Benim Uğruma

By esslala

149K 8.4K 923

Bu programda "Benim Uğruma" adıyla yayımlanan ilk hikayedir. Kimler aklını yitirecek kadar sınanmadı ki? "Y... More

1) TATLI TELAŞ
2) BEKLENEN GÜN
3) GERÇEK GİBİYDİ
4) BU NEYDİ ŞİMDİ
5) FARKLI BAKIŞLAR
6) ŞAŞKINLIK
7) BEKLEMİYORDU TABİ
8) ONLAR BENİM AİLEM
9) KOKUSUNDA HUZUR BULDUM
10) KENDİMİ BİLİYORUM
11) ÖFKE
12) NE YAPIYORUM ?
13) SPAYDİ
bilginize
14) ULTRA İĞRENÇ
15) YERİN DİBİ
16) YARDIM ET
17) İTİRAF
18) YAPAMAM
19) İHTİYACIM VAR
20) BİR NEDENİ OLMALI
22) UZUN SÜRE SONRA
23) İLK YARDIM
24) CİDDİ DEĞİL
25) CİDDİ Mİ DEĞİL Mİ ?
Tanıtım...
26) GERİ DÖNDÜM
27) BİZİ BIRAKMAYACAK
28) YETERLİ BİR SEBEP
29) ZARF
30) SÜPRİZE HAZIR OL
31) ARTIK EMİNİM
32) NE OLUYOR?
33) İÇİMDEKİ CANAVAR
34) BEKLEYİŞ
35) SIR PERDESİ
36) SIR PERDESİ (2)
37) KENDİNİ YIPRATIYORSUN
38) KABUS MU?
39) ÇARESİZLİK
40)BURAM BURAM HUZUR
41) DUYGULARIN DANSI
42) SAHİ?
43) HAYRETLER İÇİNDE
44) KARMAKARIŞIK
45) OYUN?
46) ZORLUK
47) ZORLUK 2
48) YOL GÖSTER
49) SENİN İÇİN
50) SENİN UĞRUNA
51)BENİM UĞRUMA (FİNAL)
YAKINDA!!

21) HADİ ONU SAVUN BANA

2.3K 131 24
By esslala

Bölüm boyu Mete'nin anlatımı olacaktır. İyi okumalar :)

METE YILMAZ'dan

Ölüm, o kadar ani gelişen bir olay ki ölecek olan her kimse bunun farkında bile olmuyor. Geriye dönüp bakacak kadar fırsat kalmıyor elinizde. Çoğu insandan duyarsınız ya hani 'Tüm yaşadıklarım film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden' derler. Yok şerit falan. Zamanınız bile olmuyor. Öleceğinizi düşündüğünüz anda aklıma koskoca bir senaryo kadar olmasa da eski günlerim yer edindi. Evet, senaryoya fırsat yok dedim fakat Serkan ve Murat başımda beni kendime getirmeye çaba gösterseler bile ben onları değil başka sesleri duyuyordum. Unutmak istediğiniz bir olayı unutmak hiç kolay değildir. Okuduğum bir yazıda en ummadık zamanda unutmak istedikleriniz zihninizde dahi canlanır. Nedeni ya çok unutmak istiyorsunuzdur ya da sizin için bir dönüm noktasıdır. Oysa ben unutmak istiyordum. Olanları. Yaşadıklarımı.

"Bundan sonra kardeşiz"

"Tamam kardeşiz"

Sonrası ise sıkıca olan sarıldığımız o an gerisi yoktu. İlerisi de yoktu.

Korkmaya başlıyorum. Ölmekten mi korkuyorum yoksa? Evet, ölmekten korkuyorum. Oysa ölmeyi ne çok istemiştim yıllar önce. Kardeşimi kaybedince bende kaybolmak istemiştim. Halbuki şimdi ne ölmek ne de kaybolmak istiyorum. Benim ailem var hem de kaybettiğim kardeşimin ardından kazandığım iki kardeş Elif ve Cansu var. Ölüp gitmekten  korkmuyorum ben sadece  ailemi bensiz bırakmak istemiyorum. Tek korkum buydu işte.

Annemin ve babamın tek evladı. Cansu'nun hiç olmayan yıllar sonraki ailesi. Elif'in ise anne ve babasının yanı sıra abisi olmuştum ben. Hep böyleydim. Korumacı davranırdım ve şuana kadar birçok kişinin de abisiydim. Fazlasıyla büyük bir ailem vardı benim. O yüzden ölmek istemiyordum.

Ambulans ve polis araçlarının karanlık ve kasvetli olan gecede gözlerime hücum etmesiyle daha fazla direnemedim. Dakikalarca vücudumdan akan sıcak sıvı beni daha da direnemez bir hale getirmişti. Kulağımı dolduran uğultular ise daha da çekiyordu beni karanlığa. Direnmedim ve bıraktım kendimi.

Müthiş bir yorgunluk ve bununla bütünleşen müthiş bir ağrıyla gözlerimi aralamaya çalıştım. Kulaklarımı dolduran ritmik sesler ve burnuma gelen koku sayesinde ise hastanede olduğumu anladım. Başımda ise adımı tekrarlayan birinin olması daha da çekilmez kılıyordu yaşadıklarımı. 

"Geçmiş olsun Mete Bey. Elif Hanım dışarıda çağırmamı ister misiniz?"

Sadece kafamı olumlu yönde hareket ettirebildim. Konuşabilecek gücü kendimde bulamıyordum. Boğazımı yakan kuruluk hissiyle yüzümü buruşturmaktan ise kaçınmıyordum. Bunun yanı sıra yatağa yapışmış gibi hissediyor ve kolumu hareket ettiremiyordum.

Annemler geldi birden aklıma öğrenmişler miydi acaba? Öğrendiyseler eğer durmazlar iki dakika düşerler hemen yollara. Elif söylememiştir. Bilir Aytül Sultan nasıl tepki verecek ya da söyledi bilmiyorum. Kahretsin yine ve yine ben hastanelerde sürünüyorum.

Ah Elif Ah şimdi nasıl da ağladın ve bir o kadar da korktun. Kardeşim benim. Bilmiyor muyum sanki sayısız senaryolar yazmıştır aklında. Hatta beni öldürmüş gömmüş yasımı tutmaya başlamıştır. Uyandığıma göre iyi olduğumu biliyordur. Fazlasıyla rahatlamıştır. Kesin Cansu'ya söylememiştir. Elif bu şekildeyse Cansu daha ehvamlı bir yapıda olduğu için hastaneyi ayağa kaldırır hatta bizim tayfaya bile saldırmaktan çekinmez. Bunu biliyor hatta benden daha iyi biliyor hastanede az günlerimiz geçmedi tabi. Siktir Ali! Ali de yaralanmıştı. Onu da görmem şart. Yerimden kalkabilsem gideceğim de olmuyor adeta yapışmış gibiyim.

"Mete" Duyduğum tanıdık ses o kadar kısık olsa da kafamı kaldırıp bana yaşlı gözlerle bakan Elif'e baktım. Bir insan bir gece de ancak bu kadar yıpranabilirdi. Ne vardı sanki ilk bu kıza haber vermişlerdi ki. Serkan ve Murat yok muydu sanki. Beni devriyede bilmesi kadar güzel bir şey olamazdı.

"Elif" diyebilmiştim sadece. Onun ki kadar kısık çıkan sesimle. Konuşmak için bile kendimi zorluyordum. Narkozun etkisi geçtikçe ağrılar kendini belli etmeye başlıyordu. Yüzümü istemeden de olsa buruşturmakta elimde değildi.

Elif yanıma gelmiş ve beni soru yağmuruna tutmuştu. Her ağzını açtığında kafamda şiddetli fırtınalar estiğinden olsa gerek kendimi zor da olsa topladım ve Elif'i susturdum. Aksi takdirde konuşmaya devam ederse zonklamalara karşın ne yapabileceğimi bilmiyordum.

Tüm olanlar kendi suçuymuş gibi özürünü dilemiş ve sessiz kalmaya başlamıştı. Kendimi az daha zorlayarak konuşma gücümü elime aldım ve konuşmaya başladım. Eski anılar dışında her şeyi anlattım. Ne hissettiklerimi bilmesini istedim. Ben konuştukça o ağladı. Bu kız benim yüzümden az ağlamamıştı ki. Neyse ki ağlaması hafiflemiş ve yerini iç çekişlere bırakmıştı. Doktorun gelmesiyle de bu durum sona ermiş ve dikkatimizi doktora vermiştik.

Kahretsin ki korktuğum başıma gelmiş ve hiç istemediğim uyarı dolu konuşmayı duymuştum. Bunları Elif duymasaydı iyiydi de kahretsin yanımda doktora adeta hipnoz olmuş gibi dinlediği için tek kelimeyi kaçırmamış ve bana tekrar ediyordu. Yapma şunu Elif bu inatta ne kardeşim? Ne vardı sanki bir iki güne kalkıp göreve gitsem. Tam cevap verecektim ki kapı çalmış ve tayfa karşımda yerini almışlardı.

Bu adamlar da olmasa ne yapardım bilmiyorum. Her ne kadar beni sinirlendirecek hal ve hareketleri olsa da onları seviyordum. Serkan her zaman daha mülayim olan ve söz dinleyen kolay kolay karşı gelmeyen bir karekterdeyken Murat tam aksi karekterdeydi. Aksine soğuk görünür dahası sert görünür sertliği bana sökmeyenlerdendir. Serkan ne kadar sakinse Murat o kadar hırçındı. Ali ise tam bir hovarda olup yaktığı canların karşılığında ufak sıyrıklar ile atlatan bir adamdır. Her biri birbirinden özel olan benim yoldaşlarım nasıl sevmem ben bu adamları. Bunlarda benim ayrı kardeşlerim.

Yok yok ben bu karşı cinsleri anlamıyorum arkadaş nasıl bu kadar inatçı olabiliyorlardı? Yok hayır yani karşımdaki öylesine biri de değildi kardeşimdi. Yapma be kardeşim ben bilmiyor muyum sanki sen beni yatırır kalkmayayım diye de başıma Cansu'yu nöbete bırakırsın. Pes etmek yoktu bende inatçıydım direnmem lazımdı. Lakin pekte direnecek gibi değildim. Hele ki Elif'in bu sinsi bakışlarından sonra kabul etmekten başka çarem kalmadı gibi hissediyordum ve yanılmadım.

Son vuruşu yapıp beni annemlerle tehtit edince el mahküm kabul etmek zorunda kaldım. Aksi takdirde Aytül Sultan ile Kerim Paşa bu olanları öğrenseydiler nöbetçimin verdiği sıkıntı dahası fazladan ilgi beni delirtmeye yeterdi. Bunlara hiç mi hiç gerek yoktu. Gidecektim ve uyarı dolu bir zaman diliminde sıkışıp kalacaktım.

Elif'in galibiyetinden benim ise mağlubiyetimin ardından uzunca bir sessizlik oluşmuştu. Elif gözlerini belirli bir noktaya sabitlemiş düşünüyordu. Ben ise sessiz hastane odasında göz gezdiriyordum. Ne kadar da kasvetli bir odaydı burası? Amaçsızca gözlerimi gezdirmeye devam ederken gördüğüm kişi karşısında tüm kan beynime sıçramış bir saniye bile düşünmeden gürlemiştim. Sonuç olarak yaramın acısını dahi unutturmuştu vücuduma yayılan öfke. Kendi düşünceleri arasında dalıp giden Elif yerinden sıçramıştı adeta. Elif'in gözleri o ve ben arasında volta atarken ben sadece saf öfke barındıran bakışlarımı onun üzerine sabitlemiştim.

Elif konuşacak gibi oluyor fakat bir türlü konuşmuyordu. Belki de dakikalardır süren bakışmamızdan dolayı söyleyeceği doğru kelimeyi seçmeye çalışıyordu. Onun da kafası fazlasıyla karışık olmalıydı. Sorguya çekilecek olmam şuan da pek umrumda değildi. Bu şerefsiz ile Elif'in yanında konuşamazdım. Bir şekilde ya bu gidecekti ya da Elif'in gitmesi gerekiyordu. Sertliğimden en ufak kayıp söz konusu değildi.

"Çok pardon bu büyülü anı bozmak gibi olmasın ama sizin derdiniz ne?"

Sonunda Elif konuşmaya karar vermiş olmalıydı ki bizden cevap beklediği bakışlarından anlaşılıyordu. Büyük bir beklenti içinde olduğunu çok belli ediyordu. Ayağa kalkmış ve kollarını iki yana doğru açmış gözleri aramızdan git gel yapıyordu. Olmasını istemediğim anın merkezine gelmiştik. Şuan da bir mucize olmalı ve ben bu soruyu cevaplamak zorunda kalmamalıydım. İfadesini hiçbir şekilde bozmadan konuşmaya devam etmişti.

"Sizden bir cevap bekliyorum." Dedikten hemen sonra bakışları beni buldu. "Mete?" Dedi sorarcasına ancak sesi sert çıkmak için çırpınıyordu. Neydi bu kadar sinirlenmesine neden olan şey? Bu defa bakışlarını benden uzaklaştırıp Yiğit'e odaklandı ve "Yiğit?" Dedi sinirleniyordu. Onu rahatsız eden bir şeyler olmalıydı.

Sabır dilercesine kollarını serbest bıraktı ve iki yanına düşmesini sağladı. Başını yukarı kaldırıp bir şeyler mırıldandı. Sabır diliyordu. Tanıdığım Elif her defasında böyle yapardı. Elif'i bir şekilde geçiştirmem gerekiyordu. Yoksa gidişat iyi değil ne varsa öğrenecekti. Bu şerefsizi görmek bana eskileri hatırlatıyor dahası unutmak istediklerimi hatırlamama vesile olduğu için en afillisinden ona geçirme isteği ile dolup taşıyordum. En sertinden birkaç tane daha yumruk atmalıydım. Benim izlerimi taşımalıydı.

Düşüncelerimi bölen duyduğum sesti. Bu ses Elif'in telefonuna aitti. Kim arıyordu bilmiyorum fakat şimdiden tüm şükranlarımı sunuyordum. İçimden böylesine hovarda olup dıştan hala katı görünüşümü sergiliyordum. Tam olarakta buydum. Ne düşündüğümü kolay kolay belli etmezdim. Telefon hala çalmaya devam ediyordu ve Elif'e kim olduğunu sorarcasına bakıyordum.

"Cansu arıyor!"

Sevincimi doğru düzgün yaşayamadan aklıma akın eden Cansu'nun halleri sevincimi reklam gibi en doruk noktada kesmişti. Kesinlikle beni öğrenmemeliydi. Öğrendiği taktirde diye bir şey olmamalıydı. Bu kasvetli hastane odasında saat kavramını unutmuştum. Cansu aradığına göre öğle vakti oluyor demekti. Cansu tam olarak uyku ile hayatını birleştirmişti. Saati tahmin etmek o yüzden pek zor sayılmazdı.

"Ben hallederim." Dedikten hemen sonra koşar adım odadan çıkan Elif'in ardından kapanan kapıya baktım bir müddet. Hayatımın en iyi zamanında  beni yarı yolda bırakan bu adam şuan da yanındaydı. Ben mi? Ben sadece bu pisliği kardeşim olarak o kadar benimsemiştim ki ne olursa olsun bu durum değişmeyecek diye düşünürdüm. Ne yazık ki düşündüğüm gibi olmadı. Kanı bozuk hali beni de bulunca kardeşlik yok oldu.

"Mete"

Ne kadar yıl oldu onu görmeyeli? Adımı ağzından duymayalı. Ona olan öfkem yaptıklarından kaynaklanıyor olsa da hemen sonra defolup gitmiş olması da yangını korlaştırır nitelikteydi. Lanet olsun ki ben bu şerefsiz ile olan yıllarımı unutamıyordum.

"Ne var!"

Tepkimi ölçüyordu hep böyle temkinli adımlar atardı.

"Özür dilerim."

Ne diyordu bu? Şaka mıydı? Lan oğlum ben seni cidden yanlış tanımışım yazıklar olsun bana.

"Siktir git lan burdan. Ne sen beni ne de ben seni tanıyorum! Yaptıklarını unuttum mu sanıyorsun? Hangi yüzü bulup geldin karşıma sen? Şimdi defol!"

Öfkemi dahi adam akıllı kusamıyordum ben bu yatakta olmayacaktım ki o zaman her şey usulüyle olurdu.

"Bak Mete ben sandığın gibi değilim. Değiştim artık. Bana inanmalısın."

İnanmak mı? Yıllarca inancımı yok ettin pezevenk gelmiş bana değiştim mi diyorsun şimdi!

"Son kez söylüyorum dön kıçını siktir ol git Elif gelmeden."

Ne adamlar vardı lan. Hayatımızı sikip öylece çekip giden arkasındaki enkazın kim olduğunu dahi değerlisine takmadan öylece gidenler vardı.

"Peki tamam gidiyorum. Tekrar söylüyorum bilmen gerekenler var. Eski Yiğit yok artık ve..."

Daha fazla bana masal anlatmasına karşı susmayıp ağzımı açıyordum ki açılan kapı ve tüm masumiyetiyle gülümseyen ve hatta gözlerinin içi gülen Elif odaya yavaş adımlar ile giriş yaparken sessizlik odaya hüküm sürmeye başlamıştı. Umarım konuşmaya devam etmez ve arkasına bakmadan giderdi buradan.

"Söyleyecek sözün yok sanırım hadi uğurlar olsun. Kapı tam arkanda." Kafam ile kaşlarımı eş zamanlı havaya kaldırarak gitmesi gerektiğini açık bir şekilde dillendirmiştim. Beni gerdikçe geren bir hadise vardı o da bu adamın hala dikiliyor olmasıydı.

"Var!" Dedi kesin bir dille. Seni şuracıkta gebertmek vardı ama sen halimden ötürü şükret. İlla inat edeceksin değil mi?

"Benim için kalmadı. Anlamanı beklemiyorum şimdi arkana bakmadan git buradan." Dişlerimin arasından tıslıyordum adeta. Lanet olası herif. Elif'e yansıtmadan halledecektim güya. Neyi hallediyorum ben hele de bu kanı bozukla neyi hallediyorum? Kafamı kendime gelmek adına iki yana hareketlendirdikten sonra kısa bir bakış atarak Elif'e baktım. Bakmasaydım daha iyiydi. Kollarını göğüs hizasında birbirine kenetlemiş bizi pür dikkat izliyordu. Sonumuz hiç parlak değildi.

"Tamam dediğin gibi olsun ama konuşacaklarım bitmedi beni er yada geç dinlemen gerekiyor Mete o yüzden şimdilik gidiyorum. Geçmiş olsun görüşürüz."

Kendinden emin halleri yok mu o halleri? Ne bok sardıysan başına bu hallerden sardın zaten.

"Ben sana çıkışa kadar eşlik edeyim Yiğit."

"Gerek yok aslında Elif yorgunsun zaten kal burada dinlenmene bak sen."

"Ne kadar da düşüncelisin sen. Neden beni bu durumda rahatsız ediyorsun? Umarım Elif'i rahatsız etmiyorsundur. Malum ciğerini biliyorum."

Yüzü kızarıp morarsa da söylediklerimden hiçbir şekilde pişman değildim. Elif'ten daha iyi tanıyordum. Elif'e yürümediyse bile bu yürümeyeceği anlamına gelmiyordu.

Yapay bir öksürük sesi ve duyduklarını hazmetmeye çalışan Elif dikkatleri üzerine çekti ve "Sorun değil Yiğit hava almak istiyorum." Dedikten hemen sonra kapıya yöneldi. Ben bu adamı hayatımdan yok etmek için yıllarımı vereyim. Kanı bozuk gelsin her şeyi başa sarsın dahası kardeşime yakın olsun ve en dahası bu durumda benim elimden hiçbir şey gelmesin.

Daha ne kadar süre bu odada kalacaktım ben en azından kalkıp bir iki adım atsaydım da kendime gelseydim. Felç gibi sadece yatıyor olmak fazlasıyla can sıkıyordu. Ne kadar süre oldu Elif'in de geleceği yok. Sıkılmıştım artık bu durumdan. Uyusam belki zaman geçebilirdi. Zaten tepemde yer alan kan torbası fazla kan kaybettiğimi gösteriyordu. En iyisi dinlenmekti.

Gözlerimi kapattım ve düşüncelerle uyku alemine adım atmayı bekledim. Tam uykuyla uyanıklık halindeyken kapının tıklatılıp açılmasıyla tamamen uyanık halime tekrar döndüm. Tam olarak uyuyamıyordum bile. Gelen güler yüzüyle elinde ilaç tepsisi taşıyan hemşireydi. Dikkatli bir şekilde işine odaklanmış bitmiş olan kan torbasını çıkarıp yerine serum takması sonucu işini bitirip gitmek üzere kapıya yöneldi. Tam odadan çıkacaktı ki mani oldum.

"Elif'in nerede olduğunu biliyor musunuz?" Nerelerdeydi bu kız çıkıp gitti yolcu etmesi bu kadar uzun mu sürüyordu yani. Hemşire önce bana döndü gülümsedi ve ardından "Odanızın yan tarafındaki dinlenme alanında oturuyordu en son. Çağırmamı ister misiniz?" En azından güvenli bir yerdeydi. "Hayır. Teşekkür ederim." Ne de olsa kendisi gelirdi şimdilik rahatsız etmeme gerek yoktu. Hemşire başıyla onayladıktan hemen sonra çıkıp gitmişti.

Ne kadar süre geçti bilmiyorum. Hemşireden sonra uykum da kaçmıştı. El mahküm bu kasvetli odanın tavanına diktim gözlerimi. Ardından kapı tıklatılıp açıldı. Gelen kişi Elif'ti. Yüzünden ne düşündüğünü anlamıyordum. Daha çok aklından neler geçtiğini tartar gibiydi fakat bu kadar sessiz olması tedirgin olmama sebep olmuştu. Benim kardeşim her zaman gülümsemeliydi bu kadar ifadesiz olması ona yakışmıyordu.

"Elif ne bu halin?" Sessizdi hemde fazla sessiz.

"Anlamaya çalışıyorum Mete!" Bu da neydi böyle? Sessiz demiştim ama bir bomba misali patlamıştı adeta. Öfkesini şimdi görebiliyordum fakat neden?

"Neyi anlamaya çalışıyorsun?" Bu hali pek iç açıcı değildi. Elif'in nadir hallerinden biriydi.

"Yiğit'e neden öyle davrandığını, hakeret etmene rağmen onun neden ses çıkarmadığını, açık bir şekilde kovdun adamı resmen Mete! Anlamaya çalışıyorum olmuyor! Geçen ay gördüğünde de aynı tepkiyi vermiştin sebebini hep sormak istedim ama yapamadım. Bana ondan uzak dur dedin sebebini de söyledin ama bana anlatmadığın seni böylesine rahatsız eden bir şeyler var. Bana söyle Mete bilmek istiyorum!"

Bunu hiç beklemiyordum işte. Elif'in kanı bozuk bir adam uğruna gelip bana böylesine bir muamele göstermesini hiç beklemiyordum. O adam uğruna bağırıp çağırmasını da ben anlamıyordum. Ne yani benim mağdur olduğumu bilmeden beni mi yargılıyordu kim için Yiğit için mi? İşte bunu kaldıramazdım.

"Bu ne demek oluyor Elif!" Bağırmıştım. Yiğit'e olan öfkemi kat ve kat arttırıyordu.

"Bana hikayenin devamını anlat diyorum." Sesindeki öfke kırıntıları kendini koruyordu. Öfkeliydi. Derin nefesler alıp veriyordu. Umarım öfkesi kontrolden çıkmazdı.

"Hadi ama Elif anlatacak bir şey yok ben anlattım sana her şeyi." Anlatmaya niyetim yoktu. Bilmesi gerekmiyordu.

"Bu kadar öfkelenmeni açıklamıyor Mete! Sen bu kadar öfkelendiğine göre gün yüzüne çıkmayı bekleyen gerçekler var!" İnadı tutmuştu. Bu işin peşini bırakmazdı artık. Kaşlarımı çatmıştım. Öfkem artıyordu. Haklıydı.

"Kaşlarını çattın! Öfkeleniyorsun. Bu da benim doğru yolun yolcusu olduğumu gösteriyor."

Lanet olsun beni çok iyi tanıyordu. Tabi ki doğru yolun yolcusuydu. Gizlediğim şeyler vardı elbette ki sadece bilmesini istemiyordum. Her hücresine kadar tanırdım tutmuştu inadı pes etmeyi bilmezdi.

"Elif eski defterleri açmanın bir anlamı yok kapat şu konuyu yeter uzatma artık!" Elif'in inadına karşı uzun süre dayana bilen bir kişi vardı o da bendim. Nadir yaşadığımız bir durumdu bu.

"Bak Mete aranızdaki sorun ne bilmiyorum. Seni tanıyorum sen geçerli bir sebebin olmasaydı eğer böyle davranmazdın biliyorum. Sadece bilmeni istiyorum ki senin aksine Yiğit'te değişen şeyler var. Gördüm bunu Mete saatler önce telefonunda..." Sesi bir anda yumuşamıştı dahası cümlesini tamamlamamıştı. Şu anki sinirimle de ne diyecek olduğunu merak etmiyordum. Yine ve yine o adamı savunacaktı nasılsa.

"Bilmen gerekiyor ki ben onun sayesinde gelebildim senin yanına. Kimse yokken o bana omzunu açtı ve teselli etti. Ne yaptı bilmiyorum ama senin aksine ona güveniyorum ben." Yiğit benim saf kardeşimi ağına düşürmüş bile.

"İyi! Sen güvenmeye devam et! Ben güvenmiyorum Elif!" Güvenmiyordum. Bunu saklayacak değildim.

"Tekrardan başa dönüyoruz Mete! Bana bunu söylemek yerine nedenini söyle! Bunu bilmek istiyorum. Ben Yiğit'i güvenilmeyecek biri olarak görmüyorum." Daha fazla bana bu kanı bozuğu savunmasını kaldıracak değildim.

"Yeter Elif! Onu benim kadar tanımıyorsun. Bana onu savunup durma!" Bende en az onun kadar öfkeliydim fakat benim öfkemi umursamıyordu bile.

"Ne yaptı ha ne yaptı! Nasıl bir suç işlemiş olabilir. Yok yani büyük bir sır mı bu?" Ben daha fazla dayanabilecek gücü kendimde bulamıyordum. Bu olanlar kanı bozuk için mi yani? Tamam öyle olsun.

"Lanet olsun Elif! Tamam yeter anlatıyorum. Sus ve beni dinle! Şimdi otur önce."

Tartışmanın başından bu yana ayakta gel gitler yapıyordu. Saçlarını çekiştirmekten kafasında saçı kalmayacaktı. Derin bir nefes aldım. Konusunu dahi açmak istemiyordum. Bu da benim için bir ilk olacaktı. İlk defa bu yaşadıklarımı bir başkasına anlatacaktım. Sorun bir başkasının bilecek olması değildi. Benim bu konuyu dillendirecek olmamdı. Nefesimi verdim ve konuşmaya başladım.

"Çok derine inmemi bekleme benden bende insanım ve o anları yaşamak benim için kolay değil." Sadece başıyla onaylamayı tercih etmişti.

"Biz onunla lisede bir kavga sonucu tanıştık. Kavga da rakip değildik. Birbirimizden habersiz aynı taraftaydık. Kavgadan sonra da söz verdik kardeş olacaktık. Sizler gibiydik. Her neyse daha sonra Yiğit değişti. Hani o güvendiğin Yiğit ne halt varsa sürekli benden uzak durmaya başladı. Arkadaşlığımız için elimden geleni yaptım onu kaybetmek istemiyordum. Kardeşimdi güya işte.

Benden bir şeyler saklıyordu hiçbir zaman söylemedi ama onu yaralayan bir şey vardı. Söyleseydi eğer onun için elimden geleni yapardım. Şimdi gelip söylese hiçbir şey yapmam. O ve sorunları beni ilgilendirmiyor.

Sana söylediğim şeyleri hatırla. Sinirlerini kızlardan çıkarır kızlara tam bir pislik muamelesi yapardı demiştim. Bu konuda atladığım tek şey ise sinirini çıkardığı yani benimle arkadaş olduğu süre zarfında sinirini çıkardığı kişiyi sana söylemedim." Elif nefesini tutmuş adeta ağzımdan çıkan kelimeleri kaçırmamak için sadece bana odaklanmıştı. Öfkem dinmiş vücudumu hüzün dalgası kaplamıştı. Son yapılanlar tekrardan aklıma hücum edince kaşlarımı çatmış ve konuşmaya devam etmiştim.

"Her geçen gün her öfkesini tatmin ettiği zaman ben uyarmaya başlamıştım. Ben uyardıkça Yiğit sanki bana inat daha da öfkeleniyordu. Öfkelendikçe de rotasını hiç şaşırmıyordu zaten." Elif fazlasıyla sakinleşmiş görünüyordu. Ne de olsa istediğini elde etmişti.

"Son olarak, bir gün yine sinirlenmişti ve bu sefer tepkim sert olmuştu. Bağırıp çağırmış neden bu halde olduğunu sormuştum. Böylesine bir hale gelmesi yoktan bir sebeple olacak bir şey değildi. Bir nedeni vardı ve bunu kimseye söylemiyordu. Zaten o gün ona yaptığım son çırpınışlarımdı. Her şey o gün oldu." Evet yine ve yine içimi hüzün kaplamış olsa da bu anda hüzüne baskın gelen bir duygu vardı öfke. Öfkeleniyordum. Bu noktada her şeyi dağıtmak istiyordum ama olmuyordu. Elif'in meraklı bakışları beni bulmuştu kısa süre önce başını elleri arasına almış ve aşağı doğru eğmişti. Gözlerinde merakın yanında pişmanlık kırıntıları görüyordum. Bu sebepsizce beni mutlu ediyordu. Çünkü Elif tam anlamıyla böyleydi. Hikayenin sonunda vereceği tepkiyi tahmin etmek benim açımdan hiç zor değildi.

"Evet. O gün bizim kardeşliğimizin yok olduğu gündü. Yiğit Bey benim verdiğim bu tepkiye fazlasıyla sinirlenmiş ve benimle tartışmaya başlamıştı. Ben sakinliğimi korumak için her zaman yaptığım gibi bir adım geri attım ve tanıdığım toleransları yok edişini öylece izledim. Biz tartışırken etrafımızda kimseler yoktu. Genellikle okulun çıkmazı olmayan arka sokağında olurduk. O yüzden kimseler uğramazdı. Bizi orada bulabilecek tek kişi vardı. Lanet olsun ki yanlış zamanda gelmiş bulmuştu bizi." O anlar gözümün önünde tüm ayrıntısıyla canlanınca öfkem katmerlenmişti. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi merakla benim konuşmamı beklediğini belli eden gözlere sabitledim.

"Ne oldu tahmin et. Bunu böylesine kanı bozuk biri için tahmin etmek zor değil Elif ve biliyor musun bende böyle olacağını hiçbir şekilde tahmin etmezdim. Sen şuan da tahmin ediyorsun ancak konduramıyorsun değil mi? Tabi sen güveniyorsun ona." Aklındaki parçaları birleştiriyordu. Kısa sürede gözlerinde oluşan şaşkınlığa karşın sadece dudaklarımı duygusuzca kıvırdım. Evet öğrenmişti her şeyi eksik olmadan. Artık biliyordu ve anlamadığı hiçbir şey kalmamıştı ama madem bu kadar ısrar etti bende sonuna kadar gidecektim.

"Tahmin edemediysen sorun değil. Sen şimdi güvendiğin kişi hakkında kötü düşünme. Daha önce bahsetmiştim sana kız arkadaşım Tuğçe'den. Şimdi konumuz o değil. Demem o ki yanlış zamanda gelen kişi Tuğçe'ydi. Tuğçe geldi. Ben Yiğit ile göz göze geldim. Yapmaz dedim gözlerinin içine bakarak dudaklarımı sessizce hareket ettirdim. Yapma dedim ama yaptı.

Tuğçe'yi kolundan tuttu duvar ile kendi arasına aldı ve dudaklarına yapıştı. O kadar sertçe öpmüştü ki o anda ondan öylesine nefret ettim. Tuğçe'yi seviyordum. Bana saniyelik kal gelince durup izledim. Fark ettiğim şey nefretin yanında saf öfkenin beden bulmuş hali bendim. Çünkü o ana kadar beni seven Tuğçe gördüklerimle sadece ne kadar alçak olduğunu kanıtlamıştı gözümde.

O da Yiğit'e karşılık veriyordu. Birbirleri için adeta yanıp tutuşuyorlarmış gibi bir halleri vardı ama öyle değildi. Yiğit şerefsizi sadece hayatına müdahale ediyor olduğum için bunları inat uğruna yapıyorken Tuğçe ise içten içe Yiğit'ten hoşlandığı için yapıyormuş. Olaydan kısa bir süre sonra hiç vakit kaybetmeden yanıma gelmiş ve kendisi bizzat başından bu yana beni sevmediğini söyledikten sonra gitmişti." Elif'in gözlerinin dolduğunu fark etmiştim ama durmadım o anları tekrar ve tekrar yaşıyordum. Durmak elimde değildi.

"Kal gelmişti. Gidene kadar bekledim. Gitmişti. Onlarda birbirlerini öpmeyi bırakmıştı. Tuğçe şişmiş olan dudaklarını parmaklarıyla örterken. Yiğit ise derin nefesler alıyordu. O an nefessiz kalsın istedim. Sonuç mu? Öfkemi yumruklarımla birleştirdim ve nefessiz kalana kadar öfkemi kustum. Tam kusamadım tabi. Tuğçe'nin yardım çağırması sonucu Yiğit'i elimden almışlardı. Son durumundan haberim yoktu. Sadece bir hafta hastanede kalması gerektiğini öğrenmiştim. Düşüncelerime engel olamıyordum ve hastaneden çıkmasını dahi istememiştim. Bir haftanın sonunda okula gelecek diye beklerken o bu olanlardan sonra tek kelime etmeden çıkmıştı hayatımdan. Arkasında aldatılmış bunun yanında kardeşini kaybetmiş beni umursamadan defolup gitmişti."

Elif tepkisizdi. Beklemiyordu hikayenin sonunu. Tahmin ettiğim gibi ona da kal gelmişti. Tepki verecek gücü bulamıyordu. Hatta şuan da çok pişmandı. Bundan sonrası ondaydı ben, benden istenileni zor da olsa yapmıştım.

O zamanlar çöken psikolojim ile neler yaptığımı neler yaşadığımı sadece ben biliyordum. Bir de bunu anlatacak gücüm yoktu hatta konuşacak gücüm dahi yoktu. Sadece uyumak ve bu olanları her defasında olduğu gibi unutmak istiyordum. Unutamayacağımı bildiğim halde istiyordum. Elif'in bu durumundan yararlandım ve son cümlemi söyledim. O boşluğa bakıyor ve sessizce göz yaşı akıtıyordu. Bu durumda olması beni duymayacağı anlamına gelmiyordu. Öfkemi gizledim ve sakin çıkmasını umut ettiğim ses tonum ile konuştum.

"Öğrendin Elif! Hadi onu savun bana."

Destek istiyorum.
Sadece bir tık. 😃

BİR KIVILCIM adlı ikinci kitabıma da herkesi beklerim...

Continue Reading

You'll Also Like

486K 29.8K 59
(FİNAL YAPILDI)"Bazı ilişkilere arkadaşlık az gelir, aşk çok fazla.." Bir kadın ve bir adam.. Onları çocukken buluşturan hayata beraber adım atmış...
6.1K 500 31
Ne kadar unutmak istesekte; mazi hep yanı başımızdadır, ne kadar unutmak istesek o kadar boğuluruz çıkmazlarında ve ne kadar uzun olsada yol, bekleri...
268K 12K 67
Her insanın acılara tepkisi farklıdır. Kimisi ağlar bağıra bağıra. Kimisi susar en derininden. Kimisi ise gülümser acılara inat. Ve kimileri de Asiye...
1.1M 40.1K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!