Varoluşun Hissi

By YamurYilmazlar

2.7M 152K 64.4K

"Ruhumu cezalandır güzel adam. Bedenimin hisleri tatmasını sağla. Bir Anka kuşu misali, Önce usulca yakmaya b... More

1.Bölüm- Iskald.
2.Bölüm- Fortid.
3.Bölüm- Sannhet.
4.Bölüm- Bar
5.Bölüm- Beklenmeyen
6.Bölüm- Oyuncak
7.Bölüm- Merhamet
8.Bölüm- Hayal Kırıklığı
9.Bölüm- Kırgınlığın Öfkesi
10.Bölüm- Ruh ve Beden
11.Bölüm- Tehlikeli Kadın
12.Bölüm- Geçmişin Gerçekleri
14.Bölüm- Varoluş
15.Bölüm- Korkak Tehlike
16.Bölüm- Öldüren Yalnızlık
17.Bölüm- Kıskançlık
18.Bölüm- Duyguların Yoğunluğu
Geri Dönüş, Alıntı- İstanbul Tüyap
19.Bölüm- Ölü Bedenlerin Dirilişi
20.Bölüm- Ölü Ruhların Dirilişi
21.Bölüm- Zincirleri Kırmak
22.Bölüm- Katil
23.Bölüm- Arınma
24.Bölüm- Yemin
25.Bölüm- Mürekkep
26.Bölüm- Panzehir
27.Bölüm- Şimşek
28.Bölüm- Güzel Adam
29.Bölüm- Kayıp
Bayram Özel Çekiliş
30.Bölüm- Aleksander
Hayal.
31.Bölüm- Öfke
32.Bölüm- İntikam.
33.Bölüm- Yalnızlık ve Ölüm.
34.Bölüm- Sonsuzluk
35.Bölüm- Tükenen Nefes
36.Bölüm- Kjærlighet.
Melankoli.
37.Bölüm- Håper.
38.Bölüm-Requiem.
39.Bölüm-Døden.
40.Bölüm- Begynnelse.
41.Bölüm- Mirakel.
Insomnia.
42.Bölüm-Metanoia.
43.Bölüm- Luna.
Sosyal Medya ve Whatsapp Grubu
44.Bölüm- Saudade.
45.Bölüm- Ethereal.

13.Bölüm- Gözyaşının Acı Yakarışı

67.3K 3.6K 1.5K
By YamurYilmazlar

Ben geldim.

Nasılsınız VH'ciler?

Sizi çok özledim ve duygu yüklü bir bölüm ile karşınızdayım. Diğer bölümümüz 300 oy aldığında gelecek. Sizi çok fazla zorlamak istemiyorum ve hemen bölüm ile karşınıza geçmek istiyorum.


Bu bölümün ithafı benim biricik Enesever'im Güli'ye gelsin. Kendisi her kitabımda yanımda olan ve her zaman beni destekleyen sayılı okuyucum arasında. Umarım bölümü seversin Güli. Sana layık bir bölüm olması için çabaladım. Seni çok seviyorum :)


Bölüm Şarkısı: Alessia Cara- River of Tears

Multimedia: Bölüm Sözü


İyi okumalar....


Aşk güçlü bir duyguydu.


Bir çok insanın tattığı ve acısıyla daha da yoğunlaşan bir histi. Varlığı, yokluğundan çok daha fazla yaralar bırakıyordu. Yine de dünyada en çok değer verilen duyguydu aşk. Peki bu doğru muydu evren için? Aşktan daha masum duygular yok muydu yaşadığımız hayatta? Bana göre vardı.


Bir bebeğin annesine ilk bakışı ve bir dostun varlığının kutsallığı... Hepsi benim için daha önemliydi. Özellikle bir bebek olarak yaşamanın ne olduğunu bilmeyen bir kız için dostluk çok daha mühimdi. Seni ayakta tutan ve katlanacağın zorlu hayatta dayanağın olan ağaç gibiydi. Kökleri o kadar sağlam olurdu ki, büyük bir deprem onu sallamadığı sürece her daim o ağaca tutunabilirdin.



Ve benim ağacım-dayanağım- o depreme uğramıştı...


Hayatımdaki ağacın köklerinden koparmayı denemişlerdi. Nefreti ve kini arkamda bırakmaya çalıştığım her an, duygularım daha da yoğun bir biçimde geri dönmüştü. Kana susamış vahşi bir hayvan gibi olmuştum. Tek bir hedefim vardı, o da sözde babam olacak o aşağılık herifti.


Adımlarım öfke ile ona yaklaşırken hırlar gibi bir ses çıkardım. Mavi gözlerim sadece nefretle ile alevlere boğulurken belime dolanan güçlü kollardan kendimi kurtarmayı denedim. Hayalimdeki kurduğum bütün intikam planlarını üstünde kullanmak istiyordum. O herifin ölmesini istiyordum. O şerefsiz piç benim hayatımdan sonsuza dek gitmesini istiyordum.


"Bırak." dedim tıslayarak konuşurken. Bedenime sahip çıkan kollar daha da sıkılaşırken kulağıma gelen nefes ile sakinleşmeyi denedim.


"Burada olmaz. Sakin olman gerek tehlike."


Bu tanıdık isim ve ses ile nefeslerimi düzenlemeyi denerken hareketlerimi yavaşça kontrol altına aldım. Babam olacak o aşağılık adama bakmazken arkamı döndüm ve hızlıca odanın çıkışına gittim. Koşan adımlar ile hava denilen o lanet ihtiyacı ararken gözlerimden akmaya hazırlanan yaşları kontrol altına aldım. Bir kere bile kendi için ağlamayan Ada Solmaz, ağacı için ağlamak üzereydi. Sıcaklığı ile içini umutla dolduran o çikolata gözler için endişeden ölebilecek haldeydi.


En sonunda bankların olduğu yere çıkmamla yere çöktüm ve zor da olsa sahip olmak istediğim oksijeni içime almayı denedim. Her bir nefes alış ayrı bir acıya neden olurken korku her zamanki gibi benliğimi sarmıştı. Kendim için hissettiğim duygular yerine sadece onu düşünür hale gelmiştim.


Kabuslarımdaki gibi o masum grinin siyaha bulanmasına korkmuştum...


"Ona savunmasız olduğunu gösterdin." diye konuştu yukarıdan bir ses. Bakışlarım hala bacaklarıma kilitlenmişken başımı ileri geri sallamaya başladım.


Ben kendi için güçlü, başkaları için savunmasız olan bir kız çocuğuydum.


İnsanlar beni soğuk bir maske sanırken bundan rahatsız olmuyordum. Bana yapılan hiçbir hakaret beni ırgalamazken, değer verdiklerime söylenen küçük bir söz bile beni kalbimden bıçaklayabiliyordu. Zaten bu hayatta değer verdiğim insan sayısının azlığı, bu yaralanmaları baya az tutarken uzun zamandır hissetmediğim bu keskin his ile başa çıkmayı deniyordum.


"Ona bir şey yapamaz. Korkmana gerek yok." dedi yukarıdaki ses bu seferde.


Bu sese ne kadar güvenmek istesem de kafamı salladım. Kabullenemez çehrem hala inat ile hareket ederken ayağa kalktım. Delice ve paranoyakça yapılan tavırlarım buz mavisi gözleri üzerime kilitledi. Bu gözlere odaklanmadan ceplerine uzandım. Tavrımdan ne olduğunu anlamaya çalışan bakışlar koyulaşırken ulaştığım telefon ile titreyen ellerimi zapt ettim.


"Ona ulaşmalıyım."


"Bana ihtiyacı var."


Telefona ezberimde olan sayıları tuşlarken açması için heyecanla beklemeye başladım. Duyacağım sese o kadar odaklanmıştım ki elimden alınan telefon ile dudaklarımdan küçük bir yakarış fırladı. Çağın uzun boyu sayesinde telefonu arkasına saklarken ifadesiz bir şekilde gözlerini gözlerime kilitlemişti.


"Ver onu bana. Hemen söylememiz gerek." dedim son bir umut ile konuşurken.


"Kendine gel. Korkak bir insan gibi davranıyorsun. Başına hiçbir şey gelmeyecek."


Sözlerindeki yemin gibi süzülen kelimeler ile heyecanım artarken başımı yavaşça salladım. Bitkin bedenim en sonunda ruh halim gibi çöküş yaşarken zor da olsa ayakta durmayı denedim. Tutunacak ağacımın olmaması yüzünden derin bir acı yaşadım.


"Ben her şeyi halledeceğim tamam mı?" dedi buz mavisi gözler bakışlarını üstümü kilitlerken. Bu kendinden emin ses, vücudumu esir alırken gözlerimin ardındaki kurumuş yaşları içime yolladım. Ona boyun eğen bedenim ile arkasından gitmeye başlarken buraya geldiğim için kendime lanet ediyordum. Her şeye rağmen yanına gittiğim o lanet adam yüzünden kendimden tiksiniyordum.


Kendime karşı olan öfkem her an artarken bindiğimiz tanıdık araba ile başımı koltuğa dayadım. Düşüncelerin hepsi bir zehir gibi bedenime yayılırken acı çekmek hak ettiğim bir duygu gibi geliyordu. Ruhumdaki lanet her zamanki gibi en sevdiklerime zarar verirken bu hayatta olmanın gereksizliğini hissediyordum.


Varoluşumun acı hissini iliklerime kadar yaşıyordum.


Küçük bedenim yaslı olduğum cama dayalıyken kocaman mavi gözlerimi dışarıya kilitledim. Her geçen saniye onun gelmesini daha da yaklaşırken içimdeki o masum enerjiyi dizginleyemiyordum. Bana söz verdiği gibi gelmesini bekliyordum.


İşe gittiğinden beri beklediğim cama yuva yapmış bir kuş gibiydim. Kafesimden çıkartacak kişiyi sabırla gözlerim ile arıyordum.


"Nerede kaldı?" diye söylendim kendi kendime.


Yalnız olan çocuksu benliğim hala onu beklerken minik ellerimi cama dayadım. Parmak izlerimin bıraktığı küçük lekeler dikkatimi hafifçe dağıtırken bahçe kapısından gelen ses ile ayağa kalktım.


Açık sarı saçları ve güzel yüzü ile bana her bir adımda yaklaşan kişiye koşmak için hareket ettim. Küçük elbisem havalanarak neredeyse başıma çıkacakken apartmanın merdivenlerinden hızlıca inmeye başladım. Çocuksu sevincim her an daha da çoğalırken kavuştuğum kollar ile saf kıkırtılar dudaklarımdan dışarı fırladı.


"Annecim!"


Sevinç ile zikredilen o değerli kelime anlamını her an daha da yoğun bir şekilde kazanırken minik kollarımı o ince bedene sardım. Tanıdık ve bir o kadar güzel olan yasemin kokusu beni ona hapsederken mutlulukla yüzümü gözlerine çevirdim.


Aynı renkte olan gözlerimiz birbiri ile buluşurken hayatımda en sevdiğim yüze odaklandım. Kalkık küçük bir burun, hafif dolgun dudaklar ve inanılmaz parlak bakan gözler... Her gördüğümde aynı etkiyi bırakan bu yüz ile anneme tekrar sıkıca sarıldım.


"Benim limonum beni çok mu özlemiş?"


Sadece annemin bana söylediği o sevimli kelime ile kıkırtılarım çoğalırken başımı evet anlamında salladım. Bir saat bile ondan ayrı kalmak beni yalnızlığa sürüklerken onun beni hiç bırakmasını istemiyordum. Bana bakan bakıcı ne kadar sevimli bir kadın olsa da, annemin her dakika görme isteğim ağır basıyordu.


"Seni çok özledim annecim. Bugün okul erken bitti ve seni beklemek daha zor geldi." dedim üzüntü ile burnumu çekerken.


"Bunun için ağlamayacak kadar güçlü bir kızsın sen Ada'm."


Sözlerindeki güven dolu tını ile kafamı salladım ve kollarımı tekrar ona doladım. Tanıdık kokusu ile tekrar kendimden geçerken beni kucağına alması ile iyice ona sığındım. Bir koala gibi anneme sarılırken yukarı çıktık ve bakıcıyı göndermesi ile en sonunda yalnız başımıza kaldık.



Onunla en çok yapmayı sevdiğim göreve hazırlanırken önlüklerimizi taktık ve sevinç ile bana verdiği görevleri yapmaya başladım. Yemek yemeyi çok fazla sevmesem de annemin yemekleri olduğu zaman asla sorun çıkarmıyordum. Her bir yaptığı yemeği büyük bir zevk ile mideme indirebiliyordum.


Bu düşünceler ile heyecanla anneme yardım ederken kızarmış tavuğun gevrek kokusu burun deliklerimin içine doldu ve midemin hafifçe guruldamasına neden oldu. Annem duyduğu bu ses ile yanıma yaklaştı ve burnuma küçük bir öpücük bıraktı.


"Demek limon kafa çok acıkmış." diyerek beni güvenli kollarına aldı.


"Senin kadar iyi yemek yapamıyor kimse." dedim savunmaya geçerek. Annem bu tavrım üzerine daha da gülümserken üzerine oturduğum tabureden beni kaldırdı. Çalan hareketli zil ile tekrar zıplamaya başlarken koşarak kapıya gittim.


Okuduğum masallardaki gibi dev gibi olan boyu ve açık kahve saçları ile gördüğüm tanıdık kişinin anında kollarına çıktım. Kuvvetli kolları annemden daha kolay beni kaldırırken yüz yüze gelmemiz ile yanağına sulu bir öpücük bıraktım.


"Yemek hazır babacığım." dedim kalın boynuna küçük kollarımı dolarken.


"Yine harika yemekler yapmışsın galiba meleğim." dedi yemekleri benim yapmadığımı bilerek. Babam annemi her seferinde böyle kızdırmaya çalışırken dudaklarımdan bugünki bininci kıkırdayışım kaçtı.


"Annem yemekleri yaptı baba. Ben yapmadım ki!" Sözlerim onu daha da eğlendirirken içeri girdik ve annemin olduğu yere giderek alaycı bakışlarını anneme kilitledi.


"Yine bütün yemeği Ada yapmış Deniz'im. Çocuğu yormaktan utanmıyor musun?" diyerek anneme yaklaştı. Annem bu şakadan dolayı babama oyunbozan bir şekilde bakarken babam annemin dudaklarına yaklaştı ve minik bir öpücük bıraktı. Aralarında kalan ben kıskançlık ile ikisinin ayırırken dudaklarımı büktüm ve konuşmaya başladım.


"Beni unuttunuz."


Bu cümlem ile kahkahalar etrafta yankılanmaya başlarken ikiside yanaklarıma saldırdılar ve bitmek tükenmeye öpücükler kondurmaya başladılar. Bu aşırı sevgi gösterisi ile mutluluğum daha da artarken kollarımı ikisinin omuzlarına doladım. Aralarında kalan küçük bedenim sallanmaya devam ederken eksik olan dişlerimi göstererek gülmeye başladım.


"Sizi çok ama çok ama çok seviyorum."


"Ada?"


Adım ile mahkum olduğum geçmişten çıkarken gözlerimi karanlık yola çevirdim. Hatırladığım ve şu an bana sadece acı veren geçmiş ile derin bir nefes aldım. Neden şimdi olmuştu? Yıllardır uzak durduğum zihnimin içinde bir kutuda saklı olan o ağır geçmiş neden tekrar gözlerimin önüne gelmişti?


Birçok soru zihnimi durmadan meşgul etmeye devam ederken gözlerimi Çağın'ın sert çehresine çevirdim. Benden daha sır küpü olan bu adam hala gücünü gözlerimden önünde kaybetmemişken ben defalarca yenilmiş gibi hissediyordum. Son zamanlarda her bir zayıf anımda yanımda olan bu insan ile daha kırılgan olmuş gibi davranıyordum. Gözlerim hemen doluyor veya yıllardır toz ile kaplanmış kutuları gün ışığına çıkartıyordum.


"Neden yanımdasın?" dedim saklı yerlerden çıkan anlaşılmaz sorum ile.


Çağın'ın gözleri yavaş bir şekilde üstüme dönerken buz mavisi gözleri yüz ifademi inceledi. Anlamlı ama bir o kadar da soğuk olan bakışları yüzümde sertçe gezinirken omuzlarını silkti. Bir sorunun cevabını bile bana çok görmüş gibi davranan bu tavrı ile öfkem yavaşça ortaya çıkmaya başladı.


"Neden bana yardım ediyorsun? Senin için acınası bir iyilik miyim?" dedim gözlerine bakışlarımı kilitlerken. Bu ani öfkem onu da sinirlendirirken aniden kenara çekmesi ile hafif bir korku ile gerildim.


"Sence ben siktiğimin iyilik meleği miyim Ada?"


Sözlerindeki sert öfke rüzgarı beni kendine hapsederken gözlerimi yere eğdim. Titrek olan nefesim ve bir o kadar da güçlü durmayı deneyen zihnim ile içimde savaş verirken gözlerimi tekrar ona çevirdim.


"Durup dururken bana yardım ettin. Kimsenin yapmayacağı şekilde evini açtın. Dayanak olarak gördüğüm Enes'in bile yapmadığı tavırları sergiledin bana. Neden bunu sorguladığımı anlamıyor musun?" dedim soru sorar bir şekilde ona bakarken. Gözleri hala anlamamış bir halde bana kilitlenirken sert çehresine gittikçe yaklaştım. Nefes alışverişlerimiz birbirine çarparken konuşmaya başladım.


"Kendini iyilik meleği olarak görmesen de benim gözümde iyilik meleği gibi oldun. Belki içinde saflık yok, karanlığın ile boğuşuyorsun ama yine de beni kurtardın. Bir meleğin yapmayacağı şekilde bana yardımcı oldun." diye devam ettim sözlerime. Yüzündeki sert ifade bir anlığına da olsa yumuşarken hızlıca vitesi değiştirdi ve arabanın öne atılmasını sağlayarak konuşmayı bölmüş oldu.


İlk defa onun bir durumdan kaçtığına şahit olurken gözlerimi karanlığa çevirdim ve mırıldanmaya başladım.


"Ona bir şey olmayacak değil mi Çağın?"


Bu küçük tutunuş anında cevap bulurken gözlerim evet diye başını sallayan Çağın'a çevrildi. Yüzü yine ifadesizliğinin en güzel maskesine dönüşürken tanıdık binanın önüne gelmemiz ile hızlıca indim.


İkimizde yaşadığımız evin kapısına gelmemiz ile gerilir gibi olduk. Bedenimiz yüklediğimiz negatif düşünceler ile dolup taşarken Çağın kapıyı açtı. Salonda oturan endişeli yüzler ile bakışlarım anında kahve gözlere kilitlendi. Adımlarımın sarsaklığını umursamadan anında sıkıca ona sarıldım. Küçükken en sevdiğim hareketi, şimdi sadece Enes için yapılan bir davranışa dönüştürürken sıcak ve bir o kadar tanıdık gelen kokusu ile gözlerimi kapadım.


"Benim yüzümden Enes. O lanet olası adam benim yüzümden sana sardı. Çok özür dilerim. Çok..." Yalvaran sesim ile Enes beni sakinleştirmeyi denerken dudaklarımdan bir hıçkırık kaçıverdi. O kötü vedadan sonra ilk defa bu hale gelirken Enes'in yatıştırıcı sesi kulaklarıma doldu.


"Hiçbir şey olmayacak güzelim. Senin suçun yok, anladın mı?" Çikolatanın en güzel tonu gözlerime odaklanırken başımı salladım.


"O bakışını görmedin Enes. Zarar vermek istiyor bana. Yaptıkları yetmemiş gibi bana ızdırap çektirmek için yol arıyor." dedim gözlerim kurumuş yaşların acısı ile kıpırdanırken. Enes'in geniş kolları tekrar bedenimi sardı. Bu sıcak his, içimi güven ile doldururken gözlerimi en sonunda etrafta gezdirdim.


Demir mimiklerini ifadesiz tutarak bana bakarken Naz gözleri dolmuş bir halde bana bakıyordu. Her şeyi öğrendikleri anlaşılan bakışları nedense bana rahatsızlık vermezken Enes'den yavaşça ayrıldım. Gözlerimi her an ağlayacak gibi duran Naz'dan ayırmadan yanına gittim. Kolları ihtiyaç ile bana sarılırken ilk defa geçmişim bana acı vermiyordu. Yanımda olmayı deneyen yeni insanların varlığı ile ilk defa güçlü gibiydim.


"Çok üzgünüm. Sen nasıl..." Hıçkırık dolu ses ile bu sefer de ben onu sakinleştirmeyi denerken Naz'ın narin bedenine daha da sıkı sarıldım. İlk defa başka birine sığınan kollarım yabancılık hissetmezken Naz'ın saçlarını okşadım. Karamel saçlar ellerimin arasından usulca kaydı ve bana dönen gözler ile hafifçe gülümsemeye çalıştım.


"Bu hastalıklı geçmişi öğrenmeni istemezdim." diye mırıldandım. Naz'ın gözleri kocaman açılırken başını hızlıca sağa sola salladı.


"Suçlu olan senmişsin gibi konuşmasana. O iğrenç yaratık ölmeyi hak ediyor. Sana yaptığı her bir davranış yüzünde cehennemde yanmalı." dedi hıçkırarak kendini tutmayı denerken.


"Artık bana zarar veremiyordu. Son birkaç zamandır rahat nefes alabiliyordum."

Sözlerimden sonra bakışlarım Çağın'a dönerken kolları önünde kavuşturmuş halde bekleyen tavrı ile minnet dolu bir halde ona baktım. Naz bu bakışlarımı yakalarken adımlarını hızla abisine yönlendirdi ve kuvvetle ona sarıldı. Kolları hareket etmeyen Çağın ilk defa şaşkın bir halde bakarken gülümseyerek abi kardeşe odaklandım.


Naz onun yaptığı iyilik ile neredeyse benim kadar minnetle bakıyordu Çağın'a. Çağın bu davranışı sindirmeye çalışırken kollarını kardeşine doladı. Bu yakınlık ona da fazla geliyormuş gibi dururken kardeşinin ilk defa kokusunu hissediyormuş gibi davranıyordu.


Onların bu güzel sahnesi beni kısa da olsa mutlu etmeyi başarırken anında karamsar düşünceler zihnime doldu. Bu düşüncelerim gerginliği bedenime hücum etti ve gözleri tekrar Enes'e çevirdim. Bana en güzel bakışları ile bakan bu adama yaklaştım ve korku dolu gözlerimi ona çevirdim.


"Ya seni alıp götürürlerse?" dedim koluna elimi sararken.


"Baban bizim kadar güçlü değil." diye sakince cevap verdi. Bu sözleri ile rahatlamaya çalışırken babama gerçekten zarar veren insanları düşünüyordum. Kim bu aşağılık herife hak ettiği azıcık cezayı vermişti? Kim benim az da olsa içimi rahatlatmıştı?


"Ona bunu yapanları tebrik etmek istiyorum." dedim içimdeki intikam duygusu tatmin olurken. Enes'in gözleri gözlerime kilitlenirken bakışlarını yavaşça benden kaçırdı. Bu davranışı içimdeki korku tohumlarını tekrar alevlendirdi ve yavaşça elimi çenesine koydum. Bakışları tekrar bana yöneldi ve sakin bir tonda konuşmaya başladım.


"Bunu sen mi yaptın Enes?"


Sözlerim ortamdaki sessizliği tek bir hamle de keskin bir bıçak gibi kesti ve Enes gözleri kararmış bir şekilde bana bakmaya başladı. Vereceği yanıt her an beni daha da korkuturken çenesindeki sakalların elimi okşamasını kestim.


"Tek bir kişinin planı değildi."


Arkadan gelen ses ile gözlerim buz mavisi gözlere dönerken şaşkınlık ile ağzımı açtım. Bu ikilinin bir araya gelmesinin imkansızlığına karşın hale hiçbir kelime söyleyemezken konuşmaya başladım.


"Artık açıklamaya ne dersiniz?"


Öfke ve arkamdan çevirilen bu plan yüzünden hayal kırıklığı bedenime dolarken yavaşça ikisinden de uzaklaştım. Zihnime dolan sorular beni esir aldı ve kollarımı kendime dolayıp verecekleri yanıtı beklemeye başladım.


"Seni rahatsız edecekti. İkide bir beni arayarak seni tekrar yanına alacağını söylüyordu. Çağın'ın tek başına verdiği cezalar işe yaramayınca bizde ortak bir intikam alalım dedik. Senin hayatından tamamen çıkması için bunu istedim. Sadece senin iyiliğin içindi." dedi Enes tam karşımda dikilirken.


Hissettiğim o tatmin duygusu kırgınlığa dönüştü ve bakışlarımı yere çevirdim. Gözlerim ikisi ile de bağlantı kurmak istemezken en sonunda Enes'e bakışlarımı tekrar çevirdim. Kahveleri endişeli bir halde çevrilmişti ve bir sözüme mahkum gibi bakıyordu.


"Sana bundan uzak durmanı söylemiştim. O adamın karanlığının senin üstüne geçmesini istemiyordum. Ona benzemeni istemiyordum Enes." dedim tekrar ona yaklaşırken. Yüzünde ilk defa gördüğüm o karanlık bakış tekrar ortaya çıkarken konuşmaya başladı.


"Yıllardır sessiz kaldım. Senin kendine sığınmana saygı duydum ama şu an o heriften kurtulmuşken geri dönmeni kaldıramam. Sende kaldıramazsın." Sesindeki acı ton ilk defa göğsümün orta yerinde bir ağırlık çöktü. Ellerimi tekrar onun çenesine koyarken kırgın bir şekilde gülümsedim.


"Peki sana birşey olursa ben ne yaparım? O adamın yanında yaşamak, senin yokluğundan daha iyi."


Sözlerimle Enes'in gözleri büyük bir sıcaklık ile bana bakarken kolları sımsıkı beni sardı. Bu güzel his ile ona sığınırken içimde hala yok olmayan korku ile savaş veriyordum. Uzun zamandır kimseyi önemsemeden sadece Enes'e değer vermiştim ve bu aralar onun yokluğunda hissettiğim yalnızlığı şimdi gideriyordum.


"Şimdi ne olacak?" dedim Enes'den ayrılırken.


Bu sorumla Enes ile Çağın birbirleriyle bakışmaya başladı. Aralarında süregelen bu anlamlı sessiz konuşmadan hiçbir anlamazken kapının çalması ile korku bedenimi hızlıca sardı. Bir dayanak gibi tekrar Enes'e sarıldım ve kollarının arasında rahatlamayı denedim. Büyük eli yavaş hareketler ile sırtımı okşarken çaresizlik ruhumu parçalıyor gibiydi.


"Sakin ol."


Gelen sessiz uyarı ile Çağın'a baktım ve rahat bir şekilde kapıyı açmasını izledim.


"Bizde sizi bekliyorduk memur beyler." diye soğuk ve alaycı bir şekilde konuştu. Bu ateş ile oynayan halleri beni endişelendirmeyi başarırken önde duran polis emreder bir şekilde konuşmaya başladı.


"Enes Erdem'i arıyoruz. Burada olduğunu öğrendik."


Sözleri korkumu daha da açığa çıkarttı ve sıkıca Enes'e tutunmaya devam ettim. Enes de Çağın gibi sakin bir şekilde beklerken Çağın sahte gülüşünü dudaklarına yerleştirdi.


"Kendisi maalesef aradığınız kişi değil."


Polis memuru bu cümle kaşlarını çatarken kollarını önünde kavuşturdu. Ben bunu yutar mıyım gibisinden olan bakışlarını çevrede gezdirirken arkasında duran memur bir adım öne çıktı.


"O aradığımız kişi değilse peki kim?" diye aynı alaycı halde sorusunu sordu.


Çağın ellerini eğlenerek öne uzatırken dudaklarını büktü. Bu tavrı ile başımdan kaynar sular inmiş gibi hissettim ve müdahale etmek istedim. Enes belimi bırakmayacak halde tutmaya devam ederken uzun zaman sonra ilk defa gözlerime tam anlamıyla yaşlar dolmuştu. Benim yüzümden bu adaletsiz tavrı yaşayan adama odaklanırken ilk defa kendimden bu kadar nefret etmiştim.


En sonunda adamlar bu ani itiraf ile elde ettiklerini alırken kelepçeleri Çağın'ın bileklerine geçirdiler. Her bir hareketleri sertçe ona zarar verir gibi dururken Enes'den ayrılmayı başardım ve Çağın'ın yanına gittim.


Gözyaşlarım bir yağmurun acı yakarışı gibi gözlerimden süzülürken Çağın ilk defa yumuşayan gözleri ile gözlerime odaklandı. Duvarının kapısını aralayan bu adamın ihtişamı ile gözlerimi ondan çekemezken sadece benim kulaklarımı ulaşan sesi ile duraksadım.


"Silmeye alışkın insanlarız biz tehlikeli kadın. Önce gözyaşlarımızı sildik, sonra buna neden olan geçmişimizi..."


1)Bölümü nasıl buldunuz?

2)Hangi karakterin tavrı sizi en çok etkiledi?

3)Enes'in saf duyguları sizce artık karanlığa mı bulandı?

4)Çağın bu tutuklanmadan nasıl kurtulacak?


Yorumlarınızı ve cevaplarınızı bekliyorum. Pamuk eller oylara unutmayın!!

Not: Sondaki söz şairimiz İlhan Berk'den esinlenilerek yazılmıştır.

Daha fazla gelecek bölümler hakkında bilgiler için;

Instagram :

http://instagram.com/yagmuryilmazlarhikayeleri

Facebook:

https://www.facebook.com/Yağmur-Yılmazlar-Hikayeleri-1692922360968067/

Snapchat/Instagram : yagmuryilmazlar

Continue Reading

You'll Also Like

138K 5K 32
@Magazindetoksu yeni bir gönderi paylaştı. Şok! Şok! Şok! Genç basketbolcu Çağan Akın Arsal 8 ay önce yumruk yumruğa kavga ettiği takım arkadaşının e...
146K 6.2K 26
Damla: Dedem doğum yaptı, taksi param da yok bana bi 400 ateşler misin yakışıklı? Yakışıklı: Deden doğum yaptı? Yakışıklı: Tanıştığımızı sanmıyorum...
360K 23K 24
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
1.1M 39.4K 22
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir, karanlık aşk türündedir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, psikolojik...