Çok Uzak Diyarlardan -Tamamla...

Par rasgar

635K 28.9K 1.7K

Seninle ben çok uzak iki diyarın, iki ayrı masalının birer parçalarıydık. Karşılaşmamız tamamen tesadüfler zi... Plus

Çok Uzak Diyarlardan
1. Kader
2. Kuralına Göre Oynamak
3. Kıskanç
4. Can Borcu
5. Ne Oluyor Orada
6. Gelincik
7. Balo
9. Boşluk
10. Talip
11. Yeter
12.Düğün
13. Hamile
14. Tercih
15.Çığlık
16. İnatçı
17.Oyun
18. Gelenek
19. Saklı
20. Bir Kraliçenin Yasak Aşkı
21. Şeftali
22.Aşkın Laneti
23. Onun Haberi Yoktu...
24. Gerçekler
25. Louis'in Aşkı
26. Mina Gerçekleri
27. Mina Gerçekleri 2
28. Uzak
29. Yakınlarda Olduğunu Hissetmek
30...
31. Sonunda 'Aşk'
Helen ve Marcus'un Düğünü Vaaaar!!!
33. Mina
34.Hiçbir şey
35. Anne
36.Mucize
37.Ne Zaman?
38. Canı Sıkkın
39.Gidiyorum
40
41.Gerçekler Gün Yüzüne Çıkıyor
42. Sahi Aşk Neydi?
43
yazar aday adayının aday adayından öğretmenler günü :))
44
45
46.Karar
47. Neden
48.
49. Maskeli Balo
50.Boşanma
51.
52. Söz
53
54
55. Final
özel 2
özel 3
özel 4: özgürlük
özel 5

8. İlgi Odağı

15.7K 665 20
Par rasgar

Sophie'nin salona girmesi herkes tarafından şaşkınlıkla karşılanmıştı. Kızlar kıskançlıkla ona bakarken erkekler onunla dans edebilmek için sıraya girmeleri gerektiğini düşünerek suratlarını buruşturmuşlardı keyifsizce. Evli ve yaşı daha büyük insanlar kızın kim olduğu konusunda fikir yürütüyorlardı. 

Sophie yanında ona eşlik eden kıza döndü. "Bana neden sen eşlik ediyorsun?" diye fısıldadı. 

Kız Sophie ile aynı ses tonuyla konuştu. "Eleni Anne isminizin lekelenmesini istemedi efendim." 

Sophie Eleni'nin ne kadar düşünceli ve iyi kalpli bir kadın olduğunu o an bir kere daha anladı. Birincisi kız ona 'anne' demişti. İkincisi ise o böyle etkinliklere bayılırdı. Buna rağmen yerine başkasını gönderecek kadar yüce gönüllüydü. 

"Ben soylu değilim, benimle resmi dilde konuşmana gerek yok" dedi gergin bir sesle. İnsanların ona bakması sinirlerini iyice bozmuştu. Bu durum hiç hoşuna gitmiyordu. Tanımadığı insanlar ona selam veriyordu o da onlara selam veriyordu. Ne kadar da anlamsızdı. Daha önce hiç bu kadar kalabalık bir ortamda insanlar dikkatle ona bakmamıştı. En azından gözlerini dikip bunu belli edecek şekilde yapmamışlardı. 'Tabi ya herkes kralın beni yaka paça saraya getirdiğini biliyor.' diye düşündü. Oysaki herkes onun güzel gözlerine, doğal güzelliğiyle bırakılmış saçlarına bakıyordu. 

"İnsanlar neden bana öyle bakıyor Eva?" diye sordu fısıltıyla. O sırada yanına gelen bir erkek elini öpünce yarım ağızla gülümsedi. "Ne yani balo böyle bir şey mi? Elimi yalayıp durdular." diye söylendiğinde Eva gülmemek için kendini zor tuttu.

***

Henry elindeki içkinin tamamını içerek Sophie'ye baktı. Elinden gelse etrafındaki tüm erkekleri düelloya davet edebilirdi. "Marcus" dedi sonunda sinirle. "Sophie kapıdan çok da ileriye geçemedi. Ona yardım et. Helen de rahatça yürümesi için ona eşlik edebilir." dedi huysuz bir şekilde. 

Helen sanki abisinin bunu söylemesini bekliyormuş gibi "Ben giderim" dedi heyecanla ve cevap beklemeden Sophie'ye doğru ilerlemeye başladı. Helen bir süre abisi anlamasın diye hızlı yürüdü ama daha sonra fazlasıyla yavaş yürüyerek Sophie'nin yanına gitti. Sophie onu görünce "Kurtar beni" der gibi bakınca içinden kahkaha atmak geldiyse de kendini tuttu. Sophie'nin koluna girdi hafifçe. "Abim seni izliyor, neden onu biraz kıskandırmıyoruz?" diye fısıldadı kulağına.

Sophie Helen'e anlamamış bir şekilde baktı. Kral mı onu kıskanacaktı? İşte bu komikti. Bunu tam olarak anladığında kahkahasına engel olamadı. Helen ise muzip bir şekilde ona göz kırptı. "Mükemmel başlangıç gelecekteki kraliçe." diye fısıldadığında Sophie'nin yüz hali komik bir hal aldı ve Helen de buna kahkaha attı.

***

Henry Marcus'a dönüp "Neye gülüyorlar bunlar?" diye homurdandığında bir kahkaha da Marcus attı. Henry ise bugün bu salonda garip bir şeyler olduğunu hissediyordu. Herkes fazlasıyla mutlu görünürken tek gergin hisseden o muydu?

Henry, Helen ve Sophie'nin etrafındaki insanlarla konuşmasını izliyordu. Helen Sophie'yi getirmek adına henüz bir şey yapmamıştı. Üstelik Sophie'nin yanındaki kadının elindeki dans kartına birilerinin ismini yazıyordu. Bu kız delirmiş miydi yoksa bilerek mi yapıyordu?  Sophie'yi yanına getirmesini söylememiş miydi? Yani en azından ona benzer bir şey söylemişti. Ne demişti? "Helen ona eşlik edebilir." Lanet olsun. Helen zaten şu anda bunu yapıyordu. Henry içtiği son içki kadehini masaya bırakarak Helen ve Sophie'ye doğru emin adımlarla yürümeye başladı. Yanından geçen insanlar ona yol verirken bir de selam vermekle uğraşıyorlardı. Sophie'nin dans kartına Eva bir isim daha ekleyecekken kızın elinden kartı hızla aldı. "Son dans" diye mırıldandı. Eva "Ama ..." diye itiraz edecek olmuştu ki kralın korkutucu bakışlarını görünce sözünü tamamlayamadı.

Sophie soluna bakınca kralla göz göze geldi ve  zarif bir şekilde selam verdi. Kral başıyla onaylarken Helen hızla abisinin elindeki kartı çekti . Eva'nın elinden kalemi alarak Eva'nın yarım bıraktığı işi tamamladı. Henry'nin ölümcül bakışlarına karşılık Helen gülümsedi. "Bu balo her ne kadar seni evlendirmek için olsa da Sophie'nin taliplerini de gözden geçirmeye karar verdim." dedi fazlasıyla eğlenerek. 

***

Serena annesine baktı heyecanla. "Krala şu an çok yakınım." diye fısıldadı. Leydi Elizabeth başıyla onayladı. Kızının heyecanını paylaşmıyordu ne yazık ki. "Hayallerini saygıyla karşılıyorum kızım ama o bir kral ve farkındaysan salona girdiğinde herkesin ağzını açık bırakan kızın yanında." dedi doğruları kızına söyleme gereği duyarak.

Serena annesinin her zaman bu kadar kötümser olmasına inanamıyordu. Saçlarını hızla omuzlarına attı. Derin bir nefes alıp verdi ve annesine dönüp "Kralla daha önce tanışmıştın, değil mi?" diye sordu.

Leydi Elizabeth kendini tutamayarak güldü. "Kral o zaman bezine kakasını yapan bir bebekti Serena."  Serena her şeye rağmen umutsuzluğa kapılmayacaktı. O bir şeyi istiyorsa elde ederdi. Bugüne kadar hep böyle olmuştu ve bu günden sonra da böyle olmalıydı. "Kralla tanışmaya gidiyorum, eğer sen bizi tanıştırmazsan ben kendim onunla tanışacağım." dedi kararlı bir sesle.

Leydi Elizabeth kızına baktığında onun vazgeçmeyeceğini anladı. Küçüklüğünden beri böyleydi bir şeyi isterse onun için sonuna kadar savaşırdı. Kızının tek başına gidip kralla tanışması ciddi dedikodulara yol açabilirdi. Gerçi onunla giderse de kral yalakası diye arkalarından konuşacaklardı ama kızının yanında olmak zorunda hissetti. Başıyla onaylayınca Serena zafer kazanmışçasına gülümsedi. Ve Leydi Elizabeth kızının inatçılığından bir kere daha nefret etti.

***

Sophie krala baktığında aklından ne geçtiğini yine anlayamadı. Bu adamı ne zaman anlayabilecekti ya da ne zaman Henry anlamasına izin verecekti? Helen'in az önce söylediği söz takılmıştı kafasına. Kralı kıskandırmak... Mümkünmüş gibi...

Henry dişlerinin arasından "Sophie evlenmeyi mi düşünüyormuş?" dedi Helen'e bakarak. Sophie onu görmezden gelmesinden nefret etti. Helen omuz silkti. "Neden olmasın? Şu an bu salondaki en güzel kız o. Tabi benden sonra." dedi saçlarını omzuna atarak.

Sophie Henry'e bakarak "Şey... aslında..." doğruyu söylemek istemişti ama "Kralım" diye selam veren kadınlar sözünü yarıda kesmesine neden oldu. Ve Henry ona bakmadan yanındaki kadınlara döndü.

Genç olan kız fazlasıyla güzeldi. Az önce Helen'in yaptığı sıralamayı bozuyordu ona göre. Kız kraldan gözlerini ayırmadan "Serena" diye belirtti ismini. Henry aslında bu durumdan fazlasıyla sıkılmıştı ama çok eğleniyormuş gibi başıyla onayladı. "Dans kartında boş yer var mı Serena?" diye sordu flört eden bir ses tonuyla. Kız yarısı boş olan kartı uzatınca Henry son dansa ismini yazdı. Sophie ise sinirden yumruklarını sıkıyordu.

Helen gördüklerini sindiremeyince abisinin koluna girip "Marcus bizi bekliyor. Çok sıkılmıştır." diyerek sürüklemeye başladı.  Henry bir süre yerinde kalsa da Helen'in uyaran bakışlarıyla ona uyum sağlamak zorunda kaldı. Helen giderken Sophie'ye de arkalarından gelmelerini belirten bir işaret yapmadan edemedi.

Sophie bir an ne yapacağına karar veremese de sonrasında Helen'in ona alınmasını istemediği için yavaşça peşlerinden ilerledi isteksizce. Masaya geldiklerinde Henry alay ederek "Müstakbel eşin de ne kıymetliymiş. Bak kaçmamış işte burada." dediğinde Helen sinirden kızarmıştı. 

Marcus neler olduğunu anlamak için tek kaşını kaldırdığında Henry "Marcus yalnız kaldı, gidelim, diye tutturdu." diye açıkladı. 

Marcus bir an gülümser gibi oldu ama yalnızca bir an. Henry kız kardeşini sinir etmeye devam etmek adına Helen'in bileğindeki kartı Marcus'un ismini yazmaya başladığında Helen dayanamayıp "Yeter bir tane. Pes ediyorum, bu oyun fazlasıyla sıkıcı olmaya başladı." dedi. Henry zafer kazanmış bir edayla gülümserken Sophie onu ilk kez gülümserken gördüğünü düşündü. Ve o gülümsediğinde sanki salonda bir aydınlanma olmuştu. Ve ne yazık ki bu çok kısa sürmüştü.

***

Henry ve Marcus sıradan şeyler konuşurken Helen ve Sophie sessiz kalma hakkını kullandılar. Dansa dakikalar kala yaşlı bir adam Sophie'ye dansın onunla olduğunu hatırlatmak amacıyla masaya geldiğinde Sophie selam vererek masadan ayrıldı. Helen abisinin ona ters ters baktığını görünce "Nezaketen balolarda yaşlılara öncelik tanınır ki sosyal hayattan dışlanmasınlar. Pistteki herkes öyle." dedikten sonra omuz silkti.

Marcus olaylardan sonra ilk kez Helenle konuşma gereği duyarak Helen'in kulağına "O adam fazlasıyla çapkın bir adam. Duyduğuma göre genç bir gelin adayı arıyormuş." dediğinde Helen kocaman açılmış gözleriyle şaşkınlıkla ona baktı. Yani Sophie'yi genç  gelin adayı arayan bir ihtiyara mı bırakmıştı?

***

Sophie dans ederken Eleni'nin ona söylediklerini hatırlamaya çalışıyordu. Dans etmeyi ona Eleni öğretmişti. 2 yıl önce çok gereksiz gelen şey şimdi nasıl da işine yarıyordu. Dans ettiği adam sürekli konudan konuya atlayıp kafasını karıştırdığı için ona düzgün bir cevap verememişti henüz. Dans bittiğinde adama selam verip pistten kaçarcasına uzaklaştı. 

Sophie neredeyse hiç durmadan dans etmişti. Eva son danstan bir önceki dansın sahibinin acele bir işi çıktığı için gittiğini söylediğinde dinlenebileceği için çok mutlu olmuştu. Hemen kendisine dinlenebileceği bir köşe buldu. Herkes etrafındaki insanlarla konuşmaya o kadar dalmıştı ki onun yokluğunu hissetmedi bile. Sophie fark edilmeyeceği için kendini çok iyi hissetmişti ama bir süre sonra duyduğu sesle bu arayı pek de huzurlu geçiremeyeceğini anladı.

"Bakıyorum da çevrendeki erkekler seni yalnız bırakmış."

***

Helen karşısındaki iki adamın kendi aralarında konuşmalarından sıkılmıştı. Hafifçe öksürerek "Burada ben de varım, bilmem ne kadar farkındasınız ama." dedi meydan okuyarak. 

Henry kız kardeşinin ilgiyi üzerine çekmeye çalışan bir çocuk gibi davranmasına gülümsedi. "Hiç değişmeyeceksin değil mi Helen? Hep ilgi senin üstünde olsun istiyorsun. Geçen gün Marcus ve bana da haksız yere kızdın. Marcus ve ben hep yanındaydık. Mary de sırf sen bir kız arkadaşa ihtiyaç duyarsın diye yanına verildi. Marcus ise seninle fazlasıyla ilgileniyordu ama sen bencilsin. İkimizin de sarayla ilgili öğrenmesi gereken o kadar çok şey varken senin nazını çektik hep. Yetmez mi artık?" dedi ciddi bir sesle. Kız kardeşinin artık bu saçmalıklara bir son vermesi gerekiyordu. Helen'in gözlerinin dolduğunu görünce onu üzdüğü için kendine kızdı.

Helen her zamanki soğukkanlılığını korumaya çalışıyordu. Abisinin onu azarlaması alışkın olduğu bir durum değildi. Bunu herkesin duyabileceği bir yerde ve Marcus'un önünde yapması canını yakmıştı. "Evet abi haklısın. Sarayda hangi kızın kalçaları daha güzel kimin göğüsleri daha büyük diye tartışmak daha önemli, saray eğitimi bu. O yüzden de beni günahı kadar sevmeyen bir kıza emanet ettiniz." diyerek oradan uzaklaştı.

Helen giderken Henry kardeşiyle arasında bir kere daha bir şeylerin koptuğunu hissetti.

***

Helen kalabalığı yararak ilerlerken tek düşündüğü buradan uzakta olmaktı. Sadece siniri geçene kadar... Abisinin söylediklerinde doğruluk payı olabilirdi belki ama her zaman değildi. Salondan çıktığında derin derin nefes aldı. Holde kimse yoktu ama artık balo bitmek üzere olduğu için belki bazı insanlar erken ayrılabilirdi. Bu her ne kadar kralın balosu olsa da...

***

Sophie karşısında tanıdık mavi gözleri görünce irkildi. "S-sen..." dedi şaşkınlıkla. "Senin ne işin var burada?" 

Adam bir adım atarak aralarındaki mesafeyi biraz daha kapattı. "Aylar önce böyle demiyordun sevgilim." dedi adam alay eden ses tonuyla. 

Sophie hala gözlerine inanamıyordu. Evet bu adam onun bir zamanlar sevdiği adamdı ve aylar önce ailesinin onuru adına kralın ordusuna katılma kararı almıştı. Sophie'ye veda bile etmeden orduya katılmış olan adam şimdi ne cesaretle karşısına çıkabiliyordu? "Alan... biz... artık sevgili değiliz." dedi kendinden emin bir şekilde. Onu bırakıp giden bir adamın şimdi geri gelmeye hakkı yoktu. Kafasının karışması istediği son şey bile değildi üstelik.

Alan alay eden bakışlarla Sophie'yi süzdü. Son birkaç ayda ne kadar da güzelleşmişti. Üstündeki kıyafet ona ayrı bir güzellik katmıştı. "Neden değiliz Sophie?" diye sordu yumuşak bir ses tonuyla. Alan bu tonla konuştuğunda Sophie o ne isterse yapmak isterdi bir zamanlar... Şimdi Alan onun üstündeki etkisini kullanmaya çalışıyordu. Ve ne yaparsa yapsın artık bunun bir önemi yoktu ona göre.

***

Marcus Helen giderken ne diyeceğini ne yapacağını bilememişti. İki kardeşin arasındaki sorun olmak hiç hoşuna gitmiyordu. Bir süre sonra kral "Onun yanına gitmek istiyorsun, değil mi?" diye sorduğunda Marcus düşüncelerinden sıyrılıp dürüstçe "Evet" diye cevap verdi. Kral başıyla onayladıktan sonra "Git, birazdan başlayacak olan son dansta sizi pistte görmek istiyorum." dedi.

Marcus başıyla onaylayarak Helen'in gittiği yöne doğru ilerlemeye başladı. Hole geldiğinde Helen'in bir köşede duvara yaslanmış hüzünlü bir şekilde durduğunu gördü. Masum bir kız çocuğundan farksızdı. Ona doğru ilerleyip yanına geldiğinde Helen başını kaldırıp bakma gereği bile duymadı. "Ne var? Her şey senin yüzünden oldu." Hala Marcus'a bakmamakta ısrar ediyordu.

"Ne istiyorsun Helen? Ben hayatınızdan öylece çekip gidersem abini gece gündüz kim koruyabilir ya da ihtiyacı olduğunda yanında kim olur, sen mi? Kedi köpek gibi birbirinizi yiyorsunuz." dediğinde Helen başını kaldırıp ona baktı. Bu adam onu anlamamakta neden bu kadar ısrar ediyordu?

"Hayatımı yeterince berbat ettiğin yetmiyor mu Marcus? Neden bana bunu yapıyorsun? Elimde olan her şeyi seninmiş gibi alıyorsun. Abimi aldın ve ben bir şey yapamıyorum ama özgürlüğümü de alamayacaksın." dedi sinirle. 

"Bu ne demek oluyor şimdi?" diye sordu Marcus şaşkınlıkla. 

"Şu demek oluyor müstakbel eşim, bundan sonra istediklerimi yapmak zorundasın."  gitmek için bir adım atmıştı ki Marcus kolunu önüne doğru uzattı ve Helen'i kendi gövdesiyle duvar arasına sıkıştırdı. 

"Helen, sabrımı zorlama. Kraldan başka kimseden emir almam ben. Ve kurallara uyup eşine itaat edeceksin." dedikten sonra hiçbir şey olmamış gibi elini uzattı. Helen onun delirmiş olabileceğini düşünürken Marcus yüzüne alaycı bir gülümseme oturttu. "Son dans başlamak üzere."

***

"Kralım." sesiyle Henry başını yana çevirdi. Az önce dans için söz verdiği kız yanındaydı. Helen'in oyununa gelip kıza dans sözü vermişti ve şu ana kadar Helen dışında kimseyle dans etmemişti. Herkes bu kızı kendine eş olarak seçtiğini düşünecekti ama söz vermişti bir kere. Kolunu uzatmaya fırsat bulamadan kız koluna yapışmıştı bile. 

Piste doğru ilerlerken gözü Sophie'yi arıyordu. Bir önceki dansta da ortalıklarda görünmemişti. Tam piste gelmişti ki Sophie'yi genç bir adamla konuşurken gördü.

***

Sophie karşısındaki adamın kendisiyle oynamasına izin veremezdi. "Sen orduya katıldığın gün bu ilişki bitti Alan." dedi kesin bir sesle.

Alan elini Sophie'ye uzattığı sırada dans edeceği adam yanlarına gelip "Leydim." dedi ve selam verdi. Sophie kurtulduğu için kendini çok mutlu hissederek dans pistine doğru ilerledi. Bitmiş bir hikayeyi yeniden canlandırmanın hiçbir anlamı yoktu ona göre.

***

Helen Marcus'un aklını kaçırdığını düşünse de buna aldırmamaya karar verdi. Salona girip piste doğru yürürken Sophie ve abisinin yakın yerlerde beklediklerini görünce gülümsedi. Abisi karşısındaki kızdan  memnun görünmüyordu. Serena ülkenin en güzel soylu kızlarından biriydi ve istediğini alacağını herkese ispatlamıştı. Marcus sıranın sonuna ilerlerken Helen ona engel olarak abisi ve Sophie'nin aralarında bir yerde durdular. Yakından olanları izlemek zevkli olacaktı. 

***

Sophie tüm dans boyunca kendisini bir şey sanan karşısındaki adama katlanmıştı. Sorduğu tüm can sıkıcı sorulara sabırla cevap vermiş ve adamın boş boş gülmesini izlemişti. Adam sanki onunla flört ediyormuş gibi bir tavır takınarak eğleniyordu. Sophie dans sırasında yakınlarında olan kral ve dans ettiği kızı dinliyordu bir yandan.

Kız genel konulardan konuşuyordu dansın başlangıcında sonra birden "Nasıl biriyle evlenmek istiyorsunuz kralım?" diye sordu. 

'İşte herkesin merak ettiği konu' diye düşündü Sophie. Bu sorunun ardından bir süre bir şey konuşmadılar. Dans müziğinin son notaları çalınırken Serena'nın ağzından dökülen sözler Sophie'nin içinden bir şeylerin kayıp gitmesine neden oldu. "Sizi istiyorum." demişti kız. Cesurca, utanmadan istediğini dile getirmişti.

***

Henry bu kızla dans etmek zorunda kaldığı için kendisine kızıyordu bir yandan. Sırf kardeşine inat olsun diye bunu kabul etmiş olması karşısındaki kızın ne kadar şanslı olduğunun bir göstergesiydi. Kızın sorduğu sorular basit ve sıradan sorulardı ve cevap verirken oldukça kısa cevaplar vermeyi tercih etmişti. Müzik biterken kızın sorduğu "Nasıl biriyle evlenmek istiyorsunuz kralım?" sorusu öyle değildi.

Bu sorunun cevabını kendisi bile bilmiyordu. Nasıl biri olmalıydı? Bir kral olarak mı seçim yapmalıydı, yoksa Henry olarak mı? Göz ucuyla Sophie'ye baktı. Baştan beri ne konuştuklarını duyduğuna emindi. Verdiği cevabı Helen'e söylerse Helen o tipteki tüm kızları sıraya dizer saraya getirirdi. Oysa o bu seçimi özgürce yapmak istiyordu. Atalarının yaptığı gibi ailesi güçlü bir kadını seçip hamile bıraktıktan sonra kenara atacağı kız istemiyordu. O bu sorunun cevabını veremeden kız söylediği son sözlerle onu şaşırttı. "Sizi istiyorum." 

***

Helen bu dans müziğini çok seviyordu ve özellikle bunun son dans için çalınmasını istemişti baloyu düzenlerken. Marcus'un güçlü kollarıyla onu sarması kendine itiraf etmek istemese de hoşuna gitmişti. Müziğin ruhuna kendini kaptırmışken Marcus'a iyice sokulduğunun farkında bile değildi. Marcus kulağına "Barıştık mı müstakbel karıcığım?" diye fısıldadığında kendine gelip birden geri çekildi.

Marcus alayla "Kollarımda çok rahat görünüyordun, neden uzaklaştın birden?" diye sorduğunda Helen'in yanakları kızardı. "Prensesimiz utanabiliyormuş demek." diye eğlenerek devam etti Marcus. Helen kızgın gözlerini Marcus'a çevirdi. Marcus onun bu haline kahkaha attı. "Şöyle bakma." dedi fısıldayarak. 

"Nasıl bakıyormuşum?" kızgınlıkla sormuştu bunu. Karşısındaki adam ne kadar da eğleniyordu onunla. 

"Bakışlarınla ceza veriyorsun resmen." derken dans müziği bitti. Helen hızla selam verip yanından uzaklaştı. Daha fazla bu adamın eğlenmesini izleyemeyecekti.

***

Sophie pistten uzaklaşırken nereye gittiği hakkında hiçbir fikri yoktu. İnsanlar bir süre daha salonda kalacaklardı ama o buradan uzaklaşmak istiyordu. Bir yandan da kendine kızıyordu. Ona neydi ki bundan? Kız resmen kendini krala sunmuştu. Kral belki de buna olumlu cevap vermişti.  Neden onu ilgilendirsindi ki? Yine de engel olamadığı bir şeyler vardı hislerinde. Kafası karmakarışık bir şekilde ilerlerken birden önü kesildi.

"Nereye gidiyorsun sevgilim?"

***

Helen sahneden uzaklaşırken Sophie'nin neredeyse koşarak uzaklaştığını görünce bir tuhaflık olduğunu hissetti. Onun peşinden gitmeye karar verip takip etti. Tam ona yetişmişti ki bir adam Sophie'nin önünü kesip "Nereye gidiyorsun sevgilim?" diye sordu. 

Sophie kızgınlıkla "Git başımdan" dedi adama ama adamın uzaklaşmak gibi bir niyeti yoktu. 

Helen tam da o anda "Bir sorun mu var Sophie?" diye sorduğunda ikisi de ona döndü. Sophie minnetle ona bakarken adam onun kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. Helen adamın selam vermediğini görünce "Krallık karşıtı biri misiniz?" diye sordu. 

Alan Helen'in ne demek istediğini anlamaya çalıştı. Anlayamayınca Sophie'ye baktı. Sophie "Prensese selam ver Alan." dediğinde adam şaşkınlık ve heyecanla karışık bir selam verdi. Helen adama küçümser bir bakış attı. "Kimsin?"

Alan resmi bir tavırla "Kumandan Alan, Kuzey ordusunun yöneticisiyim efendim." dedi. 

Helen başıyla onayladı. "Pekala Alan, gidebilirsin şimdi." Adamın bakışlarından gitmeye niyeti olmadığı belliydi. Fakat Helen'in bakışlarından ona acımayacağı da belliydi. Genç adam bunu anladığında tekrar selam vererek uzaklaştı. 

Sophie arkadaşına minnetle baktı. "Teşekkür ederim Helen."

Helen her zamanki umursamazlığıyla omuz silktikten sonra Sophie'nin koluna girdi. "Şimdi anlat bakalım. Kimdi o adam?"

***

Henry karşısındaki kadının cevap beklediğini biliyordu. Ne istediği gün gibi ortadaydı. Kadının ne kadar güzel olduğunun görmemek için kör olmak gerekirdi ama evlenmek için doğru kadın olup olmadığı konusunda tereddüt yaşıyordu. "Daha nasıl bir kadınla evlenmem gerektiğine karar vermedim." Serena kusursuz bir şekilde gülümsedi. "O zaman size kendimi tanıtmam için fırsat verin. Belki de o kadın ben olacağım."  

Henry kaşlarını kaldırıp kadına baktı. "Ya seninle evlenmezsem?" diye sordu. Onunla evlenmek istemediği bakışlarından açıkça anlaşılıyordu.

Serena omuz silkti. "Sizinle geçireceğim her an benim için onurdur kralım." dedi ısrarla. Vazgeçmeye niyeti yoktu. İstediği her şeyi alırken kralı da elde etmeyi başarabilirdi.

Henry bir süre kararsız bir şekilde yerinden kımıldamadı. Uzun bir süre sonra başıyla onayladı. Serena sevinçle elini tutup gülümsedi. "Pişman olmayacaksınız, buna emin olabilirsiniz." diyerek selam verdi ve Henry'nin yanından uzaklaştı. Henry ise az önce neyi kabul ettiğini kız gittiğinde ancak kavrayabilmişti.

***

Balo bittiğinde herkes rahat bir nefes alabilmişti. Helen Sophie'ye tutunarak yürürken eğilip ayakkabılarını çıkardı. Marcus ve Henry'nin garip bakışlarını görünce dil çıkardı. "Bütün gün topuklu ayakkabılar üzerinde durmanın ne demek olduğunu bilmiyorsunuz tabi."

Sophie onun çocuksu haline gülümsüyordu. O sırada yanlarına gelen kişiyi görünce gülümsemesi soldu. Serena Henry'nin koluna girdi. "Kralım, ne dersiniz bizim için eğlence yeni başlıyor ha?"

11.04.2018 tarihinde düzenlenmiştir

Edit: 08.03.2023 

Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

23.1K 860 27
"Nereye gidersen git, arar bulur seni! İnsan kaderinden kaçabilir mi?" Ak köpüklü mavi sularıyla Akdeniz'in kıyısında, Sahra...
7.7K 472 15
Aranıyor sahibi ruhumun...
LEYLA Par gizemmgurbuzz

Roman Historique

62.9K 5.8K 65
İskoçya'dan Osmanlıya uzanan destansı bir aşk...
309K 22.4K 31
Betul Ceziker Emri hikayesidir kendisinden izin alinarak yayinlanmaya baslanilmistir...