Çok Uzak Diyarlardan -Tamamla...

By rasgar

635K 28.9K 1.7K

Seninle ben çok uzak iki diyarın, iki ayrı masalının birer parçalarıydık. Karşılaşmamız tamamen tesadüfler zi... More

Çok Uzak Diyarlardan
1. Kader
2. Kuralına Göre Oynamak
3. Kıskanç
4. Can Borcu
5. Ne Oluyor Orada
6. Gelincik
7. Balo
8. İlgi Odağı
9. Boşluk
10. Talip
11. Yeter
12.Düğün
13. Hamile
14. Tercih
15.Çığlık
16. İnatçı
17.Oyun
18. Gelenek
19. Saklı
20. Bir Kraliçenin Yasak Aşkı
21. Şeftali
23. Onun Haberi Yoktu...
24. Gerçekler
25. Louis'in Aşkı
26. Mina Gerçekleri
27. Mina Gerçekleri 2
28. Uzak
29. Yakınlarda Olduğunu Hissetmek
30...
31. Sonunda 'Aşk'
Helen ve Marcus'un Düğünü Vaaaar!!!
33. Mina
34.Hiçbir şey
35. Anne
36.Mucize
37.Ne Zaman?
38. Canı Sıkkın
39.Gidiyorum
40
41.Gerçekler Gün Yüzüne Çıkıyor
42. Sahi Aşk Neydi?
43
yazar aday adayının aday adayından öğretmenler günü :))
44
45
46.Karar
47. Neden
48.
49. Maskeli Balo
50.Boşanma
51.
52. Söz
53
54
55. Final
özel 2
özel 3
özel 4: özgürlük
özel 5

22.Aşkın Laneti

8.7K 464 24
By rasgar

foto: Mina'nın aşkı :)

Sophie odasına giderken Charlotte'un koridorun köşesinde düşünceli bir şekilde durduğunu görünce üzülmeden edemedi. Aylar önce bu saraya geldiğinde o da böyle yalnız ve huzursuz hissediyordu. Şimdi bu kızın kendisi gibi yalnız kaldığını görmek canını acıtmıştı. Sophie onun yanına doğru ilerledi.

Charlotte o kadar dalmıştı ki Sophie'nin yanına geldiğini fark etmedi bile. Sophie hafifçe öksürünce Charlotte düşüncelerinden sıyrıldı. Sophie gülümseyerek "Sarayda birilerinin canının sıkılmış olduğunu bilmek ne kadar üzücü, bir kraliçe için." dediğinde Charlotte iç geçirdi. 

"Sarayınız çok güzel ama... Louis hala iyileşmedi."

Sophie kaşlarını kaldırıp kıza baktı. Abisine ismiyle hitap etmesi saray kurallarına uygun değildi. Charlotte durumu anlayınca "Yani abim..." dediğinde Sophie gülümseyerek elini Chatlotte'un koluna koydu.

"O iyi olacak, sen de kendine sarayda gayet güzel bir uğraş bulabilirsin." Aklına Eleni geldi. O mutlaka bu genç kızı oyalayacak bir şey bulurdu. "Seni biriyle tanıştırmak istiyorum." dediğinde Charlotte başıyla onayladı ve Sophie ile yürümeye devam etti.

"Krallığınızın sizden başka varisi var mı?" Charlotte nedensizce gerilmişti ve Sophie bunu gerçekten şüpheli bulmuştu. Kız uzun bir süre cevap vermeyince Sophie belki de sarayını ve ailesini özlemiştir diye düşünerek üstüne gitmemeye karar verdi.

Eleni'nin odasına girdiklerinde Eleni kitap okuyordu. Eleni Sophie'yi görünce gülümsedi. "Kraliçem." diyerek selam verdiğinde Sophie bunu fazlasıyla garipsemişti. Yaşlı bir kadının üstelik fazlasıyla değer verdiği bir kadının böyle davranması hiç hoş gelmemişti ona. Yanında Charlotte olduğu için böyle yapmış olsa da Sophie buna çok içerlemişti. Sonuçta çok yakınlardı. 

Sophie kırgın bir şekilde Eleni'ye bakarken Eleni 'Böyle olması gerekiyor' dermiş gibi bakıyordu ona. Sophie sonunda dayanamayarak Eleni'ye koşup sarıldı. "Seni çok özlüyorum bu koca sarayda." diyerek kadının yüzüne baktığında Eleni gözleri dolmuş bir şekilde ona gülümsedi. 

Charlotte onlara şaşkınlıkla bakarken Sophie ona bakıp gülümsedi. "Eleni Teyze benim için gerçekten önemlidir. Sana sarayda vakit geçirmen için arkadaş ve uğraş bulacaktır." dedi Eleni'ye gülümserken.

Eleni başıyla onayladığında Sophie minnetle ona baktı. Elini karnına götürüp "Biraz dinlenmemi istiyor bebeğim." diyerek odadan çıktı. Çıkarken de Eleni'ye göz kırpmayı ihmal etmemişti.

***

Sophie yatağına uzandığında hamileliğin onu yorulacak bir şey yapmasa da halsiz hissettirdiğini düşündü. Çocuk doğduktan sonra bu rahat günler sona erecek her an her dakika onunla uğraşmak zorunda kalacaktı ama bunu seve seve yapacağına emindi.

Acaba Henry'e mi benzerdi, ona mı? İçten içe Henry'e benzemesini istedi birden. Ama huyu ona benzemesindi. İki Henry gerçekten onu yorardı. Sophie Henry'nin duygusal olarak onu ne kadar yorduğunu düşününce içi sızladı. Bu kadar zor olmak zorunda mıydı sanki? İkisi fazlasıyla mutlu olabilirlerdi aslında.

Sophie aşkın bu kadar gerekli olup olmadığını düşündü birden. Beyni aslında o kadar da önemli olmadığını söylerken kalbi aynı şeyi söyleyemiyordu. Ne yapması gerektiğini bilemiyordu aslında ama Henry'den uzak kalamayacak kadar da seviyordu onu. Henry'nin onun yanında olması hoşuna gidiyordu ama Henry ona hiç sevgiyle bakmıyordu.

Sophie elini karnına götürerek "Baban en azından seni sevecek biliyorum." diye mırıldanırken gözünden süzülen yaşa engel olamadı.

Henry bir süredir kapıda karısını izliyordu. Onu duymamıştı bile düşüncelerinin arasından. Sophie'nin bebeğe söylediği sözü duyunca tuhaf hissetti. Sophie'nin onu sevmediğini düşünmesini istemiyordu aslında. Karısıyla arasında bir bağ olması lazımdı mutlaka. Yoksa bir ömür nasıl geçecekti?

"Sophie." diye mırıldandığında hızla yatakta doğrulup ona baktı. Şaşkın olduğu belliydi. Henry aslında onun son sözlerine cevap vermek isterdi ama bunu yapamayacağını biliyordu.

Sophie şaşkınlığını gizlemeye gerek duymayarak bakıyordu kocasına. Acaba ne zamandan beri oradaydı? Gergin bir şekilde gülümsemeye çalıştı. "Sen... ne zaman geldin?" dedi merakına engel olamayarak.

Henry aslında onunla bu konuda konuşmamayı düşünüyordu birkaç saniye öncesine kadar ama Sophie'nin masum bakışları bunu tekrar düşünmesini sağlamıştı. 

"Bebeğimize ne söylediğini duyacak kadar önce." diyerek yavaşça yatağa gelip Sophie'nin yanına oturdu.

Sophie onu fark etmediği için salaklığına kızıyordu. Ne diyeceğini bilemiyordu şimdi. Üstelik yanakları da kızarmaya başlamıştı. Bakışlarını kaçırmak zorunda hissediyordu. Henry'nin eğlenerek ona baktığını biliyordu. Bir şeyler söylemesini beklediğini de. Sophie konuşmak için dudaklarını araladığında bunu yapamayacağını düşündü. Aklı durmuş gibiydi. Söyleyecek hiçbir şey yoktu.

Sophie sonunda kaçış olmadığını anlayınca ürkek bakışlarını Henry'e çevirdiğinde onun aslında eğlenmediğini görüyordu. "Kendine neden eziyet ediyorsun Sophie?" diye fısıldadığında Sophie güçlükle yutkundu. Ne demekti şimdi bu? Boş yere beklediğini mi söylemek istiyordu.

Sophie güçlü durmaya çalışsa da gözlerine hüzün düşmüştü bir kere. "Neden benimle evlendin Henry?" 

Henry alayla "Bunu biliyorsun." derken fazlasıyla gergindi. Bazen söz gerekmezdi anlatmaya. Karşındaki anlasın isterdin. Henry de öyle istiyordu. Onu bir şeyler söylemek için zorlamasını istemiyordu. Eğer gerçekten bir gün söylemek isterse söylerdi zaten.

Sophie gergin bir şekilde gülümsemeye çalıştı ama başaramamıştı. "Anlaşma..." diye fısıldadı. "Ama babam zor durumdaydı zaten, istemiyorsan hiçbir güç seni benimle evlendiremezdi. Can borcunu da zaten..." sözünü tamamlayamadan Henry'nin dudakları onun dudaklarını kapatarak susturdu. Henry onun daha fazla teori üretmesini istememişti.

Bu kadınla işi vardı, hem de çok. Neden biraz sabırlı olmuyordu ki? Henry usulca geri çekildiğinde Sophie mutsuz bir ifadeyle ona bakıyordu. "Haklısınız, çok boş konuşuyorum kralım. Görevim sadece çocuğunuza iyi bakmak." derken yataktan kalktı. Birkaç adım atmıştı ki "Şeftali aldınız mı?" diye sorduğunda Henry sıkıntıyla başını salladı.

Sophie tam odadan çıkacaktı ki Henry "Sophie." diye seslendi. Sophie durduğunda  "Ben de istiyorum." dedi. Sophie şaşkınlıkla dönüp ona baktı. "Ne?" 

"Şeftali." Sophie bir kez daha aptallığına kızarak odadan çıktı. 

***

Helen odadan çıktığı anda Marcusla burun buruna geldi. Dengesini kaybetmesiyle Marcus'un onu belinden tutup kendine çekmesi bir oldu. Helen sinirle Marcus'a bakarken Marcus usulca elini çekerek elindeki şeftaliyi Helen'e uzattı. "İster misin?" Helen ona garip garip bakıyordu.

Marcus gülerek "Pekala istemiyorsan 'istemiyorum' de. Öyle bakmana gerek yok." dedi. Helen sinirle "Ne yapıyorsun sen burada?" dedi.

Marcus elindekini göstererek büyük bir ısırık aldı. "Şeftali yiyorum." Helen bu adamın gerçekten onunla alay ettiğini düşünüyordu. Marcus bunu umursamayarak konuşmaya devam etti. "Yalnız kraliçemiz de yiyecek konusunda iyiymiş doğrusu. Bu şeftaliler çok güzel kokuyor." 

Helen dayanamayarak "Senin işin yok mu?" diye söylendi.  Marcus omuz silkti. 

"Kralımız dinleneceğini söylediğine göre yok." Helen onu yumruklamak istiyordu. Bir adam nasıl bu kadar umursamaz olabilirdi? Hem de onu öptükten sonra. Helen sinirle sıktığı yumruklarından birini ona geçirmek istedi. Sonra bunu yapamayacağını hatırlayarak derin derin nefes almakla yetindi.

"Bana bir iyilik yap Marcus." Marcus dikkatle ona baktı. "Benden olabildiğince uzak dur." Helen birkaç adım atmıştı ki Marcus "Şeftali yerken mi?" diye sordu. Helen yerinde tepinmemek için kendini zor tutarak yoluna devam etti.

***

Eleni Charlotte'u kızların olduğu odaya getirerek onun için çeşitli uğraşlar bulmuştu ama kızda garip olan bir şeyler vardı. Onun bu hüznü evinden uzak olmak değildi sanki. Gizlediği bir şeyler var gibiydi.

Ailesiyle ilgili konuşmuyordu. Yaşadığı yeri de anlatmıyordu. Zekice lafı da çeviremediği için öylece sessiz kalıyordu. 

Eleni şimdi onu izlerken aslında kızın içine kapanık olmadığını çok daha iyi görünce onun da bir sırrının olduğunu anlıyordu artık. Bu kız buraya sırlarla gelmişti ve o sırların sarayı etkilemeyecek sırlar olmasını istedi en içten şekilde. 

***

Sophie Helenle mutfakta karşılaştığında bir şeylerin onun için de iyi gitmediğini anlıyordu ama söyleyecek bir söz yoktu şimdi onun için.  Mutfakta biraz şeftali yedikten sonra yanına birkaç tane aldı. Helen'e "Hadi yürüyelim biraz." dedi.

Sessizce yürüdüler. Sadece sessizce yürüdüler. Sözler yoktu aralarında ama ikisi de birbirlerinin mutsuzluğunu anlıyordu içten bir şekilde.

Yürüyüş bittiğinde akşam yemeği saati gelmişti. Yemekte de büyük bir sessizlik vardı. Bittiğinde Sophie sanki üstünden yük kalkmış gibi odasına gitmişti. Henry'nin onunla gelmesini bile beklememişti.

Sophie bu odada gerçekten kendini huzurlu hissediyordu. Koca sarayda rahat hissettiği tek yer burasıydı. Derin derin nefes aldıktan sonra balkona çıktı. Serin hava yüzünü ve kollarını okşuyordu adeta.  Soğuk bedenini esir alıp üşümeye başladığında omzunda hissettiği sıcaklıkla Henry'nin geldiğini biliyordu. 

"Hasta olacaksın." 

Sophie ona döndü. "Biraz dinlensem iyi olacak." diyerek gidecek oldu ama Henry'nin sorusuyla durakladı.

"Küs müyüz?"  Sophie ona baktığında ona asla küs kalamayacağını hissederek canının acıdığını düşündü. Böyle bir bağımlılık ne kadar doğruydu? Başını iki yana sallayarak "Hayır." diye cevapladığında Henry eğilip Sophie'nin alnından öptü.

"Sadece huzurla uyuyalım bu gece."  Sophie başıyla onayladı.

***

Uyuyamamıştı. O defterde ne yazıyordu öğrenmesi lazımdı. Tüm gece dönüp durmuştu. Uyuduğunda da Mina'yla olan anılarını görmüştü. 

İşte sabahın ilk saatlerinde kendini kardeşinin odasında bulmuştu. Aceleyle defteri eline alıp okumaya başladı.

Aşk bazen lanetli olabiliyor. Onu ilk gördüğümde hissetmiştim bir şeyler olacağını. O ve kocam bizim ülkemize ziyarete geldiklerinde içimden onun kral olması için dua etmiştim ama... ama kral o değildi. O kralın en yakın arkadaşıydı. 

Yüzüme bile bakmadı. Günler boyu onu elde etmeye çalıştım. Ama o... asla yüzüme bakmadı. 

21.02.2019 düzenlendi

Edit 2: 29.03.2023

Continue Reading

You'll Also Like

30.9K 1.3K 19
Mi rae, uzaktan katıldığı seçmeleri kazanmıştı. Ama kimse onu istemiyordu. Ablasına kalsa, kendi grubuna gelmeliydi..
FATİH'İN MÜNECCİMİ By Su

Historical Fiction

4.8K 436 12
Biraz daha yasasaydi Hazreti Fatih Ne Venedik kalacakti, ne Floransa... Ya sonra ? Fatih hayranı genç bir tarih öğrencisi kendini 2. Mehmet'in devrin...
23.1K 860 27
"Nereye gidersen git, arar bulur seni! İnsan kaderinden kaçabilir mi?" Ak köpüklü mavi sularıyla Akdeniz'in kıyısında, Sahra...
898K 53.5K 40
"Demez mi anası, topallığına bakmadan benim kızıma göz koymuş diye? Der. Bu konuyu bir daha açma anne." ****** "Seni yaktım, kül ettim ruhumda; ama y...