Varoluşun Hissi

By YamurYilmazlar

2.7M 152K 64.4K

"Ruhumu cezalandır güzel adam. Bedenimin hisleri tatmasını sağla. Bir Anka kuşu misali, Önce usulca yakmaya b... More

1.Bölüm- Iskald.
2.Bölüm- Fortid.
3.Bölüm- Sannhet.
4.Bölüm- Bar
5.Bölüm- Beklenmeyen
6.Bölüm- Oyuncak
7.Bölüm- Merhamet
8.Bölüm- Hayal Kırıklığı
9.Bölüm- Kırgınlığın Öfkesi
10.Bölüm- Ruh ve Beden
11.Bölüm- Tehlikeli Kadın
12.Bölüm- Geçmişin Gerçekleri
13.Bölüm- Gözyaşının Acı Yakarışı
14.Bölüm- Varoluş
15.Bölüm- Korkak Tehlike
16.Bölüm- Öldüren Yalnızlık
17.Bölüm- Kıskançlık
18.Bölüm- Duyguların Yoğunluğu
Geri Dönüş, Alıntı- İstanbul Tüyap
19.Bölüm- Ölü Bedenlerin Dirilişi
20.Bölüm- Ölü Ruhların Dirilişi
21.Bölüm- Zincirleri Kırmak
22.Bölüm- Katil
24.Bölüm- Yemin
25.Bölüm- Mürekkep
26.Bölüm- Panzehir
27.Bölüm- Şimşek
28.Bölüm- Güzel Adam
29.Bölüm- Kayıp
Bayram Özel Çekiliş
30.Bölüm- Aleksander
Hayal.
31.Bölüm- Öfke
32.Bölüm- İntikam.
33.Bölüm- Yalnızlık ve Ölüm.
34.Bölüm- Sonsuzluk
35.Bölüm- Tükenen Nefes
36.Bölüm- Kjærlighet.
Melankoli.
37.Bölüm- Håper.
38.Bölüm-Requiem.
39.Bölüm-Døden.
40.Bölüm- Begynnelse.
41.Bölüm- Mirakel.
Insomnia.
42.Bölüm-Metanoia.
43.Bölüm- Luna.
Sosyal Medya ve Whatsapp Grubu
44.Bölüm- Saudade.
45.Bölüm- Ethereal.

23.Bölüm- Arınma

53.1K 3K 715
By YamurYilmazlar

İyi akşamlar güzellerim,

Nasılsınız?

Oy tamamlandı ve ben anında geldim :) Umarım hep böyle devam ederiz.

Yeni bölüm 550 oy aldığında gelecek.

Ayrıca bu bölümü işsiz Gizem'mime hediye ediyorum. Her zaman yanımda ol ve beni asla bırakma Güzemtoşum.

Bu arada yeni bölüm ithafı isteyenlerle bugün bir yarışma yapmış olalım. Yeni bölüm VH hakkında hislerini en güzel yazan kişiye gelecek.

Bölüm Şarkısı: Sertab Erener- Olsun

Bölüm Resmi: Bölümün içinden

İyi okumalar...


Birden işitilmez olsun ayak seslerim;

Gölgem bir başka sokağa sapıversin;

Unutayım bir anda her şeyi,

Nerde oturduğumu,

Bir tuhaf adem olduğumu Can adında.

Aklım arayadursun başka kapılarda kısmetimi,

Ben, bilmediğim sokaklarda bir başıma;

Gönlüm öylesine geniş, öyle ferah,

İlk defa görmüş gibi dünyayı,

Bir şaşkınlık içinde, yeniden doğmuş gibi;

Hatırlamam artık değil mi, dostlar,

Hatırlamam artık garipliğimi?

-Can Yücel-

---------------------------------------

Akıyordu.

Yavaşça ve durmadan akıyordu.

Peki ne akıyordu?

Damarlarımın içindeki günah mı akıyordu?

İçimdeki küçük çocuk en sonunda vaftiz mi ediliyordu?

Ellerimden akan kan bir türlü duramazken yorgun bedenimi parkenin üstüne bıraktım. Dayanamıyordum ve kalkamıyordum. İnce bir çizginin üstünde ilerlemeyi deniyordum ama her geçen an sadece başaramayacağımı anlıyorum. Hiçliğin ortasına doğru savruluyordum ve zihnim gerçekleri kabullenemeyecek kadar bitkin düşmüştü.

Ne işim vardı burada?

Neden gözüm hiçbir şeyi görmemiş ve bu iğrenç adamın yanına gelmiştim?

Sorular. Bitmek bilmeyen sorular... Zihnimi kurcalıyorlar ama sonuç bulamıyorum. Gitmek istiyorum ama cansızlığa doğru giden bedenim bunu başaramıyor.

Onun gelmesini istiyorum.

Beni buradan alıp götürmesini istiyorum.

Artık korkamayacak kadar bitkinim ve yardıma ihtiyacım olduğunu biliyorum. Gözlerim karşısındakileri göremeyecek kadar bulanıklaşırken bir ses duyuyorum. Onun olduğunu biliyorum ama ona nasıl ulaşabileceğimi bilmiyorum.

"Güzelim..."

Gelen sesin derinliği ile mavi gri gözlerimi zor da olsa açıyorum. Onu görüyorum. O güzel çehresindeki tedirginliği tadıyorum ve yavaşça parmaklarımı uzatmayı deniyorum. Kanlı parmaklarım bir leke gibi zor da olsa yüzüne ulaşırken yüzünü bana yaklaştırıyor. Ondan beklenmeyecek şekilde çaresiz duruyor.

Buz mavileri ilk defa bu kadar silik durmuşken ona gülümsemeyi deniyorum. Dudaklarımı yavaşça yukarı doğru kıvırmak istiyorum ama bir türlü beceremiyorum. Bir kukla gibi acıyan bedenime itaat ediyor ve çabalamayı bırakıyorum. Her şeyin yolunda olduğunu ama sadece beni buradan götürmesi gerektiğini söylemek istiyorum ama suskunluğun o derin kuyusunda boğuluyorum.

"Güzelim ne yaptın?"

Sesi hala endişeli çıkarken bakışlarını yanıma çeviriyor. Gördüğü sahne ile her şeyi fark ediyor. Neler yaşadığımı anlıyor ve korkuyor. Bakışlarımı hayır anlamında sallıyorum, gözünde parlayan sorulara yanıt vermek istemiyorum. Artık sadece gitmek istiyorum. Yaptığım yanlışın bir çözüm bulmasını istiyorum.

"Seni buradan çıkaracağım."

Kararlı ses artık güven hissedebileceğimi bana kanıtlarken dudaklarımı yavaşça açıp kapatıyorum. Bir sığınağı andıran sıcak kollar beni kavrarken kanayan parmaklarımı boynuna sarıyorum. Kanın sıcaklığı onun bedenini hafif de olsa titretiyor ama bunu hakkında konuşmuyor ve gözlerini sadece bana odaklıyor.

En sonunda bu güven verici gözler ile başımı göğsüne yaslıyorum ve kokusunun tadını çıkartıyorum. Artık kıracak bir zincirim kalmamışken sadece Çağın Gürsoy'a tutunuyorum. Yıllardır istemediğim o sevgiyi belki de ondan istiyorum.

"Geçecek. Yanındayım."

Dediklerine inanmak istiyorum ama dudaklarımdan çıkması gereken kelimeler boğazımda takılı kalıyor. Veremediğim yanıtlar ile sessizce boynuna sarılıyorum. Artık kokunun rahatlığı ve hissettiğim güven ile bedenim dayanamazken gözlerimi kapatıyorum.

Büyük bir boşluğun içinde savrulurken kabuslarımdan kaçmak için o güzel kokuya sığınıyorum.

----------------------------------------

"Bizi idare etmen gerek."

Duvarların ardından gelen o boğuk ses ile yavaşça gözlerimi açtım. Tam o anda krem rengi perdelerin arasından süzülen güneş ışıkları usulca gözüme vurdu ve mekanı algılamam için bana bir süre verdi. Alışan gözlerim neyin içerisinde olduğumu bir türlü anlayamazken titrek bir nefes verdim.

Burası bana ait olmayan bir odaydı. Büyük ahşap bir yatağın içinde olduğu koyu renkler ile döşenmiş bir odaydı. Her şey eski ama bir o kadar da temiz duruyordu. Maundan yapılma büyük bir gardırop ve odanın tam köşesinde duran bir boy aynası dışında oda neredeyse boştu. Yıllardır kimsenin adım atmadığı bariz bir şekilde belli oluyordu.

Açık camın getirdiği temiz hava burun deliklerime dolarken yavaşça ait olmadığım ama huzurlu olan bu yerin güzelliğini içime çektim. Artık her şeyden uzakta olduğu hissediyordum ve nedense telaşa kapılmıyordum. Sadece birinin neler olduğunu bana anlatmasını istiyordum.

En sonunda bakışlarım çevreyi incelemeyi bitirip üzerime doğru yol almasına izin verdim. Tanıdık gelmeyen bir yatağın içinde üzerimde bana ait olmayan kıyafetler ile yatmıştım. Bedenim yaşadığım taze acılar ile hala sızlarken yavaşça doğrulmayı denedim. Çıplak ayaklarım parkenin soğuk zeminine korkak bir şekilde değdi ve tam anlamıyla doğrulmayı denedim.

Neredeydim? Neden en son yaşadığım anılar bulanık bir şekilde zihnime süzülüyordu?

"Gelemeyiz. Bize bir hafta sağla."

Tanıdık gelen sesin kiminle konuştuğunu bilemezken kaburgalarıma giren acı ile inledim. Bedenim ve ruhum bayılmadan önce neler yaşadığımı tam anlamıyla hatırlayamıyordu ama nedense onları zorlamak istemiyordum. Çünkü ben de hatırlamak istemiyordum. Sadece birinin neden farklı bir mekanda olduğumuzu söylemesini istiyordum.

Bu yoğun istek ile bedenimi yataktan tam anlamıyla kaldırdım ve keskin nefesler ile yavaşça yürümeye başladım. Her bir adım ayrı bir noktanın ağrımasına sebep olurken yanından geçmek üzere olduğum aynanın önünde aniden durdum. Titrek bir nefes verdim ve içimden tekrarladığım cümleye odaklandım.

Görmem gerekiyordu.

Ne halde olduğumu anlamam gerekiyordu.

Bu yoğun his ile adımlarımı tam aynanın karşısına getirdim ve bakışlarım usulca aynanın odağına ilişti.

Ellerim bana ait olamayacak kadar yıpranmıştı ve kurumuş kanlar ile kaplıydı. Yüzüm her zamankinden daha beyaz bir şekilde patlamış dudağımı gözler önüne seriyordu. Bakışlarım bir ölününki gibi boştu ve sarı saçlarım beyaza yakın solgunluğu ile omuzlarımdan aşağıya düşüyordu.

Yine de bunlar yetmiyordu. O siyah kazağın sakladığı gerçekler çok daha ağır olmalıydı.

Muhtemelen bir erkeğe ait olan üzerimdeki bol kazağı zor da olsa kaldırmaya başladım. Kazağın yavaşça yukarı kıvrılması, korkularımın gün yüzüne çıkmasına neden olurken zorlu bir nefes aldım. Gördüğüm manzara ile aklımdaki anılar yavaşça canlanmaya başladı. Kaburgalarıma inen her bir darbe, yerde parçalanan cam kırıklarının bıraktığı kesikler... Hepsi yaşananları gösteriyor gibiydi.

Bu manzara eski bir alışkanlığın izleriydi.

Parmaklarım titremeye başlarken bedenimi daha fazla taşıyamayacak hale geldim ve kendimi yere doğru bıraktım. En sonunda sert parkenin can acıtı hissini beklerken erkeksi bir bedenin beni kavraması ile kapalı gözlerimi yavaşça açtım.

Sıcak kollar beni bir kafesin içine hapsetmişçesine bedenime dolanmıştı ve yaralı bacaklarımı kucağından dışarı doğru sarkıttı. Küçük bir çocuk gibi gittikçe onun kucağına yerleşmişken burun deliklerime dolan koku ile hafifçe sakinleştim. Kemikli parmaklar canımı acıtmamak için kırılgan bir özen gösterirken yüzüme vuran nefese odaklandım.

"Güzelim."

Gelen ses ile dudaklarım titremeye başlarken yaralı parmaklarımı Çağın Gürsoy'un çenesine yasladım. Çıkmaya başlamış kirli sakalları elimin altında gerçeklik hissini verirken kendime gelmem gerektiğini biliyordum.

Toparlanmalı ve gittikçe canlanan anıların gazabından kurtulmalıydım.

Zihnim bu cümleyi tekrar ederken beni dikkatle izleyen buz mavilerine ulaştım. Binbir duygunun geçtiği bu anda boğazımdaki kelimeler bir türlü dışarı çıkamazken kemikli parmaklardan biri saçlarımı okşamaya başladı.

Bu rahatlatıcı his, içimdeki küçük kız çocuğunun canlamasına sebep olurken bir damla yaş patlamış dudaklarımın üstünü usulca örttü. Durduramıyordum, gizlenemiyordum. Yıllardır içimde sakladığım yaşlar artık özgürlüğe kavuşmak istiyordu. Başımı okşayan adamın merhameti ile tüm duyguları yaşamak istiyordum ve bu yoğun isteğim sayesinde bir gerçeği anlamıştım.

Ben Ada Solmaz...

Şimdi zincirlerimi kırmıştım.

Ve beklediğim gibi yaşanmamıştı bu an. En sonunda zincirlerimi kıran ne bir şehvet ne de başka bir duygu olmuştu. Yaşamı tadamayan o küçük kızın isteği benliğimi kaplamıştı. Benim ihtiyacım olan merhamet dolu bir sevgiydi. Çağın Gürsoy'un kemikli parmaklarının başımı usulca okşamasaydı, kulaklarıma doğru fısıldadığı kelimelerdi. Bir duanın verdiği ferahlamayı veren bu adamdı.

"Temiz..."

Dudaklarımdan çıkan o küçük kelime ile Çağın gözlerini gözlerime kilitlendi. Dudaklarını yavaşça alnıma yasladı ve bahşettiği küçük öpücük ile titrememi sağladı. Normalde tanıdığım adam sanki kırılganlığımı tatmış gibi sadece hareketleri ile isteklerimi yerine getirirken yaralı bedenim ona daha da sığındı.

Bu sığınış ile Çağın yavaş bir şekilde kalkarak beni kucakladı. Rahat bir şekilde yaptığı bu hareketle gözlerini benden ayırmazken adımlarını banyo olduğunu tahmin ettiğim yere çevirdi. Sıcaklığı ve kokusu akan bir damla yaşımı en sonunda kurutmuşken dudaklarını şakağıma bastırdı ve sessizce fısıldadı.

"Temizleneceksin güzelim."

Başımı belli olmayacak bir şekilde salladım ve banyoya girdiğimiz anda içeriyi incelemeye başladım. Siyah mermerler ile kaplı olan banyo temiz ve yattığım odaya göre daha yeni duruyordu. Büyük ve her bir sesin yankı yapmasına sebep olacak kadar yüksekti. Düşüncelerime engel olan bu gereksiz inceleme bittiği anda Çağın'ın beni küvetin köşesine yerleştirmesine izin verdim.

Bakışlarımı artık bir an bile ondan ayrılamazken suyun sıcaklığını ayarlamaya başladı ve bende bundan yararlanarak onu izlemeye başladım. Çağın Gürsoy'un ilk defa bu kadar yorgun olduğunu görüyordum ama bunu umursamıyor gibiydi. Giydiği gri tişört buruş buruş olmuştu ve buğday tanelerini andıran saçları karmakarışıktı. Bu halde bile etkileyici olmaya devam ediyordu ve bunun farkında bile değil gibiydi.

En sonunda buz mavileri normale göre çok daha solgun bir halde bana baktı ve parmaklarını dolmakta olan suyun içinden çekti.

"Su doluyor. Ben seni yalnız bırakayım. İhtiyacın olan her şey şurada."

Eli ile gösterdiği şampuanlara küçük bir bakış atıp yanımdan tedirgin bir şekilde uzaklaşmasını izledim. İlk defa onun gitmesi göğüs kafesimin bu kadar sıkışmasına sebep olurken derin bir nefes aldım. Beni şu an bırakamazdı.

O küçük kız çocuğunun mezarının başında tek başına bırakamazdı.

Ellerim titremeye başlarken boğazımın tam ortasında olan yumruyu gidermeye çalıştım. Yalnızlık ilk defa ilacım olmayıp beni hasta eden bir virüs olurken dudaklarımı ıslattım. Gidemezdi. Çağın beni bırakamazdı.

"Gitme."

Kısık sesimin ona usulca ulaşmasıyla Çağın olduğu yerde durdu. Bedenini yavaş bir şekilde bana döndürdü ve sanki ne dediğimi anlamamış gibi baktı. Gözlerindeki karmaşa artık çözüm bulmak istercesine bana kilitlenmişken başımı salladım ve doğru duyduğunu dile getirdim.

"Temizle."

Zar zor çıkan kelimeler sadece basit anlamlarıyla yapmak istediklerimi gösterirken Çağın başını salladı ve yanıma yaklaştı. Küvetin ucunda oturan bedenimin tam karşısına geçti ve onay alırcasına kazağımı yukarı kaldırmayı bekledi. Gözlerim ona güvendiği belli edercesine onay verirken kazak sıyrıldı ve çıplaklığım usulca gözler önüne serildi.

Belki heyecanlanmam veya kaçmam gereken bu sahnede hiçbir şey hissetmezken Çağın'ın beni küvetin içine bırakmasına izin verdim. Ve işte o anda sıcak su yaralarımın yanmasına ve yüzümün buruşmasına neden olmuştu. Çağın bunu anladığı anda sesli bir nefes verdi ve bedenimi küvetin içine daha da nazik bir şekilde yerleştirdi.

"Öldürmek istiyorum."

Bıçak gibi keskin olan bu cümle ile kollarımı göğüslerimi saracak şekilde sarmaladım ve bir damla daha yaşın gözümden akmasına izin verdim. Gözümden akan yaş, yanağımı usulca okşayan adamın eline doğru yol almışken gözlerimi kapadım. Yaşadığım kabusun yoğunluğu ile kavruldum.

Korkusuz adamın benimle acılara boğulmasına izin verdim.

"Buradayım."

Söylediği her bir kelime içimde sakladığım duyguları daha da yoğun hissetmeme sebep oldu ve artık dayanamadım. Sınırlarının kıyısına gelmiş bir insan olarak yaşlar kendiliğinden akmaya başladı. Her bir yaş... Her bir damla farklı bir acıyı simgelerken tüm hisleri yaşıyordum. Yediğim tüm dayakları, eksik kalan tüm arkadaşlıklarımı ve yaşamayı beceremeyen küçük kız için ağlıyordum.

Bir ağıtı andıran hıçkırıklarım bir türlü son bulamazken nefes alamıyordum. Göğüs kafesimin içinde eksik kalan o oksijeni bulamıyordum. Bulamadığım nefesler beni hiç tatmadığım bir krizin eşiğine getirirken birden yükselen su ile arkamda birini hissettim.

Bedenimi bedenine hapseden o adamı hissettim.

Hıçkırıklarım artık daha fazlasını hissedemeyecekmiş gibi banyonun içinde yankılanıyordu ve arkamdaki beden beni sakinleştirmeyi deniyordu. O sevdiğim dudaklarıyla saçlarıma öpücükler konduruyor ve sessizce mırıldanıyordu.

"Özür dilerim güzelim."

Beni ölesiye döven babam yüzünden özür diliyordu.

"Özür dilerim..."

Hayata tutanamayan o küçük kızın anısı için özür diliyordu.

Özür diliyordu.

Bir başkasının hayatı için özür diliyordu. Daha yeni tanıdığı bu kız için çaba gösteriyordu. Kimsede bulamadığım o sıcak hissi göğüs kafesimin içine doğru kendi elleriyle sokuyordu.

En sonunda hayatım için özür dileyen bu adamın varlığını yavaş yavaş sakinleşmemi sağlarken gittikçe ona daha da fazla sığınıyordum. Baba kelimesini hatırlamayan o küçük kız için sığınıyordum ama aynı zamanda kendim için sığınıyordum.

"Şimdi seni temizleyeceğim."

Söylediği sözler ile başımı tamam anlamında salladım ve Çağın'ın yan taraftaki şampuanı almasını izledim. Şampuanı yavaş bir şekilde saçlarıma döküp köpürtmeye başladı. Burnuma dolan yoğun koku direk onun kokusu olurken üzerimde bıraktığı bu yeni iz beni mutlu etmişti.

"Sen gibi..."

Arınmanın verdiği hisle Çağın'ın omzuma küçük bir öpücük bıraktığını hissettim ve onay veren sesini duydum. Küçük mırıltı bundan haz aldığını belli edercesine kulaklarıma ulaşmışken bedenimi daha da ona yasladım. Beni kendine hapsetmesini istedim.

"Artık benim gibi kokuyorsun."

Onun gibi kokmak.

Bu o kadar güzel hissettirmişti ki...

Bedenimdeki tüm günahların onun kokusu ile yavaşça silinmesi o kadar önemliydi ki...

Bu düşünce gözlerimdeki yaşların yoğunluğunu tekrar arttırırken ruhumu da temizlemek istiyordum. Sadece dıştan değil, içten de temizlenmek istiyordum. Bunu nasıl yapabileceğimi düşünürken Çağın'a ulaşmak istedim. Buz mavileri ile bir karara varmak istedim.

En sonunda bedenimi beklemediği şekilde ona çevirdim. Köpüklerin arasında duran çıplaklığım tam anlamıyla ona ulaşmışken artık Çağın'ın kucağında ona dönmüş bir şekilde oturuyordum. Gözlerindeki solgun bakış gitmiş yerine yoğun koyu bakışlar gelmişken köpüklü ellerimi çenesine koydum ve yavaşça gezdirmeye başladım.

"Temizle..."

Tekrar ettiğim kelime artık aynı anlamı içermezken Çağın gözlerini gözlerimden ayırmadı. Ne yapmak istediğime karar verememiş gibi kelimenin anlamına odaklanmamıştı ama ona göstermek istedim. Sudan koyulaşan gri tişörtünün uçlarını tuttum ve kaldırmaya başladım. Kolları haraketim ile bir robot gibi bana uyum sağlamışken dudaklarımda oluşan kırgın gülümseme ile ona bakmaya devam ettim.

"Temizle Çağın..."

Gözlerimi bir an olsun bile ondan ayırmadım ve almak istediğim yanıtı görmek için bekledim. Bir sonsuzluk gibi gelen bu anda Çağın usulca parmaklarını boynuma koydu. En sonunda bir eli yavaşça patlamış dudağım oraya ilerlerken gözlerinden gözlerimi asla ayırmadı ve kucağında tam ait olmak istediğim yere beni yerleştirdi.

"Ölüm...

Bir sessizlik

Ölüm...

Şekilden öteye hiç bir şey

Şekil...

Usta bir heykeltraşın

Hünerli ellerinden çıkmış"

Elleri çenemin üzerinde kendine bir yol ararken dudaklarını dudaklarıma yaklaştırdı. Söylediği her bir kelime içimdeki gerçekleri ortaya çıkardı ve tam o sırada dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu. Bu öpücük öyle naif bir öpücüktü ki, anlamı eyleminden çok daha önemliydi.

"Oysa ölüm...

Ölüm umutların yok oluşu

Ölüm sessizlik

Ölüm ifadesizlik

Yaşarken konuşan, düşünen

Yaşarken yürüyen, koşan

Soran, cevap veren

Bazen üzülen, bazen sevinen

Bazen gülen, bazen ağlayan

Oysa ölüm...

Ölüm cevapsızlık

Ölüm sonsuza dek yok oluş..."

Gözyaşlarım ellerine doğru bulduğu yolda ilerlerken Çağın başını hayır anlamında salladı. Artık ağlamamı istemiyormuş gibi kararlıydı bakışları. Ben ise nefes almayacak kadar ağlamak istiyordum. Göğsümü yırtacak kadar şiddetli çığlıklar atmak istiyordum. Bu hissin acımasız yoğunluğu yaralı parmaklarımı Çağın'ın göğsüne batırdım ve hıçkırıklarımı durduramadan gözlerine odaklandım.

"Temizle beni lütfen..."

Çağın bu çaresiz kelimelere en sonunda kayıtsız kalamazken hızlıca dudaklarını dudaklarımla birleştirdi. Aşina olduğum ve bağımlılık yapan bu hareket ile ağzımı yavaşça açtım ve içeri girmesine izin verdim. Bağlanmaya başladığım bu güzel an ile etli dudakları dudaklarıma baskısı gittikçe arttı ve boğazımdan küçük bir inilti kaçtı.

Elleri çıplak belimden yukarı doğru çıkarken altımda hissettiğim baskı ile Çağın'a daha da yaslandım. Bu yaslanış onun hareketlerinde de izler bırakırken bacaklarımı beline doladım ve ona daha rahat ulaşmaya çalıştım. Çıplak göğüslerim, onun sert göğsü ile bir bütün oluştururken Çağın'ın dudaklarından büyük bir hırıltı koptu.

"Güzelim..."

İşte tek bir kelime tüm yaşadıklarımı unutup o ana tutunmamı sağlamıştı. Ellerim o buğday rengi saçların arasında gezinirken dudaklarımdan aşağılara doğru inan dudakların kutsallığı ile inledim. Belki korkak olmam ve artık durmam gerekiyordu ama bir türlü ondan kopamıyordum. Bana verdiği hislerin hazzı ile sadece bu anda takılı kalmak istiyordum.

"Çağın..."

Dudakları hem bana zarar vermek istemiyor hem de dayanamıyor gibiydi. Çektiği çelişkili acıyı anlamış gibi saçlarına asıldım ve bana zarar vermeyeceğini göstermek için gözlerine baktım. Bu bakışım ile artık tüm iplerin kopmasına neden olurken Çağın'ın sertliğinin üstünde daha da kıvranmaya başladım.

Belimdeki elleri ait olduğu yere yavaşça ilerlerken dudakları göğüslerimin üzerinde doğru gelmişti. Tam o sırada göğüslerimde beklediğim baskı kaburgalarımın üzerine belirdi. Her bir yaranın olduğu yerde Çağın'ın dudakları ortaya çıkarken beni hep içten hem de dıştan temizliyordu. Parmaklarındaki köpükler o güzel kokusunu üstümde bırakırken dudaklarından çıkan o derin öpücükler yaralarımın içini temizliyordu. Tüm iltihaplardan kurtulmamı sağlıyor ve bana en büyük ilaç oluyordu.

"Bu beden bir daha zarar görmeyecek."

Kararmış sesinin yoğunluğu ve dudaklarının hareketleri devam ederken başımı geriye doğru attım ve inlememi engelleyemedim. Dudakları artık beni çıldırtmış bir şekilde harekete geçirirken saçlarına asıldım ve başını göğüs kafesime daha da yakınlaştırdım.

"Bu bedeni hep koruyacağım."

Elleri en sonunda göğüslerimin tam üstünde yerini bulurken yavaşça dudaklarının da gelmesi ile artık hiçbir şeyi düşünemez hale geldim. Çağın Gürsoy tüm bedenimi kukla haline getirmiş ve aklımı başımdan almıştı. Ben ise sadece uyum sağlıyordum.

Dudaklarının arasından çıkan dil darbeleri ile bedenim hiç tatmadığı bir şekilde harekete geçerken Çağın bedenimi hızlı ama can acıtmayacak şekilde uzaklaştırdı. Buz mavileri ilk defa koyuluğu ile beni başka diyarlara taşımışken dudaklarıma uzun bir öpücük bahşetti. En sonunda daha toparlanamadan tekrar bayılacak gibi kendimden geçtim ve ellerimi omuzlarına bastırdım.

Tutanacak dal olarak kullandığım o güçlü omuzlar sayesinde başım artık bulamadığı güç ile Çağın'ın göğsüne yaslandı. Etrafa taşan sular ve ikimizin hızlı ve bir o kadar da derin olan nefesleri dışında banyo sessizliğe gömülürken Çağın'ın kemikli parmakları saçlarımı buldu.

Çağın Gürsoy'un kokusu üstümde ve bedenimde de artık onun izleri varken en sonunda arındığımı hissediyordum. Bedenim ve ruhum günahları için af dilemiş ve Çağın beni temizlemişti. Onun kolları arasındayken o kabusları düşünmüyor, sadece dokunuşlarının güzelliğini keşfediyordum.

Hayatımda ilk defa rahatlama hissi ile gözleriminden farklı bir damla yaş aktı. Bu yaş, yaşayabileceğim yeni hayatın mutluluğunu bana gösterirken Çağın'ın parmakları başımı okşamayı kesti ve gözlerini gözlerime sabitlemek için beni kaldırdı.

Yanağıma doğru akan bir damla yaş, Çağın'ın silmesi ile ortadan yok olurken dudaklarımda hayali bir gülümseme oluştu. Bu gülümseyiş birçok hissi barındırıyordu ve Çağın da bunu fark etmiş gibiydi. Benimkine benzeyen ama çok daha güzel olan dolgun dudaklarını alnıma hafifçe değdirdi ve kokumu içine çekermiş gibi bir nefes aldı.

"Ölümden korkmayacak kadar cesur ama hayatı yaşamayacak kadar korkaktın güzelim."

Dudaklarından çıkan kelimeler bu gecenin son cümlesi olurken yakaladığım anın derinliği ile bedenim ona yaslı bir şekilde uykuya dalmaya başladım. Bu adam bedenim ve ruhumun arınmamısını sağlamıştı ve rahatlayan benliğimin aklında tek bir düşünce ile yavaşça kararmaya başladı.

Çağın Gürsoy'u istiyordum ve artık istediklerimi yaşayacaktım.


1)Bölümü nasıl buldunuz?

2)Çağın ve Ada hoşunuza gitti mi?

3)Sizce Ada babasına bir şey yaptı mı yoksa kendi ruhunu mu öldürdü?

4)Bundan sonra neler olacak? Tahminleriniz ne?

5)Günün seçimine gelelim. Ada Solmaz'ın ölümden korkmayan ruhu mu yoksa Çağın Gürsoy'un hayata karşı sergilediği cesaret mi?

Not: Yeni bölüm 550 oy aldığında gelecektir. Ben sözümü tuttum, sıra sizde güzellerim :)

Daha fazla gelecek bölümler hakkında bilgiler için;

Snapchat/Instagram : yagmuryilmazlar

Instagram :

http://instagram.com/yagmuryilmazlarhikayeleri

Facebook:

https://www.facebook.com/Yağmur-Yılmazlar-Hikayeleri-1692922360968067/

Wattpad:

https://www.wattpad.com/user/YamurYlmzlrHkayeleri

AskFm: yagmuryilmazlar

İyi akşamlar güzellerim...

Y.Y

Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 84.9K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
25.5M 907K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
1.8M 67.1K 58
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
2.3M 144K 61
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...