*30*

5.4K 299 72
                                    

Metal saat mi?

Gözlerim neden kapalı?

Ne oldu?

Yavaşça gözlerimi açtım.

Hastane odası...beyaz tavan...o iğrenç koku...kalp ritminin sesi...

Tanıdık gelen mekan...

İçeriye giren doktora kaydı bakışım...

"Demek uyanmışsınız... Durumunuz iyi...sadece bayılmışsınız." Dedi. Ancak sesi deki üzüntü belliydi.

"Abim..."

Evet, ağzımdan çıkan ilk kelime bu.

"Üzgünüm ancak abimiz vefat etti. Polis ekipleri soruşturma başlattı. Dizinde bilginiz az sonra alıncak. Yakınlarınız kapıda sizi bekliyor. Birazdan içeri alacağım. Siz biraz dinlenin..." Diyip beni beyaz odada tek bıraktı doktor.

Vefat?

Bana hem çok tanıdık hemde bir o kadar uzak gelen bu kelime neden ruhuma hançer gibi batıyor?

Acı fiziksel değil miydi?
Neden ruhum kanıyor?

Mert abim vefat etti.

Mert abim vefat etti.

Mert abim vefat etti.

Mert abim vefat etti.

Hiç alışamayacağım cümleyi neden içimden söylerken dışından söyleyemiyorum?

Aklımda ceset belirdi.

Yanmış et kokusu, siyah deri ve kas, siyahlaşmış kemiklerin görüntüsü...

Ancak garip olan tek şey...

Mert abimin genellikle saat kullanmaması ve kullanıncada deri saat tercih etmesi...

Peki cesetteki metal saat kimin?

Mert abim metal saatleri sevmez ki...

İçeri giren polis memuru ile bakışlarım kapıyla birleşti.

Yavaş adımlarla gelip sandalyeye oturdu.

"Öncelikle Allah yardımcın olsun... Seni çok yormadan bir iki soru sorucam... Beni dikkatlice dinleyip her ayrıntıyı anlatır mısın?" Dedi orta yaşlardaki memur.

Kafa salladım.

"Peki o zaman... Olayı bana baştan sona kadar anlatır mısın?" Dedi.

Derin bir nefes alıp kendimi toparladım.

Yaşadığım her saniyeyi anlattım.

Metal saat olayına da deyindim.

"Cesedin üzerinden abinin kimliği çıktı ancak yinede otopsiye gönderip kontrol ettiririz..." Diyip bir iki şey daha söyledi memur.

Son olarak da ifadem alınınca bir kağıda imza attırdı.

Isı bitan memur odadan çıkarken odaya Rüzgar abim girdi.

Sulu ve kırmızı gözleri ve solmuş teni onu yansıtmıyordu. Ruhu kanıyordu onunda... Acısı derinden kazıyordu onu.

Yanıma gelip oturdu. Elimi tutmasıyla gözünden yaşların boşalması bir oldu. Yorgun bedenime komut verip elimi abimin yanağına koydum. Göz yaşlarını silip onu sakinleştirmeye çalışmamda ben daha beter haldeydim. Durmadan midemi bulandıran o koku zihnime doluyordu.

******************

Saat akşam saatleriydi. Rüzgar abim odasına çekilmişti. Evde ve odamdaydım. Grup beni teselli etmeye çalışmıştı. Morelimi düzeltmek için yapmadıkları şaklabanlık kalmamıştı. Ancak onlarda yara almıştı. Canları acısada beni düşünüyorlardı.

İki abimden biri evdeyken diğeri ortalıkta yoktu. Biriyse otopside inceleniyordu. Böyle bahsetmek garip gelse de umursamadım.

Telefonu elime aldım.

Gelen bir bildirim vardı.

Mesajlara girip baktığımda gizli numara olması beni germişti.

'Abin nerde? Öldümü sence?'

Bu da ne?

Abim otopside...

Öldü...

Ne saçma bir mesaj!

Mesajı silmek için elim harekete geçerken duraksadım.

Abim nerde?
Gerçekten otopside mi?

Öldü mü?
Gerçekten öldü mü?

Aklıma dolan sorular ile başıma ağrı girse de bu düşüncemi değiştirmedi.

" Abim gerekten öldü mü?"

********************

Gençler merhaba...
Kusura bakmayın bölüm atmayı unutmuşum...
Ajandama 17 si diye yazmışım...
Az önce fark ettim.

Şimdi bölüm hakkında yorumlarınızı okumak için bekliyorum...

Oy atmayı unutmayın...

Bb...

Tarih;

21 Aralık 2020

3 ABİM (Tamamlandı)Where stories live. Discover now