Kadınlar günümüz kutlu olsun! 🤍
⚡️
Pelin'le bavulumuzdaki kıyafetleri yerleştirirken birbirimizle hiçbir şey konuşmadık. İkimiz de sessizlik içinde kıyafetlerimizi dolaba koyduk ve diğer eşyalarımızı da yerleştirdik.
Şimdiyse üzerimi değişmiş bir şekilde yatağımda oturuyordum. Pelin'in nereye gittiğini ise bilmiyordum. Yirmi dakika önce odadan çıkmıştı ve geri gelmemişti.
Acıkmıştım ve aşağıya inmek istiyordum. Evi gezmek ve nenem ile dedemle kaynaşmak istiyordum, ama üzerimde bir çekingenlik vardı. Sanırım hala aile mevzusuna alışamamıştım. Kendimi istemeden onlardan soyutluyordum ama bu elimde olan bir şey değildi. Tanımadığım bir yere geldiğim için stres yapmıştım.
Kapıya vurulduğunda bir şeyler mırıldanarak gelen kişinin içeri girmesini istedim. Çok geçmeden Yamaç abim göründüğünde kapıyı arkasından kapattı ve yanıma oturdu.
"Nenem kahvaltıya çağırıyor."
"Hıhı." Diye mırıldandım kucağımdaki ellerimle oynayarak.
Elini çeneme koydu ve ona bakmamı sağladı. "Ne oldu Yağmur? Canını sıkan bir şey mi var?"
İç çektikten sonra içimdekileri dökmeye başladım. "Sanırım hala bir ailemin olma düşüncesine alışamadım. Çok fazla insan var ve ben kendimi biraz yabancı hissediyorum. Ait değilmişim gibi."
Söylediklerim onun da canını sıkmıştı. Bunu düşen suratından anlamıştım. "Sana böyle mi hissettiriyoruz?"
Kendini kötü hissetmemesi için gülümsedim ve başımı iki yana salladım. "Sorun bende, abi. Zamanla alışırım."
Yanağıma düşen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı ve kaşını kaldırdı. "Seni iyi hissettirmek için ne yapabilirim?"
Kollarımı açtım ve ona gülümseyerek baktım. "Sarılabilirsin."
"Sarılırım tabii." Beni direkt kollarının arasına aldı ve sıkı sıkı sarıldı. Saçlarımdan birkaç kez öptüğünde kendimi tutamadan kıkırdamıştım.
Biraz öyle kaldıktan sonra benden ayrıldı. Ellerine uzandım ve tutup içimden gelenleri söyledim. "İyi ki varsın abi."
Önce sağ elime, sonra da sol elime bir öpücük kondurdu. "Sende iyi ki varsın Yağmur."
Birbirimize sevgi dolu gülümsemeler göndermeye devam ettiğimiz sırada kapı tıklatıldı ve çok geçmeden açıldı.
Serkay kapının aralığında durup ellerini beline koydu ve bizi süzdü. "Nenem kahvaltıya çağırıyor. Diyor ki; nerede kaldılar."
"Geliyoruz." Yamaç abim yataktan kalktıktan sonra beni de kaldırdı ve kolunu omuzuma attı.
Serkay gözlerini kıstıktan sonra yanımıza adımladı ve diğer yanımda durup koluma girdi. Ona baktığımı fark ettiğindeyse omuz silkti. "Benim de canım çekti."
İkimiz de bu dediğine kıkırdadığımızda odadan çıktık ve aşağıya indik. Büyükler masaya geçmişken, çocuklar yerde oturuyordu. Bizde boş olan yerlere kurulmuştuk.
Mutfaktan çıkan nenem elindeki ekmek sepetini masamızın üzerine koydu ve bize gülümseyerek baktı. Tabağımın henüz boş olduğunu gördüğünde kaşlarını çattı ve bir şeyler koymaya başladı.
"Teşekkür ederim." Dedim işini bitirdiğinde. Mahçup olmuştum biraz.
Kocaman gülümsedi ve elini omuzuma koyup geri çekti. "Afiyet olsun kuzum."
"Yerleşebildin mi?" Diye sordu Cem abi başını tabağından kaldırarak.
"Evet, çok güzel hazırlamışlar odayı." Dedikten sonra ağzıma bir salatalık attım.
Kayhan abi bu dediğime başını salladı. "Öyledir nenem. Geleceğimizi duyunca bütün evi baştan sona temizlemiş."
Yanımda oturan Yalın gözlerini kısıp Pelin'e baktıktan sonra gözlerini bana çevirdi. "İstersen bizimle de kalabilirsin Yağmur. Yani Pelin'le anlaşamazsan."
Pelin kaşlarını çattı ve omuzlarını kaldırdı. "Yo, biz gül gibi geçiniyoruz."
"Tabii." Dedi Poyraz ağzının içinden.
Diğer masada oturan dedem boğazını temizlediğinde bütün bakışlar ona yöneldi. "Susun da kahvaltınızı edin. Karnınızın gurultuları buraya kadar duyuluyor."
Kimse bir şey daha söylemeye cesaret edemediğinde sustuk ve kahvaltımıza devam ettik. Engin amcanın kime çektiği anlaşılmıştı.
Yalın birden sıçradığında Serkay gülmesini tutamayarak kahkaha atmaya başladı. Yalın ise kolunu tutuyor ve ona onaylamaz gözlerle bakıyordu. "Kolumu ne cimcikliyorsun?"
Boğaz temizleme sesi duyulduğunda Yalın dedeme döndü ve sevimli bir şekilde gülümsemeye çalıştı. Serkay da o sırada gülmesini durdurabilmişti.
Yalın gözlerini kısarak yanında oturan Serkay'a baktı. "Bilerek yaptın, hayvan."
Serkay omuz silkti ve yemeğine geri döndü. Tabağındaki yumurtayı parçalara böldü ve yemeye başladı.
Bu sefer masa gerçek bir sessizliğe büründüğünde dedem bize memnuniyetle bakmış ve Engin amca ile konuşmasına devam etmişti. Sanırım konuşmalarını böldüğümüz için bizi susturmuştu.
Herkes kahvaltısını ettiğinde masayı toplamaya başladık. Elimdeki tabaklarla mutfağa girdiğimde mutfağın düşündüğümden daha büyük olduğunu fark ettim. Dışarıya açılan bir kapı bile vardı.
Bulaşık makinesini bulamadığım için kollarımı sıvadım ve getirdiğim tabakları yıkamaya başladım.
Nenem elinde diğer tabaklarla geldiğinde bana onaylamaz bakışlar attı ve omuzlarımdan tutup beni lavabodan uzaklaştırdı. "Otur oturduğun yerde. Ben yaparım."
Zaten biz gelmeden önce bütün evi baştan aşağıya temizlemişti. Kaç kişiydik burada, yardım etmemde bir sakınca yoktu bence. "Bende yardım etmek istiyorum. Elime yapışmayacak ya."
Düşünür gibi yaptıktan sonra başını salladı ve dolaptan bir havlu çıkardı. "Tabakları kurula. Pelin'i de çağır kuzum, o da yardım eder."
Aslında Pelin'le pek iş yapasım yoktu ama nenemin bu dediğine karşı gelemezdim. O yüzden ellerimi yıkadıktan sonra salona girdim ve Pelin'in yanında durdum. "Beraber bulaşıkları kurulayacağız."
Telefonunu koltuğa fırlattı ve ayağa kalkıp hazır ola durdu. "Aslında yapmazdım ama seninle kaynaşmak için yapacağım. Hem biraz nenemin gözüne girmiş olurum."
Serkay baş parmağını kaldırıp sağ bacağını sol bacağının üzerine attı ve oturduğu yere iyice yayıldı. "İyi edersin zilli. Hep oturacak değilsin ya."
Pelin tam ağzını açıp bir şey diyecekti ki Serkay'ın başına bir yastığın fırlatılmasıyla durdu. "Kızımla düzgün konuş yeğen."
Serkay kucağına düşen yastığa sarıldı ve Harun amcaya gülümsemeye çalıştı. "Sakin."
Kayhan abi kardeşini baştan aşağıya süzdü ve başını iki yana sallayarak konuştu. "Öyle oturacağına git sen yıka bulaşıkları."
Serkay onu dinlemeyerek omuz silkti. "Sen ne güne duruyorsun?"
"Ben senin abinim." Dedi Kayhan abi göğsünü kabartarak.
Ardıç amca da araya girerek işaret parmağıyla oğullarını gösterdi. "Sizde benim oğlumsunuz. İkiniz de kalkın."
Dedem ayağa kalktığında son noktayı koyacağını anladık ve nefeslerimizi tuttuk. "Sende benim oğlumsun Ardıç. Herkes mutfağa."
Ardıç amca babasına hayal kırıklığıyla baktı ama lafını ikiletmeden ayağa kalktı. "Beni niye yakıyorsun baba."
Dedem ona gülümsemekle yetindi. "Öyle gerekti."
Odadaki herkes kıkırdadığında bende kendimi tutamayıp gülümsemiştim. Bir yardımcı aranırken araya Ardıç amca ve oğulları da eklenmişti.
Ardıç amca mutfağa doğru yürürken oğullarına kısaca baktı ve başıyla kapıyı gösterdi. "Kalkın."
İkisi de ona uyarak kalktılar ve peşinden mutfağa girdiler. Pelin ve bende mutfağa girdiğimizde hepimiz işe koyulduk.
Ardıç amca kazağının kollarını sıvadı ve annesinin alnından öperek onu geriye çekti. "Bugün bulaşıkları biz halledeceğiz."
Nenem bu dediğine alayla gülümsedi ama geri çekildi. Ellerini yıkayıp kuruladı ve Ardıç amcanın sırtına vurdu. "Hadi bakalım."
Ardıç amca dolaptan bir önlük çıkardı ve üzerine geçirdi. İplerini bağlarken Serkay'la Kayhan abiye baktı. "İşe koyulun haytalar."
"Hemen." Dediler ikisi aynı anda. Dolaptan kendilerine bir önlük çıkarıp üzerlerine geçirdiler ve kollarını sıvadılar.
Pelin hazırda duran Ardıç amca ve oğullarına bakarak ellerini beline yerleştirdi. "Biz ne yapacağız o zaman?"
Nenem mutfak kapsının yanında durdu ve eliyle bizi yanına çağırdı. "Siz keyfinize bakıyorsunuz. Biraz da erkekler çalışsın."
Pelin anında sırıtmaya başladı ve nenemin yanağından bir makas alıp mutfaktan çıktı. Bende onu takip ettiğimde nenem de peşimizden gelmişti.
Pelin babasının yanına, koltuğa, kurulduğunda Harun amca onu kolunun altına almış ve saçlarından öpmüştü. Poyraz da kıskanmış olacak ki koltuğa yayılmış ve başını Pelin'in kucağına koymuştu.
Nenem bir dolabın çekmecesini açtı ve içinden örgülerini çıkarıp tekli koltuğuna oturdu. Ne ördüğü tam olarak belli değildi ama rengi pembeydi.
Kapının girişinde durmuş ailemi izliyordum. Salon aşırı büyük olmamasına rağmen herkes sığmıştı. Dedem, nenem, babam, amcalar ve yengeler koltuklarda otururken kuzenler de yere oturmuştu. Yerde halı olduğu için rahatsız edici değildi.
Alıştım zannediyordum ama köye gelince ve herkesi beraber salonda görünce aslında ne kadar yabancı olduğumu fark ediyordum.
Mutluydum ama üzerimde bir burukluk vardı. Sadece birkaç haftadır öz ailemle tanışmıştım ve hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam etmeye çalışıyordum.
Mutluydum ama üzerimde bir yabancılık ve çekingenlik vardı. Pelin'in yaptığı gibi babamın yanına oturup da başımı omuzuna koymaya çekiniyordum.
Ben duvarın dibinde durmuş bir şekilde ailemi incelerken Yamaç abim başını bir şeyler anlatan Kayhan abiden çevirdi ve bana baktı. Önce önümde birleştirdiğim ellerime baktı, daha sonra da gözlerime. Bakışlarına bir hüzün çöktüğünde beni anladığını anlamam uzun sürmedi. O da üzülüyordu bu duruma. Elimden geleni yapıyordum ama kendimi bazen yalnız hissediyordum.
Oturduğu yerden kalktı ve yanıma geldi. Düşündüğüm şeyi dile getirmesini beklerken o başka bir şey sordu. "Sana evi gezdirmemi ister misin?"
Belki de bunu onlara alışmam için söylemişti. Çekindiğimi biliyor ama bunu yapmamam için evi gezmeyi teklif ediyordu.
"İzin verirler mi?" Dedim pekte emin olamayarak.
Dedem sorumu duymuş olacak ki bana onaylamaz bir şekilde baktı ve kaşlarını çattı. Daha sonra işaret parmağını tehdit edercesine salladı, ama bu beni korkutmak yerine gülümsetmişti.
"Benim konuşmama gerek kalmadan dedem bir bakışıyla halletti zaten. O yüzden saçma sapan şeyler söyleme ve beni takip et." Önden ilerledi ve merdivenleri çıkmaya başladı.
Ona uyarak peşinden gittiğimde yukarı kata ulaşmıştık bile. Ama Yamaç abim durmak yerine bir kat daha çıkmıştı. Evin bu kadar katı olduğunu bile bilmiyordum. Dışarıdan hiç öyle durmuyordu.
Koridorun sonunda durduğumuzda ellerini beline yerleştirdi. "En üst kattan başlayıp aşağıya doğru ilerleyelim."
Adım sesleri gelmeye başladığında sustu ve bakışlarını benden alıp merdivenlere yöneltti. Serkay göründüğünde nefes nefese yanımıza geldi ve soluklandı. "Bende tanıtım yapacağım."
Yamaç abim gözlerini devirdi ve ağzının içinden konuştu. "Peşimize takılmasaydın şaşırırdım zaten."
Serkay da bu dediğine gözlerini devirdi ama hemen kendimi toparlayıp ellerini birbirine vurdu. "Nereden başlayalım."
Yamaç abim hoşnutsuz bir sesle konuştu. "Maydanoz oldun, düzenimi bozdun."
Serkay o konuştuktan sonra yüzünde yeşeren bir gurur ifadesiyle baktı. "Nasıl da kafiyeli konuştun. Sen şair mi olsan Yamaç abi?"
Yamaç abim gözlerini devirdi ve yanında durduğu kapıyı açtı. "Boş konuşma Serkay."
Bir Serkay'ın sırıtan yüzüne, birde Yamaç abimin hoşnutsuz yüzüne baktım ve gülümsemeden edemedim.
Keyfimi yerine getirmeyi biliyorlardı.
⚡️
İçime sinen bir bölüm oldu. Biraz da erkekler bulaşık yıkasın, değil mi?
Gelecek bölümde görüşmek üzere!