Yalnızlığımı alamaz

Per ismimyokbukadar

618K 35.8K 2.9K

Abi kurgusu. Bu hayatta hiçbir şey yalnızlığımı alamazdı. İnsanlar bile. -Tamamlandı- Més

Tanıtım
Bölüm 1: yağmurlar ve karanlık sokaklar
Bölüm 2: kafeler ve siparişler
Bölüm 3: atkılar ve yanıklar
Bölüm 4: yanlışlar ve tuhaf davranışlar
Bölüm 5: diretmeler ve sargılar
Bölüm 6: takip etmeler ve bir işler
Bölüm 7: gerçekler ve şüpheler
Bölüm 8: testler ve gerginlikler
Bölüm 9: karışık hisler ve ikilemler
Bölüm 10: yeni evler ve yabancı hissetmeler
Bölüm 11: yemekler ve yalnız hissetmeler
Bölüm 12: sataşmalar ve küçük sevinçler
Bölüm 13: kitaplar ve baklavalar
Bölüm 14: bozuk saatler ve dersler
Bölüm 15: okullar ve yenilikler
Bölüm 16: tripler ve sarılmalar
Bölüm 17: gülümsemeler ve panik olmalar
Bölüm 18: amcalar ve kuzenler
Bölüm 19: kahkahalar ve çelmeler
Bölüm 20: fotoğraflar ve geçmişler
Bölüm 21: sarı saçlar ve mavi gözler
Bölüm 22: bakışlar ve kaçmalar
Bölüm 23: notlar ve korkular
Bölüm 24: hastaneler ve battaniyeler
Bölüm 25: mesajlar ve endişeler
Bölüm 26: filmler ve gözyaşları
Bölüm 27: ağrılar ve uzanmalar
Bölüm 28: şirketler ve çalışanlar
Bölüm 29: çarpışmalar ve çaylar
Bölüm 30: bilinmeyenler ve uzaklaşmalar
Bölüm 31: önlükler ve göz devirmeler
Bölüm 32: uykuya dalmalar ve küçük şaşkınlıklar
Bölüm 33: eğlenmeler ve konuşmalar
Bölüm 34: itiraflar ve formüller
Bölüm 35: uyandırmalar ve dışarılar
Bölüm 36: sinirlenmeler ve gidişler
Bölüm 37: sorgular ve bozulmalar
Bölüm 38: kavgalar ve stresler
Bölüm 39: babalar ve kızları
Bölüm 40: kuzişler ve serseriler
Bölüm 41: çalışmalar ve arkadaşlar
Bölüm 42: sarılmalar ve ne yapacağını şaşırmalar
Bölüm 43: dertleşmeler ve birbirini anlamalar
Bölüm 44: yüzükler ve kolyeler
Bölüm 45: balonlar ve elbiseler
Bölüm 46: kızarık yanaklar ve kıkırdamalar
Bölüm 47: pozlar ve kareler
Bölüm 48: yatılıya kalmalar ve dozunu kaçırmalar
Bölüm 49: pijama partileri ve cilt bakım rutinleri
Bölüm 50: okula geç kalmalar ve gizli buluşmalar
Bölüm 51: heyecanlar ve tebessümler
Bölüm 52: anneler ve kızları
Bölüm 53: yorgunluklar ve dokunuşlar
Bölüm 54: ortaya çıkanlar ve kızgınlıklar
Bölüm 55: kırgınlıklar ve küskünlükler
Bölüm 56: barışmalar ve yüzleşmeler
Bölüm 57: akşam yemekleri ve öldürücü bakışlar
Bölüm 58: el ele tutuşmalar ve şarkılar
Bölüm 59: yalanlar ve açılan yaralar
Bölüm 60: ameliyatlar ve bekleyişler
Bölüm 61: uyanmalar ve öfkeler
Bölüm 62: kabullenişler ve sıkı sıkı sarılmalar
Bölüm 63: kuşkular ve ihtimaller
Bölüm 64: dolu gözler ve titreyen eller
Bölüm 65: günlükler ve satırlar
Bölüm 66: vakit geçirmeler ve öpücükler
Bölüm 67: bağırışlar ve yarışlar
Duyuru: yeni kurgu

Final: düğünler ve oynamalar

3.9K 281 50
Per ismimyokbukadar

Final mı?

Ne!?

⚡️

"Sizce güzel oldum mu kızlar?" Şeyma abla etrafında döndükten sonra gelinliğinin eteklerinden tuttu ve referans yaptı.

"Çok güzel oldun." Dedik Pelin'le aynı anda.

Şeyma abla yüzünden düşüremediği gülümsemesiyle tekrar aynaya döndü ve kendini yüzüncü defa tepeden tırnağa incelemeye başladı.

O korkutucu günleri arkada bırakalı çok olmuştu. Bu süreçte herkes kendi çapında her şeyi içinde tartmış ve sindirmişti.

Dün köye gelmiştik çünkü bugün çok önemli bir şey olacaktı. Alihan abi ve Şeyma abla bugün evlenecekti. Bu biraz Serkay'ın verdiği gazla gerçekleşmişti. Alihan abi de birkaç gün önce köye gelmiş ve Şeyma ablaya evlenme teklifi etmişti. O da kabul etmişti.

Şimdiyse Şeyma ablanın odasında ona hazırlanması için yardım ediyorduk. Annesi ve teyzeleri aşağıda yemek yapmakla meşguldü. Tipik bir köy düğünü olacaktı ve ben gerçekten çok heyecanlıydım.

Pelin çenesini ellerine yasladıktan sonra iç çekti. "Benim de şimdi evlenesim geldi."

"Senin daha yaşın küçük." Dedi Şeyma abla ona gülümseyerek.

"Yaşımı geçtim ben. Ortada biri yok zaten." Dedi Pelin elini havada gelişi güzel sallayarak.

Şeyma abla bu sefer bana döndü ve merakla sordu. "Sende birileri var mı? Babaannenden bir şeyler duydum ama?"

Babam nenem ve dedemle telefonda konuşurken ara sıra anlatıyordu beni ve Doğu'yu. Oradan biliyorlardı beraber olduğumuzu.

"Ohooo. Bunlar Doğu'yla kaç aydır birlikteler." Diye cevapladı sorusun Pelin.

"O kadar da olmadı." Dedim abartmamaya çalışarak. Yalan da değildi. Birkaç ay olmuştu sadece.

"Sen öyle san." Dedi Pelin burnunu kırıştırarak.

Kapı çalındığında ve Şeyma abla bir yanıt verdiğinde bakışlarımız oraya çevrildi. Gelenler yengelerdi. Hazırlanmışlardı sonunda.

"Serkay sizi arıyordu. Bir gidip bakın isterseniz. Dışarıda süslerle ilgileniyordu." Dedi Nur yenge Pelin ve bana bakarak.

Pelin oturduğu yerden kalktı ve elbisesini düzeltti. "Bir bakalım o zaman. Artık neyse karın ağrısı."

"Bir bakalım." Dedim bende onu onaylayarak.

İkimiz de kapıya doğru yürürken Pelin bilmiş bir şekilde konuştu. "Kesin her şeyi bize süsletecek."

Şeyma ablaya el salladıktan sonra odadan çıktık. Koridoru geçtik ve merdivenlere yöneldik. Pelin eteğini tutuyordu takılmaması için. Üzerinde uzun bir yaz elbisesi vardı. Ne çok şıktı nede sade. Tırnaklarına pembe bir tonda olan oje sürmüştü ve saçlarını taç yaparak örmüştü.

Benim üzerimde ise dizlerimin üzerinde biten çiçekli bir elbise vardı. Birkaç ay önce çiçekleri sevmeyen ben son zamanlarda hep çiçekli elbiseler giyiyordum. Yavaş yavaş kendimi buluyordum sanki.

"Öyle deme. Sadece yardım için çağırıyordur." Dedim günahını almaması için.

Burnundan nefeslenerek güldü ve bana onaylamaz bakışlar attı. "Sen bu dünya için fazla safsın Yağmur. Serkay hep seninle oynuyor ama sen farkında bile değilsin."

Omuzlarımı kaldırıp indirdim. "Bazen farkına varıyorum, ama kıyamıyorum."

Dışarı çıktığımızda gözlerini kısarak etrafa bakındı. Masaların arasında çiçeklerle ilgilenen Serkay'ı gösterdiğinde oraya doğru yürüyerek yanına gittik.

Serkay'ın yüzünü görmemle kaşlarım havaya kalktı. Elindeki çiçeğe tiksinmiş gibi bakıyordu. Gözleri kıpkırmızı olmuş ve şişmişti. Ağlıyor gibi görünüyordu.

"Ne oldu Serkay?" Diye sordum merakla suratına bakarak.

Pelin arkasındaki masaya yaslandı ve kollarını göğsünde birleştirdi. "Çiçekleri masalara koymak bu kadar mı zor geldi?"

Serkay elindeki çiçeği artık dayanamıyormuş gibi masaya attı ve peş peşe hapşırdıktan sonra konuştu. "Ne diyorsun be! Alerjim var benim!"

Pelin'in kaşları anında çatıldı. "Senin çiçeklere alerjin yok ki?"

"Bende öyle sanıyordum ama varmış işte!" Dedi Serkay kızarık gözlerinden yaşlar akarken.

"Nereden çıktı ki bu şimdi?" Diye sordu Pelin kaşlarını daha da çatarak.

Serkay gözlerinden düşen yaşları sildikten sonra çaresizce bağırdı. "Ne bileyim ben!"

Bu hali içimi acıttığı için düşünceyle sordum. "Bir ilaç falan yok mudur?"

Pelin bana destek olarak başını salladı. "Ardıç amcaya söyle de gidip alsın bir şeyler."

Serkay cebinden çıkardığı mendille burnunu sildikten sonra efkarla konuştu. "O ne anlar be!"

"Ne mi anlarım?" Dedi nereden çıktığını bilmediğim Ardıç amca.

Serkay babasını gördüğünde koşturarak yanına gitti ve ona sarıldı. Dolu gözlerle ve bükmüş olduğu dudağıyla derdini anlatmaya çalıştı. "Baksana şu halime baba!"

Ardıç amca oğlunun çenesinden tuttu ve yüzünü bir süre inceledi. "Ne oldu oğlum?"

"Birden alerji oldu." Diye sinirden ağlamaya başladı Serkay.

"Hakikaten de olmuş." Yüzünü bir süre daha inceledikten sonra çenesini bıraktı. "Ben bir eczaneye falan gideyim o zaman."

Serkay burnunu çekti ve başını hüsranla salladı. "Bir zahmet."

Ardıç amca son kez derin bir nefes aldıktan sonra başını onaylamazca sağa sola salladı ve kol saatine bakarak yanımızdan ayrıldı.

Serkay kendini çimenlerin üzerine attığında Pelin'le gözlerimiz kocaman açıldı. "Birde hala saatine bakıyor ya! Yazıklar olsun!"

Pelin'in de içi acımış olacak ki Serkay'ın yanına çömeldi ve elini omuzuna koydu. "Ağlama artık. Bak getirecek işte bir ilaç."

Serkay küçük bir çocuk gibi omuz silkti ve elini havada salladı. "O gelene kadar."

Gözlerimi etraftaki börtü böcekte gezdirdim ve ona yardımcı olmaya çalışarak bir öneride bulundum. "İçeri girmeni öneririm. En azından çiçeklerin polenleri seni daha az rahatsız eder."

Önerim kafasına yattığında başını uslu bir çocuk gibi salladı ve ayağa kalktı. Masaya attığı çiçeğe baktı ve dudağını büzdü. "Siz devam süslersiniz değil mi? Sonuçta bugün Şeyma ablanın en mutlu günü. Üzülmesini istemem."

"Süsleriz tabii." Pelin kısılı gözlerini ileride konuşan abilere çevirdi ve devam etti. "Herkes yardımcı olur."

Ona kısaca sarıldım ve alnına düşen saçlarını arkaya doğru ittirdim. "Üzülme Serkay. Çok güzel süsleyeceğiz."

"Teşekkür ederim." Mutsuz bir ifadeyle ikimize de el salladıktan sonra arkasını döndü ve yürüyerek evin içine girdi.

"Benim bile içim acıdı be." Dedi Pelin kederle kuzeninin bıraktığı boşluğu izleyerek. Ardından yüz ifadesini düzeltti ve ıslık çaldı.

Abilerin gözleri direkt onu bulduğunda eliyle gel işareti yaptı. Herkes onu dinleyerek yanımıza geldi ve merakla beklemeye başladı.

Pelin bir patron edasıyla herkesin önüne geçti ve çenesini havaya dikti. "Küçük bir aksilik sonucu Serkay süslemeye devam edemeyecek. O yüzden onun görevini biz devralacağız."

Kayhan abi burnundan nefeslenerek güldü. "Oldu canım."

"Dedeme söylememi ister misin Kayhan abi?" Dedi Pelin tehditkar çıkan bir sesle.

Kayhan abi direkt gözlerini devirdi ve üstelemedi bile. "İyi tamam."

"İtirazı olan var mı?" Dedi Pelin gözlerini diğerlerinin üzerinde gezdirerek.

"Yok tabii Pelin'im." Dedi Dinçer abi burnunu kırıştırarak.

Pelin memnuniyetle gülümsedi ve ilerideki sepeti işaret etti. "O zaman şu sepetin içindeki çiçekleri alıyorsunuz ve güzel güzel masalara diziyorsunuz."

Poyraz bir sepetin içindeki renkli çiçeklere birde yan yana dizilmiş masalara baktı. "Neden elli tane masa olduğunu sorabilir miyim acaba?"

"Bütün köy gelecek çünkü." Dedi Yalın onu bilgilendirerek.

Cem abi anında gülümsedi ve Dinçer abi ile Rutkay abimin omuzlarına vurdu. "Belki size bir kısmet buluruz. Bu gidişle evde kalacaksınız."

Dinçer abi omuzundaki eli iterek konuştu. "Sana ne ulan."

"Böyle işlerin zamana ihtiyacı var." Dedi Rutkay abi daha ılımlı bir şekilde. Ondan da bu beklenilirdi zaten.

"Yağmur'un sevgilisi var ama. Maşallah." Dedi Kayhan abi başını eğlenerek iki yana sallayıp.

Onur abi evden çıkıp bize doğru gelen Doğu'ya bakarak ağzının içinde mırıldandı. "Olmasaydı keşke."

Kaşlarını kaldıran Rutkay abim ona tehditkarca baktı. "Bir daha o ağzını aç, bak ben sana ne yapıyorum. Güzelimle uğraşıp durma."

Yamaç abim anında yanımda bitti ve yanağımdan öptü. "O benim güzelim."

Doğu da sonunda yanımıza geldiğinde karşımızda dizili duran abilere tuhaf bir bakış attı ama fazla aldırmadı. Bana gülümsedi ve diğer yanıma geçti.

"Eksik olma." Dedi Onur abim ağzını tutamayarak. Bu yaptığıyla Rutkay abimin sert bakışlarından yemişti ama.

Pelin patron olduğunu sonunda hatırlamış olacak ki başını iki yana salladı ve duruşunu dikleştirdi. "Bizi oyalıyorsunuz. Hadi herkes işinin başına!"

Abiler bunu demesini bekliyormuş gibi sepete ilerlediğinde Pelin memnunca gülümsedi. Doğu'nun hala yanımda olduğunu görünce ise kaşları az buçuk çatıldı. "Hayrola? Sen neden bir harekette bulunmuyorsun?"

"Bulunayım." Etrafına baktıktan sonra yanağımdan hızla öptü ve abilerimin yanına gidip sepetten birkaç tane çiçek aldı.

Pelin bu yaptığıyla ellerini çenesinin altına koydu ve iç çekti. "Keşke benim de bir sevgilim olsa."

"Birkaç oğlanla konuşuyordun. Onlara ne oldu?" Diye sordum merakla. Pelin'in ara sıra birileriyle yazıştığını biliyordum ama onun dışında başka bir şey de bilmiyordum.

"Aslında." Gözlerini abilerin üzerinde gezdirdikten sonra yanıma yaklaştı ve kulağıma doğru eğilip bir sır verir gibi fısıldadı. "Birkaç gündür Uğur'la konuşuyorum."

Gözlerim kocaman açıldı. Doğru duydum mu diye emin olmak için sordum. "Yamaç abimin arkadaşı Uğur mu?"

Geri çekildi ve başını sallayarak cevap verdi. "Evet."

Merakıma engel olamadığım için bir soru daha yönelttim. "Ne tür bir konuşma peki?"

"Şu an arkadaşça konuşuyoruz, ama ilerisi ne gösterir bilmem." Dedi omuzlarını kaldırıp indirerek.

"Yamaç abime ikinci bir kalp krizi geçirtme sakın." Dedim yarı ciddi yarı alayla.

Kocaman gülümseyerek göz kırptı. "Orasını göreceğiz artık."

Uğur iyi birine benziyordu. İyi biri olmasa Yamaç abimin ve Doğu'nun arkadaşı olmazdı zaten. Şu an arkadaşça konuşuyorlardı ama bunun yakında değişeceğinden neredeyse emindim. Onlar için en iyisini dilemekten başka bir şey yapamazdım.

"Gel sana nasıl başladığını anlatayım." Koluma girdi ve iki tane sandalye çekerek bizi oturttu. Saçlarını sırtına attı ve heyecanla anlatmaya başladı.

Pelin'in heyecanı ister istemez beni de heyecanlandırıyor ve mutlu ediyordu. Başlarda bana kötü davransa da ve anlaşamasak da şu an iyiydik. Bir kız kuzenim olduğu için mutluydum. Şu anlık çok fazla şey olmasa da bir şeyler paylaşıyorduk ve bu güzel bir şeydi.

Pelin baştan sona kadar her şeyi anlattığında gözlerim merakla açılmıştı. Bazı yerlerde kahkahalara bile boğulmuştum. Pelin kolay bir kız değildi sonuçta. Bazen Uğur'un burnundan getirmişti.

Doğu'nun bize doğru geldiğini gördüğümde gülümsedim. Aynı şekilde Onur abim de onu görmüş ve kaşlarını hafifçe çatmıştı. Ama Doğu onu aldırmayarak yanımıza geldi ve elindeki tacı başımın üzerine yerleştirdi.

Yanaklarım hissettiğim mutluluktan ötürü kızardı. Çiçekleri masalara dizmek yerine bana bir papatya tacı yapmıştı. Bana her çiçek verdiğinde ayrı bir seviniyordum.

Onur abim Doğu geri çekildiğinde bize birkaç saniye daha bakmış ama sonradan bakışlarını çekmişti. Sanırım bu halimiz ona da tatlı gelmişti çünkü dudağının kenarı kıvrılmıştı.

Rutkay abim son çiçekleri de koyduktan sonra bize baktı. "Tacın yakışmış." Doğu'ya göz kırptıktan sonra başını çevirdi ve eve girdi.

"Abilerimin gözüne de girdin." Nereden çıktığını bilmediğim Yamaç abim kolunu omuzuma attı ve tacıma yandan yandan baktı. "Yalan söylemeyeceğim. Benim gözüme de girmeyi başardın."

Bu dediğine abiler dahil herkes güldüğünde Yamaç abimin yanağından öptüm ve çiçeklerle dizili masalara baktım.

⚡️⚡️⚡️

Alihan abi kendini zar zor halaydan kurtardı ve nefes nefese masamızın yanına geldi. Ellerini sandalyenin sırtına koydu ve bir süre soluklandı.

Dedem oturduğu yerden ulaşabildiği kadarıyla Alihan abinin sırtına gülümseyerek birkaç kez vurdu. "Daha çok oynayacaksın. Gün uzun."

Alihan abi ağlamaklı bir şekilde bize baktıktan sonra papyonunu çekerek çıkardı. "Canım çıktı."

Doğu ona onaylamaz bakışlarını gönderdi. "Böyle olmaz ama amca. İlk günden."

"Sen sus." Dedi Alihan abi papyonunu Doğu'nun suratına atarak.

"Şimdiden bu kadar nazlanırsan işimiz zor." Dedi nenem Doğu'ya destek çıkarak.

"Yav ne dedim sanki." Alihan abi gözlerini devirdikten sonra devam etti. "Polisim ben. Bir ağırlığım olmalı."

"Halay çekmekle ağırlığın düşmez. Merak etme." Dedi Harun amca başını sallayarak.

Serkay oturduğu yerden yamukça gülümsediğinde hepimizin bakışları ona yöneldi. "Artık evlendin. Küçük Alihanlar ve Şeymalar ne zaman?"

Serkay'ın sorduğu bu soru akıl alır gibi değildi. Bazen dilinin ayarı olmuyordu. Gözlerim direkt Doğu'yu bulduğunda yutkunduğunu fark ettim.

Alihan abinin cevabı ise gecikmedi. "Benim bir tane oğlum var. O da Doğu."

Doğu bütün bu olanlardan sonra amcasının yanında yaşamaya başlamıştı. Amcasının evleneceğini duyunca çok sevinmiş ama büyük bir strese girmişti. Evden çıkmak istemiş ama Alihan abi bunu reddetmişti. Şeyma ablayla konuşmuşlar ve Doğu'nun onlarda kalmalarına karar verilmişti.

Bu durum Doğu için çok zordu. Bir yandan amcasının yanında yaşamak istiyordu ama diğer yandan çekiniyordu ve kendini fazlalık gibi görüyordu. Yeni evlenmiş bir çiftin evinde kalmak istemiyordu. Kaç kere amcasıyla tartışmışlardı ama Alihan abi gitmesine katiyen izin vermemiş ve onu zar zor ikna etmişti.

Doğu gizlemeye çalışsa da amcasının verdiği bu cevapla gözlerinin dolduğunu görmüştüm. Benimle birlikte herkes görmüştü. O yüzden ıslak gözlerini sildi ve burnunu çekti. "Teşekkür ederim."

"Oturmaya mı geldiniz!" Nereden çıktığını bilmediğim Şeyma abla herkesin kolundan tutarak teker teker kaldırdı. "Halay çekelim!"

Serkay yapmacık bir şekilde burnunu kırıştırdı ve ceketinin yakalarından çekiştirdi. "Bir köylüyle evlenmek böyle oluyormuş demek ki."

"Alırım ayağımın altına." Dedi Şeyma abla Serkay'ın kulağını çekerek.

Serkay kulağını acıyla tuttu ve çenesini dikleştirdi. "Benim sayemde evleniyorsunuz!"

"Orası doğru bak." Dedi babam Serkay'a destek çıkarak.

"Yaşa Asaf amca!" Diye bağırdı Serkay büyük bir coşkuyla.

Kayhan abi kulaklarını tutarak kardeşine baktı. "Bağırma öyle hayvan gibi."

"Polyana seni." Dedi Serkay burnunu kırıştırarak.

Şeyma abla ellerini beline yerleştirdi ve hepimize tek tek baktı. "Son kez söylüyorum. Hepiniz önce halay çekeceksiniz, sonra da oynayacaksınız!"

Cem abi kravatını çıkarıp masaya attı. "Ben varım vallaha!"

Onun böyle yapmasıyla herkes gaza geldiğinde yorulan Alihan abi bile tekrar hayal çekmeye başladı. Kuyruk o kadar büyümüştü ki neredeyse sığmayacaktı. Bütün köy, nenem ve dedem dahil, halay çekiyorduk.

"Bende evlenmek istiyorum!" Dedi Pelin büyük bir coşkuyla.

"Yolarım seni!" Diye kuyruğun diğer tarafından Poyraz'ın sesi duyuldu. Bu herkesi kahkahalara boğmuştu.

Dakikalar boyu halay çektik ve ondan sonra da oynadık. İlk başta utansam da bende diğerlerine ayak uydurmuş ve çok eğlenmiştim.

Sonlara doğru ayaklarım ağrımaya başladığında Doğu da bunu fark etti ve elimden tuttu. "Oturalım mı?"

"Oturalım." Gülümseyerek onu onayladığımda beraber sandalyelere geçtik.

"Tacın hala sapasağlam başında." Dedi Doğu elini papatyalardan yapılmış tacımda gezdirerek.

Başımın üzerindeki elini tuttum ve sevgiyle gülümsedim. "Yapan sevgilim olunca, bu kadar sağlam olmuş."

"Öyle mi?" Diye sordu kıvrılan dudaklarıyla.

Yüzündeki gülümsemeyi gördüğümde bende mutlu oldum. "Öyle."

İç çektim ve gözlerimi etrafta gezdirdim. Hayat çok garipti. Daha birkaç ay önce yapayalnız bir kızdım. Okula gidemiyor ve gece gündüz çalışıyordum. Şiddet görüyordum ve yüzüm bir kez olsun gülmemişti.

Ama günün birinde bu tanımadığım insanlar hayatıma girmiş ve ailem olduklarını söylemişlerdi. Hayatımın şokunu yaşamıştım. Çok korkmuştum ama mutlu da olmuştum.

Aileme güvenmiş ve yanlarına taşınmıştım. Kırıldığım insanlar olmuştu ama bu kırgınlığı geride bırakmaya karar vermiştim. Hayat kısaydı, ne olacağını bilemiyorduk.

En yakınımız bizi vurmuştu ama biz yine de bir şekilde ayakta kalmayı başarmıştık. Çok ağlamıştık, çok acı çekmiştik, hayata küsmüştük ama zamanla toparlamıştık.

Bu yaşananları unutmayacaktık ama birbirimiz vardık. Yalnız değildik. Yalnız değildik, çünkü birbirimizin yalnızlığını almıştık.

Başımı yanımda oturan Doğu'nun omuzuna yasladım ve ileride kocaman gülümseyerek eğlenen aileme baktım. Tekrar ve tekrar şükrettim Allah'a.

Onlar benim her şeyimdi.

SON

Resmen üçüncü kitabım final oldu. Şaka gibi! Ben bile inanamıyor gibiyim. O kadar tuhaf hissettiriyor.

Bazılarınızın bana kızdığını ya da şaşırdığını duyar gibiyim. Çoğunuz Yasemin'in yaşamasını ve Doğu'nun annesinin geri gelmesini isterdi. Ama başından beri böyle bir son vardı aklımda. Bence tamda tadında oldu.

Paramparça hayaller ve kalplerden sonra başka bir abi kurgusu yazmak istemiştim ve bu kitap oluştu. Yazmayı sanırım kitap okumaktan daha çok seviyorum. Beni rahatlatıyor.

Kitabın ismini sevdiğim bir şarkıdan almış olabilirim. Bunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Son feci bisiklet-uyku.

Profilimde henüz devam eden bir kitap var. Düzensiz uykularda | yarı texting. İsterseniz ona da bir göz atabilirsiniz.

Yakın zamanda bir kurgu daha yayımlar mıyım bilmiyorum açıkçası. Son senemdeyim ve derslerime yoğunlaşmak istiyorum. Bazen kitap yazmaya daldığımı inkar edemeyeceğim.

Son olarak buraya bir şey bırakmak isterseniz bırakabilirsiniz...

Kitabımı okuyan ve destekleyen herkese çok ama çok teşekkür ederim. Oylarınız ve yorumlarınız beni yazmaya motive ediyor.

Başka bir kurguda görüşmek üzere!

Continua llegint

You'll Also Like

YUVA Per _twclr

Novel·la juvenil

667K 33.3K 49
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
Çilek Kız Per Lara

Novel·la juvenil

1M 72.1K 55
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
13.1K 680 18
Bu bir krallığın kaybolduktan sonra tekrar ortaya çıkışı ve külünden yeniden doğuş hikayesi. Viyana güçleri olan herkesin yaşadığı ve element sahipli...
1.9M 111K 64
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.