Sekizinci bölümle geldim! Oy vermeyi unutmayın lütfen.
Keyifli okumalar!
⚡️
Gözlerimi karşımdaki binaya çevirdim ve yutkunmadan edemedim. Her şey değişebilir ya da hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam edebilirdim.
Kendimi cesaretlendirdikten sonra hastaneye girdim ve danışmandan gideceğim katı öğrendim.
Biraz zaman kazanmak için asansörü değil de merdivenleri kullanmaya karar vermiştim. Kendimi henüz tam olarak hazır hissetmiyordum.
Bir odanın önünde durduğumda birkaç kez yutkundum. Elimi kaldırdım ve kapıya vurarak içeriden gelen sesleri bastırdım.
Bir yanıt beklemeden içeri girdiğimde herkes suspus olmuştu. Bütün takım buradaydı, birde masasının başında oturan bir doktor vardı.
Doktor beni gördüğünde ayağa kalktı el sıkışmak için. "Hoşgeldiniz Yağmur hanım."
Masasına yaklaştım ve elini sıktım. "Hoş buldum."
Yamaç oturduğu yerden gülümseyerek el salladı. "Merhaba Yağmur."
"Merhaba." Dedim ve doktorun söyleyeceklerini beklemeye başladım.
Doktor ayağa kalktı ve eliyle ileriyi gösterdi. "Konuyu bildiğiniz için uzatmayalım ve direkt kanları alalım."
Asaf bey başını sallayarak ayağa kalktığında doktorun gösterdiği bölüme geçtik. Kanlar hemencecik alındığında geriye beklemek kalmıştı.
"Sonuçlar birkaç haftaya çıkar." Küçük bir kart uzattığında aldım. "Numaramı size de vereyim, sonuçlar çıkınca haberdar ederim."
"Teşekkürler." Dedikten sonra ayağa kalktım ve başka bir şey demeden odadan çıktım. Boğuluyor gibi hissetmiştim.
"Yağmur!" Arkamdan seslenildiğinde koridorun ortasında durdum ve Rutkay'ın yanıma gelmesini bekledim. "İyi misin?"
Derin bir nefes verdikten sonra başımı salladım. "İyiyim."
Kahve gözlerini kaçırdıktan sonra tekrar bana baktı. "Babam istersen dışarıda bir şeyler yiyebileceğimizi söyledi. Böylelikle birbirimizi daha iyi tanımış oluruz."
O kadar eminlerdi ki Asaf beyin kızı olduğuma. Ama ben aynı şeyi hissetmiyordum. Onlar benim için bir yabancıdan farksızdı.
Bunu istemediğim için başımı sağa sola salladım. "Şu an buna sıcak bakmıyorum."
"Israr ediyorum." Dedi direterek.
Dudaklarımı dilimle nemlendirdim ve beni anlaması için tane tane konuştum. "Bak, bu yaşananlar benim için zor tamam mı. Birkaç hafta sonra sonuçlar açıklandığında görüşürüz."
Bir şey demesine izin vermeden arkamı döndüm ve merdivenlere adımladım. Hiçbir şey olmamış gibi onlarla bir yerde oturamazdım. Zaten duygularım darma dağın olmuştu.
Dışarı çıktığımda ne yapacağımı bilemedim ve bir banka oturdum. Dizlerimi kendime çektim ve düşünmeye başladım. Gerçi, ne düşünmem gerektiğini de bilmiyordum.
Havanın soğuğu bedenimi üşütmeye başladığında oturduğum yerden kalktım ve bir taksi beklemeye başladım. Yürümek istemiyordum, maaşımı almama az kalmıştı zaten.
Eve geldiğimde sessiz olmaya çalışarak içeri girdim. Ayakkabılarımı çıkarmadan koridoru adımladığımda salona göz attım.
Kerim evde yoktu.
Evde olmaması benim için iyi bir şeydi. Ama yine de merak ediyordum. Nerede ne yapıyorsa umarım borç batağına girmiyordur. Onun yüzünden param kalmıyordu, hep borçlarını ödemek zorunda kalıyordum.
İlk zamanlar umursamasam da sonradan kapıya dayanıyorlardı. Güçlü insanlar oldukları için paralarını ödemeye çalışıyordum. Kerim umurumda değildi, ama kendi canım değerliydi.
Etrafa saçtığı pisliğini görmezden gelerek mutfağa girdim ve dolapları karıştırmaya başladım. Keşke gelirken bir pastaneden yiyecek bir şeyler alsaydım.
Boş dolabı kapattım ve buzdolabını es geçerek mutfaktan çıktım. Evde hiçbir şey kalmamıştı. Mümkün olduğunca az alışveriş yapmaya çalışıyordum. Aldıklarım Kerim'in de karnını doyurduğu için buna dikkat ediyordum. Kendim de bazen aç kalsamda.
Hazır evde olmadığı için kısa bir duş aldım ve kat kat giyinip yorganın altına girdim. Saat henüz çok erkendi ama yorgundum. Kafeye de gitmeyecektim, izin almıştım zaten.
Buz gibi odada yorganıma iyice sarındım ve uyumak için gözlerimi yumdum.
⚡️⚡️⚡️
Yamaç: Neden günlerdir kafeye gelmiyorsun? (12:22)
Yamaç: Hasta mısın? (12:30)
Yamaç: Sanırım biraz endişelendim (12:43)
Yamaç: Görüldü attın (16:55)
Yamaç: Kalbim çıt gözyaşım pıt (16:55)
Yamaç: Neyse (16:56)
Yamaç: Bu iyiye işaret (16:56)
Yamaç: Seni daha fazla rahatsız etmeyeyim (16:56)
Yamaç: Bir hafta sonra görüşürüz (16:57)
⚡️⚡️⚡️
Bu gün her şeyin değişebileceği gündü. Ya gerçek ailemi bulacak ya da bir bilinmezliğe geri dönecektim.
Bu iki hafta içerisinde işe gitmemiştim. O kadar çok stresliydim ki kendimi hasta etmiştim. Neyseki Kerim eve gelmemişti, birde onunla uğraşamazdım.
Hazırlanmış bir şekilde yatağımda oturuyordum. Üzerimde siyah bir pantolon ve siyah bir kazak vardı. Ruh halime uyumlu bir kombin yapmıştım.
Elimi karnıma koydum ve mide bulantımı bastırmaya çalıştım. Sabahtan beri midem bulanıyordu ve birkaç kez kusmuştum.
Otobüse bineceğim saat gelmeye başladığında ayağa kalktım ve odamdan çıktım. Yürüyecek halim yoktu, o yüzden otobüsle gidecektim hastaneye.
Evden çıktığımda kapıyı iyice çektim ve yola koyuldum. Evle durak arasında çok fazla mesafe olmadığı için hemen varmış ve birkaç dakika sonra da otobüse binmiştim.
Cam kenarına geçtim ve çantamdan kulaklığımı çıkarıp taktım. Ruhuma iyi gelebilecek bir şarkı açtım ve akıp giden yolu izlemeye başladım.
Çok fazla düşünmemeye çalışıyordum ama kendimi durduramıyordum. Her iki ihtimali de tartıyor ve yaşanabilecek şeyleri kafamda kuruyordum.
Korkuyordum.
Tam olarak neyden korktuğumu da bilmiyordum ama korkuyordum. Çıkabilecek iki sonuç da beni aynı derecede korkutuyordu.
Bir taraftan Asaf beyin kızı çıkmayacağımdan korkuyordum. Bana olan babacan bakışlarına aldanmıştım sanırım. Hiç ailem olmadığı için kırılgan kalbim kendine bir aile arıyordu.
Diğer yandan Asaf beyin kızı çıkmak istemiyordum. Sonuç pozitif çıkarsa her şey nasıl gelişirdi hiçbir fikrim yoktu. Belkide hiçbir şey değişmezdi ve herkes kendi hayatına dönerdi.
Kulağımda çalan müzik beynimi delmeye başladığında kulaklığımı tekrar çantama koydum ve başımı cama yasladım.
Bir zaman sonra otobüs durduğunda ineceğim yere geldiğimi fark ettim ve kendimi dışarı attım. Birkaç dakika yürüdükten sonra hastaneye varacaktım.
Attığım adımlar sanki geri gitmek istiyordu. Sonucu öğrenmek istiyordum ama istemiyordum da. Çok tuhaf hissediyordum.
Hastaneye vardığımda düşünmeden binaya girdim ve danışmanı es geçerek merdivenlere adımladım. Kanları aldığımız odada olduğunu varsayıyordum.
Odanın önünde durdum ve derin bir nefes aldım. Yumruğumu kapıya vurmak için kaldırdım ama vuramadım.
Ben henüz vuramadan kapı açıldığında Rutkay'la göz göze geldim. "Adım seslerini duyduk."
Bir şey demeyeceğimi fark ettiğinde yana kaydı ve geçmeme izin verdi. Arkamdan kapıyı kapattı ve yerine oturdu.
Doktor geldiğimi gördüğünde ayağa kalktı ve elini uzattı. "Hoşgeldiniz."
"Hoş buldum." Başımı sallayarak elini sıktım ve Rutkay'ın yanındaki boş yere oturdum.
Odada bariz bir gerginlik vardı. Asaf bey bana bakarken ben ona bakmamaya çalışıyordum. Yamaç bacağını sallıyor ve gözlerini odanın her yerinde gezdiriyordu. Rutkay ellerini birleştirmişti ve merakla doktora bakıyordu. Yalın ve ismini hala öğrenemediğim kişi de umursamazca bakıyorlardı.
Bense çantamı kucağıma koymuştum ve saplarıyla oynuyordum. İçimdeki gerginlik her geçen saniye artıyordu.
Doktor halimizi gördüğünde boğazını temizledi ve herkesin ona bakmasını sağladı. "Sizi çok bekletmeden sonuçları okuyayım. Bende henüz bakmadım."
Elindeki zarfı açıp bir kağıdı içinden çıkardı ve okumaya başladı. Uzun gelen bir sürenin ardından başını aşağı yukarı salladı ve beni şaşırtacak o şeyi söyledi.
"Kan örnekleriniz uyuşuyor. Asaf beyin kızısınız."
⚡️
Her ne kadar Yağmur şaşırsada biz tabii ki de şaşırmadık. Sonucu negatif yapıp ters köşe mi yapsaydım acaba? Kafamdaki periler susmuyor.
Diğer bölümde görüşmek üzere!