Arayı azıcık açtım ama yeni bölümle geldim. Paskalya tatilinden önce dersleri üzerimize yıktıkları için vakit bulamadım.
Keyifli okumalar!
⚡️
Rutkay'ın anlatımıyla
Yağmur'u arkamızda bıraktığımız için içim rahat değildi ama yapmamız gereken çok önemli bir şey vardı. Kerim'i tekrar sorgulayacaktık. Bunu güzel bir dille yapmayacağımız belliydi ama şimdi bunu düşünmek istemiyordum. Aklım kız kardeşimde kalmıştı.
Yağmur dedem gilin evinde ağlamış ve arabada da gözyaşlarını akıtmıştı. Ağlamasını, üzülmesini istemiyordum ama ne kadar büyük bir hata yaptığını kendisi de fark etmeliydi. Bu çok önemli bir konuydu ve böyle bir şey saklanmazdı.
O adamın kardeşime de mesajlar attığı düşüncesi, kafayı yememe neden oluyordu. Aynı şeyleri tekrar yaşıyor gibiydik. Önce annem, şimdi de Yağmur.
Araba durduğunda indik ve hızlı adımlarla önümüzdeki binaya girdik. Girişte Alihan abiyle karşılaştığımızda onunla görüştük ve peşine takıldık. Birkaç koridor geçtikten sonra bir odanın önünde durduk. Alihan abi anahtarı babamın eline bıraktı ve gözleriyle bizi son kez uyardıktan sonra yanımızdan ayrıldı.
Babam kapıyı açtığında beklemeden odaya girdik. Kapıyı arkamızdan kapatarak kilitledi ve anahtarı cebine koydu. Ceketini üzerinden çıkarıp kenara koydu ve gömleğinin kollarını dirseklerine kadar katlamaya başladı.
Karşımızda bir sandalyede oturan Kerim'e baktım. Kusmamak için kendimi zor tutuyordum. O pis suratına zar zor katlanıyordum.
Kerim yere çevirdiği gözlerini üzerime dikti ve bana korkuyla baktı. Gözlerini yanımda duran babama çevirdiğinde bu korku büyümüştü. Geçen seferi unutmadığı belliydi.
Kerim oturduğu yerden kalktı ve odanın en uzak köşesine gidip duvarın dibine sindi. "Beni rahat bırakın."
Babam sol kolunu bitirdiğinde sağ koluna geçti ve rahat bir ifadeyle konuştu. "Konuşursan rahat bırakacağım."
Kerim neyle ilgili konuştuğumuzu anladığında başını hızla iki yana salladı. "Benim o olayla hiçbir alakam yok."
Babam yaptığı işi bitirerek Kerim'in önünde durdu ve onu baştan aşağıya süzdü. "Onu birazdan öğreneceğiz."
Kerim korkuyla duvarın dibine daha çok sindi ve titreyerek konuştu. "Ben hiçbir şey yapmadım."
Babam daha fazla dayanamadığında yumruğunu havaya kaldırdı Kerim'in ağzına geçirdi. Bende arkamda duran masaya yaslandım ve olanları izlemeye başladım.
⚡️⚡️⚡️
"Ağzını açmadığına inanamıyorum." Dedi babam direksiyonu sinirle sıkarak.
Gözlerimi düşünceyle ellerime çevirdim. Babamdan sonra bende hızımı alamamış ve birkaç kere çakmıştım. "Belki de gerçekten bir şey bilmiyordur."
Derin bir nefes vererek başını salladı. "Bana da öyle geliyor, ama yine de güvenemiyorum."
"Her şey fazla karışık, tam bir şeyler bulduk derken başka engellerle karşılaşıyoruz." Dedim sıkıntıyla iç çekerek.
Arabayı evin önünde durdurdu. "Yağmur'un telefonunu bir araştırsınlar. Bir şeyin çıkacağını sanmıyorum ama yine de bir bakalım."
Arabadan indik ve eve girdik. Salonda kimse yoktu ve ev sessizdi. İkimiz de yukarı çıktığımızda babam banyoya girdi. Bende kardeşlerimi görmek için bir kat daha çıktım.
Yağmur'un odasının kapısını açtığımda yatağını boş buldum. Banyoda da yoktu, kapı açıktı ama kimse yoktu. Nerede olduğunu tahmin ettiğim için bu sefer Yalın'ın odasının önünde durdum ve sessiz olmaya çalışarak kapıyı açtım.
Odaya girdiğimde yüzümde anında bir gülümseme oluştu. Dördü de yatağa uzanmıştı ve birbirlerine sarılmışlardı. Onur'u aralarına aldıklarına da hayret etmiştim.
Birkaç dakika sonra babam geldiğinde iç çekmiş ve onları tek tek öpmüştü. En son Yağmur'da duraksamış ve saçlarını sevmişti.
Aynı sessizlikte odadan çıktık ve uyumalarına izin verdik. Babam aşağıya inerken bende banyoya girip kendime çeki düzen verdim ve işimi hallettiğimde salona indim.
İkimiz de koltuklara kurulduk ve bulduğumuz kısıtlı şeyler hakkında beyin çürütmeye başladık.
Yağmur'un anlatımıyla
Rahat diyebileceğim bir uykudan sonra uyandığımda olduğum yerde uzanmaya devam ettim. Yatakta sadece Yalın, ben ve Onur abi vardık. Yamaç abim ortadan kaybolmuştu.
Çekinsem de başımı Onur abimin göğsüne daha da gömdüm ve ona karnından sarıldım. O da bunu hissetmiş olacak ki beni anında kollarıyla sarmıştı.
Yalın hareketlendi ve çok geçmeden bana sarıldı. "Hani bana?"
Sessiz olmaya çalışsam da dudaklarımın arasından bir kıkırtının kaçmasına izin vermiştim. Bu hali çok tatlıydı.
"Sessiz olun ve yatın zıbarın." Onur'un sesini duyduğumuzda ikimizin de sesi kesildi.
Uykum kaçtığı için gözlerimi tekrar yummadım ve boş boş bakındım. Yalın da aynı şekilde uyuyamıyor ve ikide bir kıpırdanıyordu.
Onur çenesini başımın üzerine koydu ve mırıldanarak konuştu. "Kıpırdanmayı kes."
"Sabah sabah ne bu sevimlilik abi." Yalın bakışımı fark ettiğinde devam etti. "Sabah çekilmiyor da. Hep ters tarafından kalkıyor."
Kollarını sıkılaştırdı ve saçlarıma doğru mırıldandı. "Henüz kalkmadığım için sus."
Yalın gözlerini devirdi ve kolumdan çekip beni Onur abiden ayırdı. Başım bu sefer onun göğsüne denk geldiğinde beni sıkı sıkı sardı.
Onur abi bir bana birde Yalın'a baktı gözleri kısık bir şekilde. "Sanki yedik Yağmur'u."
Yalın omuz silkti ve çenesini havaya kaldırdı. "Belki yedin."
Onur abi bu dediğini takmadı ve doğruldu. Birkaç saniye kendine gelmek için bekledikten sonra ayağa kalktı ve bana göz kırparak odadan çıktı.
"Artist." Diye mırıldandı Yalın.
"Duydum seni!" Onur abinin sesi duyulduğunda Yalın'ın gözleri büyümüş ve başını yastığına gömmüştü.
Yalın'ın kollarını üzerimden çektim ve doğruldum. "Bizde kalkalım artık. Hem okula da gideriz."
Oflayarak komidinin üzerindeki telefonunu aldı ve saate baktı. "Saat on, geç kaldık."
Yataktan kalktım ve ellerimi belime koyarak konuştum. "Öğleden sonra gideriz bizde. Çok fazla ders kaçırdık."
"Pek bir meraklısın okula gitmeye." Dedi yüzünü yastığına daha fazla gömerek.
"Meraklıyım tabii." Kapıya doğru yürüdüm ve ona kalkması için son kez baktıktan sonra odadan çıktım.
Kendi odama girdiğimde banyoya girdim ve ihtiyaçlarımı karşıladım. Üzerime gündelik şeyler geçirdikten sonra saçlarımı yaptım ve okul çantamı hazırladım. Daha fazla ders kaçırmak istemiyordum.
Her şeyimi aldığımda odamdan çıktım ve aşağıya indim. Çantamı dış kapının önüne bıraktıktan sonra salonda kimseyi göremediğim için mutfağa girdim.
Babam tezgahın önünde durmuştu ve kestiği ekmekleri sepete koyuyordu. İşini bitirdiğinde ellerini birbirine vurdu ve başını kaldırıp benimle göz göze geldi.
Şefkatli bir gülümsemeyle kollarını açtığında beklemeden ona sarıldım. Bana aynı şekilde karşılık verdi ve saçlarımdan öptü.
Başımı göğsünden kaldırdım ve pişmanlıkla gözlerinin içine baktım. "Özür dilerim baba."
Bana gülümsedi ve elini başımın arkasına yerleştirdi. Saçlarımı sevdiğinde bana kızgın olmadığını anladım.
Benden ayrıldığında ekmek sepetini eline aldı ve salona girdi. Bende onun peşinden gitmiştim. "Okula mı gideceksiniz? Hazırlanmışsın."
Kendi yerine oturduğunda bende oturdum ve diğerlerini beklemeden tabağımı doldurmaya başladım. Yamaç abim de kendi yerine geçmişti. "Evet, daha fazla ders kaçırmak istemedim."
Bana memnuniyetle gülümsedi ve benim yaptığım gibi tabağını doldurdu. "Yalın da öyle düşünüyor mu?"
"Düşünmüyor sanırım." Dedim gülümsememi gizleyemeyerek.
"O sanırımı at bence." Rutkay abi babamın yanındaki sandalyesini çekti ve yerine geçti.
"Günaydın abi."
Yüzünde anında bir gülümseme oluştu. "Günaydın."
Bu sefer Onur abi çıkageldi ama peşinden Yalın'ı da sürüklemişti. "Günaydın."
"Bana yaptığı muameleye baksana baba." Dedi Yalın ağlamaklı bir sesle.
Onur abi Yalın'ı sandalyesine oturttuktan sonra kendi yerine geçti. "Yataktan kalkmıyordu. Zorla çıkardım."
Yalın ona onaylamaz bir ifadeyle baktı. "Bari düzgün hazırlanmama izin verseydin. Kapının önünde nöbet tuttun resmen."
"Kalktığından emin olmak için." Dedi Onur abi bunun üzerine omuz silkerek.
Yalın gözlerini devirdikten sonra ağzına bir domates attı ve kendini gösterdi. "Kalktım. Mutlu musun?"
"Çok." Dedi Onur abi alayla gülümseyerek.
Atışmalarını izlemek her ne kadar keyifli olsa da aklıma gelen şeyle konuşmalarını bölmek zorunda kaldım. "Ben çalıştığım kafeye geri dönmek istiyorum."
Babam elindeki çatal ve bıçağı tabağının kenarına koydu ve kaşlarını çattı. "Durumu biliyorsun kızım. Ortada büyük bir tehlike varken çalışmana izin veremem."
Kabul etmesini isteyerek ısrar ettim. "Yalnız olmayacağım ki baba. Etrafta kaç tane insan var."
Yalın yaşadığı sinir bozukluğuyla burnundan nefeslenerek güldü. "Sokakta da kaç tane insan vardı ama o adam yine de bizi buldu. Neden bu kadar ısrar ediyorsun anlamıyorum."
Başımı eğdim ve kucağımda tuttuğum ellerimle oynamaya başladım. "Kendi paramı kazanmak istiyorum."
"Buna gerek yok." Dedi Rutkay abi beni onaylamayarak.
Babam sıkıntıyla nefesini verdiğinde gözlerim tekrar onu buldu. "Ben sen çalışasın diye mi çalışıyorum kızım. Sizin düşünmeniz gereken tek şey okulunuz."
Yalın bana hayal kırıklığı içinde baktı. "Sen hala bize yük olduğunu mu hissediyorsun?"
Bu sorusuna bir cevap bulamadığımda sessizliğe büründüm. Alıştım diyordum ama tam olarak alışamamıştım. Kendi paramı kazanıp ihtiyaçlarımı almak istiyordum. Onlara yük olmamak ve onlara layık olmak istiyordum.
Yalın bakışlarımı gördüğünde gözlerini kaçırdı ve boşluğa bakarak mırıldandı. "Öyle hissediyorsun. Sen bize hiç alışamamışsın."
"Ben..." Ne diyeceğimi bilemediğimde Yalın masadan destek alarak bir hışımla ayağa kalktı ve salondan çıktı.
Derin bir nefes verdim ve ağlamamak için kendimi tuttum. Neden normal olamadığımı bir türlü anlamıyordum. Neden onlara alışamıyordum ki? Zenginliği ve aile terimini ilk defa görüyordum ve ayak uydurmuyordum.
"Çok istiyorsan bende seninle çalışırım." Diye bir öneride bulundu Yamaç abim. Ama sesinden anlaşılıyordu bozulduğu.
Hissettiğim üzüntüyle başımı ağırca iki yana salladım. "Buna gerek yok. Ders programın zaten dolu."
Babam iç çekti ve başını onaylar biçimde salladı. "Bu kadar çok istiyorsan çalış kızım. Sen nasıl mutlu olacaksan öyle yap. Ama etrafa birkaç adam dikeceğimi bil."
"Teşekkürler." Yutkundum ve tabağımı iterek ayağa kalktım. Onlara gülümsemeye çalıştıktan sonra salondan çıktım ve koridora girdim.
Yalın sırtını duvara yaslamıştı ve kollarını göğsünde bağlamıştı. Çantası ayaklarının dibindeydi ve düşünceyle yere bakıyordu. Geldiğimi fark ettiğinde başını kaldırmış ve sadece bakmakla yetinmişti.
Gözlerimi utançla kaçırdım ve ayakkabılarım ile montumu giymeye başladım. "Bana öyle bakma Yalın. Sizi çok seviyorum ama bazı şeylere ayak uyduramıyorum. Tuhaf geliyor."
Doğrulduğumda başını iki yana salladı. "Ben anladım Yağmur. Daha fazla açıklamana gerek yok."
"Yanlış anlıyorsun beni." Dedim kendimi açıklamaya çalışarak.
Onur abi hazırlanmış bir şekilde geldiğinde Yalın bana son kez baktı ve arkasını döndü. "Abim de geldiğine göre gidebiliriz." Dış kapıyı açtı ve dışarı çıkıp arabanın yanında beklemeye başladı.
Onur abi bir bana birde Yalın'ın bıraktığı boşluğa baktı. "Kendi haline bırak bence. Gidelim hadi." Elini koluma koyduğunda dışarı çıktık ve arabaya bindik.
Yalın bir değişiklik yaparak yanıma değil de yolcu koltuğuna oturmuştu. Bu beni üzse de çok takılmamaya çalışmıştım.
Yol boyunca kimseden çıt çıkmadı. Onur abi arada sırada bizimle konuşmaya çalışsa da sessizliğimizi korumuştuk. O da sonunda pes etmişti zaten.
Okula vardığımızda Yalın beni beklemeden arabadan inmiş ve okula doğru yürümeye başlamıştı.
Kemerimi çözdüm ve kapımı açtım. Onur abiye gülümsemeye çalıştım ve ona iyi işler diledikten sonra arabadan indim.
Camı indirdi ve göz kırptı. "Düzelecektir."
Ona son kez hafiften gülümsedikten sonra arkamı döndüm ve bahçeden geçip okula girdim. Dersin başlamasına on dakika kaldığı için sınıfa çıktım ve sırama oturdum. Yalın neyseki yanımdaki yerini korumaya devam etmişti. İkimiz de yan yana ön sırada oturuyorduk.
Pelin sıramızın önünde durarak ellerini sıranın üzerine koydu. "Neden suratınız asık."
Sınıfın diğer köşesinden bir gülme sesi geldiğinde bakışlarımız Sercan'ı buldu. "Cici kardeşler kavga mı etti yoksa?"
Yalın sinir bozukluğuyla gözlerini ondan çekti ve dümdüz duvara sabitledi. "Kes."
Sercan yamuk gülümsemesini eksik etmedi ve tekrar bir yorumda bulundu. "Çok agresifsin."
Yalın'ın bir şey dememek için kendini zor tuttuğu belliydi. Elini yumruk yapmıştı ve dişlerini sıkmıştı.
"Ağzına çakmamı istemiyorsan sus." Dedi Serkay da araya dahil olarak.
Sercan'ın da tahammülü kalmamış olacak ki gözlerini devirdi ve rahatça arkasına yaslandı. "Ailecek manyaksınız. Demedik bir şey."
"Diyemezsin zaten." Dedi Pelin tavrına karşın gözlerini kısarak.
Poyraz ikizinin yanına adımladı ve kolundan tutarak yerine oturttu. "Sende uğraşma."
Gözlerimi kuzenlerimden alıp Yalın'a çevirdiğimde hala dümdüz duvara baktığını fark ettim. Onu izlediğimi görmüş ama bir tepki vermemişti.
Derin bir nefes verdim ve çantamdan kitaplarımı çıkardım. Hoca gelene kadar soru çözmek iyi bir seçim olabilirdi.
⚡️
Boklu Kerim'i de görmüş olduk. O küçük odada çürür umarım.