Okulun çıkışında duruyor ve babamın gelmesini bekliyordum. Yanımda Yalın da vardı. Kuzenlerimiz evlerine gitmişti bile.
Yalın da benim gibi gergindi. Elleriyle oynuyor ve gözlerini durmadan etrafta gezdiriyordu. Birazdan babamla nereye gideceğimizi biliyordu ve bu onu geriyordu.
İki araba gelip peş peşe durduğunda ve içlerinden babam ve Rutkay abim indiğinde az da olsa rahatladığımı hissettim. Ben babamla anneme gidecekken, Yalın da Rutkay abimle eve gidecekti.
Yalın üzerinden atamadığı stresle bir şey demeden Rutkay abimin arabasına bindi ve kapıyı kapattı. O bizimle gelmeyecekti çünkü annemizin ölümü onu çok etkiliyordu.
Rutkay abim saçlarımı sevip öptükten sonra babamın kulağına bir şeyler söyleyip arabasına bindi. Daha sonra arabayı çalıştırdı ve gözden kayboldular.
Babam koluma dokunup hafifçe gülümsediğinde aslında ne kadar üzgün olduğunu fark ettim. Uzun zaman sonra annemi görmeye gidecekti. Onun için ne kadar zor olduğunu tahmin etmek bile istemiyordum.
Babam sürücü koltuğuna, bende yolcu koltuğuna oturduğumda arabayı çalıştırdı ve sürmeye başladı. Arkamızdan nereden çıktığını bilmediğim adamlar da geliyordu.
Gerginliğimizi azaltmak için radyoya uzandım ve hafif bir şarkı açtım. Az da olsa düşüncelerimizi dağıtmak istiyordum ama pek işe yaradığı yoktu.
Babama baktığımda onun da benden farksız olduğunu gördüm. Yüzündeki gerginlik hat safhaya ulaşmıştı. Ellerini nereye koyacağını bilemiyor ve durmadan dudaklarını ısırıyordu.
Gözlerimi babamın yüzünden çektim ve camdan dışarısını izlemeye başladım. Gelip geçen ağaçları ve evleri izlerken sadece kafamı dağıtmaya çalışıyordum. Ama bu pekte mümkün değildi.
Bugün annemle tanışacaktım.
Boğazımdaki yumru sabahtan beri geçmek bilmiyordu. Her türlü duyguyu birden hissediyordum. Korkuyordum, gergindim, üzgündüm ama mutluydum.
Gerçek annemi tanımamış olan ben, bugün onu görmeye gidecektim. Annemle ilk defa konuşacaktım. Bu beni heyecanlandırıyor ama aynı zamanda da korkutuyordu.
Ben düşüncelere dalmışken araba bir anda durdu. Başımı iki yana sallayıp bir mezarlığa geldiğimizi gördüğümde boğazımdaki yumrunun büyüdüğünü hissettim.
Babam derin bir nefes aldıktan sonra arabadan indi ve önden dolanıp kapımı açtı. Bana gülümsemeye çalışmıştı ama bir yapaylık vardı. Acısını içine gömdüğü belliydi.
Kemerimi çözüp arabadan indiğimde babam kolunu omuzuma sardı. Diğer elinde de anneme aldığımız çiçekler vardı. Benim elimde de bir şişe su vardı.
Mezarlığa girdiğimizde içimin tuhaf bir hisin kapladığını fark ettim. Gergindim ve korkuyordum. Ama yanımda babam olduğu için bu korkum biraz hafifliyordu.
Biraz yürüdükten sonra bir mezarın önünde durduk. O an anladım annemle tanışmama çok az kaldığını. Kalbim hızla atmaya başlamıştı ve ben ne yapacağımı bilemiyordum.
Babam bana destek vererek bizi yürüttüğünde taşa daha da yaklaştık. Elindeki çiçeği kurumuş toprağın üzerine nazikçe koydu ve titrek bir nefes aldı. Daha sonra elimdeki şişeyi aldı ve toprağı suladı. Biraz su kaldığında ise taşın üzerine döktü.
Babam tüm bunları yaparken ben ellerimi önümde birleştirmiş bir şekilde onu izliyordum. Gözlerim iki de bir taşın üzerinde yazan isme kayıyordu ama ben hemen geri çekiyordum.
Babam işini bitirdiğinde taşın kenarına oturdu ve elerini annemin isminin üzerinde gezdirdi. Konuşmuyordu ama gözleri çok şey söylüyordu. Annemi ne kadar özlediğini görmek benim de içimi parçalıyordu.
Babam gözlerini yumduktan sonra tekrar açtı ve fısıldayarak konuştu. "Kızımızı getirdim."
Gözlerim anında doldu ve ben yaşları geri itmek için çaba sarf etmedim. Kendimi tutmayacaktım, çünkü tutarsam kendimi daha kötü hissederdim.
Babam kan çanağına dönmüş gözlerle bana baktığında yanına adımladım ve boş olan yere oturdum. Elimi tuttu ve taşın üzerine bastırdı. Eli benim elimin üzerindeydi, o yüzden kendimi tamamlanmış hissetmiştim.
Babam elimi tutup hafifçe sıktığında bana güç vermek istediğini anladım. Kendimi cesaretlendirdikten sonra dudaklarımı araladım. "Merhaba, anne."
Yüzüme hafif bir rüzgar çarptığında gözyaşlarımın arasından burukça gülümsedim. Annem beni duymuş ve cevap vermiş gibi hissetmiştim.
Babam burnunu çektikten sonra saçlarımdan öptü ve ayağa kalkıp yanımızdan uzaklaştı. Onu hala görebileceğim bir yerde durdu ve annemle bana izin verdi.
Derin bir nefes aldım ve elimi taşın üzerinde gezdirdim. "Ben... ne diyebileceğimi bilmiyorum aslında. Senin varlığını hissetmek bile yetiyor bana."
Gözlerimi kapattım ve annemin o güzel yüzünü düşündüm. Onu sadece fotoğraflardan görmüştüm ama bir an bile olsun aklımdan çıkaramamıştım. Sanki hep benimle gibiydi.
Gözlerimi tekrar araladığımda annemin silüeti gözlerimin önünden gitmemişti. "Keşke seninle daha önceden tanışsaydık. Keşke benim yaşadığımı görseydin. Sana bir kere sarılmak için nelerimi vermezdim. Sadece bir kere kokunu duymak için her şeyi yapardım."
Kendime biraz zaman tanıdıktan sonra kendimi tutamadım ve ağlamaya başladım. "Anne, ben seni çok özlüyorum. İnsan hiç tanımadığı birini nasıl özleyebilir bilmiyorum ama Yağmur'un seni çok özlüyor."
Dudaklarımı birbirine bastırdım ve ağlamamı durdurmaya çalıştım. Babam görsün ve duysun istemiyordum ama işe yaramıyordu. Sadece ağlıyor ve hayatın ne kadar adaletsiz olduğunu düşünüyordum.
Elimi kolyeme götürdüm ve ucundaki çiçeği sıkı sıkı tuttum. "Kolyemi boynumdan hiç çıkarmıyorum. Senin daima yanımda olduğunu hatırlatıyor bana. Günlüğünü de okumak istedim ama yapamadım, dayanamadım. O yüzden lütfen bana kızma. Hazır olduğum bir gün okuyacağım ve seni daha yakından tanıyacağım."
Daha fazla konuşamadığımda sustum ve kendime gelmeye çalıştım. Ağladığımı görse o da üzülürdü. Annemi üzmek bu hayatta yapmak istediğim son şeylerden bile değildi.
Babam konuşmamı bitirdiğimde yanıma geldi ve önümde diz çöküp akan yaşlarımı sildi. Bende ellerimi yüzüne götürdüm ve ıslak göz altlarını kuruladım.
Elimi tuttu ve avuç içime bir öpücük kondurdu. Kerim yaktığı için yanık izi kalmıştı ama artık acımıyordu. Babam tüm yaralarımı iyileştiriyordu çünkü.
Burnumu çektikten sonra annemin adının yazılı olduğu taşa baktım ve iç çektim. "Biraz daha kalalım, olur mu?"
Başını salladı ve yanıma oturup kolunu omuzuma sardı. "Olur."
Başımı babama yasladım ve taşın üzerinde yazan isme baktım. Annemin adını her gördüğümde boğazımdaki yumru gittikçe büyüyordu. Anneme çok yakındım ama bir o kadar da yabancıydım.
Yaşadığımı görmeden annemin hayata gözlerini yumması çok zoruma gidiyordu. Psikopatın teki onu bizden almasaydı annem şu an yaşıyor olurdu. Yaşıyor olurdu ve benim yaşadığımı da görürdü.
Pelin'in dediği gibi beraber bahçeye çiçekler eker ve oyunlar oynardık. Yemek yapar ve sohbetler ederdik. Beraber anne kız vakit geçirirdik. Saçlarımı okşar ve severdi. Yalın ikimizin de saçlarını örerdi.
Kalbim acımaya başladığında gözyaşlarım da tekrar akmaya başladı. Babam ve annemin yanında ağlamak istemiyordum ama kendimi tutamıyordum.
Tek istediğim şey anneme sarılmaktı, ama o da imkansızdı.
Annemin yanında yaklaşık yirmi dakika kadar oturduktan sonra ayaklandık. Babam son kez elini taşın üzerinde gezdirdi ve bir şeyler fısıldadı.
Bakışlarını bana çevirdiğinde yanıma geldi ve kolunu omuzuma attı. Bizi yürütmeye başladığında omzumun üzerinden son kez anneme baktım ve içimden ona veda ettim. Bu vedanın çok uzun sürmesini istemiyordum ama. Yakın zamanda abilerimle de gelmek istiyordum. Daha güçlü olduğum bir zamanda onunla dertleşmek ve kendim hakkında bir şeyler anlatmak istiyordum.
Arabaya bindiğimizde kemerlerimizi bağladık. Babam derin bir nefes aldı ve bakışlarını karşıya çevirdi. Bir süre bekledikten sonra arabayı çalıştırdı ve yola koyulduk.
Doğu'yla konuşma ihtiyacı hissettiğimde mesajlar kısmına girdim ve ismine tıkladım. Babamın gözleri yolda olduğu için ne yaptığımı görmüyordu. Görse de şu anlık umurumda olmazdı. Sadece iyi hissetmek istiyordum.
Yağmur: Ne yapıyorsun?
Doğu: Evde ders çalışıyorum
Doğu: Ve senin mesaj atmanı bekliyordum
Doğu: Nasıl hissediyorsun?
Doğu'ya annemi görmeye gideceğimi söylemiştim. Doğal olarak nasıl olduğumu merak ediyordu.
Yağmur: Onunla tanıştığım için mutlu hissediyorum
Yağmur: Ama bir o kadar da üzgün
Yağmur: Keşke ona sarılabilseydim Doğu
Yağmur: Keşke şu an yanımda olsaydı
Yağmur: Keşke demekten başka bir şey yapamıyorum
Yağmur: Artık her şey bitsin istiyorum
Yağmur: Kaç haftadır bir haber yok ve bu beni korkutmaya başladı
Doğu: Bende endişeleniyorum
Doğu: Ama her şeyin düzeleceğine de inanıyorum
Doğu: Lütfen üzülme Yağmur
Doğu: Doğu seni çok seviyor
Yağmur: Yağmur da Doğu'yu seviyor
Dudaklarımda bir gülümseme yeşerdiğinde başka bir şey daha yazmak için parmaklarımı hareket ettirdim. Ama henüz bir harfe tıklayamadan telefonuma farklı bir mesaj düştü.
Bilinmeyen numara: Size birkaç hafta izin verdim kafanızı toplamanız için
Bilinmeyen numara: İçimden bir ses sizi rahat bırakmamı söylüyordu
Bilinmeyen numara: Ama bugün Yasemin'i görmeye gitmeniz beni hiç mutlu etmedi
Bilinmeyen numara: Son şansınızı da kaybettiniz
Bilinmeyen numara: Seni de annenin yanına göndereceğim