Günün ikinci sürprizi. Hemde daha uzunu.
⚡️
Gözlerimi araladığımda havanın aydınlandığını gördüm. Güneş yavaş yavaş doğuyordu ve ışınlarını camdan odama salıyordu.
Etrafıma sarılı olan kollar hissettiğimde zor da olsa döndüm ve Yalın'ın uyuyan yüzüyle karşılaştım. Kollarını etrafıma sıkı sıkı sarmıştı, kaçmamdan korkar gibi.
Onu uyandırmamaya çalışarak kollarından sıyrıldım ve yataktan kalktım. Dolabımın önünde durdum ve giyebileceğim kıyafetler seçtim. Doğu'yu görmek için hastaneye gidecektim.
Elime ince bir kazak ve bol bir kot pantolon aldıktan sonra banyoya geçtim. Aynanın karşısında durduğumda çökmüş yüzümü inceledim. Gözlerim kan çanağına dönmüştü ve şişmişti. Yüzüm solmuştu.
Başımı iki yana salladım ve daha fazla oyalanmamak için hızla duş aldım. Hemencecik Doğu'nun yanına gitmek istiyordum. Varlığımı hissetsin istiyordum.
Üzerimi hemencecik giyindikten sonra saçlarımı taradım ve yüzümün önüne gelen tutamları kulaklarımın arkasına sıkıştırdım. Tekrar odama geçtim ve yanıma bir çanta alarak içine gerekli olan eşyaları yerleştirdim.
Çıkardığım seslerden ötürü Yalın yüzünü buruşturduğunda daha sessiz olmaya çalıştım. Ama çabam işe yaramamış ve Yalın uyandıktan sonra doğrulmuştu.
Hazırlanmış halimi gördükten sona kaşlarını kaldırdı. "Hastaneye mi gidiyorsun?"
"Doğu'yu görmeye gidiyorum." Onu başımı sallayarak onayladım ve geriye kalan eşyalarımı çantama yerleştirdim.
Yüzü ciddi bir hal aldığında çantamı omuzuma taktım ve ona sorgularcasına baktım. Yalın bu bakışlarımı görmüş ve gözlerini kaçırmıştı.
Onun bu tavrını görmezden gelerek odamdan çıktım ve hızlı adımlarla aşağıya indim. Koltukta oturan babamı gördüğümde olduğum yerde durdum ve onu inceledim.
Kıyafetleri darmadağındı. Bütün gece uyumadığı belliydi. Saçları dağılmış ve yüzü solmuştu. Omuzları çökmüştü ve çok yorgun görünüyordu.
Babam başını kaldırdığında beni gördü ve gülümsemeye çalıştı. Dudakları biraz kıvrıldıktan sonra eski hallerini almıştı. Babam bu birkaç saat içinde çökmüştü.
Merdivenlerden adım sesleri geldikten sonra Rutkay abim salonda belirdi. Yanıma gelip kolunu belime sardı ve şakağımdan öptü. "Gidelim mi hastaneye?"
"Gidelim." Dedim başımı sallayarak.
"Bizde bir iki saate geliriz." Babam oturduğu yerden kalktıktan sonra merdivenleri yorgunca adımladı ve yukarı çıktı.
Abimle evden çıktık ve arabaya bindik. İkimiz de konuşmadık. Abim arabayı sürerken ben dışarıyı izliyordum. Doğu'yu bütün akşam yalnız bıraktığım için içim hiç rahat değildi. Hastanede amcalarım ve Yamaç abim kalmıştı ama bende kalmak istemiştim.
Abim arabayı bir pastanenin önünde durdurduğunda arabadan indi ve birkaç dakika sonra elinde bir poşetle tekrar bindi. Aldıklarını kucağıma bıraktı ve arabayı tekrar çalıştırdı. "Bir şeyler ye."
Dünden beri bir şey yememiştim ama aç değildim. Boğazımdan hiçbir şey geçmediği içim omuz silktim. "Canım istemiyor."
"Lütfen Yağmur." Dedi derin bir nefes vererek.
Canım istemesede onu uğraştırmak istemediğim için kese kağıdından bir poğaça çıkardım ve ısırdım. Zorla çiğnedikten sonra yuttum ve geriye kalanını da zorla yedim.
Hastaneye vardığımızda abim arabayı park etti. İkimiz de arabadan indikten sonra hızla hastaneye girdik ve Doğu'nun kaldığı kata çıktık. Koridorda kimseyi göremeyince kaşlarım çatıldı. Kaldığı odanın önünde durduğumda ise camdan içeri baktım ve büyük bir şok yaşadım. Yatak bomboştu, Doğu yoktu.
Panikle abime döndüğümde onun da çatık kaşlarla camdan içeri baktığını gördüm. Benim yüz ifademi gördüğünde rahatlamam için elini omuzuma koydu ve diğer eliyle cebinden telefonunu çıkararak birisini aradı.
"Neredesiniz?" Bunu söyledikten sonra biraz bekledi. Aldığı yanıttan ötürü kaşları daha da çatıldığında gözlerim doldu.
Abimin üzerindeki ceketinin ucundan tutarak çekiştirdim ve titreyen bir sesle sordum. "Ne olmuş?"
"Geliyoruz." Telefonu kapattı ve cebine koydu. Elini belime yerleştirdi ve bizi yürütmeye başladı.
O kadar çok korkuyordum ki dudaklarımı aralayıp ne olduğunu soramıyordum. Sadece abimin beni çekiştirmesine izin veriyor ve ağlıyordum.
Farklı bir katın koridoruna girdiğimizde ileride ayakta duran Yamaç abim, arkadaşları ve amcalarla karşılaştım. Hepsinin yüzünde endişeli bir ifade var gibiydi.
Kendimi abimden kopardım ve koşarak yanlarına vardım. Yamaç abimin önünde durdum ve kollarından tutarak korka korka sordum. "Doğu nerede? Durumu iyi mi?"
Bana birkaç saniye öylece baktıktan sonra yüzünde bir gülümseme yeşerdi. Beni kollarının arasına aldı ve gülümseyerek konuştu. "Uyandı."
Bu sefer gözlerim mutlulukla doldu. İyi duymuş muyum diye fısıldayarak tekrar sordum. "Uyandı mı?"
"Uyandı tabii." Dedi Ardıç amca yanımıza gelip sırtımı patpatlayarak.
Islak gözlerimi sildikten sonra mutlulukla gülümsedim ama endişeyle konuştum. "Peki onu ne zaman görebiliriz?"
"Şimdi rutin kontrolleri yapılıyor. Birkaç dakikaya çıkarlar herhalde." Diye cevapladı kapalı kapıya bakarken.
Büyük bir rahatlamayla omuzlarımı çökerttim ve sessizce mutluluk gözyaşlarımı döktüm. Doğu uyanmıştı ve onu birkaç dakika sonra görebilecektik.
Yerimde duramadığımda koridorda bir ileri bir geri yürümeye başladım. Ellerimi nereye koyacağımı bilemeyerek saçlarımdan geçiriyor ve durmadan kapalı kapıya bakıyordum.
Sonunda beklediğim an geldiğinde ve kapı açıldığında çıkan doktorun bir şey demesini beklemeden odaya girdim ve olduğum yerde durdum.
Doğu sırtını yatak başlığına yaslamıştı. Vücudunun yorgun düştüğü çok belliydi. Yüzü soluktu ve boş gözlerle karşısındaki duvara bakıyordu.
Gördüğüm bu haliyle gözlerim bilmem kaçıncı kez doldu. Bu solgun yüzü ve boş bakan gözleri canımı çok yakıyordu.
Birkaç adım attım ve yatağın kenarına oturdum. Hareketlerimde bir ağırlık vardı. Çok fazla hareket edip onu rahatsız etmek istemiyordum.
Gözlerini izlediği duvardan çekti ve başını bana çevirdi. Yüzümü bir süre inceledi ve hiçbir şey söylemedi. Gözlerimin içine bakmaya başladığında mavi bakan gözlerinin sulandığını gördüm.
Ellerimi onu incitmekten korkar gibi yanaklarına yerleştirdim ve gözünden akan bir damla yaşı baş parmağımla yakaladım. Dokunuşumla gözlerini kapattığında yanaklarını okşadım ve elmacık kemiğine tüy kadar hafif bir öpücük kondurdum.
"İyi misin?" Diye sordum titreyen bir sesle. Cevabını bildiğim halde.
Gözlerini açmadan başını iki yana salladı ve fısıldayarak konuştu. "Değilim."
Ellerimi yüzünden ayırdım yavaşça sırtına koydum. Ona hafifçe sarıldığımda yüzünü boynuma gömdü ve sessizce ağlamaya başladı.
Odaya koridorda bekleyenler girdiğinde Doğu benden ayrılmadı. Sessizce gözyaşı dökmeye devam etti. Bir elim sırtındayken diğer elim saçlarındaydı. Yanında olduğumu ve yalnız olmadığını göstermek istiyordum.
Doğu'nun gözyaşları bir süre sonra dindiğinde başını kaldırdı. Yamaç abim onunla göz göze geldiğinde beklemedi ve yatağın diğer tarafına oturup arkadaşına sımsıkı sarıldı.
Birbirlerinden ayrıldıklarında Doğu gözyaşlarını sildi ve gözlerini kaçırdı. "Özür dilerim."
"Senin bir suçun yok." Dedi abim onu reddederek.
Doğu başını iki yana salladı ve yastığını düzeltip yatağına sırtüstü uzandı. Gözlerini yumdu ve ağlamaya devam etti.
Sol elinden tuttum yanında olduğumu hissetsin diye. O da bunu anlamış gibi elimi sıktı ama bir şey demedi. Sadece hıçkırmaya devam etti.
Amcamlar ve Rutkay abim onu gördükten sonra odadan çıktılar ve kapıyı arkalarından kapattılar. Artık odada sadece ben, Yamaç abim, Uğur ve Yavuz vardık. Dördümüz de gözlerimizi Doğu'dan ayırmıyor ve sakinleşmesi için bir şeyler bulmaya çalışıyorduk.
Doğu boğuluyor gibi gözlerini açtı ve zorda olsa konuşmaya başladı. "Babam yaptı her şeyi. Ben anlamadım. Bunca yıl bizi kandırdı."
Yamaç abim elini omuzuna koydu ve anlaması için üzerine bastırarak konuştu. "O yaptı. Sen değil."
"Ben bununla yaşayamam. Yüzünüze bakamam." Dedi acıyla başını iki yana sallayarak.
Yamaç abim ona büyük bir ciddiyetle baktı. "Saçmalamayı kes. Sakinleşmeye çalış. Yeni çıktın ameliyattan."
Doğu bir hışımla doğruldu ve yaşadığı öfkeyle bağırmaya başladı. "Nasıl bu kadar sakin kalabiliyorsun Yamaç! Babam yaptı diyorum her şeyi! Annenin katilinin oğlu karşında duruyor! Neden bağırıp çağırmıyorsun!"
Yamaç abim ellerini omuzlarına yerleştirdi ve onu geri yatırmaya çalıştı. "Kendine gel!"
Doğu gözyaşları içinde başını sağa sola salladı ve bağırmaya devam etti. "Kimsesiz kaldım! Annem beni terk etti, babam intahar etti! Alihan amcam karakolda! O iyi bir babaydı! Nasıl böyle oldu anlamıyorum!"
"Ben doktor çağıracağım." Yavuz arkadaşının bu haline son bir bakış atarak odadan çıktığında bu sefer amcalar girdi. Hepsi şaşkınlıkla Doğu'ya bakmaya başladı.
İlk harekete geçen Engin amca oldu. Ben yataktan kalktığımda benim olduğum tarafa geçti ve onu yatırmaya çalıştı. "Sakin ol oğlum!"
Doğu birden ellerini kalbine bastırdığında korkuyla birkaç adım geriledim. Sık sık nefes alıyordu, göğsü hızla inip kalkıyordu. Bir yandan da ona uzanan elleri itmeye çakışıyordu. "Bırak!"
"Hemen şimdi kendine gel!" Diye bağırdı Yamaç abim.
Odaya bir doktor ve hemşire girdiğinde Harun amca beni yanına çekmiş ve odadan çıkarmıştı. Korkuyla açık kapıya bakıyor ve Doğu'nun acıyla bağırışını duyuyordum.
"Lütfen! Lütfen! Ben böyle yaşayamam! Niye beni yaşattınız ki! Kalbim zaten paramparçaydı! Neden beni o masanın üzerinde bırakmadınız!"
Gözlerimi yumdum ve dişlerimi sıktım. Onun hissettiği tüm acıları ondan söküp almak istiyordum. Kendini bu yaşananlardan dolayı suçlu görsün istemiyordum.
Odadan Yamaç abim ve Uğur da çıktığında ikisi de şokla sırtını duvara yasladı. Doğu'nun bu halini görmek onları da kötü etkilemişti.
Bir süre sonra sesler kesildiğinde içeridekiler de odadan çıktı. Amcamlar ve Rutkay abimin yanında durup bir şeyler söylediler ve gözden kayboldular.
Kapının girişinde durdum ve gözlerimi yatağa çevirdim. Doğu'nun uyuduğunu görünce sessizce yanına yaklaştım ve alnına düşen saçları geri ittim. Yüzüne eğilip yanağından öptüm ve derin bir nefes aldım.
Doğu buradaydı. Benimleydi ve iyi olacaktı.
Dışarıda bekleyenleri umursamadan ayakkabılarımı çıkardım ve örtüyü kaldırdım. Uyanmayacağını bildiğim için yanına uzandım ve başımı göğsünün yaralı olmayan tarafına koydum. Ona sarıldım ve beni hissetmesini diledim.
⚡️⚡️⚡️
Yüzümde gezinen eller hissettiğimde yanağımı avucuna yasladım ve elimi üzerine koydum. Gözlerimi açtığımda bana baktığını gördüm. Gözleri kırmızıydı ama şu an daha iyi görünüyordu.
Gözlerindeki suçluluk duygusuyla dudaklarını araladı. "Özür dil-"
Daha fazla saçmalamasını istemediğim için yüzünü ellerimin arasına aldım ve dudaklarımı dudaklarının üzerine bastırdım. Sözlerini böylelikle yarıda kesmiş oldum.
Onu öpmeden geri çekildiğimde bana dolu gözlerle baktığını gördüm. Yutkundu ve yanaklarımı avuçladı. "Sana bir şey olsaydı kendimi asla affetmezdim."
"Sana bir şey olsaydı seni mahvederdim." Dedim mavi gözlerinin en derinine bakarak.
Alnını alnıma yasladı ve fısıldayarak konuştu. "İyi ki varsın Yağmur."
Göz altlarını okşadım ve yüzlerimizi birbirine daha da yaklaştırdım. Doğu gözlerini yumduğunda bende kapattım ve onu beklemeden öptüm.
İlk ikimiz de bir harekette bulunmadık. Sadece birbirimizin nefesinde soluklandık. Hissettiğim özlem boyumu aştığında üst dudağını emdim ve öptüm.
Doğu bir kolunu belime sardı ve beni kendine yaklaştırdı. Ani hareketler yapmasından ve canının yanmasından ödüm koptuğu için alt dudağına da küçük bir öpücük kondurdum ve dudaklarımızı ayırdım.
Baş parmaklarımla yanaklarını sevdim ve gözlerinin içine baktım. "Beraber atlatacağız her şeyi."
Başını dolu gözlerle salladı ve alnını alnıma dayayarak dinlendi. "Seni çok seviyorum."
"Bende." Dedim hafifçe gülümseyerek.
Kapı çalındığında istemeyerek de olsa doğruldum ve yataktan kalktım. Doğu da bu süreçte gelen kişinin odaya girmesi için bir komut vermişti.
Kapı açıldığında ve Alihan abi odaya girdiğinde Doğu'nun omuzları bariz bir rahatlamayla çöktü. Amcası elindeki poşeti masaya koyduktan sonra beklemeden yatağın boş tarafına oturdu ve Doğ'ya sarıldı. "İyi misin?"
Doğu ellerini amcasının sırtına koydu ve mırıldanarak konuştu. "İyi olacağım."
Alihan abi Doğu'nun kollarından tuttu ve gözlerini bedeninde gezdirdi. "Ağrın sızın var mı?"
"Sen söyle. Ne dediler?" Dedi Doğu kendisini boş vererek.
Amcası elini Doğu'nun saçlarından geçirip düzeltti ve içinin rahatlaması için gülümsedi. "Hala bir sonuca varılmadı ama atılmayacağımdan neredeyse eminim. Sen bunları düşünme."
İkisini yalnız bırakmak için odadan çıkmak istediğimde Alihan abi beni durdurdu. Ayağa kalktı ve masaya koyduğu poşeti tekerlekli küçük masaya koydu. "Sen istersen Doğu'ya yemeğini yemesinde yardımcı ol kızım."
Başımı pek hevesli görünmemeye çalışarak salladım ve Alihan abinin açtığı boşluğa oturdum. "Olurum tabii."
"Kendim yiyebilirim." Dedi Doğu itiraz ederek.
Onu reddederek başımı iki yana salladım ve poşetin içinden amcasının aldıklarını çıkardım. "Ben yedireceğim."
"Ben doktorunla konuşacağım." Alihan abi Doğu'nun saçlarından öptükten sonra bize son kez gülümsedi ve kapıyı arkasından kapatarak odadan çıktı.
Çorba kutusunun kapağını açtım ve kaşığı içine daldırdım. Biraz karıştırdıktan sonra kaşığı Doğu'ya yaklaştırdım. Uslu bir çocuk gibi bana uyduğunda gülümsedim ve ikinci kaşığı aldım.
Çorbası bittiğinde diğer kutuyu açtım. İçinde hafif şeyler vardı ama Doğu'nun yüzünü buruşturmasından anlamıştım yemek istemediğini.
"Seni zorlamayacağım." Kutunun kapağını kapattım ve poşete koydum.
"Sen ye istersen." Dedi hareketlerimi izlerken.
"Aç değilim." Diğer şeyleri de topladıktan sonra poşeti büyük masaya koydum ve tekrar yanına oturdum.
Kapı tekrar çalındığında bakışlarımızı oraya çevirdik ve Doğu gelmeleri için onayladığında gelenlere baktık. Abilerim, babam ve kuzenler gelmişti. Amcalar ve yengeler ortada yoktu. Oda çok büyük olmadığı için herkes tam sığmıştı.
Babam yatağın yanına adımladı ve Doğu'nun diğer tarafına oturdu. "Nasılsın oğlum?"
Doğu utançla gözlerini kaçırdı ve kucağında tuttuğu elleriyle oynamaya başladı. Kendini suçlu gördüğü için babamın yüzüne bakamıyordu.
Babam derin bir nefes vererek elini omuzuna koydu ve sıvazladı. Bir şey demedi, sadece yanında olduğunu hissettirdi. Bu hareketi Doğu'nun gözlerinin dolmasına yetmişti.
"Çok fazla kalmayacağız. Sadece senin iyi olduğunu görmek istedik." Dedi Pelin hafifçe gülümseyerek.
Serkay arkasına sakladığı çiçekleri havaya kaldırdı ve gülümseyerek konuştu. "Sana çiçek aldım."
"Teşekkür ederim Serkay." Dedi Doğu yorgunca gülümseyerek.
"Biz seni rahat bırakalım. Sen dinlenmene bak." Rutkay abimin bunu söylemesiyle herkes geçmiş olsun dileklerini iletti ve teker teker odadan çıkmaya başladı.
Geldiğinden beri sessiz olan Yalın benim çıkmadığımı gördüğünde kaşlarını çattı. "Sen yine burada mı kalacaksın?"
Sergilediği tavrı hoşuma gitmediği için bende kaşlarımı çattım. "Evet."
Kollarını göğsünde birleştirdi ve kaşını kaldırarak büyük bir ciddiyetle sordu. "Neden?"
"Neden kalmayayım?" Dedim bende sinirlenmeye başlayarak.
Alayla gülümsedi ve eliyle Doğu'nun olduğu tarafı gösterdi. "Nedenler bariz bir şekilde ortada."
Yamaç abim sinirle dişlerinin arasından konuştu. "Ne saçmalıyorsun?"
Yalın bize inanamayarak baktı ve burnundan nefeslenerek alayla güldü. "Ne mi saçmalıyorum! Asıl siz ne saçmalıyorsunuz! Onun babasıymış her şeyi yapan!"
Rutkay abim olaya dahil olarak ciddi bir sesle konuştu. "Peki bunda onun suçu ne?"
Yalın abimi takmayarak bana doğru döndü ve daha çok bağırmaya başladı. "Onun babası annemi öldürdü Yağmur! Nasıl hala onu sevebiliyorsun!"
Duyduklarımı birkaç saniye idrak edemedim. Doğu'ya baktığımda onunda şaşkınlıkla yatağına baktığını gördüm. Gözleri hissettiği kırgınlıkla dolmuştu ve yatak örtüsünü sıkıyordu.
Hissettiğim sinirle ayağa kalktım ve titreyen bir sesle zar zor konuştum. "Sus."
"Onun babası yüzünden ben annesiz kaldım! Seni bizden ayıran da onun babası! Belki annemizi de sakladı!" Dedi Yalın öfkesini kontrol edemeyerek.
"Çık dışarı Yalın." Dedi Yamaç abim buz gibi bir sesle.
Yalın onu dinlemedi ve kendi kendine teoriler üretmeye devam etti. "Belki de biliyordu ama sustu! Sonuçta aynı evde yaşıyorlar! Hiç mi bir şey anlamadı! Belki de seni kandırdı bize daha yakın olmak için!"
"O bir şey yapmadı!" Sinirden ağlamaya başladım. Doğu'nun hissettiklerini düşünemiyordum bile. Şu an nasıl bir psikolojiye sahip olduğunu bilmiyordum. Yalın'ın şu anki bağırdıkları çok kötüydü.
Yamaç abim öfkeyle Yalın'a bakarak kapıyı gösterdi. "Yalın çık dışarı!"
Yalın şaşkınlıkla abime döndü ve bağırmaya devam etti. "Sende mi!"
Yamaç abim tam ağzını açıp bir şeyler söyleyecekti ki babam buna izin vermedi ve kolunu Yalın'ın omuzuna atarak onu odadan zorda olsa çıkardı.
Yalın'ı da anlıyordum. O adam Cahit amca çıkmıştı ve ne hissedeceğini şaşırmıştı. En yakınımızdaki bizi sırtımızdan vurmuştu. Ama bütün öfkesini Doğu'nun üzerine kusması çok yanlıştı.
Doğu'nun gözünden bir damla yaş aktığında çabucak sildi ve yutkundu. Ellerini yatağa koyarak sırtını yatakla birleştirdi ve cenin pozisyonu aldı. Bu pozisyonun canını acıttığını biliyordum ama o bunu takmıyordu. Örtüyü başına kadar çekti ve altına saklanarak gizlendi.
Yamaç abim sinirle nefes aldıktan sonra kendini sakinleştirmeyi başardı ve yatağın yanına giderek eğildi. "Senin hiçbir suçun yok."
Doğu'dan bir süre hiçbir ses çıkmadı. Birkaç saniye sonra omuzları sarsılmaya başladı ve hıçkırıkları aynı anda duyuldu.
Bu hali içimi parçaladığında gözlerimi ondan kaçırdım ve odadan çıktım. Bulduğum bir sandalyeye oturdum ve dizlerimi kendime çekerek çenemi üzerlerine koydum.
Açık kapıdan Yamaç abimin Doğu'yu sakinleştirmek için çabaladığını duyuyordum. Ama Doğu bunları duymuyor gibiydi. Ağlamaya devam ediyordu.
Babam Yalın'ı sakinleştirdiğinde yanıma gelip oturdu ve kolunu omuzuma sarıp başımı omuzuna yasladı.
Kendimi tutamayıp ağlamaya başladım ve babama sığındım.
⚡️
Çok kırıcısın Yalın. Yazık değil mi üzümlü kekim Doğu'ya? Sizin bu konu hakkındaki düşünceleriniz ne?
Gelecek bölümde görüşmek üzere!