Benim Uğruma

By esslala

149K 8.4K 923

Bu programda "Benim Uğruma" adıyla yayımlanan ilk hikayedir. Kimler aklını yitirecek kadar sınanmadı ki? "Y... More

1) TATLI TELAŞ
2) BEKLENEN GÜN
3) GERÇEK GİBİYDİ
4) BU NEYDİ ŞİMDİ
5) FARKLI BAKIŞLAR
6) ŞAŞKINLIK
7) BEKLEMİYORDU TABİ
8) ONLAR BENİM AİLEM
9) KOKUSUNDA HUZUR BULDUM
10) KENDİMİ BİLİYORUM
11) ÖFKE
12) NE YAPIYORUM ?
13) SPAYDİ
bilginize
14) ULTRA İĞRENÇ
15) YERİN DİBİ
16) YARDIM ET
17) İTİRAF
18) YAPAMAM
19) İHTİYACIM VAR
20) BİR NEDENİ OLMALI
21) HADİ ONU SAVUN BANA
22) UZUN SÜRE SONRA
24) CİDDİ DEĞİL
25) CİDDİ Mİ DEĞİL Mİ ?
Tanıtım...
26) GERİ DÖNDÜM
27) BİZİ BIRAKMAYACAK
28) YETERLİ BİR SEBEP
29) ZARF
30) SÜPRİZE HAZIR OL
31) ARTIK EMİNİM
32) NE OLUYOR?
33) İÇİMDEKİ CANAVAR
34) BEKLEYİŞ
35) SIR PERDESİ
36) SIR PERDESİ (2)
37) KENDİNİ YIPRATIYORSUN
38) KABUS MU?
39) ÇARESİZLİK
40)BURAM BURAM HUZUR
41) DUYGULARIN DANSI
42) SAHİ?
43) HAYRETLER İÇİNDE
44) KARMAKARIŞIK
45) OYUN?
46) ZORLUK
47) ZORLUK 2
48) YOL GÖSTER
49) SENİN İÇİN
50) SENİN UĞRUNA
51)BENİM UĞRUMA (FİNAL)
YAKINDA!!

23) İLK YARDIM

2K 115 12
By esslala

Geldiim geldimm hoşgeldimm. 😍 Bölümle geldimm..😁
Biraz üçlü takılalım dedimm🙃

Hadi okumaya 🐾

Sessizlik tüm odaya hüküm sürmeye devam ediyordu. Hiç birimizin konuşup bu anı bozmak gibi bir niyeti yoktu ancak bozulmalı ve sorun en kısa zamanda çözülmeliydi. Benim üzerimde hala iki çift göz varken benim gözlerim de karşımdaki iki adam arasında gidip geliyordu. Rotası aynıydı değiştirmek imkansızdı.

Bu iki adama karşı nasıl bir yaklaşımda bulunmam gerektiğini kestiremiyordum. Durumları çokta vahim değildi sadece birbirlerini dinlemeleri gerekiyordu. Mete izin vermiyordu ki Yiğit konuşsun. Bir şekilde yola gelmeleri gerekiyordu ve birbirlerini düzgün bir şekilde dinlemeleri gerekliydi. Her işe burnumu sokmak istemiyordum ancak bu ikisi böyle devam ederse pekte yol kat edemeyeceklerdi. Sert bir yaklaşımda bulunsam olmazdı. Sakin yaklaşmayı denesem bu durum karşısında o da pek uygun değildi. Bir şekilde bir şeyler söylemeliydim zaten bana bakan gözler bunun habercisiydi. Sakinliğimi koruyarak konuşacaktım ancak biraz da çemkirecektim. Sadece bu şekilde kendimi ifade edebilirim. Bu durum hakkında düşüncelerimi böyle yansıtmayı deneyecektim.

Bakışlar üzerimde dolandığı sürece benden bir şeyler söylememi bekliyorlardı. Ne vardı sanki ilk onlar konuşsa. Her neyse beklediklerini yapacaktım elbette. İlk olarak sakin bir şekilde konuşmaya başlamam gerekiyordu.

"Büyülü bir anı bozmuşum gibi bana bakmayın sakinliğimi koruyorsam bilin ki bu benim meselem olmadığı için." Buraya kadar gayet sakin bir şekilde konuştum. Şimdi çemkirecektim hemen ardından tekrar sakin konuşacaktım. Bunu yapmak benim için kolay ancak karşımdaki iki adamın kafası oldukça karışacak ve şaşıracaklardı. Yüzlerinin aldığı şekle şu anda gülemeyecek ancak sonra gülecektim.

"Ancak!" İşte bu. Beklemedikleri bir tepki birbirlerine bakmalarını sağlamıştı az kalsın bu ifadelerine kahkaha atacaktım. Ve devam ettim tabi ki daha sakin bir şekilde. Amaçta buydu zaten bir öyle bir böyle olmak.

"Çocuk değilsiniz siz. Her problemi çözebilecek yaştasınız." Şu ifadelere gülmemek elde değildi. Konuşurken ses tonum sakin olsa da farklı olarak kızdığımı belirten bir tını da ön plana çıkıyordu. Bir şeyler daha söylemeliydim. Bu defa durumun ciddiyetini kavradım ve kaşlarımı çattım. Fazla uzatmaya gerek yoktu. Ben giriş yapacaktım onlarsa kendilerini geliştirip sonuç alacaklardı. Girişi ne kadar güzel yaparsam sonuçta o kadar güzel olabilirdi.

"Bana bakın! Siz çocuk musunuz! Ne yapıyorsunuz? Kendinize gelin artık. Sen Mete iki dakika dur da neler olduğunu sana anlatabilsin bu adam. Emin ol geçerli sebepleri var. Öfkene yenilme kalbinin sesini dinle. Ne olursa olsun. O senin amuda kalktığın halden hale girerek poz verdiğin kişi. Siz bir kareyi süsleyen kardeşlersiniz bunun farkına var lütfen. Örmeye çalıştığın ancak her defasında yıkılmaya yüz tutan duvarına da bir tekme sen at Mete! O zaman her şey daha güzel olabilir."

Tek nefeste konuşmuş olmam oldukça yormuştu beni. Derin nefesler alıp veriyordum. Sert bir nefes daha aldım bu iki adamı kendi başına bırakmam gerektiği için konuşmalıydım.

"Şimdi ben tekrardan odaya çekiliyorum. Sizde daha sessiz bir şekilde yumruksuz halledin bu işi. Yumruk attığını da fark etmedim sanma Mete! Geldiğimde sizi bu şekilde görmek istemiyorum." İkisine de söz hakkı tanımadan arkamı döndüm ve bir adım atıp hızlı bir şekilde tekrardan yönümü iki adama çevirdim ve "Sessiz olmanızı istiyorum." Dedikten sonra bir iki adım daha atmıştım ki tekrar yönümü çevirdim. "Ve Yiğit sen de aklını başına al. Anlatman gerekiyor. O seni susturuyorsa sende onu sustur. Şimdi gerçekten gidiyorum." Arkamda iki şaşkın surat bırakmıştım.

Hiç vakit kaybetmeden de tekrardan Yiğit'in odasındaydım. Adımlarımı yavaş yavaş boydan cam olan ve sitenin herhangi güzel ve sessiz bir tarafına bakan kısmına doğru yönlendirdim. Gecenin eşsiz bu vaktinde bu manzara ile karşı karşıya olmak güzel hissettiriyordu.

Eski evimde de geceleri karanlığı izleyebileceğim bir çok oda vardı. Ben sessiz geceyi sessiz bir şekilde seyrederken her defasında annem beni bulur ve "Güzel kızım sen bu kadar parlarken neden sürekli karanlığa hapsediyorsun kendini. Oysa ışığı yakarak baktığın yerde görmediklerini göreceksin." Der dururdu. Benimle beraber dipsiz karanlığı izler sonra odama kadar bana eşlik ederdi. Annem benim. Efsun Hanım kim bilir şu anda neler yapıyor kafasını hangi dosyalara gömüyordur. Çok özlemiştim ona sarılarak uyumayı. En son ne zaman beraber uyuduk kim bilir. Titreyen telefonumu fark ettiğim anda kimin aradığını görmek adına ekrana baktım ve bir anda içim huzurla doldu. Annem arıyordu.

"Annem benim sen beni arar mıydın!" Fazlasıyla cıvıl cıvıl yalancı kızgınlık barındıran sesimle cevapladım telefonu. Biliyordu gerçekten kızmadığımı geniş bir kahkahayla karşılık verdi. "Canım benim biliyorsun baban fazla dosyalarla genellikle benim ilgilenmemi istiyor. Bir başkasına güvenmiyor. Bir umut kızımıza devrederiz her şeyi diye düşünüyor." Hiç vazgeçmek gibi bir niyetleri yoktu belli ki ancak ben istemiyordum. Hafif sitemkar sesimle konuştu. "Yapma anne. Biliyorsun ben halimden memnunum mütevazi bir şekilde yaşamaktan fazlasıyla mutluyum." Evet mutluydum.

Her zaman gösterişten uzak olmayı mütevazı sakin bir hayatı istemiştim. Neyseki babam yoluma taş koymamış ve beni her daim desteklemişti. Annem kendinden emin bir şekilde "Ben senden elimi çektim kızım. Seninle baban uğraşıyor ve biliyor musun holdingte senin adına oda bile hazırlattı. Çalışanlar seni çok merak ediyor ve geleceğin günü bekliyorlar." Geniş bir kahkaha attım.

Canım babam herkese geleceğimi söyleyerek kendini avutuyormuş demekki. "Ya anne babamı aydınlatman gerekiyor biliyorsun. Ben oraya gelip kimseye fizik anlatamam. Ben öğretmenim. Unutmayın bunu lütfen." Annem derin bir iç çekmişti. Yanımda olsaydı da sarılsaydım ona. "Kızım benimle katıldığın toplantıları ve düzenlediğin dosyaları unuttun sanırım.
Benim kadar çok şey biliyorsun bu konuda."

Annemin kendinden emin konuşmasına bayılıyordum. Evet haklıydı biliyordum o işleri. Sayısız toplantılara ve iş yemeklerinde yerimi almıştım ancak ben oraya ait olduğumu hissetmiyordum. Ben istediğim yerde kendi kararımla mutluydum. "Ah haklısın anne ama bu pek bir şey değiştirmiyor." Her aradığında bu konu gündeme geliyordu ancak pekte sert geçmiyordu sakin konuşuyor, gülüyor ve çabucak hallediyorduk. "Biliyorum kızım. Tatlım, kapatmam gerekiyor seni tekrardan ararım kendine iyi bak." Yine kısa bir konuşma olmuştu. "Peki annem sende öyle." Dedikten sonra telefonu kulağımdan uzaklaştırmıştım.

Hayatımda pek baskı altında kaldığım söylenemezdi. Annem bana sürekli vakit ayırır yemeğe ve alışverişe genellikle benimle çıkardı. Son zamanlarda bu durumoldukca azaldı ve gitmelerinden bir yıl önce de tamamen yok olmuştu. Babam ise aslında üstümde baskı kurmayı istemişti ancak bir yandan da beni bunaltmak istediği en son şeydi. O yüzden hayatım ile ilgili aldığım kararlarımı istememiş olsalar da karşı da çıkmamışlardı.

Babam 'Sana karışmam ancak bir şartla. Annenle beraber toplantılara katılıp bu işlerin nasıl olduğunu ne yaptığımızı bilmeni öğrenmeni istiyorum.' demişti. Mütevazi bir hayat için kabul etmiştim elbette. Ön olarak bilmem gerekenleri bizzat kendisi bana öğretmiş ve sonrasında annemin ustalıkla yürüttüğü iş hayatına beni dahil etmişti. Pek zorlanmış sayılmazdım ancak yorulmuştum. Okulum ve holding işlerini eş zamanlı yürütmek beni oldukça yormuştu. Bunu pek belli etmedim babama bu işten vazgeçer de yoluma taş koyar diye ses çıkarmadım.

İyi ki de sessiz kalmışım. Şu anda hayatımda fazlaca gösteriş meraklısı insandan çok daha mütevazi hayat süren insanlarla dolu ve bu beni oldukça mutlu ediyor. Zengin olduğum için kimselerden statü farkı olmasını istemiyorum. Alt tabaka olarak bir terim hayatımda hiç yer almadı benim için herkes eşitti. Fakir olanlar ile dalga geçmektense her zaman yanlarında olmayı tercih etmiştim. Neden böyleyim bilmiyorum ancak şikayetçi asla değilim.

Annem ve babam her istediğimi alarak beni şımartmışlardı bu durumda zengin olduğumuzun farkındaydım. Paramla istediğimi yapabilirdim. Kendime villa araba birçok mal mülk alabilirdim. Ben almasam dahi babam bunları kendisine alıyordu zaten bense daha farklı şeylerde kullanıyordum. Vakıflar, dernekler, yurtlar benim sürekli ziyaret ettiğim yerlerdi oraya yardım ederek kendimi ve birçok kişiyi mutlu ediyordum.

Hayatım ile ilgili aldığım kararlardan memnundum. Annemin arkadaşları ve onların çocukları ile tanıştıkça kesinlikle aldığım kararla ne kadar doğru yaptığımı anlıyordum. Para, bir insanı yüceltmemeliydi. Fazla paran olabilirdi ancak bu sana parası az olana karşı olan davranışlarında her istediğini yapma hakkı vermiyordu. Paradan önce ahlaklı olmalıydı bir insan. Bu niteliğe sahip insan sayısı da sınırlıydı.

Yorgunluğumu henüz tam üzerimden atmış değildim. Yiğit'in yatağına sırtımı vermiş gözlerimi tavana sabitlemiş düşünüyordum. Düşüncemi bölen hiçbir şey olmamıştı. İçeriden sesler de gelmiyordu. Ne konuşuyorlardı az çok tahmin ediyorum ancak sorunlarını çözdüler mi merak ediyorum. Yanlarına gidip merakımı dindirmek istiyordum lakin gözlerim kapanmak üzereydi. Ne zaman uzun uzadıya düşünsem uykum gelirdi. Gerçi uykum uyumuş olmama rağmen hala vardı ama çoğunlukla böyle olurdu.

Odanın ışıkları açık değildi ve bu da gözlerimi açmam için kolaylık sağlamıştı. Ne kadar uyudum bilmiyorum ancak hafif sersemlik vardı. Birazdan geçeceğine emindim. Aklım iki devdeydi. Ne yaptıkları hakkında bir fikrim yoktu sesleri de gelmiyordu. Birbirini öldürmüş olamazlardı değil mi? Artık yanlarına gitmem de bir sakınca yoktu saatlerce tek kalmışlardı korktuğum da buydu iki devin tek kalması. Yataktan doğruldum ve odadaki aynanın önüne geçtim. Gözlerim hafiften şişmiş ve saçlarım çok olmasa da kabarmıştı. Ellerim yardımıyla çeki düzen verdim ve odadan çıkmak için hareketlendim. İki devin bulunduğu odaya yaklaştıkça bağırış sesleri geliyordu. İnanmıyorum! Adımlarımı hızlandırdım ve koşar adım odaya girdim. Duyduğum en son şey

"Bana niye söylemedin lan!" Diyen Mete'nin sesi. Gördüğüm ise Yiğit'in yana savrulan yüzü.

Şaşkınlık içinde kapıda olduğum yerde dururken onlar beni fark etmemişti. Benim fark ettiğim ise Yiğit bir şeyleri daha önceden söylemediğinden açıklama yapma çabasındaydı. Mete ise öfkeli olduğundan derin nefesler alıp veriyordu.

"Mete asıl ilgisinin bende olduğunu öğrendiğimde sana söylemeye çalıştım ama gözün o kadar kör olmuştu ki görmedin gerçekleri."

"Anlatmak yerine bu yolu mu seçtin?"

"Eğer anlatırsam her sinir anında gidip onu öptüğümü sana söyleyerek seni kandıracağını söylemişti. Mete avucumun içinde dedi bu durumda bana değil ona inanacağından sustum bir süre."

"Ama artık gerçekleri bir şekilde gör diye yaptım. Benim ona karşı hiç ilgim olmadı." Devam etti. "Dönüp bakıyorum şimdi olsa ne bunu yapar ne göz yumardım. Kandırılmanı istemedim ve kendimce bu yolu seçtim. O yaşta bana doğru geleni yaptım."

"Anneni niye anlatmadın gerizekalı mısın sen?"

"Anlatmak istedim. Sen hatırlamazsın ama ben söyleyeyim. Bir gün kavga etmiştin ve annen okula gelmişti. Sana dediği şey yüzünden anlatmadım. 'Anne terbiyesi almayan çocuktan ne beklenirdi ki zaten!' işte bu bana hep engel oldu." Bunları ben de şimdi öğrenmiştim. Dikkatle iki adamı süzdüm.

Yiğit'in kaşı patlamıştı son fark ettiğim görüntüyle kendime geldim ve peşi sıra gürlemiştim. Çünkü Mete'nin dikişleri kanıyordu. Tişörtünde gördüğüm kan lekesi gürlememi destekler nitelikteydi. Lanet olsun attığı ikinci yumruktu. Beni hala fark etmeyen ikili az sonra fark etmeleri kaçınmaz olacaktı.

"Lanet olsun!" Diyerek bağırdım ve yanlarına doğru ilerledim ikisi de beni izlemeye başlamıştı. Bu sıralar ne çok sinirlendim anlamıyorum. Dikkat etmem gerekiyor ancak olmuyordu. Kendimi kontrol edemiyordum ve sessiz ortamı bozan yine ben oldum. "Ne yapıyorsunuz siz! Ben size ne diyorum siz ne yapıyorsunuz?" Gerçekten sinir bozucu bir durumdu bu. Bu iki adamın böyle davranması beni gerdikçe geriyordu. Bu sert tepkim elbette ki aralarını düzeltip düzeltmedikleri ile ilgiliydi ancak gördüklerim de beni oldukça sinirlendirmişti.

Bir devin kaşı kanamaya devam ederken diğer devin yarası kim bilir ne haldeydi. Tam anlamıyla çocuk gibi davranıyorlardı. "Lanet olsun Mete! Dikişlerin kanıyor." Dediğimde kendinden haberi olmayan Mete gözlerini şaşkınlıkla açarken "Sahiden mi? Farkında değilim." Eminim farkında değildi kesinlikle fazlasıyla ağrısı vardı ancak umursamıyordu. Çünkü o da sinirlenmişti. Öfkesi geçince acısını fark etmesi uzun sürmezdi elbette. Gözlerimi Mete'den ayırmadan konuştum. "Yiğit ilk yardım çantan her ne varsa getir!" Rica etmek bir yana emir vermiştim adeta.

Yiğit odadan çıkınca da sert bakışlarım eşliğinde Mete'ye "Sende otur Mete! Neden böyle davranıyorsun anlamıyorum. Bir tane attın tamam ikinciyi neden atıyorsun. Şu haline bakar mısın?" Pek umursamıyordu ancak kendini savunmaya pek hazırdı. "Hak etti Elif. Ona hala yumruk atmak istiyorum ve ayrıca ben iyiyim." Demiş ve omuz silkmişti. Ardından yarasından dolayı yüzünü buruşturmuştu. İyiydi tabi. Bu adama sürekli şantaj yapıyordum ama kar etmiyordu. Ancak ben yapmaktan vazgeçmeyecektim. Ayrıca o kadar açıklamaya rağmen bu kadar sinirli olması da gözümden kaçmamıştı.

"Bak Mete daha ilk günün ve sen ilk günden ne yapıyorsun. Doktorun ne söylediklerini sana tekrar tekrar hiç bıkmadan söylerim. Dahası sen böyle yapmaya devam edersen tam anlamıyla iyi olana kadar hastanede kalmanı sağlarım Aytül teyzem sana çok iyi bakar ve biliyor musun bunu gerçekten yaparım. Karar senin." Sesimdeki ciddiyeti anlamış olmalı ki derin bir nefes aldı ve "Tamam Elif sakin ol bir daha olmayacak." İnanmayan ses tonuyla "Göreceğiz artık."

Odaya elinde küçük bir kutuyla gelen Yiğit'e bakmıştım. Öfkeli olduğum için nasibini o da alıyordu. Ona da Mete'ye baktığım gibi baktım ve Mete'nin karşısındaki koltuğu göstererek "Sende şuraya otur Yiğit!" Bu iki adam yaşları gereği her sorunu halletmesi gerekiyordu. Ancak o kadar saat yalnız kalmalarına rağmen bulundukları yolda bir adım ileri gittiklerini dahi düşünmüyordum. Nasıl geride kalmayı başarabiliyorlardı anlamıyorum. Mete'ye döndüm ve sert bir ses tonu ile "Çıkar tişörtünü!" El mahkum dediklerimi yapıyordu. Yapmak zorundaydı elbette.

Mete'nin yarasıyla kısa süre bakıştıktan sonra ilk yardımı ben yapacak olsamda elbette yarın ilk iş hastaneye gitmek olacak diye düşünmeden edemedim. "Lanet olsun Mete yarana bir bak! Ne hale gelmiş." Sesim sitem ediyor olsa da gördüklerim beni üzmeye yetmişti. Dikişlerinde fazla olmasa da fark edilecek derecede açılmalar vardı. Adama kalsa hala yumruk atmak istediğini söylüyordu. Fazla şiddetli olmasa da gülmeye başlamıştı.

"Ne yazık ki arkamı göremiyorum kardeşim." Alaylı çıkan ve bu durumda ciddi olmayışı kaşlarımı çatmama neden olurken sadece derin nefes aldım ve elime aldığım pamuğu kontrollü bir şekilde yarasına bastırdım. Eş zamanlı olarakta ondan gelen acı dolu inleme sesi kulaklarımı doldururken sert bir şekilde "Konuşma sen!" Kanlı pamuğu değiştirmiş ve tentürdiyot döktüğüm pamuğu alarak yarası üzerine hafif ve dikkatli bir şekilde gezdirdim. Bu sefer yarası yandığından olsa gerek vücudu kasılmıştı. Neyse ki seri bir şekilde yarasının üzerini kapattım ve işimin bittiğini anlayan Mete oturduğu yerden öne kaydı ve yüzünü bana döndü ben kirli pamukları bir yere toplarken bana teşekkür etmeyi ihmal etmemişti. Sadece gülümsemiştim. Bana olan bakışlarına daha fazla öfkeyle karşılık veremeyecektim. İşini biliyor ve bakışlarını iyi kullanıyordu. Ne yaparsa yapsın bu adamı çok seviyordum.

Kanlı tişörtünü tekrardan üzerine geçireceği sırada onu hızlı bir şekilde durdurmuştum. Tekrardan onu giyinmesi doğru değildi. Yiğit'e bakışlarımı çevirdim ve daha ben söylemeden "Ben hemen getiririm bir dakika bekleyin." Odadan hızla çıkmıştı. Kulaklarıma gelen homurtuyla Mete'ye döndüm. "Altı üstü bir tişört giyineceksin Mete bu kadar büyütme lütfen." Sesimdeki aşırı dozda olan ricamı anlamış ve başıyla onayladıktan sonra beklemeye başlamıştı. İnadı elbette bir gün yıkılacaktı ancak hemen olmasını bekliyor olmam yanlıştı. Mete idi bu benim kadar inatçıydı.

Mete Yiğit'in getirdiği tişörtü almış ve bende ona üzerine geçirmesi için yardım ettikten sonra ayaklanmış ve elime aldığım kutuyla Yiğit'e doğru ilerlemeye koyuldum. Sıra ondaydı. İkinci deve de ilk yardım gerekiyordu. Malum iki defa aynı yere darbe aldığından olsa gerek kaşından akan kan boynunu izlemişti. Hala kurumuş sayılmazdı. Mikrop kapmaması için hemen işe koyulsam iyi olacaktı. "Sıra sende." Dedikten sonra yanına oturmuştum. Sesini çıkarmamış uslu bir çocuk edasıyla sadece başını aşağı yukarı hareket ettirmişti.

Yönünü bana doğru çeviren Yiğit'e bir müddet baktım. Nasıl bir rastlantıydı böyle. Mete ile olanlardan sonra bir de benimle olan olayları vardı bu adamın oysa gözleri bana bu şekilde derinden bakarken ben onun hakkında kötü düşünemiyordum. Belki de düşünmek istemiyordum. Bakışmamız hala devam ederken hızlı bir şekilde bakışlarımı önümdeki kutuya sabitledim. Kutuyla bir müddet oyalandıktan sonra başımı kaldırdım ve Yiğit'e baktım. Adamın boyu oturuyor olmamıza rağmen benden bir hayli uzundu. Fazlaca yakın olmamıza rağmen biraz daha ona yaklaşmam gerekiyordu aksi takdirde yarasına uzanmam zor olacaktı. Daha rahat olmak adına kutuyu elime aldım ve bir bacağımı katlayıp üzerine otururken eş zamanlı olarak da Yiğit'e doğru yaklaştım.

Diz kapaklarımız birbirine temas etmişti ancak yapabileceğim bir şey yoktu. Pamuğu elime aldım ve canını acıtmamayı dileyerek yarasındaki kanı ilk önce dikkatli bir şekilde temizlemeye başladım. Bu esnada ona doğru eğildiğimden olsa gerek burnuma kokusu hücum ediyor ve sanırsam nöronlarım halay çekiyorlardı. Bir adam bu kadar rahatlatıcı ve erkeksi kokabilir miydi? Dibine kadar girdiğim bu adam kokuyordu işte.

Kendime geldim ve kanı temizlemeye devam ettim. Kaşındaki işlem bitince yüzünü ve ardından boynunu da temizlemiştim. Benim odaklandığım yerler her defasında değişirken onun tek odak noktası yüzüm olmuştu. Gözünü dahi kırpmadan bakıyordu. Kısa süre içinde kulaklarımı fısıltısı doldurdu. "Hak ettim." Kaşlarımı çatmış ve Mete'ye yapmış olduğum gibi yarasına bastırmıştım. Acı dolu bir inleme sesi gelmemişti ancak yüzünü ekşitmişti. "Bunu da hak ettin." Gülümsedi. "Evet bunu da hak ettim." Bu adam iflah olmazdı.

Kısa sürede iki deve de ilk yardımlarını yapmıştım ve ellerimi yıkamak için lavabonun yolunu tuttum. Bu iki adamı tek bırakmak istemiyordum artık. Çünkü bırakınca neler olduğunu çok iyi bir şekilde görmüştüm. Kısa sürede ellerimi yıkamış ve aynadaki yansımama tekrardan bakmıştım şişen gözlerim inmişlerdi. Yansımama sebepsizce gülümsedim ve odaya ilerledim. Bu defa çıt çıkmıyordu. Buna sevinmiştim. Odaya geçtim ve tekli koltuklardan birine kendimi attım.

Oda sessizdi ve hepinizin aklından bir şeyler geçiyordu. Yaşananlara tezat olarak şu anda benim aklımdan geçen tek şey bizim neden bu evde olduğumuzdu. Yani benim eve geçseydik eğer bu olanlar hiç yaşanmamış olabilirdi. Yayıldığım yerden doğruldum ve öne eğilip ellerimi birbirine kenetledikten sonra ikiliye baktım. "Sahi biz neden buradayız yani benim evde değiliz?" Mete'ye gözlerimi diktim. Mete geniş bir kahkaha attı ve bana döndü. "Hah bunu sormak yeni mi aklına geldi Elif?" Ne var yani bende akıl mı bıraktı bu devler?

"Dalga geçme de söyle işte." Sitem dolu sesimle beraber Mete'ye bakmaya devam etmiştim. "Hastaneden dönerken uyuya kaldın. Seni ben taşıyamayacağıma göre Yiğit taşıdı. Kim bilir ne kadar ağırsın. Biz erkeklere siz kadınları taşımak zorunda mıyız?" Düştün ya diline konuşsun konuşsun sende dinle Elif.

Kaşlarımı çattım ve "Hemen lafı çarpıtma Mete! Uyandırsaydınız o zaman." Yiğit ise konuşmaya dahil olmuştu. "Denedik ama olmadı." Ben şaşırırken Mete ise sinsice sırıtarak bana bakıyordu ve ardından konuştu. "Uykucu işte ne olacak." Bu adam beni delirtmekten zevk alıyordu.

"Dalga geçme Mete! Neden benim eve geçmediniz o zaman?" Merakla sormuştum. "Onu da sana sormalı küçük hanım anahtarlarını bulamadık." Nasıl? Aldım ve kapıyı kilitledim nasıl olur da almam. "Aldım aslında ve hatta kapıyı kilitledim. Nasıl bulamazsınız?" Evet, kesinlikle almıştım diye düşünürken Yiğit "Hastanede düşürmüş olmalısın. Bugünlük burada kalın yarın apartman görevlilerinden biri halleder." Herhalde kaybetmiş olmalıyım diye düşündüm. Kalma fikrini ise kabul etmekten başka çare yoktu. Yarın da hafta sonu olduğu için hiç sorun yoktu.

Titreyen telefonumu hissettiğim anda yerimden kıpırdandım ve telefonumu cebimden çıkarıp kimin aradığına baktım. Kaşlarımı da çatmıştım. Numara vardı ancak isim yoktu. Bu saatte kim neden arar? Durumu fark eden Mete "Bir sorun mu var?" Dediğinde ona cevap vermeden belki önemli bir durum vardır diye telefonu açmıştım. Kulağıma götürdüğüm telefondan bir türlü ses gelmiyordu. "Alo... Kimsiniz... Alo" denelerime rağmen bir cevap gelmemiş dahası yüzüme kapatılmıştı. Bu şekilde olduğu için her defasında gerilsem de sakinliğimi koruyordum. Renk vermemek adına "Yanlış numara olmalı. Sorun yok." Konuyu kapatmıştım.

Hiçbir zaman yanlış numaraları ve gizli numaraları sevmeyecektim. Bana her zaman olanları ve korku dolu yıllarımı aklıma getiriyor. Beni korkutmaktan başka bir işe yaramıyordu. Neyse ki renk vermemiş ve günü rahat bir şekilde bitirmek adına sadece sessiz kalmıştım.

Oy ve yorum unutmayalım 🙄

Continue Reading

You'll Also Like

1M 35.6K 57
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
YUVA By _twclr

Teen Fiction

826K 40.2K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
266K 15.8K 31
Jimin okula yeni nakil yaptıran bir öğrenci, Jungkook ise okulun popüler öğrencilerinden, ve bu iki genç birbirlerini görür görmez aşık olur. 🌸 Seme...
TAKINTI By 🌙

Teen Fiction

1.9M 33.4K 36
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...