Benim Uğruma

Von esslala

149K 8.4K 923

Bu programda "Benim Uğruma" adıyla yayımlanan ilk hikayedir. Kimler aklını yitirecek kadar sınanmadı ki? "Y... Mehr

1) TATLI TELAŞ
2) BEKLENEN GÜN
3) GERÇEK GİBİYDİ
4) BU NEYDİ ŞİMDİ
5) FARKLI BAKIŞLAR
6) ŞAŞKINLIK
7) BEKLEMİYORDU TABİ
8) ONLAR BENİM AİLEM
9) KOKUSUNDA HUZUR BULDUM
10) KENDİMİ BİLİYORUM
11) ÖFKE
12) NE YAPIYORUM ?
13) SPAYDİ
bilginize
14) ULTRA İĞRENÇ
15) YERİN DİBİ
16) YARDIM ET
17) İTİRAF
18) YAPAMAM
19) İHTİYACIM VAR
20) BİR NEDENİ OLMALI
21) HADİ ONU SAVUN BANA
22) UZUN SÜRE SONRA
23) İLK YARDIM
24) CİDDİ DEĞİL
25) CİDDİ Mİ DEĞİL Mİ ?
Tanıtım...
26) GERİ DÖNDÜM
27) BİZİ BIRAKMAYACAK
28) YETERLİ BİR SEBEP
29) ZARF
30) SÜPRİZE HAZIR OL
32) NE OLUYOR?
33) İÇİMDEKİ CANAVAR
34) BEKLEYİŞ
35) SIR PERDESİ
36) SIR PERDESİ (2)
37) KENDİNİ YIPRATIYORSUN
38) KABUS MU?
39) ÇARESİZLİK
40)BURAM BURAM HUZUR
41) DUYGULARIN DANSI
42) SAHİ?
43) HAYRETLER İÇİNDE
44) KARMAKARIŞIK
45) OYUN?
46) ZORLUK
47) ZORLUK 2
48) YOL GÖSTER
49) SENİN İÇİN
50) SENİN UĞRUNA
51)BENİM UĞRUMA (FİNAL)
YAKINDA!!

31) ARTIK EMİNİM

1.4K 116 1
Von esslala

Herkese Merhaba. Soğukların gelişinin ardından içinizi ısıtması dileğiyle... Posponçikkalplere gelsin... İyi Okumalar 💙

Yiğit'in arabasında yerimi aldığımda sessizliğimi koruyup öylece düşüncelere dalmıştım. Yiğit ise arabadaki sessizliğe tezat olarak kendi halinde müzik mırıldanıyordu. Sesi kulağıma tam gelmiyor olsa da ses tonu normalde güzelken müzik eşliğinde de güzel olacağını düşünüyordum. Kısa bir anlığına ona baktığımda bir hayli yakışıklı görünüyordu. Ona söylememiştim ancak kendiside büyüleyici olmuştu bu kesinlikte su götürmez bir gerçekti. Tekrardan başımı dışarı yöne çevireceğim sırada bana bakmış ve gülümsemişti ardından yola odaklanmıştı. Bende gülümsemiş ve geçtiğimiz yerleri izlemeye başlamıştım. 

Geçen dakikaların ardından nereye geldiğimizi bilmiyordum ancak havası o kadar güzel ve yeşillerin hakim olduğu bir yerdi. Kesinlikle kapalı bir mekan değildi belki de bir parktı pek bir fikrim yoktu ancak gecenin karanlığı uzakları görmeme engel olurken hafif bir parıltı gözlerimden kaçmamıştı bunun üzerinde fazla durmadım ve derin bir nefes aldım. O kadar güzel hissettirmişti ki istemsizce gülümsememi sağlamıştı. Hafif bir esinti vardı ancak bunun bile bir önemi yoktu kesinlikle burada kalma isteği oluşturuyordu. Havası bile beni büyülerken kendimi tutmadım ve "Çok güzel." Diyerek fısıldamıştım. Aramızdaki sessizlik hakim olmadan önce Yiğit elimi tutmuş ve "Henüz bir şey görmedin." Dedikten sonra yürümeye başlamıştı banada eşlik etmek kalmıştı.

Kısa bir yürüyüşün ardından uzaktaki gözlerime çarpan parıltıya doğru ilerlediğimizi anlamıştım. Tam olarak yanına gittiğimizde ise bunun belirli bir düzen içerisinde yerleştirilmiş ufak mumlar olduğunu fark ettim. Rengarenklerdi ve yol gösterici olacak şekilde düzenlenmişti belli ki buradan ilerlememiz gerekiyordu. Etrafıma daha dikkatli baktığımda tabela olduğunu fark ettiğim çıkıntıya doğru ilerlemeye başladım. Benimle beraber gelen Yiğit "Sadece şu ana odaklan." Dediğinde ilk tabelada yazan yazıyı okuduğunu anlamıştım.

Bir anda kalp atışım hızlanmıştı bu tamamen isteğim doğrultusunda değildi. Tek isteğim bunu Yiğit'in fark etmemesiydi. Biraz daha ilerlediğimizde ikinci tabela karşılamıştı bizi. Farklı renklerde ışıklandırılmış olduklarından dikkat çekiyordu. Yazıyı okuduğumda ise doğruca Yiğit'e baktım. Elimi kendi eli arasına aldığında ise ellerimize gülümseyerek bakmaya başladım. Tabelada tam olarak "Yanındaki adamın ellerini bırakma." yazıyordu. Bu biraz daha heyecanlanmamı sağlamıştı.

El ele yürümeye devam ettiğimizde ise mumların gösterdiği yolun sonuna gelmiştik. Son kısımda da bizi bir tabela bekliyordu hiç vakit kaybetmeden okudum. "Şimdi sağa dön." Yiğit bir adım geriledi ve ben itaatkar bir şekilde sağa dönmüştüm. Gördüklerim karşısında nutkum tutulmuştu adeta. Aklıma gelen görüntüler eşliğinde Yiğit'e bakmıştım. Bana muzipçe gülümsüyordu. Ben ise aklıma gelen ilk ismi söylemiştim.

"Cansu?" Ses tonumdan bunun bir soru olduğunu anlamış olmalıydı ve bana tamamen dönüp karşımda durduğunda "Aslına bakarsan Mete." Dediğinde ağzımdan çıkan şaşkınlık nidasını tutamamıştım. İş birlikçiler demek. Yiğit geniş bir şekilde gülümsemiştim. "Detayları yemekte konuşuruz." Dedikten hemen sonra göz kırpmış ve ardından elimi tutup beni yıllar önce istediğim yere doğru yönlendirmişti.

Evet, yıllar önce dediğim doğruydu. Bu dediğimle birlikte aklım yıllar öncesine gitmişti. Yani hayal gecesine. Cansu, Mete ve ben bir araya geldiğimiz bir vakit hayallerimizden bahsettiğimiz bir gündü. Neredeyse tüm hayallerimi anlatmıştım. Benimle beraber Cansu ve Mete de sınırsız birçok şey anlatmışlardı. Şu anın aksine olay çocukluk hayallerimizden bahsetmeye geldiğinde gülüp eğlenerek dillendirmiştik hepsini. Şimdi ise unuttuğum çocukluk hayalim karşımda beni büyük bir süpriz ile bekliyordu. Bunun olacağı hiçbir şekilde aklıma gelmemişti. Bunu en başından mumları gördüğümde anlamam gerekirdi ancak hiç ihtimal vermemiştim. Hayalimdeki mumların yanısıra tabela detayları nasıl olurda aklıma gelmezdi.

Yiğit'in elini belimde hissettiğimde düşüncelerimden sıyrılmış ve kendime gelmiştim. "Prenses yemek yemeli." Yazan tabela ile bakıştığımda ise kocaman bir şekilde gülümseyerek Yiğit'e öylece baktım. Yemeklerin daha doğrusu çocukluk aklıyla istediğim abur cuburların kusursuz bir şekilde ayarlandığı masaya baktığımda ise bir defa daha gülümsedim hayalimi en ufak detayıyla yerine getiren adama tekrardan baktım.

Onun gözlerinde gördüğüm parıltılar kalbime işlerken daha da bakmak istemiştim ancak Yiğit'in baş hareketiyle çekmiş olduğu sandalyeyi gösterdiğinde onu daha fazla bekletmek istemedim ve hemen masadaki yerimi aldım. Büyük adımlarıyla kısa sürede karşımda yerini almış gözlerinin içi gülerken bana bakıyordu. Yaşamakta olduğum duyguya çok yabancıydım, duygunun aksine yaşadıklarıma da bir o kadar yabancıydım. Bana Mete ve Cansu dışında bu denli bir süpriz yapan olmamıştı aslına bakılırsa Yiğit bir ilki gerçekleştiriyordu beni tamamen etkisine alıyor ve vereceğim tepkileri dahi sınırlıyordu. Tabi o, büyük ihtimalle bunun farkında değildi.

Yüzümden bir an olsun gülümsemem silinmezken masadaki prenses şeklinde yapılan gecenin karanlığına tezat renkte cıvıl cıvıl pembe renkteki pastaya bakıyordum. Bu tam olarak benim çocukluk hayalimdeki illaki olmalı dediğim detaydı. Hem pasta hemde müptelası olduğum prenses. Pastayı gözümle yemeden önce Yiğit'e baktım ve "Gerçekten büyük bir süpriz oldu ancak ben Cansu'dan beklemiştim ilk gördüğümde. Sen Mete dediğinde ise şaşırdım." Sesimdeki hayranlığı gizleme gereksinimi duymadan rahatlıkla hissettiklerimi belli etmiştim.

Sesimden birçok duygunun hissiyatı belli oluyordu ve bunu Yiğit'in anlayacağına emindim. Yiğit yüzüne o çok yakışan gülümsemeyi bir an bile silmeden konuşmaya başladı. "Bu fikri bana Mete'nin vereceğini bende bilemezdim. Ben sadece kafanı dağıtmak ve farklı bir şeyler yapmak istiyordum. En çokta seni bu olanlardan uzaklaştırmak istedim." Fazlasıyla uzaklaşmıştım. Bir hayli eskiye gitmiş ve anılarımı hatırlamış olmam beni çok daha iyi hissettirmişti.

"Sadece ne yapacağımı düşünüyordum. Yardımı Cansu'dan alacaktım fakat Mete sayesinde buna gerek kalmadı." Mete ile iş birliği yapmış olmaları fazlasıyla iyiye işaretti anlaşılan beceriksizce örülen duvar tuzla buz olmuştu. "Tekrardan iyi olmanıza çok sevindim. Koca devlerin bir arada olması gerçekten güzel." Dediğimde gözleri sanki daha mümkünmüş gibi daha da ışıldadı.

Onu böyle görmek benimde gözlerimde ışıltı oluşturuyordu buna emindim. Yüzümden gülümsememi dahi silemiyordum. Tabi bir bakıma silmek istemiyordum. "Bende öyle çok sevindim lakin tam olarak beni affetmediğinin farkındayım bir yanı hep kırgın kalacakmış gibi." Dediğinde sesi sonlara doğru düşmüş ve kendiside düşünceli bir hal almıştı. Canı sıkılsın istemiyordum o yüzden hemen söze girdim.

"Mete'yi bilirsin aramızda kalsın ağır abi olmayı sever." Dedikten hemen sonra kıkırdamıştım. Yiğit ise bu halime gülümsemişti. Önümdeki yemeklere döndüğümde ise patates kızarmasına bakarak kocaman gülümseyip konuşmaya devam ettim. "En azından yemeklerde değişiklik yapabilirdin. Biliyorsun bunlar çocukluk kafamla istediğim bir çok abur cubur en sağlıksız olan yiyecekler. Bu şekilde aç kalman doğru olmaz." Yiğit kaşlarını kaldırıp şaşırmış bir şekilde bana baktıktan sonra konuşmaya başlamıştı.

"Aç kalmak mı? Hayır hayır patates kızartması ve yanında köfte bir dilim pizza dahası pastanın hepsi de senin olmadığına göre aç kalmayacağıma eminim." Söyledikleri sesli bir şekilde gülmemi sağlarken yine de bir yanım mahçuptu. Bu dev bu cüsseyi bu tür yiyeceklere borçlu değildi buna emindim. Bir an olsun neden daha sağlıklı olanlardan hayal etmediğimi düşünmeye başladım ve tam olarak annem tarafından bu yiyeceklerin bana yasaklanması gerçeği ile karşı karşıya kaldım.

Cüssesinin hakkını veriyor ve kesinlikle yemekler ne olursa olsun ayrım yapmadan midesine yolluyordu. Bu haline öylece bakarken ağzına atmakta olduğu krakeri atmadan bana baktı ve "Bir sorun mu var?" Diyerek sorduğunda kafamı olumsuz bir şekilde hareket ettirdim.

"Hayır, sadece sen bunlarla karnını tam doyurmasan mı dönüşte daha sağlıklı bir şeyler bulacağımıza eminim." Dediğimde elindeki krakeri ağzına attı ve kendisini geriye doğru yasladı. Ardından hafif gerindi ve ellerini olmayan göbeğine yani tamamen kaslardan ibaret olan karnına yerleştirdi daha sonra "Çok bile yedim ve çok çok doydum." Dediğinde inanmak istememiştim ancak gerçekten hatrı sayılır derecede yemişti ve tıka basa doymuş olması kaçınılmazdı.

Aradan geçen dakikada bol bol muhabbet etmiş ve iş birlikçilerden birinin de Cansu olduğunu öğrenmiştim. O yüzden kendinden emin bir şekilde beni hazırlamıştı. Görevini kusursuz yapmakta üstüne de yoktu ben öyle miydim? Hayır. Hemen renk verir yapılan süprizi elime yüzüme bulaştırmakta sınır tanımazdım. "Diğer aşamaya geçmek ister misin?" Yiğit ile düşüncemden ayrılmıştım. Sırada çok sevdiğim eğlence temalı kısma geçeceğimizi biliyordum. Geniş bir şekilde gülümsemedim ve onu onaylayacak şekilde başımı hareket ettirdim. Yerimden kalkmış ve Yiğit'in yanıma gelmesiyle kendini belli eden diğer tabelaya ilerlemeye başlamıştık.

Huzur bu kadar yakın olabilir miydi? Gözlerimi kapatıp rüzgarı hissederek huzuru yakalamıştım işte. Hayalimdeki diğer bir detay ise ağaç dalına kurulan salıncaktı. Tam olarak o salıncakta yerimi almış ve olağanca yükseğe savrulurken kahkahalarımı tutamıyordum. Yiğit genellikle kuvvetli bir şekilde savururken arada da hiç karışmıyordu. Haliyle bir hızlanıp bir yavaşlıyordum ancak çok fazla yavaşlamadan daha da kuvvetli davranınca yine yükseklere çıkıp anın tadını en iyi şekilde çıkarıyordum.

Her iki şekilde de tabelada yazanın hakkını vermiştim. Hem doymuş hemde ikinci tabelada "Prenses eğlenmeli." Yazısını da son derece değerlendirmiş bir hayli eğlenmiştim. Yiğit'i daha fazla yormak istemediğimden beni durdurmasını istemiştim ancak o salıncaktan uzaklaşmış ve hala ben sallanmaktayken karşıma geçmişti. Elindeki telefondan yanan ışığı fark ettiğimde ise video çektiğini anlamıştım.

"Gözlerin kapalıyken de video çektim ve sen tamamen farkında değildin." Dediğinde yüzünde kocaman bir sırıtma peydah olurken şaşkınlığımı gizleyemedim ve "İnanamıyorum! Görmek istiyorum." Dediğimde ise salıncak çoktan durmuştu bense üzerine doğru ilerledim ardından telefona uzanmak için birkaç hamle yaptım ancak beni çok kolay bir şekilde engelledi.

"Önce birkaç fotoğrafımız olsun söz izleyeceksin. Ama seninde bana söz vermen gerekiyor." Dediğinde ise ne konuda söz vermem gerektiğini düşünmeye başlamıştım. Sorar gözlerle ona baktığımda ise cevap gecikmeden gelmişti. "İzledikten sonra silmek yok." Henüz nasıl çıktığımı dahi bilmiyordum bunu istiyor olması haksızlıktı. Yine de gözlerindeki kararlılığa şahit olunca kabul etmekten başka çarem yoktu. Aksi taktirde o gözler izlememe izin verecek gibi durmuyordu.

"Tamam silmek yok, söz veriyorum." Aldığı cevaptan memnun olduğu her halinden belli olan Yiğit bu hali sesine de yansırken "Son aşamaya geçmeden önce fotoğrafımız olsun istiyorum." Dediğinde aklıma ilk gelen fotoğraflarda çarpılmış gibi çıkıyor olmamdı ve bana hiç iyi gelmeyen bu fikir her ne kadar iyi gelmesede şu anda telefonun ön kamerasına gülümsediğim gerçeğini değiştirmiyordu. Bir kaç çekimin ardından nasıl olduklarına baktığımda ise Yiğit sayesinde pek dikkat çekmediğimi fark ettim. Çünkü kim olsa fotoğrafa ilk baktığında göze çarpan kişiye bakıp etkisine kapıldıktan sonra yanında olan etkisiz eleman görevindeki bana bakmayı akıl etmezdi. Ki öyleydi. Hemen yanımda olmasına rağmen fotoğrafa baktığımda kendime bakmak aklıma dahi gelmemişti.

Soğuk ellerimi kavrayan sıcaklıkla kendime geldim ve bu sıcaklığın sahibi Yiğit'in eli olduğunu anladığımda ise ona bakmaya başladım. "Çok fazla dalıyorsun ve konuşarak seni kendine getirmekte zorlanıyorum. O yüzden bu yolu tercih ettim. Bak hemen kendine geldin." Dedikten sonra kaşlarını kaldırmıştı. Ne desem bilememiştim. Yani evet kendi içimde çok konuşurdum ama bu elimde değildi şimdi de olduğu gibi. Kafamı iki yana sallayıp eş zamanlı gülümsedikten sonra gözüme çarpan üçüncü tabelaya odaklandım.

"Prenses dinlemeli." Yazıyordu ve tam olarak aklımda benim dahi netleştirmediğim detaya baştan aşağı bakıyordum. Ben sadece renkli minderler olsun istemiştim. Yani Mete ve Cansuya bahsettiğim tam olarak buydu. Beyaz bir perde ve izlenmeye hazır film tamamen hayalim dışındaydı ancak ortamla en iyi şekilde bütünleşmiş bu ayrıntıya ağzım kularıma gelmiş bir şekilde bakıyordum.

Yiğit bana destek olurken fazla yüksek olmayan topuklu ayakkabılarımı çıkarmış ve yumuşak mindere ilk basan ben olmuştum benim ardımdan da Yiğit gelmişti. "Nasıl rahat edeceğini düşünüyorsan oraya geç Elif." Dediğinde perdenin tam karşısına yerleşmiştim bile. Yanda duran pikelerden birini de alıp oturunca üste çıkan elbisemi tamamlayıcı olarak kullanmıştım. Daha rahat hissettiğim sırada son hazırlıkları yapan Yiğitte sağ tarafıma gelip yerleşmişti. Ardından bana baktı ve gülümsedi.

"Galiba o şekilde rahat değilsin." Demiş ve beni baştan aşağı süzmüştü. Halbuki rahattım bunu da nereden çıkarmıştı. Ben henüz bir şey demeden "Kafan tam olarak burada olursa daha rahat olacağına eminim." Dediği sırada elini kaldırmış ve göğüs kısmını işaret etmişti. Gülümsedim ve karşı çıkmadan tam olarak gösterdiği yere başımı koydum. Tarifi imkansız bir huzurla dolmuştum çünkü kokusu burnuma bir hayli hücüm etmiş dahası duyu reseptörlerimi harekete geçirmişti. Gözlerim kapalı anın tadını yüzümde kocaman bir gülümsemeyle çıkarırken halimden çokta memnundum.

"Başlatıyorum." Dediğinde ise sadece başım ile onaylamakla yetinmiştim. Konuşarak şu anki büyüyü bozmak istemiyordum. Gerçi saatlerdir olan bu güzelliklerin hiçbir zaman bitmesini istemiyordum. Nasıl isteyebilirdim ki? Günler sonra beni bu denli güzel hissettiren benim için birçok güzellikler de başrolü oynayan bu adamın yanımdan uzaklaşmasını istemiyordum. Şu anda olduğu gibi bir nefes uzağında olup her zaman varlığını bilmek hissetmek istiyordum.

Film biteli ne kadar olmuştu hiçbir fikrim yoktu ancak ne o ne de ben bulunduğumuz konumu değiştirmiştik. İkimizde yerimizden memnunduk. Tek kelime etmeden görkemli gecenin sessizliğini dinliyorduk. Sanırım yerimi bulmuştum. Her zaman olmak istediğim yer tam olarak burasıydı. Sahi neden bu kadar zaman ona bu kadar yakınken bir o kadar uzak durmuştum ki?

Bana her baktığında gözlerinde gördüğüm ışıltıyı daha önce kimsede görmemiştim. Aslında gördüm birçok kez ancak Yiğitte olan farklıydı. Tanımı olmayacak bir şekildeydi ancak bir o kadar da güzeldi. O değil miydi bir bakışıyla kalp atışımı değiştiren dahası beni bakışlarıyla özel hissettiren? O değil miydi her zaman görmek istediğim kişi? Peki ya konuşmak istediğim? Her şey bir kenara onunla konuşmak istiyordum. Görmesem dahi bir telefon kadar uzağımda olsun istiyordum. Normal şartlarda dahi aramızda bir duvar kadar mesafe varken ben neyin inadını yapmıştım da ondan bu kadar uzak kalmıştım?

Beni tutan neydi kendime olan güvensizliğim mi? Evet, tam olarak buydu. Değişen bir şey söz konusuysa o da kendime olan güvenimdi. Ben Yiğit'i mutlu edebilirdim. Güveniyordum kendime yapabilirdim. Bundan sonra gelen adımı görmezden gelmek yoktu. Onun için bir şeyler yapmalıydım. Aramızda olan bu güzellikleri yok saymak artık bana da zor geliyordu.

Görüyordum işte her bana bakışında benden bir şeyler beklediğini görüyordum. Belki de bir adımdı benden beklediği. Tam olarak kestiremiyordum. Ancak benden bir şeyler beklediğini hissediyordum. Bildiğim bir şey daha vardı o da böyle uzak kalarak bir sonuç elde edilmeyeceğiydi. Adım atmak gerekiyorsa zaman kaybetmeye gerek var mıydı? Hayır, o halde o adımı atmak lazımdı.

Yiğit'in elini belimde hissettiğimde düşüncelerimden ayrılmış ve kafamı kaldırıp her zaman bakmak istediğim yüzüne bakmıştım. Uzun süredir içimden geçenleri şimdi kabul etmiş olmam beni farklı hissettirmiş olsa da bu duygu güzeldi.

Kaçmak yoktu dahası üzerine gitmek vardı. Kalkmak için hamle yapan Yiğit'e zorluk çıkarmamak için hemen yerimde doğrulmuştum. Aynı şekilde Yiğit de karşımda durmuş doğrudan gözlerime bakmaya başlamıştı. Biraz sıkıntılı biraz da endişeliydi. Gözlerinde gördüklerim tam olarak buydu. Derin nefes almaya başlamıştı bir şeyler söyleyeceği belliydi ancak iyi bir şey miydi o meçhuldu.

Beni de yavaştan tedirginlik ele geçirmeye başlarken sadece Yiğit'e odaklanmıştım. Bir süre bana baktı. Aklında bir şeyleri tartışır gibi bir hali vardı ve daha sonra kafasını iki yana hızlı bir şekilde hareket ettirdi bense sadece onu izliyordum.

"Ne olacaksa olsun." Dediğinde hiçbir şey anlamamıştım ve bu kaşlarımı çatmama neden olurken aniden "Seviyorum." Dediğinde ise kaşlarımın bu defa da havalanmasına engel olamamıştım. Tam olarak ne demek istiyordu umarım tane tane değilde tam olarak anlatabilirdi. "Elif." Demiş ve bana bakmaya başlamıştı bu defa başımla ne demek istediğini kaşlarım yardımıyla sorar şekilde hareket ettirdiğimde ise "Seni seviyorum."

Sessizlik.

İşte bunu beklemiyordum. Tamam bir şeyler olduğunun farkındaydım ancak bu ani gelen itirafla konuşma yetimi kaybetmiş gibiydim. Yiğit'e bakmaya devam ederken tekrar devam etti. "Nasıl söylesem. Ben bu şekilde söylemeyi düşünmemiştim ama oldu işte. Biliyorsun önceden sana olan hissellerimi dillendirmiş ve benim için önemini anlatmıştım. Ancak kendime tam olarak seni sevdiğime emin olmadan söyleyemeyeceğime dair söz vermiştim. Artık eminim. Sana uzaktan bakarken de elini tutarken de ve yahut tam dibimde kokunu solurken de hissettiklerimin başka açıklaması yok. Kendimden eminim Elif seni gerçekten seviyorum. Bunu birine söyleyeceğim hiç olası bir ihtimal değildi ama oldu. Olmasından rahatsız da değilim. İyi ki oldu. Hissettiklerim bana iyi geliyor. Kendimi buluyorum adeta."

Konuşmaya ara verdiğinde benim için zaman durmuş gibiydi. Sanki kalbim durduktan sonra bir anda atmaya başlamışta hızını alamamıştı. O kadar hızlı atıyordu ki göğüs kafesim taktire şayan bir mücadele veriyordu aksi taktirde kalbim içime sığmayacak her an dışarı fırlayacakmış gibime geliyordu. Ben anın büyüsüne kapılırken Yiğit konuşmaya devam etti.

"Bana olan uzaklığının farkındayım Elif. Belki de bana tam olarak güvenmiyorsun. Haksız sayılmazsın da. Temiz bir geçmişim yoktu. Ancak bunun devam etmeyeceğini sende biliyorsun. Anlamış olmalısın. Değiştiğimi görmediğini söyleme bana. Seni herhangi bir şey de zorlayamam ancak ben istiyorumki aramızda bu şekilde yabancılık olmasın. Benden bu kadar uzak olma. En çokta içimden geldiği gibi davranmak istiyorum. İstediğimde aramak, istediğimde seni görmek gibi. Dahası hiç çekinmeden sana sarılmak gibi. Yanındayken söyleceğim sözleri tekrar tekrar düşünüp söylemek yerine tek seferde rahat bir şekilde söylemek istiyorum. Bunu ancak sen istersen yapabilirim."

Kalbim durmak üzereydi sanki. Söyledikleri kulaklarımda tekrar tekrar yankılanırken gözlerimizin buluşması kaçınılmaz olmuştu. Dumur olmuş adeta dikim lal olmuştu. Sesimi kaybetmiş gibiydim. Yüksek doz adrenalinden olsa gerekti. Yiğit'in ağzından her ne çıkıyorsa bende adrenalin etkisi yapıyordu bu su götürmez bir gerçekti ve halim ortadaydı.

Gözlerimiz hala birbiriyle çakışmış bir haldeyken gözlerinde gördüğüm isteğe bu defa emin olmuştum. İstiyordu evet tam olarak beni istiyordu. Gözleriyle bir bakıma her şeyi anlatacak kabiliyetteki bu adamı nasıl olmuştu da göz ardı etmiştim anlamıyordum. Ancak bu defa kayıtsız kalmayacaktım. Dakikalar önce söylediklerimde hala bir değişiklik olmamıştı. Düşüncelerim hala o yöndeydi bu defa kaçmak yoktu.

Eğilip aramızdaki mesafeyi kapatmasıyla dahası nefesini yüzümde hissedeceğim bir konuma gelmesiyle ister istemez serin ancak çok üşütmeyen bu havada sıcaklamamı sağlamıştı. Bu adamın benim üzerimde olan etkisi büyüktü bunu da kabul ediyordum. Sessizliğimi koruyup yakın olmasına rağmen gözlerimi gözlerinden çekmezken konuşmasını bekledim. Yiğit ise gözleriyle yüzümü tarıyor ve artık bir şeyleri gizleme gereği duymuyor gibiydi. Ancak hala onu tutan bir şeylerin olduğunu hissediyordum. Konuştuğunda ise bu hissettiğimde yanıldığımı anladım. Sesini kısmış sanki bizden başkası varmışta duysun istemez bir şekilde fısıldamaya yakın bir şekildeydi.

"Sabretmeyi de senin sayende öğrendim Elif. Kendimi kontrolde tutmayı da ancak ne kadar daha dayanacağımı bilmiyorum." Nefesi yüzümde oyalanırken gözlerimi istemsiz bir şekilde kapatmıştım ancak konuşmayı bitirince yavaş bir şekilde açtım. Hala bana bakan gözler karşımdaydı. Kahvelerindeki yoğunluğu fark etmemek mümkün değildi.

"Özür dilerim Elif." Dediğinde ise aklıma ilk gelen Yiğit'in vermiş olduğu sözü tutamayacak olmasıydı. Çünkü gözleri bir dudaklarıma bir de gözlerime kayarken aklıma farklı bir şeyin gelmesini engelliyordu. Kalp atışım mümkünmüş gibi daha da hızlanırken olacaklara tepki vermeyi önceden bıraktığımdan dolayı sadece gözlerimi kapatmış o anın gelmesini beklemiştim.

Belki de yanılıyordum. Çok farklı bir şey içinde özür dilemiş olabilirdi. Ancak yapacak bir şey yoktu. Ortama sessizlik hüküm sürerken ben beklemeye devam ediyordum. Bir yanım adımı atsın isterken diğer yanım sözüne sadık kalması için direniyordu. Yapabileceğim pek bir şey yoktu. Uçurumun kenarındaydım ya elimden tutup çekecekti beni ki bu her ne yaparsa yapsın olası ihtimaldi. Ya da itiraf etmek gerekirse yoktu. Ne olacaktı bilmiyorum. Bende şu an Yiğit'in taa en başta dediği gibi 'Ne olacaksa olsun.' Diye düşünüyordum. Belkide ateşiyle ikimizi de yakacaktı. Ne yapacağını bilmeden bekledim. Çünkü şu anda beklemek bana gelen en cazip olanıydı.

Ehehehe 😁😁
Elif bekleyedursun bende bölüm yazmaya 😎
Kısa zamanda gelmeye çalışacam 😍
Ama beğenip yorum yaparak modumu yüksek tutmanızı istiyorumm 🐾

Weiterlesen

Das wird dir gefallen

1.1M 40.2K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
269K 17.2K 59
Ne ben ayırmıştım gözlerimi ondan. Ne de o. Şu an için aklımdan geçen tek düşünce gözlerine baktığım bu insanın bana ne yaptığıydı. Kendimi bilmesem...
183K 11K 25
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...
153K 4K 8
Ey Gece... Karanlığın en zifirisinde bile hatırlatmaktan kaçtığım kara gözleri misafir edersin zihnimin ona ayrılmış yegane bölgesinde. Bana karanlık...