210 bin okunma için herkese teşekkür ederim!
Bana sevdiğiniz şarkıları yazsanıza. Zahmet olmazsa...
⚡️
Yorucu bir okul gününden sonra eve gelmiş ve geriye kalan hediyelerimi açmıştım. Çeşit çeşit şey almışlardı ve ben bunları nereye sığdıracağımı bilmiyordum. Hediyelerim şimdilik odanın bir kenarında duruyordu ama yakın zamanda icabına bakacaktım.
Mart ayının sonlarındaydık ve ilk bahar kendini belli ediyordu. Güneş olmasına rağmen hava soğuktu ama insanın yine de içi ısınıyordu. İnsan mutlu olunca her şeye başka bir göz açısıyla bakıyordu.
Üzerime bir eşofman geçirdim ve kazaklarımı es geçerek bir tişört seçtim. Hava serindi ama ev sıcak olduğu için tişört giymemde bir sorun yoktu.
Yarınki işleyeceğimiz derslere göre okul çantamı hazırladım. Matematik ödevim olduğu için defterimi çalışma masamın üzerine koydum ve renkli kalemlerimi hazırladım. Yemekten sonra çözecektim.
Kapım çalınıp açıldığında Onur abim odanın girişinde durdu ve hissetmiş gibi konuştu. "Yemek hazır."
"Geliyorum." Başımı sallayarak onu onayladığımda beraber aşağıya indik ve yerlerimize geçtik. Biz en son gelenlerdik.
Tabaklarda lazanya vardı ve çok güzel görünüyordu. Babam ve Rutkay abim birlikte yapmıştı. İkisinin de mutfak becerileri çok iyiydi.
Gözlerimi tabağımdan çektim ve babamla abime bakarak gülümsedim. "Çok güzel görünüyor. Ellerinize sağlık."
Babam anında mutlu oldu ve gururla omuzlarını kaldırdı. "Afiyet olsun. Biraz daha istersen var mutfakta."
Birden zil çaldığında hepimiz sustuk ve birbirimize baktık. Onur abim kaşlarını çatarak babama baktı. "Birini mi bekliyorduk?"
"Hayır. Ben gidip bakayım." Babam henüz dokunmadığı tabağını iterek masadan kalktı ve gözden kayboldu.
Aradan biraz zaman geçtiğinde ve geri dönmediğinde Rutkay abim ona bakmak için yerinden kalktı. Bizde merak ettiğimiz için onun peşinden koridora girdik ve babamın arkasından dışarıya baktık.
Gelenler Serkay ve annesiydi. Tuhaf olan şey ise Serkay'ın elinde bir bavulun olmasıydı. Bizi görmemiş gibi annesine nazlanmaya devam ediyordu. "Lütfen anne! Sadece birkaç gece amcamda kalacağım işte! Ne var bunda!"
Nur yenge kollarını göğsünde birleştirdi ve sabır dilenir gibi gözlerini gökyüzüne çevirdi. "Peki bundan amcanın haberi var mı?"
Serkay'ın cevabı ise omuz silkmekti. "Şimdi oldu işte."
"Benim için sorun olmayacağını söyledim. İstediği kadar kalabilir." Dedi babam ikisini de yatıştırmaya çalışarak.
Yamaç abim öne çıkarak kaşlarını çattı. "Ne kalması?"
Serkay gözlerini annesinden çekerek Yamaç abime baktı. "Yatılıya kalacağım!"
"Bundan bizim niye haberimiz yok?" Diye sordu Onur abim.
"Şimdi oldu işte!" Ellerini birbirine çırptı ve bana hevesle baktı. "Sende bir şey desene Yağmur!"
Hevesini kırmak istemediğim ve gerçekten eğlenebileceğimizi düşündüğüm için onu onayladım. "Bence eğlenceli olur."
Serkay yerinde zıpladı ve Nur yengenin yanaklarından öpmeye başladı. "Bak anne! Yağmur da istiyor kalmamı! Lütfen lütfen!"
Annesi onu itmeye çalıştı ve oğlunun nazlanmalarına dayanamadı. "İyi tamam! Amcanı rahatsız etmiyorsun ama. Uslu bir çocuk oluyorsun."
"Ne yanlışımı gördün sanki." Serkay son kez annesinin yanağından öptükten sonra bavulunun sapını tuttu ve Yamaç abimi yana iterek içeri girdi. "Görüşürüz!"
Onur abim yanından geçen Serkay'a bakarak kaşlarını çattı. "Bu neyin kafasını yaşıyor?"
"Çok eğleneceğiz!" Serkay koluma girdi ve ikimizi de salona yürüttü. Bavulunu bir kenara koydu ve ağzı açık bir şekilde kurulu olan sofraya baktı. "En sevdiğim!"
"Bağırmayı kes." Onur abim Serkay'ın arkasında belirivermiş ve kulağından çekmişti. "Annenin dediği gibi uslu bir çocuk ol."
Serkay gözlerini kırpıştırdı ve işaret parmağıyla kulağını gösterdi. "Kulağımı bırakır mısın Onur abiciğim."
Onur abim bu dediğine uyarak kulağını bıraktı ve saçlarını karıştırdı. "Aptalsın ama tatlısın. Seni kerata."
"Sağol." Serkay abime göz kırptıktan sonra mutfağa girdi ve çok geçmeden elinde dolu bir tabakla masaya oturdu. Beklemeden ağzına lazanyayı tepti ve ağzı dolu bir şekilde konuştu. "Sizde yesenize."
Hepimiz ona şok içinde bakıyorduk. Abilerim ve ben yan yana dizilmiş bir şekilde kuzenimizin hareketlerini izlerken, Serkay umursamaz bir şekilde yemeğini yemeye devam ediyordu. Babam da o sırada salona girmiş ve kendi yerine oturup yemeye başlamıştı.
Yamaç abim gözlerini ağır ağır kırpıştırarak Serkay'a baktı ve burnunu kırıştırdı. "Sanırım kafayı yiyeceğim."
"Al benden de o kadar." Dedi Yalın şok içinde kuzenine bakarak.
Rutkay abi hareketlenip yerine oturdu ve eliyle boş olan sandalyeleri gösterdi. "Kuzeninizi hiç görmemiş gibi davranmayın. Geçin yerinize ve yemeğinizi yiyin."
Yalın kederle başını sağa sola salladı ve abimi dinleyerek yerine geçti. "Keşke görmez olaydım."
Serkay başını tabağından kaldırdı ve ona onaylamaz bakışlar attı. "Aşk olsun Yalın."
Gülmemi tutamadığımda kıkırdadım ve yerime geçtim. Serkay'ın gelmesi iyi olmuştu bence. Kuzenlerimle vakit geçirmeyi seviyordum.
Onur ve Yamaç abim de yerlerine geçtiğinde lazanyalarımızı yemeye başladık. Yemek sesli geçiyordu çünkü Serkay susmak bilmiyordu. Hep anlatacak bir şey buluyordu.
Yemekler yendiğinde ve etraf toparlandığında Serkay bavulunu sırtlamış ve en üst kata çıkarmıştı. Odama girmeye çalıştığında ise Yalın onu durdurdu. "Ne oluyor?"
"Yağmurumla kalacağım." Dedi Serkay ne var dercesine bakarak.
"Yok öyle bir şey. Kalacaksan benimle kal. Kardeşime sırnaşma." Yalın onu omzundan tutarak kendi odasına soktuğunda Serkay bir şey yapamamıştı.
Serkay gözlerini devirdikten sonra bavulunu Yalın'ın odasına soktu ve yere yatırıp açtı. İçinden bir şeyler ararken de söylendi. "Sanki yedik kardeşini."
"Yedin." Yalın nispet yapar gibi yanıma geldi ve Serkay'ın gözüne soka soka kolunu omuzuma attı. Aklı sıra onu kıskandıracaktı.
Serkay bavulundan bir eşofman takımı çıkardıktan sonra ikimizi de kapı dışarı etti ve odanın kapısını kapattı.
Yalın şaşkınlıkla kapanan kapıyı baktı ve inanamayarak mırıldandı. "Odamı işgal etti resmen."
Sinsi bir şekilde sırıttım ve Serkay'ın da duyması için yüksek sesle konuştum. "Üzülme Yalın. Benim odamda da kalabilirsin."
Yalın ne yapmak istediğimi anladığında bana gururla baktı ve alnımdan öptü. "İşte bu be!"
Kapı hızla açıldığında ve üzerini değiştirmiş olan bir Serkay belirdiğinde ikimiz de ona kalkık kaşlarla baktık. O ise kalbini tutmakla meşguldü. "Bunu bana nasıl yaparsın Yağmur?"
Ellerimi bilmem dercesine kaldırdıktan sonra ikisini arkamdan bırakarak kendi odama girdim. Çalışma masamın başına geçtim ve hocanın verdiği ödevi yapmaya koyuldum. Ödev her şeyden önemliydi.
"Bak ya!" Diye nazlandı Serkay bu yaptığıma.
Yalın ise hızını alamayarak bağırdı. "Kimin kardeşi be!"
Kıkırdadım ve kendimi matematiğe vermeye çalıştım. Tam kalemimi defterimle buluşturacakken evin zili tekrar çaldı. Yalın ve Yamaç da sessizliğe bürünmüştü.
Çok geçmeden merdivenlerden adım sesleri duyuldu ve odama cümbür cemaat girildi. Şaşkınlıkla döndüm ve önümde dizili duranlara baktım.
Nereden çıktıklarını bilmediğim Pelin ve Poyraz odama girmişti. Serkay ve Yalın'la birlikte bir sıra oluşturmuşlardı. Yalın sinirle bakarken diğer üçlü mutlulukla sırıtıyordu.
Kaşlarımı kaldırarak merakla sordum. "Sizde mi yatılıya geldiniz?"
Poyraz göz kırptı ve eğlenerek gülümsedi. "Nereden bildin?"
"Bilinmeyecek gibi değil." Dedi Yalın bıkkınlık dolu sesiyle.
"Sana ne zararımız var canım." Pelin saçlarını savurarak kendini yatağıma bıraktı ve bacağını diğer bacağının üzerine yaslayarak kollarıyla yataktan destek aldı. "Serkay'ın sizde kalacağını duyduğumuzda bizde gelmek istedik. Hem Doğu hakkında da konuşuruz."
Gözlerim kocaman açıldı ve hemen odamın kapısını buldu. Kapı açıktı ve birisi duyabilirdi. Üstelik bunu herkesin içinde söylediğinde utanmıştım.
Serkay kapıya koşturduktan sonra kapıyı kapattı ve yatağa atladı. Sırtını yatak başlığına yasladı ve sabırsızlıkla bana baktı. "Gel anlat!"
"Ben ders çalışacağım." Yüzümü görmemeleri için avucumu şakağıma yasladım ve soruyu okuyormuş gibi yaptım.
"Bizden kaçamazsın." Poyraz'ın sesinden sonra kolları beni buldu ve beni kucağına aldı. Şaşırmama zaman kalmadan beni yatağıma bıraktı ve kendisi de yanıma oturdu.
Beni kurtarması için Yalın'a baktığımda bana özür dileyerek baktı ve bu süreçte bağdaş kurmuş olan Pelin'in yanına oturdu. "Bende merak ettiğim için bir şey demeyeceğim."
Pes ederek derin bir nefes verdim ve kucağımda tuttuğum ellerimle oynadım. Aslında istemesem onlara anlatmazdım ama heyecanımı birileriyle paylaşmak istiyordum. Onlar da zaten az çok ne olduğunu tahmin ediyordu.
Onları daha fazla merakta, kendimi de gerginlikte bırakmamak için pat diye olanı söyledim. "Doğu'yla sevgili olduk."
Yalın öksürüklere boğulurken Pelin ve Serkay ellerini birbirine çakmış ve yumruklarını havaya kaldırmışlardı. Poyraz ise gülümsemekle meşguldü.
Yalın kendine inanamıyormuş gibi alnına vurdu. "Sana ondan hoşlandığını söyle diyen ağzımı ne yapayım ben."
Serkay keyifle Yalın'ın omzuna vurduğunda çocuk sarsıldı. "Baştan düşünecektin kızı gaza getirmeden önce."
Poyraz omuz silktikten sonra yerine iyice yayıldı. "Ben zaten sizi yakıştırıyordum. Doğu'nun senden hoşlandığı da bariz bir şekilde ortadaydı."
Serkay merakla bana döndü ve ellerini kullanarak hızla konuştu. "Nasıl oldu bu peki? Pelin bir şeyler anlattı ama heyecanı dorukta bırakarak her şeyi söylemedi. Lütfen baştan başla."
Aklıma gelen şeylerle yanaklarım kızardı. O kısmı atlayarak anlatmaya başladım. "Doğum günümde odama çıktığımda o da peşimden geldi. Benden uzak duramadığını falan söyledi ve özür diledi. Tam tekrar odadan çıkacakken ben onu durdurdum. O zaman söyledik birbirimizi sevdiğimizi."
Pelin sinsice sırıttı ve eliyle devam etmemi istedi. "Başka."
Neyi kastettiğini anladığımda gözlerimle onu uyardım. O kadar çok utanıyordum ki o kelimeydi sesli bir şekilde dile getiremezdim. Üstelik Yalın karşımda oturuyorken.
Serkay'ın gözleri aklına bir şey gelmiş gibi büyüdü ve kısık bir sesle bağırdı. "Yoksa bunlar öpüştü mü!"
"Evet!" Pelin onu hevesle onayladığında yerin dibine girmek istedim.
Yüzümü ellerime gömdüm ve buradan yok olmayı diledim. Hala ilk öpücüğümün etkisindeyken Yalın ve kuzenlerim de öğrenmişti. Bu çok utanç vericiydi.
"Allah sizi kahretmesin!" Serkay heyecanla bacağıma vurdu ve ellerimi yüzümden çekmeye çalıştı. "Siz neymişsiniz be!"
Etrafıma başka kollar dolandığında başımı korka korka kaldırdım. Yalın'la göz göze geldiğimde utançtan öleceğimi düşündüm.
"Her ne kadar deli gibi kıskansamda Doğu'dan başkasını bulamazsın. Biz aşağıdayken yaptığınız şeyi ise görmezden geleceğim." Başımdan tuttu ve göğsüne yaslanmamı sağladı.
Pelin ellerini çenesinin altında birleştirdi ve gözlerini tavana çevirdi. "Allahım bende istiyorum!"
Poyraz'ın gözleri anında büyüdü ikizinin bu dediğiyle. "Yuh!"
"Tamam susun. Kapatalım bu konuyu." Dedi Yalın herkesin gaza gelmesini önlemeye çalışarak.
Serkay gururla sırtımı patpatladı. "Ailenin en küçüğü ama ilk sevgili yapanı. Helal olsun kız!"
Yalın onun kolunu itti ve beni daha sıkı sardı. "Abartma."
Pelin iç çekerek hülyalı bir şekilde baktı ve elini kalbine koydu. "Hala inanamıyorum."
Serkay telefonuyla bir şeyler yaptıktan sonra telefonunu başımın yanında tuttu ve bir süre inceledikten sonra memnuniyete gülümsedi. "Biri sarı, diğeri siyah. Çok yakışıyorsunuz vallahi."
"Lütfen susun." Başım Yalın'ın göğsüne yaslı olduğu için sesim boğuk çıkmıştı.
Serkay kocaman gülümsedikten sonra telefonunu cebine koydu ve beni onayladı. "İyi susalım."
Aradan biraz süre geçince ve başka bir konu açılınca başımı Yalın'ın göğsünden kaldırarak ona sorarcasına baktım. "Kızdın mı?"
Kaşlarını çattı ama tekrar düzeltti. Yüzüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı ve bana şefkatle gülümsedi. "Sana hiç kızılır mı? O mavi gözlerine ölürüm."
Anında yumuş yumuş oldum ve Yalın'ın yanağından öptüm. Sevgimi böyle göstermek istemiştim. Kollarımı beline sardım ve ona sıkı sıkı sarıldım.