sözlerle ikna edemezdi.

"Anlayacağımızı anladık, Elçi. Valharesli yöneticileri her daim dost olarak göreceğiz ama bu teklifi görmezlikten geleceğiz."

Hızla "Larastka'dan çekiniyorsanız bence gerek yok." dedi.

"Larastka'dan çekinmek mi? Tanrım! Larastka'yı düşünen mi var? Onlar bile evlatlarımın kaderlerine karışamaz."

Talayer "Bassam ve Lamya, lütfen bu konuşma sona ersin. Odadan çıkın." dedi ve Bassam ile Lamya bakışmıştı. Bassam ayağa kalkınca Lamya da kalkmıştı. Başlarını eğip odadan çıkarken Bassam kendi dilinde bir şeyler mırıldanıyordu. İyi şeyler demediğini mimiklerinden anlamıştım.

Onlar gidince Talayer "Miriam ve Enrico beni şaşırttılar." dedi ve ona baktım. Kara gözler düşünceliydi.

"Beni de şaşırttılar ama istediklerini almayacaklar." dedim ve ayağa kalktım.

Merakla "Nereye gidiyorsun?" dedi.

"Arsulay ile çalışacağım. Onunla ilgilenmem lazım."

"Peki, sevgilim." dedi ve odadan çıktım.

Hizmetkarlar, askerler saygıyla sağ elinin parmaklarını öpüp havaya kaldırmıştı. Beni gördükleri için bir saygı göstergesiydi. Sonuçta ben onların yöneticisiydim. Azinkayt'ın iktidarına sahip iki yöneticiden biriydim. Saygı duymaları hoşuma gitse bile beni hep Ayashri olarak görmelerini istiyordum. Ben asil değildim, ben ipekler içinde büyütülmemiş, altın kaplarda yemekler yememiştim. Yamalı giysiler içinde büyümüştüm ve açlığın ne demek olduğunu iyi biliyordum. Bu yaşadıklarımın hepsi tecrübeydi. Bu tecrübelerimin doğrultusunda evlatlarımı yetiştiriyordum. Onların şımarık insanlar olmasını istemiyordum.

Kütüphaneye gelmiştim. İçeriye girdiğimde Arsulay masanın başında beni bekliyordu. Daha sonra kalın tarih kitabını almış, onunla önemli konuları çalışmıştık. Ben soruyordum, o okuyordu. Takıldığı, anlamadığı yerleri bana soruyordu. Onunla böyle ders çalışmayı seviyordum. Tüm sinirim, gerginliğim uçup gidiyordu. Onun gözlerindeki azmi gördükçe daha çok şey öğretmek istiyordum. Öğrenmeye olan açlığı asla bitmeyecekti, bunu biliyordum.

Dersi bitirmek isteyen ise Arsulay olmuştu. O, bir çocuktu ve bir yerden sonra sıkılması oldukça doğaldı. Yine de bu zamana kadar iyi çalıştığımızı düşünüyordum. Dikkatini bana vermişti ve sorduğum soruları cevaplamıştı.

Arsulay "Anne, günün birinde Kral Jayce ile tanışır mıyım? Ona sormak istediğim sorular var." dedi ve yanağını okşadım.

"Kral Jayce ile tanışabilirsin, neden olmasın ki?" dedim.

"Anlattığına göre o gerçek bir hükümdar. Adil, kendi halkına ilgili ve ülkesini düşünüyor. Peki neden sömürge ülkelerine bağımsızlıklarını vermiyor? Neden bu halkları umursamaz davranıyor? O zaman senin anlattığın gibi gerçek bir hükümdar olmuyor." dedi ve kollarını kavuşturmuştu.

"Hükümdarlar her daim devletlerinin çıkarlarını düşünür, Arsulay. Çıkarlarının tersine olabilecek bir durumu yapmazlar. Kral Jayce bu yüzden bize bağımsızlığımızı veremez."

Kaşlarını çatmış, omzunu silkmişti. Dediklerimi kabul etmemişe benziyordu."O zaman gerçek bir hükümdar olamaz ki! Bizi düşünmüyor." dedi ve güldüm.

"Kral Jayce'in düşündüğü ülke Larastka, oğlum. Sömürge halklarını düşünürse kendi halkı ona küser ve bir hükümdar için talihsiz bir durum."

Heyecanla "Kraliçe Loya bizim ülkemizden! Belki de bağımsızlığımızı bize verir." dedi ve benimkisi gibi olan saçlarına dokundum.

Buruk bir tebessümle "Kraliçe'nin özü Azinkaytlı ama o da tamamen Larastkalı oldu. Bizi bağımsız kılarsa kendi tacını kaybeder." dedim.

"O zaman savaşmaktan başka bir yol yok. Kral Jayce, bizi zorluyor. Ama anlamıyorum. Bizler de insanız, anne ve bizler de özgürce yaşamayı hakkediyoruz."

Alnını öptükten sonra "Sen bunları düşünme, Arsulay. Yaşından oldukça olgun bir çocuksun ama bu konularla kafanı bulandırma. Hadi, kütüphaneden çıkalım." dedim ve peki demişti. Arsulay'ın bu hallerinin ileride nasıl olacağını görmek için sabırsızdım. Jayce'i merak ediyor, Loya'nın neden yardım etmediğini sorguluyordu. Bu soruların cevabını ilerleyen yıllarda öğrenebilirdi ve öğrendikçe düşüncelerinde daha asi bir hal alacağı açıktı. Benim oğlumdan ne beklenirdi ki? Asilik, ruhumuzda yazılıydı.

Akşam yemeğini hep beraber yedikten sonra Talayer Valharesli elçileri eğlendirmek için tiyatroya gitme teklifinde bulunmuştu. Tiyatroya uzun zamandır uğramadığım için kabul etmiştim. Hemen üstümü değiştirdikten sonra ufak bir kafile ile tiyatroya gelmiştik. Tiyatro artık eskisi gibi pis işlere ev sahipliği yapmıyordu. Oyuncular, fahişeliğe zorlanmıyordu ve aşağılanmıyordu. Oyuncu oldukları için küçümsenmiyordu ve bundan memnundum. Bu sınıfsal ayrımı Larastka bize getirmişti ama bunu yıkmak için halkım hevesli olmuştu. Onlardan aldığım güçle yıkmıştım. Bu çirkin algıya son vermiştim.

Tiyatrodaki oyun güzeldi. Komedi üzerineydi. Sahnenin ortasında kazların kontrolden çıkması ise ayrı bir neşe katmıştı. Valharesli elçiler ise gündüz konuşması yokmuş gibi davranıyordu ama gözümde samimiyetsizlerdi. Varlıkları ile yoklukları birdi. Hala düşündükçe sinir oluyordum. Yasher'in gazabı, Arynad'ın merhameti. Aklımı korumam için benimle olun. Çok çirkin bir düşünceydi. Evlatlarım hür iradeleri ile kararlarını verecekti ve ben devletim için çocuklarımı kullanmayacaktım.

Gece geldiğimizde ise geceliğimi giymiş, kendimi yatağa bırakmıştım. Yorgundum ve bedenim dinlenmeyi hakkediyordu. Sabah ise dinç uyanmıştım. Talayer'i bile uyandırmıştım ve o her zamanki gibi homurdanmıştı.  Homurdanmalarını ise öpücüklerimle kesmiştim. Onu öperek uyandırmak çok eğlenceliydi.

Kahvaltı sonrası ise özenle giyinmiştim. Valharesliler üzerinde güçlü bir etki bırakmak arzumdu. Latika'nın dediği gibi giyimle bile güçlü bir etki bırakabiliyorduk. Bunu unutmamaya çalışsam da ne kadar başarılı olduğum şüpheliydi. Gözlerimin yeşiline uyacak soluk yeşil ipek elbise giymiştim. Sadeydi ama güzeldi benim için. Minik çiçek işlemeleri belimi sarar iken baharı yansıtıyordum. Talayer de bugün bana uyumlu giyinmişti. Koyu yeşil ona yakışmıştı.

Beraber meclis salonuna gelmiştik. Günlük sorunları değerlendirmiştik. Valharesli elçiler ise suskundu. Fakat bu suskunluk Arsulay'ın nişanlaması konusunu açmaları ile bitmişti. Meclisi karıştırmışlardı ve öfkemi kontrol altında tutmak da zorlanmıştım. Söz konusu evlatlarımın, Talayer'in geleceği olunca öfkem ateş gibiydi ve kontrol edilmesi zordu. Özellikle Gajra ve ekibinin bu nişan konusunda karşımda olmaları beklediğim bir şeydi. Kendi akrabalarıma destek vermediğim sürece onlar karşımda olacaktı. Nankörler!

Tartışmalar sonucu toplantı bitmişti ve nişan konusu sonuçsuz kalmıştı. Biz hayır desek bile muhalif kesim inatçıydı. Valharesliler ise kenarda izliyordu. İstediklerini alasıya kadar her yolu deneyecekleri açıktı ama biz vermeyecektik.

Toplantı sonrası ise çalışma odamdaydım. Mali defterleri incelemiştim ama aklım hala nişan olayındaydı. Konuşmam lazımdı, Talayer ile bu konuyu konuşmam lazımdı. Defterleri bıraktıktan sonra Talayer'in çalışma odasına gelmiştim. Çalışma odasında yalnız değildi. Karran, Raji ve Tarun ile konuşuyordu. Ben gelince susmuşlardı.

Hafifçe öksürdükten sonra "Acaba beylerin gitmesini istesem nasıl olur?" dedim ve üçü gitmişlerdi. Talayer ise oturuşunu bozmamıştı. Bacaklarını masaya uzatmış, keyifliydi. Ben ise kimsenin içeriye girmemesi için kapıyı kilitlemiştim. Masaya geri döndüğümde ise Talayer bacaklarını indirmişti. Koyu gözleri benim üzerimdeydi ve ben kollarımı birleştirmiştim.

Talayer "Ne oldu, Ayashri?" dedi.

"Valharesliler beni geriyor. Onların bu ısrarcı tutumundan hoşlanmadım." dedim.

"İstediklerini almak için her yolu deniyorlar, Aya."

"Ben ailemi devletim için kurban edebilir miyim? Devletin geleceği için çocuğumun hayatını karartamam. Çocuk üstelik onlar. 7 yaşındaki çocuğu nişanlamanın anlamı var mı?" dedi ve Talayer ayağa kalkmıştı. 

Karşıma geçmiş, omuzlarıma ellerini koymuştu. Talayer "Bir anlamı olmadığı açık, hayatım. Şunu unutma. Onlar şimdilik üstümüze geliyorlar ve bunun bir bedeli olacak, sadece haberleri yok." dedi ve alnımdan öpmüştü.

"Bedeli olmalı. Onlar ise sınırlarını aştılar. Enrico ve Miriam'ı böyle bilmezdim, ilk tanıdığımda çok tatlı bir çift gibi gözükmüştü. Şimdi ise iki yüzlü geliyorlar."

"Sadece garantiye almak istiyorlar. Geleceklerini, hükümlerini, hayatlarını. Bu bize göre çok yanlış bir yol ama onlara göre doğru."

"Eğer bir gün benimle aynı tarafta savaşacaklar ise bana bunlarla gelmemeleri daha iyi olur. Birlik ve beraberliği evliliklerle sağlamayabiliriz. Bunu görmüyorlar mı?"

"Görmüyor olmamalılar. Sence diğer sömürgelerle birlikte olmalı mıyız?" dedi ve Talayer'e baktım. Düşünceli ve meraklıydı. Fakat onun ne istediğini okuyamıyordum. Okusaydım bir nebze rahat hissedeceğim kesindi.

"Bilemiyorum. Birlikten kuvvet doğabilir ama kaybedersem herkes kaybeder, o zaman suçlu onlar değil ben olurum. Buna kalkışabilir miyiz, düşünmemiz lazım. Tek bildiğim şey Azinkayt için bu savaşı verecek olduğum."

Yanağımı okşarken "Zaman içinde göreceğiz, biliyorum. Açıkçası ben de diğerlerine güvenmiyorum ama risk almak zorunda olduğumuzu da düşünüyorum." dedi ve gözlerimi kapattım. Bu konu hassas bir konuydu. Özgürlüğü almak için neler yapabileceğimizi en ince ayrıntılara kadar hesaplıyorduk ve hassas bir hesaptı. Tek bir hata ölüme götürürdü.

Yanağına elimi koydum. O avucumun içini bana bakarak öperken "İlk önce Nizar'ı alalım, o topraklara yerleşelim sonra gerisi olacaktır. Ben buna inanıyorum." dedim.

"Nizar bizim olacak, o topraklar bizim hakkımız. Nizar halkı, maceraperest bir kraliçeyi hakketmiyor." dedi ve usulca dudaklarını öptüm. Diğer elim yanağındaydı.

"Nizar bizim olacak, tıpkı Azinkayt'ın olduğu gibi. Sonra özgür kılacağız ve krallığımız sürecek."

"Kesinlikle, Dara. Bizim hayallerimiz gerçek olacak, göreceksin." dedi ve dudaklarımı ısırdım. Sanırım bu gergin konulardan sıyrılmanın yolunu bulmuştum. Mekanın uygunluğu ise umurumda değildi.

"Galiba gerginlikten kurtulmanın yolunu biliyorum." diye mırıldandım. Sesimin özellikle cilveli çıkmasına özen göstermiştim.

Talayer dikkatle bana bakarak "Nasıl?" dedi ve ufak bir buseyi yanağına tutkuyla kondurmuştum. Ardından onu bordo koltuğa çekmiştim. Ceketini onun üstünden çıkarmasını sağlamıştım. Gömleğinin düğmelerini açarken ne istediğimi anlamıştı ama o iki kelimeyi duymak istediği çok belliydi.

Ellerim pantolonunun kemerini çözerken "Seviş benimle!" diye fısıldadım ve boynuna birkaç öpücük kondurmuştum.

Çapkın bir gülümsemeyle "Memnuniyetle!" dedi. Dudakları dudaklarımla buluşmuştu ve usulca koltuğa yatırmıştı. Eteğimi toplatmıştı ve ben onu kendime çekmiştim. Kor gibi dudakları tenime değerken Talayer'in adını inlemiştim ve onun sesime gülüşü kesinlikle baştan çıkarıcıydı.

Onu hissetmek, onu varlığında kendimi kaybetmek istiyordum. Talayer'in varlığı, ruhu, kalbi kesinlikle bana ilaçtı. Mucizevi bir şifaydı. Kehanetteki akrepti o ve her daim bana şifa olacak kişiydi. Onunla geleceğim vardı, onunla planlarım vardı. Biz bir bütündük ve ayrılmazdık. Önümüzdeki yol uzun ve zorluydu. Fakat onunla beraber başa çıkma gücüm vardı. En zor anlarımızda beraberdik ve bundan sonra da hep böyle olacaktı. En sonunda ise rüyalarımız gerçek olacaktı. Bunun için savaşacaktık.

Prasad

Rishen

Gajra

♕Yıllar Ayashri'ye nasıl yaramış?

♕Ayashri'den Jayce'i iyi anlatmasını bekler miydiniz? Arsulay'ı nasıl buluyorsunuz?

♕Rishen'i nasıl buldunuz? Prasad ile ilişkisi sizce nasıl? Prasad sizce yoldan sapar mı?

Valharesli elçilerin teklifi sizce nasıldı? Ayashri ve Talayer'in tepkisi doğru muydu? Bunun bedeli ne olur?

Bu hafta oldukça tatlı bir haftaydı. Durmadan ilerleyeceğimi göreceğim bir hafta oldu.

Her neyse bir dahaki bölüm Aiden olacaktır. Sevgilerle! Aiden'den duymak istediğinizi yazın.

Συνέχεια Ανάγνωσης

Θα σας αρέσει επίσης

Maziden Gelen Sır Από NurSeliN TAŞKIN

Γενικό Φαντασίας

2.4K 1K 62
♥️'ler bir atınca harfler önemini yitirir!.. Yolların değil, yılların ayırdığı bir aşk hikayesi !.. Hayatta hiç bir karşılaşma tesadüf değildir. Karş...
KIZ VE ÖFKESİ Από mery

Φαντασίας

211K 20.5K 74
•Yetişkin okurlar içindir. •Hikaye, 3 farklı kısım içermektedir. Her kısımda başroller değişmektedir. Kız ve Öfkesi/Kız ve Ruhları/ Kız ve Nefreti şe...
Çocuk Çığlığı #Aşk-ı Polisiye II# Από nözmen

Μυστήριο / Τρόμου/ Θρίλερ

29K 11.9K 30
Aşk-ı Polisiye Serisi'nin ikinci kitabı olan Çocuk Çığlığı huzurlarınızda..Hayatımızda yeterince hem kadına hem çocuğa şiddet haberleri olsa da bu ko...
19.2K 685 14
Bazen seçimlerinizin değil, seçmediklerinizin bedelini ödersiniz. Bazen de mükemmel hesaplanmış bir plan sizi kurtarır sanırsınız. Ama ne demişler...