Gölge ve Taç

By Esciels

6.4K 3.6K 15

Yılların geçişi, insanlığı hem derin değişimlere hem de yeni bir çağa taşıdı. Gelişmişlikleri arttıkça, bazı... More

Bölüm 1: Gölgelerin Doğuşu
Bölüm 2: Yeşil Göz
Bölüm 3: Aile Broşu
Bölüm 4: Yeni Bir Hayat
Bölüm 5: Davetsiz Misafir
Bölüm 6: Sonsuzluk Aynası
Bölüm 7: Kırık Kılıç
Bölüm 8: Av Heyecanı
Bölüm 9: Kardeş Krallık
Bölüm 10: Alt Sokaklar
Bölüm 11: Ormandaki mektup
Bölüm 12: Balo
Yazar Notu 1
Bölüm 13: Visterya Akademisi
Bölüm 14: Yıkılan Kale
Bölüm 15: Derin Dalgalar
Bölüm 16: Siyah Kapı
Bölüm 17: Dondurucu Soğuk
Bölüm 18: Kemerin Ötesi
Bölüm 19: Kanlı Toplantı
Karakter Tanıtımı 1
Bölüm 20: İlk Gölge
Bölüm 21: Sislerin En Dibi
Bölüm 22: Su Kulesi
Karakter Tanıtımı 2
Bölüm 24: Wathong Kalesi
Bölüm 25: Kaçak
Karakter Tanıtımı 3
Bölüm 26: Yükseliş
Bölüm 27: Kaybolan Silah
Bölüm 28: Ölü Kral
Karakter Tanıtımı 4
Bölüm 29: Yozlaşmış Yükselen
Bölüm 30: Savaş Kararı
Bölüm 31: Yıkılan Heykeller
Karakter Tanıtımı 5
Bölüm 32: Ormandan Sesler
Bölüm 33: Son Yudum
Bölüm 34: Umut Işığı |Final|
Karakter Tanıtımı 6
2. Sezon Duyurusu

Bölüm 23: Kayıp Şehir

102 50 0
By Esciels

Keyifli okumalar (⁄ ⁄•⁄ω⁄•⁄ ⁄)ノ

17.09.2314

Sabahın ilk ışıkları, Arden'in gözlerini yavaşça aydınlattı ve onun uykulu gözkapaklarını nazikçe ovuşturdu. Odanın içine yayılan hafif güneş ışığı, odanın sakin atmosferini aydınlatarak yavaşça ortaya çıkardı. Arden, bugün yapması gerekenleri düşünmek için hala yatağında uzanırken, zihninde net bir planın contaları şekilleniyordu.

Bugün, Ajan Yedi'nin kimliği ve amacı hakkındaki sır perdesini çözme görevine adım atacaktı. Bu olaya odaklanan o sabahın sessizliği, heyecan ve gizemle doluydu. Arden, odasında hareket etmeden önce bu önemli göreve nasıl yaklaşacağını düşünerek bir an daha bekledi.

Arden, yatakta bir süre daha uzanıp gözlerini düşünceye daldırdıktan sonra, sonunda kendini yataktan kaldırdı. Yavaşça banyoya ilerledi ve serin suyun altında yüzünü yıkadı. Su damlaları, uykusuzluğun hafif etkilerini silerken, banyonun sessizliği ve sakinliği ruhunu rahatlattı.

Hızla bir duş aldıktan sonra, yeniden canlanmış bir enerjiyle giyinmeye başladı. Koşmaya uygun ince kumaşlı giysilerini seçerken, dışarıda günün ilk ışıkları yavaşça etrafa yayılmaya başlamıştı. Hava tazeydi ve Arden, dışarı çıkarak doğanın uyanışını izlemek istedi.

Odadan çıktığında, Harold hala yatağında uzanıyordu ve sabahın huzurunu yaşamaktaydı. Oda içindeki sessizlik, güneşin yumuşak ışığıyla birleşerek sakin ve huzurlu bir tablo çiziyordu. Arden, dışarıda yürüyüşe çıkmaya hazır hissetti ve sessizce kapıyı kapattıktan sonra adımlarını atarak gününü başlatmaya kararlıydı.

Arden, hızlı adımlarla merdivenlerden inip ormanlık alanın girişine ulaştı. Ormanın hüzünlü sessizliği, ağaçların gölgelerinin yavaşça kaybolduğu yerde onu karşıladı. Sabahın serin havası, cilt üzerinde hafif bir titreme yaratırken, kuşların cıvıltısı uzaklarda dans ediyordu.

Girişte bekleyen nöbetçiler, Arden'in yanına yaklaştı ve ona eşlik etmeye karar verdiler. Arden, başta bu teklifi reddetmeye niyetliydi, ancak nöbetçilerin ısrarı ve samimi istekleri karşısında dayanamadı. Görevlerini yerine getirirken onun güvenliği için kararlılıkla yanında olmak istiyorlardı. Arden, bu korumacı jesti kabul ederken içindeki kararlılıkla birlikte biraz da rahatlamış hissetti.

Arden, nöbetçilerle birlikte ormanlık alanda hızla koşmaya başladı. Ayaklarının altında çıtır çıtır karın sesi, her adımı daha da gerçek kılıyordu. Soğuk hava, yüzüne çarptığında adeta bir uyanışa neden oldu, yanaklarını hafifçe yakarak canlandırdı.

Orman, bu sabah her zamankinden daha sessizdi. Kar taneleri ağaç dallarının üzerini örtmüş, tüm doğayı bembeyaz bir örtüyle kaplamıştı. Her adım atışlarında, karın hafif çıkardığı hışırtı, sessizlik içinde yankılanıyordu. Ormanın bu masalsı beyazlığı, Arden'in koşarken duyduğu dinginlikle birleşti ve doğanın büyülü güzelliği karşısında kendini kaybetmek üzereydi.

Arden, ormanda egzersiz yaparken zamanın nasıl geçtiğini fark etmedi. Her adımı, doğanın büyülü sessizliğinin ve karın bembeyaz örtüsünün altında bir ritüel gibi hissettirdi. Soluk nefesleri, soğuk havayla buluştuğunda beyaz buharlaştı ve gökyüzüne doğru yükseldi.

Sonunda, ormanlık alandaki koşusunu tamamladı ve aynı yolu geri döndü. Merdivenlerden yukarı çıkarken, yorgunluğunu ve enerjisini yeniden toplama hissi vardı. Adımları sessizdi ve odasının içine yaklaştıkça sıcaklık ve huzur arttı.

Odasının kapısını yavaşça açtı ve içeri adım attı. Oda, rahatlatıcı bir düzenleme ve kişisel eşyalarının sıcaklığı ile doluydu. Arden, koşunun verdiği canlılıkla, odasının içindeki huzurlu atmosferi tekrar hissetti ve günün geri kalanına hazırlanmaya başladı.

Harold, odasından çıkıp duş almak için banyoya gitmişti ve suyun sesi yavaşça odadan yayılıyordu. Arden, terlemiş kıyafetlerini çıkardı ve hızlıca duşun altına girdi. Suyun sıcaklığı, bedenini rahatlattı ve zihni, Ajan Yedi ile konuşması gereken konuları düşünmekle meşguldü. Su damlaları, düşüncelerinin derinliklerine karıştı ve ona bir tür içsel huzur verdi.

Duş aldıktan sonra, hızla giyinirken bile hala Ajan Yedi ile yapması gereken konuşmayı düşünüyordu. Kıyafetlerinin düğmelerini iliklerken, bir yandan da zihinsel bir liste oluşturuyordu.

Odasının penceresini kapatıp, yatağına uzandı ve bir süre dinlendi. Bu sırada kolundaki bileğe birkaç kez dokundu, sanki zamanın hızını kontrol etmeye çalışıyormuş gibi. Arden, Ajan Yedi ile yapacağı konuşmayı sabırsızlıkla bekliyordu. Bu görüşmenin sonuçları, belirsizliği ve heyecanıyla zihninde dönüp duruyordu ve bu bekleyişin tadını çıkarmaya çalışıyordu.

Harold, duştan çıkıp taze giysilerini giydikten sonra dün akşam üzerinde başladıkları araştırmayı biraz daha derinlemesine tartışmaya başladılar. Odaya dolan sessizlik, konuşulan ciddi konunun ağırlığını taşıyordu. Harold, Ruh Avcısı'nın güçleri hakkında bilgiler vermeye başladı ve anlattıkları oldukça ürkütücüydü. Ruh Avcısı'nın öldürdüğü yükselenlerin güçlerini kullanabildiği ve insanların zihinlerine girebildiği gerçeği, her iki tarafın ne kadar tehlikeli olabileceğini gösteriyordu. Bu bilgiye sahip olmak, düşmanlarının ne kadar güçlü olabileceğini düşünmek bile korkutucuydu.

O an için Arden ve Harold, düşmanlarına karşı iyi bir konumda olmayabilirlerdi, ancak Arden hala Ruh Avcısı'nın kayıp şehirde esir tutulduğuna inanıyordu. Bu düşünce onun içinde umut ışığıydı. Muhtemelen Arlo da benzer bir konuyu araştırıyordu ve akşam buluşacakları Su Kulesi'nde öğrendiklerini paylaşacaktı. Bu kritik toplantı için beklemek, heyecanla dolu dakikaların geri sayımını başlatmıştı.

Oda, aniden mor bir ışıkla doldu ve bu beklenmedik görünüş, Ajan Yedi'nin gelmekte olduğunu haber verdi. Arden, heyecan ve endişeyle dolu bir şekilde Ajan Yedi'yi selamladı ve ona yatağın kenarına oturması için işaret etti.

Ajan Yedi, dışarıdan bakıldığında normal davranıyormuş gibi görünse de aralarındaki ilişkide bir gariplik olduğunu fark etti. Arden, uzun yıllardır tanıdığı bu ajanın gerçek niyetlerini anlamadan önce doğrudan bir soru sormaya karar verdi. Dudaklarından çıkan soru, odayı daha da gerilim dolu bir atmosferle doldurdu: "Neden Ray ile görüşüyorsun?" dedi, sesinde hem merak hem de dikkat vardı.

Ajan Yedi, sessizlik içinde bir süre duraksadı ve gözleri etrafa kaydı, sanki kafasında ne söyleyeceğini düşünüyormuş gibi görünüyordu. Belki de bu bilgiyi nereden öğrendiğini düşünüyor veya nasıl açıklayacağını düşünüyordu. Sonunda, boğazını yutkunarak konuşmadan önce bir kez daha derin bir nefes aldı ve "Sen bunu nasıl öğrendin?" diye sordu.

Arden, Arlo'dan bahsetmeme karar aldı ve "Bunun şu an için bir önemi yok," diyerek cevap verdi. Ajan Yedi, yatakta biraz kayarak Arden'e yaklaştı ve "Ben kötü bir şey yapmıyorum, sadece sizi korumaya çalışıyorum," dedi. Ancak Arden, Ajan Yedi'nin bu cevabını yetersiz buluyordu. Çünkü daha önce sürekli olarak Yükselenleri korumak istediğinden bahsetmişti. Arden samimi bir şekilde Ajan Yedi'nin elini tuttu ve cebinden çıkardığı mor kristali avuç içine bıraktı.

Ajan Yedi'nin göz bebekleri büyüdü ve bu kristali nasıl bulduğunu anlamayarak şaşkınca ona baktı. Biraz kekeledikten sonra, "Bunu nereden buldun?" diye fısıldadı. Kristal, Arden'in elindeyken sönüktü, ancak Ajan Yedi'nin eline geldiğinde birden parlamaya başlamıştı. Bu parlamanın ardından gördüğü şeyler, Arlo'nun en başından beri doğru söylediğine dair inancını pekiştirdi.

Arden tekrar, "Artık her şeyi anlatabilirsin," diyerek Ajan Yedi'yi konuşturmayı denedi. Odanın içindeki gergin sessizlik, bu önemli anın ağırlığını taşıyordu ve her iki taraf da gerçekleri paylaşmanın zamanının geldiğini biliyordu.

Ajan Yedi, kristali elinde bir süre tuttu ve sessizce düşünüyormuş gibi görünüyordu. Belki de şu an kafasında nasıl açıklama yapması gerektiğini planlıyordu, ancak Arden gözlerini ondan ayırmadan bekliyordu. Odadaki sessizlik, tansiyonun yükseldiği anı işaret ediyordu.

Ajan Yedi sonunda konuşmaya karar verdi, "Çünkü," dedi ve bir an bekledi, sanki ne söyleyeceğine karar vermek için düşünüyordu. Daha sonra, "Size buradan götürüp Üçüncü Dünya'da bulunan ekibime dahil edebilirim. Bu şekilde hem sizi korumuş olurum hem de eskisinden çok daha güçlü oluruz. Daha önce de adını duymuştun, ben Arınmışlar ekibindenim. Şu an inanması zor geliyor olabilir çünkü çoğu insan beni farklı kimliklerle biliyor, ama benim amacım gerçekten Yükselenleri korumak ve onların güvenliğini sağlamak. Aynı şekilde seni nasıl korumaya çalışıyorsam, Ray'i de korumaya çalışıyorum."

Bu açıklama, Arden'in yüreğindeki şüpheleri hafifletti ve Ajan Yedi'nin sözleriyle birçok soru işaretini cevaplandırdı. Yine de odada hala belirsizlik vardı ve bu iki ajanın aralarındaki işbirliği konusunda daha fazla ayrıntı paylaşmaları gerekiyordu. Ajan Yedi'nin Arınmışlar ekibine olan bağlılığı ve bu ekibe dahil etme teklifi, gelecekteki işbirliklerinin temellerini atmıştı ve Arden'in zihninde yeni bir yol haritası oluşturmuştu.

Arden, son zamanlarda öğrendiği yeni bilgiler karşısında artık şaşırmamış gibi görünüyordu. Sadece bir an durakladı, derin bir nefes aldı ve karmaşık düşüncelerini toplamaya çalıştı. Arden için her şey o kadar hızlı gelişmişti ki, bu yeni bilgileri işlemek ve gerçekleri kabullenmek zaman alıyordu. Ancak en önemlisi, şimdiye kadar karşısına çıkan her türlü sırrın çözülmesine olan açlığı artmıştı.

Ajan Yedi'nin konuşmasına devam etmesiyle, Arden için yeni bir gerçeklik daha açığa çıktı. Ajan Yedi, onun hakkında suçlamalarda bulunmuştu ve nedenini öğrenmek istediğini dile getirdi. Ardından ellerini birleştirerek, "Birlik olmamız gerekiyor. Biz birbirimize düşman olamayız," dedi, sesinde bir tür moral verici güç vardı. O an, Arden'in içindeki belirsizlik biraz daha hafifledi. 

"Başka konuştuğun kimler var?" dedi Arden, merak ve şüphe dolu bir bakışla Ajan Yedi'ye döndü.

Ajan Yedi kararlı bir ses tonuyla cevapladı, "Sadece sizinle konuşuyorum."

Arden, hala şüphelerini gidermekte kararlıydı ve bir sonraki adımı atmaya hazırdı. "O zaman birini bulup getirmeni istiyorum," dedi. Harold'ın elinde tuttuğu kitabı aldı ve sayfaları arayarak istediği kelimeyi buldu. Kitabı Ajan Yedi'ye döndürdü ve göz teması kurarak, "Ruh Avcısını bulmanı istiyorum," dedi.

Ajan Yedi'nin gözleri korkuyla açıldı ve görsellere bir göz attıktan sonra önüne döndü. Gözleri kaçırarak, "Bu mümkün olamaz," dedi, şüphe ve endişe dolu bir ifadeyle.

Arden, kitabı kapatıp yatağın arkasına doğru fırlattı, bu sırrın ağırlığını omuzlarında hissediyordu. "Onu gördüm," dedi, sesi ciddiyetle dolu. "Şu an Kayıp Şehir'i yöneten kralın elinde. Galiba onun için planları var."

Oda, bu kritik bilginin yankılandığı sessizlikle doluydu. Arden ve Ajan Yedi, Ruh Avcısı'nın kayıp şehirde olduğu gerçeği karşısında birlikte nasıl hareket edeceklerini düşünerek geleceğe yönelik planlar yapmaya başladılar.

Ajan Yedi, yavaşça ayağa kalktı ve odayı temizleyen serin hava akımının tadını çıkarmak için pencereyi sonuna kadar açtı. Bir an için dışarıya doğru nefes aldı ve gözleri uzaklara daldı. Camın kenarında dururken, düşüncelerini toplamaya çalışıyordu.

"Bir Dünya da bu kadar çok güçlü yükselenler olmamalı," dedi, dışarıya bakmaya devam ederek. Bu sözler, büyük bir endişenin ifadesiydi ve geleceği düşünmek onu rahatsız ediyordu.

Arden, Harold ile göz teması kurdu ve ne yapmaları gerektiğini sordu. Harold, ağzıyla baskı yapmayı önerdi. Arden başıyla onaylayıp, "Galiba Visterya'yı o yok etti," dedi. Bu kelimeler ağzından çıktığı gibi, Ajan Yedi hızlıca arkasını döndü ve söylenenlere şok etkisinde kaldı.

"Emin misin?" dedi, gözlerindeki şaşkınlık belirginleşti. Arden korkarak başını salladı, bu ise Ajan Yedi'yi daha da derin bir şaşkınlığa sürükledi. Ajan, ağzını eliyle kapattı ve donakaldı, bu kritik bilgi karşısında şaşkınlık ve endişe içindeydi. 

Ajan Yedi, Arden'in verdiği korkutucu bilgilere tepki olarak hızla elini kaldırdı ve odanın bir köşesinde açtığı mor portala doğru hızla yöneldi. Gözleri kararlılıkla parladı, düşünmeden hareket ediyordu.

"Şayet dediğin doğruysa, şu an eski durumundan çok daha tehlikeli," dedi, sesi kararlı ve endişeliydi. "Tabii ki ruhları kontrol edebilirse."

Hızla portal açıldı ve bir enerji ışını belirdi. Ardından, odanın içindeki atmosfer daha da gerilmişti. Arden, Ajan Yedi'nin yapacağı şeylere müdahale etmeden izlemeye karar verdi.

Ajan Yedi son bir uyarıda bulundu, "Arden, hiçbir şey yapmadan durmanı istiyorum. Önce Ray'i durduracağım, bu yalanı daha fazla uzatmaması için. Daha sonra da onu bulacağım."

Koşarak portalın içine atladı ve saniyeler içinde gözden kayboldu. Oda, sadece Arden ve Harold ile dolu kalmıştı. Şimdi Arden ve Harold, Ajan Yedi'nin yapacağı hamleleri beklemek ve gelecekteki gelişmelere hazırlanmak zorundaydılar.

"Sence ona güvenmeli miyiz?" dedi Arden, Ajan Yedi'nin ani ayrılığı ve ortada bıraktıkları üzerine düşünüyordu.

Harold, bilmiyorum anlamında kafasını salladı ve yataktan kitabı aldı. "Bizden sürekli bir şeyler gizliyor ve bu bitmiyor. Sence güvenmeli miyiz?" dedi, hırıltılı bir ses tonuyla.

Arden, içsel çatışma içindeydi. Ajan Yedi'ye güvenmek istiyordu, ancak son yaşananlar onun gerçek niyetlerini daha da karmaşık bir hale getirmişti. Gözleri uzaklara daldı, düşünceleri karışık bir labirentin içinde kaybolmuş gibiydi. Ajan Yedi'nin söyledikleri ve yaptıkları, ikinci kez düşünmesi gereken bir ilişkinin işaretleri gibiydi. Ancak bu anın sonucu ne olursa olsun, Arden ve Harold birlikte hareket etmeliydi. İkisi de sessizce düşünmeye devam etti, belirsiz bir geleceği karşılamak için hazırlıklı olmak istiyorlardı.

Gün boyunca Arden ve Harold, beklemek yerine antrenman yapmaya ve diğer askerlerle sohbet etmeye zaman ayırdılar. Askerlerle sohbet etmek hem bilgi alışverişi hem de birlik duygusunu güçlendirmek için faydalı bir fırsattı. Arden, her gün olduğu gibi odasına çıktığında, gölgeleri üzerinde çalışmaya devam etti.

Artık daha büyük gölgeler oluşturma yeteneği kazanmıştı, ancak bu büyük gölgeleri kontrol etme konusunda hala zorlanıyordu. Odasının sınırları içinde hareket edebilecek kadar büyük gölgeler oluşturmak imkansızdı. Bu nedenle, büyük gölgeleri yönlendirmeyi ve kontrol etmeyi öğrenmeye çalıştı.

Hava kararmaya başladıkça, Su Kulesi'ne yolculuk için hazırlanmaya başlamıştı. Harold, yanında olacak ancak uzaktan izlemeyi tercih edecekti. Arlo'ya haber vermeden gitmeyi seçtiği için Arden, arkadaşının paniğe kapılmasından endişe ediyordu. Gelecekteki adımlarını planlamak için bu yolculuğa çıkmaya hazırlandı, bu sefer Ajan Yedi ile olan işbirliği hakkında daha fazla bilgi edinmek için.

Her zaman olduğu gibi, Arden ve Harold sessizce merdivenlerden inerek, kırık duvarın olduğu alana geldiler. Bu duvarın hala tamir edilmemiş olması, onlar için büyük bir şans olarak kabul ediliyordu. Gerçi duvarı tamir etseler bile, bu kısmın zamanla tekrar zarar görmesi muhtemeldi. Ancak şu anki durumları, onların avantajlarına işaret ediyordu.

Duvarın ötesine geçtiklerinde, ağaçlara bağlanmış atlara binerek su kulesine doğru yol almaya başladılar. Erken yola çıkmışlardı, çünkü Kayıp Şehir'e yakın bir yerde sadece bir su kulesi bulunuyordu. Bu nedenle hedeflerine ulaşmaları daha kolaydı ve yolculukları daha hızlı ilerliyordu.

Yolları boyunca sessizlik hüküm sürdü. Gölgelerin ve ağaçların arasından geçerken, Su Kulesi'nin silueti yavaşça daha belirgin hale geldi. Kule, gökyüzünün kararan tonlarına karşı belirgin bir şekilde yükseliyordu ve bu zorlu yolculuklarındaki son aşamayı temsil ediyordu. Su Kulesi'ne yaklaştıkça, Arden ve Harold, önlerindeki gizemli ve tehlikeli dünya hakkında daha fazla bilgi edinmeye hazırlandılar.

Ormanın içinden hızla geçip gitmişlerdi ve şimdi uçurumların olduğu alana gelmek üzereydiler. Ağaçlar, gitgide azalıyor ve Su Kulesi sonunda önlerinde yükseliyordu. Atlarını güvenli bir şekilde ağaçlara bağladıktan sonra, önlerinde sarkan eski merdivenin yanına geldiler. Merdivenler, yılların aşındırıcı etkisi altında belirgin bir şekilde eskimişti, ancak Harold, daha önce bu yolu kullanarak inmeyi başardığını hatırlatıyordu.

Merdivene sıkıca tutunarak aşağı doğru inmeye başladılar. Her basamağı bastıklarında, tahta merdivenler daha fazla çıtırdıyor ve hafifçe sallanıyordu. Bu zorlu iniş sırasında, her adımda ölmedikleri için dua ettiler. Uçurumun dibine güvenle ulaştıklarında, başarının verdiği rahatlama hissiyle birbirlerine baktılar.

Ancak unutmamaları gereken bir şey vardı: Bu merdivenlerden tekrar yukarı çıkmaları gerekecekti. İkinci bir yükselişin zorluklarına hazırlıklı olmak için kendilerini psikolojik olarak hazırlamalıydılar. Su Kulesi'ne yaklaştıkça, bilinmeyene doğru bir adım daha atmışlardı ve gelecekte neyle karşılaşacaklarını sadece zaman gösterecekti.

Uzaktan görünen kule artık Arden ve Harold ile aynı seviyedeydi. Tek sorun, kuleye varmak için yüzmeleri gerekecekti, çünkü yanlarında kayık ya da botları yoktu. Botlarını çıkarıp bir köşeye attıktan sonra, hafifçe suya yürümeye başladılar. Suya adım atmadan önce duydukları ıslık sesiyle birlikte ani bir duruş yaptılar.

Arden, etrafa hızlıca bakındığında, kayaların arasında saklanan Arlo'yu gördü. Arden, ayakkabılarını hızlıca giyip yanına doğru koşmaya başladı. Arlo, sürekli olarak etrafa göz atıyor ve yüzünü gizlemeye çalışıyordu. O anın atmosferi, gizem ve tehlikeyle yüklüydü.

Arden, Arlo'nun yanına varınca içten bir selam verdi ve Arlo, gizlenen kişiyi göstermek için eliyle Harold'ı işaret etti. "O kim?" dedi, sesindeki endişe belli oluyordu. Arden, sakin bir sesle yanıtladı, "Korkmana gerek yok, o da bize yardım ediyor."

Arlo, gözlerini tekrar Harold'a çevirdi ve önüne dönerek başıyla hafif bir onay işareti yaptı. Ardından daha fazla vakit kaybetmeden sorusunu sordu, "Konuşabildin mi?" Hızlıca konuya girmesi, durumu anlamak ve iletişim kurmak için önemliydi.

"Evet. Bizi korumaya çalışıyormuş," dedi Arden, Arlo'ya yönelerek. Arlo hafifçe gülümsedi ve sataşıcı bir ses tonuyla sordu, "İnandın mı?"

Arden, bilmiyorum anlamında ellerini açarak cevapladı. Ardından, konuştukları her detayı hızla anlatmaya başladı. Arlo, dikkatlice dinliyor ve birkaç soru sormak için bekliyordu. Sorular ve cevaplar arasındaki bu hızlı ve yoğun iletişim, gelecekteki işbirliği için bir temel oluşturuyordu. Arlo, Ajan Yedi'nin Arınmışlar'dan biri olduğunu onayladı ve kendisinin de bu gerçeği nasıl keşfettiğini anlattı. Ray ile olan olayın çözülmesi durumunda, önlerinde tek bir sorun kaldığını kabul ettiler.

Bu anın atmosferi, gizem ve gerilimle doluydu, ancak aynı zamanda işbirliği ve çözüm arayışı için bir fırsat sunuyordu. İçlerinden birini içeriden getirmek ve düşmanlarına karşı birleşmek, gelecekteki zorluklara karşı daha güçlü bir cephe oluşturmak için atılan önemli bir adımdı.

"Sence Ruh Avcısını oradan kurtarabilir mi?" diye sordu Arden, geleceği düşünerek. Arlo, etrafa bakınırken derin bir nefes aldı ve düşünceye daldı. "Bence asıl sorun, Ruh Avcısının neden orada kaldığı. İkimiz de biliyoruz ki istese oradaki herkesi de öldürür," dedi.

Arden, Arlo'nun bu sözlerine hak veriyordu. Artık çok daha güçlüydü ve kontrol etmekte olduğu güç, ciddi bir tehdit oluşturabilirdi. Ancak Ruh Avcısının kayıp şehirdeki varlığı ve amacı hala bir muamma olarak duruyordu. İkisi de bu büyük sorunu çözmeye kararlıydı, çünkü bu, sadece kendi güvenlikleri için değil, aynı zamanda diğer Yükselenler için de bir tehlike oluşturuyordu.

Bu anın atmosferi, gelecekteki kararların ağırlığını hissettiriyordu. Ruh Avcısı'nın gerçek niyetlerini öğrenmek ve onunla başa çıkmak, her iki taraf için de hayati önem taşıyordu. Bu sorunun çözülmesi, gelecekteki olayların seyrini değiştirebilirdi.

Arlo, öğrendiği bilgileri anlatmaya başladı ve sessizlik içindeki atmosferde konuşmasına devam etti. "Hiç Sonsuzluk Aynasını duydun mu?" diye sordu. Bu sözler, Arden'in hafızasında özel bir yere sahipti; daha önce bu terimi duymuştu ve hatta yıllar önce Sonsuzluk Aynası'na girmişti. Şimdi bu gizemli aynayı tekrar gündeme getiren bu soru, onu derin bir düşünceye sürükledi.

"Sen bunu nereden biliyorsun?" diye sordu Arden, şaşkın ve meraklı bir ifadeyle. Arlo, biraz daha yaklaşarak, geçmişle ilgili bilgilerini paylaştı. "Yıllar önce Ray'in odasında görmüştüm. O aynayı inceleyemeden, odaya Ray geldiğinde dolabın içine saklanmıştım. Daha sonra Ray aynaya bakarken Ajan Yedi gelmişti ve onu kurtardığını söylemişti."

Arden, hızlıca cevap vererek, "Bu olayın aynısı benim başıma da geldi," dedi. Arlo, bir bilgi bulmuş gibi hafifçe gülümsedi ve "İşte biliyordum," dedi.

Arden, hala şaşkın ve öfkeyle dolu bir ifade taşıyordu. Arlo, bu gizemli olayın sadece kendilerine özgü olmadığını, Ajan Yedi'nin birçok Yükselenle bu şekilde tanıştığını açıkladı. Arden, ellerini sinirden sımsıkı tutuyordu, çünkü bu bilgi, Ajan Yedi'nin geçmişi ve gerçek niyetleri hakkında daha fazla soru işareti yaratıyordu.

"Başka bir Yükselen mi tanıyorsun?" diye mırıldandı Arden, merakla dolu bir ses tonuyla. Arlo, hafifçe başını sallayarak yanıtladı. "Sen tanımazsın ama adı Enya. Kızıl saçlı ve biraz sert biri," dedi.

Arden, Arlo'nun kolundan tutup onu hafifçe sarsarak sordu, "Beni mi arıyor?" Arlo, korkmuş bir ifadeyle yanıtladı, "Hayır, sadece Kayıp Şehir'de yeteneğini kullanırken gördüm. Sen onu tanıyor musun?"

Arden, tuttuğu kolu serbest bıraktı ve düşünceli bir ifadeyle söyledi, "O ve arkadaşlarını gölge aracılığıyla izlemiştim ve en son beni öldürmek istiyordu." Arlo, omzuna teselli eder gibi bir vuruş yaparak cevapladı, "Her zamanki şeyler," ve ardından bir gülümseme ekledi.

Ancak Arden, bu jeste karşılık vermezken ve ciddi bir ifadeyle bakarken, Arlo hızla ekledi, "Şakaydı," diyerek. Arden, arkadaşının espri yaptığını anladığında hafifçe rahatladı. Bu an, birlikte geçirdikleri zorlu anları hafif bir espriyle nasıl geçebildiklerini gösteriyordu.

"Bence Ajan Yedi'nin farklı planları var ve bunu bulmak sana kalmış. Baksana, hepinizi bir ayna ile tuzağa düşürmüş," dedi Arlo. Ardından, gitmesi gerektiğini belirtti. Ancak gitmeden önce, Arden'e verdiği son bilgi onu altüst etmişti. Bu bilgi, Arden'in gözlerinde sinirle parlayan bir tepkiyle karşılandı.

Arlo hızla gözden kaybolurken, Arden derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. Sinirle yumruğunu kayağa vurduğunda, kaya parçalara ayrıldı. Gölgelerin canı daha az acısa da bu ani patlama, Arden'in içinde biriken öfkeyi yansıtıyordu.

Kayıp Şehir artık Yükselenlerin yeni evi gibi görünüyordu, ancak içindeki sırlar ve tehlikeler hala çözülmesi gereken birçok soru işareti taşıyordu. Arden, yol boyunca Arlo ile yaptıkları konuşmayı Harold'a aktardı. Ajan Yedi'nin bir sonraki ziyaretinde, ona karşı hazırlıklı olmaları gerektiğine karar verdiler. Konuşmanın ötesinde bir seçenekleri kalmamıştı ve bu kez onlar, tuzağı kurma sırasındaydılar.

▓▒░░░░░░░░░||░░░░░░░░░▒▓

Beğendiyseniz yorum atmayı ve oylamayı unutmayın! (>•)

Kendinize iyi bakın (つ⁄ ⁄>⁄ ▽ ⁄<⁄ ⁄)つ

Continue Reading

You'll Also Like

514K 27.1K 34
81 milyon alem vardır. Biz sadece belli başlı olanları biliriz. Melekler, insanlar, hayvanlar, bitkiler, cinler ve şeytanlar. Peki ya bilmediklerimiz...
80.2K 2.8K 20
Avukatın mafya müvekkeli ile zorlu yaşamı
745 64 8
*** Kraliçe Lola'nın mantıklı sorusuyla herkes gözleri parlayarak Yaşlı Büyücü Omino'ya baktı. Omino kafasını olumsuz anlamda sallayarak, "İnanın, bi...
198K 11.1K 55
Sözü geçebilmesi için bir mafyanın lakaba ihtiyacı vardır. Peki birbirinden nefret eden dört arıza mafya lakap almayı beceremezse ve mafyalıktan atıl...