Yalnızlığımı alamaz

By ismimyokbukadar

619K 35.8K 2.9K

Abi kurgusu. Bu hayatta hiçbir şey yalnızlığımı alamazdı. İnsanlar bile. -Tamamlandı- More

Tanıtım
Bölüm 1: yağmurlar ve karanlık sokaklar
Bölüm 2: kafeler ve siparişler
Bölüm 3: atkılar ve yanıklar
Bölüm 4: yanlışlar ve tuhaf davranışlar
Bölüm 5: diretmeler ve sargılar
Bölüm 6: takip etmeler ve bir işler
Bölüm 7: gerçekler ve şüpheler
Bölüm 8: testler ve gerginlikler
Bölüm 9: karışık hisler ve ikilemler
Bölüm 10: yeni evler ve yabancı hissetmeler
Bölüm 11: yemekler ve yalnız hissetmeler
Bölüm 12: sataşmalar ve küçük sevinçler
Bölüm 13: kitaplar ve baklavalar
Bölüm 14: bozuk saatler ve dersler
Bölüm 15: okullar ve yenilikler
Bölüm 16: tripler ve sarılmalar
Bölüm 17: gülümsemeler ve panik olmalar
Bölüm 18: amcalar ve kuzenler
Bölüm 19: kahkahalar ve çelmeler
Bölüm 20: fotoğraflar ve geçmişler
Bölüm 21: sarı saçlar ve mavi gözler
Bölüm 22: bakışlar ve kaçmalar
Bölüm 23: notlar ve korkular
Bölüm 24: hastaneler ve battaniyeler
Bölüm 25: mesajlar ve endişeler
Bölüm 26: filmler ve gözyaşları
Bölüm 27: ağrılar ve uzanmalar
Bölüm 28: şirketler ve çalışanlar
Bölüm 29: çarpışmalar ve çaylar
Bölüm 30: bilinmeyenler ve uzaklaşmalar
Bölüm 31: önlükler ve göz devirmeler
Bölüm 32: uykuya dalmalar ve küçük şaşkınlıklar
Bölüm 33: eğlenmeler ve konuşmalar
Bölüm 34: itiraflar ve formüller
Bölüm 35: uyandırmalar ve dışarılar
Bölüm 36: sinirlenmeler ve gidişler
Bölüm 37: sorgular ve bozulmalar
Bölüm 38: kavgalar ve stresler
Bölüm 39: babalar ve kızları
Bölüm 40: kuzişler ve serseriler
Bölüm 41: çalışmalar ve arkadaşlar
Bölüm 42: sarılmalar ve ne yapacağını şaşırmalar
Bölüm 43: dertleşmeler ve birbirini anlamalar
Bölüm 44: yüzükler ve kolyeler
Bölüm 45: balonlar ve elbiseler
Bölüm 46: kızarık yanaklar ve kıkırdamalar
Bölüm 47: pozlar ve kareler
Bölüm 48: yatılıya kalmalar ve dozunu kaçırmalar
Bölüm 49: pijama partileri ve cilt bakım rutinleri
Bölüm 50: okula geç kalmalar ve gizli buluşmalar
Bölüm 51: heyecanlar ve tebessümler
Bölüm 52: anneler ve kızları
Bölüm 53: yorgunluklar ve dokunuşlar
Bölüm 54: ortaya çıkanlar ve kızgınlıklar
Bölüm 55: kırgınlıklar ve küskünlükler
Bölüm 57: akşam yemekleri ve öldürücü bakışlar
Bölüm 58: el ele tutuşmalar ve şarkılar
Bölüm 59: yalanlar ve açılan yaralar
Bölüm 60: ameliyatlar ve bekleyişler
Bölüm 61: uyanmalar ve öfkeler
Bölüm 62: kabullenişler ve sıkı sıkı sarılmalar
Bölüm 63: kuşkular ve ihtimaller
Bölüm 64: dolu gözler ve titreyen eller
Bölüm 65: günlükler ve satırlar
Bölüm 66: vakit geçirmeler ve öpücükler
Bölüm 67: bağırışlar ve yarışlar
Final: düğünler ve oynamalar
Duyuru: yeni kurgu

Bölüm 56: barışmalar ve yüzleşmeler

4.1K 363 27
By ismimyokbukadar

Yamaç abimin bana dedikleri dakikalardır aklımdan çıkmıyordu. Onu çok sevdiğim için bu kadar çok acıtıyordu. Bilerek demediğini biliyordum ama böyle bir şey söyleyebilmesi bile yeterdi berbat hissetmeme. O da biliyordu çünkü neler yaşadığımı. Yaralarımı ve korkularımı görmüştü. Ama yine de diline söz geçirememişti.

Gözümden bir damla yaş şakağımdan yuvarlanıp yastığıma düştü. Ağlamamaya ve güçlü durmaya çalışsam da başaramıyordum. Kalbim çok kırılmıştı.

Odamın kapısı çalınmadan sessiz bir şekilde açıldığında kimin geldiğini biliyordum. Duraksayan adımlardan bu kişinin Yamaç abim olduğunu anlamıştım.

Adımlar yakından duyulmaya başladığında gözlerimi yumdum ve uyuyor taklidi yaptım. Buna muhtemelen inanmayacaktı ama denemekten bir zarar gelmezdi.

Yatağın kenarı çöktü ve düşündüklerimi hissetmiş gibi konuştu. "Uyumadığını biliyordum."

Yüzümü düz tutmaya çalıştım ve aynı düz sesimle cevap verdim. "Uyuyorum."

Titrek bir nefes aldıktan sonra elini başıma yerleştirdi ve saçlarımı sevmeye başladı. "Anlık bir sinirle öyle söyledim. Çok özür dilerim Yağmur. Öyle demek istemedim."

"O zaman niye öyle bir şey dedin ki." Dedim titremesine engel olamadığım sesimle.

"Ağzımdan kaçtı." Dedi pişmanlıkla fısıldayarak.

Gözlerimi araladım ve ona yaşlarla dolmuş gözlerle baktım. "Çok kırıldım abi."

Gözlerindeki pişmanlık gitmedi ama yanına farklı bir kırgınlık eklendi. "Bende kırıldım."

"Sen beni sözlerinle kırdın." Dedim direterek.

Derin bir nefes verdi ve elini saçlarımda gezdirmeyi bırakmadı. "Beni de anlamaya çalış Yağmur. Doğu benim çocukluk arkadaşım, en yakın arkadaşım. Kız kardeşimi seviyor olmasını yanlış buldum. Üstelik bunu dürüstçe bana söylememesine çok kırıldım."

Doğu'yu koruma dürtüsüyle gerçekleri söyledim. "Ben istemedim söylemek. Her şey daha çok yeniydi ve alışmak istedim."

"Bunu kabul etmek çok zor. Anlıyor musun? Bir yanda en yakın arkadaşım, diğer yandan de kız kardeşim." Dedi kendisi de dediklerine inanamayarak.

"Benden hoşlandığını söylediğinde onu geçiştirdim. Sizinle daha çok vakit geçirmek istiyordum. Başımızda onca dert varken bir sevgili istemiyordum. Üstelik senin arkadaşın diye de kabul etmiyordum."

Gözlerindeki sinir dinmişti ama yine de sesinde saklamaya çalıştığı bir sertlik vardı. "Ne değişti sonra."

Yüz ifadesini daha iyi görebilmek için doğruldum ve bağdaş kurarak sırtımı yatak başlığına yasladım. "Ondan gerçekten de hoşlandığımı fark ettim. Hatta onu sevdiğimi. Bir kez de olsa kendime ve ona bir şans vermek istedim. Sadece mutlu olmak istedim."

Başını salladı ve gülümsemeye çalıştı. Ama gülümsemesinde bir eğrelti vardı. "Sen mutluysan bende mutlu olurum. Sadece buna hemen alışmamı bekleme. Doğu'ya da söyle benden birkaç gün uzak dursun. Kafamı toparlamam ve her şeyi sindirmem lazım."

"Bunu kırmadan yap, olur mu?" Diye sordum.

"Elimden geleni yaparım." Dedi beni üzmemek için hafifçe gülümseyerek.

"O zaman barıştık." Dedim yorganımla oynarken.

"Abin sana hiç küser mi. Şu tatlılığa bak." Beni kollarının arasına aldı ve sıkıca sardı.

Ondan ayrıldım ve gözlerine biraz utanarak baktım. "Yağmur sana azıcık küsmüştü ama geçti."

Yüzüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı ve gülümsedi. "Geçtiyse sorun yok."

Beni tersleyeceğinden korksam da yine de sormadan edemedim. "Doğu'yu da affedersin, değil mi?"

Derin bir nefes aldıktan sonra omuzlarını düşürdü. Benim endişeli yüz ifademi gördüğünde ise saçlarımı karıştırdı. "Eninde sonunda affederim."

Şansımı zorladığımı bile bile sevimli bir şekilde gülümsemeye çalıştım. "Hemen affet. Üzülür sonra."

Gözlerine farklı bir ifade çöktü. Yeni yeni fark ediyormuş gibi mırıldandı. "Çok mu seviyorsun Doğu'yu?"

Bunu abime söyleyeceğim için utansamda başını onaylarcasına salladım. "Hıhı."

Sıkıntıyla nefesini verdi ama bir şey demedi. Nemli gözlerimi ince kazağının kollarıyla kuruladı ve alnımdan öptü. "Uyku saatin geldi."

"Ne zamandan beri uyku saatim var?" Diye sordum gülümsememi gizleyemeden.

"Bugünden beri." Omuzlarımdan hafifçe ittirdi ve yatağıma uzanmamı sağladı. Yorganı üzerime güzelce örttü ve ayaklandı. "İyi uykular."

"Sana da." Dedim küçücük gülümseyerek.

Bana son kez gülümsedikten sonra kapıya doğru adımladı ve odamdan çıktı. Çıkarken de kapıyı kapatmış ve beni yalnız bırakmıştı.

Bana gülümsemişti ama hala kırgın ve kızgın olduğunu biliyordum. Sadece bana göstermek istemiyor ve olanları kendi içinde sindirmeyi bekliyordu.

Bugün yaşananlardan dolayı çok üzülmüştüm ama günün sonunda abimle konuşarak rahatlamıştım. Umarım gelen günlerde de bu rahatlama devam ederdi.

⚡️⚡️⚡️

"İstemiyorum baba! Henüz hazır değilim!" Dedi Yamaç abim kendini yüzüncü defa açıklamaya çalışarak.

Babam oturduğu koltuktan kalktı ve Yamaç abime sabır diler gibi baktı. "Doğu ve babası bu akşam gelecek. Konu kapanmıştır."

Yamaç abim oturduğu koltukta doğruldu ve babama inanamayarak baktı. "Birkaç gün daha bekleyemedin mi Allah aşkına!"

Babam onu takmadı ve diğer abilerime de karşın konuştu. "Cahit'le de olanları güzelce konuşalım. Çocukları bir yan yana görelim."

"O şimdi çok mutludur zaten baba." Dedi Onur abim gözlerini devirerek.

Haklıydı da. Doğu'ya babasının sevgili olduğumuzu bilip bilmediğini sorduğumda bildiğini ve bizim adımıza çok mutlu olduğunu söylemişti. Bu bizi çok sevindirmiş ve güldürmüştü.

"Ben şimdi akşam yemeğini hazırlamaya gidiyorum. Yamaç, sen kendine çeki düzen veriyorsun. Yağmur, sende bana yardım ediyorsun." Başka bir şey dememize izin vermeden bize arkasını döndü ve mutfağa girdi.

"Bende meraklı değilim o Doğu'ya ama katlanacağız artık." Dedi Onur abim düzeltemediği çatık kaşlarıyla.

"Ben babama yardım edeyim." Dedim yanlarından kaçmak için.

Yamaç abim sinir ve alay karışımı yüz ifadesiyle bana baktı ve beni kışkışladı. "Git tabii git. Sevdiceğin gelecek ya."

Rutkay abim tek kaşını kaldırdı ve tehditkar bir şekilde baktı Yamaç abime. "Uğraşma."

Rutkay abim ve Yalın'a gülümsedikten sonra mutfağa girdim ve ellerimi yıkadım. Babam o sırada malzemeleri hazırlıyordu.

Ellerimi yıkamayı bitirdiğimi görünce elindeki domatesleri bana verdi ve yaptığı işe geri döndü. "Sen domatesleri yıka kızım."

"Olur." Onu onayladıktan sonra dediğini yaptım ve kestim de. Babam de o sırada diğer sebzelerle ilgileniyordu.

"Emrivaki yaptım diye bana sinirlenebilirsin, ama hazır her şey tazeyken çağırayım ve konuşalım dedim." Dedi babam bir yandan doğradıklarını tepsiye atarak.

Yamaç abim ve diğerleri sevgili olduğumuzu öğreneli iki hafta olmuştu. Bu iki hafta içinde Doğu'yla sadece mesajlaşabilmiştik. Onu gerçekten özlemiştim.

Babam bugün onları yemeğe çağıracağını söylediğinde gerilmiş ama mutlu olmuştum. Hem Doğu'yu göreceğim için, hemde abimle aralarını düzeltebilecekleri için.

Tek dileğim bu akşamın güzel bir şekilde geçmesiydi. Babam ve Doğu'nun babasının arkadaşlığı çok eskiye dayanıyordu. Dolayısıyla Doğu'nun da çocukluğunu görmüşlerdi.

Doğu'yu çok iyi tanıyorlardı. Aile dostu da denilebilirdi. Ama ilk defa sevgilim olarak evimize gelecekti. Onur ve Yamaç abimin onun çok fazla üstüne gitmemelerini ummaktan başka bir şey yapamıyordum şu an.

Başımı sallayarak onu onayladım. "İyi oldu bence."

Bana göz kırptı ve göğsünü kabartarak konuştu. "Merak etme. Baban Doğu'ya bir şey demelerine ya da yapmalarına izin vermez."

Üzerime çöken gerginlikle yutkundum ve omuzlarımı çökerttim. "Umarım çok üzerine gidip onu üzmezler."

"Her şey yolunda gidecek. Ağızlarını bile açamazlar." Dedi babam beni rahatlatmaya çalışarak.

Onu onaylayarak başımı salladım ve geriye kalan işlerde babama yardım ettim. Böylelikle de babamla yapmak istediğim şeylerin arasından yemek yapmayı da gerçekleştirmiştik.

Kısa bir süre sonra işimizi bitirmiş ve yemeği fırına vermiştik. Baban onun yanına pilav da yapmıştı. İyi bir iş çıkarmıştık bence.

Babam önlüğünü çıkardıktan sonra mutfakta asılı olan saate baktı. "Bir saate gelirler."

Duyduğum şeyle panik yapmamaya çalışsam da heyecanlanmıştım. Güzel görünmek istiyordum. "Ben hazırlanayım."

Elini başımın üzerine koydu ve bana şefkatle gülümsedi. "Hazırlan bakalım."

Bunu demesiyle hızla mutfaktan çıktım ve merdivenlere tabiri caizse koşturdum. Yalın da bunu görmüş ve gülmeden edememişti. "Az yavaş!"

Abilerimi arkamda bırakarak yukarı kata çıktım ve odama girdim. Dolabımın önünde durdum ve giyebileceğim kıyafetlere bakmaya başladım. Abartmak istemiyordum ama sade de olmak istemiyordum. Bunun ortasını bulmalıydım.

Birkaç tane asılı olan elbise gördüğümde onları es geçerek pantolonlara baktım. Krem rengi bir pantolon ve beyaz bir bluzda karar kıldığımda üzerime geçirdim ve aynadan kendimi süzdüm.
Ne çok sade ne de abartılıydı. Tam benlik bir kombindi bence.

Annemin kolyesi bluzun altında kaldığında çıkardım ve gözler önüne serdim. Keşke annem de burada olsaydı demekten başka bir şey yapamıyordum. Sevgilimi ona anlatmak isterdim.

Hüzünlenmeye başladığımda başımı iki yana sallayarak kendime gelmeye çalıştım. İki hafta sonra Doğu'yu görecektim. Mutlu olmalıydım, öyleydim de.

Saçımı açık bırakmak istediğim için güzelce taradım ve omuzumun üstünden sarkıttım. Saçlarım düz olduğu için güzel duruyordu. Bu saç modeli bluzuma da yakışmıştı.

Hissettiğim gerginlikle dişlerimi alt dudağıma geçirdim ve odada dolanmaya başladım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Üzerime aniden bir panik çökmüştü.

Telefonumdan gelen mesaj sesiyle yerimde sıçradım ve elimi kalbimin üzerine koydum. Yatağa bıraktığım telefonuma uzandığımda yüzümde anında bir gülümseme oluştu.

Doğu: Yoldayız

Doğu: Babam tutturdu erkenden çıkalım diye

Doğu: Doğu seni özledi

Parmaklarımı hızlı hızlı klavyede gezdirdim ve ona aynı hızda mesajlarımı yolladım. Çok heyecan ve panik yapmıştım.

Yağmur: Hemen gelin

Yağmur: Yağmur çok panikledi

Doğu: Doğu'yu görünce geçer paniği

Doğu: Yirmi dakikaya oradayız

Gözlerim kocaman açıldı. Babam bir saate gelirler demişti ama bu gidişle erken geleceklerdi. Gelmelerini de istiyordum çünkü onu özlemiştim. Ama yaşanacak curcunaya hazır mıydım onu bilmiyordum işte.

Kendime az da olsa geldikten sonra odamdan çıktım. Masayı kurmak için aşağıya indiğimde babamın zaten bunu yaptığını gördüm. Bende yaptığı işe bir el attığımda kolayca bitirmiştik.

Koltuğa, Yalın'ın yanına, oturduğumda abilerimin bana olan tuhaf bakışlarıyla karşılaştım. Onur ve Yamaç abim çatık kaşlarla bana bakarken Rutkay abim ise gülümseyerek bakıyordu.

Rutkay abim oturduğu yerden kalkıp yanıma geçti ve kolunu omuzuma attı. Bakışlarını çatık kaşlara çevirdi ve tehditkarca konuştu. "O gözlerinizi oyarım."

Yamaç abim bunun üzerine kollarını göğsünde birleştirdi ve gözlerini devirdi. "Yapmadık bir şey."

Onur abim de cevap niyetine omuz silkti. "Bu her zamanki halim."

"Orasını zaten biliyoruz." Dedi diğer tarafımda oturan Yalın.

Onur abim bu dediğine kaşlarını daha çok çatmakla yetindi. Gergin olmasam buna gülebilirdim ama her an panik olabilecek bir yapıya sahiptim şu an.

Yamaç abim yüz ifademden gergin olduğumu anlamış olacak ki beni az da olsa rahatlatmak için göz kırptı. "Korkma, yemem Doğu'nu."

Ben üzülmeyeyim ve daha fazla gerilmeyeyim diye yapıyordu bunu. İçten içe Doğu'ya ve belki de bana kızgındı ama bana yansıtmamaya çalışıyordu.

Ona gülümsediğimde Onur abim kıskanmış ve kaşlarını tavana kadar kaldırmıştı. Doğu meselesi onu da sinirlendiriyordu ve belli de ediyordu. Bu iki haftada bana biraz soğuk yapmıştı.

Babam da yanımıza gelip oturduğunda tamamlanmış olduk. Üzerinde her zamanki gibi bir gömlek ve pantolon vardı. Normal günlerde bile hep şık giyiniyordu.

Babam arkasına yaslandı ve gözlerini teker teker abilerimin üzerinde gezdirdi. En son Onur ve Yamaç abimde duraksadı ve boğazını temizledi. "Ayağınızı denk alın."

Yamaç abim tam itiraz edecekti ki bakışları bir anlığına beni buldu. Bana söylediği şeyler aklına gelmiş olacak ki başını istemeyerek de olsa salladı ve babamı onayladı. "İyi tamam."

Babam memnunca gülümsedikten sonra Onur abime baktı kaşını kaldırarak. "Onur?"

Onur abim sağ bacağını sol bacağının üzerine atarak koltuğa yayıldı ve iddialı bir şekilde konuştu. "Asıl o Doğu olacak zibidi ayağını denk alsın."

"Öyle deme." Dedim hissettiğim koruma içgüdüsüyle.

"Hele bir çocuğu sıkıştır, bak ben sana ne yapıyorum." Dedi babam Onur abinin dediğine karşı.

Onur abim keyifle gülümsedi ve ne yaparsın der gibi baktı. "Yirmi üç yaşındayım baba. Ne yapabilirsin ki?"

Babam bunun üzerine alayla gülümsedi ve kaşlarını kaldırarak cevap verdi. "O üzerinde sabahlara kadar çalıştığın ihaleyi yerle bir ederim. Hele bir kızımı üz."

Onur abimin gülen yüzü anında soldu ve derince yutkunması bir oldu. Bir bana birde kucağına koyduğu ellerine baktıktan sonra pes ederek dizine vurdu. "İyi tamam! Ona da tamam!"

"Aferin." Dedi babam keyiften dört köşe olmuş bir şekilde.

Tam dudaklarım yukarı kıvrılacaktı ki çalan zil bunu engelledi. Dudaklarım düz bir çizgi halini aldı ve kalbim hızla atmaya başladı.

Ne yapacağımı bilemeyerek ayağa kalktım ve salonda panikle volta atmaya başladım. Nasıl normal davranacağımı unutmuştum sanki.

Yalın bana gülerek baktı ve herkesin duyması için bilerek sesini yükseltti. "Sakin olsana. Sanki seni istemeye gelecekler gibi davranıyorsun."

Yamaç abim öksürüklere boğulurken benim yanaklarım kıpkırmızı kesildi. Yamaç ve Onur abimin yanakları da kırmızıydı ama bu sinirdendi.

"Hele bir gelsin. Gebertirim onu." Dedi Onur abim tehditkar bir sesle.

Babam abime kaşlarını çatarak baktı ve işaret parmağını ona doğrulttu. "İhaleyi unutma."

"Doğu onu isteyene kadar ihaleyi zaten alır baba." Dedi Yalın sırıtarak.

Onur abim ayaklandı ve yakalarını çekiştirerek giydiği gömleği düzeltti. "O ihale umurumda bile olmaz baba. Evlendirmem ben kız kardeşimi."

Babam ona küçümseyici bir bakış attı. "Sana ne oluyor? Burada babası dururken."

Onur abim buna karşın tam bir şey diyecekti ki Rutkay abim onun sözlerini keserek yanıma geldi ve kolunu omuzuma attı. "Sizde ne meraklısınız Yağmur'u evlendirmeye. O önce okuyacak."

Burada en haklı olan kişi Rutkay abimdi. Daha Doğu'yla sevgili olalı bir buçuk ay oluyordu ve bunlar bizi evlendirmeye çalışıyordu. Onur, Yamaç ve Rutkay abimi saymazsak tabii. Gerçi, Rutkay abim de pek karşı çıkmazdı bence. En anlayışlı ve ince düşüneni oydu.

"Yalnız." Yalın'ın sesini duyduğumuzda bakışlarımızı ona çevirdik. Parmağıyla koridoru işaret etti ve gülmemek için kendini zor tuttu. "Kapıda kaldılar."

Hissettiğim panik tekrar ortaya çıktığında Rutkay abim bunu anlamış ve elini kolumda gezdirmişti. Aynı zamanda da bu halime gülüyordu.

Önden babam ilerlediğinde Rutkay abim ona uyarak arkasından beni de götürerek adımladı. Diğerleri de peşimizden geliyordu.

Kapının önünde durduğumuzda babam hazır olmamı beklemedem kapıyı açtı ve gelenleri büyük bir gülümsemeyle karşıladı.

Gözlerim aradığı kişiyi bulduğunda kalbim büyük bir rahatlamayla hızla atmaya başladı. Bu mavi gözleri çok özlemiştim.

"Hoşgeldiniz." Babam ve Doğu'nun babası Cahit amca, yüzünde gülümsemelerle birbiriyle görüştüler.

Görüş açım açıldığı için Doğu'yu daha net bir şekilde görebildiğimde bana gülümsediğini gördüm. Gözleri hissettiği sevgiden parlıyordu sanki.

Doğu'nun gözleri omuzumun arkasında duran kişiyi bulduğunda o parıltı yavaş yavaş söndü. Böylelikle Yamaç abimin arkamda durduğunu anlamıştım.

Doğu'nun omuzları bariz bir şekilde çöktüğünde bende kötü hissetmeye başlamıştım. Abimle aralarının tekrar iyi olmasını istiyordum.

Doğu gözlerini kaçırdığında bir çift tehdit saçan gözlerle karşılaştı. Ama Onur abimin beklediği üzere boyun eğmedi veya korkmadı. Sadece gülümsemekle yetindi. "Ne haber Onur abi?"

Abim gözlerini kısabildiği kadar kıstı ve Doğu'ya öldürücü bakışlarını yollamaya devam etti. "Seni gördüm hiç iyi olma-"

Babam boğazını temizlediğinde Onur abim söylediği sözü yarıda kesmiş ve aynı babam gibi boğazını temizlemişti. Kendini toparladığında yüzüne bir gülümseme yerleştirdi ve Cahit amcayla görüştü.

Cahit amca abimin sarılışına karşılık vererek sırtını patpatladı. "Oğlumun üzerine gideni yolarım."

Cahit amca diğerleriyle de görüştüğünde sıra bana gelmişti. Yüzünde bir gülümsemeyle bana hafifçe sarılmış ve yanağımı sıkmıştı.

Doğu da Yamaç ve Onur abimi saymazsak herkesle görüştüğünde salona geçtik. Yamaç abim ona tek kelime etmemeye karar vermiş gibiydi.

Babam oturmalarına izin vermedi ve direkt kurulu olan yemek masasını gösterdi. "Bence yemeye başlayalım."

"Kurt gibi açım vallaha." Cahit amca babamı onayladığında sandalyeler çekildi ve masaya oturuldu.

Herkes yerini aldığında birbirimize attığımız bakışlardan bu akşamın zor geçeceğini anlamıştım.

Continue Reading

You'll Also Like

197K 9.1K 50
Hep bir ailemin olmasını düşlerdim. Kapatıldığım bu yerde kaç gece gözyaşı dökmüştüm. Günün birinde karşıma bir yabancı çıkmış ve ben ona gözüm kapa...
114K 5.4K 27
"Sevgilinizin sizi aldattığından şüpheleniyor musunuz?" Bu bir erkeğin sesiydi, sesini gülmemek için kontrol etmeye çalışıyordu. Arkaplandan gülme se...
1.8K 383 9
Peki ben, ben ne olacağım? Benim gördüklerim, yaşadıklarım... Duyulmamış sesli çığlıklarım... Niye duyulmadı? O gün; O ara sokakta, bir beden ...
ELİSA By Neboş

Teen Fiction

907K 45K 36
+18 Aşklarıyla birbirine bağlı iki kişi. Elisa ve Poyraz. Peki Elisanın hayatına gerçek ailesi girerse. Poyraz boks hocası ve spor salonu işletiyor t...