Günaydın!
Bu bölüme bol bol oy verirseniz belki akşama yeni bölüm gelir...
Söz veremem ama...
Keyifli okumalar!
⚡️
Yatağımda oturuyor ve boş gözlerle karşımdaki duvarı izliyordum. Annemin yüzü ne yaparsam yapayım aklımdan çıkmıyordu.
Annem öldürülmüştü ve katili dışarıda bir yerde geziyordu. Annem öldürülmüştü ve ben onu asla tanıyamayacaktım. Annem öldürülmüştü ve kızının yaşadığını görememişti.
Dolan gözlerimi tavana dikerek yaşların akmamasını sağlamaya çalıştım. Ağlamak istemiyordum ama kendimi durduramıyordum da.
Annemi yanımda istiyordum. Ona sarılmak istiyordum.
Islak gözlerimi sildim ve aklıma başka şeyler getirmeye çalıştım. Kötü şeyler düşünmek istemiyordum. O evde zaten yeterince kötü şey olmuştu. Yeni yuvamda mutlu olmak istiyordum.
Dudaklarımı dişledim ve gözlerimi odamın kapısına çevirdim. Aklım Yalın'da kalmıştı. Anne konusu açılınca hep kötü oluyordu. Babam konuya başlamadan önce hızla çıkmıştı salondan.
Kendime söz geçiremediğimde ayağa kalktım ve odamdan çıktım. Karşımdaki kapının önünde durdum ve yumruğumu havaya kaldırdım.
Çekiniyordum biraz. Yalın'la aramaz iyi olsa da mükemmel değildi. Beni geri çevirmesinden korkuyordum.
Yine de karamsar düşüncelerimin beni yenmesine izin vermedim ve kapısını çalıp bekledim. Ses gelmeyince bir daha çaldım ama yine yanıt gelmemişti.
Onu rahatsız edeceğimi bilerek kapıyı açtım ve aralıktan içeri baktım. Odanın lambası yanıyordu ve Yalın sırt üstü uzanmış bir şekilde tavana bakıyordu.
"Gelebilir miyim?"
"Gel." Dedi gözlerini tavandan ayırmayarak.
İçeri girdim ve kapıyı arkamdan kapatarak yatağa birkaç adım yaklaştım. Ellerini başının arkasına koymuştu ve gözleri kan çanağına dönmüştü.
Dolan gözlerinden bir damla yaş şakağından yuvarlanıp yatağa düştü. "Onu çok özlüyorum Yağmur."
Bu hali içimi parçalamıştı. Ben annemi hiç tanımamıştım ama Yalın onu tanımış ve kaybetmişti. Bu tarif edilemez bir acı olmalıydı.
Yatakla aramdaki mesafeyi kapattım ve baş ucuna oturdum. Ellerimi omuzlarına koyduğumda bana uydu ve başını kucağıma koymama izin verdi.
Sırtımı yatak başlığına yasladım ve yumuşacık kahve saçlarını sevmeye başladım. Bu onu bariz bir şekilde rahatlattı ve gözlerini kapattı.
"Annem de her üzüldüğümde saçlarımı okşardı." Dedi titreyen sesiyle.
Yüzüne eğildim ve alnına şefkatli bir öpücük kondurdum. İyi olsun istiyordum. Ağlamasın ve yüzü gülsün istiyordum.
Dokunulmaktan ve dokunmaktan nefret eden ben, aslında bunun ilaç gibi geldiğini çok geç anlamıştım. Sarılmak ve öpmek çok güzel şeylerdi. Seni evinde hissettiriyordu.
Yan döndüğünde yüzünü göremez oldum. Saçlarında gezdirdiğim sol elimi tuttu ve göğsüne bastırdı. İki eliyle de sıkı sıkı tutmuştu.
"İyi ki bizimlesin Yağmur. Başlarda seni kabullenemesem de ve şimdi de bunu gösteremesemde iyi ki buradasın."
Uzun süren sessizliğimi bozdum ve kısık bir sesle içimden gelenleri dile getirdim. "Sende iyi ki buradasın Yalın."
"Böyle kalalım, olur mu?" Diye sordu fısıldayarak.
"Olur." Dedim sağ elimi saçlarında gezdirmeye devam ederken.
Bir süre sonra Yalın'ın düzensiz nefes alışları düzeldiğinde uykuya daldığını anladım. Ellerimi çekmedim ve saçlarıyla alnının arasında kalan yere bir öpücük kondurdum.
İç çekerek başımı arkamda kalan yatak başlığına yasladım ve gözlerimi yumdum. Belim biraz ağrısa da uyuyacağım en güzel uyku bu olabilirdi.
Çünkü yanımda canımdan bir parça vardı.
Yalın'ın anlatımıyla
Gözlerimi açtığımda havanın henüz aydınlanmadığını fark etmem uzun sürmedi. Sadece kapalı perdelerin arasından süzülen hafif bir ışık vardı.
Döndüm ve sırtımı yatakla bütünleştirdim. Gözlerim Yağmur'un uyuyan suratını bulduğunda her şeyi yeni yeni idrak etmeye başladım.
Sırtını yatak başlığına dayamıştı. Oturduğu bu pozisyon çok rahatsız olmalıydı. Yüzünden bu anlaşılmasa da sırtının tutulduğunu tahmin etmek zor değildi.
Başımı kucağından kaldırıp doğruldum ve onu uyandırmak istemeyerek kollarımı sırtından ve bacaklarından geçirdim. Onu yavaşça kucağıma aldım ve yatağa güzel bir şekilde yatırdım.
Sırtının ağrısıyla yüzünü buruşturdu ve yan döndü. Ellerini yastığın altına koydu ve uyumaya devam etti.
Yanına uzandım ve başımı bir diğer yastığın üzerine koydum. Onu bunaltmak istemediğim için aramıza biraz mesafe koydum ve yüzünü izlemeye başladım.
Ona her baktığımda annem canlanıyordu gözümün önünde. Bu büyük bir acının yanında mutluluğu da getiriyordu.
Elimi korka korka yanağına düşen bir saç tutamına uzattım ve yüzünden çektim. Teni bembeyaz olmasına rağmen saçları simsiyahtı. Mavi gözleri kendisi bile farkında olmadan her daim şefkatli bakıyordu.
Yağmurla az da olsa konuşmak iyi gelmişti. Ama onun sessizliği de yeterdi. Yanımızda kalalı neredeyse üç hafta olacaktı ama ben ona alışmıştım bile. Sanki hep bizim yanımızdaydı. Sanki hiç ayrılmamıştı bizden.
İlk zamanlar ondan kaçmış ve göz göze gelmek bile istememiştim. Umursamazca davranmaya çalışsam da anneme olan benzerliği beni darmadağın etmişti.
Şimdi onu böyle masum bir şekilde uyuyor görünce ona aslında ne kadar bağlandığımı fark etmiştim.
Yastığın altındaki eline uzandım ve onu ürkütmemeye çalışarak hafifçe tuttum. Gözlerimi huzurla yumdum ve uykuya dalmayı bekledim.
Yağmur'un anlatımıyla
Gözlerimi açtığımda tahmin ettiğim gibi kendimi Yalın'ın odasında buldum. Uzanmıştım ve başım yastığa yaslıydı.
Gözlerimi beni izleyen Yalın'a çevirdiğimde gülümsediğini fark ettim. Yeşil gözleriyle parıl parıl bakıyordu. Düne göre daha iyi görünüyordu.
"Günaydın." Tuttuğunu bile fark etmediğim elimi bırakarak doğruldu.
"Günaydın." Dedim bende doğrularak. Hava yeni yeni aydınlanıyordu.
Saçlarını karıştırdı ve gülümsemesini eksiltmeden konuştu. "Dün için teşekkür ederim Yağmur. Bana iyi geldin."
Bu söylediği yanaklarımı kızarttı. Sanırım ilk defa birilerine iyi gelmeyi başarmıştım. "Rica ederim. Ben odama geçip hazırlanayım."
Başını salladığında ayağa kalktım ve kaçarcasına odasından çıktım. Arkamdan kıkırdadığını duyduğumda kendi odama girdim ve hazırlanmaya başladım.
Bugün bana aldıkları kıyafetlerden giyinmeye karar vermiştim. Üzerime krem rengi bir pantolon ve beyaz bir kazak geçirmiştim. Saçlarımı açık bırakmış ve önden iki tutamı bir toka yardımıyla başımın arkasında birleştirmiştim.
Seneler sonra salık saçla gidecektim okula. Saçlarımı toplamak hep bir alışkanlık olmuştu. Kerim çekmesin diye at kuyruğu yada topuz yapardım. Ama buna gerek kalmamıştı. Artık saçımı çekecek kimse yoktu.
Kerim'in hala nerede olduğunu bilmiyordum ama bence babamla bir ilgisi vardı. Gerçi, nerede olduğu umurumda da değildi.
Hazırlandıktan sonra aşağıya indim ve günaydın diyerek yerime geçtim. Yüzümde saklayamadığım bir gülümseme vardı. Dün öğrendiklerime tezat yüzüm gülüyordu.
Çünkü bir ailemin olduğunu iliklerime kadar hissetmiştim.
Bu gülen suratımı anlamlandıramamış ama mutluluğumla mutlu olmuşlardı. Onur hariç tabii ki. O bana bön bön bakmakla yetinmişti.
Kahvaltımız normal geçmişti. Onur bana bir kere bile sataşmamış ve babamla Rutkay abi ile iş hakkında konuşmuştu.
Tabağımı bitirdiğimde tam koridora geçecektim ki babam beni yanına çağırdı. Elindeki kutuyu bana uzattığında merakla aldım. "Yeni bir telefona ihtiyaç duyabileceğini düşündüm."
"Buna gerek yoktu aslında." Dedim çekinerek.
"Gerek vardı."
Uzatmamak için başımı salladım. "Teşekkür ederim, baba."
Yüzündeki ifade an be an değiştiğinde bir şey demesine izin vermedim ve koşar adımlarla koridora girip montumu üzerime geçirdim.
Herkes hazırlandığında arabaya geçtik ve çok geçmeden okula vardık. Arabadan inmeden önce Rutkay abiye döndüm ve onu şaşırtacak bir şekilde gülümseyerek konuştum. "İyi işler, abi."
Babama da yaptığım gibi bir şey demesine fırsat vermeden arabadan indim ve hızlı adımlarla yürümeye başladım. Üzerimde saçma sapan bir heyecan vardı.
Yalın'ın adım sesleri duyuldu ve birkaç saniye sonra yanımda belirdi. "Abimin suratını görmeliydin. Adam resmen şaştı kaldı."
"Öyle mi?" Diye sordum kıkırdayarak. Surat ifadesini görmek isterdim ama ben kaçmayı seçmiştim.
Yalın gözlerini kaçırdıktan sonra tekrar baktı ve göz kırptı. "Bana ne zaman abi diyeceksin?"
"Aramızda bir yaş var Yalın." Dedim ona ciddi misin der gibi bakarak.
"Bu senden büyük olduğum gerçeğini değiştirmiyor."
Omuz silktim gülmemi zor tutarken. "Belki söylerim. Canım isterse."
O da gülümsedi ve saçlarımı karıştırdı. Daha sonra kıyamamış olacak ki düzeltti. "Saçlarının bu halini sevdim."
Burukça gülümsedim ama o bunu anlamadı. "Bende."
Beraber sınıfa çıktıktan sonra yerlerimize geçtik ve hocanın sınıfa girmesini bekledik.
⚡️⚡️⚡️
Eğlenceli ama bolca sataşmalı bir okul gününün ardından eve gelmiştik. Kuzenlerimle daha da kaynaşmıştım, ama aynı şeyi maalesef Pelin'e söyleyemeyecektim. Durmadan sinirimi bozacak bir şeyler bulduğunu zannetmişti, ama üzerimde bir etkisi olmamıştı.
Bizi Serkay'ın babası Ardıç amca almaya gelmişti. Babam, Rutkay abim ve Onur'un işleri uzadığı için eve geç geleceklerdi. Yamaç abimin de sanırım okulu vardı.
Eve girdiğimizde montumu portmantoya astım ve yukarı çıkmak için merdivenlere adımladım. Yalın da peşimden geliyordu. Ama salonda gördüğüm tanımadık yüzler beni durdurmuştu.
Yamaç abimin yaşlarında olan üç kişi vardı salonda. İlk kişinin kızıl saçları ve ela gözleri vardı. Aynı zamanda çilleri de vardı. Onun yanında oturanın saçları ve gözleri kahverengiydi. Birde tek oturan vardı; saçları sarı, gözleri ise maviydi.
Yamaç abi bizi gördüğünde ayağa kalktı ve yanıma doğru adımladı. "Geldiniz mi? Yağmur, seni arkadaşlarımla tanıştırayım."
"Hoş geldiniz." Yalın baş selamı vermiş ve merdivenleri çıkmaya başlamıştı.
Kahve saçlı olanı arkasından onaylamaz bakışlar attı. "İnsan gelip bir el sıkışır. Hayırsız!"
"Önce bir ellerimi yıkayıp üzerimi değiştireyim istersen!" Dedi Yalın sesini duyurmak için bağırarak.
"Öyle olsun." Başını sallayarak gülmüştü.
Yamaç abim kolumdan tutarak beni oturdukları koltuklara yaklaştırdığında yeni insanlarla tanışacağım için gerilmiştim.
"Ellerimi yıkamadım ama?" Dedim emin olamayarak.
"Bir şey olmaz." Dedi Yamaç abim elini kolumdan ayırarak.
Kızıl saçlı olan benimle el sıkışmak için ayağa kalktığında ona karşılık verdim. "Selam, Yavuz ben."
Yavuz oturduğunda kahve saçlı benimle görüştü. "Demek meşhur Yağmur sensin. Ben Uğur, tanıştığıma memnun oldum."
"Bende memnun oldum." Dedim ufacık gülümseyerek.
En sona sarı saçlı ve mavi gözlü kaldığında oturduğu yerde kendine yeni gelmiş gibi başını iki yana salladı ve elini uzattı. "Doğu."
Gülümseyerek elini sıktığımda vücuduma bir elektrik akımının yayıldığını hissettim. Doğu elimi sıkmıyor, aksine hafif bir şekilde tutuyordu. Gözlerini gözlerime kilitlemiş ve dalmış gibi bakıyordu.
Doğu gözlerini kaçırdıktan sonra boğazını temizledi ve elimi bırakarak tekrar yerine geçti.
Bana aşık mı olmuştu ne?
⚡️
Doğu sen ne ayaksın?
Gelecek bölümde görüşmek üzere!