Bölüme geçmeden önce kısacık bir şey söylemek istiyorum.
Dün abi kitaplarında gezinirken Mavera adlı bir kitaba rastladım. Baş karakter kız kitabın başında bir kafede çalışıyor ve bir yıldır okula gitmemiş. Bu hikayenin başı da bir kafede geçiyor ve kız bir yıldır okula gitmemiş. Abi kitapları birbirine benzer ama söylemesem aklıma çok takılırdı.
Belirtmek istiyorum ki hiçbir şekilde çalıntı yoktur. Bu kitaba başlamadan önce Mavera'dan haberim yoktu.
Belki haberiniz yoktu veya benzetmemiş olabilirsiniz. Ama bunu yine de bilmenizi istedim. İçim rahat etmeyecekti yoksa.
Söyledim ve rahatladım. Şimdi bölüme geçebiliriz!
⚡️
Kaç dakikadır salonun ortasında duruyordum bilmiyorum. Az olan eşyalarımı toplamış ve bir çantanın içine sıkıştırmıştım. Daha sonra evi son gez gezmiş ve kendimi burada bulmuştum.
Bu sessizliğin içinde durdukça kafamın içindeki sesler artıyordu. Yıllarımı geçirdiğim bu evde asla yüzüm gülmemişti ve bu gerçek sanki şimdi yüzüme çarpıyordu.
Sadece unutmak isteyeceğim anılar vardı.
Bu evde çığlık ve bağırış seslerinden başka bir şey olmamıştı. Kerim'in bizi dövdüğünü, üvey annemin intahar ettiğini ve Kerim'in üzerime uyguladığı şiddeti unutmak istiyordum.
Kendimi içi boş bir kutu gibi hissediyordum. Hissizdim sanki. Gözlerimi kırpmadan üvey annemin kendini astığı tavana bakıyordum.
O varken her şey daha çekilirdi. Bana hep nötr davranırdı, ne sever ne de nefret ederdi. Onun için ev işlerinde yardımcı olan bir kukladan farksızdım.
Ceylan'ın ölü bedenini ilk ben bulmuştum. Okuldan gelmiş ve salona bir kez bile bakmadan odama girmiştim. Üzerimi değişmiş ve derslerime sarılmıştım.
Derslerime hep önem veren bir kızdım. Kafamı dağıtmak için deli gibi ders çalışırdım ve bu beni mutlu ederdi. Yaşadığım hayattan biraz da olsa beni soyutlardı.
O gün de öyle olmuştu. Kendimi ders çalışmaya kaptırmış ve saatler sonra anca bırakabilmiştim. Kerim evde olmadığı için bu fırsatı yakalayamazdım. Üvey annemden de ses seda çıkmamıştı zaten.
Akşam yemeği yapma saati geldiğinde odamdan çıkmış ve salona girmiştim. Girer girmez de Ceylan'ın tavandan sarkan ölü bedenine rastlamıştım. Boynundaki ip boynunu mosmor yapmıştı ve gözleri kapalıydı. Bir hayaletten farksızdı.
Onu tutmak için koşmuş ama tutamamıştım. Bedeni ağır gelmişti. Evden bir hışımla çıkmış ve bağırarak komşulara haber vermiştim. O zamanlar telefonum olmadığı için ambulansı arayamamış ve komşuların aramasını beklemiştim.
Ben okuldan sonra direkt odama girmeseydim belki de Ceylan'ı kurtarma şansımız olurdu. Bunu asla öğrenemeyecektim.
Tüm bunlar sadece bir sene önce yaşanmıştı.
Dün gibi hatırlıyordum her şeyi. Unutmak istiyordum ama hatırlıyordum. Beynimden kazıyıp çıkarmak istiyordum ama yapamıyordum.
Anılar bir bir zihnime doluşmaya başladığında kalp atışlarımın hızı arttı. Duvarların üstüme geldiğini hissettiğimde koridora bıraktığım çantamı kaptım ve kendimi bir hışımla dışarıya attım.
Biraz yürüyüp kaldırımın üzerine oturdum ve çantama sarıldım. Gözlerimi yumdum ve bir an önce buradan kurtulmayı diledim.
Bir araba sesi duyulduğunda gözlerimi açtım ve bana doğru gelen Asaf bey ve Rutkay'ı gördüm.
Yanıma ilk varan Rutkay oldu ve bir bana birde arkamdaki eve baktı. "Neden yerde oturuyorsun?"
Ayağa kalktım ve bakışlarımı ondan kaçırıp eski eve baktım. "Evde boğulduğumu hissettim."
Asaf bey gelip yanımda durdu ve bir elini koluma koydu. "Hazır mısın kızım?"
Dokunuşundan rahatsız olduğum için bir adım geriledim ve başımı salladım. "Hazırım."
Ondan rahatsız olduğumu anladı ve boğazını temizledi. Elimdeki çantaya uzandığında almasına izin verdim ve çantayı eline bıraktım.
Çantayı arka koltuğa koydu ve gülümsemeye çalıştı. "Gidelim o zaman."
Başımı salladım ve koltuğa oturdum. Arabanın dışı kadar içi de lükstü. Koltuklar deridendi ve siyahtı. Asaf bey sürücü koltuğunda, Rutkay da yolcu koltuğuna bindiğinde yolculuk başlamış oldu.
Asaf bey dikiz aynasından bana baktıktan sonra tekrar yola baktı. "Biraz kendinden bahsetmek ister misin?"
Omuz silktim ve bakışlarımı camdan dışarıya çevirdim. "Siz zaten biliyorsunuzdur hakkımdaki şeyleri. Beni araştırdığınızı kendiniz söylemiştiniz."
Boğazını temizlediğini duydum. "Haklısın, hakkında çoğu şeyi biliyoruz ama kızımı kendi ağzından tanımak isterim."
"Anlatacak bir şey yok. Sıradan bir kızım." Dedim düz bir tonda.
Cevabımla tatmin olmadı ve sormaya devam etti. "Hobilerin falan yok mu? Sevdiğin şeyler?"
Alayla gülümsememek için kendimi zor tuttum. Hobilerim için vakit ayıracak zamanım hiç olmamıştı. Bunu kendisi de bilmeliydi. Sevdiğim şeyler hiç değer görmemişti.
Dikiz aynasından gözlerinin içine bakarak konuştum. "Okula gitmek en sevdiğim şeydi, ama o da elimden alındı."
Gözlerine bir hüzün çöktü ve başını salladı. "Okul konusunu evde uzunca konuşalım."
Arabada bir sessizlik oluştuğunda bu sefer Rutkay konuştu. "Radyoyu açmamı ister misin?"
Zihnimdeki sesler susmadığı için bu iyi bir şey olabilirdi. O yüzden olumlu bir yanıt verdim. "Olur."
Radyoya uzanıp açtığında başımı cama yasladım tekrar dışarıya baktım. Akıp giden yolu izlerken hayatımın nasıl değişeceğini düşünmeye başladım.
⚡️⚡️⚡️
Araba durduğunda hissettiğim stres büyümeye başladı. Rutkay arabadan inip kapımı açtığında ise hat safaya ulaştı.
Çantamı ellerimin arasına aldım ve arabadan indim. Sanki bu eve ilk defa geliyorum gibi hissetmiştim ama bundan önce iki kez daha gelmiştim. Bir temizlikçi olarak.
Şimdiyse Asaf beyin kızı olarak girecektim bu eve. Her şey ışık hızında gelişmişti ve ben kendimi bu evin önünde bulmuştum.
Asaf bey arabayı kilitlediğinde Rutkay'la onu takip ettik. Evin kapısını açtığında en son ben girdim ve derin bir nefes aldım.
Nereden çıktığını bilmediğim Halime koridorda belirdi. "Hoşgeldiniz Asaf bey." Bana gülümseyerek baktı ve elimdeki çantayı ben daha bir şey söyleyemeden aldı. "Odanıza bırakayım."
Çantamı izinsizce aldığı için sinirlensem de çaktırmamaya çalıştım. Eşyalarıma dokunulmasından hoşlanmazdım ama işi buydu. Yine de almadan önce sorabilirdi.
Asaf bey bana gülümsedi ve eliyle ileriyi gösterdi. "Salona geçelim."
Ayakkabılarını çıkaracak mı diye bakarken o bunu yapmadı ve salona ilerlemeye başladı. Rutkay yanımda bekliyordu.
Kirlenmiş ve eskimiş ayakkabılarıma bakıp yutkundum. Utanmıştım. Evi kirletmek istemiyordum ama kimse çıkarmazken bende çıkarmak istemiyordum.
Rutkay bakışlarımı fark etti ve küçücük gülümsedi. "Sorun değil."
Gerilsemde bir şey demedim ve Asaf beyin bıraktığı boşluğu takip ederek salona girdim. Rutkay da peşimden gelmişti.
Asaf bey geldiğimi gördüğünde karşısındaki koltuğu gösterdi. "Geç otur kızım."
İsmini bilmediğim oğlunun yanına geçtim ve ellerimi kucağımda birleştirdim. Koltuk büyük olduğu için aramıza mesafe koyabilmiştim.
Asaf beyin yanında oturan Yamaç bana gülümsediğinde kendimi biraz da olsa rahatlamış hissettim. Rutkay'ın yanında oturan Yalın'a baktığımda ise bana bakmadığını fark ettim. Dümdüz karşısındaki yemek masasını izliyordu.
Bu odadaki herkesi isimlerinden tanıyordum sadece. Bir tek yanına oturduğum adamın ismini bilmiyordum. Bilmekte istemiyordum açıkçası. Bana olan bakışları hiç hoşuma gitmemişti.
Bakışlarını yüzümden çekip ayakkabılarıma çevirdi ve yüzünü buruşturdu. Bakışlarında alay vardı ve gülmemek içi kendini tuttuğu belliydi.
Kucağımdaki ellerimi yumruk yapıp sıktım ve onu takmamaya çalıştım. İlk günden problem yaratmak istemiyordum.
Asaf bey yerinde dikleştiğinde bakışlarımı ona çevirdim. "Tuhaf olacak ama kendimizi tanıtsak iyi olur. Daha sonra da odanı gösterir ve dinlenirsin."
Kendilerini tanıtacak olmaları gerçekten de tuhaftı. Ailemi on yedi yıl sonra tanıyacak olmam akıl alır gibi değildi.
Yamaç yerinde sabırsızca hareketlendi ve parlak yeşil gözlerle konuşmasına başladı. "Ben başlayayım o zaman. İsmim Yamaç, sende zaten bunu biliyorsun. Seni en çok seven ve senin de en çok seveceğin abinim. Yirmi yaşındayım ve bildiğin gibi tıp okuyorum."
Sanırım dediği gibi en çok seveceğim kişi Yamaç olacaktı. Onlara şimdilik bağlanamamıştım ama zamanla düzeleceğine inanıyordum.
Yamaç'tan sonra Rutkay kendini tanıttı. "Yirmi beş yaşındayım. En büyük abinim ve babamın yanında şirkette çalışıyorum."
Geldiğimden beri bakışlarını masadan çekmeyen Yalın istemeyerek de olsa dudaklarını araladı. "İsmim Yalın. Senden bir yaş büyüğüm, yani on sekiz yaşındayım. Lise sona gidiyorum."
Bu sene aslında benim lise sona başlamam gerekiyordu, ama çalışmam gerektiği için başlayamamıştım. Bu da demek oluyordu ki Yamaç'ın liseyi çoktan bitirmesi gerektiğiydi. Aramızda bir yaş vardı. Ben bu sene on sekiz olacaksam o da on dokuz olacaktı.
Odada bir sessizlik meydana geldiğinde Asaf bey bakışlarını sona kalan oğluna çevirdi. O da bu bakışların altında ofladı ve konuşmaya başladı. "İsmim Onur, yirmi üç yaşındayım."
Benden haz etmesede en azından zorluk çıkarmamış ve ismiyle yaşını söylemişti. Böylelikle herkesi biraz tanımıştım.
Tekrar bir sessizlik oluştuğunda Yamaç ayağa kalktı ve önümde durarak sessizliği bozdu. "Sana odanı göstereyim, ister misin?"
Başımı sallayarak ayağa kalktım. "Olur, teşekkür ederim."
Gülümsedi ve önümden geçerek ilerlemeye başladı. Bende ona uydum ve onu takip etmeye başladım.
Merdivenlere ulaştığımızda yutkunmadan edemedim. Bir değil iki tane simetrik bir şekilde duran merdiven vardı. Yukarıya çıktığımızda koridorun ortasında durduk.
"Bu koridorda babam ve Rutkay abim kalıyor. İki tane yatak odası ve iki tane de çalışma odası var." Biraz yürüdüğümüzde başka bir merdivenle karşılaştık. "Bir üst katta ben, Yalın, onur abim ve şimdi de sen kalıyoruz."
Merdivenleri adımlayarak yukarı çıktığımızda kendimi tutamadım. "Eviniz bayağı büyük."
Olduğu yerde durdu ve göz kırptı. "Evimiz."
Evimiz.
Şu an öyle hissetmesem de umarım bir gün bu evi gerçekten de evim olarak görürdüm. Umarım benim de bir gün kendimi güvende hissedebileceğim bir yuvam olurdu.
"Burası senin odan." Dedi işaret parmağıyla koridorun başındaki odayı göstererek. "Yanındaki benim odam, benim odamın karşısında Onur abimin odası ve onun yanında da Yalın'ın odası var."
Benim olduğunu söylediği odanın kapısını açtı ve içeri girmemi bekledi. İlk ben girdiğimde odanın ortasında duraksadım.
Beyaz ve bebek mavisi tonlarında bir odaydı. İki kişilik rahat bir yatak, üç kapaklı bir dolap, makyaj masası, pofuduk bir koltuk ve kocaman bir çalışma masası vardı. Ayriyeten de bir kapı daha vardı, orası sanırsam banyoya açılıyordu.
Yamaç ellerini ceplerine koydu ve bana merakla baktı. "Beğendin mi? Tam olarak nelerden hoşlandığını bilmediğimiz için sade tutmak istedik. İstersen bir şeyler ekleyebilir ve değiştirebiliriz."
Beğenmemek mümkün bile değildi. İlk defa bu kadar güzel bir oda görüyordum. "Çok güzel, teşekkür ederim."
Aldığı cevapla tatmin oldu ve gülümsedi. "Akşam yemeği bir iki saate hazır olur. Seni çağırmaya gelirim. O zamana kadar eşyalarını yerleştirebilir ve dinelenebilirsin. Bir şey olursa seslenmekten çekinme lütfen."
"Hıhı." Diye mırıldandım ne diyeceğimi bilemeyerek.
"Akşam yemekte görüşürüz." Kapıya doğru adımladı ve duraksayıp elini ensesinde gezdirdi. Söyleyeceği şeyden son anda vazgeçti ve odadan çıkıp kapıyı arkasından kapattı.
Hareket etmedim ve bana yabancı gelen bu odayı incelemeye devam ettim. Bir milim bile kıpırdarsam odadaki şeylere zarar veririm diye korkuyordum.
Bir kendime birde lüks mobilyalarla donatılmış odaya baktım ve buraya aslında ne kadar da uymadığımı fark ettim.
⚡️
Bölümü nasıl buldunuz? Karakterleri?
Ben artık kaçar... Diğer bölümde görüşmek üzere!