Herkese merhaba!
Bugün bir tane bölüm daha atmayı düşünüyorum. Düşünüyorum... Akşama doğru gelir sanırım.
⚡️
Yamaç'la mutfakta oturduktan sonra odama geçmiştim. Odam demek tuhaf geliyordu ama buna zamanla alışacağıma inanıyordum.
Akşama kadar yeni defterlerimle ilgilendikten sonra akşam yemeği yemiştik. Kahvaltıya göre daha sakin geçmişti çünkü Onur bize katılmamıştı. Nerede olduğunu bilmiyordum.
Yemekten sonra tekrar odama çıkmış ve müzik dinlemiştim. Neyseki odama kapanmama bir şey dememişlerdi. Sanırım her şeye alışmamı istiyorlardı.
Sabah olmuş ve üzerime düzgün bir şeyler geçirmiştim. Bana aldıkları kıyafetleri kullanmaya utandığım için kendi giysilerimi giymeyi tercih etmiştim.
Üzerimde siyah bir pantolon ve gri bir kazak vardı. Dışarı çıkacağımız için bunları giymeye karar vermiştim. Yanıma da siyah sırt çantamı alacaktım.
Odamdan çıktım ve aşağıya indim. Çantamı dış kapıya giden koridora bıraktım ve salona girdim. Bu sefer erken kalkmaya dikkat ettiğim için sona kalmamıştım.
Asaf bey geldiğimi duyduğunda başını tabletinden kaldırdı ve bana gülümsemesini yolladı. "Günaydın kızım."
"Günaydın." Dedikten sonra yerime geçtim.
Ben geldikten sonra diğerleri de gelmeye başlamıştı. Hatta Yamaç beni gördüğünde kocaman gülümsemiş ve yanıma geçmişti. Üzerinde bir kot pantolon ve yeşil kazak vardı. Gözleriyle uyumluydu.
"Günaydın." Rutkay günlük kıyafetler tercih etmek yerine babası gibi gömlek giymişti.
Yalın ve Onur da yerlerine geçtiğinde kahvaltı başlamış oldu. İkisi de spor takılmayı tercih etmişti.
Yamaç doldurmadığım tabağıma bakarak kaşlarını çattı ve kendisi bir şeyler koymaya başladı. "En sevdiğin yemek ne? Halime teyzeye söyleyeyim de akşam ondan hazırlasın."
Bunu düşünmem gerekmiyordu. Ben ne bulursam yerdim. "Yemek seçmem."
Cevabımla tatmin olmadı ve zeytinleri koyarken devam etti. "Ama en sevdiğin bir yemek vardır muhtemelen."
Gerçekten merakla sorduğu için aklıma gelen ilk şeyi söyledim. "Fasülye yemeğini severim."
Gözleri heyecanla parladı. "Bende severim."
"Peki en sevdiğin tatlı?" Dedi tabağımı önüme ittikten sonra.
"Baklava severim." Beni daha iyi tanımak istemesi güzel bir şeydi ama herkesin içinde sorunca gerilmiştim biraz.
Tekrar gülümsedi ve aklına kazımak istermiş gibi baktı. "O zaman birazdan alalım. Çayın yanında yeriz."
Başımı salladım ve çatalımı elime alıp kahvaltımı etmeye devam ettim. Yemek yersem sorduğu sorulara cevap veremezdim. Yamaç da bu çabamı anlamış ve susmuştu.
Kahvaltının sonlarına doğru Asaf bey dudaklarını temizledi ve gözlerini üzerimizde gezdirdi. "Bir yarım saate çıkalım diyorum. Herkese uygunsa."
Başımızı sallarken Onur bunu onaylamadı. "Ben gelmiyorum."
"Bende." Diye ekledi Yalın.
Onur'dan gelmemesini beklerdim ama içten içe Yalın'ın gelmesini istemiştim. Aynı okula gideceğimiz için onunla kaynaşmak istiyordum. Ama o istemiyorsa zorlayamazdım.
Asaf bey derin bir nefes verdi ama üzerlerine gitmedi. "Sizi zorlamayacağım."
⚡️⚡️⚡️
Koridorda diğerlerinin gelmesini bekliyordum. Dışarı çıkacağımız için ayağımdaki eski ayakkabıları çıkarmış ve çekinerek da olsa bana aldıkları botları giymiştim. Onları mahçup etmek istemiyordum. Benden utanabilirlerdi.
Yamaç göründüğünde bana gülümsedi ama gözleri montuma takıldığında kaşlarını çattı. "Neden bizim aldığımız montu giymedin?"
Ayakkabıları giymiştim ama bana aldıkları montu giymeye cesaret edememiştim.
Montuma bakıp yutkundum. Aklıma düşen şeyle kalbimin bin parçaya bölündüğünü hissettim.
Montum eski diye benden utanıyordu.
Portmantodan siyah şişme montu aldı ve bana uzattı. "Bu seni daha sıcak tutar."
Bir şey söylemeden eski montumu çıkardım ve eline verdim. Yeni montu aldım ve üzerime geçirdim. Dediği gibi anında sıcak tutmuştu bedenimi.
Asaf bey ve Rutkay geldiğinde Rutkay yeni montuma bakmış ve memnuniyetle konuşmuştu. "Böyle daha iyi olmuş."
Herkes montunu üzerine geçirip hazırlandığında dışarı çıktık ve arabaya bindik. Sürücü koltuğunda Asaf bey, yolcu koltuğunda da Rutkay vardı. Arkada ben ve Yamaç oturuyorduk.
Yamaç öne eğilip radyoyu açtığında bana merakla bir soru yöneltti. "Ne tür şarkılardan hoşlanırsın?"
"Piyano ve keman sesini severim." Dedim sorusunu cevaplayarak.
"En sevdiğin renk ne?"
Dudağımı büktüm omuz silkerken. "Bilmem, bunu daha önce hiç düşünmedim."
Cevabımla tatmin olmadı ve başka bir soru sordu. "Peki en sevdiğin film?"
Kendimi eğlendirmek için hiç vaktim olmamıştı. Ev işlerine koşturmuş, derslerime odaklanmış ve çalışmıştım. Dolayısıyla pek film izlememiştim.
Asaf bey cevap vermememden bunaldığımı varsaydı ve Yamaç'ı uyardı. "Sorularınla sıkma kardeşini Yamaç."
Yamaç ona anlamayarak baktı. "Kız kardeşimi tanımaya çalışıyorum baba. Suç mu?"
"Kendini hazır hissettiğinde anlatır zaten oğlum. Böyle peş peşe sorular sormana gerek yok." Dedi babası ılımlı bir şekilde.
Yamaç gözlerini babasından çekti ve bana üzüntüyle baktı. "Seni bunaltıyor muyum?"
Başımı hemen iki yana salladım. "Hayır."
Kollarını göğsünde bağladı ve başını diğer tarafa çevirdi. "İnanmadım."
Ona emniyet kemeri yüzünden yaklaşabildiğim kadar yaklaştım ve başımı eğdim. "Gerçekten."
Dudaklarını kıvırdı ve saçlarımı karıştırdı. "Şimdi inandım."
Ani bir refleksle geri çekildim ve eski pozisyonuma geçtim. Birden saçlarıma dokununca gerilmiştim.
Araba on dakika sonra durduğunda bir AVM'ye gelmiş olduğumuzu gördüm. Arabadan indik ve içeri girdik. En son ne zaman alışveriş yaptığımı hatırlamıyordum bile.
"İlk önce kitaplarını alalım." Asaf beyin dediğini onayladığımızda uygun bir mağazaya girdik ve okul kitaplarıma bakmaya başladık.
Soru çözmemek için kendimi zor tutuyordum. Eve gider gitmez kitapların başına geçecek ve çalışmaya başlayacaktım. Diğer öğrencilerden geri kalmak istemiyordum.
Yamaç abisine bakarak acılı bir sesle konuştu. "Kollarım ağrıdı abi."
Rutkay omuz silkti ve bir kitabı daha ekledi diğerlerinin üzerine. Mağazaya girdiğimizden beri Yamaç'a taşıttırıyorlardı her şeyi. Bu içimi acıtsa da yüz ifadesi komikti.
Asaf bey bir telefonundaki listeyi birde Yamaç'ın tuttuğu kitapları inceledi. "Sanırım her şeyi aldık. Senin istediğim bir şey daha var mı kızım?"
Aslında renkli kalemler almak istiyordum ama cebimdeki paranın kitaplara yetip yetemeyeceğinden şüpheliydim. O yüzden başımı iki yana sallamakla yetindim.
Kasaya gittik ve kitapların paketlenmesini bekledik. Kadın ödememiz gerek miktarı söylediğinde çantamdaki cüzdanı stresle çıkardım.
Asaf bey çatık kaşlarıyla cüzdanıma baktı ve eliyle iteledi. "Görmemiş olayım."
Kenara çekildim ve ödemesini izledim. Bunu izin vermezdim ama yanıma aldığım para zaten yetmezdi.
Ödeme onaylandığında Rutkay ve Yamaç paketleri almama izin vermemiş ve önden ilerlemişlerdi. "Bunları arabaya yerleştirelim."
"Bizde şuradaki kafeye oturalım. İster misin?" Dedi Asaf bey ilerideki kafeyi göstererek.
"Olur." Dedim onu onaylayarak.
Kafeye girdiğimizde ve boş bir masa bulduğumuzda menüye bakmaya başladık. Bir bacağımı sallıyor birde pahalı fiyatlara bakıyordum.
Menüyü inceledikten sonra masaya koydu ve ellerini birleştirdi. "Lütfen istediğini al kızım. Bizden çekinmeni istemiyorum. Ben senin babanım. Tabii ki de istediğin ve ihtiyacın olan şeyleri alacağım."
"Elimde değil." Dedim dudağımı ısırarak.
Bana gülümsemekle yetindi ve başka bir şey söylemedi. Birkaç dakika sonra Rutkay ve Yamaç da dönmüştü zaten.
Yamaç yanıma oturdu ve menüde göz gezdirdikten sonra bana sorarcasına baktı. "Baklava alalım mı?"
"Alalım." Dedim onu onaylayarak.
Garson gelip siparişlerimizi aldı ve çok geçmeden baklavalarla geri döndü. Asaf bey ve Rutkay da bize uyarak aynısından almışlardı.
Yamaç kendini tutamadan ağzını doldurdu ve çiğneyişlerinin arasından konuştu. "Çok güzel."
"Ağzındakini bitir önce." Dedi Rutkay sincapa benzeyen Yamaç'a bakarak.
Yamaç ağzına biraz daha baklava tıktı. "Bana ne."
Rutkay onaylamaz ifadesini düzelterek bana sordu. "Beğendin mi Yağmur?"
"Beğendim." Dedim başımı sallayarak.
Memnuniyetle baktı ve kendi baklavasından bir çatal alıp ağzına attı. Baş parmağını kaldırdığında üçümüz de onu gülümsedik.
İdrak ettiğim şeyle çatalımı tabağımın kenarına koydum ve parmaklarımın ucunu şokla dudaklarıma bastırdım.
Yüzümde yine bir gülümseme oluşmuştu.