Varoluşun Hissi

By YamurYilmazlar

2.7M 152K 64.4K

"Ruhumu cezalandır güzel adam. Bedenimin hisleri tatmasını sağla. Bir Anka kuşu misali, Önce usulca yakmaya b... More

1.Bölüm- Iskald.
2.Bölüm- Fortid.
3.Bölüm- Sannhet.
4.Bölüm- Bar
5.Bölüm- Beklenmeyen
6.Bölüm- Oyuncak
7.Bölüm- Merhamet
8.Bölüm- Hayal Kırıklığı
10.Bölüm- Ruh ve Beden
11.Bölüm- Tehlikeli Kadın
12.Bölüm- Geçmişin Gerçekleri
13.Bölüm- Gözyaşının Acı Yakarışı
14.Bölüm- Varoluş
15.Bölüm- Korkak Tehlike
16.Bölüm- Öldüren Yalnızlık
17.Bölüm- Kıskançlık
18.Bölüm- Duyguların Yoğunluğu
Geri Dönüş, Alıntı- İstanbul Tüyap
19.Bölüm- Ölü Bedenlerin Dirilişi
20.Bölüm- Ölü Ruhların Dirilişi
21.Bölüm- Zincirleri Kırmak
22.Bölüm- Katil
23.Bölüm- Arınma
24.Bölüm- Yemin
25.Bölüm- Mürekkep
26.Bölüm- Panzehir
27.Bölüm- Şimşek
28.Bölüm- Güzel Adam
29.Bölüm- Kayıp
Bayram Özel Çekiliş
30.Bölüm- Aleksander
Hayal.
31.Bölüm- Öfke
32.Bölüm- İntikam.
33.Bölüm- Yalnızlık ve Ölüm.
34.Bölüm- Sonsuzluk
35.Bölüm- Tükenen Nefes
36.Bölüm- Kjærlighet.
Melankoli.
37.Bölüm- Håper.
38.Bölüm-Requiem.
39.Bölüm-Døden.
40.Bölüm- Begynnelse.
41.Bölüm- Mirakel.
Insomnia.
42.Bölüm-Metanoia.
43.Bölüm- Luna.
Sosyal Medya ve Whatsapp Grubu
44.Bölüm- Saudade.
45.Bölüm- Ethereal.

9.Bölüm- Kırgınlığın Öfkesi

66.1K 3.6K 1.1K
By YamurYilmazlar

Merhaba,

Bu bölüm benim en güzel okuyucuma ithaf. Kendisi İmkansız ve Varoluşun Hissi'nde her zaman yanımda oldu. Onunla bu platformda tanışsam da hayatımdaki birçok kişiden daha önemli bir yere sahip oldu. Seni çok ama çok seviyorum Pilgem. Umarım bölümü seveceksin. Çağın'ına kavuştun :D


Bölüm Şarkısı: "Don't Forget About Me- Cloves"


Multimedia: Ada, Çağın,Enes ve Köpeğimiz Vegas 



Yüzüme vuran güneş uzun zaman sonra beni huzura kavuştururken sırtımı yasladığım güven verici insana gözlerimi çevirdim. Duygularına göre bal rengine dönüşen o gözler, kendi gözlerimle birleşirken dudaklarım yavaşça yukarı doğru kıvrıldı.


"Başardım. İnanabiliyor musun?" Sesimde bariz bir şekilde barınan o mutluluk ile Enes kafamın üstünü öptü.


"Yapacağını biliyordum Ada." Ciddi zamanlarda kullandığı adım ile sırtımı iyice ona yaslarken dinlendirici kokusunu içime çektim. Hayatta beni tek rahatlatan bu kokuya şu an sahip olmak o kadar güzeldi ki. Asla gitmek ve bu kokudan mahrum kalmak istemiyordum.


"Sen olmasan yapamazdım. O okulu kazanamazdım." dedim içimdeki gerçekleri ortaya dökerken. 


Enes ise bu duruma sadece küçük bir gülümseme ile cevap vermişti. Her şeyi kendi başıma başardığıma o kadar emindi ki. Yine de yanılıyordu. Beni bu dünyada destekleyen o olmasaydı, kendimde barındırdığım potansiyeli asla göremezdim. Kabuğuma çekilip hak etmediğimi bildiğim o hayatı yaşamaya devam ederdim.


Enes'in beni kendine çevirmesi ile düşüncelerimi bir kenara bıraktım. Heykeltıraşların elinden çıkmış gibi olan köşeli çenesi, ifadesine her zaman daha fazla anlam katan o kaşları ve benim her zaman favorim olan dağınık saçları ile onu dikkatlice süzdüm. Onun gözleri de aynı şekilde beni süzerken gözlerime dolan mutluluk yaşlarını engelleyemedim. 


Akan bir damla sanki aramıza giren bir bariyer olurken Enes'in uzun ince parmağı o yaşı yakaladı. Durdurmak için yaptığı bu tek hareket ile gülümsemeye başlarken Enes de sanki bir aynaymış gibi gülümsememi taklit etti.


"Sen olmasan ben ne yapardım?" Çaresizlik ve minnet ile çıkan bu kelimeler ile Enes yavaşça alnımı öptü. O küçük dokunuş ile içim huzurla dolarken başımı ince ama yapılı gövdesine yasladım.


"Bunu asla öğrenemeyeceksin sarı çünkü ben her zaman yanında olacağım."


Verilen bir söz bir olay yüzünden bozulabilir miydi? 


Yemin gibi gelen o kelimeler anlamını yitirebilir miydi hayatımızda? 


O tanıdık gözlerdeki hayal kırıklığı gözlerimin önünde dururken bu sorumun cevabını biliyor gibiydim. Kelimeler ilk defa boğazımda bu kadar acı bir şekilde takılı kalırken hareket edemez bir halde içimden cevapladığım o sorunun gerçekliğinden korkuyordum.


Enes'in beni bırakabileceğini hissederken ona hiçbir kelime söyleyemiyordum.


Gerçi söyleyebilsem ona ne diyebilirdim ki?


Sana söylemeden yeni bir hayat kurdum kendime Enes. Artık senin şu aralar anlaşamadığın Çağın ile yaşayacağım.


Yapamazdım. O bana bu kadar değer verirken ona diyememiştim işte. Zaman ile açıklamak istediğim bir olayı şu an yaşamanın ağırlığı ile hala kendime gelememiştim.


"Ee içeri girmeyecek misiniz?" 


Çağın alaycı sesi hala kulaklarımda çınlarken bakışlarımı yavaşça Enes'ten çekip o mavi gözlere kilitledim. O soğuk alçak bakış gözlerimle buluşurken buz gibi bir ses tonu ile konuşmaya başladım.


"Ona söylememi bekleyemezdin değil mi?" 


Çağın'ın dudakları dediklerimle yukarı doğru kıvrılırken kollarını göğsünün üstünde birleştirdi. Bakışları bir bana bir de Enes'e giderken manzaranın tadını çıkaran bir hali var gibiydi.


"Artık içeri girebilir miyiz? Sıkıldım burada durmaktan." Ece'nin sabırsız tonu bakışlarımız arasına girerken yavaşça kapının oradan çekildim. Ece sabırsızca bir şekilde evin içine girerken Enes hala gözlerini üstümden çekmemişti. Ne yaptığımı hala anlamamış gibi bakan o masum kahverengi gözleri kendiminkilerle birleştirirken bir adım öne çıktım.


"Lütfen beni dinle." dedim sesimdeki yalvarış dudaklarımdan acı bir şekilde çıkarken. Enes hala donuk bir şekilde bakarken Çağın'dan gelen sahte gülme sesi ile öfke ile ona döndüm.


"Özel konuşmamız gerekiyor. Gider misin artık?" Onu kendi evinden kovduğuma inanamıyormuş gibi bana bakarken ıslık çalarmış gibi mutlulukla içeriye gitmesiyle ellerimi saçlarımın arasına sıkıntıyla soktum. Neden şimdi olmak zorundaydı ki? Biraz daha bekleyemez miydi? 


İstediğim bu kadar mı imkansızdı?


"Burada mı yaşıyorsun?" Enes'ten gelen o fısıltı ile gözlerimi tekrar ona çevirdim. Aklımdaki milyonlarca soru anında yok olurken öne doğru bir adım attım.


"Lütfen beni dinle. Sana açıklamak için yol arıyordum." 


"Konuşmak istemiyorum." dedi hırçın bir ses tonuyla. Enes'i ilk defa böyle görürken gözlerime dolan yaşları istemsizce kontrol edemedim. Tekrar ona bir adım atarken geriye kaçması ile ellerimi bedenime sardım. Benden nefret mi ediyordu? Enes'i kayıp mı etmiştim? Her bir soru ile nefes alamaz hala gelirken yalvarır bir şekilde konuşmaya başladım.


"Lütfen beni dinler misin? Lütfen..." Sesimdeki ihtiyaç acı bir şekilde ortaya çıkarken Enes dağınık kahverengi saçlarını sinirle çekmeye başladı. Çektiği öfke sanki dayanılmaz bir hal almış gibiydi. Kendini dizginleyemiyordu ve bana bakmaktan çekiniyordu.


"Lütfen..." 


Son bir kez dudaklarımdan o yalvarış çıkarken bal rengine dönen gözlerini bana çevirdi. Hayal kırıklığı, nefret, öfkenin yanında hissizlikte barınıyordu o gözlerde.


"Senden açıklama duymak istemiyorum. Hatta uzun bir süre seni görmek istemiyorum." dedi kelimeleri tükürürcesine. 


Gözlerimdeki yaşlar bu cümlelerle daha da çoğalırken asansörü çağıran Enes ile donmuş bir şekilde kaldım. Gitmesini istemiyordum. Bana bunu yapmasını istemiyordum. Bakışları son kez öfke ile bana dönerken asansöre binmesi ile vücudum daha fazla kendini tutamadı. Hızlı bir şekilde dizlerimin üstüne düşerken Enes'in bariz yokluğu ile nefes alamaz hale geldim.


Hayatımdaki tek değer verdiğim insanın bana sırtını dönmüş olması ile düşünemez hale geldim. Ne kadar süre öyle durduğumu bilmiyordum ama bedenime sarılan kollar beni kaldırırken gözlerimi tanıdık ama uzak gelen gökyüzü mavisi gözlere çevirdim. Efe'nin endişeli bakışları beni anlamaya çalışırken kurumuş gözyaşlarımı silip hızlıca ondan uzaklaştım.


Hissizliğim öfke ile yer değiştirirken hızlıca içeri girdim. Ece ve Çağın'ın olduğu koltukların tam önünde durdum ve yıllardır içimde barındırdığım o soğukluk ile konuşmaya başladım.


"Yaptıkların hoşuna gitti mi? İzlediğin şov değdi mi bütün bunlara?" 


Sözlerimdeki keskinlik ile buz gibi gözler bana odaklanırken avuçlarımın içine batan tırnaklarımın ellerimi kanatmaya başlattığını hissediyordum.


"Benim yaptığıma nasıl bu kadar eminsin?" Biçimli dudakları alaycılıkla kıvrılırken yanında iğrenç bir sırıtış ile oturan Ece'ye bakışlarımı çevirdim. Halinden memnun bir şekilde yayılmış bu kız, şımarıklığın beden bulmuş hali gibiydi. Çağın'ın isteyeceği küçük bir isteği memnuniyet ile yerine getireceğine her insan kolayca inanabilirdi.


"Belki de sana güvenmekte hata ettim." 


Sözlerimin sertliği ile Çağın'ın sahte gülümsemesi yok olurken bakışlarımı ondan çektim ve hızlıca kendi odama gittim. Derin nefesler alarak kendimi rahatlatmayı denerken Enes ile hiç yaşamadığım bu durumdan nasıl kurtulabileceğimi düşünüyordum. Sahip olduğu öfkesi ile hiçbir şeyin kolay olmayacağı belliydi ama bana küs kalmasına izin veremezdim.


 Onsuz kendi hayatımı yaşayabileceğime bile emin değildim.


Her şey yoluna girecekken Enes'in bana böyle davranması mutluluğa dair hissettiğim o ufacık kalıntıları da yok etmişti. Gözlerimdeki donmuş yaşlar bedenimi gittikçe ağırlaştırırken kendimi yatağıma attım. Neler yapabileceğime dair aklımdan milyonlarca kurgu geçirirken vaktin gece yarısına doğru geldiğini biliyordum ama uyku bu gece hak etmediğim bir eylem haline gelmişti.


Bütün senaryoların yavaşça beynimde son bulması ile böyle bekleyemeyeceğimi anlamıştım. Sabah belki de çok geç olacaktı ve Enes'in benden iyice uzaklaşmasına izin veremezdim. Üzerimdeki eşofmanı kot ve tişört ile hemen değiştirdikten sonra yavaş adımlarla odamdan dışarı çıktım. 


Sessiz ve bir o kadar da yabancı olan evi incelerken buraya alışmak istediğimi hissediyordum. Belki bir yuva sıcaklığı bahşedemezdi ama kabuslarımın çok daha uzak olduğu bir mekana dönüşebilirdi. Vestiyerin oraya gelmem ile anahtarların durduğu yere elimi daldırdım. Kapıya uyduğunu anladığım anahtarı oradan alırken arkamdan gelen ses ile anahtarları az kalsın yere düşürüyordum.


Tanıdık ve değişik hislere neden olan o bedenin neredeyse zifiri karanlıkta arkamda olması ile midem alt üst olurken yavaşça ona doğru döndüm. Belki saatlerce önce yaşadığımız andan daha da yakındık ama içimde biriktirdiğim öfke ona bakarken her geçen saniye çoğalıyordu. Neden böyle bir tavrı sergilediğini bilmiyordum ama yaptığı hareketin doğru olmadığını kavramasını istiyordum. Hayatımdaki tek değerli insana nedenlerimi açıklamama izin vermeden söylemesi tek kelimeyle yanlıştı. 


O aramıza girebilecek nitelikte bir insan değildi.


"Gecelere akan bir tip olduğunu bilmiyordum."dedi göğsünde kollarını kavuştururken.


"Bu kılık ile gecelere aktığımı düşünüyorsan nasıl tıp okuyabildiğini merak ediyorum." 


Öfke ile ağzımdan sözler çıkarken Çağın'ın yaptığı hareketlerin bir yansıması da benim bedenimde ortaya çıkmıştı. Onun gibi soğuk bakışlar, alaycı bir bir tavır hepsi Çağın Gürsoy paketine dahildi.


"Demek hala bana sinirlisin." Rahat bir cümle ile dile getirilen bu sözler sadece kaşlarımı daha da çatmama neden olmuştu. Hala kırgınlığımı ve öfkemi anlamaması ve bunun üstüne gitmesi gerçekten sinir bozucu bir hal almıştı.


"Seninle uğraşmak istemiyorum. Gitmem gerek bir yer var." 


"Küçük prensine koşacaksın ama o şu an öfkeli bir küçük prens. Yanına yaklaşmaktan korkmuyor musun?" dedi sesindeki alaycılık her geçen saniye artarken. 


Yavaşça yanına yaklaştım ve tam dibinde durarak gözlerinin içine baktım. İkimizde ayrı bir savaş kazanmak için çabalarken gözlerimizin birbirinden ayrılmaması iki tarafında pes etmediğini gösteriyordu.


"Onun kadar değerli olmadığın sürece seninle onun hakkında konuşmayacağım." Elimdeki anahtarı daha da sıkarken hızlıca arkamı döndüm ve evin dışına çıktım. 


Bilmediğim ama zengin olduğunu belli eden semtte taksi bulmak için dolaşırken Enes'in evde olması için dua ediyordum. En sonunda bir taksi çevirmeyi başarınca Enes'lerin evinin tarifini verdim. Gecenin karanlığında sadece sokak lambalarının ışığı çevreyi aydınlatırken ne diyeceğimi bilmeden hareket etmiştim. Bir gece bile beklemek sanki onu kaybedeceğimi hissettirirken derin bir nefes aldım.


"Geldik abla." 


Taksicinin sesi ile kendime geldim ve cebimden çıkardığım parayı ona uzattım. Ödemeyi hallettikten sonra tanıdık evin önüne geldim. Villalardan oluşan bu yer gerçekten görkemli bir yapıya sahipti. Enes'lerin evine ilk geldiğim zaman ne kadar etkilendiğimi hiç unutamamıştım. Enes gayet doğal ve mütevazi davranırken ben onun yerine de hayran kalmıştım. Anılar aklımı talan ederken yavaşça kapının oraya geldim. Gecenin bu vaktinde kimseyi uyandırmadan nasıl gireceğimi düşünürken tanıdık bir şeyin ayağımı dürtmesi ile yere eğildim.


Enes'in köpeği anında havlayıp kucağıma zıplamayı denerken yavaşça yanına eğildim. Yüzümü yalayan o tatlı varlık ile azıcık olsa da rahatlarken beyaz yumuşacık tüylerinin arasına elimi daldırdım.


"Bende seni çok özledim Vegas."


" Sahibin şu aralar bana küs ve beni affetmesi için geldim. "


"Biliyorum senin için de gelmeliydim ama Enes'in beni affetmesi daha önemli." 


Vegas sanki anlıyormuş gibi bal rengi gözlerini bana dikerken başımı gövdesine yasladım. Uslu bir şekilde o da bana eşlik ederken zamanın geçtiğini ve bir şeyler yapmam gerektiğini biliyordum. İkimizde yerde saçma bir şekilde sarmaş dolaş otururken önümde duran siyah botlar ile bakışlarımı yukarı kaldırdım. Dağınık saçlar ve deri ceketli tipik Enes ile gözlerimi gözlerine diktim.


Şaşkın ve hala içinde öfke barındıran gözleri ile bana bakarken Vegas havlayarak ayağa dikildi. Enes'in onu sevmesini heyecanla beklerken bana takılı gözler Vegas'ı dikkate almadı.


"Neden buradasın?" Sesindeki soğukluk omurgamdan yavaş bir şekilde süzülürken ayağa kalktım. Ne söylemem gerektiğini hala bilmezken ellerimi ile oynayarak bakışımı onda kaçırdım.


"Bana bu şekilde davranma. Dayanamam."


İçimden geçen tek gerçekliği su yüzüne çıkartırken Enes'ten hala tek bir kelime bile duyamamıştım. Umutsuzluk anında benliğimi kaplarken gözlerimi onun kahvelerine çevirdim.


"Sensiz yapamayacağımı biliyorsun. Evet, mantıksız bir hareketti sana sormadan bütün bunları yapmam ama nefes alamıyordum Enes. O iğrenç sözde adam ile yaşamaya devam edemezdim." 


Anıların yoğunluğu ile nefes alamazken bir insanın hayatımı nasıl zindana çevirebildiğini düşünüyordum. Fiziksel acının dışında asıl kalp kıranın yalnızlık olduğunu bilmek daha da kötü olmama neden oluyordu. Baba diyebileceğim birinin olmaması ve aile kavramını her geçen yıl daha da  kaybetmenin yoğunluğu içimi kasıp kavuruyordu. Bütün bunları Enes'e anlatamazdım. Ondaki o mükemmel aileyi gördükçe ona bunu yaşatamazdım işte. 


"Ben vardım Ada. Ben." Gittikçe yakınıma girmesi ile gözlerimde biriken yaşları en sonunda serbest bıraktım. Rahatlama ve telaş bedenime aynı anda hüküm ederken Enes'in ellerini tuttum. O da bana karşılık verirken başımı göğsüne yasladım.


"Sana çok şey yaşattım. Daha fazlasını yaşamanı istemedim."


"Kaldıramayacağımı mı düşünüyorsun?" Sesindeki kırgınlık ortaya çıkarken gözlerimi yüzüne odakladım. İsteksiz bir damla yanağıma düşerken boğazımı temizledim.


"Ben sana bunları yaşatmayı kaldıramam."


Enes'in bakışları dediklerimle şaşkınlığa dönüşürken büyük elleri başımı sabitledi. Aramızdaki yakınlık bana huzur verirken ortama uymayacak bir şekilde burnumu çektim. Hareketim ile Enes'in dudakları kıvrılırken bende hafifçe gülümsedim. Sadece onun bildiği gülümsememi görürken gözlerindeki öfke yavaş yavaş kaybolmaya başlamıştı sonunda.


"Okulun en çapkın iki erkeği ile aynı evde kalıyorsun." 


Sözleri düşüncelerini ortaya koyarken başımı sağa sola salladım. Ne kadar o iki erkek ile aynı evde kalsam da aşık olmak gibi düşüncem asla var olmamıştı. Sevgiyi bile bu dünyada zar zor bulurken öyle bir his ile hayatta kalamazdım. Çağın ile birlikte olabileceğimi düşünmek bile devrelerimin yanmasına neden olurken asla bunun olmasına izin vermezdim. Zaten öyle bir erkek bana bakmazdı bile. Kırık bir porselen bebek gibiydim ve tamir edilmem artık imkansız bir hal almıştı. Beni bu şekilde kabullenecek biri ile tek düze bir hayat yaşayabilirdim ancak.


"Onlar bana iki üç beden büyük Enes. Sen bile öylesin, bu yüzden endişe etmene gerek yok." 


"Saçmalıyorsun." dedi Enes anında cümleme karşı çıkarak. Omuzlarımı silktim ve bu konu hakkında daha fazla konuşmak istediğimi belli ettim. Enes de bunu kabullenmiş gibi sessiz kaldı. Aramızdaki gerginliğin yavaşça gittiğini hissederken bakışlarımı tekrar ona çevirdim. Büyük elleri arasında küçücük kalmış yüzümün ne kadar garip gözüktüğünü tahmin edebiliyordum ama Enes'in bu küçük yakınlığına şu an asla laf edemezdim. Buna ihtiyacım vardı.


"Beni affettin mi?" Çekingen sesim ile gözlerini tekrar üzerime çekerken Enes hala düşünür gibiydi. 


"Bir daha yapmayacaksın. Benim arkamdan iş çevirmeyeceksin." Sözleri katı bir ebeveyn gibi sert çıkarken başımı hızlıca tamam anlamında salladım. O da bunu kabul etmem ile memnun bir şekilde gülümserken alnıma küçük bir öpücük bıraktı.


"Bendeki değerini asla küçümseme ve ona göre hareket et sarı." Cümlelerin devamı ile tamam anlamında hala kafamı sallarken gitmek için kollarının arasında çıktım. 


Enes çocuksu bir alay ile bana bakarken kolumu tuttu ve kendine çekti.


"Gece gece bir yere gidemezsin. Gel hadi."


Barışmanın rahatlığı ile dediklerine karşı çıkmazken beni sürüklemesine izin verdim.


En sonunda gerçek bir mutluluk ile endişelerimden kurtulurken bu gece rahat uyuyacağıma emin olmuştum.


------------------


"Teşekkür ederim." 


Minnet dolu sesim ile arabanın içinde Enes'e bakarken Enes rahatça omuzlarını silkti. Ne kadar evime getirip götürmek onun için sorun olmasa da ben teşekkür etmedikçe rahatlamayacağımı artık anlamıştı. Bu ritüeli yapmak için konuşmaya bile gerek duymuyordu.


"Yorucu bir gün oldu. Git ve dinlemene bak." 


"Gelmek istemediğine emin misin?" Enes'in bakışları alay ile bana dönerken gelmek istemediğini bariz bir şekilde belli etmişti. Eskiden Çağın ile bu kadar yakın olan birinin bu kadar düşman olabilmesi gerçekten ilginçti. Nedense onunla takılmak istemiyordu ve uzaklaşmak için elinden geleni yapıyordu.


"Enes bir hafta oldu. Arkadaşların ile benim yüzümden aranı bozma." dedim hayal kırıklığı ile.


"Bozmuyorum ki. Sadece işlerim var, başka işler." Gözlerini benden kaçırırken heyecanla doğruldum ve ona döndüm. Enes'in birine aşık olması en çok isteyeceğim şeylerden biriydi. Her dakika benim gibi depresif biri ile takılmasının yanı sıra çok enerjik ve güler yüzlü bir kızın onu mutlu edeceğine emindim.


"Bir kız ile mi ilgili işin?" dedim şüphe ile gözlerimi kısarken.


"Üzgünüm ama bunu seninle paylaşmayacağım." 


"Nedenmiş o?" Kollarımı göğsümde kavuştururken her geçen saniye daha da gözlerimi kıstım. Enes sabırsız bir şekilde bana doğru döndü ve dudağındaki sigarasından bir fırt daha çekip arabanın camından dışarı attı.


"Çünkü senin dışındaki her kızı sadece bir amaç için kullanıyorum." 


Yanaklarım istemsizce kızarırken kendimi arabanın dışına attım. Sinir ile ona bakarken attığı kahkahaların ardı arkası hala kesilmemişti. Erkeklerin beyinleri yerine kullandıkları organı düşündükçe Enes'e kızgın bir bakış daha attım ve arkamı dönerek apartmanın içine doğru yöneldim.


Bir haftadır kaldığım bu eve en sonunda alışmış gibi hissediyordum. Her ne kadar Çağın'dan kaçsam da Demir ile arkadaş bile sayılırdım. Her gün birimiz yemek yapmıştık ve eleştirerek karşılıklı yemeklerimizi yemiştik. Tabi bir de durmadan yanımızda biten Efe'yi de unutmamak lazım. Bazenleri onun bu evin sahibi olduğuna bile inanıyordum. Asla çekinmeden rahat bir şekilde etrafta salınıyordu.


Asansör ile sonunda evin olduğu kata gelince yavaş adımlarla kapıyı açtım. Yorgunluk bedenimin üzerinde büyük bir etkiye sahipken tek yapmak istediğim yatağıma kavuşmaktı. Çantamı vestiyere bıraktığım gibi ayakkabılarımı çıkarmak için yere eğildim. Bağcıklarımı zor da olsa açmam ile kafamı tam kaldırırken yüzümün önüne bir çift sütun gibi bacağın gelmesi ile şaşkınlıkla ağzım açıldı.


Üzerinde sadece erkek tişörtü olan baya güzel bir kız kibirli bir şekilde bana bakıyordu. Kahverengi doğal dalgalı saçları ve hafif çekik ela gözleri ile egzotik bir havası vardı. Dolgun dudaklarını büzerek bana bakarken kollarını göğsünde buluşturdu ve bacaklarını daha da ortaya çıkartarak cevap beklermiş gibi bir havaya büründü.


"Sen kimsin tatlım?"


Aşağılayıcı ses ile ikinci bir Ece vakasına sahip olacağımı anlamıştım bile. Bıkkınlık ile dikleşirken bende kollarımı göğsümde kavuşturdum. Onun alaycılığı yerine benim soğuk bakışlarım darbeyi koyarken kızın sesi daha da ortaya çıkmıştı.


"Dilsiz misin canım?"


Devam eden rahatsız edici sesi dikkate almadan yavaş adımlarla odama yönelirken kız hala susmamış, durmak bilmeyen bir ses ile konuşmaya devam ediyordu.


"Sana diyorum." Koluma dolanan küçük el ile anında dururken sakin bir şekilde nefes aldım. Hayatımda tek bir amaç belirlemiştim ve bu kız daha ilk dakikadan onu işgal etmeyi başarmıştı. 


Kimse bana dokunamazdı. O adamdan sonra asla.


Nefret ile kıza tam bir şekilde dönerken kızın tam dibine geldim. Bakışları yüzümde korku ile gezerken sessiz bir şekilde konuşmaya başladım.


"Bir daha asla ama asla bana dokunma." 


Kendi sesim bile bana ürkünç gelirken kız bir adım geriledi ve bakışlarını arkamda bir yere dikti. Sanki bir sığınak bulmuş gibi anında oraya koşarken kızın gittiği yere yavaşça döndüm. 


Ve o manzarayı gördüğüm anda aklımda üç şey belirdi.


Birincisi bu kızın Çağın'ın sürtüklerinden biri olduğu.


İkincisi Çağın'ın üstü çıplak bir şekilde neden bu kadar iyi göründüğü.


Ve son olarakta benim niye bu ikilinin arasında bu şekilde kaldığım.


1)Bölümü beğendiniz mi?

2) Hemen favori karakterlerinizi öğrenmek istiyorum.

3) Sizce o kız Ada'nın başına bela olacak mı?

4) Enes ile Ada'nın arasının düzelmesine sevindiniz mi?

5)Çağın'ın Ada'nın yanında kaldığını Enes'e söyleme amacı sizce neydi?


Cevaplarınızı bekliyorum.


 İyi akşamlar minnoşlarım...
















Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 15.9K 39
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...
2M 120K 64
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
125K 4.9K 26
Damla: Dedem doğum yaptı, taksi param da yok bana bi 400 ateşler misin yakışıklı? Yakışıklı: Deden doğum yaptı? Yakışıklı: Tanıştığımızı sanmıyorum...
541K 19.6K 49
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...