Varoluşun Hissi

By YamurYilmazlar

2.7M 152K 64.4K

"Ruhumu cezalandır güzel adam. Bedenimin hisleri tatmasını sağla. Bir Anka kuşu misali, Önce usulca yakmaya b... More

1.Bölüm- Iskald.
2.Bölüm- Fortid.
3.Bölüm- Sannhet.
4.Bölüm- Bar
5.Bölüm- Beklenmeyen
6.Bölüm- Oyuncak
7.Bölüm- Merhamet
8.Bölüm- Hayal Kırıklığı
9.Bölüm- Kırgınlığın Öfkesi
10.Bölüm- Ruh ve Beden
11.Bölüm- Tehlikeli Kadın
12.Bölüm- Geçmişin Gerçekleri
13.Bölüm- Gözyaşının Acı Yakarışı
15.Bölüm- Korkak Tehlike
16.Bölüm- Öldüren Yalnızlık
17.Bölüm- Kıskançlık
18.Bölüm- Duyguların Yoğunluğu
Geri Dönüş, Alıntı- İstanbul Tüyap
19.Bölüm- Ölü Bedenlerin Dirilişi
20.Bölüm- Ölü Ruhların Dirilişi
21.Bölüm- Zincirleri Kırmak
22.Bölüm- Katil
23.Bölüm- Arınma
24.Bölüm- Yemin
25.Bölüm- Mürekkep
26.Bölüm- Panzehir
27.Bölüm- Şimşek
28.Bölüm- Güzel Adam
29.Bölüm- Kayıp
Bayram Özel Çekiliş
30.Bölüm- Aleksander
Hayal.
31.Bölüm- Öfke
32.Bölüm- İntikam.
33.Bölüm- Yalnızlık ve Ölüm.
34.Bölüm- Sonsuzluk
35.Bölüm- Tükenen Nefes
36.Bölüm- Kjærlighet.
Melankoli.
37.Bölüm- Håper.
38.Bölüm-Requiem.
39.Bölüm-Døden.
40.Bölüm- Begynnelse.
41.Bölüm- Mirakel.
Insomnia.
42.Bölüm-Metanoia.
43.Bölüm- Luna.
Sosyal Medya ve Whatsapp Grubu
44.Bölüm- Saudade.
45.Bölüm- Ethereal.

14.Bölüm- Varoluş

76.6K 3.8K 2.5K
By YamurYilmazlar

İyi akşamlar VH'ciler,


Nasılsınız?


Umarım Varoluşun Hissi'ni özlemişsinizdir. Gelecek bölüm 320 oy alınca gelecek. Küçük bir tuşa basarak hikayenin hemen gelmesini sağlayalım lütfen :)


Multimedia: Ana karakterlerimiz; Enes Erdem, Ada Solmaz ve Çağın Gürsoy

Bölüm Videosu: Sevgili pinkkkblue 'nun Vh için yaptığı tanıtım fragmanı. Ellerine sağlık kuzum, gerçekten mükemmel bir tanıtım oldu. Bu bölüm senin için :)

Bölüm Şarkısı: Ciara-  Dance Like We're Making Love


İyi okumalar...


Yumuşacık yatağımdaydım. 


Gözlerim kapalı bir halde sadece hissettiklerimi düşünüyordum. Yaşadıklarımın ağır hissini bilmiyormuş gibi davranıyordum. Derin nefes alışverişlerim ile göğsüne yattığım insanın kokusunu içime çekiyordum. Duyumsadığım bu koku bütün korkularımı ve mutsuzluğumu içimden çekip götürürken yavaşça doğruldum. Kaslı bedene dayadığım bedenim yüzünden neredeyse onunla bir bütün olurken rahatsız olmadan gözlerimi gözlerine diktim.


Buz mavisi inanılmaz gözlere...


"Yine ne oldu?" dedi gözlerin sahibi çekici adam. 


Dudaklarımı yavaşça büktüm ve omuzlarımı silktim. Şu an konuşmak istediğim hiçbir mesele yoktu. Sadece onun benliğinde kaybolmak ve her bir lanet anımı unutmak istiyordum. İlk defa anı yaşamak ve düşüncelerimin ağırlığından hemen kurtulmak istiyordum.


"Senden bir şey istersem yapar mısın?" dedim içimden gelen büyük bir istekle.


Uzun kemikli parmakları yüzümün çevresinde yavaşça dolaştı. Bu küçük dokunuş, yıllardır öncesinden anımsadığım babamın dokunuşlarını hatırlatırken gözlerimi kapadım ve dokunuşun tadını çıkardım. Küçük bir kedi gibi ona boyun eğip usulca ona yaklaşırken gözlerimi en sonunda açtım.


İlk defa bu kadar yakın duran gözler ile nefesim kesilirken Çağın'ın kaybolan ruhunu arıyordum. Bir an önce bulup onu o karanlık mağarasından dışarı çıkarmak istiyordum. O da bunu yapmak istediğimi anlamış gibi parmaklarının hareketini durdurdu. Mavilerinin içinden acı bir çikolatanın tadı gözlerime ulaşırken kafasını hayır anlamında salladı. Bu tavrının umutsuzluğu ile dudaklarımı büktüm ve daha da yakınına girdim.


"İsteğin ne tehlike?" dedi dudaklarından çıkan nefes burun deliklerime dolarken.


"Senin için kolay ama benim için zor bir istek." diye karşılık verdim. Bakışları loş ışıkta bile parlarken çenemi okşayan eli daha da yukarı çıktı. Dolgun dudaklarımın tam üstüne gelen parmak ile bedenim titremeye başlarken derin bir nefes aldım.


"İsteğin ne güzelim?" 


Ondan duyduğum ilk iltifat bedenimin alt tarafındaki bir yerleri hareketleştirirken cesur olmayı istedim. Bu yabani isteğimi yapmak için ilk defa korkusuz Ada olmak istedim. Bedenimi her geçen dakika ona yaklaştırırken aramızdaki mesafenin sıfıra inmesini sağladım. Kaslı göğsün üstüne yapışan göğüslerim ile Çağın hiç sesini çıkarmazken gözlerimi gözlerine kilitledim.


"Öp beni Çağın."



Bu cümlem ile Çağın yavaşça dudaklarıma yaklaşırken şeytani bir gülümseme ile gözlerini gözlerime dikti. Birçok isteğimin gerçekleşmesini vadeden bu yüz ile kendimden geçerken dolgun dudakların benimkilerin üstüne gelmesi ile hafifçe inledim. Yavaş başlayan ama çılgınlığa doğru giden bu öpüşme ile içimde var olduğunu bilmediğim duygular ortaya çıkarmıştı. 


Bacaklarımı Çağın'ın iki yanına doğru atarken Çağın'ın kaslı kolları bedenimi sardı. Dudaklarımız vahşice birbirlerini keşfederken uzun zamandır merak ettiğim bir hareketi yaparak Çağın'ın alt dudağını ısırdım. Bir kadını bile kıskandıracak bu dudaklar ısırmam ile rengi daha da kızarırken Çağın hızlıca beni altına aldı. 


Her zaman giydiği ve ona çok yakışan beyaz tişörtünü kafasından çıkardı. Uzun zaman önce gördüğüm biçimli kaslar gözlerimin önüne serilirken küçük ellerim yavaşça üzerinde gezmeye başladı. Bakışlarımdaki açlık her an daha artarken Çağın'ın dudakları yavaşça kıvrıldı.


Dudakları tenimi yakarak aşağılara doğru inerken yavaşça yutkundum ve bedenimi ona doğru kaldırdım. Bu küçük istekli halim ile Çağın'ın gözleri gittikçe kararırken göğüslerime doğru indi. Çıldırtıcı dudakları ısırıklarını her bir adımda daha da yoğun şekilde bırakırken dudaklarımdan güçlü bir inleme döküldü.


Dağılmış sarı saçlarını tutarak onu kendime çektim ve ensesinde ellerimi birleştirdim. Dudakları tekrar dudaklarıma odaklanmışken parmaklarım köşeli çenesine doğru yol aldı. En önemli ressamların bile çizmeye kıyamayacağı bu adama sahipmişim gibi ona hükmederken bacaklarımı beline sardım. Hissettiğim sertlik ile Çağın'ın dudaklarından bir inilti kaçtı.


"Sınırlarımı zorluyorsun." dedi kesik nefes alışverişleriyle.


"Sınırlar zorlanmak için yaratılmıştır." 


Bu cümlem ile dudakları şeytani bir şekilde dudaklarıma kapandı. Üst dudağımı alt dudağıma baskı yaparken iniltilerimiz odamda yankılanmaya devam etti. Açlığımız ve hislerimiz hiç bilmediğim bir yöne doğru yol alırken altımdaki bol eşofmanın iplerine geldi. Hınzır ifadesi her geçen an daha da gözlerine ulaştı ve dudaklarını yavaşça beyaz iplere geçirdi. Bir sonraki adımın ne olabileceğini düşünerek yutkunurken gözlerimi son kez gözlerini kilitledim. Loş ışıkta parlayan gözleri ile heyecanım doruklara çıkarken konuştum.


"Ruhları ışıktan hoşlanmayanların gözleri, karanlıkta da kamaşır."


Ter içinde kalan bedenim ile yatakta doğruldum ve gümbürdeyen kalbimin ağrısının geçmesini bekledim. Hayatımda hiçbir şekilde görmediğim bu ıslak rüya ile telaşlanırken elimi kalbimin üstüne getirdim. Anılar sanki gerçekmiş gibi gözlerimin önüne gelirken dudaklarım rüyamda hissettiğim baskı ile sanki zonkluyor gibiydi.


En sonunda çıplak bacaklarımı yataktan aşağıya doğru sallandırdım ve soğuk parkeye değerek karanlık koridora çıktım. Evin karanlık boşluğu varlığım ile sese bürünürken mutfağa gittim. Issız duran mutfak ile gözlerimi karanlıkta gezdirdim.  Dün yaşanan olaylar aklıma geldikçe tekrar geriliyordum. Bir de üstüne bu rüyayı görünce şu anki zihnim allak bulaktı ve ne düşüneceğimi bilemiyordum. Şu an aklımda tek bir cümle yankılanıyordu. Gerçekleri söyleyen tek bir cümle.


Ben karanlığın içinde hapsolmuş kayıp bir ruhtum.


Çevremdeki insanlara zarar veren ve asla mutluluk denilen o kavramı bulamayacak bir insandım. Çağın'ın anlam veremediğim o fedakar hareketinden sonra odama kapanmıştım ve kimse ile konuşmamıştım. Demir ve Naz hemen Çağın'ın arkasından giderken Enes benimle olmayı denemişti. Yine de dudaklarımdan asla çıkmayan cümleler sayesinde beni bırakıp sonunda evine gitmişti. 


Şimdi yalnızlığa mahkum olmuş bu halim ile soğuk bir su arıyordum. Rahatlamak ve anlamsız bir şekilde gördüğüm o rüyadan kurtulmak istiyordum. Yorgun bedenim tezgaha dayanırken gözlerimi kapattım. Zonklayan zihnim ile sakinleşmeyi denedim ama o sırada kapıdan gelen ses ile birden dikleştim. 


Birbirinden farklı üç adımın sesi girişte yankılanırken beklediğim insanların geldiğini anlamıştım. Naz'ın homurtuları ve Demir'in sesi ile asıl odaklanmam gereken kişiyi duymak istemiştim. Bu istek öyle büyük bir beklentiye dönmüştü ki yavaşça mutfak kapısına gittim. Sesler artık daha rahat bir şekilde kulağıma geliyordu ve yavaşça dinlemeye başladım.


"Gerçekten yorucu bir gece oldu." dedi Naz ona göre baya tükenmiş çıkan bir ses ile. 


Bu sesin benim yüzümden olduğunu bilmek içimdeki duyguları daha da yoğun hale getirirken kapıya daha da yaslandım ve hepsinin görüş alanıma girmesini sağladım. Naz dağınık saçları ve yorgun gözleri ile kendini koltuğa attı ve bacaklarını uzattı. Kıvrılan üstü vücudunu belli ederken buna aldırış etmeyecek kadar yorgun gibiydi. Bu manzara ile Demir gözlerini Naz'a çevirdi. Sanki kaçmak için çabalayan bakışları loş salon ışığında belli olurken gözlerini başka tarafa çevirdi.


"Ben uyuyacağım." dedi Demir sanki hiçbirine aldırmıyormuş odasına doğru yöneldi. 


Bu iki kişiden sonra asıl kişi görüş alanıma girdi. Sanki çok uzun zamandır görmemişim gibi ona bakmaya başladım ve her bir ayrıntısını incelemeye başladım. Sarı saçları ilk defa bu kadar dağınık dururken üzerindeki tişört fazlalıkmış gibi üstünden çıkardı. Naz abisini böyle görmeye alışık bir şekilde tavana bakarken Çağın cebinden sigara çıkardı. 


Koltuğa bıraktığı bedeni ve bakışları tavana odaklanırken sigarayı usulca içine çekti. Her bir çekiş ile sanki rahatlarmış gibi yüzündeki sertlik azaldı. Naz da abisine odaklanırken konuşmaya başladı.


"Neden ona yardım ettin?"


Sözlerindeki yakıcı soru ile merakım iyice arttı. Sonuçta yardım edilen kişinin kimsesiz ve ruhu kararmış bir kız olduğunu düşününce Naz'ın sorusu gayet mantıklı geliyordu. 


Kurtulamayacak bir insanı tedavi etmek gereksizdi.


Düşüncelerim zihnimi istila ederken Çağın sigarasını içmeye devam etti ve yavaşça bakışlarını Naz'ın yeşil gözlerine çevirdi. Kız kardeşine herkesten daha yumuşak bakan bu adam ilk defa ona karşı umursamaz gibiydi. Naz da bunu fark etmiş gibi bakışlarını abisinden çekmedi ve bir yanıt almak için bekledi.


"O kıza şu ana kadar herkesten kötü davrandın. Bana karşı olan küçük bir tutumunda bile herkesin ortasında rezil etmeyi denedin ama şimdi aynı evde yaşıyorsun. Onun için babasını dövüyorsun ve tutuklanmayı kabul ediyorsun. Neden abi? Neden bunları yapıyorsun?" dedi sözleri benim merakımı da hiç ummadığım bir noktaya getirirken.


Çağın bu cümlelere rağmen hiçbir şey söylemedi ve biten sigarasını sehpanın üzerindeki küllüğe bıraktı. Gözleri en iyi maskesi olan bu adamın her bir adımını nefesim kesilerek izlerken yavaşça doğruldu. Bakışları tam anlamında Naz'a kilitlenirken Naz ondan korkmuyor gibiydi. Sanki abisinin içine görebilecek kadar azimliydi.


"Kafanın ermeyeceği konulara odaklanma Naz." dedi içimdeki bütün hayal kırıklığının dışarı çıkmasına neden olarak.


"Aptal olduğumu mu düşünüyorsun? Farkındaysan okulun en iyi bölümlerinden birindeyim. Eşek gibi çalışıp en iyi yerlere gelmeyi deniyorum ve senin meselelerine karışma hakkına sahip olamıyorum. Demir ile benden daha yakınsın abi. Kız kardeşine yakın olmak senin için bu kadar mı zor?" 


Gözleri dolarak devam ettiği konuşma ile Çağın'ın yüz ifadesi sertleşirken ayağa kalktı. Sesini kısık tutmayı bile denemeyen tavrı ile konuşmaya başlarken Naz da koltukta doğrulmuştu.


"Sana şu dünyada herkesten daha çok değer verdiğimi biliyorsun ama platoniğin ile aramda olan ilişkiye karışmana izin veremem. Demir ile benim bir mazim var Naz. Hiçbir zaman anlamayacağın karışık bir mazi." 


Sözleri sayesinde birçok karışıklık zihnime doluşurken hangi parçayı nereye yerleştireceğimi bilmiyordum bile. Tek bildiğim Çağın'ın herkesten zeki olmasıydı. İnsanları o kadar iyi inceliyordu ki, ondan sır tutmak neredeyse imkansızdı. Naz da bunu ilk defa fark etmiş gibi gözlerini kaçırırken gözü yaşlı yeşillerini saklamaya çalıştı. 


Çağın söylediği cümlenin Naz'daki etkisini fark edince kardeşine karşı bir adım attı. Naz sanki ondan saklanmak istiyormuş gibi bedenini kollarına sardı. Bu tavrı bana incinmiş küçük bir serçeyi anımsatırken nedense ona yardım etmek istemiştim. Naz'ın bu acımasız dünyada saf kalmasını istemiştim.


"Naz..." diye konuşmaya çalıştı Çağın. 


Hiçbir zaman birinden özür dilememiş bir adamın sıkıntısı ile kardeşine bakarken Naz kafasını hayır anlamında salladı. Bu sefer kaçan kişi belli olurken Naz benim odamın olduğu tarafa ilerledi. Çağın sinirle saçlarını ellerinin arasından geçirdi ve birkaç küfür savurdu. Bedenini tekrar açık renk koltuğa bırakırken gözlerini kapattı. 


Adımlarım ile olduğum yerde donup kalırken yavaşça kendime geldim ve mutfaktan dışarı çıktım. Bütün konuşmayı duymuş olmam, hiçbir şekilde beni etkilemezken antrenin olduğu yere geldim. Çıplak ayaklarım yerde hafif sesler çıkartırken Çağın ellerinin arasında tuttuğu sarı tutamları hala çekmeyi deniyordu.


"O çok savunmasız. Yüzüne vurman akıllıca bir davranış değildi." dedim gözlerimi ondan çekmezken.


Buz mavisi tanıdık gözler benim gözlerime kilitlendi ve çekmekle uğraştığı parmaklarını yavaşça saçlarının arasından çıkardı. Teslim olmuş ifadesini nedense ona hiç uymazken ayağa kalktı. Belinden neredeyse düşecekmiş gibi duran pantolonu ve çıplak göğsü ile bakışlarım vücudunun her yerinde gezerken rüyamı hatırladım. Gözlerim gittiğim anılar ile yoğunlaşırken zihnim büyük bir savaş verir hale geldi ve rüyanın etkisinden çıkmaya çalıştım.


"Senin veya benim kadar karanlık değil. Bizim kadar cehennem ateşini tatmadı değil mi?" dedi her bir adımda bana yaklaşırken. 


"Yine de zeki. Benim sormaya korktuğum soruları senin yüzüne vurabiliyor." diyerek bende ona yaklaşmaya başladım. Her bir adımda aramızdaki mesafe azalırken o sevdiğim kokusu burun deliklerime dolmaya başladı.


"Eğer o soruyu sen bana sorarsan cevaplarım." 


Nefesi dudaklarıma vururken yavaşça yutkundum ve son bir adım atarak tam karşısına geçtim. Yanında savunmasız duran bedenim ile gözlerini gözlerime dikti. Üzerimde olan kısa şort sanki hiç dikkatini çekmezken tek odaklandığı yer gözlerimdi. 


Onunkine benzeyen ama bir o kadar da farklı duran gözler...


"Bunu soracak cesarete hala sahip değilim." dedim cümleleri aklımda oluşturmaya çalışırken.


"Öyle bir özelliğin olduğu doğru. Yine de dün gece babasından intikam almak isteyen tehlikeli bir kadının gözlerine şahit oldum. Yani artık içindeki potansiyeli biliyorum." 


Cümleleri can alıcı noktama usulca değerken aklıma o değersiz insan geldi. Gözlerindeki o yılışık can acıtıcı bakışları bir türlü unutamayacak olmam göğsümün sıkışmasına neden olmuştu. İntikam hissi yine saklı tuttuğum yerlerden çıkarken zorla da olsa nefes verdim.


"Büyük ruhlar, ızdıraplara sessiz kalır Gürsoy. Bunu en iyi sen bilirsin." dedim sessizce.


"Friedrich Schiller." diye yanıtladı cümlenin sahibini yüzüme vururken.


Bakışlarımı hala ondan çekemezken gözlerimi yorgun olmasına rağmen güzel duran yüzüne odakladım. Dağınık saçları ve hafif kurumuş dudakları onu daha da çekici göstermişti ve bu nedense içimden isyan etmeme sebep oluyordu. 


"Teşekkür ederim." dedim olanları hatırlayarak. 


"Bu cümle sende çok iğreti duruyor. Bir daha kulaklarımı bu kelimeler ile kirletme." 


Gözlerinde olan yorgun muziplik ile dudaklarım kıvrılırken içimden gelen hissi gerçekleştirmek istedim. Bu kadar yakınımda duran bu adama, kendi çapımda teşekkür etmek istedim. Bu düşünce zihnimi kapladı ve yavaşça parmak uçlarıma yükseldim. Ne yaptığımı anlamaya çalışan bedeni gerilirken küçük ellerimi çıplak ve baya sağlam olan omuzlara yerleştirdim. 


Yüzüne her bir adımdan yaklaşan yüzüm ile rüyamdaki parlak gözlere ulaşırken aramızda kalan az mesafe ile durdum. Nefesim onun dudaklarına acı bir şekilde vurdu ve içimdeki hislerimi kontrol ederek hareket etmeye başladım. Dudaklarının köşesindeki en güzel kıvrımına gelen dudaklarım ile küçük bir öpücük kondurdum. 


Her ne kadar bana küçük ama içimdeki hislere yakıcı gelen bir öpücük olsa da kendimi durdurdum ve yavaşça ondan ayrıldım. Bedenim aramıza giren soğuk hava ile onun yokluğunu çekerken konuşmaya başladım.


"Soğukluk maskesi altında çözülmeyi bekleyen sımsıcak bir kalbe sahipsin Çağın."


Adımlarım odama doğru yol alırken Çağın hala hareket etmemişti. Onun benim zihnimi karıştırdığı gibi bende onunkini karıştırmışken kalbi kırık tatlı bir kızın düzelmesi için iş başı yapmaya karar verdim.

--------------------------


Yaşadığımız o dolu hafta sonrasında rahat bir zamana girerken yanımda mızmız bir şekilde yemek yiyen Naz'a bakışlarımı çevirdim. Bir haftadır abisine tripli bir halde gezerken sadece benimle ve Enes ile konuşuyordu. Hatta benden daha çok Enes ile konuşuyordu.


 Babama zarar verdiğini öğrendikten sonra Enes'e karşı istemsizce tavırlarım değişmişti ve bir türlü düzelemiyordum. O bana sıcak davransa da, ben onu kendi siyahıma bulamış gibi hissediyordum. Bütün suçu kendimde buluyordum ve neşeli, masum bir erkeği kirletmiş gibi davranıyordum. Enes de bunun farkında olarak benimle arasına giren mesafeyi çözmeye çalışıyordu. Bunun için her dakika çaba gösterse de bir türlü karşılığını almayınca benim kadar somurtkan bir Enes Erdem ortaya çıkmıştı.


"Yemek berbat." dedi Naz önünde gayet lezzetli duran yemeğe bahane üretirken.


"Eğer Afrika'daki aç çocukları düşünürsen daha lezzetli geleceğine eminim." diye yanıtladım sessizce onu.


Bu cümlem ile bakışlarını yemeğine çevirdi ve mırın kırın ederek en sonunda yemeğe başladı. Enes de aynı onun şekilde zorla yemeğini yemeye çalışırken bitmiş tabağımı önümden ittim ve sıkıntılı bir şekilde ayağa kalktım. İkiside ne yapacağımı çözmeye çalışır bir halde dururken artık bir haftadır sıkıldığım bu durumu halletmeye karar verdim. 


Hafif topuklu ayakkabılarım ile yemekhanenin ortasında kendimden emin bir halde ilerledim ve tam Çağın'ın karşısına gelince durdum. Bakışları ayak parmaklarımdan bedenime doğru yavaş bir yol alırken gözlerini en sonunda gözlerime dikti. Yanında oturan Ece'nin iğneleyeci bakışlarını görmezden gelirken kalkması için küçük bir işaret yaptım. Bunu anlayarak yavaşça ayaklandı ve bedenini tam karşıma getirdi. 


Bir haftadır uzak durduğum adamın yakınlığı ile heyecanlanırken gözlerimi buz mavilerine diktim ve konuşmaya başladım.


"Kardeşinden özür dilemen gerek. Bir haftadır ölü gibi geziyor." 


Sözlerim ile bakışları arkamda duran Naz'a döndü. Yüzünden geçen hızlı pişmanlık ifadesi ile tekrar gözlerime dönüş yaptı. Kollarını göğsünde kavuşturdu ve sorgulayıcı bir şekilde bana bakmaya başladı.


"Peki bu seni neden ilgilendiriyor Ada?" dedi hesap sormamı yanlış anlayarak.


İçimde var olmasını istemediğim öfkeyi yok ederken omuzlarımı silktim ve alaycılığımı bütün yüzüme maske olarak yerleştirdim.


"O kız senin kız kardeşin ve bana şu dünyada iyi davranan tek kız. Böyle bir muameleyi hak etmiyor. Eğer gerçekten düşündüğüm insansan, gidip ondan özür dilersin ve kırılan kalbinin anında affedişini görürsün." 


"Sen aynısını yapabilecek misin? Bir haftadır en yakının dediğin insandan vebalı gibi uzak duruyorsun." dedi arkamdaki Enes'e gözlerini dikerken. Bu meydan okuyuş ile bedenim gerildi ve bende onun gibi kollarımı göğsümde kavuşturdum. 


"Enes ile aramda çözümlenmeyecek hiçbir şey yok." dedim kelimelerin üstünü basa basa.


Adımlarını iyice bana yaklaştırdı ve yemekhanenin ortasında olmamızı aldırmadan özel alanımı işgal etmeye devam etti. Yine aynı koku çevremi sararken gözlerimi ondan çekmedim ve Çağın'ın alayla kıvrılan dudaklarına odaklandım. O dudaklara neredeyse değen dudaklarımı hatırlarken karnım kasıldı ve bakışlarımı en sonunda başka yöne çevirdim.


"O zaman bir anlaşmaya ne dersin?" dedi zihnimde dolaşan sorulara son verirken. Kaşlarımı sorar bir şekilde kaldırdım ve konuşmaya devam etmesini bekledim.


"Eğer ben Naz ile sorunlarımı çözersem, benim istediğim bir şeyi yapacaksın. Karşı çıkmadan, koşulsuzca." 


Benden isteyebileceği bütün olanakları düşünürken omzumun ardından Naz'a baktım. Çökük omuzları ve bitik duran ruhu ile ona yakışmayan bu tavrı beni iyice üzerken kafamı salladım. Bu işareti alan Çağın neredeyse gülecek kadar neşelenirken usulca yanımdan ayrıldı ve Naz'ın olduğu tarafa yürüdü. 


Naz abisinin gelişi ile gözlerini kaçırırken Çağın kulağına eğildi ve birkaç cümle kurdu. Ne olduğunu anlamasam da Naz'ın bir anda yüzü gülmeye başladı ve ayağa kalktı. Çağın, Naz'ın bu masum hali ile sadece ona bahşedebileceği kadar yumuşak bir şekilde baktı. Kaslı bedenine dolanan ince kollar ile bir haftanın sonunda istediğim manzarayı görünce içime bir tatmin duygusu doldu. 


"Şeytan ile anlaşma yaptın Ada." 


Gelen söz ile bakışlarımı Demir'e çevirdim. Son zamanlarda gülmeyen yüzü benimkilere odaklanırken yeşil gözleri yorgun bakıyordu. Yine de bakışları dışında her zamanki gibi mükemmel olan Demir'e karşı omuzlarımı silktim.


"Naz seni ilgilendirmiyor olabilir ama ben onu seviyorum Demir." dedim Naz'ın daha iyiye giden ruh halini gördükçe.


"Benim ne hissettiklerimi bilemezsin Ada." diye cevap verdi. Bitik düşmüş haline gözlerimi dikmeyi kestim. O sırada Çağın ile Naz'ın yanına gelen adını hatırlamadığım bardaki çocuk ile sahneyi izlemeye başladım.


Naz'ın çekince ile dolmuş yüzü ve Çağın'ın sert bakışlarına rağmen çocuk onlarla gayet rahat bir şekilde konuştu. Naz'ın çocuğun elini hafifçe tutması ile Demir ayağa kalktı. Bir boğayı andıran bu bakışlara sadece ben tanık olurken Naz kendini çocuğun olduğu tarafa çekti. Bir haftadır konuştuklarını bildiğim bu çift gerçekten birbirlerine yakışmış dururken Çağın'ın sakin duruşu ve Demir'in ortamı terk eden kızgın hali ile şaşkınlığım daha da arttı. Bu sahnenin bitmesi ve benim olduğum tarafa gelmeleri ile Naz gülümseyerek bana döndü. Minnet dolu duran bu hali, dudaklarımdan gerçek bir gülüşün çıkmasına neden oldu. 


En sonunda Çağın'a ve arkalarında erkeğe bakmadan Enes'in yalnız oturduğu masaya ilerledim. Benim geldiğimi görünce yüzünde beliren umut dolu ışık ile yavaşça yanında dikildim. Bakışları oturmamı beklerken büyük elini kavradım ve ayağa kalkmasını sağladım. 


Gözlerini ne yaptığımı anlamazken okulun otoparkına doğru yürümeye başladık. Havanın kapalı hali beni nedense rahatlatırken Enes'in arabasına gelmemiz ile kapıyı açmasını bekledim. İkimizde en sonunda arabaya oturunca bir süre ellerimi inceledim ve ne demek isteyeceğime karar vermeye çalıştım. Kelimeler bir kutudan çıkıp diğerine geçerken artık konuşmaya karar verdim.


"Sana hala kızgınım." dedim kahvelerinin sıcaklığına bakarken.


"Biliyorum ama sadece seni korumak istemiştim."


Dudaklarını büküşü ve kırgınlık ile bakan kahveleriyle ona odaklandım. Bu çocuksu tavrı ile sonunda başımı sallarken bir haftadır onunla iletişim kurmadığım için pişman olmaya başlamıştım bile. Bir insan en çok sevdiği insana kızıyordu çünkü değer veriş her şeyin daha karmaşık olmasına neden oluyordu. Bende her zaman Enes de bu durumu yaşıyordum. En çok onunla sevinirken en çok da ona kızıyordum.


"Çağın'ın hapse girmesi bu duruma çok yardımcı olmadı. Ayrıca o herif senin adını söyleyince ne kadar korktum biliyor musun?" dedim içimdekileri ona dökerken.


"Seni tekrar mutsuz edecek diye korktum bu yüzden bunu yaptım." diye kendini savunmaya çalıştı.


"O adam bana hiçbir şey yapamaz. Korkak bir köpek gibi. Attığı dayakların arkasına sığınıyordu ve artık bunu yapamadığı için öfkesini başkalarına yansıtmayı deniyor." 


Enes beni anlarmış gibi bakarken ilk defa kendimi daha güçlü hissettiğimi fark ettim. O iğrenç yaratıktan kurtulmak sanki ruhumun yavaşça onarılmasına neden olmuştu. İçten içe daha kuvvetli olan Ada ortaya çıkıyor gibiydi.


"Senden tek bir şey rica ediyorum; bir daha bana danışmadan birşey yapmayacaksın. Özellikle seni ve başkalarının tehlikeye atacak hareketleri." dedim ellerini tutarak. 


Enes yavaşça ellerimize baktı ve ellerimi usulca dudaklarına yaklaştırdı. Dudaklarının yumuşak dokunuşu ile bu serseri ruhlu insana kızgınlığım azalırken yeni çıkmış sakalları ellerime battı. Kaşındıran bu hareket ile kıkırdarken gözlerini yüzümde gezdirdi ve birden beni kendine çekti.


Okulun ilk gününde de beni böyle kanatları altına almayı deneyen o oğlanı hatırladım ve sıcaklığına sokuldum. Tanıdık kokusu ve yıllardır nadir de olsa huzur bulmamı sağlayan bu adama sığındım. Benim ruhumun az da olsa masum kalmasını sağlayan bu adama kendi açımdan minnetimi sundum. 


"Seni çok özledim sarışınım. Galiba bu okuldan ilk defa bu kadar nefret ediyorum." 


"Okulun ne suçu var?" dedim göğsüne yaslı duran başımı kaldırmazken.


"Çünkü içinde benden başka sevdiğin insanları barındırıyor. Benden başka konuştuğun, gülümsediğin ve eğlendiğin insanları bulmanı sağlıyor." 


Bu küçük kıskançlığı ile şaşırırken daha da sıkı bir şekilde ona sarıldım. Uzun zamandır ondan ayrı tuttuğum ruhum çocuksu yanına kavuşurken Enes'e yaptığım haksızlığı fark etmiştim. Onun karanlığa bulanmasından o kadar çok korkmuştum ki, kendimi daha çok dibe çekmiştim. Sonsuz bir kuyunun içine hapsolmuştum ve onu içeri almamıştım.


"Eski masum zamanlarımızı çok özlüyorum. Annemin yaşadığı ve seninle oynayarak geçirdiğim zamanları özlüyorum." dedim geçmişin o  unutulmaz anlarını hatırlarken.


"Bende özlüyorum. Sonuçta benden başka kimseye bakmazdın ve çevremde benimle doktorculuk oynamayı isteyen kızları döverdin." 


Abartılı cümlesi ile daha da kahkaha atarken sert karnına küçük bir yumruk attım. Sanki canını çok acıtmışım gibi bir ses çıkarttı ve başımı anında göğsünden kaldırdım. Endişe dolu gözlerimle bu seferde o kahkaha basarken dağınık kahve saçlarını karıştırdım. 


"Saçlarımı bozmak haksızlık." dedi homurdanarak. 


"Sende her dakika beni korkutmaktan vazgeç." diye karşılık verdim aynı homurtu ile. Bu tavrım ile Enes beni tekrar kendine çekti ve sıcaklığına tekrar kavuşmamı sağladı. 


Huzur dolu bu zamanda ne kadar durduğumuzu bilmezken cama vurulan bir el ile yerimden sıçradım. Naz'ın yanlış anlamış gibi duran yüzü ve arkasında dil çıkartarak durmuş Efe ile gözlerimi devirdim. En sonunda Enes ile ben dışarı çıktık ve bize imalı bakan ekibe tekrar gözlerimi devirdim.


"Ya sizin işiniz gücünüz yok mu?" dedim ikisine gözlerimi dikerken.


"Yani şöyle Ada'cığım, Adriana biliyorsun ki sizin evde. Onunla hasret gidermek için sana ihtiyacım var." 


Çağın'ın iskeleti ile yaşadığı bu komik aşk yüzünden Efe'ye gülümsemeye başladım. Garipliği ve tatlı oluşu ile Efe herkesten daha rahat bir arkadaş olurken Naz da bana sevimli bir şekilde gülümsemeye devam ediyordu. 


"Benden bir şey isteyeceksiniz." dedim gözlerimi kısarak. 


"Yani şey..." 


Naz'ın gevelemeye başlaması ile kollarımı göğsümde kavuşturdum. Annesinin en değerli vazosunu kırmış gibi bakan bu ikiliyle ne yapacağımı bilmezken Enes kolunu omzuma attı. Rahat bir şekilde gülümseyen bu hali ile bende gevşedim ve yaramaz ikiliye geri döndüm.


"Şimdi şöyle bir durum var canım arkadaşım. Abim ve Demir öğrenmeden bu gece dışarı çıkmamaz gerekiyor Efe ile ama abim bu gece onlara gelmemizi söyledi. Ona bir bahane bulmayı denedim ama bir türlü kabul etmedi. Demir zaten bu gece ders çalışacak ama abimin bu ara önemli hiçbir lanet sınavı yok. Hayır yani tıp okuyan biri nasıl bu kadar rahat olur?" 


Naz'ın kendi iç çatışması dışına yansırken gözlerimi devirdim ve tekrar devam etmesini bekledim. O  da bunu anlamış gibi dururken hafifçe utandı. En sonunda Efe, Naz'ın devam edemeyeceğini anlayınca ipleri eline aldı ve onun yerine konuşmaya başladı. 


"Bu gece Çağın'ı oyalamanı istiyoruz. Eğer bunu yaparsan istediğin her şeyi yaparız. Bu gece çıkmamız gerçekten önemli ve sen tek umudumuzsun." 


"Bunu nasıl yapmamı bekliyorsunuz? Çağın ile benim çok iyi anlaşamadığımızı biliyorsunuz." dedim gerçekleri dile getirirken.


"Ayrıca Ada dışında biri yok mu? Ne diye kıza bulaşıyorsunuz?" diyerek Enes bana arka çıktı. Bu karşı çıkışı ile bu seferde Naz gözlerini devirdi.


"Gerçekten gitmemiz gerekiyor ve tek şansımız Ada olmasa onu asla zorlamam. Lütfen Ada, senden başka bir istemeyeceğim. Yaklaşık iki hafta boyunca."  


Gülümseyen ve köpek gözleriyle bakan bu ikili sayesinde sonunda yumuşadım ve sessiz bir şekilde kafamı salladım. Bu tavrım ile ikiside küçük kız çocukları gibi çığlık atıp birbirlerine sarıldılar. Enes bu durumdan rahatsız bir şekilde homurdanırken Naz ve Efe üzerime atladı. İkisinin sevgi gösterisi ile nedense yıllardır hissetmediğim bir sıcaklığı hissederken akşam yapmam gereken önemli görevi düşünerek karamsarlığa kapılmamayı denedim.

-------------------------------

Ne yapıyordum ben? 


Ya da daha doğrusu bu işe nasıl bulaşmıştım?


Efe ve Naz'a içimden binlerce hakaret ederken  gergin bir şekilde hazırladığım yemeklerin başında sabırsızca dikiliyordum. İçimdeki endişe kırıntıları bir türlü geçmemişti ve kapıdan gelen tıkırtılar sayesinde hareketlerim daha da sersemledi. Demir bu gece gelmeyeceğini söyleyip arkadaşında kalacağını haber vermişti ama geriye kalan tek kişinin beni daha çok yoracağına emindim.


Gelen kişinin varlığı hareketlerimin düzelmesini engellerken sıcak bifteği masanın üzerine koydum. Soğuk maskemi en sonunda yüzüme geçirdim ve kokulardan dolayı gelen kişiye başımı kaldırdım. Her zamanki gibi yakışıklı duran Çağın kapıya yaslanmış bana bakıyordu ve buz mavisi gözleri sanki benliğimi görmüş gibi davranıyordu. Bu tanıdık ifade ile dudaklarımı ıslattım ve konuşmaya başladım.


"Yemek hazırlamıştım. Aç mısın?" 


"Kokular yüzünden acıktım." dedi gözleri üzerimden çekilmezken. 


Usul ve yavaş adımlar ile masaya doğru geldi. Hazırladığım salata, patates püresi ve bifteği görünce gözleri beğeni ile parladı. Yavaş adımlar ile masaya oturdu ve çevreye bakındı. Sanki bir şeylerin varlığının yokluğunu fark edermiş gibi soru soran gözler ile bana baktı.


"Ben sana birşey sormak istiyordum bu yüzden yalnız olmak istedim." 


Saçmaladığım cümle ile Çağın'ın yüzü beklenti ile bana odaklandı. Yaptığım bu hatayı nasıl düzeltebileceğimi düşünürken yavaşça ayağa kalktı. Korkumu hissediyormuş ve sanki bir avcı gibiymiş gibi bana yaklaştı. Ondan uzak durmak için kurduğum bütün tuzaklar yıkılırken kendimi kafese hapsolmuş bir hayvan gibi hissettim. Çaresiz ve ne yapacağımı bilmez haldeydin. Kaderim avcımın ellerinin arasındaydı.


Bedenime yaslanan beden ile nefesim kesildi ve parmaklarıyla yüzüme gelen saçı yavaşça çekti. Sanki ipeğe dokunurmuş gibi yaptığı bu hareket beni hipnotize ederken yüksek ses ile yutkundum.


"Neden bu fedakarlığı yaptığını öğrenmek istiyorum." 


Kulağıma fısıldanan bu ses ile Çağın her şeyi her zamanki gibi bildiğini göstermiş ve beni kendi alanına sıkıştırmıştı bile. Çaresizlik ile inkar arasında kalırken ellerimi omuzlarına koydum. Bu hareketim ile bir hafta öncesine anılarım giderken gördüğüm rüyanın zihnime doluşması ile korkuyla gerilemeyi denedim.


Geçen sefer kaçabileceğim yer bu sefer ortada olmazken masa ve Çağın arasında sıkışıp kalmıştım. Gözlerimi onun gözlerine çevirdim ve konuşma yetimi bulmayı deneyerek kendimi toparladım.


"Bu kadar zeki olman sinir bozucu." dedim homurdanarak.


"Bence şu an zeki olmamdan başka şeylere odaklanmalısın." 


Kulağıma fısıltı gibi söylediği bu cümle sayesinde çölde hapsolmuş bir bedeviye dönüşürken ellerimle onu itmeyi denedim. Hiçbir çabam veya hareketim onu etkilemedi ve daha da yakınıma girerek neredeyse tek beden olmamızı sağladı. İçimde ve rüyamda beni bırakmayan o açlık en sonunda su yüzüne çıktı ve bir elimi istemsizce çenesine koydum. 


Parmaklarım rüyamdaki gibi onun dudaklarına dokunurken Çağın parmaklarımın üstüne sanki küçük bir öpücük bırakacak gibi dudaklarını büktü. Bu hareketi kalbimin daha da hızlı çarpmasını sağladı ve farkında olmadan her şeyim ile ona yaslandım. Dayanak bulacağım tek nokta kafesin içindeki dikenli teller olurken artık içimde korku kalmamıştı. Sanki onunla yanmaya hazır gibiydim ve korkusuz bir ruha sahip olmuştum.


Saçlarımı geriye atan eller boynumu ortaya çıkarttı ve parmaklarını üstümde dolaştırmaya başladı. İkimizde hayatımızdaki hiçbir şeyi o anda düşünmezken hiptonize olmuş gibiydik. 


Ortada birbirine bakan mavi gözler ve utanmaz ruhlar dışında hiçbir şey yoktu.


"Ne yapıyoruz biz?" dedim dudaklarımdan çıkan küçük fısıltı ile. 



Çağın da aynı benim gibi kendini sorguluyordu ama buna engel olamıyordu. Her bir adımı daha cüretkar olurken dudakları kulağımın kenarına geldi. Dişlerinin keskin dokusu kulağıma değip geçerken koyulaşan ve inanılmaz duran gözlerini bana çevirdi. Dudaklarımızın arasında mesafe neredeyse sıfır kalacak şekilde dururken konuşmaya başladı.


"Varoluşumuzun hissini keşfediyoruz güzelim."


1) Bölümü nasıl buldunuz?

2) Çağın ve Ada yakınlaşması kimlerin hoşuna gitti?

3) Sizce Ada'nın rüyası gerçek olacak mı?

4)Çağın ile Demir'in arasında nasıl bir geçmiş var?

5) Ve bugünün seçimine geldik. Çağın'ın cüretkar tavırları mı yoksa Enes'in çocuksu tavırları mı?


Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum :)

Ruhları ışıktan hoşlanmayanların gözleri, karanlıkta da kamaşır.- Cemil Sena Ongun

Daha fazla gelecek bölümler hakkında bilgiler için;

Instagram :

http://instagram.com/yagmuryilmazlarhikayeleri

Facebook:

https://www.facebook.com/Yağmur-Yılmazlar-Hikayeleri-1692922360968067/

Snapchat/Instagram : yagmuryilmazlar


İyi akşamlar....




Continue Reading

You'll Also Like

418K 25.6K 47
17 yıl önce annesi tarafından ölü olarak bildirilen Neva... Yıllardır onun hasretiyle yanıp tutuşan Akay ailesi... Ama... Ortada bir sorun vardı.Neva...
5.6M 292K 98
Gökyüzünde özgürce uçan bir kuş ve o gökyüzüne ateş eden bir savaşçının hikayesi. Leyla özgür bir kuş, Ercüment vatanı için dağlara, taşlara gerekir...
553K 20.4K 49
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
1.1M 41.4K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!