Merhabalarrrrr.
On ikinci bölümle karşınızdayım. Yıldıza basmayı unutmayın lütfen.
⚡️
Gözlerimi her gün uyandığım odada açmayı planlarken yabancı bir tavanla karşılaşmıştım. Çok geçmeden nerede olduğumu anlamış ve derin bir nefes vermiştim.
Soğuk bir odada uyanmamıştım bugün. Kerim her an gelecek korkusuyla gözlerimi aralamamıştım.
Sıcacık yataktan çıkmak istemesem de kalkmak zorundaydın. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum ama aşağıya inip bir şeyler yesem iyi olacaktı.
Yataktan kalktım ve kıyafet dolabını açıp içinden birkaç parça çıkardım. Gri bir eşofman ve aynı renkte kazak giyecektim.
Bugün kafeye gitmeyecektim. Kendimi ve düşüncelerimi toparlamak için birkaç gün önce müdürden izin almıştım. Şaşırılacak bir şekilde uzatmamış ve bana birkaç haftalık izin vermişti.
Banyoya girip kısa bir duş aldım ve üzerimi giyindim. Saçlarımı yarın yıkayacağım için at kuyruğu yapmıştım.
Kapıya adımladıktan sona derin bir nefes aldım ve odadan çıktım. Karşımdaki odanın kapısı açıldığında içeriden Yalın çıktı. Bana birkaç saniye baktı ve gözlerini kaçırarak merdivenlere ilerledi.
Yalın hakkında ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. Kendini tanıtmaktan başka bir şey söylememişti bana. Soğuk davranıyordu ama Onur'un yaptığı gibi bana sataşmıyordu. Sanırım biraz zamana ihtiyacı vardı.
Yalın önde, ben onun arkasında salona girdiğimizde dünkü gibi yine herkesin yerini almış olduğunu gördüm. Sanırım birlikte kahvaltı etmek ve akşam yemeği yemek bir kuraldı.
Asaf bey bizi gördüğünde gülümsedi. "Günaydın çocuklar."
"Günaydın baba." Dedi Yalın yerine geçerek.
Yamaç'ın yanına geçerken bende mırıldandım. "Günaydın."
Onur salona girdiğimden beri üzerimden çekmediği bakışlarını sertleştirdi. "Her gün seni bekleyeceksek işimiz iş."
Yamaç ona gözlerini kısarak baktı. "Sende daha yeni oturdun abi."
"Sen karışma." Dedi Onur biraz sinirlenerek.
Asaf bey masadaki gerginliği hissederek Onur'u uyardı. "Kardeşlerine güzel davran oğlum."
Onur kahvelerini benden alıp babasına çevirdi. "Bir şey yaptığım yok."
"Yağmur eve geldi geleli hep ona sataşıyorsun." Dedi Yamaç bunun üzerine.
Onur'un cevabı ise gecikmedi. "Çünkü sinirlerimi bozuyor."
Rutkay da konuşmaya dahil oldu ve başını onaylamazca salladı. "Kız hiçbir şey yapmıyor."
"Varlığı yetiyor." Dedi Onur omuz silkerek.
Varlığımın bile onu bu kadar rahatsız ettiğini bilmiyordum. O kafasının içinde kurmuştu bile her şeyi. Beni tanımaya tenezzül bile etmiyordu.
Yamaç abisine sinirle baktı. "O bizim kız kardeşimiz."
Onur başını hayretle iki yana salladı. "Tanımadığınız bir kıza bu kadar güvenmeniz beni şaşırtıyor."
Asaf bey ona çatık kaşlarıyla baktı ve tekrar uyardı. "İleri gitme Onur."
Onur onu dinlemedi ve yüzünü buruşturarak beni süzdü. "İleri gitmiyorum. Sizinde gözlerinizi açmaya çalışıyorum. Kızın kaldığı evi gördük baba. Bir senedir okula bile gitmemiş. Ne şartlar altında yaşadığını sende biliyorsun. Neyin nesi olduğunu bilmiyoruz. Sofra adabı bile yok. Dün görmedik sanki bıçağını kullanmadığını."
Asaf beyin yüzü kıpkırmızı oldu ve elini masaya geçirdi. "Yeter!"
Artık odada kalp atışlarımızın sesi dışında hiçbir şey duyulmuyordu. Asaf bey burnundan solurken Onur burnunu kırıştırarak bana bakıyordu.
İleri gitmediği sürece onunla konuşmayacağımı söylemiştim ama bu sefer çok ileri gitmişti. Kendini ne sanıyordu bilmiyordum ama benim gözümde kendini beğenmişin tekiydi.
Ona düz düz baktım ve dudaklarımı araladım. "Bir senedir okula gitmediğim doğru. Sen benim aksime üniversite bile okumuşsun ama bir işe yaramamış sanırım. İnsanlarla nasıl konuşman gerektiğini hala öğrenememişsin."
"Benimle düzgün konuş." Dedi sıkılı dişlerinin arasından.
Çenemle onu gösterdim. "Bunu diyorum işte."
Onur tekrar bir şey diyecekti ki Asaf bey elini havaya kaldırarak onu susturdu. "Yeter."
Tatsızlık çıksın istemezdim ama Onur gerçekten şansını zorluyordu. Beni sevmemiş ve bana ısınamamış olabilirdi ama böyle konuşmasına gerek yoktu.
Başımı tabağıma eğdim ve kahvaltımı yapmaya başladım. Gözüm tabağın yanında duran bıçağa kaydığında elime almadım. Onun istediği gibi şekillenmeyecektim.
Asaf beyin derin bir nefes aldığını duyduğumda konuşmak istediğini anlayarak başımı tabağımdan kaldırdım. Ona baktığımı gördüğündeyse konuşmaya başladı. "Bu sabah Yalın'ın okulunun müdürüyle konuştum ve seni yazdırdım. Derslerini toparlaman için ikinci dönem başlamanda karar kıldık. Ben ve abilerin sana bu konuda yardımcı olacağız."
Onur'un bana dedikleri aklımdan uçup gitti ve geriye sadece hissettiğim sevinç kaldı. "Gerçekten çok teşekkür ederim."
Sevindiğimi gördüğünde gülümsedi. "Teşekkür edecek bir şey yok kızım. İstersen bugün ya da yarın dışarı çıkar ve gerekli kitapları alırız."
"Yarın olur." Dedim başımı hızla sallayarak. Heyecanlanmıştım okula gidebileceğim diye.
Yamaç'ın diğer tarafında oturan Rutkay benimle göz göze gelmek için başını eğdi ve rahatlatıcı bir şekilde konuştu. "Geriye kaldığın konularda sana yardımcı olacağız. Merak etme."
Yamaç abisinin başını geriye itti ve göğsünü kabarttı. "En çokta ben sana yardım edeceğim. Sonuçta aralarındaki en zekileri benim. Tıp okuyorum."
"Çok teşekkürler." Dedim tekrar minnetle. Bu benim için çok önemli bir şeydi. Şimdiden okula gitmeye can atmaya başlamıştım.
Geriye kalan kahvaltı boyunca herkes sessizleşmişti. Ara sıra iş hakkında konuşmuşlardı o kadar.
Kahvaltımızı bitirdiğimizde Halime teyze sofrayı toplamaya başladı. Benden yaşça büyük olduğu için bende ona teyze demeye başlamıştım.
Yerimden kalktım ve tabakları üst üste dizmeye başladım. "Sana yardım edeyim."
"Gerek yoktu kuzum." Dedi bardakları eline alırken.
Dizdiğim tabakları elime aldım ve omuz silktim. "Olsun, zaten yapacak başka bir şeyim yok."
"Sen bilirsin." Dedi gülümseyerek.
Onur durduğu yerden bana kısmış olduğu gözleriyle baktı. "Şimdi de kendini sevdirmeye mi çalışıyorsun?"
Onu görmezden geldim ve Halime teyzenin peşinden mutfağa doğru adımladım. Ona bulaşmak istemiyordum.
Tabakları tezgahın üzerine koydum ve kocaman mutfağı inceledim. Salondaki gibi burada da bahçeye açılan cam kapılar vardı. İki duvar boyunca tezgah ve bir masa vardı. Her şey beyaz ağırlıklıydı.
Halime teyze bulaşıkları hallederken bana gülümseyerek baktı. "Sana çay yapmamı ister misin? Hava soğuk, sıcak sıcak içersin. Hem kekte yaptım. Yanında iyi gider."
Kulağa güzel geldiği için onu onayladım. "Olur aslında."
Bir sandalye çektim ve ellerimi çeneme yaslayarak oturdum. Perdeler yana çekili olduğu için dışarıyı seyretmeye başladım.
Bir süre sonra Halime teyze önüme bir kupa ve yaptığı keki bıraktı. "Afiyet olsun."
"Teşekkür ederim." Dedim ellerimle kupayı sararak.
Bana gülümsedi ve mutfaktan çıktı. Böylelikle yalnız kalmış oldum, ama bu yalnızlık çok sürmedi. Çok geçmeden mutfağa Yamaç girmişti. Kendine bir çay yaptı ve dolaptan kek çıkarıp karşıma geçti.
"Oturabilirim, değil mi?" Dedi bana masumca bakarak.
Bunu sorması bile ne kadar düşünceli biri olduğunu gösteriyordu. Kendi eviydi, sormasına gerek yoktu. Ama o rahatsız olabileceğimi düşündüğünden sorma gereği duymuştu.
"Tabii ki oturabilirsin." Dedikten sonra çayımdan bir yudum aldım.
Bana gülümsedikten sonra yüzündeki ifade ciddi bir hal aldı. "Abimin dediklerini sakın takma kafana. Aptal aptal konuşuyor."
Mutfağın kapısına baktıktan sonra gözlerimi tekrar ona çevirdim ve alayla konuştum. "Ona aptal dediğini duymasın."
"Bana ne." Dedi omuz silkerek.
İç çektim ve çayımdan bir yudum daha aldım. "Söyledikleri umurumda değil Yamaç."
"Neden böyle davrandığını anlamıyorum, ama zamanla düzelecektir."
"Bu konuyu konuşmayalım." Dedim tadımın kaçmasını istemeyerek.
Çenesini ellerine yasladı ve bana sırıtarak baktı. "Ne konuşalım o zaman."
"Neden bana hülyalı hülyalı bakıyorsun?"
Gülümsemesi büyüdü. "Çünkü biricik kız kardeşimsin."
Utandığımı hissettiğimde gözlerimi kaçırdım ve camdan dışarıya baktım. Yamaç bana sevgiyle baktığında tuhaf hissediyordum.
Gerçekten kız kardeşi olduğumu hissediyordum.
⚡️
Yamaç'ı ısıracağım ya! Çok tatlı değil mi!
Bu arada, bölümlerin uzunluğu iyi mi yoksa daha uzun olsun ister misiniz?
Ayrıca yazmamı istediğiniz sahneler varsa belirtebilirsiniz.
Diğer bölümde görüşmek üzere!