İnönü'den Önceki Beyaz Ev | S...

By ashrari2

3.9K 369 360

Çocukluğundan beri yurt dışında yaşamını sürdüren Semih, dedesinin ölüm haberi ile birlikte İstanbul'a gelir... More

1
2
3
4
5
6
7
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46

8

91 8 0
By ashrari2

Aniden uyandı. Duyduğu şeyin ne olduğuna emin olamadı. Gözlerini tavana dikip bekledi. O sesi bir daha duydu...

Evet, bir kadın çığlığı...

Başını yavaşça göğsüne doğru eğdi. Gözüne, perdenin karşı duvarla kesiştiği ucunda bir şey takıldı. Bir karartı. Karanlığın içinde kendisini belli edebilen bir gölge, bir sis bulutu. Yüzü tam olarak seçilemiyordu ancak sanki birisi onu izliyor gibiydi.

Bir anda yataktan sıçrayarak doğruldu. Perdenin köşesine yeniden baktı. Karartı ortadan kayboldu. Üstünü başını kontrol etti. Kıyafetleri ile uyuya kaldığını fark etmemişti bile. Yerinden kalktığı gibi yatağın başındaki komodine uzandı. Sürahideki sudan bir bardak doldurup içti. Kısa bir süre soluklandı. Alnındaki teri sildi.

Acaba rüyamda ne gördüm diye düşündü.Tiz sesli bir kadın çığlığı sanki halen kulaklarında çınlıyor gibiydi. Yatağın ucuna oturup bir bardak daha su doldurdu. Derin derin nefes aldı. Kendine gelmesi birkaç dakikayı buldu.

Kendine gelmişti gelmesine ama değişen bir durum yoktu. Aynı kadının çığlığını yeniden duydu. Koridordan,evet koridordan gelmişti. Korktu. Duyduğu şeyi rüya veya kabus değildi. Gerçekti.

Evde sadece iki kadın çalışıyordu. Acaba ses onlardan birine ait olabilir miydi?

Bardağın dibinde kalan suyu suratına çarptı. Eliyle su damlalarını yüzünde dağıttı. Nefesini tuttu ve yataktan kalktı. Önce perdenin arkasını, daha sonra pencereden dışarıyı kontrol etti.Pencereden dışarıya baktığında etraf karanlıktı. Sadece kulelerden vuran cılız ışıkların etkisiyle ön taraftaki sallanan ağaçlar belli oluyordu. Belli ki rüzgar çıkmıştı. Acaba bu ses rüzgarın uğultusu muydu?

Dışarı izlerken sesi bir kez daha duydu. Hayır, dışarıdan değil, koridordan geliyordu. Ne yapacağını bilemedi. Bir yandan korkuyor, bir yandan da sesin kaynağını merak ediyordu. Parmakları istemsizce hareket etmeye başlamıştı.

Ses belirgin aralıklarla devam ediyordu. Arkasını döndü ve kapıya yöneldi. Kulağını kapıya dayadı. Kapıda tuhaf bir hışırtı, bir çeşit sürtünme sesine benzer bir ses duydu. Daha sonra çığlık sesi çok daha net geldi.

Bütün cesaretini toplayıp kapıyı yavaşça araladı. Kapıyı aralar aralamaz gördüğü tablo karşısında gözleri fal taşı gibi açıldı. Kapısında asılı duran Sherlock Holmes resmi adeta hareket ediyor, Bir o yana bir bu yana sallanıyordu. Elini yavaşça resme uzattı. İşaret parmağı ile resmi durdurdu. Resim sabitlendi. Bir süre öylece bekledi. Bu esnada koridordan gelen sesi yeniden duydu. Elini çekip kafasını uzattı. Elini çeker çekmez resim yeniden hareket etmeye başladı. Şaşkına döndü. Eliyle resmin üzerine yeniden bastırdı. Resim durdu. Çekti. Resim hareket etti.

Resimle mücadele verirken aynı tiz sesi bir kez daha duydu. Evet,evet bir kadın sesiydi. Çığlık atıyordu.

Hayır,çığlık atmıyordu. Kahkaha atıyordu.

Hayır, bir çığlıktı.

Hayır, bir kahkahaydı.

Ne olduğunu tam olarak anlayabilmek için koridora ilk adımını attı. Başını daha çok eyip tüm koridoru kontrol etti. Tamam süslemelerindeki çeşitli fosforlar dışında herhangi bir ışık yoktu. Tam bir kuytu karanlıktı. Fosforlardan koridorun derinlemesine ilerlediğini rahatça anlayabiliyordu.

Başını arka tarafa çevirdi. Aynı şekilde arkasındaki koridor da uzayıp gidiyordu. Ön tarafın neredeyse aynısıydı.

Ses yine duyuldu.

Diğer taraftan, merdivenlerin olduğu yakadan gelmişti. Sırtını duvara vererek adım atmaya başladı. Kapının önünden çekildiği an kapı arkasından kapandı. Sherlock Holmes el sallar gibi gülümseyerek sallanmaya başladı.

Adım atmaya devam etti. Koridorun derinliklerinden aynı sesi bir kez daha duydu. "Kimsiniz!" diye bağırdı. Ama koridor o kadar uzundu ki sesi sanki yalıtılmış bir odadaymış gibi cılız çıkmıştı.

Nefesini yeniden toparlayıp, bu kez daha güçlü bir şekilde şansını denedi.

"KİMSİNİZ?"

Çağrısına karşılık olarak derinlerden yine aynı sesi duydu. Çığlık mı kahkaha mı belirsiz olan o sesi...

Birkaç adım daha attı. Kalbi hızlı hızlı atmaya başlamıştı. Korkunun etkisiyle kalbinden pompalanan kan sanki soluk borusundan gelip ağzından fışkıracak gibi hissetti. O an aklına Halil geldi.

"Halil Bey!"diye bağırdı. Sesi cılız çıktı.

"HALİL BEY!"diye yeniden denedi. Ancak bir karşılık bulamadı. Halil Bey'in hangi odada kaldığını öğrenmediği için pişmanlık yaşadı. Sadece Halil Bey değil, hiçbir çalışanın odasını bilmiyordu.

Ses bir kez daha duyuldu.

Yapacak bir şey yoktu. Korkusuyla yüzleşecek ve sesin kaynağına doğru gidecekti.

Sırtını duvardan ayırmadan ilerlemeye devam etti. Yaklaştıkça sesin şiddeti artıyor gibiydi. Ses arttıkça kalp atış hızı da artıyor, bacaklarındaki titreme yoğunlaşıyordu. Korkuyla ilerliyor ama vazgeçmek istemiyordu.

Koridorun ortasına kadar geldi. Merdivenlerin başından aşağıya seslendi. Herhangi bir yanıt alamadı. Bu kez yukarıya, kulelere doğru şansını denedi. Ancak yine de bir sonuç elde edemedi. Daha sonra diğer yakaya doğru yürümeye devam etti.

Ses aynı aralıklarla gelmeye devam ediyordu. Halen bir çığlık mı yoksa bir kahkaha mı ayırt etmekte zorlanıyordu. Adımlarını biraz daha hızlandırdı. Karanlıkta ilerledikçe, sese yaklaştıkça sesin şiddeti de arttı. Ancak hiç olmadığı şekilde yankılanmaya başladı. Önce ön tarafından duyduğu sesler, bu kız arkasından da gelmeye başlamıştı. Garipsedi. Az önce böyle bir durum yoktu. Karanlıkta ilerledikçe arkasından gelen sesin de şiddeti artmaya başladı.

Gittikçe sesler tuhaflaştı. Dikkat kesildi. Hayır, sonradan duyulan ses ilk sesin yankısı değildi. Başka bir sesti!

Sesler birbirine karışırken etraf birden buz kesti. Ağzından buhar çıkmaya başladı. Birkaç saat öncesinde gayet sıcak olan hava tersine dönmüştü. Kollarını çaprazdan tutup avuçlarıyla sürttürerek ısınmaya çalıştı. Ama nafile... Sanki bir derin dondurucunun içerisinde ilerliyor gibiydi. Ön taraftan çığlık sesi gelmeye devam ediyor, arkasından kahkaha sesi yükseliyordu. Üstelik ikisi de aynı kadına ait gibiydi. Tonları neredeyse birebir aynıydı.

Ön taraf çığlık.

Arka taraf kahkaha...

Sırtını duvara dayamış bir şekilde bir önüne bir de arkasına baktı. Tam bu esnada, arka kısmında bir başka karartanın yavaşça ilerlediğini fark etti. Koridordan merdivene doğru bir kadın silüeti geçmişti. Kırmızı,evet kırmızı bir elbise vardı üzerinde... Karanlığa rağmen elbisenin rengi çok net belliydi.

Gözlerine inanamadı. Açıp kapattı. Silüet kaybolmak üzereyken son anda bir kez daha gördü. Artık emindi. Göz yanılgısı falan değildi. Kahkaha atan bir kadındı.

Silüet kaybolduktan sonra koridorun sonundan gelen çığlık da kesilmişti. Anında karar değiştirdi. Koridor boyunca değil, tersine merdivenlere yönelecekti. Kırmızı silüetin peşinden gidecekti.

Adımlarını hızlandırdı. Bir süre sonra koşmaya başladı. Merdivenin başına kadar tüm gücüyle koştu. Tırabzana tutunup aşağıya baktı.Kadının bir metre kadar gerisinden sürünerek ilerleyen elbisenin etek kısmını son anda gördü.Merdivenleri koşar adım indi.Kırmızı kumaşın sol koridora girdiğini fark etti.Peşinden devam etti.Elbise özel yemek salonuna girdi.Nefes nefese takip etti.Kapanmak üzere olan salon kapısını son anda tuttu.Silüet balkona doğru ilerliyordu.Son bir hamle ile peşinden koştu. Tam yakalayacağı sırada balkonun camlı kapısı kapandı. Kapanan kapıyı açmaya çalıştı.Kulpu defalarca çevirmesine rağmen açamadı. Camın arkasında kalmıştı.

"Dur!"diye bağırdı, "sen de kimsin?"Ne işin var burada!"

Kadın hiçbir yanıt vermeden balkonun korkuluklarına çıktı.

"Dur!"diye bir kez daha bağırdı. "Düşeceksin! Kimsin bana onu söyle!"

Elleriyle kapının cam kısmına vuruyor; ancak sesini bir türlü duyuramıyordu. Kadın çoktan balkon demirinin üzerine çıkmıştı. Her an düşecek gibi sallanmaya ve ellerini gökyüzüne doğru kaldırmaya başladı.

Arkasında duran ahşap sandalyelerden birisini aldı. Cama bütün gücüyle vurdu. Ancak cam kırılmadı. Bir kez daha denedi. Yine kırılmadı. En sonunda çığlık atarak, nefesini ve enerjisini boşaltarak vurdu. Cam yine parçalanmadı ancak tuttuğu sandalye paramparça oldu.

Parçaları fırlatıp kenara attı. Yeniden cama vurdu. "Dur, çıkma oraya, düşeceksin!"

Kadın bir kez bile olsun arkasını dönmedi. Avuç içlerini aya doğru uzatmış bir şekilde bekledi. Rüzgar eteğini sağa sola savurdu. Bekledi...Bekledi...Bekledi...Sonra birden kendini boşluğa bıraktı.

Semih, adeta camı pençeler gibi sıktı. "Dur!" diye bağırdı.Ama başaramadı...

Continue Reading

You'll Also Like

5.5K 376 12
Mardindi orası! Cahilliğin geliştiği ama aklın gelişmediği bir şehir.Milyonlarca insanların kanı aktılan şehirdi Mardin. --- Yıllarca,annesinden küfü...
200K 7K 31
Bora'nın üzerime gelen adımlarıyla birkaç adım daha ondan uzaklaşmak istesem de yatağa çarpan bedenimle durmak zorunda kaldım. Gözlerimin derinine ba...
2.8K 306 43
Riddle'ın kötü bakışları ve davranışları vardı.Onu sevmiyordum.Baş ağrısıyla uyandığım günden beri garip olaylar yaşıyorum.Sanki lanetlenmiştim.Olayl...
98.7K 7.1K 58
Sessizlik. Yalnız kalmak istediğimi söylemiştim sadece ona. Sadece sessiz olmasını! Neden dediğimde susmadın? Şimdi yoksun. Bu senin tercihindi!