On birinci bölümle karşınızdayım!
Keyifli okumalar!
⚡️
Aradan bir süre geçtiğinde anca hareket etmeye cesaret edebildim. Odada her şeyi es geçerek banyoya girdim ve ayakkabılarımı çıkardım.
Evin her yeri gibi burası da lüks bir banyoydu. Dolaba ilerleyip kapakları açtığımda sırayla dizili havlularla karşılaştım. Elime gelen küçük bir havluyu kaptım ve tezgahın üzerinde duran sabundan biraz üzerine döktüm. Havluyu ıslattım ve yere çöküp ayakkabılarımı silmeye başladım.
Sırtım ağrımaya başladığında tezgaha yaslandım ve işime devam ettim. Beyaz ama kirden siyahlaşmış ayakkabılarımı siliyor, ama bir şey değişmediğinde sinirleniyordum. Bu ayakkabıları yaklaşık üç senedir giyiyordum. Ara sıra silsemde eskidiği için pek fark etmiyordu.
İşim başarısızlıkla sonuçlandığında iç çekerek başımı tezgaha yasladım. Daha da beter etmiştim ayakkabıları. Artık eski, kir içinde ve ıslaktı.
Onlara layık olmaya çalışmış ama bunu da başaramamıştım.
Biraz öyle oturduktan sonra ayakkabılarımı ayağıma geçirdim ve havluyu boş olan kirli sepetine attım. Banyodan çıktım ve kenara bırakılmış olan çantamı aldım.
Yatağa adımladım ve çantamı dikkat ederek üzerine bıraktım. Her hareketimde korkuyordum bir eşyaya zarar gelecek diye.
Dolaba ilerleyip kapaklarını açtığımda yaşadığım şokla ağzım açık kaldı. Dolap kıyafetlerle doluydu zaten. İç çamaşırlara kadar her şey vardı.
Tüm bunlar beni düşünerek yapmış olmaları bende tuhaf hisler uyandırmıştı.
Çantamın içinden getirdiğim kıyafetleri çıkardım ve boş bulduğum yerlere koydum. Zaten çok eşyam olmadığı için dolaba sığmıştı. Çantamı da dolabın derin köşelerine yollamıştım.
İşimi bitirdiğimde korka korka yatağa oturdum ve odayı tekrar inceledim. Ellerimi kucağımda birleştirdim ve derince yutkundum.
Buraya ait değildim.
Bu düşünceden uzaklaşmak istesemde gerçekler her saniye yüzüme çarpıyordu. Umarım bir gün bunu aşabilir ve yeni hayatıma uyum sağlayabilirdim.
Gözüme dakikalardır takılan çalışma masasına tekrar baktığımda dayanamayarak ayağa kalktım ve sandalyeye oturdum. Kalemliğe uzanıp kendime yaklaştırdım ve içindeki kalemlere bir bir dokundum. Hepsi rengarenkti ve benim gözlerimde ışıl ışıl parlıyorlardı.
Sağ elim çekmeceye gittiğinde durdurmadım ve açtım. İçinde türlü türlü defterler gördüğümde kalbimin atış hızını artık yakalayamaz oldum.
En üstte duran mavi bir ajandayı elime aldım ve masanın üzerine koydum. Elimi kapağın üzerinde gezdirdim ve yapmam gereken dersleri içine not aldığımı hayal ettim.
İç çektim ve defterle bakmaya devam ettim.
⚡️⚡️⚡️
Kapım tıklatıldığında girdiğim transtan çıktım ve masaya saçtığım defterleri toplamaya başladım.
Kapı açıldığında panikle gelen kişiye baktım ve bu kişinin Yamaç olduğunu fark ettim. Kapının aralığında durmuştu ve bana anlamayarak bakıyordu.
Sona kalan defterleri de çekmeceye koydum ve kalemleri tekrar kalemliğe yerleştirdim. Stresle ayağa kalktım ve Yamaç'ın ne söyleyeceğini beklemeye başladım.
Bir bana birde arkamda kalan çalışma masasına bakıp yutkundu. "Bu odadaki her şey senin, Yağmur. Bu evde senin, her şey senin. Bir şeyleri kullanırken çekinme sakın."
Başımı onaylarcasına salladım ama yine de çekineceğimi biliyordum. Eşyalar benim değilmiş gibi hissediyordum. Defterlere yazmak için can atsam bile bunu yapamamıştım.
Bir şey demeyeceğimi anladığında devam etti. "Yemek hazır, o yüzden gelmiştim."
"Tamam." Kapıya doğru adımladım ve yanından geçerek odadan çıktım. Bir nevi kaçıyordum.
Yamaç önüme geçtiğinde ikimiz de sessizlik içinde aşağıya indik. Salona girdiğimizde herkesin masada yerini almış olduğunu gördüm.
Asaf bey baş köşede oturuyordu. Sağ tarafında Rutkay, sol tarafında ise Onur vardı. Onur'un yanında da Yalın oturuyordu.
Yamaç oturmadan önce yanındaki boş sandalyeyi çekti ve Rutkay'ın yanındaki yerini aldı. "Yanıma oturman için Yalın'ı karşıya attım."
Benimle bu kadar ilgilenmesi tuhaf hissettiriyordu. Kendimi değerli hissediyordum. Ne zaman bana bu kadar bağlanmıştı anlayamıyordum.
Onur gözlerini üzerime çevirdi ve mırıldanarak söylendi. "Sonunda gelebildin."
Ona cevap vermedim ve gözlerimi masadaki yemeklerde gezdirdim. Çeşit çeşit şey yapılmıştı ve çok iştah açıcı duruyordu.
"Başlayın çocuklar."
Asaf beyin söyledikleriyle herkes yemeğine başlamış oldu. Benimse elim çatalıma bir türlü uzanmıyordu. Çok stresli hissediyordum.
Yamaç yemediğimi fark etti ve çatalımı alıp elime uzattı. "Yesene."
Onur gözlerini devirdi. "İlgi çekmek için yapıyorsan başarıyorsun. Böyle devam et."
"Onur." Babası onu uyardığında gözlerini sinirle üzerimden çekti ve yemeğiyle ilgilenmeye devam etti.
İki saat önce eve geldiğimde tavırlarının çekilir olduğunu zannetmiştim ama yanılmıştım. Onur benden gerçekten nefret ediyordu ve sataşmaktan da kaçınmıyordu.
İstediğini desindi, ona cevap vermeyecektim. İleri gitmediği sürece ben ona bulaşmayacaktım. Sadece huzur istiyordum.
Yamaç halen yemediğimi gördüğünde gözlerini tabağımda gezdirdi. "Beğenmediysen söyle. Halime teyzeye başka bir şey hazırlamasını söyleriz."
Zorluk çıkarmak istemediğim için çatalımı hemen ağzıma götürdüm ve ağzımdakini çiğnedikten sonra yuttum. "Beğendim."
Ben stresten azar azar yerken Asaf bey çatalı ile bıçağını tabağının kenarına koydu ve ellerini birleştirerek bakışlarını üzerime odakladı. "Seni Yalın'ın gittiği okula yazdırmak istiyorum kızım. Okula gitmediğini biliyorum ama abilerinin yardımıyla her şeyi halledebileceğine inanıyorum."
Ağzımdaki lokmayı zorlukla yuttum ve titreyen ellerimi gizlemeye çalıştım. Çok sık ağlamayan ben şu an gözlerimin dolmaması için zorlanıyordum.
Okula gitmek bu hayatta istediğim tek şey olabilirdi. Bu bir sene bana zulüm gibi gelmişti. Sadece okumak istiyordum, çalışmak istememiştim.
Dudaklarımı zorlukla araladım ve titreyen sesimle konuştum. "Teşekkür ederim. Okula gitmeyi çok istiyorum."
Yüzünde hüzün belirdi ama bunu gizlemek için gülümsedi. "Teşekkür etmene gerek yok güzel kızım."
Duygularımın darma dağın olduğunu hissettiğimde yutkunmaya çalıştım. Yalnız kalmak istiyordum. "Odama çıkabilir miyim."
"İzin almana gerek yok. Çakabilirsin." Dedi beni anlayarak.
Ayağa kalktım ve hızlı adımlarla merdivenlere ilerledim. "Bilerek yapıyor." Arkamdan Onur'un sesini duymuş ama onu takmamaya çalışarak odama çıkmıştım.
Kapımı kilitledim ve dolaba ilerleyip içinden getirdiğim eşofman takımını çıkardım. Onların bana aldığı eşyaları kullanmaya kendimi henüz hazır hissetmiyordum.
Üzerime seçtiğim kıyafetleri geçirdim ve vakit kaybetmeden banyoya girdim. Dolapta bulduğum açılmamış diş fırçasıyla macunu kullanarak dişlerimi fırçaladım ve tekrar odaya girdim.
Işığı söndürdüm ve korka korka yatağa girdim. Yorganın altına girmemle de gözlerimin kapanması bir oldu. Yatak yumuşacaktı ve yorgan beni anında sıcak tutmuştu.
Yaşadığım bu rahatlıkla nadir de olsa yaptığım bir şeyi yaptığımda şaşırdım.
Dudaklarımda bir gülümsemenin yeşermesine izin vermiştim.
⚡️
Nasıl buldunuz bölümü?
Şu Onur'a sinirlenmeden edemiyorum ama önyargılı abimiz olmazsa olmazımız.
Diğer bölümde görüşmek üzere!