Çok Uzak Diyarlardan -Tamamla...

By rasgar

636K 28.9K 1.7K

Seninle ben çok uzak iki diyarın, iki ayrı masalının birer parçalarıydık. Karşılaşmamız tamamen tesadüfler zi... More

Çok Uzak Diyarlardan
1. Kader
2. Kuralına Göre Oynamak
3. Kıskanç
4. Can Borcu
5. Ne Oluyor Orada
6. Gelincik
7. Balo
8. İlgi Odağı
9. Boşluk
10. Talip
11. Yeter
12.Düğün
13. Hamile
14. Tercih
15.Çığlık
16. İnatçı
18. Gelenek
19. Saklı
20. Bir Kraliçenin Yasak Aşkı
21. Şeftali
22.Aşkın Laneti
23. Onun Haberi Yoktu...
24. Gerçekler
25. Louis'in Aşkı
26. Mina Gerçekleri
27. Mina Gerçekleri 2
28. Uzak
29. Yakınlarda Olduğunu Hissetmek
30...
31. Sonunda 'Aşk'
Helen ve Marcus'un Düğünü Vaaaar!!!
33. Mina
34.Hiçbir şey
35. Anne
36.Mucize
37.Ne Zaman?
38. Canı Sıkkın
39.Gidiyorum
40
41.Gerçekler Gün Yüzüne Çıkıyor
42. Sahi Aşk Neydi?
43
yazar aday adayının aday adayından öğretmenler günü :))
44
45
46.Karar
47. Neden
48.
49. Maskeli Balo
50.Boşanma
51.
52. Söz
53
54
55. Final
özel 2
özel 3
özel 4: özgürlük
özel 5

17.Oyun

8.8K 461 21
By rasgar

foto:Helen

Helen sabahın erken saatlerinde odasından ayrıldığında sarayda derin bir sessizlik vardı. Erken saatlerde uyanmaya alışmıştı teyzesinin sarayında. Teyzesinin de uyandığından eminde aslında ama onun sürekli yürüyüş yapmasını doğru bulmuyordu. Kendisini çok fazla yoruyordu ona göre. 

Helen koridorda yürürken ayaklarının onu Louis'in odasına getirdiğinin farkında bile değildi. Kapıyı usulca açtığında Louis'in uyanık olduğun gördü. Gülümseyerek "Günaydın" dedi.

Louis de ona dönüp gülümsedi. "Günaydın." dedikten sonra odayı incelemeye devam etti. "Ne zaman geldik?"

Helen ona gülümseyerek baktı. Bilincinin açık olmasını ne kadar da özlemişti. "Dün akşam sevgilim." dedi yanına doğru ilerlerken.  Louis elini tuttuğunda Helen uzun zamandır içinde olan huzursuzluğun gittiğini hissetti.  "Seni özledim." diye fısıldadığında Louis ona gülümsedi.

Louis karşısındaki kadının ne kadar korkuttuğunu fark edebiliyordu. Aslında o da büyük bir riske girdiğini biliyordu ama ona gülümseyerek bakan kadını görünce bu riske defalarca gözü kapalı girebileceğini düşündü. Onu endişelendirdiği, üzdüğü için kendine kızsa da bunun olması gerektiğini tekrarladı içinden. 

"Ben de seni." diye fısıldadı Louis güçsüz sesiyle. Helen hemen yerinden kalkıp ona su getirdiğinde Louis ona minnetle bakarak içti suyunu. Helen'i bulmak onun en önemli şansıydı.  Helen bardağı yerine koyduktan sonra Louis'in yanına oturdu usulca.

"İstediğin bir şey var mı? Sana yemek getirmelerini söyleyeyim." diyerek kalkarken Louis onun kolunu tuttu. "Biraz daha kal." Helen gülümseyerek başıyla onayladı. 

Louis Helen'in elini bırakmıyordu. Helen ise onun elinin sıcaklığını hissettiği için huzurluydu. "Sana bir şey olacak sandım Louis." dedi Helen sonunda. "Nasıl bu kadar sorumsuz olabilirsin, neden bana söylemedin?" 

Louis elini Helen'in yüzüne uzatarak yanağını okşadı. "O zaman izin vermezdin." 

Helen "Vermezdim tabi." dedi sinirle. "Böyle bir şeyi benden saklaman hiç hoşuma gitmedi. Nasıl korktuğumu bilemezsin." Günlerdir içinde birikenleri söylediği için bir yandan da rahatlıyordu. 

Louis Helen'in onu önemsediği için, içten içe sevinse de onu kızdırdığı için gönlünü almayı aklının bir köşesine yazdı. İyileşir iyileşmez bunu yapacaktı. 

Helen sonunda "Sana yemeğini göndereyim." diyerek odadan çıktığında Louis onun gönlünün kolay alınamayacağını anladı. Helen fazlasıyla zor bir kadındı.

***

Helen görevlilere Louis için yemek göndermelerini söyleyebilirdi ama mutfağa gidip ne yemek var diye bakıp onun sevdiği şeyleri seçmek istedi. Mutfağa girdiğinde ilk göreceği kişinin Marcus olacağını hiç düşünmemişti. Aşçıyla göz göze geldiğinde Louis'e kahvaltı gönderilmesini söyledikten sonra mutfaktan çıktı.Mercus'u gördüğünde Louis için kendi seçeceğini unutmuştu bile.

Helen yürürken arkasından gelen ayak sesleriyle "Ne var Marcus?" dedi. Onu o kadar yıl öyle bir bağımlılıkla sevmişti ki yürüyüş sesinden bile tanıyabiliyordu.

Marcus birkaç adımla yanına geldi.  "Benim olduğumu nereden bildin?" 

Helen yanan gözlerle ona döndü. Tabi ki ona gerçeği söyleyecek değildi. Mutfaktaki tek işsiz sendin." Marcus'un mimiklerinden bu sözden hoşlanmadığını görebiliyordu.

"Neyin hıncını çıkarıyorsun anlamıyorum ki?" dedi Marcus mırıldanarak. Helen onun gözlerine baktığında ona doğru çekildiğini hissediyordu. Bu nasıl olurdu?  O Louis'e aşıktı. "Neden sabah sabah beni rahatsız ediyorsun anlamıyorum ki?" derken onu taklit ediyordu. 

Marcus'un cevap vermesini beklemeden koridorda ilerledi Helen. Marcus'un pes etmeye niyeti yoktu. En azından istediği cevabı gerçekten alana kadar. Helen'e yetişti. "Ne bu acele? Louis'in odasına da gitmiyorsun." 

Helen ofladı. Ona cevap vermese bir süre sonra pes edip gider miydi acaba? Bir süre cevap vermedi Marcus da bir şey söylemedi ama hala onunla geliyordu. Helen bahçeye çıktığında Marcus'a baktı. "Daha ne kadar beni takip etmeyi düşünüyorsun?"

Marcus umursamazlıkla omuz silkti. "Sadece öğrenmem gereken şeyler var." 

Helen ona şaşkınlıkla baktı. Onu artık hiçbir şey ilgilendirmiyordu. Hoş daha önce de ilgilendirip ilgilendirmediğini bilemiyordu.  Ona cevap verecek gücü olduğundan da emin değildi. Helen hırsla yürürken Marcus hala onu takip ediyordu.

Bir süre ikisi de bahçede yürüdü. Helen hızlandığında Marcus da hızlanıyordu, Helen yorulup soluklanmak istediğinde Marcus da duruyordu ve Helen ona ters ters bakmaktan başka bir şey yapmıyordu. Sonunda Helen soluk soluğa kalınca duraksadı. "Ne var Marcus?" dedi sinirle. 

"Bu kadar inat edecek ne vardı? Bak yoruldun işte." dediğinde  Helen onun hiç yorulmadığını yeni fark ediyordu. Sinirle Marcus'un göğsünü yumruklamaya başladı. "İki saattir neden beni koşturuyorsun?" Marcus Helen'in ellerini tuttuğunda Helen bir an öylece kalakaldı. "Benden ne istiyorsun Marcus?" dedi ellerini aşağı indirip usulca kendine çekerken. Marcus iç geçirerek baktı ona bakmayan kadına. Onu üzüyordu değil mi? Aslında çaba harcıyordu onu mutlu etmek için ama nedense bunu bir türlü başaramıyordu. Faslasıyla hata yapmıştı ama bunları ona unutturmak için şansı yoktu. O adam bu sarayda oldukça hiç yoktu.

O adam aklına gelince Marcus istemeden de olsa gerildi. "Neden yüzüme bakmıyorsun?" dedi dişlerinin arasından. Helen ona alev saçan gözlerle bakınca bakmamasının daha iyi olacağını düşündü bir an ama onun gözlerine bakmak uzun zamandır istediği bir şeydi. 

"Sadece merak ediyorum Helen o adamı gerçekten seviyor musun?" 

Helen bu sözleri duyunca kahkaha attı. "Ne o yoksa beni kıskanıyor musun?" dedi alayla.

Marcus Helen'in belinden tutup kendine çekince Helen bir an nefes alamayacakmış gibi hissetti. "Benimle oyun oynama." dedi tehlikeli bir sesle. Helen onun bu yönünü ilk kez görüyordu. Gözlerindeki kararlılık onun heyecandan kalbinin hızlanmasına neden olmuştu.

"B-ben mi oynuyorum?" dedi Helen zorlukla. Şaşkınlıktan beyni durmuştu ve Marcus'un kollarından kurtulmak aklının ucundan bile geçmemişti. 

Marcus ona alayla gülümsedi. "Sen hep bana aşıktın Helen, şimdi bir başkasını sevdiğine inanmamı mı bekliyorsun?"

7.2.19 düzenlendi.

Edit: 14.03.2023

Continue Reading

You'll Also Like

361K 27K 30
" İşine bak yalıçapkını!" diye tısladı Zehra. Bu sefer ağzından kaçmamıştı bu yakıştırma, alenen, bilerek ve üzerine basa basa söylemişti genç adama...
25K 2.5K 20
Bedenim tir tir titremeye başlamıştı. Gözlerim dolmuş neredeyse ağlayacaktım. Etrafta yeni yeni fark ettiğim geçmişe ait şeyler vardı. Tabelalar, ara...
856K 66.8K 59
... -Buna mı ulan ? Mahallenin en zengini sana talip olmuşken sen bu taksici parçasına mı kaçtın?' Nilüfer gözlerinden akan inci taneleri ile sıkmışt...
FATİH'İN MÜNECCİMİ By Su

Historical Fiction

7.3K 583 13
Biraz daha yasasaydi Hazreti Fatih Ne Venedik kalacakti, ne Floransa... Ya sonra ? Fatih hayranı genç bir tarih öğrencisi kendini 2. Mehmet'in devrin...