İnönü'den Önceki Beyaz Ev | S...

By ashrari2

4.3K 389 360

Çocukluğundan beri yurt dışında yaşamını sürdüren Semih, dedesinin ölüm haberi ile birlikte İstanbul'a gelir... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46

14

61 7 5
By ashrari2

Semih uyanır uyanmaz yatağında doğruldu. Korkuyla etrafına bakındı. Güneş doğmuş, odası aydınlanmıştı. Gece yaşadıkları anında gözünün önünden geçti."Yine mi kabus gördüm!"diye söylendi. Ayaklarını terliklerine uzatıp kalktı. Kalkarken yere saçılan sakinleştirici ilaçlarını gördü. Akşam yatmadan önce böyle bir dağıtma yapmadığından emindi. Yeniden gece yaşadıkları aklına geldi. İlaçları apar topar içtiğini hatırladı."O zaman..."dedi,"gece yaşadıklarım gerçekti!"

Hızla yatağından çıktı. Bir bardak su içtikten sonra pencereye yöneldi. Dışarıya göz attı. Bu esnada kapının arkasında ayak sesleri duydu. Gece duyduğu ayak seslerine benziyordu. Ses çıkarmasın diye terliklerini çıkartıp yavaş adımlarla kapıya doğru yöneldi. Kapının altından gölge geliyor mu diye kontrol etti. Geceki karartıya benzer bir hareketlenme gördü. Adımları daha da yumuşatarak kapıya kadar ilerledi.

Kulağını bir süre kapıya dayayıp dışarıyı dinledi. Evet, ayak seslerini net bir şekilde duyabiliyordu."Şimdi yüzleşme vakti,"diyerek derin bir nefes aldı. Geceden daha fazla cesur hissetti. Kapının kulpunu yavaşça çevirdi. İçinden,"Bir,ikiii,üç!"diye saydıktan sonra birden kapıyı araladı ve koridora fırladı.

"İŞTE SENİ YAKALADIM!"

Karşısında gördüğü karartıya doğru var gücüyle atıldı. Ellerini bir pençe gibi kullanarak saldırdı. Karartıyı tutmayı başardı. Dengesini korumaya çalıştı. Ancak karartı bir o yana bir bu yana kaçmaya çalıştı. Kısa süreli arbede, ikisinin birden yere yığılmasıyla sonuçlandı.

"Semih Bey ne yapıyorsunuz? İyi misiniz?"

Semih, boğazını sıkarak yerde tutmaya çalıştığı şeye baktı. Karartı olarak gördüğü kişi, Halil'den başkası değildi."Halil!"

"Semih Bey... Nefes... Nefesim..."

Semih durumu fark eder etmez ellerini Halil'in boğazından çekti. Soluğu kesilen Halil başını yere koyarak derin bir nefes aldı. Boğazını tutmaya başladı.

"Halil iyi misin? Ben... Ben şey zannettim..."

Büyük bir mahcubiyet yaşarken hemen yerinden kalkıp Halil'in elinden tuttu. Kalkmasına yardımcı oldu."Çok özür dilerim... Ben, seni dün geceki şey sandım."

Kendine gelen Halil,"Sanırım yine kabus gördünüz Semih Bey,"dedi.

Semih,"Kabus..."diye mırıldandı."Hayır, kabus değildi. Gerçekti."ardından çıplak ayaklarıyla hızla yürümeye başladı.

Halil, bir gün öncesinde olduğu gibi merakla peşine takıldı."Sakin olun Semih Bey,"dedi,"nereye gidiyorsunuz?"

"Aşağıya... O odaya..."

Halil'in "Hangi oda Semih Bey?"diye sormasına fırsat kalmadan merdivenlere yöneldi. Hızlı adımlarla ilk katı indi. Hemen ardından alt kata yöneldi. Halil koşturarak peşinden devam etti.

Semih, en alt katta, dün gece gördüğü odanın kapısına kadar yürüdü. Kapıyı görünce durdu."Burası,"dedi,"burasının anahtarı lazım!"

Halil,"Kilitli değil zaten orası Semih Bey,"dedi.

Semih,"Nasıl olur?"diyerek kulpa asıldı.Kulp anında dönmeye başladı. Kapı açıldı."Dün gece kilitliydi burası!"

Halil,"Zannetmiyorum Semih Bey,"dedi,"sürekli açıktır burası."

Semih merakla kapıyı araladı. İçerisi karanlıktı. Halil kolunu uzatarak lambayı yaktı. Karşılarında büyük bir oda vardı. Odada onlarca yatak bulunuyordu. Bir kısmı eski yataklardan, Büyük bir kısmı ise yine eski ahşap ranzalardan oluşmaktaydı.

"Bu oda da ne böyle..."

Semih odaya girip gezinmeye başladı. Ranzaların olduğu sol taraf arkasına doğru devam ediyordu. Eski bir okulun yatakhanesine benziyordu. Zemin buz gibiydi. Çıplak ayaklı olduğu için soğuğu daha fazla hissetti. Hem meraktan hem de soğuktan ürpererek odanın derinliklerine doğru ilerledi. İlerledikçe duvarın rengi, tepedeki lambalar ve ranzalar eskiyordu. Burnuna keskin bir nem kokusu vuruyordu. Sanki zamanda yolculuk yapar gibi bir hisse kapıldı. En arka bölgeye geldiğinde ise ranzaların şekli değişmişti. Daha eski ve üç katlı ranzalara dönüşmüştü.

"Bu oda, bu ranzalar... Burası ne böyle Halil?"

"Yıllardır kullanılmayan bir oda Semih Bey. Beyefendi bahçenin düzenlenmesi için bir dönem çok sayıda mevsimlik işçi getirmişti. En son onlar kullandı bu odayı."

"Yüzlerce yatak var burada... Yüzlerce işçi mi çalıştı?"

"Hayır, sadece yirmi iki kişi çalıştı. Bunlar eskiden daha farklı amaçlarla kullanılmış."

"Ne demek farklı amaçlarla kullanılmış?"

"Bildiğim kadarıyla göçmenler bu bölgeyi ilk geldiklerinde dedeleriniz burada misafir etmişler. Dönem dönem kalabalıkları ağırlamış bu oda. Hatta İkinci Dünya Savaşı zamanında kaçmak zorunda kalan birçok mülteciye de bir dönem ev sahipliği yapmış. Eminim daha öncesinde, belki de Osmanlı'nın son dönemlerinde bile benzer amaçlarla kullanılmıştır."

Semih, üç katlı ranzalara bakarak,", Belli belli,"dedi,"eski mülteci kamplarındaki ranzaların aynısı bunlar."

Halil, "Merakımı af buyurun,"dedi, "dün gece bu odaya mı geldiniz Semih Bey?"

"Gelmeye çalıştım ama gelemedim. Kapısı kilitliydi."

"Tuhaf. Her zaman açık olurdu halbuki."

"Burada, bu evde her şey çok tuhaf Halil. Her şey çok tuhaf!"

Semih odayı incelemeye devam ederken Halil araya girdi."Semih Bey, terlikleriniz yok. Üşütürsünüz. Ayrıca kahvaltınız da hazırdı."

Semih, son kez ranzalara baktıktan sonra,"Tamam,"dedi,"hadi çıkalım."

Birlikte üst kata çıktılar. Semih biraz daha toparlanmıştı. Odasındaki terlikleri alıp kahvaltıya geçti. Canı pek bir şey istemiyordu. Birkaç lokma atıştırdıktan sonra kahvesini aldı ve balkona yöneldi.

Balkonda denize ve ormana bakınırken ağaçların arasındaki polis arabalarını gördü. Merakla dikkat kesildi. Yine kalabalık polis grubu ormanda araştırmalar yapıyordu. Durumu fark edince anında Halil'e seslendi.

"Ormanda bir sıkıntı mı var? Polisler gelmiş."

"Doğrudur Semih Bey. Yine bir parça bulmuşlar."

"Ne parçası?"

"Kulak. Bir insan kulağı..."

Bunu duyar duymaz Semih panikledi."Kameralar,"dedi,
"taktırdığımız güvenlik kameraları çalışıyordu değil mi?"

"Doğrudur Semih Bey. Çalışıyor."

"Tamam, hemen son bir günün görüntülerini hazırlayın. Polislerle başımın belaya girmesini asla istemiyorum."

Halil görüntüleri hazırlamaya gittikten sonra Semih yerinde duramadı. Odasına geçip Halil'in kendisi için donattığı dolaptaki kıyafetlerden birini seçti. Ardından hızlıca evden çıktı ve bahçeden ormana doğru yürüdü.

Yüzyıllık ağaçların arasından ilerlerken yaşadığı son birkaç günü gözden geçirdi. Beyaz Ev'de gerçekleşen garip olaylar, ormanda bulunan insan parçaları... Aralarında bir bağlantı var mıydı yoksa hepsi bir tesadüf müydü? Tesadüf bile olsa birbirinden bağımsız gerçekleşen bu olaylar bir hayli ürkütücüydü. Geceleri yaşadığı olayları bir kabus olarak görse bile ormanda bulunan uzuvlar tamamen gerçekti...

Büyük bir merak ve heyecanla olay yerine yaklaştı. Normalde böyle durumlarda gayet soğukkanlı olabiliyordu. Ancak iki gün öncesinde polisler tarafından şüpheli görülmek içten içe gerginlik yaşamasına neden olmuştu.

Polis arabalarının bulunduğu otoparktan geçti. Ağaçların arasından sarı şeritleri; beyaz tulum giymiş polisleri ve kalabalığı gördü. Etrafına bakındı. Sanki bir suç işliyormuş gibi tedirginlik yaşadı. Ardından ağaçların arasından geçip olay yeri etrafındaki kalabalığın birkaç metre gerisinde durdu. Merakla şeridin arkasını izledi. İnceleme yapan uzmanları, delil toplamaya ve insanlardan bilgi almaya çalışan polisleri... İçlerinden birisi tanıdık gibi geldi. Dikkat kesildi. Evet, kesinlikle tanıyordu. Bu kişi iki gün önce görüştüğü polislerden Arda'ydı. O zaman komiser Kenan da buralarda olabilir diye düşünerek şeridin arkasındakilere daha çok dikkat kesildi. Gözlerini bir saniye bile ayırmadan bakınırken, tam arkasından tanıdık bir ses duydu:

"Ben de seni bekliyordum Semih Bey!"

Continue Reading

You'll Also Like

10.2K 1.1K 19
Sen benim kara sevdamsın
732K 22.5K 24
Sevgiden nefrete dönüşen imkansız bir aşkın hikayesi. "Onlar cehennemi yaşayacak, Aşk cennetin dilinden onlara kalan tek an olarak kalacak, bu aşkın...
6.3K 493 25
for evan peters texting #1 evan peters