Benim Uğruma

De esslala

149K 8.4K 923

Bu programda "Benim Uğruma" adıyla yayımlanan ilk hikayedir. Kimler aklını yitirecek kadar sınanmadı ki? "Y... Mais

1) TATLI TELAŞ
2) BEKLENEN GÜN
3) GERÇEK GİBİYDİ
4) BU NEYDİ ŞİMDİ
5) FARKLI BAKIŞLAR
6) ŞAŞKINLIK
7) BEKLEMİYORDU TABİ
8) ONLAR BENİM AİLEM
9) KOKUSUNDA HUZUR BULDUM
10) KENDİMİ BİLİYORUM
11) ÖFKE
12) NE YAPIYORUM ?
13) SPAYDİ
bilginize
14) ULTRA İĞRENÇ
15) YERİN DİBİ
16) YARDIM ET
18) YAPAMAM
19) İHTİYACIM VAR
20) BİR NEDENİ OLMALI
21) HADİ ONU SAVUN BANA
22) UZUN SÜRE SONRA
23) İLK YARDIM
24) CİDDİ DEĞİL
25) CİDDİ Mİ DEĞİL Mİ ?
Tanıtım...
26) GERİ DÖNDÜM
27) BİZİ BIRAKMAYACAK
28) YETERLİ BİR SEBEP
29) ZARF
30) SÜPRİZE HAZIR OL
31) ARTIK EMİNİM
32) NE OLUYOR?
33) İÇİMDEKİ CANAVAR
34) BEKLEYİŞ
35) SIR PERDESİ
36) SIR PERDESİ (2)
37) KENDİNİ YIPRATIYORSUN
38) KABUS MU?
39) ÇARESİZLİK
40)BURAM BURAM HUZUR
41) DUYGULARIN DANSI
42) SAHİ?
43) HAYRETLER İÇİNDE
44) KARMAKARIŞIK
45) OYUN?
46) ZORLUK
47) ZORLUK 2
48) YOL GÖSTER
49) SENİN İÇİN
50) SENİN UĞRUNA
51)BENİM UĞRUMA (FİNAL)
YAKINDA!!

17) İTİRAF

3.1K 151 7
De esslala


Merhabaa 🐾
Biliyorum bölüm baya geç geldi özür dilerim ponçikler ☹ Uzun olması için elimden geleni yaptım 😁😁 iyi okumalar 😍

Dakikalar geçmişti ancak hala bulunduğum durumda en ufak bir değişiklik yoktu. Merve hala karşımda oturuyor. Beni hala yerin dibine sokacak kelimeler sarf ediyor ve evet yüzündeki o görülmeye daha fazla dayanamadığım gülüşünü sergiliyordu.

Bir kadın bir kişi gözünde bu kadar da değersiz olmamalıydı. Ne yazık ki benim gözümde öyleydi ve kabul etmeliydim ki ayaklarımda bulunan peluş ayakkabılar daha değerliydiler.

Donukluğum kendini kaybetmeye yüz tutmuş ama söylediklerini aklım hala hazmedemiyordu. Susup kalmamalı bir şeyler söylemeliydim. Sorunum da buydu işte ağzımı açabilecek gücü bulamıyordum kendimde. Bulmalıydım! Bir şeyler söylemeliydim.

Evet, Yiğit öyle bir yapıya sahip olabilirdi ama ben bu kadınla aynı kefede değildim. Bu bir oyundu ve haliyle ben sürtük değildim. Sahi ne zamandan bu yana benim hakkımda yapılan görüşleri umursuyordum ki. Kendime gelmeli ve cevabını vermeliydim. Çünkü aklına her gelen cümleyi sarf ediyor ve iki cümlesinden birinin ilk cümlesiyle aynı olduğunun farkında değildi. Bunaltmıştı artık aynı şeyleri söylemekten. Cevap vermek için oturduğum yerden hafifçe kıpırdanmış ve ağzımı açıyordum ki içeri gelen ve bana gülümseyen Yiğit ile tüm planlarım bozulmuştu.

Onu görünce Merve'nin söyledikleri aklımda tekrar tekrar canlanınca anlamadığım bir huysuzluk tüm bedenimi ele almaya başlamıştı.

Sahiden de olabilir miydi? Gerçekten de benim hakkımda dilimin söylemeye varmadığı düşünceleri düşünüyor olabilir miydi? Bana gülümsüyordu gözlerindeki ışıltı aynı zamanda dudağının gülümsemesinden kaynaklı olan kıvrımları beni gördükten bu yana geçen saniyeler zarfında özelliklerini kaybediyordu. Gözlerindeki ışıltı kendisini endişeye dudaklarındaki kıvrımlar ise somurtgan bir tavır almıştı. Bunun neden olduğunu tahmin etmek zor değildi açık renk tonum eminim bir iki ton daha açılmıştı ve bu çok fazla belli olan bir değişimdi. Daha fazla Yiğit'e bakmayı sürdürmemiş ve birbirine kenetlenmiş elerime çevirmiştim bakışlarımı.

Bakışlarım ellerimde olduğundan Yiğit'in geldiğini ancak yan tarafımın çökmesiyle anlamıştım. İstemsizce başımı kaldırıp ona baktığımda endişeli bakışları kadar sesine de yansıyan ifadeyle "Neyin var?" diyerek sormuştu ve hiç vakit kaybetmeden ellerini alnıma getirerek ateşimi kontrol etmeye başlamıştı.

Ateşim yoktu kesinlikle bir anda üşümeye başlamıştım. Her kaskatı kesilmemde başıma gelen bir başka durumdu tabi. Elleri hala alnımdayken "Yüzün bembeyaz olmuş Elif" dediğindeyse sesi hala aynı endişedeydi. Bense Yiğitle konuşmak istemiyordum şuan yüzüne de bakmak istemiyordum. O yüzden bakışlarım Merve'de idi aynı zamanda yüzündeki zafer kazanmış olan ifadesinde.

Sanırım Yiğit benden bir cevap alamayınca baktığım yöne bakmayı tercih etmişti. Bu durumda zafer kazanmış olan yüz ifadeye tek bakan kişi ben olmamıştım. Az önce kendime yaptığım teselliler Yiğit'in gelmesiyle tuzla buz olmuştu ve eski donuk halime geri dönmüştüm. Bu nedenle beklemediğim ses tonu kulağıma hücum edince yerimden sıçramama engel olamamıştım. Çünkü Yiğit "Ne yaptın Elif'e?" derken gürlemişti ve sesindeki öfke karşısında az önceki endişenin en ufak bir tınısını dahi alamıyordum.

Merve ise bana baktığından dolayı benim gibi bu tepkiyi beklemediği çok açıktı. O da yerinden fırlamıştı adeta ve kendisine öfkeyle bakan Yiğit'e karşı ne tepki vereceğini şaşırmış bir vaziyetteydi. Ağzı birkaç kez açılıp kapanmıştı ve sonunda konuşmaya karar vermiş olmalı ki "Be-ben şey ben sadece gerçekleri Elif'e söyledim." demişti.

Sesi başlarda korku dolu çıkarken konuşmasının sonunda iğrenç haline dönmeyi başarması pekte zor olmamıştı. Benim gözlerim boş bir şekilde bir noktada takılı kalırken duydukları karşısında hışımla yerinden kalkan Yiğit'e bakmamak için az da olsa çaba sarf etmiştim. Tepkisizliğimi koruyorken Yiğit benim aksime daha da öfkeli bir ses tonunda konuşmasını sürdürmüştü.

"Bahsettiğin gerçekler ne? Kendi kafanda doğru sandığın şeyler ne? Aklından neler geçiyor senin?" Tepkisiz bir şekilde kendime seçtiğim odak noktasında hala takılıyken Merve "Ne yani bu kadınla tek gece geçirdikten sonra yanında tutacak bir halin yok değil mi? Bende bunu bilerekten Elif'i aydınlattım." dediğinde Yiğit bana yönelmiş kocaman elliyle incecik olan bileğimi kavramış ve son olarak Merve'ye "Beni burada bekle!" dedikten sonra hiç beklemeden tuttuğu bileğimden çekiştirmiş ve odasına getirmişti.

Odanın kapısını kapatır kapatmaz beni kapı ile kendisi arasına almıştı. Ben ise tepkisizliğimi korumaya devam etmiş ve boş gözlerle ona bakmadan "Gitsem iyi olacak?" derken hareketlenmiştim ancak kollarımın tutulması karşısında gözlerimdeki kırgınlıkla önce Yiğit'e daha sonra kollarımı tutan ellerine bakmıştım ve bakmam sonucunda ellerini seri bir şekilde üzerimden çekmişti.

Ona bakmayacağımı sanırım anlamış olacakki hiç beklemeden konuşmaya başladı. "Lütfen Elif o kadına inandığını söyleme." İnanmayı istemiyordum. Evet, ama seni de tanımıyorum inanmaktan başka bir seçeneğim yok. Bir yanım bunun yanlış olduğunu söylerken diğer yanım unutmaya yüz tuttuğum ilk tanıştığımız zamanlara giderken sana inanmam için en büyük engel bu sen bilmiyorm Yiğit bilmiyorm. Kendi iç sesim ile kalırken Yiğit devam etti konuşmasına.

"Lütfen bendeki değişimin gözle görülmeyecek kadar fark edilmediğini söyleme." dediğinde sesi sonlara doğru kısılırken çaresizce yüzümde gezdiriyordu gözlerini. Ona baktığımdan değil bakışlarını hissediyordum sadece. Son söyledikleri ise beni çileden çıkartıyordu bu olanların aksine çok fazla değişiklik göstermişti.

Ben fark etmek istemesem de inkar etmek istesem de değişikliği çok büyük bir boyuttaydı. Tekrardan konuştuğunda "Ben sana söz verdim Elif ve inan ki hayatımda ilk defa bir kadına söz verdim." dediğindeyse daha fazla boş bir noktaya bakmak yerine yüzüne bakmayı tercih etmiştim. Tahminlerim doğruydu gözlerinde çaresizlik vardı. Aynı zamanda sadece bana odaklanmıştı.

Gerçekten bana mı söz vermişti sadece? Bu adam beni sürekli çelişkide bırakıyor ve dengemi şaşırtıyordu. Dakikalar önce yüzüne bakmak istemezken şimdi de gözlerimi yüzünden çekmek istemiyordum. Tüm benliğimi bozuyordu resmen.

Aramızdaki mesafeyi kapatarak yüzünü bana yakınlaştırmıştı ve bir şeyler düşünüyor gibi bir hali vardı. Söylemek isteyipte söylemediği ya da ne söyleyeceğini düşünüyor gibiydi ama bu kısa düşünceli hali hemen gitmiş eski haline dönmüştü.

Ben sessizliğimi korurken Yiğit "Sana söylemem gerekenler var Elif." dediğinde gözlerini gözlerimden biran olsun ayırmıyordu. Sıkıntılı bir nefes vermişti. Bu hareketiyle bende huzursuz olmaya başlamıştım. Merve'nin söylediklerini mi doğrulayacaktı yoksa? Huzursuzluk ve şu anda söyleyecekleri her neyse artık bilmiyorum fakat verdiği korku tüm bedenimi istila ederken benim gözlerim de onun gözlerinde takılı kalmıştı.

"İtiraf etmek getekirse..." Kahretsin doğrulayacaktı işte yoksa durup dururken neyi itiraf edecekti ki ben, ben bunları şu anda duymak istemiyorm birine güveniyor olduğum için pişman olmak istemiyorm. Ne yazık ki konuşmasına devam etti.

"Söyleyeceklerim seni kırabilir biliyorum ama başını halletmeden sonuna gelemeyeceğimi biliyorum o yüzden söylemem gerekiyor." Nefesimi tutmuş gözlerimi bir an olsun gözlerinden ayırmadan ne söyleyeceğini bekliyordum. Kırılabilirsin dedi. Peki neyin sonundan bahsetti lanet olsun hiçbir şey anlamıyorum söylediklerinden. Ne yapacağım şimdi? Üzülecektim anlaşılan. Gitsem izin verir miydi? Vermezdi, tabi burun buruna gelmişken sıvışamazdım bu yerden.

Anlaşılan kaderime razı gelip kalbim yine paramparça olmuş bir şekilde ayrılacaktım buradan. Sessiz kaldım ve dinledim. Korkuyordum son zamanlarda kendime yakın hissettiğim bu adamın beni kırmasından korkuyordum. Derin ve sıkıntılı bir nefes aldıktan sonra tekrardan başladı konuşmasına.

"Seni ilk gördüğümde üzerinde haddinden fazla masumluk vardı. Çoğu insan bu masumluktan etkilenip seni el üstünde tutmak isterdi ancak benim aklıma ilk gelen Merve'nin söyledikleri olmuştu." Soluksuz bir şekilde konuştuğundan olsa gerek konuşmasına ara vermişti ve yüzümü dikkatli bir şekilde inceliyor her detayını ezberler gibi bir hali vardı.

Gitmeliydim buradan hemen gitmeliydim. Adam kabul etti işte doğruladı o kadının söylediklerini. Daha fazla yüzüne bakmak istemiyordum hatta onu görmek dahi istemiyordum. En çokta bu kadar yakın olmak istemiyordum. Anlaşılan planı bozulmuştu. Beni kullanıp atmadan da her şeyi itiraf etmek istedi. Bu dakikadan sonra ne yapabilirdim ki kalbime giren krapmları nasıl durdurabilirim? Yine çok acıtmıştı duyduklarım. Bununla beraber sızlayan burun ucum aynı zamanda yanan gözlerim ve hemen ardından süzülen gözyaşım. Ağlıyordum işte kaldırabilir miydim bunu? Benim hakkımda böylesine iğrenç düşünceleri kaldırabilir miydim?

Ağladığımı görmemesi için eğmiştim başımı. Yine boynum bükülmüş en ağır acıları yaşar olmuştum. Çeneme değen soğuk parmaklarla ilkilmiştim. Başımı kaldırmak istemiyordum ancak çeneme uyguladığı baskıdan dolayı kaldırmıştım. Ağladığımı fark edince de hiç vakit kaybetmeden yanağımı kocaman eline hapsedip baş parmağıyla da süzülen yaşları siliyordu.

Bu hareketini gülümseyerek karşılayıp yanımda olduğu için sarılarak karşılık vermeyi çok isterdim ama sadece başımı aksi tarafa çevirerek karşılık vermiştim. Havada kalan elini indirmişti ve konuşmaya başladı. "Beni tamamiyle yanlış anladın Elif. Hallettiğimiz konuydu bu ben sadece başta olayların nasıl geliştiğini neden böyle düşündüğümü söyleyecektim. Amacım seni üzmek değildi ama bu kadar narin olduğunu hesaba katmadım özür dilerim."

Sessiz kaldım ağzımı açsam kaçacak en ufak hıçkırığa dayanamaz olduğum yerde çöker ağlamamı dindiremezdim. Her zamanki gibi yine o konuştu.

"Evet, bunları düşündüm ama bunun sebebi beni doğuran lanet kadın olmuştu. O da senin kadar masum görünüyordu. Gülümsediğinde senin gibi içimi ısıtırdı. Senin de ondan bir farkın olmadığını düşünmekte de hiç vakit kaybetmedim. Sonra ne oldu biliyor musun?" dedikten sonra duraksamıştı.

Benden tepki bekliyordu belli ki. Kafamı daha da karıştırmayı yeni düşüncelere sahip olmamı sağlamıştı. Bir bakıma annesine benzettiğinden dolayı mıydı yani bu olanlar? Peki demin iltifat mı etmişti yoksa ben mi yanlış anlamıştım. Bunları düşünmek yerine asıl soruyu düşünmeliydim. Sonrasında ne olmuştu? Bilmiyordum ama sanırım ben tepki vermesem de kendisi söyleyecekti ve konuşmaya başladı.

"Sonrasında kendime her gün lanet ettim. O kadar pişman oldum ki seni o kadınla bir tuttuğuma. O kadar öfkelendim ki kendime. Bu durumu nasıl çözeceğimi seni tekrardan nasıl kazanacağımı düşünmekten aklımı fazlasıyla zorladım. Çünkü çok iyi anladım sen o kadın gibi değilsin. Herhangi bir kadınla kıyaslanacak yada aynı kefeye konulacak biri değilsin. Çok iyi anladım sen saf ve temizsin."

Sahi demin ben ağlıyordum değil mi hem de hıçkırıklarımı zor zaptediyordum. Hatta Yiğit'e bakmak dahi istemiyordum. Şu an ağlamıyorum şaşkın bir şekilde yüzüne bakıyordum ve yine dengemi bozmayı başarmıştı. Yüzüne bakmaktan kendimi alıkoyamıyordum. Baktıkça bakasım geliyor ve zamanı durdurmak istiyordum.

"Evet, bunun sonrası da var. Sonrasında ise senin hakkında birçok istekle doldum. Sana daha önce bu isteklerimi söylemeyi ne kadar çok istesemde cesaret edemedim çünkü görüldüğü gibi halletmem gereken konuyu şimdi hallettim. Bundan sonra da isteklerimi söyleyebilirim artık önümde bir engel göremiyorum." duyduklarım karşısında meraklanmaya başlamıştım ve az önceki duygusallığımdan tamamen sıyrılmıştım.

Bedenimi ele geçiren merakla beraber bu defa da ben konuştum. "İstekler mi?" demiştim. Şuanda merak ettiğim tek şey buydu. Sesimin ağladığımdan ve bu kadar yakın olmamızdan dolayı boğuk çıkmış olmasını pekte önemsemedim. Nefesimi tekrardan tuttum ve vereceği cevabı bekledim.

"Evet, istekler. Başlarda bana o kadar nefretle bakıyordun ki nefret yerine sevgiyle bakmanı, bir başkasıyla olan içten kahkahanı benim yanımda da atmanı, en ufak probleminde yanında diğer arkadaşların değilde ben olmayı, sahip olduğun kalbinin sadece benim için atmasını, bu gözlerin herkese ışıltıyla değilde sadece bana bakmasını, benim senin için hissettiğim duyguları seninde hissetmeni, her zaman yanımda olmanı, ben kokunda huzur buluyorken dilediğim kadar sarılmayı, en önemlisi beni sevmeni istedim." dediğindeyse ayaklarım işlevini kaybetmişti sanki.

Sesimi kaybetmiştim. Dahası tutuğum nefesi hızlı bir şekilde bırakmıştım. Bu yaptığımla gözlerini kapatan Yiğit'i görünce nefessiz kalmayı tercih etsem daha iyi olacaktı diye düşündüm.

Burunlarımız uzun süredir temas helindeyken Yiğit'in belimden tutup beni kendine çekmesi ve aramızda herhangi bir mesafenin kalmaması karşısında ani bir şekilde sıcaklamam ve ne yapacağıma dair bir tahminim yoktu. Geri çekilmeyi denesemde olmamıştı. Beni kendine o kadar bastırmıştı ki sadece burnuma hücum eden kokusuna bırakmıştım kendimi.

İlk olarak yaşadığım bu durum hakkında ne yapacağımı bilmiyordum. Sahi bana söyledikleri karşısında nasıl davranacağımı hiç bilmiyordum. Ben Yiğit'in benim hakkımda iğrenç düşünceleri var sanırken aksine daha derin düşüncelere sahip olduğunu hiç tahmin etmemiştim. Söyledikleri karşısında şaşkındım ama aklım hala işlevini kaybetmemişti. Şu anki yerimden memnundum mesela. Güçlü kollarının verdiği sahiplenişi karşısında küçük bedenim gayet memnundu halinden.

Tek taraflı bana sarılışının ardından "Biliyorum Elif biliyorum." demişti. Fısıldayarak konuşuyor dahası kulağıma fısıldıyordu. Sanki odada bizden başkası vardı ama öyle değildi. Yiğit böyle yaptıkça ürpermeme neden oluyordu. Başımı hafiften kaldırıp bana bakan koyulaşmış gözleriyle gözlerim buluşmuşlardı.

Gözlerimi gözlerinden çekmenin doğru olacağını biliyordum ama istemiyordum. Bende bakmak istedim ve bakmaya devam ettim. Benimkilerin aksine çok fazla duygu yüklüydüler. Konuşmadan bana öylece baksa sanki bu söylediklerini gözlerinden anlayabilirdim gibi hissetmemi sağlamıştı. Bakışları altında sanırım kızaran yanaklarım kendini ele veriyor ve bu serin havada kızarmayı başarıyorlardı. Ben kendi içimde derin bir sohbetteyken Yiğit devam etti.

"Bu tapılası dudaklarının daha önce hiç öpülmediğini biliyorum." dediğinde nefesinin değdiği yerler daha çok kullağım alev almak üzereydi adeta. Varla yok arasındaydım sanki. Gözleri dudaklarım ve gözlerim arasında volta atarken ben sadece yüzüne odaklanmıştım. Erkeksi yüzüne uzun süreli ilk defa bakıyordum. Kendimi bakmaktan alıkoyamıyordum ki. Sessizliği bozmak adına "Doğru biliyorsun." diyerek fısıldadım. Yüzünde oluşan gülümsemeye takılı kalan gözlerimi çekmek istemesemde çektim üzerinden. Sonrasında Yiğit'in sesi yine doldurdu kulaklarımı.

"Sana söz verdim Elif, asla seni kırmayacağım ve dahası asla sana edepsiz davranışlarda bulunmayacağım. Ama şunu bilmelisin ki dudakların ve sen bana aitsiniz. Aksi taktirde bir başkasının sana dokunduğunu görürsem verdiğim sözde durmam haberin olsun." dedikten hemen sonra muzipçe gülümsemiş ve göz kırpmıştı. Bense hala şaşkındım. Yiğit, Yiğit Tekin tüm samimiyetiyle benimleydi. Bana sarılıyor ve dahası beni sahipleniyordu. Bu adama ne olmuştu da bu denli değişmişti?

Olduğu kadar beni kendine daha da yakınlaştırdı ve "Dinle" dedi. Sonrasında ise "Seninle var olan kabime yakından bir bak." demişti. Özel olarak bir çaba sarf etmeme hiç gerek yoktu. Beni buraya getirdiğinden bu yana deli gibi atan kalbini kendi üzerimde hissediyordum sanki. Eliyle başımı kendisine yaslaması sonucu daha yakından duyduğum ses, içime bolca çektiğim kokusu ve belimi sımsıkı saran kolu karşısında öylece kaldım.

Bu adama karşı hissettiklerimin tam anlamıyla bende ne olduğunu bilmiyorken öylece kaldım. Rüya gibi gelen bu anların bitmesini istemiyordum. Bin bir duyguyu bana yaşatan bu adama ne diyeceğimi nasıl yaklaşacağımi kestiremiyor olsamda gözlerimi kapattım, gülümsedim ve sonrasını düşünmeden öylece kaldım.

Ancak bir ponçik diğer bir ponçiği mutlu edebilirr 😍
Oy ve yorum yaparak 😁




Continue lendo

Você também vai gostar

Babamın Borcu De maviatlas159

Ficção Adolescente

511K 18.9K 49
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
16.3K 546 41
İnsan hiç adını bilmediği birisine aşık olur mu? Olmaz demeyin çünkü ben oldum Hemde çok fazla... Aslı'nın adamına kavuşma hikayesi bu ... Çıkmaz s...
SON YALAN De Gizem Sağ

Literatura Feminina

269K 17.2K 59
Ne ben ayırmıştım gözlerimi ondan. Ne de o. Şu an için aklımdan geçen tek düşünce gözlerine baktığım bu insanın bana ne yaptığıydı. Kendimi bilmesem...
YAKAMOZ De Olric

Ficção Geral

6.8K 308 52
Her şey o kadar karmaşıktır ki bazen çözmek yerine kesip atmak istersiniz. Bazı hayatların içinde yalan o kadar çoktur ki gerçeği bulamazsınız. Bazı...