Çok Uzak Diyarlardan -Tamamla...

By rasgar

635K 28.9K 1.7K

Seninle ben çok uzak iki diyarın, iki ayrı masalının birer parçalarıydık. Karşılaşmamız tamamen tesadüfler zi... More

Çok Uzak Diyarlardan
1. Kader
2. Kuralına Göre Oynamak
3. Kıskanç
4. Can Borcu
5. Ne Oluyor Orada
6. Gelincik
7. Balo
8. İlgi Odağı
9. Boşluk
10. Talip
11. Yeter
12.Düğün
13. Hamile
14. Tercih
15.Çığlık
16. İnatçı
17.Oyun
18. Gelenek
19. Saklı
20. Bir Kraliçenin Yasak Aşkı
21. Şeftali
22.Aşkın Laneti
23. Onun Haberi Yoktu...
24. Gerçekler
25. Louis'in Aşkı
26. Mina Gerçekleri
27. Mina Gerçekleri 2
28. Uzak
29. Yakınlarda Olduğunu Hissetmek
30...
31. Sonunda 'Aşk'
Helen ve Marcus'un Düğünü Vaaaar!!!
33. Mina
34.Hiçbir şey
35. Anne
36.Mucize
37.Ne Zaman?
38. Canı Sıkkın
40
41.Gerçekler Gün Yüzüne Çıkıyor
42. Sahi Aşk Neydi?
43
yazar aday adayının aday adayından öğretmenler günü :))
44
45
46.Karar
47. Neden
48.
49. Maskeli Balo
50.Boşanma
51.
52. Söz
53
54
55. Final
özel 2
özel 3
özel 4: özgürlük
özel 5

39.Gidiyorum

6.5K 396 45
By rasgar


En kötü karar bile kararsızlıktan iyidir.

Sophie masada sessizce ailesini izlerken aslında her şeyin ne kadar da mükemmel göründüğünü düşünüyordu ama onun için yolunda gitmeyen şeyler vardı. Henry ile bir ömür yaşayamayacağına acı da olsa karar vermişti. Daha ne kadar birbirlerini yıpratabilirlerdi ki? Onlar Helen ve Marcus gibi bir elmanın iki yarısı olamayacaktı hiçbir zaman. Sadece uzaktan bakışan iki kişi olarak yaşayacaklardı hayatlarını. Daha doğrusu tüm hayatını Henry'nin gölgesi olarak yaşayacaktı ve bunu istemediğine karar vermişti. Bu ilişki için yeterince çaba gösterdiğini biliyordu. O yüzden içi fazlasıyla rahattı ama gözleri Henry'i bulunca kalbi neden ona ihanet ediyordu böyle? Yerinden çıkacak gibi atması koca bir haksızlık gibi geliyordu ona.

"Sophie sen ne diyorsun canım?" diyen Anna'nın sesiyle Sophie kendine gelerek şaşkın şaşkın baktı bir süre. Sonra toparlanarak "Affedersiniz dalmışım da, ne diyordunuz?" diye sordu hafifçe kızararak.

"Baban bir süre onunla kalman konusunda ısrar ediyor." Sophie babasına minnetle baktı. Buna gerçekten çok ihtiyacı vardı. Henry ile göz göze geldiğinde onun ne düşündüğünü anlayamadığı için yine canı yanmıştı. Bu adam nasıl birden dengesini böyle bozabiliyordu ki? Sophie gitmeye çok istekli görünmemeye çalışarak "Siz ne düşünüyorsunuz kralım?" diye sordu. Henry bir süre onun gözlerine baktı.

"Benimle neden resmi dille konuşuyorsun, baban yabancı değil."

Sophie gözlerini kaçırma gereği duydu. Onun bakışlarının üzerinde olduğunu biliyordu. "Affedersin." derken başını kaldırıp kocasına bakma cesareti bulabilmişti. Henry'nin sinirli olduğunu anlayabiliyordu. Siniri resmi dille konuşması mıydı yani? Bu adam neden böyle davranıyordu ki sanki? 

Sophie'nin babası karışmak istemiyordu ama birden karışma gereği duydu. "Hala cevap vermediniz Kral Henry." 

Henry ayağa kalkıp "Bu soru fazlasıyla saçma, kızınız ancak kraliçeliği bırakırsa bu saraydan gidebilir." dedikten sonra hızla salondan ayrıldı. 

Henry odadan çıktığında sözleri hala yankılanıyordu. Kızını neden yanında getirmek istediğini şimdi bir kere daha anlıyordu. O hayat dolu kızı gitmiş fazlasıyla acı görmüş kızı gelmişti. Burada mutlu olmadığı belliydi. 

Sophie Henry odayı terk ettikten bir süre sonra odadan çıkınca babası derin bir iç geçirdi. Hangi baba kızının mutsuz olduğunu görmek isterdi ki? Ülkesini kurtarmak için bu evliliğin olmasını istemişti ama şu an Sophie'nin mutsuzluğunu gördükten sonra hiçbir şeyi umursamadığını anlıyordu.

***

Anna sevdiği adamın iç geçirişini gördükten sonra ona yardım etmek istediğini fark ediyordu ama elinden gelecek bir şey olduğunu sanmıyordu şu an. Henry bir şeyi istemiyorsa ona kabul ettirmek gerçekten zor oluyordu. Sophie ve Henry'nin biraz önce salona nasıl girdikleri aklına gelince içi buruldu. Şimdi Sophie'nin yapmadığı bir şey yüzünden araları bozulmak üzereydi ve bunu hak etmiyorlardı. Anna bu sessiz ortamdan fazlasıyla rahatsız olarak "Biraz ileri gitmediniz mi?" dediğinde o adamla gözleri buluştu. 

Anna kalbinin ona ihanetini yaşıyordu yıllar sonra ilk defa. Sanki nefes alamayacak ve kalbi duracaktı. "Kızımı ülkesine bir süre getirmek istiyorum sadece." 

"Bir süreden kastınız tam üç ay. Kışı tamamen sizin ülkenizde geçirmesini istiyorsunuz." 

Adam ayağa kalkarak "Kızım benimle gelmek istiyorsa eğer yeğeniniz buna neden karşı çıkıyor anlamıyorum." diyerek odadan çıktı.

***

Helen Marcus'un elinden tutarak ayağa kalkınca Marcus da ayağa kalktı. Helen teyzesinin yanağına öpücük kondurduktan sonra "Üzülme her şey düzelecek." dedi. Anna gülümsemeye çalıştı ama başaramadı. "Hadi gidelim." dediğinde Anna başını iki yana salladı. 

"Burada biraz kalıp düşünmek istiyorum. Henry ve Sophie'yi yalnız bırakın. Sonra duruma göre karışmak zorunda kalabiliriz." 

Helen başını salladı.  Marcus konuşmaya karışmak istemiyordu ama yine de hatırlatmak için  "Biraz sonra selamlama töreni var, yanımızda olun." dedi. Anna bunu unuttuğu için iç geçirerek başını salladı ve ayağa kalktı. "Hadi hazırlanalım öyleyse." dediğinde Helen abisini ve Sophie'yi törene getirip getiremeyeceğini düşünüyordu. 

***

Sophie Henry'nin arkasından giderken koşmak zorunda kalmıştı, yetişemiyordu işte. En sonunda nefes nefese kalarak "Beklesen olmuyor mu?" diye bağırdı. Henry onun peşinden geldiğini o bağırana kadar fark etmemişti. Dönüp baktığında Sophie'nin koşmaktan nefes nefese kalmış halini görünce canı sıkıldı. İç geçirerek Sophie'ye doğru yürüdü.

Henry yanına geldiğinde Sophie ne diyeceğini bilemez durumdaydı. Nefesi de henüz düzelmiş değildi. "Böyle gidemezsin."

Henry "Bana ne yapacağımı söylemeye hakkın yok." dediğinde Sophie'nin yüzü düşmüştü. Söyleyecek o kadar çok şeyi varken ve son bir umutla sevdiği adamın yanında kalmak isterken bu duymak istediği son şeydi.

Sophie eteğiyle oynayarak "Haklısın, yok." dedi üzgün bir şekilde. 

Henry "Birazdan törende ol, sakın bir yere kaybolma." dediğinde Sophie başını salladı.

Henry giderken Sophie babasıyla daha çok gitmek istiyordu. Eğer bu kraliçe olmasına engel olacaksa bile bunu kabul edecekti. Tek sorun ülkesiydi. Buna bir çözüm bulabilirse buradan gidecekti. Henry'nin başka bir kadınla olacağını düşününce gözünden bir damla yaş yanaklarına süzülse de her gün açılan bir yaradansa her gün az da olsa kapanan bir yarayı tercih ediyordu şimdi.

***

Selamlama töreninde herkeste derin bir sessizlik vardı. Helen ve Marcus tüm içtenliğiyle halkı selamlarken halk onları neşeyle karşılamıştı. Törenin ardından herkes koridorda yürürken Sophie'nin babası "Kızımın mutsuz olduğunu görmüyor musun?" dedi Henry'e. 

Henry dönüp adama baktı. Sophe'nin onları izlediğini fark edince "Şu an burada kızınıza olan saygım sayesinde duruyorsunuz." diye cevapladı. Sophie ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Değer verdiği iki insan nasıl birden böyle olabilmişti? Henry ona saygı mı duyuyordu? En güçlü bağları bu muydu yani? Sevgi, aşk, evlilik... istediği hiçbir bağ değildi babasını burada tutan. Sadece ona emir verdiğinde başını sallarsa duyduğu büyüklük hissiydi bu. Saygı bile değildi.

"Ona saygı duysan onun gözünün önünde benimle böyle konuşamazdın sen. Neden bu kadar kızıyorsun ayrıca? Sadece bir süre ülkesine gelmesini istiyorum. Yıllarca ülkesinden uzakta kalan bir insanın hakkı değil mi bu?" 

Henry "İzninizle." diyerek Sophie'nin yanına geldi ve kolundan tutarak onu çekiştirmeye başladı.

Herkesten uzaklaştıklarında Sophie "Ne yaptığını sanıyorsun, canım yanıyor." dedi kolunu hızla çekerek. Henry'nin onu dinlemeye niyeti yoktu. Odaya geldiklerinde Henry Sophie'yi bırakıp kapıyı hızla kapattı.

"Ne yapmaya çalışıyorsun sen?" diye bağırdığında Sophie ona bakakalmıştı. "Ne yapıyormuşum?" diye sordu masum bir şekilde. 

Henry sinirle elini saçlarının arasından geçirdi. "Lanet olsun Sophie sabah elimi tutuyorsun ve günün güzel geçmesini söyledin. Çünkü daha önce babanla konuşup buradan gitmeyi aklına koydun, değil mi?"

Sophie şaşkın bir şekilde Henry'ye bakıyordu. Madem kavga edeceklerdi Sophie içinden geçenleri söylemeye karar verdi. "Babamla bu konu hakkında konuşmadık. Bunu seninle aynı anda öğrendim ama yine de öğrenmek istiyorsan evet gitmek istiyorum." 

Henry sinirle Sophie'nin kolunu tuttu. "Annem gibi başka bir adam için mi gitmek istiyorsun?"  Sophie Henry'nin  onu annesiyle kıyasladığına inanamıyordu. Bu adam hiçbir zaman onun sevgisine inanmamıştı demek.

"Sence bunun için mi?" 

Henry sinirle bağırdı. "Ya ne için?" 

Sophie sinirle koluna baktıktan sonra kolunu hızla çekti. "Beni ne zaman gerçekten seveceksin Henry?" Bu soru odada yankılanırken Henry tokat yemiş bir ifadeyle Sophie'ye bakıyordu. Sophie oda sessiz kalınca başını iki yana salladı. "Hiçbir zaman, değil mi?" dedi titreyen sesiyle. "Gideceğim, bu ayrılmamız söz konusu olsa bile. Hem sen de istediğin gibi bir kadın bulursun kendine. Benden hep nefret ettin, Helen için yaptığın fedakarlık, ailene verdiğin söz gibi gördün. Yeter, benden bu kadar. Daha fazla çabalamaya gücüm yok." dedikten sonra Henry'nin belindeki kılıcı tek hamlede çekti.

"Eğer gitmeme izin vermeyeceksen bu kılıçla canımı al."

14.03.2019 düzenlendi.

Edit 2: 19.04.2023

Continue Reading

You'll Also Like

FATİH'İN MÜNECCİMİ By Su

Historical Fiction

4.8K 446 12
Biraz daha yasasaydi Hazreti Fatih Ne Venedik kalacakti, ne Floransa... Ya sonra ? Fatih hayranı genç bir tarih öğrencisi kendini 2. Mehmet'in devrin...
81.7K 5.9K 95
Birbirlerinin çocukluk aşkı olan Gökçe ve Demir, yıllar sonra yeniden karşılaştıklarında, hayatın onlara nasıl bir sürpriz hazırladığının farkında bi...
SAKA KUŞU By Huliko

General Fiction

47.7K 4.2K 39
Gökten bir ateş parçası düştü Ceyhan'ın kalbine, üçe bölündü, her biri bir odacık büyüttü içinde. Parçanın en büyüğü sevgilisinin yüzünü aydınlattı o...
843K 66K 59
... -Buna mı ulan ? Mahallenin en zengini sana talip olmuşken sen bu taksici parçasına mı kaçtın?' Nilüfer gözlerinden akan inci taneleri ile sıkmışt...