Bayramınız mübarek olsun. Size bayram hediyem yeni bölüm.
Keyifli okumalar!
⚡️
Annemle tanıştığım günden beri aradan üç hafta geçmişti. Bu üç hafta içinde babamın yüzünü zar zor görmüştüm. Sabah akşam araştırıyor, onu yapmayınca da şirkete gidiyordu.
Yine hiçbir mesaj almamıştım. Bana son kez attığı mesajdan sonra sular yine durulmuştu. Bu beni rahatlatmak yerine korkutuyordu çünkü son mesajında beni de annemin yanına göndereceğini söylemişti. Bu bile tüylerimin ürpermesine yetiyordu.
Doğu'yla ilişkimiz ise güzel gidiyordu. Yaklaşık bir aydır birlikteydik ve iyi anlaşıyorduk. Çok fazla görüşemesek de onunla birlikte olmak iyi hissettiriyordu. Onu gerçekten seviyordum.
Şimdiyse sınıfta oturuyor ve proje ödevini nasıl yapacağımız hakkında konuşuyorduk. Hocanın bir hafta önce verdiği ödevi yeni yeni konuşuyor olmak ise bizim suçumuzdu. Teslim etmemize sadece beş gün kalmıştı.
Serkay başını kederle iki yana salladı ve arkasına yaslandı. "Ben yapamayacağım."
Pelin caymasına izin vermeyerek ensesinden tuttu ve onu defterine bakmaya zorlardı. "Adam gibi yapacaksın."
Serkay yalandan gözlerini doldurdu ve acı dolu bir ses tonuyla konuşmaya çalıştı. "Acı bana Pelin. Ne anlarım ben."
Pelin neredeyse ağlayacak olan Serkay'a yüz vermedi ve kafasını iyice deftere gömdü. "Bana ne. Bal gibi de yapacaksın."
"Keşke Yağmur'la yapsaydım ödevi. Pis Yalın kaptı yine kızı." Serkay başını Pelin'in elinden kurtarmış ve büyük bir üzüntüyle bana bakmıştı.
Pelin'in yanında oturan Poyraz ise ona inanamayarak baktı. "Ben varım ya oğlum."
Serkay dediğini takmadığını gösteren bir şekilde omuz silkti ve kollarını göğsünde bağladı. "İkinizi de istemiyorum."
"Maalesef bizimle yetineceksin." Dedi Pelin gıcık olmuş bir sesle.
Serkay büyük bir üzüntüyle gözlerini ben ve Yalın'da gezdirdi. "Beni neden yanınıza aldınız ki? Ben ne güzel Yağmur ve Yalın'la gruplaşacaktım."
Pelin gözlerini büyük bir abartıyla devirdi ve defteri sinirle kendi önüne çekti. "Sanki biz sana çok meraklıydık."
"Kalbimi kırıyorsun ama Pelin." Dedi Serkay yapmacık bir şekilde.
Bu halleri gerçekten çok komikti. Deminden beri böyle birbirlerine sataşıp duruyorlardı. Serkay birazcık çaba sarfetse arada bir problem kalmayacaktı.
Dikkatimi dağıttıklarını fark ettiğimde kendi defterimi çantamdan çıkardım ve yazdığım başlığı okudum. Bu da bir başlangıçtı ama şimdi bir şey yapmazsam yetiştiremeyebilirdik.
Yalın kollarını sıraya yaslayarak bana doğru eğildi ve açtığım deftere baktı. "Benim de yapabileceğim bir şey var mı?"
Çok zor bir konu olmadığı ve ders çalışmayı zaten sevdiğim için başımı iki yana salladım. Yalın'ın içten içe zaten yardım etmek istemediğini biliyordum. En az Serkay kadar nefret ediyordu okuldan.
Serkay hissettiği efkarla başını iki yana salladı ve başını Pelin'in omuzuna koydu. "Ne olurdu sende şu kadarcık insaflı olsaydın."
"Ben Yağmur değilim. Şimdi çeneni kapat ve şunu tamamla." Dedi Pelin işaret parmağıyla bir paragrafı göstererek.
Serkay yanaklarını şişirdikten sonra içlerindeki havayı Pelin'in suratına boşalttı. Pelin bunun üzerine gözlerini sinirle yumdu ve sakin kalmaya çalıştı.
Pelin gözlerini yavaşça araladı ve aynı yavaşlıkla konuştu. "Sen ne biçim bir insansın Serkay."
Serkay ona iddialı bir şekilde baktıktan sonra çenesini havaya dikti. "Bende böyle bir insanım."
Pelin bunun üzerine ona kısılı gözlerinin arasından baktı ve tehditkarca sırıttı. "Seni Alihan abiye söyleyeyim de gör."
Serkay'ın gözleri anında kocaman oldu ve korkuyla doldu. Pelin'in kollarına asıldı ve kendine bakmasını sağladı. "Etme, eyleme!"
Pelin gülmemek için kendini zor tuttu ama yüzündeki ifadeyi silmedi. "Sende ayağını denk al o zaman."
Serkay hızla başını salladı ve defteri önüne çekerek gözlerini hızla satırların üzerinde gezdirdi. "Ne yapmam gerekiyordu?"
"Adam ol." Pelin ağzının içinde mırıldandıktan sonra keyifle gülümsedi ve Serkay'a teker teker ne yapacağını anlattı.
Poyraz bir şey yapmasına gerek kalmadığını fark ettiğinde oturduğu yere daha da yayıldı ve arkasına büyük bir rahatlamayla yaslandı.
"Sende ballı çıktın." Dedi Yalın başını iki yana sallayarak.
Poyraz gözleriyle beni gösterdi. "Sen yat kalk Yağmur'a dua et."
Gözlerimi onlardan çektim ve bu sefer gerçekten ödeve konsantre oldum. Çokta zor değildi, sadece diğer konularla bağlantılar kurmam gerekiyordu o kadar.
Ders zili yaklaşık on dakika sonra çaldığında Serkay derin bir nefes alarak arkasına yaslandı. "Dünya varmış!"
Pelin ona sen şaka mısın der gibi baktı ve defterini çantasının içine yerleştirdi. "Abartma."
Yazdığım cümleyi bitirdiğimde ayağa kalktım. Yalın da peşimden kalktığında kendi sıramıza geçtik ve hocanın gelmesini bekledik. Biz önde, kuzenler de arkada oturduğu için ayrıydık.
Evde devam etmek için defterimi çantama koydum ve gerekli olan diğer kitabı özenle sıramın üzerine yerleştirdim.
⚡️⚡️⚡️
Zil çaldığında herkes toparlanmaya başladı. O kargaşanın içinden de Serkay'ın sesi duyuldu. "Sonunda be!"
Bu gülümsememe neden olduğunda Yalın yanağımı işaret ve orta parmağı arasına alıp sıktı. "Yerim seni."
Nedendir bilinmez yanaklarım kızardı. Böyle söyleyince utanmıştım. Bu hali gerçekten çok tatlıydı.
Çantamızı toparladığımızda kapının yanında kuzenlerimizi beklemeye başladık. Çok geçmeden yanımıza geldiklerinde sınıftan çıktık.
Merdivenlerden inip okuldan çıktık ve bahçeyi de geçerek bizi alacak olan kişileri beklemeye başladık. Serkay sıkıntıyla koluma asılmış, başını da omuzuma yaslamıştı.
Yalın bana tutunmuş olan Serkay'ın kolundan tutarak onu benden uzaklaştırdı. "Bütün ağırlığını vermesene kıza."
Serkay üzerini silkeledi ve işaret parmağını Yalın'da doğru salladı. "Sende her şeye karışıp durma be! Tekrar yatılıya geleyim de gör gününü."
"Aman Allah korusun." Dedi Yalın benden uzak dur der gibi bakarak.
Korna sesleri duyulmaya başladığında başımızı ileride duran arabalara çevirdik. Bir arabada şoför Kamil abi varken diğer arabada Ardıç amca, bir diğer arabada da Harun amca vardı. Üç araba da peş peşe dizilmişti.
Serkay onu demin iten Yalın'a dil çıkardıktan sonra bana kalp attı ve koşturarak babasının sürdüğü arabaya bindi. Ardıç amca bize gülümsedikten sonra yola koyuldu ve gözden kayboldu.
"Yarın görüşürüz!" Pelin ve Poyraz bize el salladıktan sonra Harun amcanın sürdüğü arabaya yürüdüler. İlk başta yer kavgası yapsalarda Poyraz kazanmıştı. İkisi de yerlerini aldıklarında Harun amca bize göz kırpmış ve gözden kaybolmuşlardı.
Bizde daha fazla oyalanmadan arabaya bindik. Kemerlerimizi taktığımızda Kamil abi direkt yola koyulmuştu.
Yalın ve ben arkaya oturmayı tercih etmiştik. Birimiz önde oturacağına ikimiz yan yana oturuyorduk. Bence böylesi daha güzeldi.
Eve gidene kadar okul ve dersler hakkında konuştuk. Yalın'la gündelik konular hakkında konuşmak bile çok huzur vericiydi. Ailemin olması çok güzel bir şeydi.
Eve geldiğimizde arabadan indik ve kapıyı çaldık. Yamaç abim kapıyı açtığında yüzünün ciddi bir ifadeye büründüğünü gördüm. Ona sarılmak istediğimde geri çekilmiş ve kapıyı arkamızdan kapatmıştı.
Benden uzaklaşmasıyla kaşlarımı çattım ve ona sorarcasına baktım. "Abi? Ne oldu?"
"Ellerinizi yıkayın ve salona geçin." Bunu dedikten sonra düz bir ifadeyle bize arkasını döndü ve gözden kayboldu.
Yalın'la birbirimize anlamayarak baktıktan sonra abimin dediğini yaparak banyoya girdik ve ellerimizi yıkadık. Daha sonra salona geçtik ve abimin karşısına oturduk.
Yalın gözlerini etrafta gezdirdikten sonra merakla sordu. "Babamlar nerede?"
Yamaç abim yüzünde tek bir ifade bile oynatmadan Yalın'ın sorusunu düz bir sesle cevapladı. "Onlar hala işte."
Ellerimi kucağımda birleştirdim ve oynamaya başladım. Bu hali beni hem korkutmuş hemde germişti. "Kötü bir şey mi oldu?"
Alayla gülümsediğinde içimi büyük bir stres kapladı. Ne olduğunu tahmin edebiliyordum ama düşündüğüm şeyin çıkmasından korkuyordum.
Birden zil çaldığında Yamaç abim ayaklandı ve koridora doğru yürürken mırıldanarak konuştu. "Beklediğim diğer kişi de geldi işte."
Yalın abimin bıraktığı boşluğa baktıktan sonra kulağıma doğru eğildi. "Sanırım biliyor."
Stresle ellerimle oynarken başımı korkuyla aşağı yukarı salladım. "Sanırım."
"Korkma." Sol elimi tuttu ve beni rahatlatmaya çalıştı. Ama onun da gerildiğini biliyordum.
Yamaç abim yanında Doğu'yla salona girdiğinde kalbim korkudan hızla atmaya başladı. Doğu'yu da çağırdıysa ne olacağını tahmin bile etmek istemiyordum.
Yamaç abim demin oturduğu yere geçtikten sonra eliyle yan koltuğu gösterdi. "Geç."
Doğu neler olduğunu anlamayarak abimin gösterdiği yere oturdu ve ona merakla baktı. Benim yüz ifademi gördüğünde ise yutkundu ve abime dönüp konuşmasını bekledi.
Abim ciddi bakan gözlerini bir benim bir Doğu'nun arasında gezdirdi. "Ne zaman söylemeyi düşünüyordunuz?"
Korktuğum şeyin olmaması için korka korka sordum. "Neyi?"
Bana sinirle baktı ve birden bağırmaya başladı. "Hala gözümün içine bakarak her şeyi saklıyorsun Yağmur!"
Gözlerimi kaçırdım ve ne diyeceğimi bilemeyerek bir şeyler geveledim. "Ben..."
"Sen ne!" Dedi sesini tekrar yükselterek.
"Ona bağırma." Dedi Doğu bunun üzerine.
"Sen kes sesini!" İşaret parmağını Doğu'ya salladıktan sonra ayağa kalktı. "Sen ne biçim şerefsiz bir insansın! Seni kardeşim gibi bilirdim ben Doğu! Kardeşime yan gözle bakacak kadar karaktersiz misin sen!"
Abimin öfkesinden dolayı bizde ayağa kalktık ve ona büyük bir şokla baktık. Sinirlenmesini bekliyordum ama bu kadarını tahmin etmemiştim. Doğu'ya söyledikleri akıl alır gibi değildi.
Doğu bu dediklerinin üzerine abime hayal kırıklığı içinde baktı. Böyle şeyler söylemesini o da beklemiyordu. Gözlerini bir süre yumduktan sonra tekrar açtı ve ılımlı bir sesle konuşmaya çalıştı. "Yanlış bir şey yaptığımı düşünmüyorum."
Yamaç abim birkaç adımda Doğu'nun yanına gitti ve yakalarına yapıştı. "Hala konuşuyorsun!"
Yanlarına gittim ve Doğu'yu bırakması için abimin kollarına asıldım. "Yapma!"
Abim durmadı ve Doğu'nun yüzüne yumruğunu geçirdi. "Kardeşimin aklını nasıl çeldin bilmiyorum ama derhal buna bir son vereceksin!"
Yalın'ın kolumu tutmasıyla olduğum yerde durdum ve elimle ağzımı örttüm. Doğu'nun patlamış dudağından kan akarken abim nefes nefese onun karşısında duruyordu.
Doğu baş parmağıyla dudağından akan kanı sildi ve çatılı kaşlarının arasından abime baktı. "Sevmenin nesi kötü?"
Abim sinirini dizginlemeye çalışarak konuştu. "O kişi kardeşimse kötü. Kardeşime yan gözle bakman ve arkamdan iş çevirmen kötü."
Aralarına girerek abimin karşısında durdum ve bana inanmasını dileyerek açıkladım. "Ben söyledim ona saklayabilir miyiz diye."
Gözlerini arkamda duran Doğu'dan çekip bana baktı ve sıkılı dişlerinin arasından konuştu. "Sen sus." Ardından gözlerini benden çekti ve tekrar Doğu'ya baktı. "Sende defol git."
Doğu yanımdan geçerek yürümeye başladığında bende peşinden gittim. Koridora girip kapının önünde durduğunda kolundan tutup onu kendime çevirdim ve yüzüne baktım.
Dudağındaki yara çok kötü görünüyordu. Abimin kızacağını biliyordum ama asla şiddete başvuracağını tahmin etmemiştim.
Aramızdaki mesafeyi kapatarak kollarımı boynuna doladım ve Doğu'ya sarıldım. Yaşadığım sinir ve üzüntüden dolayı gözyaşlarım akmaya başladığında kendimi tutamadım. "Özür dilerim. Her şey benim suçum. Sen söylemiştim abime söylememiz gerektiğini."
Ellerini belime koydu ve öylece bekledi. Bir süre sonra benden ayrıldığında bana burukça gülümsedi ve yanaklarımdaki yaşları sildi. "Üzülme." Bir şey dememe izin vermeden arkasını döndü ve evden çıkıp kapıyı arkasından kapattı.
Kapanan kapıya baktım ve ağlamaya devam ettim. Her şeyi yerine oturtmak isterken yine mahvetmiştim. Saklamasaydık ve açıkça dile getirseydik abim bu kadar kızmazdı.
Korktuğum şey başıma gelmişti işte. Abimle en yakın arkadaşının arasını bozmuştum.
⚡️
Sizce Yamaç verdiği tepkide haklı mı?
Gelecek bölümde görüşmek üzere!