Benim Uğruma

By esslala

149K 8.4K 923

Bu programda "Benim Uğruma" adıyla yayımlanan ilk hikayedir. Kimler aklını yitirecek kadar sınanmadı ki? "Y... More

1) TATLI TELAŞ
2) BEKLENEN GÜN
3) GERÇEK GİBİYDİ
4) BU NEYDİ ŞİMDİ
5) FARKLI BAKIŞLAR
6) ŞAŞKINLIK
7) BEKLEMİYORDU TABİ
8) ONLAR BENİM AİLEM
9) KOKUSUNDA HUZUR BULDUM
10) KENDİMİ BİLİYORUM
11) ÖFKE
12) NE YAPIYORUM ?
13) SPAYDİ
bilginize
14) ULTRA İĞRENÇ
15) YERİN DİBİ
16) YARDIM ET
17) İTİRAF
18) YAPAMAM
19) İHTİYACIM VAR
20) BİR NEDENİ OLMALI
21) HADİ ONU SAVUN BANA
22) UZUN SÜRE SONRA
23) İLK YARDIM
24) CİDDİ DEĞİL
25) CİDDİ Mİ DEĞİL Mİ ?
Tanıtım...
27) BİZİ BIRAKMAYACAK
28) YETERLİ BİR SEBEP
29) ZARF
30) SÜPRİZE HAZIR OL
31) ARTIK EMİNİM
32) NE OLUYOR?
33) İÇİMDEKİ CANAVAR
34) BEKLEYİŞ
35) SIR PERDESİ
36) SIR PERDESİ (2)
37) KENDİNİ YIPRATIYORSUN
38) KABUS MU?
39) ÇARESİZLİK
40)BURAM BURAM HUZUR
41) DUYGULARIN DANSI
42) SAHİ?
43) HAYRETLER İÇİNDE
44) KARMAKARIŞIK
45) OYUN?
46) ZORLUK
47) ZORLUK 2
48) YOL GÖSTER
49) SENİN İÇİN
50) SENİN UĞRUNA
51)BENİM UĞRUMA (FİNAL)
YAKINDA!!

26) GERİ DÖNDÜM

1.9K 116 8
By esslala

Meraklandıran ve sıkıntılı olan bölümler geliyoor 😁

Elif Yiğit Mete ve Cansu pes etmiyor siz edecek misiniz yoksa onlarla mı olacaksınız 👊🏻

Destekleri görelelim lütfeen😍

Ponçikkalplere selaam olsun 🐾

İyi okumalaar 💘

Bazen bir anda aklımıza düşen merak cenderesi bizi nerden nereye sürükleyebiliyordu. Sabrım her geçen saniye katlanılmaz derecede zorlanıyordu ve karşımda duran Mete'ye odakladım kendimi. Ne anlatacaktı, Elif neler yaşamıştı? Meraktan kafamın içinde dönüp dolaşan sorulara bir dur demek adına Mete'ye baktım. Düşünceli duruyordu ve bu halleri hiç hoşuma gitmiyordu aksine korkuyordum. Duyacaklarım iyi şeyler değildi bunu biliyordum ancak içimdeki büyük bir korku diplerden kanat çırpmış ve havalanmaya başlamıştı adeta. Susmak bilmeyen iç sesimi durduran ise kulaklarıma gelen Mete'nin sesi olmuştu.

"Elif ile Cansu sayesinde tanıştık. Ben polislik eğitimi alıyorken tanışma fırsatımız oldu. Çok derine girmek istemiyorum. Elif'in üniversite yılları pek kolay geçmedi." Dedikten sonra duraksadı derin bir nefes aldı ardından devam etti. "Genç kız olarak yaşadıkları basit şeyler değildi. Kısım kısım farklı dönemlerde birçok piç kurusu tarafından takip edildi. Amaçları sevgi veya aşk değildi bunu biliyordum. Zamansız gelen telefonlar almaya başladı. Gece olduğu gibi cevapsız kalan aramalardı. Bir defasında kaçırıldı farklı bir dönemde olmuştu yine. Olaylar büyümeden de bulunmuştu çünkü Elif'i kaçıranda ona takıntılı biriydi ve kendini bir şekilde belli etmişti." Durdu ve nefes aldı.

Anlatırken gözlerinden geçen farklı duygular vardı. Kindi. Nefretti. Öfkesi büyüktü ama bastırıyordu. Bense kendime gelmek adına dişlerimi sıkarak öylece Mete'ye bakıyordum. Devam etti konuşmaya.

"Sonuç olarak adım atmaya korkar bir hale geldi. Ailesi yanındaydı ancak onlarla iletişime geçmiyordu. Konuşmuyordu dahası ağzını bıçak açmıyordu. Yıllarca yurt dışında işlerinin başındaydılar ve Elif bu nedenle kendisini eksik hissediyor olsa dahi onlara söylemiyordu dolayısıyla bizimle kalmak istedi ben, Cansu ve Elif bir süre beraber yaşadık. Elif'e destek olup kendisini yalnız hissettirmemeye çalıştık. Bir süre evden dışarı adım atamadı ancak bir dolu emeklerimizle kendine gelmesini sağladık. Kısa ancak zor olan bu çabalarımız sonuç bulduğunda kızları yalnız bıraktım ve ikisi beraber yaşamaya başladı. Şimdi her şey bitti gitti derken tekrardan böyle bir olay yaşarsa eğer kendisi kaldıramayacak duruma gelir. Çok hassaslaştı dahası gördüm gece gözündeki o korku kırıntılarını gördüm." Susmustu tekrardan. Ne diyebilirdim. Şu anda esip gürlesem Elif'in yaşadıklarının önüne geçebilir miydim? Ancak bundan sonrasında yanından ayrılmayacaktım. Yalnız değildi. O zamanda değildi şimdi de olmayacaktı. "O yüzden demem o ki Elif'in yanındayken çok dikkatli olmalısın aksi taktirde yatağa bağlı yaşamak zorunda kalırsın." Elif'i bu şekilde sahipleniyor oluşu beni içten bir şekilde gülümsetmişti. Yaptığı tehtide karşın da eş zamanla başımı onaylar bir şekilde hareket ettirmiştim.

"Hey! İki dev." Diyerek ortamın tüm atmosferini anında değiştiren Elif odaya geldiğinde söyledikleri karşısında şaşkın bir şekilde Mete ile birbirimize baka kalmıştık.

ELİF'ten Devam...

Güzel bir uykunun kollarından her ne kadar çıkmak istemiyor olsam da gözlerim kapalı bir şekilde yattığım yerden doğruldum ve güzelce kollarımı gererek kendime gelmek amaçlı esneme hareketleri yaptım. Tam olarak Yiğit'in odasını sahiplenmiş olduğumu fark ettim. Burada olduğum süre zarfında odasının önünden dahi geçmiyordu.

Sebepsizce gülümsedim ve üzerime çeki düzen verip iç savaş veren saçlarımı da dizginledikten sonra içeriye yöneldim. Büyük adımlar atarak çok kısa sürede güzel bir manzara ile karşı karşıya kalacağımı bilseydim eğer koşardım.

Mete ve Yiğit birbirlerine gülümsüyorlardı dahası sohbet ediyorlardı. Şükürler olsun ki kanlı bir manzara değildi. Bu ortamı her ne kadar bozmak istemiyor olsam da dikkatleri üzerime çekmiştim. Ne desem bilemedim ki şimdi bir garip baktılar bana ve "İki dev mi?" Diye aynı anda gürlemiş olmaları hiçte iç açıcı olmamıştı. Değiller miydi? Öyleydiler elbette. "Ne yani değil misiniz?" Demiş ve omuzlarımı silkmiştim. Daha çok rahat ve umursamaz görünmeye çalışıyordum. Elbette zorda olsa başarıyordum.

"Sen fazla küçüksün Elif." Diyen Mete alaycı ses tonuyla eş zamanlı olarak sırıtıyordu da. Yüzümü astım ve tekrardan omuz silktim. "Evet, soyadına bu kadar bütünleşmiş kimseyi henüz tanımadım Küçük Hanım." Diyen Yiğit'e ölümcül bakışlarımı atıyordum aksine bu iki dev kendilerine yakışan gür bir şekilde kahkaha atarken durup ikisine öylece baktım bu ikisi gerçek miydi? Kahkaha atışları bile güzeldi. Bu ikili hep böyle olmalıydı.

Birini pişmanlıklar içinde kalmış bir halde görmek diğerini ise her defasında duvar inşa etmeye çalışır halde bulmak oldukça can sıkıcıydı. Şu an ne düşündüklerini bilmiyordum. Ancak bir şekilde bunu anlamam şart olmuştu. Merak ediyordum. Bir bakıma ikisinin de gözleri hiç olmadığı kadar parlıyordu. İkisinin de kahve cenetleri o kadar güzeldi ki.

Ne düşündüklerini anlamak adına şu an ki durumdan faydalanacaktım. Sesimi alaycı bir tona ayarlayıp "Bakıyorum da aranızdan su sızmaz olmuş." Dedikten hemen sonra gözlerimi kısmış ve dikkatli bir şekilde onlara bakıyordum. Kahkahaları kesilmişti. Bu olası bir durumdu pek şaşırdığım söylenemezdi. Ancak Yiğit'in gözlerinde bir beklenti vardı. Bunu Mete'ye olan bakışlarından şu anda anlamış olmam zor değildi. Mete ise bir anda düşünceli bir hal almış ve doğrudan olduğu yerden bana bakıyordu. Her zaman düşüncelerini gizlemekte çok iyiydi. Haliyle ne düşündüğünü bilmiyordum ancak Hoca Bey'in beklentisinden habersizdi. Çünkü bana bakıyordu. Bende ona. Çok geçmeden de yüzünde sinsi bir gülümseme peydah oldu. Ben ne olduğunu anlamaya çalışıyordum ki sevgili abim söze girdi.

"İki dev olarak sana karşı olması gerektiği gibi davranıyoruz. Seni sinirlendirmek bizi çok eğlendiriyor Küçük Hanım." Demek benim üzerimden oynayarak duygularını gizlemeyi planlıyordu ama bunu ben daha da netleştirmesini elbette bilirdim sadece zaman gerektiğini hepimiz biliyorduk. Yapmam gerekeni yapacaktım. Kasıntılı bir ortam yaratmakta neydi? Gözlerim bir anlık Yiğit'e kaydığında kocaman gülümseyen bir adet dev bulmuş olmam beni de gülümsememi sağlamıştı. O da bir şeylerin farkındaydı bunu anlamakta zor değildi. Daha sonra söyledikleri geldi aklıma.

Beni sinirlendirmek ha! Çok eğleniyorsunuz peki o halde ona da tamam. Bile isteye duymak istediği cevaplardan birini vermek için kaşlarımı çattım, olduğum yerden bir adım öne attım ve son olarak sesimi sinirli bir tona ayarlayarak "Siz ikiniz benden uzak durun!" Derken işaret parmağımı onlara tehtitvari bir şekilde hareket ettirdim. Ardından "Ya da durmayın!" Dedikten sonra iki omzumu da kaldırıp aynı zamanda kollarımı iki yana açarak karşımdaki şaşkın yüzlere bakıyordum.

"Hiç öyle bakmayın hazırlanın hastaneye gitmemiz gerekiyor." Dediğimde bir an gözle görülür şekilde afallayan Mete'ye odaklandım. Ani bir şekilde yapmış olduğum tehtidim aklında kendi varlığını belli etmiş olmalıydı. Yüzündeki ifade ise tam anlamıyla kahkaha atılmalıktı. Bende kendimi tutmak gibi bir çabaya girmedim ve bastım kahkahayı. Kendimi kısa sürede toparladım ve "Evet Mete tam olarak o düşündüğünden." Demiştim. Alaycı ses tonum ve bakışlarım Mete ile dalga geçiyordu adeta.

Seviyordum onu köşeye kıstırmayı. Kuyruğu sıkışmış bir kedi gibi bana bakıyor oluşu o kadar masumdu ki gülümsemeden edemedim daha sonra bizzat Yiğit'e döndü ve "Yiğit şu andan itibaren çenemizi kapatıyoruz." Dediği an arkamda yer alan koltuğa kendimi attım ve karnımı tutarak kahkaha atmaya başlamıştım. Arada iki deve bakıyordum. Biri beni tam anlamıyla anlıyordu ve kafasını iki tarafa doğru hareket ettiriyordu diğeri ise tam anlamıyla neyden bahsettiğimizi bilmiyordu bunu biliyordum ancak dönüp ona baktığımda bana bu şekilde bakacağını tahmin etmiyordum.

Bir insan nasıl oluyorda hissettiği duyguları gözleriyle açığa vurabiliyordu? Tam o anda kahkaham kesilmişti ve kısa süre bana bakan gözlere baktım. Adeta gözleriyle beni farklı bir etkiye sürükleyebiliyordu. Aniden kalp atışlarımı hızlandırmayı bile başarabiliyordu. Neyse ki daha fazla etkisine kapılmadan yattığım yerden doğruldum ve boğazımı temizledikten sonra sakin çıkan ses tonumla "Akıllanmış olmana sevindim Mete. Hatırlatırım ki dikişlerini kanatan sendin dahası benim yaptığım saçma bir pansuman ile kalmana izin veremem hem benimde hastaneye gitmeye ihtiyacım var." Konuşmam biter bitmez iki devin gözleri bacaklarımdaydı. Biri homurdanırken diğeri "O kremi ta en başta kendin sürmeliydin." Dediğinde ikisine de muzip bir şekilde gülümsedim ve kısa sürede hazırlanmaları için odadan gönderdim. Çok geçmeden hazırlanıp gelen iki dev ile de evden çıkmıştım.

Her ne kadar yol boyu şu ikilinin hastaneye hemen gitmemiz için yaptıkları ısrarlara karşın içimdeki inatçı keçinin de yardımıyla güzel bir kahvaltı yapmaya ikna etmiştim. Biriyle uğraşmak zaten zorken şimdi iki tanesiyle uğraşmak daha zor olacaktı ancak zerre şikayetim yoktu aksine daha çok mutluydum. Aralarındaki buz elbette tam erimemişti ancak belirli bir ısınma ve kaynaşma söz konusuydu. Daha fazla bu ikiliye inat etmeden hemen hastaneye gelmiştik. İlk olarak Yiğit ile bir olup doktora karşı Mete'yi kötüleyip sinir etmiş olup çok eğlenmiş olsakta inatçı Mete önce beni tedaviye zorlamıştı.

Devler iş başındaydı elbette. Doktorun yanında beni o kadar iftiralara boğmuşlardı ki bir an ben bunları ne zaman yaptım diye düşünmeden edemedim. Doktor Bey iyileşene kadar burada kalın derse eğer bulunduğum ikinci kattan kendimi atmak baya cazip bir fikir olarak geliyordu şu anda ama öyle olmadı.

Doktor Bey "Arkadaşlarınızın anlattıklarını yapmaya devam ederseniz yaranız bir hayli geç iyileşmekle kalmaz ve kalıcı izler de bırakacaktır." Duyduklarım karşısında bir şey demeden olumlu bir şekilde başımı aşağı yukarı hareketlendirdim. Haklıydı tabi yanık izi kadar can sıkıcı bir görüntü olabilir miydi? Yiğit'in ise neyse ki ciddi bir problemi yoktu ama ona da tekrar pansuman yapmaları için az da olsa ikna çabası göstermiştim.

Şu anda Mete'nin pansumanı yapılıyordu. Yanında olmak istemiştim ancak mikrop kapma tehlikesinden dolayı olduğum yerde kaldım. Yiğit'in yanındaydım şu anda yarasına pansuman yapılıyordu. Gözleri benim üzerimdeydi. Ben ise başka şeylere odaklanmaya çalışıyordum ancak o sadece bana bakıyordu hissedebiliyordum dahası gözlerim ben istemeden de olsa onun gözleriyle buluşuyordu. Yine derinden ve çok güzel bakıyordu. Ona bakma isteğim bu sayede artıyorken kadın hemşirenin en fazla 2 dakikada yapması gereken işi şu anda bitirmemiş olması bir hayli dikkatimi o yönde yoğunlaşmamı şağlamıştı.

Kaşlarımı istemeden de olsa çatmıştım. Neden Yiğit'e bu şekilde bakıyordu bu. İşini yapıp arkasına dahi bakmadan gitmeliydi. Sonunda pamuğu bırakıp sargı bezini yarayı kapatmak amaçlı kullanmış ve olduğu yerden doğrulduktan sonra "Geçmiş olsun Yiğit Bey." Dedikten hemen sonra arkasına bir defa da olsa bakıp öyle çıkmıştı odadan. Adını hangi ara söyledi bu adam? Gerçi bana ne oluyordu? Peki neden kulaklarım yanmaya başlamıştı benim? Sinirlenmiş miydim? Evet. İyi de neden?

"Elif iyi misin?" Gelen ses ile irkilmiştim ve soran gözlerle bana bakan Yiğit'e "İyiyim." Sert mi oldu sanki bilmiyorum ama olan oldu. Diye düşünürken odadan çıkmaya yelteniyordum ki bileğimden tutulup geriye doğru çekilmem ani olmuştu.

Beklemediğimden dolayı şaşkın bir şekilde dibimde olan Yiğit'e bakarken hiçbir şey demiyordum. O da konuşmuyordu. O halde niye böyle yapıyordu? "Ne yapıyorsun?" Dedim kısık sesle. Doğrudan gözlerimin içine bakıyordu. "Söz vermiştin?" Söz. Ne sözü? Henüz ben bir şey söylemeden tekrar konuştu. "Yanımdan bir yabancıymışsın gibi çekip gitmeyecektin." Aklıma gelenler ile gözlerimi kapattım ve başımı önüme eğdim. Doğru söylüyordu. Ama ben öyle mi yapmıştım ki? Başımı kaldırdım ve tekrardan kahveler ile buluştum. Daha sonra ağzımı açtım ve "Ama ben..." sözümü yarıda kesen kendisiydi çünkü beni kendine daha da çekti ve sarıldı.

Bunu da beklemiyordum. Aniden burnuma hücum eden kokusuyla gözlerimi kapatmıştım. "O bana bakıyorken ben sadece sana bakıyordum güzelim." Dediği an kapalı olan gözlerim aniden açılmıştı. Bu konuşmanın sonu nereye gidecekti? "Ve hala benim için bir tane Küçük Hanım var." Dediği an geri çekilmiş ve bir kaç adım geriye gitmiştim. Kaşlarımda çatılmışlardı elbette. Ellerini havaya teslim ol yapmış ve "Ciddiyim ben." Dedikten sonra omuz silkmişti. Ben ise homurdanıyordum.

"Ne yapıyorsunuz?" Arkadan gelen sese döndüğümde Mete'nin bize doğru geldiğini gördüm. Henüz ben bir şey söylemeden "Küçük Hanım bana sinirleniyor." Diyen Yiğit'e kaydırdım bakışlarımı o ise "Küçük olduğunu pek kabul etmiyor." Demişti. Ben küçük değildim bu iki dev fazla büyümüşlerdi.

Çok geçmeden hastaneden çıkmıştık ve alışmam için görmem gereken birkaç yer göstermişlerdi bana. Mete'nin kendisini çok yormaması gerekiyordu ancak hala dışarıdaydık. Neyse ki son istikamet olarak yemek yemeye gelmiştik. Bu defa benim ısrarlarım değildi ortak alınan bir karardı. Siparişlerde gelmiş ve yemek yemeye başlamıştık bile.

Mutluydum. Karşımdaki tablodan çok memnundum. Öfke yoktu artık araya kaynamıyordu. Aksine kahkahalar bulunduğumuz masada dans ediyordu. Lise maceraları anlatılmaya başlanmıştı kısa süreli sessizlik arada ortama hakim olsa da hemen konuyu dağıtıyor başka bir konudan sohbet açıyordum. Bu an tam olarak resmedilmeliydi. Bu ikisi o kadar güzellerdi ki bu kadar yıl kendilerine eziyet etmişlerdi. Neyse ki şuan iyiydiler yani umarım bir sorun olmaz ve böyle devam ederlerdi.

Yemek faslı da bitmiş olmasıyla arabada yerlerimizi almıştık. Mete fazla uzun olmayan bir telefon görüşmesi yapmış ve yerinde olan keyfi daha da artmıştı. Serkan güzel haberler veriyordu bunu anlamak zor değildi. Onun dışında ortam bir hayli sessizdi. Aslında rahatsız değildik. Gün içınde yeterince sese maruz kalmıştık şu an çok cazip geliyordu. Kısa sürede de siteye giriş yapan araba ile kendimizi çıkmaya hazırlamıştık. Yiğit aracı durdurduğunda bizlerde inmiştik arabadan.

Yorulmuştuk. Eve gidince hemen uyumak istiyordum. Asansörün katımıza gelmesini sabırsızlıkla bekliyordum. Sonunda kapılar açılmış ve ilk ben çıkmıştım. Çıktığım gibi olduğum yerde çakılı kalmam uzun sürmemişti. Arkamda sohbet eden ikili beni fark edince ilk ne olduğunu anlamadıklarını fark etmiştim. Ne olduğunu sorduklarında ise elimi kaldırıp kendi dairemi işaret etmiştim. Duyduğum "Siktir!" İle içimi kaplayan korku beni ele alırken ben ardına kadar açık evimin kapısına bakıyordum.

Bu ne demek oluyordu? İkili hareketlenip benim daireme ilerlerken bana gelmememi söylemişlerdi. Ancak onlardan kısa süre sonra ben de korkak adımlar atarak içeriye geçmiştim. Attığım her adımda etrafa bakıyordum görünürde dağınıklık yoktu. Hırsız olamazdı. Gözlerim Yiğit ve Mete'yi dahası onların küfür eder hallerini bulduğunda daha da korkmaya başlamıştım.

Yavaş adımlarına yanlarına geldim ve bakıp küfür savurdukları yöne kaydırdım bakışlarımı. Zaman durdu. Kaskatı kesildim ve içimden bir şeylerin koptuğunu o an anladım. B..buu ne demek oluyordu? Habersiz oldukları her halinden belli olan fotoğraflarım duvarda boy boy yerini almıştı dahası duvarda yazan kocaman Geri döndüm yazısı nefesimi kesti.

Kim dönmüştü? Neler oluyordu? Kahretsin bu da neyin nesiydi?


Kim bunu yaptı dediğinizi duyar gibiyim 😁 En kısa zamanda bölüm gelecektir 💫
Oyyy veee yorruumm bekliyorumm 🙃

Continue Reading

You'll Also Like

1.5M 62K 47
Tek bir hedefim var: Zengin koca! Her hedefin bir başlangıç noktası, bir sebebi, oluşum nedeni vardır. Hayatın getirdikleri, bizleri bazı kararlar...
794K 43K 30
Sayıner Ailesi #2# Dört kardeşin hayatlarının ele alındığı hikâyede, hüznü, azmi ve mutluluğu tadacaksınız. İzmir deki Sayıner Ailesini tanımaya hazı...
927K 64.7K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
9.2K 264 4
İzmir, beş yıl önce Savaş ve Sevda'nın aşkına şahit olurken beş yıl sonra Savaş ve Sevda'nın sessizliğinde boğuldu.