Zamanın Üçüncü Tekili

By antided

213K 16.5K 2.7K

Batı için hayatındaki en değerli varlık, ikizi Doğu'ydu. Doğu, ikizine en az ismi kadar zıt bir karaktere sah... More

(0.0)
(0.1)-Çırak
(0.2)-Dönüş
(0.3)-Emanet
(0.4)-İstanbul
(0.5)-Fırtına
(0.6)-Rastlayış
(0.7)-Rest
(0.8)-Plan
(0.9)-Duymak
(1.0)-Yeniden Tanışmak
(1.1)-Ruhun İlk Zelzelesi
(1.2)-Seçim
(1.3)-Afallayış
(1.4)-Ölüm
(1.5)-Tuzak
(1.6)-Hırsızlık
(1.7)-Ukala
(1.8)-His
(1.9)-İhanetin Tadı
(2.0)-Bilinmezlik
(2.1)-Bir Kurşun Üç Ceset
(2.2)-Tanışma
(2.3)-Fedai
(2.4)-Tetik
(2.5)-Boşluk
(2.6)-Yüzleşme
(2.7)-Doğu ve Batı
(2.8)-Vazgeçmemek
(2.9)-Hırs
(3.0)-Bitmek ve Başlamak
(3.1)-İddia
(3.2)-Denge
(3.3)-Yenilmek
(3.4)-Batı'nın İntikamı
(3.5)-Taş, Kağıt, Makas
(3.6)-Sevmenin İtirafı
(3.7)-Çuvallayış
(3.8)-İkizler
(4.0)-Katliam
(4.1)-Sembol
(4.2)-Açıklama
(4.3)-Belirsiz Güven
(4.4)-Zamanın Değeri
(4.5)-Rol Değiştirme
(4.6)-Katlanış
(4.7)-İlk aşama
(4.8)-Şans
(4.9)-Bıçak Sırtı
(5.0)-Cellat
(5.1)-Konuşan Şarkılar
(5.2)-Aşkın Sırılsıklam Hali
(5.3)-İsteme Töreni
(5.4)-Hüznün Eşiği
(5.5)-Aşkın Tadına Varmak
(5.6)-Tebessüm
(5.7)-Kural
(5.8)-Huzurla sevmek
(5.9)-Sürpriz
(6.0)-Kuşkunun Kırıntısı
(6.1)-Zaman Geçer, Hikaye Aynı Kalır
(6.2)-Sırra Kadem Basmak
(6.3)-Son Düzlük
(6.4)-Sonun Sözü
(6.5)-Finalin İlk Yüzü
(6.6)-Finalin İkinci Yüzü
(6.7)-Ağacı Kesersin, Umutların Yok Olur
(6.8)-"Final"- Ve Geriye Sadece İzler Kalır

(3.9)-Çocuklar Yaşamalı

2.2K 214 22
By antided

İflah olmaz, derin bir yara bulaştı kadının ruhuna. Dokundu, yaktı ama öldürmedi. Çünkü kadın gömülmek için geç kalınmış ruhu çürümüş bir bedenden ibaretti zaten.

🍁

Batı Poyraz

Batı tüm keyfi kaçmış bir şekilde otururken gözü sürekli yanındaki boşluğa takılıyordu. Birkaç saat önce gelen aramadan sonra Duygu bu konuda tek kelime etmeden işinin olduğunu söyleyip gitmişti. Batı ona hala tam anlamıyla güvenmezken kızın çekip gitmesi aklına türlü türlü ihtimaller getiriyordu. Ona inanarak planını paylaşmıştı kendisiyle ama ya bu neydi? Dizlerini titretirken kızlar odasına çekilmiş, erkekler hala salonda oturuyordu. "Sen ne zaman itiraf etmeyi düşünüyorsun?" diye sordu birden Doğu. Batı başını ona çevirdi.

"Neyi?"

"Duygu'yu sevdiğini ve onun için endişelendiğini."

Batı gözlerini devirdi. Duygu'yu sevdiği falan yoktu. O kızı tanımlamak kolay değildi aslında. Dostu değildi, arkadaşı değildi, hiçbir şeyi değildi. Sadece aynı evi paylaşan iki yabancıydı onlar. Duygu için endişelendiği de yoktu. Niye endişelenecekti ki? Onun tek endişesi kızın ihanet edip planlarını bozmasından korkmasıydı. Öyleydi değil mi?

Belki de değildi.

Genç adam ellerini kardeşininkiyle aynı uzunluğa getirdiği saçlarından geçirdi. "Öyle bir şey olduğu yok." diye yalanlarken kafasında neyin ne olduğunu tartmaya çalıştı. Duygu gerçekten onun için hangi kefedeydi? Kalbi de zihni de ağırlığı kardeşine vermişken onu oraya alması mümkün müydü? Kadın düşmanı olmamakla birlikte kadınlarla pek yakın olduğu da söylenilmeyecek olan Batı için bu imkansızdı ama çevresindekilere böyle yansıtması da hoş değildi. Hem... Hem Duygu kimdi ki? Babası bildiği adamın katilinin kızı. Evet evet, kesinlikle buydu. Batı sadece babasının ona zarar vermemesi için evini ona açmıştı ve birbirlerine karşılıklı iyilikler yapmaktan başka hiçbir olayları yoktu.

"Hadi ama burada yabancı yok," dedi Emre. "Kızdan etkilendiğin çok belli."

"Çok biliyorsunuz siz." dedi. "Bir akıllı zayen bu tayfa değil mi beyler." Ayağa kalktı. "Yalnızca bir haltlar çevirmesini istemiyorum hepsi bu. Tatmin olduysanız bir şeyler zıkkımlanabilir miyiz? Açlıktan ölmek üzereyim."

Emre gülerek ayağa kalktı. "Cemre dün bir şeyler yapmıştı. Isıtıp geliyorum."

Ege de ayaklandı. "Cihan, gel biz de Nil ve Cemre'nin yanına gidelim."

Cihan koltuğuna daha da yayıldı. "Sebep?"

Emre kaş göz işareti yaparak Cihan'ı uyarmaya çalışırken "Kardeşimle beni baş başa bırakmak istiyorlar çünkü dostum," dedi. "Keyfine bak sen."

Cihan anladığını belli eden homurtular çıkararak odadan çıktığında Emre ve Ege de homurdanarak yanlarından ayrıldı. Doğu ve Batı yalnız kaldığında Batı dudağını ıslattı. "Çok mu seviyorsun seninkini?" diye sorduğunda kastettiği kişinin Cemre olduğunu hemen anlamıştı Doğu.

"Çok," dedi sesli harfi uzatarak. "Onu görünce kalbim yerinden çıkacak kadar çok." Batı dirseklerini dizlerine yaslayıp öne eğildi. İkisi de bir süre sessizce oturdu. "Peki sen?" diye sordu Doğu. "Beni gerçekten ölecek kadar çok mu seviyorsun Batı?"

Genç adam güldü. "Bu da nereden çıktı?"

"İnkar etsen de gerçeği ikimiz de biliyoruz." Doğu başını sola; Batı sağa yatırdı aynı anda. "Ben senin ikizinim Batı ve et tırnaktan ayrılmaz."

Batı, omuz silkerek sol elini kaldırıp ona uzattı. En küçük parmağını ona gösterirken "Bu işlere ilk girdiğimde kendimi ispatlamamı istediler," diye mırıldandı. "On yedi yaşındaydım. Hırsızlık yaptırmak istediler. Hırsım o kadar çoktu ki düşünmeden kabul ettim. Oldukça tehlikeli birinin evini soyarken yakalandım. Beni kimin yolladığını zaten biliyordu adam. Beni öldürmeden önce acıtmak istedi canımı. Sırtımda boydan boya bir yara var mesela. Bıçak yarası." Gömleğinin ilk üç düğmesini açıp sol göğsündeki izi gösterdi. "Bir tane de burada var." Tekrar ilikledi düğmelerini. "Şu parmağımı görüyor musun? Son olarak tırnağımı sökmeye başladılar. O sırada ustam diğerlerinden habersiz yetişmiş olsa da bu parmağımdaki tırnağı sökmelerine engel olamamıştı. Hayat bu ya Doğu, et tırnaktan ayrılmasa da tırnak etten ayrılıyormuş." Güldü. "Sanırım bizim hikayemizde et benim, tırnak sensin. Ben senden ayrılamasam da, sen benden kopmak istemesen de birileri seni benden alıyor. İkimizin de canı yanıyor ama sen bir süre sonra iyileşiyorsun. Ben, zavallı bir et parçası olan ben, üstünden yıllar geçse de hala aynı yarayı üstünü bile kapatamadan taşıyorum kendimde. Gözle görülür aciz bir iz kalıyor senden geriye. Sonra sen tekrar dönüyor ve ait olduğun yere geliyorsun. Yaramın üstüne bastırsan kendini geçer sanıyorsun ama geçmiyor. Çünkü artık eli insanla birlikte büyüyor, çünkü artık yaralarım saramayacağın kadar kaplıyor her tarafımı. Kalbime merhem olsan, zihnime yetmiyorsun. Kafamda tamamlansan gönlüme sığmıyorsun. Belki de sen bana tam olsan da, artık ben eski ben olamıyorum."

Doğu'nun gözleri doldu. Belki de ilk kez kardeşiyle sakince konuşabiliyordu ama bunun bu kadar ağır olacağını düşünmemişti hiç. Kendisine bağırmasına bile razıydı böyle durgun konuşmasındansa. Batı bir okyanustu ve ona hırçınlık yakışıyordu, dalgalarını büyütüp fırlatmalıydı göğe. Onsuz yaşanmıyordu çünkü. Batı haklıydı. Eskisi gibi olmuyordu bazı şeyler ne kadar zorlarsa zorlasın. Akıl sildiğini kalbe bırakmıyordu. "Senden kopmaktansa kırılmayı isterdim," dedi Doğu. "Senin de anlamak istemediğin bu Batı. Beni yok etsen de ben elimde bir değnek olsa onu seninle kalmak için kullanırdım."

"Bu yüzden mi her şeyi arkamda bırakmayı göze aldığımda benimle gelmektense arkamdakilerden biri olmayı seçtin?"

"Anlamıyorsun," dedi Doğu. "Sen Gece için, Onur ağabey için benim arkamda durmaz mıydın Batı?"

"Durmazdım!" diye karşılık verdi Batı. "Çünkü senin onları öldürmeyeceğine inanırdım, ben sana inanırdım." Yutkundu. "Aptal mısın sen? Kardeşimsin oğlum sen benim! Seni üzeceğini bile bile kıyar mıyım ben sevdiklerine? Yalandı tamam mı? Adım gibi, hayatım gibi yalandı söylediklerim. Sadece beni her koşulda tercih edeceğini duymak istiyordum. Ne olursa olsun kardeşimden vazgeçmeyeceğim, diye bağırmanı duymak istiyordum. Çocuk değilim Doğu ben. Senin aileni öldüreceksem bile bu böyle olmazdı. Senin gözünün önünde, haberin varken öldürmezdim. Ben katilim ama şerefsiz değilim. Küçücük bir kıza da, yaşını başını almış insanlara da zarar vermem. Onlar bana zarar vermedikçe. Senin annen ve baban çocuk olan Batı'ya zarar verdi. Bir açıklarını bulduğum an onları indiririm acımadan ama şimdi değil. Henüz değil."

"Asıl sen bana güvenmiyorsun öyleyse!" diye Doğu da yükseltti sesini. "Hep sen mi yaralısın söylesene? Hep sen mi acı çektin sanıyorsun? Ben gecelerce ağladım, çocuktum ya. On yaşında bacak kadar bir çocuktum. Hiç tanımadığım insanlar beni kardeşimden koparmıştı, yabancıydım o hayata. Bir gün sana kavuşurum umuduyla yaşadım ben bu hayatı. Seni düşünmeden geçirdiğim bir günüm bile yoktu, ne zaman kararsız kalsam Batı olsa böyle yapardı, Batı olsa şöyle derdi diye harcadım ömrümü. Ben bu bedende ikimizi yaşatmak için elimden ne geliyorsa yaptım yıllarca. Seni aradım durdum. Sonra bir gün ölüm haberini aldım. Nasıl canım yandı biliyor musun? Canımdan bir parça koptu gitti o an. Yaşadığım her ana, nefes aldığım her saniyeye lanet ettim. Kendimden nefret ettim. Hadi şimdi sen benim yerime koy kendini ve benim öldüğümü düşün. Ne hissedersin, ne yaparsın?" Batı gözlerini yumup yanağının içini dişlerken sürdürdü Doğu. Anlaşılmamaktan bıkmıştı. "Bu defa kardeşimin öldüğü bir dünyada mutlu olamam dedim, karanlığa attım kendimi. Bile isteye ölüme gider mi insan, ben gittim. Pişman da değilim, yine olsa yine giderim çünkü sen benim kardeşimsin. Kardeşimdin! Sonra bir gün... Hiç ummadığım bir anda seni yaraladım ben be! Görsem sarılmaya kıyamayacağım adama sıktım kurşunu. Kendimden yine nefret ettim. Yetmedi kardeşim benden kaçtı, bana yabancıymışım gibi baktı. Sorumlu tuttum kendimi, son nefretimi ettim sandım. Yine olmadı. Benim kalbimin bir yarısı, diğer yarısına dokunmak istedi. Sen beni yaşarken öldürmek istedin Batı. Ailemi öldürsen sen de ölürdün anlıyor musun? İster seçim de ister başka bir şey. O gün ben sözümü çiğneyip bir nefret daha saldım içime. Sen eski sen değilsin eyvallah ama ben de eski ben değilim. Olamıyorum."

Batı gözlerini kaçırıp ayağa kalktı. Doğu haklıydı. O hep kendi tarafından düşünmüş ve yorumlamıştı her şeyi. Ama bu onun suçu değildi ki. Batı, susmayı öğrenmişti. Nefret hariç her duyguyu sildiğini sanmıştı hücrelerinden. Yıllar sonra baş döndürücü bir tezatlıkla çarpmıştı hisleri yüzüne tek tek. Batı, hissetmeyi unutmak üzereyken hayatın acımasız kayalıklarına çarptığı için bir kendi canı yanıyor sanmıştı. Doğu mutlu sanmıştı. Kendisini unutmuş ve mutlu olmuş. Değildi. Kimsenin iyi olduğu yoktu.

Doğu'nun telefonu çaldığında genç adam kelimelerini toparlamaya çalışmayı kesti. Doğu telefonunda Sedef'in ismini gördüğünde aramayı yanıtlayıp telefonu kulağına getirdi. "Ağabey!" diye açar açmaz bağırdı Sedef. "Yardım et, lütfen!"

"Sedef?" dedi şaşkınca. "Ne oluyor?"

Batı hızla arkasını dönüp telefonu ondan aldı ve hoparlörü açtı. Birkaç hışırtı sesinden sonra "Merhaba," dedi Doğu için biraz yabancı, Batı içinse oldukça tanıdık bir ses. Batı yumruklarını sıkarken "Kardeşini istiyorsan kimseye haber vermeden sana az sonra mesaj olarak atacağım adrese geleceksin Doğu. Eğer Batı bunu öğrenirse, bu ufaklığın leşini alırsın ve bu güzelliğe yazık olur." dedi Diyar. "İnan bana kaybedecek bir şeyim yok evlat."

Doğu dudaklarını aralayacakken Batı beklediği bu hamleyle elini kardeşinin dudaklarına bastırdı. "Bırak Sedef'i!" diye sesine telaş katarak konuştuğunda Doğu gözlerini büyüttü. "Geleceğim ama ona zarar verme!"

Diyar keyifle güldü. Bu iş tahmininden daha kolay olacaktı. "Yarım saat sonra görüşürüz o zaman."

Telefon kapandığında Doğu ne olduğunu anlamadan Batı belindeki silahı çıkardı. Çekmeceden Emre'nin silahını da alıp bu kez ikisini birden yerleştirdiğinde diğerleri de gelmişti. Emre ne olduğunu anlamak istercesine Doğu'nun gerilen yüzüne bakarken "Sedef'i kaçırmışlar," diye açıkladı ondan önce Batı. "Arkamızdan gelin ve yedek silahın varsa onu kullan Emre. Seninkini aldım." Çenesinin ucuyla Doğu'yu gösterdi. "Onu istiyorlar."

"Ne!" Cemre endişeyle Doğu'ya baktığında Emre elini omzuna koyarak kıza destek oldu. "Halledilir." dedi Batı. Gidiyoruz çocuklar." Doğu'ya baktı. "Sen benimle gel. O bücürü alırım ama teselli etmem."

"Ne planlıyorsun?" diye sordu Emre.

"Diyar defterini kendi elleriyle yırttı." diye karşılık verdi Batı. "Yaşamak istemeyeni, cehenneme gönderirim ben de."

Doğu hızla başını ona çevirdi. "Öldürecek misin?"

"Ölmemek için, evet."

Doğu gökyüzüne baktı. "Sedef'i kurtaracak mısın peki yoksa onun da... Ölmesine izin mi vereceksin?"

Motora bindiklerinde "Aslında," dedi Batı son harfi uzatarak. "İkinci dediğin fena olmazdı ama sanırım çocukları incitmek istemiyorum." Omzunun üstünden kardeşine baktı ve Doğu'nun içini yaktığını bilmeden cümlelerini sarf edip önüne dönerek motoru çalıştırdı. "Çünkü çocuklar yaşamalı. En azından, benim yerime."

Continue Reading

You'll Also Like

4.7K 1K 27
1980'ler ve 1990'larda geçen geçmiş-şimdiki zaman sarmalındaki hikayede, küçüklüğünden beri duyduğu ve gördüğü şeyler herkesten farklı olan Leyla'nın...
45.7M 2.1M 86
Korkmuyordum, ne karanlıktan, ne gürleyen gök gürültüsünden, ne de bana zarar verebilecek bir insandan. Çünkü ben karanlıktım, ben gürleyen göktüm...
14.9K 1.2K 24
"Ağrı Dağı'nın eteklerinde uçan güvercin olamayınca, Kaf Dağı'nın tellerine sıçan horozların hikayesi." *** Biliyor musun? Ona sarılmak dünyadaki en...
1M 18.1K 27
🔞Türkiye'nin en büyük mafyası tarafından kaçırılmak ve onla ilişki yaşamak.🔞 🔞Bolca +18 vardır. 🔞