Varoluşun Hissi

By YamurYilmazlar

2.7M 152K 64.4K

"Ruhumu cezalandır güzel adam. Bedenimin hisleri tatmasını sağla. Bir Anka kuşu misali, Önce usulca yakmaya b... More

1.Bölüm- Iskald.
2.Bölüm- Fortid.
3.Bölüm- Sannhet.
4.Bölüm- Bar
5.Bölüm- Beklenmeyen
6.Bölüm- Oyuncak
7.Bölüm- Merhamet
8.Bölüm- Hayal Kırıklığı
9.Bölüm- Kırgınlığın Öfkesi
10.Bölüm- Ruh ve Beden
11.Bölüm- Tehlikeli Kadın
13.Bölüm- Gözyaşının Acı Yakarışı
14.Bölüm- Varoluş
15.Bölüm- Korkak Tehlike
16.Bölüm- Öldüren Yalnızlık
17.Bölüm- Kıskançlık
18.Bölüm- Duyguların Yoğunluğu
Geri Dönüş, Alıntı- İstanbul Tüyap
19.Bölüm- Ölü Bedenlerin Dirilişi
20.Bölüm- Ölü Ruhların Dirilişi
21.Bölüm- Zincirleri Kırmak
22.Bölüm- Katil
23.Bölüm- Arınma
24.Bölüm- Yemin
25.Bölüm- Mürekkep
26.Bölüm- Panzehir
27.Bölüm- Şimşek
28.Bölüm- Güzel Adam
29.Bölüm- Kayıp
Bayram Özel Çekiliş
30.Bölüm- Aleksander
Hayal.
31.Bölüm- Öfke
32.Bölüm- İntikam.
33.Bölüm- Yalnızlık ve Ölüm.
34.Bölüm- Sonsuzluk
35.Bölüm- Tükenen Nefes
36.Bölüm- Kjærlighet.
Melankoli.
37.Bölüm- Håper.
38.Bölüm-Requiem.
39.Bölüm-Døden.
40.Bölüm- Begynnelse.
41.Bölüm- Mirakel.
Insomnia.
42.Bölüm-Metanoia.
43.Bölüm- Luna.
Sosyal Medya ve Whatsapp Grubu
44.Bölüm- Saudade.
45.Bölüm- Ethereal.

12.Bölüm- Geçmişin Gerçekleri

70.4K 3.7K 1.2K
By YamurYilmazlar

Merhaba VH'ciler,

 Nasılsınız?

Yeni bölüm ile karşınızdayım. 

Bu bölüm İmkansız'dan taa buralara gelmiş Fatoş'a gelsin. Kendisi yorumları ve desteği ile hep yanımda. Umarım bölümünü seversin kuzum. Senin gibi bir Çağınsever için güzel bir bölüm olmuş gibi :)


Bölüm oyları çok hızlı geliyor ve sonu bomba olan bir bölüm olduğu için 320 oya yeni bölüm gelecek. Artık tatile gireceğim ve bolca Vh'ye hazırlayın kendinizi.

Sizleri çok seviyorum...


Multimedia: Yeni hikaye kapağımız

Bölüm Şarkısı: Twenty One Pilots- Stressed Out 


İyi okumalar. Öpüldünüz!


"Sen çok tehlikeli bir kadınsın..."


Bu cümle ile ne yapacağımı bilemezken bedenimi yasladığım bedenden yavaşça çektim. Bu ayrılış bir ürperti halinde vücuduma yayılırken tutunduğum demir parmaklıklardan güç aldım. Gecenin karanlığına gözlerimi dikerken belki de onun gitmesini diliyordum. Hiç yaşamadığım bu çekimin bitmesini arzuluyordum. Şu an o kadar karmaşık bir zihne sahiptim ki, neyin doğru neyin yanlış olduğuna bile karar veremiyordum.


"Senden uzak durmak istiyorum." dedim sakin bir ses ile. Ellerimi parmaklıklardan çekerken yavaşça bedenimi ona çevirdim. 


Köşeli bir çene, soğukluğu ile parlayan gözler ve bir erkek için fazla dolgun olan dudaklar...


Ben bu adamı nasıl hayatıma sokmuştum? Ne ara bilmediğim duygularla yarışır hale gelmiştim? Hissizlik en sevdiğim duyguyken nasıl onu kaybeder hale gelmiştim?


"Bana yaklaşmaktan korkuyorsun." dedi aramızdaki mesafeyi yine azaltırken. Sırtım bu sefer soğuk demirlere dayanırken göğsüne gelen başımı kaldırarak gözlerine kilitlendim. Maskeyi icat ettiğine inandığım bu adam bana odaklanmışken sadece bekledim. Beni bırakmasını, özgür kılmasını ve buradan kurtulmayı...


"Ama haklısın Ada, bende kendimden korkardım." diye devam etti kulağıma fısıldarken. 


Kokusu keskin bir şekilde burnuma dolarken yavaşça yutkundum. O sırada telefonumdan gelen ses ile aramızdaki sonsuz bakış bitti. İkimizde transtan çıkmış gibi kendimize gelirken cebimden telefonumu çıkarttım. Yazan isim ile kaşlarım çatılırken Çağın da belirsiz ifadesi ile bana bakıyordu.


"Ne oldu?"


Korku, geçmiş ve endişe bedenime yayılırken çalan sesin kulağımda yankılanması dışında hiçbir şey duyamıyordum. Tam rahatladım derken yine mi üzülecektim? Yine mi kurtulamamıştım bu insandan?


Elimdeki titreşim durmadan devam ederken hala hareket edememiştim. Aklıma gelen birçok senaryo ile delirirken hala cevaplama cesaretini bulamamıştım. O sırada titreşimin elimden gitmesi ile donuk gözlerle Çağın'a baktım. Soğukkanlılık ile açtığı telefon ile mimiklerine dikkat ederken dediği hiçbir şeyi duyamıyor gibiydim. Sanki kulağımdaki basınç dışında hiçbir şey yok gibiydi.


Bakışlarımı hala ondan çekemezken üzerime gelen kollar ile titrememi kesmeyi denedim. Onun sağladığı hafif dokunuş bile beni kendime getiremezken çenemi kavrayan eller ile aramızdaki mesafenin azalışı, beni birazcık olsa da rahatlatmıştı.


"Beni duyuyor musun?" Sesin en sonunda kulağıma ulaşması ile gözlerimdeki donuk ifadeyi yok etmeyi denedim. 


"Geri mi döndü hayatıma?" dedim titrek bir şekilde nefes alırken. 

Bütün maskelerim inmiş sadece içimdeki korkan kız çocuğu ortaya çıkmıştı. Geçmişin ağırlığı üstüme tonlarca yük biçimde binmişti.


"Sakin ol, sana zarar verecek değil. Beni dikkatle dinlemeni istiyorum." Çağın'ın yatıştırıcı sesi ile kafamı yavaşça salladım. 


"Birileri babanı darp etmiş. Tek yakını sen olduğun içinde onun telefonundan seni aramışlar."


Sözler ironik bir şekilde kulağıma gelirken yavaşça kafamı salladım. Kaybetme korkusunu asla hissetmediğim bu adamın yanına mı gitmem gerekiyordu? Bana sadece kölesi gibi davranmış ve kum torbasına çevirdiği kızı olarak bu görevi yerine mi getirmem gerekiyordu?


"Gitmem mi lazım?" dedim gözlerimi onun gözlerinden çekmezken.


"İstemiyorsan, hiçbir şey yapmak zorunda değilsin."


 Çağın'ın güven verici sesi ile kafamı salladım. O adamın sadece yaşayıp yaşamadığını görmek istiyordum. Ona karşı hiçbir borcum yoktu ama benden uzakta nefes aldığına dair bir kanıta ihtiyacım vardı.


Kendi cehenneminde yaşamadan bu hayata veda etmesine dayanamazdım.


"Gitmem gerek." dedim verdiğim kararı sakince dışarı vururken. Çağın kafasını salladı ve ellerini yavaşça yüzümden çekti. Göğsümün içinde hissettiğim boşluk ile afallarken derin bir nefes aldım.


"Enes'in duymasını istemiyorum, telaşlanacak ve üstüme düşecek. Buradan gizlice çıkmam gerek." 


"Merak etme, Demir'e mesaj attım. Bir şekilde onları oyalayacak, bizde hemen halledip döneriz."


Çağın'ın benimle geleceğini duyunca gözlerimi ona çevirdim. Daha birkaç haftadır tanıdığı bir insan için neden bunları yapıyordu? Hayatımda hiç sahip olamadığım bir koruyucu meleğe neden dönüşüyordu ki? Maskesinin içinden neden bana yardım ediyordu?


"Gelmene gerek yok Çağın. Ben tek başıma giderim." 


Yıllardır dayanağı olmayan bir insana yardım etmek demek karmaşıklık demekti. Her zaman hayata tek başına tutunmuş bir insana el uzatmak ürkütücü bir hamleydi. Çağın da bunu anlamış gibiydi, yine de kolumu sertçe tutmuş ve beni arka otoparka götürmeye başlamıştı. 


Ruh halimde şu an inatçı olmak en alt sıralarda yer alırken tanıdık arabaya bindim. Başımı anında cama yaslarken üzerimde büstiyer dışında bir şey olmadığı için üşümeye başlamıştım bile. Kollarımı bir örtü gibi kullanmaya çalışırken üzerime gelen ceket ile irkildim.


Son zamanlarda duyduğum erkeksi koku anında burun deliklerime dolarken üstüme yavaşça deri ceketi geçirdim. İçinde kaybolduğum bu kıyafet ile dudaklarım hafifçe memnuniyet dolu bir biçimde kıvrılırken kollarımı öne uzatıp yok olan ellerimi bulmaya çalıştım.


"Fazla küçüksün." 


Çağın'ın alaycı sesi ile gözlerimi devirdim ve sonunda elimi bulup ceketin kollarından çıkarmayı başardım. Zafer dolu bir hareket ile koltuğa yayılırken Çağın'ın keskin profiline döndüm ve konuşmaya başladım.


"Fazla büyüksün." 


Dediğim söz ile kaşları alayla daha da çok kalktı. Üzerime sinen rahatlatıcı koku ile birazdan gideceğim yeri unuttururken gözlerimi kapadım. Bu gecenin yorgunluğu bambaşka gibiydi. Birden fazla aynı duyguyu yaşamıştım ve bu hisler bedenime fazla gelmişti. Çağın'ın tavırları yeteri kadar yoğunken şimdide o adamın sorunları ile uğraşacaktım. 


"Öyle bir hayat yaşıyorum ki, bazenleri cehennemin boş ve tüm şeytanların burada olduğuna inanıyorum."


İçimde savaştığım hislerim birkaç kelime ile dışarı çıkarken gözlerimi açtım. Gecenin sessiz keskinliği ile bakışlarımı Çağın'a çevirdim. Çağın'ın yüzü daha deminki rahatlığına göre kasılırken direksiyonu tutan elini gevşetti.


"Kimse senin yaşadıklarını hak etmez."


"Evet ama çok daha acılarını yaşayanlar bile var. Dünya öyle zıvanadan çıktı ki küçücük çocuklar bile ortadan kayboluyor ve birkaç toprak parçası için insanlar birbirlerinin canına kıyıyor. Böyle bir evrende benim yaşadığım birkaç darbe az kalıyor." dedim gerçekleri dile getirerek.


Çağın'ın profili her söylediğim ile sertleşirken ışıkta durmamız ile bana döndü. Soğuk gözleri ilk defa birkaç duyguyu gösterirken birbirimizi incelemeye devam ediyorduk. Sırlarla dolu iki geçmişi anlamaya çalışıyorduk bakışlarımızla.


"Senin de anlatmadığın bir geçmişin var. Büyük ihtimalle benimkinden bile karanlık ve buna saygı duyuyorum. Hatta sergilediğin tavır için gurur bile duyuyorum. Benim sahip olamadığım gücü gösteriyorsun ve geçmişini kilitli bir kutuya saklayabiliyorsun. Ben ise geçmişimin yaşayıp yaşamadığını görmek için gidiyorum. O gereksiz insan için efor sarfediyorum." dedim gözlerimi elime dikerken.


Kırmızı ışığın geçmesine rağmen hareket etmezken Çağın'ın ani manevrası ile başka bir yere gitmeye başladık. Ne olduğunu anlamama rağmen sessiz kalırken hızın içinde kendimi kaybetmiş gibi hissediyordum. Kısa bir süre sonra deniz kenarına gelmemiz ile Çağın'ın in komutu ile aşağıya indim.


İçine hapsolduğum koku dışında denizin ferah kokusu da burun deliklerime dolarken arabanın önüne oturup yanına gelmemi bekledi. Çıkardığı sigarayı dolgun dudaklarına hapsederken ellerini siper ederek kıvılcımı çaktı. Küçük kızıllık direk dikkatimi çekerken sigara şu an tek odaklandığım şey gibiydi.


Doğum, alevin getirdiği kıvılcımdı bizim için. Yavaş veya hızlı bir şekilde yol alacağımızı verdiğimiz kararlarımıza ve tükettiğimiz nefeslere göre biz belirliyorduk. Sona geldiğimizi anladığımızda da birisi bizim yerimize o yaşamı söndürüyordu. Çekilecek bir izmarit kalmayınca, yaşamamıza son veriliyordu.


"Buraya gelirim." 


Çağın'ın sesi ile düşüncelerime ara verirken bakışlarımı yüzüne çevirdim. Soğuk havada üstünde olan ince kıyafete aldırmadan duruyordu. Ben ise yok olduğum bir ceket ile anca üşümemi kesebilmiş haldeydim.


"Benim gizli bir mekanım hiç olmadı. Galiba o küçük oda sahip olduğum tek sığınaktı." dedim eski odamı gözlerimin önüne getirerek.


"Orası korunduğun alandı. Bütün düşüncelerini hissedebileceğin bir yere ihtiyacın var. İstersen arada burayı sana verebilirim." 


Çağın'ın teklifi ile memnun bir şekilde dudaklarım kıvrılırken konuşmayı kestim ve manzaranın tadını çıkarmaya başladım. Gecenin en güzel tonuna sahip hırçın bir deniz ve güneşin sahip olamadığı ihtişam ile parlayan bir ay... Karanlığın içinde bir ışık gibiydi ikiside. Aydınlığın veremediği düşünceleri bana veriyorlardı.


"Galiba arada ödünç alabilirim. Tabi önce buraya nasıl geldiğimizi hatırlamam lazım." dedim rahat bir ses ile.


"Seni birkaç kez getiririm ya da nefes almayacak gibi hissettiğinde bana söylersin ve buraya geliriz." 


Bana bu açıdan yardım etmesi bile beni şaşkınlığa uğratırken Naz'ın neden Çağın'a bu kadar değer verdiğini anlayabiliyordum. Belli etmeden insanlara yardım ediyordu, kimseyi borçlu hissettirmeden yüklerini alıyordu.


"Aslında iyi birisin Gürsoy." dedim ilk defa dalga geçmeden onunla konuşurken. 

Gözleri yavaşça bana döndü ve yüzümü inceledikten sonra omuzlarını silkti. Sanki bu düşünce onun için önemli değil gibiydi. Ya da önemli değilmiş gibi davranıyordu.


"Konuşabilmek o kadar zor bir davranış değil Gürsoy. Arada bunu denemelisin. Mesela Naz bu konuda seni asla yargılamaz." 


"Yargılanmaktan korkan sensin. Yaşadığın olaylardan utanç duyması gereken babanken, sen utanıyorsun. Geçmişinden çekinmesi gereken Enesken, onun yerine de yükü sen alıyorsun." dedi Çağın. Gözleri bütün çıplaklığı ile gerçekleri söylerken gözlerime donmuş birkaç damla yaş düştü.


Uzun süredir ağlamayan ben hayatımı yeni fark ediyor gibiydim. Enes en yakınım olsa da onunla bile bariyerlerimi atlayamayan bir insandım. Sanki her şeyi öğrenirse kaybedecek gibi hissediyordum. Bütün sırlarımı bilen bir insanın, bana katlanamayacağını düşünüyordum.


"Beni bir kere gördü. Benliğimin bütün çıplak yaralarını bir kere gördü. Kendine gelemedi Çağın, yıkılmış gibiydi." dedim titrek bir nefes ile.


"Enes güçlü değil. Hayatı hep en iyi şartlarda yaşayan her insan gibi. Karanlığı, acıyı, umutsuzluğu bilmiyor. Onun için en büyük acı kalp kırıklığı." 


"Kalp kırıklığını yaşadığına bile emin değilim. Kızları bırakan hep o oldu." dedim bacaklarımı çeneme yaslarken.

 O sırada Çağın bir sigara daha yaktı ve uzun bir nefes ile içine çekip bakışlarını bana döndürerek sigarayı üfledi. Ağır duman akciğerlerimin içine dolarken hareket etmedim ve alaycı ifadesine meraklı bir şekilde bakmaya başladım.


"İnan bana görünmezlik onun en büyük kalp kırıklığı." Sözleri ile bakışlarımı denize çevirdim ve derin bir nefes daha aldım. 


"Gerçek hayatı yaşamamış insanlar acı çekmek için sahte aşklara sığınıyorlar." dedim çevremdeki bütün o ilişkileri düşünürken.


"Aşık olmaya çok hevesli gibisin?" diye eğlenerek bana baktı Çağın. 

Omuzlarımı aynen onun gibi silkerken ne kadar hevesli olduğumu ona alay ederek gösterdim. Birine sözde sonsuza kadar bağlı olup bir lafı ile hayatını hiçe saymak saçmalıktan başka bir şey değildi. Bu hisse sahip olmak gereksiz bir davranıştı benim için.


"Günümüzün en büyük sorunu olan aşka zamanım kalmadı Gürsoy. Tek bildiğim filmler ve kitaplar." dedim yorgunluk ile başım yavaşça onun omzuna düşerken. 

Gerilen bedeni ilk başta bu dokunuşa rahatsız olsa da her nefes alışımızda alışmaya başlamış gibiydi. Yarım saat kadar hiç konuşmadan ikimizde denize odaklanırken bedenimi iyice ona bırakmıştım. Sıcaklığı ve kokusu bana uyuşturucu gibi gelmişti.


"Üşüyeceksin, artık arabaya geçelim." diye aramızdaki sessizliği bozdu Çağın. İnatçı kişiliğim düşüncelerimin rahatlaması ile geri gelirken kafamı hayır anlamında salladım. Şu an o kadar rahat hissediyordum ki hiçbir hareketin bu anı bozmasını istemiyordum.


"Daha burada kalmaya ihtiyacım var. Senin gibi zırt pırt gelmiyorum buraya. İçimdeki hesaplaşma bitmedi." 


"Benim her dakika geldiğimi nereden biliyorsun?" dedi soru soran sesi ile.


"Her işini evde yapan birisin. Kadınları bile eve attığını düşünürsek, bence geceleri dışarıya çıktığında sadece buradasın." 

Sesim ile bıkmış bir ses çıkartırken rahat omzuna daha da yayılmış bir hale gelmiştim ve istifimi hiç bozmuyordum. Bir kere de Çağın Gürsoy'un rahatsız olmasından çekinmiyordum.


"Kadınlarla olan ilişkim seni çok ilgilendiriyor gibi? Baksana çetele tutmuşsun." 


"Bence senin çentik attığın bir duvarın var. Ayrıca Bayan Bacak evin içinde gezerken görmeme gibi bir ihtimalim yoktu onu." dedim somurtarak.


"Demek Bayan Bacak?" 


Kırdığım potu anında anlarken hafifçe kızaran yüzümü iyice gövdesine gizledim. O kızın benden çok daha güzel olduğunu hatırladıkça Çağın'a hak vermiyor değildim. Sonuçta vücudunun her avantajını kullanan kızlar ve kız olduğunu zar zor anlayan ben vardım. Bu iki sınıfa bakınca birincisi daha mantıklı gibiydi.


"Valla güzel kızdı. Davranışları için aynı şeyi söyleyemem ama seçimin iyiydi Gürsoy." dedim eleştirmenler gibi bir havaya girerken.


"Bilge gibi çok fazla hayatıma giren çıkan oldu. Gelip geçici olmakta o kızların üstüne yok." Bu açıklaması ile nedense beni rahatlatırken alıştığım o omuzdan yavaşça kalktım. Bir süredir görmediğim o gözler üstüme odaklanırken bakışlarımı denizden ona çevirdim.


"Şimdi biz seninle dertleşmiş mi olduk?" dedim merak içinde. Dudaklarında belirsiz bir kıvrılış meydana gelirken derin bir nefes aldı. Tekrar aşina olduğum maskesini takarken başını evet anlamında salladı. 


"İnsan rahatlıyormuş." dedim sözlerime devam ederken. O hala hiçbir kelime söylemezken kaputtan doğruldu ve beni kendine çekti. Bu hızlı hareketi ile dudaklarımdan hafif bir çığlık dökülürken bedenlerimizin yakınlığıyla farklı bir gerginlik bedenime dolmuştu. 


"Böyle ani hareketler yapmamalısın." dedim zar zor nefes alırken ve dudaklarının yakınlığından kaçarken.


"Dertleşmemiz bittiğine göre farklı olaylara odaklanmalıyız tehlikeli kadın.


Dudakları boynuma hızlı nefesler halinde vururken bu seferde Çağın'ın cebinden yine benim telefonumun sesi yükseldi. Bu ses üzerine Çağın sessizce bir küfür savurdu ve belimdeki elleri çekilip telefona cevaplamak için eline aldı. Gördüğü numara ile dudakları her zamanki alaycı kıvrımına kavuşurken bana uzattı. Sorgulayıcı bir şekilde telefonu elime aldım ve Enes ismini görmem ile derin bir nefes verdim.


"Enes?" 


"Ada? Neredesin sen?" 


Enes'in endişeli sesi kulağıma dolarken bana dikkatle bakan Çağın'a arkamı döndüm. Bol gelen ceket dizime kadar uzanırken bir elimi cebine soktum ve tam kıyıda dolaşarak konuşmaya başladım.


"Enes çok acil bir işim çıktı. Size söyleyemeden çıktım." 


"Çağın'ında burada olmamasından endişelenmeli miyim?" dedi kızgın ve bir o kadarda sorgulayıcı sesi ile.


"Onunla alakam yok. Herhalde bir kızı görüp eve atmaya gitmiştir." 

Gözlerim anında ona dönerken sanki eve atacağı kız benmişim gibi yavaşça beni süzdü. Her bir bakışı, dokunuşla aynı etkiyi bırakırken gözlerimi kaçırdım.


"O zaman sorun yok. O herifi ve seni göremeyince endişeye kapıldım galiba." 


Bu ilgileniş ve söylediğim yalan birbirine girerken Enes'e söylediğim yalanların beni cehenneme götürebilecek kadar çok olduğunun farkındaydım ama başka çözüm yolu bulamıyordum. Söylediğim her bir yalan sanki onu koruyormuş gibi hissettiriyordu. 


"Neyse sonra görüşürüz o zaman. Merak etme beni Enes'im." dedim sesimin rahat çıkmasına çalışırken. 


En sonunda konuşma sonlanırken arkamı döndüm ve beni fazla dikkatli inceleyen gözler ile karşı karşıya geldim. Çağın kollarını önünde kavuşturmuş eğlenen bir halde bana bakarken telefonumu cebime koydum.


"Acaba bu gece kimi eve atıyorum? Hiçbir tahminin var mı Bayan Bacak?"


Söylediği kelime ile utanç bedenime yayılırken başımı eğdim ve arabanın koltuğuna ilerledim. O da benim gibi arabaya binince sessizlik ile yolculuğumuz tekrar başlamıştı. Sahip olduğum güzel rahatlama yeniden gerginliğe dönüşürken bir devlet hastanesinin önünde durmamız ile yutkundum.


Göreceğim sahneye hala hazır olmayan bir halde arabadan indim. Olabildiğince yavaş ve sakin adımlar ile binaya girerken Çağın'ın belimi kaplayan parmakları ile hafif bir güven ortaya çıkmıştı. Bu küçük destek ile en sonunda lobiye gelebilmiştim.


"Murat Solmaz hangi odada acaba?"


 Uzun zamandır söylemediğim iki kelime ile vücudum strese girerken kadının oda numarası söylemesi ile ilerlemeye başladık. Sonunda geldiğimiz oda numarası ile Çağın'a yavaşça baktım. Buz mavileri ilk defa güven verici bir şekilde bana bakarken kapının kolunu indirdim.


Gördüğüm manzara ile şaşkınlıkla yatakta yatan adama bakarken nedense tatminkar bir duygu içimi kaplamıştı. Yıllardan beri maruz kaldığım her acı sanki onun vücuduna damgalanmış gibiydi. Yarı baygın olan vücudu çektiği ızdırapların sesini odaya doldururken topuklu ayakkabılarımın üzerinde hafif tıkırtılar ile odaya girdim. Yaklaştıkça gördüğüm sahne ile acımasız bir gülüş dudaklarıma hapsolurken tam yanında durdum.


Bir zamanlar yakışıklı olan ve anneme aşık olan adamın son yok oluşunu izlerken yatağının çevresinde dolaşmaya başladım. Hiçbir duygu yüzümde ona karşı belli olmazken hafif bir fısıltı ile konuşmaya başladım.


"Acı çekmenin nasıl bir duygu olduğunu bilmek nasıl?"


"Bedeninin sana ait olmayan sesler ile kavruluşu..."


"İçinde hapsolan o çaresizlik dolu hissin acımasızlığı güzel mi?"


Her bir cümlem ile rahatlamam artarken alkol kokan nefesine iyice yaklaştım. Tanıdık ama bir o kadarda irite edici bu koku ile yüzüm buruşurken kulağına fısıldadım.


"Sen daha uzun bir hayat yaşayacaksın. Görmen gereken çok fazla acı var ve bundan mahrum kalmana izin veremem baba." 


Sözlerimin ağırlığı ile odanın çıkışına ilerlerken o sırada polis memurlarının içeri girmesi ile duraksadım. Hepsi üzgün ve yıkılmış görünmemi beklerken soğuk olan görüntüm onları şaşkınlığa uğratmış gibiydi. Çağın sanki oyuncu bir tavır takınmamı bekler gibi bana bakınca yavaşça yüzümdeki gözyaşlarını siliyormuş gibi yaptım. Bu tavrım ile memurlar rahatlarken üzerime bol gelen cekete kim bilir kaçıncı kez sarıldım.


"Galiba kızısınız?" dedi hafif toplu olan polis memuru. Başımı sanki üzgünmüş gibi salladım ve sarı saçlarımı kulağımın arkasına attım. Solgun duran yüzüm bu sahneye yardımcı olurken polis memuruna odaklandım.


"Babanızı gece 1 sularında bir ara sokakta bulduk. Üzerindeki kimliği ve parası duruyordu bu yüzden belirli bir düşmanı olup olmadığını sormak için sizi çağırdık." 


Düşman.


Ne can alıcı bir kelimeydi öyle...


Nefreti ve soğukkanlılığı simgeleyen o düşman ben olabilirdim. Babamdan iğrenen eden birçok kişi vardı bu hayatta ama bu listenin başını çeken asıl düşman ben olabilirdim. Yine de bunu polise söylemek akıllıca olmayacağı için kafamı hayır anlamında salladım. İçki, kumar, bulaştığı her halttan gelebilecek yüzlerce düşmanı varken hepsini korudum.


Cehennemi yaşatan o adamdan bir nevi kendi intikamımı almış oldum.


"O zaman sizi babanızla yalnız bırakalım. Sabah uyanınca ifadesini alacağız." dedi yanındaki daha zayıf olan polis. Kafamı tamam anlamında salladım ve çıkmaları için Çağın'ın yol vermesini bekledim.


İkimizde burada durmayacağımızı bilerek birbirimize bakarken arkadan gelen ses ile odanın içine baktım. Gözleri acı ile açılmış kahverengi gözlere odaklanırken hafifçe doğrulması ile kaşlarımı çattım.


"Memur bey... Lütfen bekleyin." 


Babamdan çıkan saygılı ses ile yüzümde istemsiz bir alay oluşurken kollarımı önümde kavuşturdum. Polis memurların tekrar içeri girmesi ile kendimi toparlarken hepimiz yatağının oraya gittik. Gergin bir şekilde olduğum yerde dururken polis memuru babamla konuşmaya başlamıştı bile.


"Bize kimler olduğunu söyleyebilir misiniz? Belirgin özellikleri olan kişiler miydi?" 


"Kimlerin olduğunu hatırlamıyorum tip olarak ama bana bir isim verdiler. Yaptıran kişinin selamını söylediler." 


Babamın yaralı ve bir o kadar kırılgan duran sahte yüzü ile kaşlarım daha da çatılırken polis memuru anlayışla babama baktı. Sakin olup söylemesini dile getirirken gelecek ismi beklemeye başladım. Umrunda olmayan bu adamın yaptığı hiçbir pisliği önemsemezken bu sahnenin sadece bitmesini istiyordum.


"Beyefendi kim size zarar verdi?"


 Polis memurunun üzgün sesi ile sabrım tükenmeye başlarken babam kimsenin göremeyeceği bir şekilde gözlerime baktı.Yüzünde gözüken intikam ve nefret duygusunu anında tanırken ağzından çıkan isim ile olduğum yerde kalakaldım. Gözlerimde ve benliğimde anında korku yayılırken dediği ismin gerçek olmasını istemiyordum.


"Enes Erdem. Bana Enes Erdem zarar verdi polis bey."


1)Bölümü nasıl buldunuz?

2) Sizce bu darp olayını gerçekten Enes mi yaptı?

3) Çağın ile Ada'nın bariyerleri geçtikçe aşılıyor gibi. Bu hoşunuza gitti mi?

4) Gelecek bölüm sizleri neler bekliyor?


Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

Snapchat/Instagram : yagmuryilmazlar


Daha fazla bilgi ve sürpriz alıntılar için;

Vh için facebook beğeni sayfası. Sayfanın adı Yağmur Yılmazlar Hikayeleri.

Link :

https://www.facebook.com/Yağmur-Yılmazlar-Hikayeleri-1692922360968067/

Vh için Instagram hesabı.Kullanıcı adı:  yagmuryilmazlarhikayeleri

Link:

https://www.instagram.com/yagmuryilmazlarhikayeleri/




















Continue Reading

You'll Also Like

128K 7.1K 50
Anneannesini görmek için gittiği şehirde üsteğmen Göktürk ile karşılaşan Efsun hiç beklemediği gerçeklerle de karşılaşır ___ " sen benim hayatımda h...
1.1M 38.7K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
124K 6.7K 13
Sera: Numaranızı yönetici olan Asuman hanımdan aldım. Sera: Yemeyin beni. 05***: Asuman hanımın neden böyle bir şey yaptığını bilmiyorum ama üzgünüm...
1.1M 15.7K 39
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...